Can Sengul

Sağlık Kurulu Raporlarının Düzenlenme Şekli ile ilgili Genelge

Önerilen İletiler

Sağlık Kurulu Raporlarının Düzenlenme Şekli ile ilgili Genelge[/size] Alıntı:DIŞ GENELGE (145) AĞUSTOS 2001:

Sağlık Kurulu Raporlarının Düzenlenme Şekli

5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile kurulan ve Sandığın organları arasında sayılan Sağlık Kurulu, aynı kanunun 44, 45, 47, 50, 72, 74, 98. maddelerine, 2330, 6741 sayılı Kanunlara, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 105 inci maddesine göre kişilerin maluliyet durumlarını incelemekte, 1053 Sayılı Nizamnameye göre Vazife Malûllerini derecelendirmekte ve bu görevi Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki resmi hastanelerin sağlık kurullarından alınan raporlara göre yapmaktadır.

SAĞLIK KURULU RAPORLARININ DÜZENLENMESi

1. Resmi Sağlık Kurullarınca verilen raporların çoğunda sadece teşhis yazılmakta ve karar kısmında;

· Çalışarak hayatını kazanamaz,

· Eşinin sosyal haklarından faydalanır,

· Eşinin sağlık karnesinden yararlanır,

· Malülen emekli olur.

gibi ifadeler kullanılmakta, bazı raporlarda da, "%......................iş gücü kaybı vardır" gibi oranlar belirtilmektedir.

Bu şekilde düzenlenen raporlar aşağıda verilen örneklerden de anlaşılacağı gibi Sandık Sağlık Kurulunun karar vermesini güçleştirmektedir.

5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu çerçevesinde kurulup görev yapan Sağlık Kurulu, 2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre kurulup görev yapan Sağlık Kurulundan ayrı bir kurul olup çalışma kriterleri de ayrı olarak belirlenmiştir. 2022 sayılı Kanunun uygulamasında 18 Mart 1998 tarihinde ve 23290 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Özürlülere Verilecek Sağlık Raporları Hakkında” Yönetmelikte belirtilen işgücü kaybı esas alınmakta, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun ;

44 üncü maddesinde hükme bağlanan malüllük için "bulunduğu görevi yapamama",

72 nci ve 74 üncü maddelerinde hükme bağlanan malüllük için "çalışarak hayatını kazanamama",

47 nci madde ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 105 inci, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli Kanununun 128 inci maddelerinin uygulanmasında "Sıhhi izin süreleri",

6741 ve 1239 sayılı Kanunlarda aranan malûllükte "başkasının güç yardımına muhtaç olma" önem taşımaktadır.

Bu nedenle, 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre işlem yapılacak olaylarda şahsın durumunun iş gücü kaybına göre değerlendirilmemesi gerekmektedir.

Örnek:

Şahsın jeneralize yılda 2 den fazla epileptik nöbeti varsa 2022 sayılı Kanuna göre %65 iş gücü kaybı vardır kararı verilebilmektedir. Ancak, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre yapılacak incelemede, bilimsel kriterlerin, klinik, laboratuvar ve radyolojik bulguların, kan, ilaç düzeylerinin belirtildikten sonra çalışarak hayatını kazanıp kazanamıyacağı kararının verilip yazılması gerekmektedir.

Bir çok hastane 5434 sayılı T,C. Emekli Sandığı Kanunu çerçevesinde yaptığı inceleme sonucunda "Çalışarak hayatını kazanamaz.", "malulen emekli olur", "babasının veya annesinin sosyal haklarından faydalanır" derken başka bir raporunda aynı kişi için "her türlü taşıt kullanması, yüksek yerlerde çalışması, tehlikeli işlerde çalışması sakıncalıdır, bunların dışında çalışabilir" kararı vermektedir.

Örnek:

İşe girerken "sağlam" raporu verilen bir şahıs hakkında daha sonra "dejeneratif miyop, her iki gözün ayrı ayrı görmesi 2/10, %75 işgücü kaybı var. "Cami İmam Hatibi görevini yapamaz" kararı verilmekte, ancak, aynı şahsın askerlik belgesi istendiğinde ileri derecede dejeneratif miyopi nedeniyle askerlikten muaf tutulduğu anlaşılmaktadır.

