Önerilen İletiler

Aile içerisindeki her birey ailenin diğer üyelerine güvenmek ve onlar tarafından güvenilmek ister. Bu onun kendine olan güvenini de etkiler. Güven ortamının olmadığı bir ailede ilişkilerin sağlıklı olması mümkün değildir. Anne baba arasındaki ilişkinin boyutu ve birbirlerine olan güvenin seviyesi çocuklara da yansımaktadır. Eğer anne baba çocuğuna güven duymuyor ve ona güven vermiyorsa çocuk bu güven ihtiyacını dışarıda aramaya yönelecektir. Bu kişi amca, dayı olabildiği gibi genellikle istenmeyen arkadaş grupları olmaktadır.

Anne-baba olarak öncelikle kendimize ve birbirimize güvenmeli, çocuğumuzun güvenini sarsacak tavır ve davranışlardan uzak durmalıyız. Sonra da her fırsatta çocuğumuza olan güvenimizi ona açıkça ifade etmeli bunu davranışlarımızla göstermeliyiz. Herhangi bir tehlikeyle veya problemle karşılaştığında ise yanında olduğumuzu hissettirmeliyiz. Bu onun problemlerini bizim çözmemiz anlamına gelmemeli. Çünkü böyle yaparsak, çocuğumuzun problemlerini çözme kabiliyetlerini ve özgüveninin gelişmesini engellemiş oluruz.

HAYAT BİR DENİZE BENZER

Hayatı bir denize benzetmişimdir hep. Sakin ve güven veren bir koyda başlarız genellikle bu yolculuğa. Gittikçe derinleşen ve derinleştikçe şiddetini artıran dalgalarla karşılaşırız sonra. Güçlü olmak zorundayızdır, bu dev dalgalan aşarak karşı sahile ulaşmak için. Huzur ve emniyet içinde başladığımız bu yolculukta çetin mücadeleler beklemektedir bizi. Bu sınavı başarıyla geçebilmek için ailemizin ve dostlarımızın desteğini yanımızda bulmak isteriz. İsteriz de, peki biz çocuklarımıza bu hayat yolculuğunda güven verip destek olabiliyor muyuz acaba?

Nice aileler bilirim çocuklarını bu çetin mücadelelerinde yapayalnız bırakan. Islak bir kuş yavrusu gibi aciz, yalnız, titreyen çocuklar bilirim, yüreğimi burkan ve hayata ürkek gözlerle bakan.

Bazı aileler vardır, çocuklarını atarlar denizin içerisine yüzmeyi öğrensin diye. Ve arkasını döner bırakır giderler kendi işleriyle uğraşmak için. Sonra acı haber tez gelir: "Çocuğunuz öldü!"

Bazılarının cesetleri vurmuştur kıyıya, bazıları ise kaybolup gitmiştir denizin acımasız dalgalar içerisinde. Ve aileler, şairin mısralarında dediği gibi "Günlerce siyah ufka bakar, gözleri nemli" bekler dururlar ümitsizce.

Bu çocuklardan bir kısmı ise çok iyi birer yüzücü olurlar. Ama unutmamışlardır kendilerini yalnız bırakanları. Ve arkalarına dönüp bakmazlar bir daha. Çelik gibi iradeleri vardır. Çatık kaşla bakarlar hayata ve insanlara güvenmezler artık. Çünkü en çok güvendiği aileleri yalnız bırakmıştır onları. Bu yüzden vefa duygulan da pek gelişmemiştir. Boğulma tehlikesi geçirdiği zaman,- yardımsever birileri tarafından tutulup ellerinden kurtarılanlar müstesna. Ama onların da aileleri ile bağları oldukça kopuk ve mesafelidir.

Ve nice aileler bilirim çocuklarına aşırı düşkün ama onlara güvenemedikleri için bir türlü kendi başına yüzmelerine izin vermeyen. Sürekli onları sırtında taşıdıkları için suyla tanışmamış, kabiliyetleri gelişmemiş çocuklar yetiştiren. Bu çocuklar uzun süre babalarının sırtında devam ederler hayatlarına, oyun oynaş içerisinde. Ve öyle bir zaman gelir ki dalgalar şiddetini artırmış babanın kendinden başkasını taşıyacak takati kalmamıştır. Sırtından inmesini ve bundan sonra yüzmeye kendisinin devam etmesini ister çocuğundan. Ama çocuğun yüzmeyi öğrenme yaşı oldukça geçmiştir ve güvenememektedir kendisine. İnmek istemez babasının sırtından ve sıkıca sarılır boynuna. Dalgalarla mücadele etmekte zorlanan baba bir de çocuğuyla mücadele etmeye çalışırken, yutuverir deniz her ikisini de. Yani çocuk kendisini kurtaramadığı gibi babasını da çeker suyun derinliklerine.

Halbuki böyle mi olmalıydı? Hem bizim hem çocuklarımızın emniyet ve güven içerisinde yolumuza devam etmemizin bir yolu yok muydu acaba?

Elbette var. Çocuklarımızı denizin azgın sularında yalnız bırakmak ya da sırtımızda taşımak yerine; onlara önce denizin sakin ve sığ bölgelerinde kulaç atmayı, sırt üstü gitmeyi, kurbağalama yüzmeyi, bazen de suyun altında ilerlemeyi öğretmeliyiz. Sonra da bu öğrettiklerimizi kendi başlarına tatbik etmeleri için fırsat vermeliyiz onlara. Ama asla yalnız bırakmamalı, boğulma tehlikesi geçirdiklerinde, onları kurtarabileceğimiz mesafede olmalıyız ki bizden Öğrendikleriyle kendi kabiliyetlerini birleştirip huzur ve güven içerisinde kendi yollarına devam edebilsinler.

Bize de onların başarılarıyla gurur duymak ve anne-baba olarak görevimizi yapmış olmanın verdiği huzur kalsın. Bu da bize yeter sanıyorum.

Efkan Yeşildağ

Fatih Üniversitesi ögretim görevlisi

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap