Dogru_Yol

İstanbul'da Bir Gezgin

Önerilen İletiler

Her daim söylemeye çalışıyorum İstanbul un güzellikleri bitmez diye, uzun zamandır yazmaya fırsatım olmamıştı, vakti geçti geçmesine ama yine de yazacağım. Bu sefer de Açık Hava Tiyatrosunda Leonard Cohen konseri var. Nice büyük adamları ağırlamış bu sahne bu sefer dünyanın en büyük sanatçılarından birini kucaklıyor. Bu kulunuzda biletleri tonlarca paraya satılan konserde yerini alıyor, dostlarının sayesinde. Şaşırtıcı bir akşam oluyor, 74 yaşındaki Kanada’lı ozan, şarkıcıyı izlerken var olmanın mutluluğunu hissediyorum. İlk ve belki de son defa geldiği İstanbul da gecenin tadını çıkarmamızı istiyor hiç ölmeyecekmiş gibi. 3 saat sürüyor konser çok çabuk bitmiş gibi geliyor insana. Çıkışta bütün insanların yüzünde tebessüm, mutlu olmanın tatlı heyecanı var. Bir müddet konsere gitmeme kararı aldım. Bu güzelliği sindirmem lazım.

Bir davet Silvia Vartan konseri için aldım. Maslak TİM konser salonunda. İstanbul un sayılı gösteri merkezlerinden biri aslında burası ama engelliler pek düşünülmemiş inşa edilirken. tekerlekli sandalyenin girişi olanaksız.Hafif engeliler yardımsız adım atamaz içeride. Güya modern bir salon. Sarıyer Belediyesinin engelliler için yapacağı bir organizasyon sırf bu yüzden başka bir alana alındı. Dönelim konsere eskilerden ama hiçbir zaman eskimeyen şarkıcımızı fazla merdiven kullanmadan oturduğum arka sıralardan dinliyorum. Anılar canlanıyor hafızalarımızda, mutlu oluyoruz çıkarken. Açık Hava Tiyatrosunun şu anki hali de bizim için tam bir zulüm. Her yer merdiven tutma yerleri bile yok. Niçin hiç düşünülmüyor bu kadar kolay hal olacak meseleler. Koskoca Atatürk Kültür Merkezinin bile büyük salona çıkan asansörü yok. Şimdilerde tamirat yapılacak diye 2 senedir boş duruyor ya belki bu vesile ile birinin gözüne çarpar bu eksiklik de giderilir. Yine de gidilemese de böyle salonların varlığından mutluluk duymaya çalışıyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin geleceği kültürdür.

Güzelliklerden gerçeklere dönme vakti. Hiçbir şey sonsuza dek mutlu ve bahtiyar gitmiyor.

Bir araştırmaya göre Türk insanı kitap okumaya yılda ortalama 6 saatini ayırıyormuş. Bu rakam kimi Afrika ülkelerinden bile geri. Osmanlı da matbaanın kuruluşu 1727 Temmuzda olmuştur. Matbaanın Türkiye ye geç geliş sebebi sürekli bir polemik konusu olmuştur. Hatta bunun az gelişmişliğimizin sebebi bile saymışız. Ancak geç geliş sebebi çok basittir. Matbaa okumadığımız için gelmedi. Matbaayı kuran İbrahim Müteferrika dönemin de bile (20 sene de) ancak 17 kitap basılabilmiş. Müteferrika nın ölümünden sonra ise yalnızca bir kitap basıldı. Ondan sonra matbaa 27 yıl faaliyetine ara verdi. Kitaba olan düşkünlüğümüz o zamandan belli imiş. Müteferika ilk kitabı 1000 ikincisini 1200 ade basmış sonrakilerin baskı sayısı ise 500 e düşmüş. Sebep kitapların satılmayışı. Günümüzde de pek farklı olduğunu söyleyemeyiz aslında. Popüler kitapların dışında baskı sayısı 1000 yine. 300 yıl geçmiş aynı yerde duruyoruz. Yerinde sayanlar koşanlardan daha fazla ses çıkartırmış. Aslında biz doğuya giden bir geminin içinde batıya koşanlardanmışız.

Hayrettin Dereli / Araştırmacı Yazar

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Misafir
You are commenting as a guest. If you have an account, please sign in.
Bu konuyu yanıtla

×   Yapıştırdığınız içerik biçimlendirme içeriyor.   Biçimlendirmeyi Temizle

  Only 75 emoticons maximum are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Yükleniyor ...