Her iki gözünün görmesi 2/10 olmasına rağmen işgücü kayıp oranı değil, şahsın yaptığı işin gözönüne alınması gerektiğinden, şahsın Cami İmam Hatibi olarak çalışmasına engel olmayan bu arızası nedeniyle maluliyet kararı verilmemesi gerekmektedir. Nitekim bir çok Tıp Fakültesi ve Eğitim Hastanesinin kararı bu yöndedir.

Diğer taraftan her iki gözü 2/10 veya daha yüksek görme kaybı nedeniyle "Çalışarak hayatını kazanamaz kararının" verilmesi, toplum içinde yaşayan görme engellilerin santral memurluğu, avukatlık gibi meslekleri yapabilmeleri gerçeği ile de çelişmektedir. Nitekim aynı hastaneler "çalışarak hayatını kazanamaz" kararı verdikleri kişiler için daha sonra "Santral Memurluğu" yapar, kararını da vermektedir.

Örnek:

Şoför olarak görev yapan bir şahsın görmesinin tam olması gerektiğinden, herhangi bir nedenle bir gözünün görmesini kaybetmesi veya her iki gözün görme değerlerinin toplamı 12/20 den aza inmesi halinde şoförlük yapamayacağından maluliyet hakkı doğmaktadır.

Örnek:

Bazı raporlarda da şahısların beyanı göz önünde tutulup, hastalığına ait herhangi bir tetkik yapılmadan “Görevini yapamaz karan” verildiği görülmektedir. Şahsın beyanına göre "gaz, gaita kaçırdığı, abdestini tutamadığı ve cami imam hatiplik görevini yapamayacağı" kararı gibi. Bu şahısların maluliyetlerine karar verilebilmesi için daha sonra sevk edildikleri eğitim hastaneleri veya tıp fakültesi hastanelerine gitmedikleri yapılan takiplerde görülmektedir.

Örnek:

İşitme ve konuşma engelli olup, %50 veya Böbrek Transplantlı ama fonksiyone olup %80 iş gücü kaybına sahip kişiler için verilen "çalışarak hayatını kazanamaz" kararı günlük yaşamımızdaki gerçeklerle tamamen terstir. Hemen her meslek grubunda Böbrek Transplantlı olup, çalışan insana rastlamak mümkündür.

2. Birçok hastanenin sağlık kurulu raporlarına ait matbu kağıdın altında “NOT: hastalık durumunda kısaca klinik bulgularla, kararı etkileyen röntgen ve laboratuvar bulguları, sağlam raporlarında ise bulgular bölümlerine SAĞLAM yazılacaktır” denilmesine rağmen, klinik, laboratuvar ve röntgen bulgularının hanelerinin boş bırakıldığı sadece teşhis ve kararın yazıldığı görülmektedir. Raporların nasıl düzenleneceği 18 Mart 1998 tarih ve 23290 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik'te açık bir şekilde belirtilmiş olup, en son Sağlık Bakanlığınca 09.05.2001 tarih ve 8080 sayı ile genelge halinde yayınlanmıştır. Bu yönetmelik ve genelgenin sadece özürlü kişiler için değil tüm raporlarda uyulması gereken kriterler olduğu açıktır.

Örnek:

- Hipertansiyon tanısı ile "Çalışarak hayatını kazanamaz" kararı verilenlerin daha sonra "başka bir hastanede muayeneleri veya aynı hastaneden istenen klinik, laboratuvar, radyolojik bulguların yazıldığı Sağlık Kurulundaki asıl nüshanın onaylı suretinde, T.A: 140/100 mmHg olduğu, komplikasyonu bulunmadığı görülmektedir. Bu gibi kişilere "Çalışarak hayatını kazanamaz" veya "Malulen emekli olur" kararı günümüz gerçeklerine ters düşmektedir. Bir çok meslek grubunda bu durumdan daha ağır şartlarda mesleğini icra eden kişileri çevremizde görmek mümkündür..

Örnek:

- Psikotik Bozukluk tanısı ile "Çalışarak hayatını kazanamaz" veya "Malulen emekli olur" kararı verilenlerin daha sonra gönderildikleri Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanelerinde veya Tıp Fakültelerinin ABD'ce belirli bir süre incelenmeleri sonucu tamamen sağlam oldukları anlaşılmakta veya Nevrotik bir kişiliğe ait bulgulara sahip oldukları görülmektedir.

Örnek:

- Her iki gözü P+/P+ olan şahısların "çalışarak hayatını kazanamaz" "Babasının veya annesinin sosyal haklarından faydalanır." Veya "Malulen emekli olur" kararının verildiği raporlarını klinik, laboratuvar, radyolojik bulgularının yazıldığı Sağlık Kurullarında kalan asıl suretlerinde ise şahısların görmelerindeki kayıpların katarakt hastalığına bağlı olduğu görülmektedir. Bilindiği gibi katarakt ameliyatla görme dereceleri düzeltilebilen bir hastalıktır, durumları ameliyat sonundaki derecelere göre değerlendirilmelidir.

3- Aynı hastanede ilgili dal uzmanı varken birbirine yakın dal uzmanlarının şahıslar hakkında karar vererek sağlık Kuruluna sevk yaptığı ve Sağlık Kurulu raporlarını imzaladıkları görülmektedir.. Bilindiği gibi iç hastalıkları, genel cerrahi, göz, kulak-burun-boğaz, nöroloji uzmanları Sağlık Kurullarının asil üyeleridir. 18 Mart 1-998 tarih ve 23290 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikte yer alan

"Nöroloji ve/veya psikiyatri" ibaresi nöroloji uzmanının olmadığı yerlerde Sağlık Kurulunun toplanmasının engellenmemesi için yerine psikiyatri uzmanının katılması, için kullanılan bir ifadedir. Eğitim hastanelerinin "Nöroloji ve/veya psikiyatri" ifadesinin dışında tutulması gereklidir. Zira Eğitim Hastanelerinde veya Tıp Fakültesi Hastanelerinde nöroloji kliniklerinde şef, şef yardımcısı veya başasistan uzmanın bulunmadığını düşünmek mümkün değildir.

Ayrıca hastalık hangi tıp dalını ilgilendiriyorsa ilgili dal uzmanının da imzasının bulunması bir zorunluluktur.

4- 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 45 inci maddesi uyarınca Vazife Malûlü olanların malûllük dereceleri 1953 yılında kabul edilen ve tamamen fonksiyon kayıpları esas alınarak düzenlenmiş olan "Vazife mülüllüklerinin nevileriyle dereceleri" hakkındaki nizamnameye göre belirlendiğinden raporlarda klinik, laboratuvar ve radyolojik bulguların olmaması vazife malûllüğü derecesini etkilemektedir. Bu durumda yeni raporların istenmesi gerekmekte, bu da hastanelerin ve Sağlık Kurulunun yükünü arttırdığı gibi şahısların mağduriyetine neden olmaktadır.

Sonuç olarak usulüne uygun bir raporda, klinik, laboratuvar, radyolojik bulguların açık bir şekilde belirtilmesi, iç hastalıkları, genel cerrahi, göz, kulak-burun-boğaz ve nöroloji ve/veya psikiyatri uzmanının ve ilgili dal uzmanının imzasının olması, “Çalışarak hayatını kazanamaz”, “Görevini yapamaz”, “Malulen emekli olur” kararlarının şahıs hakkında uygulanacak kanunun ilgili maddesine ve günün gerçeklerine uygun olarak verilmesi gerekmektedir.

SIHHI İZİN SÜRELERİ VE SINIF DEĞİŞİKLİĞİ:

Sandık Sağlık Kurulu 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 50 inci maddesinde belirtilen hükümler doğrultusunda maluliyet hakkının doğumuna neden olan kesin raporları veya sıhhi izin süreleri ile ilgili raporları inceleyip iştirakçinin görevini yapıp yapamıyacağma, sıhhi izin süresini doldurup doldurmadığına karar verme yetki ve sorumluluğundadır.

5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 47 nci maddesi;

"Vazifelerini yapamayacak derecede hastalığa uğrayanlardan hastalıkları kanunlarında tayin edilen müddetlerden fazla devam edenler hastalıklarının mahiyetlerine ve doğuş sebeplerine göre "Adi Malûl" veya "Vazife Malûlü" sayılırlar.

"Tedavisi imkansız olduğu raporla belirtilen hastalıklara uğrayanların hastalıklarının mahiyet ve doğuş sebeplerine göre yukarıdaki müddetlerin bitmesi beklenmeksizin rapor tarihinden itibaren (Adi Malûl) veya (Vazife Malûlü) sayılırlar" hükmünü amirdir.

Bu hükme göre hastalıklarının veya sakatlıklarının tedavisi sonucu verilen raporlara göre görevlerini yapamayacakları anlaşılan iştirakçilerin bu raporlarının Sandık Sağlık Kuruluna intikali ile bu kurulun tetkik ve onayı üzerine maluliyet hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

5434 sayılı T.C. Emekli sandığı Kanununun 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre, görevlerini yapamıyacak derecede malûl olanlardan isteyenlerin malüllüklerinin mani olmadığı başka görev ve sınıflara nakledilmeleri mümkün bulunduğundan görev ve sınıfları değiştirileceklerin kesin raporlarının Sandık Sağlık Kurulunda incelenip "Malüliyet" kararı verildikten sonra sınıf ve görev değişikliğinin yapılması, sınıf ve görev değişikliğinden sonra da tekrar Sağlık Kurulu raporu alınmaksızın istekleri üzerine maluliyet hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

Birçok kurumun personel birimleri çalışanlarına kanun hükümlerine uyulmadan sınıf değişikliği yaptırmakta, bunun sonucunda bir çok hukuki problemin doğmasına neden olmaktadırlar.

Yukarıda belirtilenler ışığında:

a) Hastalık veya sakatlıkları bulundukları görevi yapmalarını engelliyor ise hastalığının düzelme imkanı da yoksa raporun ilgili kurumun varsa Sağlık Dairesince incelendikten sonra Personel birimleri vasıtasıyla Sandık Sağlık Kurulunun incelemesine göndermeleri ve bu kurulun onayından sonra haklarında maluliyet işlemi yapmaları,

Örnek:

Bir gözünü tamamen kaybetmiş bir kişinin mevcut yönetmelikler ve yasalar gereği Şoför, Polis veya İnfaz Koruma Memuru olarak çalıştırılmaları mümkün değildir. Bu nedenle görevlerini yapamayacaklarına dair raporlarının gecikilmeden Sandığa gönderilmesine özen gösterilmelidir.

B) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 105 inci maddesinde en az sağlık izni süresi 6 ay olarak tesbit edildiğinden alınan sıhhi izinlerin 6 aylık süreye ulaşması halinde ilgililerin hizmet sürelerine ve'hastalıklarına göre a, b veya c fıkralarından hangisine girdiğine Sandık Sağlık Kurulunca karar verilmesi, bunun için de personel birimlerinin raporları geciktirmeden sandığa göndermeleri,

c) Sıhhi izin yönünden 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 128 inci maddesine göre durumu incelenecek olanların raporlarının, bu maddenin "sıhhi izin süresini doldurmak durumuna girenler sıhhi izin sürelerini dolduracakları ayın ilk haftasında kat’i işlem yapılmak üzere tekrar muayeneye sevk edilirler. Bunlardan sıhhi arızalarının devam ettiği ve hiçbir sınıfın hizmetinde vücutlarından istifade edilemeyeceği anlaşılanlar hakkında T.C. Emekli Sandığı hükümleri uygulanır"

hükmü uyarınca daha önceden incelenip haklarında karar verilmesi gerekir. Bu nedenle de alınan raporaların 6 aylık süreyi aşması durumunda ilgili madde hükmünün a ve b fıkralarından hangisinin uygulanacağı konusunda Sandık Sağlık Kurulunun son rütbedeki raporlarını inceleyerek karar vermesi, bu karara göre sıhhi izin süresini dolduracakları ayın ilk haftasında haklarında kat’i işlem yapılmak üzere ilgili Komutanlığın Personel Şubesince tekrar muayeneye sevk edilmeleri gerekmektedir.

Önemle arz/rica ederiz.

Kaynak

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap