Guest DOĞRU YOL

Hayata Yön Veren Hikayeler

Önerilen İletiler

Guest DOĞRU YOL

DÖRT MUM

Dört mum yavaşca yanıyordu.

Ortam çok yumuşaktı ve konuştukları duyuluyordu.

İlki söyledi:

‘’ ben barışım!"

Artık kimse benim yanık kalmamı sağlamıyor, sanıyorum söneceğim. "

Alevi hızla azaldı ve bütünüyle söndü.

İkincisi söyledi:

‘’ ben inancım!"

neredeyse herkez benim artık gerekli olmadığımı düşünüyor

o nedenle daha fazla yanık kalmama hiç gerek yok’’

Konuşmayı bitirdiği zaman, bir rüzgar hafifçe esti ve onu söndürdü.

Üzgünce üçüncü mum sırası gelince konuştu:

” ben sevgiyim!"

yanık kalmak için artık gücüm kalmadı. İnsanlar beni bir kenara bıraktı ve önemimi anlamadı. Kendilerine en yakın olanları bile sevmeyi unuttular "

Ve hiç zaman yitirmeden söndü.

Ansızın...

Bir çocuk odaya girer ve üç mumun yanmadığını görür

”neden yanmıyorsunuz sizin sonuna kadar yanmanız gerekir "

Bunu söyleyerek, çocuk ağlamaya başlar.

Ardından dördüncü mum söyler:

”korkma ben hala yanıkken diğer mumları yeniden yakabiliriz

"ben umudum!’’

Umudun alevi yaşamınızdan asla sönmemesi dileğiyle..

ALINTI

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Guest DOĞRU YOL

SADECE ELİMİZDE KALANLARLA......

"18 Kasim 1995 günü keman sanatçisi Itzhak Perlman, New York'ta, Lincoln

Center'daki Avery Fisher Salonu'nda bir konser vermek üzre

sahneye çikti. Eger herhangi bir Perlman konserinde bulunmussaniz bilirsiniz ki onun

için "sahneye çikmak" hiç de küçümsenecek bir basari degildir.

Çocukluk yillarinda çocuk felcine yakalanmis olan Perlman'in her

iki bacaginda da destekleyici ateller vardir ve ancak koltuk degnegi

yardimiyla yürüyebilmektedir. Onu sahne üzerinde her defasinda sadece bir

adim atabilmek suratiyle aci içinde ve yavas yavas yürüken görmek

unutulmayacak bir bir görüntüdür.

Agrilar içinde ama ihtisamla yürümektedir, sandalyesine

erisinceye kadar.

Sonra oturur; yavasça koltuk degneklerini yere koyar,

bacaklarindaki atellerin klipslerini açar, bir ayagini geriye iter, ötekini öne

uzatir. Daha sonra yere egilerek kemanini alir, çenesinin altina koyar,

orkestra sefine basiyla isaret verir ve çalmaya batlar.

Su zamanda degin, izleyiciler bu ritüele alismislardir.

O, sahnenin bir ucundan sandalyesine dogru ilerlerken sessizce

otururlar. Bacaklarindaki klipsleri açarken inanilmaz bir sessizlikle

beklemektedirler. Çalmaya hazir olana dek beklerler.

Ancak o konserde birseyler ters gitti. Daha ilk birkaç satiri

çalmisti ki kemanin tellerinden bir tanesi koptu.

Telin kopma sesini duyabilmek mümkündü, salonun bir ucuna

tabancadan firlayan kursun gibi gitmisti ses. O sesin ne anlama geldigi

konusunda yanilmak imkansizdi. Ve bunun akabinde ne yapilmasi gerektigi konusunda

da...

O gece orda olan insanlar kendi kendilerine söyle düsündüler:

"Anlamistik ki, yeniden ayaga kalkmasi, atelleri yeniden

takmasi, koltuk degneklerini almasi, yavas yavas sahne arkasina gitmesi ve ya

yeni bir keman bulmasi ya da yeni bir tel takmasi gerekecekti"

Ama o öyle yapmadi. Bunun yerine bir dakika kadar

bekledi,gözlerini kapadi ve sonra sefe yeniden baslamasi için isaret verdi. Orkestra

basladi ve o kaldigi yerden devam etti. Ve daha evvel hiç görülmemis bir

tutku, güç ve saflikla çaldi. Elbette herkes bilmektedir ki senfonik bir eseri

sadece 3 telle çalmak imkansizdir. Bunu ben de bilirim, sen de bilirsin, herkes

bilir. Ama o gece Itzhak Perlman bilmeyi reddetmisti. Onu parçayi

kafasinda molüde ederken, degistirirken ve yeniden bestelerken görebilirdiniz.

Bir noktada, telleri nerdeyse yeniden tonlamisçasina sesler çikarmaktaydi kemandan,

daha evvel hiç vermedikleri sesleri vermelerini saglamak için...

Bitirdiginde salonu olaganüstü bir sessizlik kapladi. Ve akabinde seyirciler ayaga kalkti ve tezahürata basladilar. Oditoryumun her yanindan inanilmaz bir alkis patladi.

Hepimiz ayaktaydik bagiriyor, islik çaliyor, alkisliyor,

yaptigini ne kadar takdir ettigimizi, begendigimizi anlatacak her türlü hareketi

yapiyorduk.

Gülümsedi, yüzünden akan terle ri sildi, yayini kaldirarak bizi

susturdu ve böbürlen degil ama sessiz, güçlü, dingin bir tonla söyle dedi:

"Bilirsiniz, bazen de sanatçinin görevidir, elinde kalanlarla ne kadar daha

müzik yapabilecegini bulmak..."

Bu ne güçlü bir cümledir. Duydugumdan beri aklimdan çikmiyor. Ve

kim bilir? Belki de bu bir yasam tarzidir, - sadece sanatçilar için degil hepimiz için. Burada, tüm yasamini bir kemanin 4 teli ile müzik yapmak üstüne kuran ve birden bire, bir konserin ortasinda kendini sadece 3 tel ile bulan bir adam vardir.

Öyleyse o da 3 tel ile müzik yapmayi seçer, ve o gece yaptigi,

sadece 3 telle yaptigi müzik, daha evvel yaptigi, 4 teli varken yaptigi herseyden

daha güzel, daha kutsal, daha unutulmazdi...

O zaman belki de bizim görevimiz, yasadigimiz bu sallantili,

hizla degisen, ürkütücü dünyada kendi müzigimizi yapmaktir; önce elimizde olan

herseyle; ve daha sonra bu artik imkansiz oldugunda, sadece elimizde

kalanlarla..."

ALINTI

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Guest DOĞRU YOL

FISILTI

Adam fısıldadı, " Tanrım konuş benimle" ve bir kus cıvıldadı ağaçta ama adam duymadı.

Sonra adam bağırdı " Tanrım konuş benimle!" Ve gökyüzünde bir şimşek

çaktı, ama adam dinlemedi onu.

Adam etrafına bakındı ve " Tanrım seni görmeme izin ver" dedi. Ve bir yıldız parıldadı gökyüzünde. Ama adam farkına varmadı.

Ve adama bağırdı, " Tanrım bana bir mucize göster! " Ve bir bebek

doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi.

Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı, " Dokun bana Tanrım ve burada

olduğunu anlamamı sağla! " Bunun üzerine Tanrı aşağı doğru süzüldü ve adama dokundu.

Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı ve yürüyüp gitti.

ALINTI

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Guest DOĞRU YOL

KUTUDAKİ ÖPÜCÜKLER

''Bir süre önce bir arkadaşım, üç yaşındaki kızını, bir rulo altın renkli kaplama kağıdını ziyan ettiği için cezalandırmıştı. Durumları iyi değildi ve kızının, kâğıtları ağacın altına koyacağı bir kutuyu süslemeye harcaması onu çok sinirlendirmişti.

Buna rağmen küçük kız, ertesi sabah hediyeyi babasına getirdi ve "Bu senin için babacığım." dedi. Arkadaşım, gösterdiği tepki için kendini suçlu hissetti ama kutunun boş olduğunu görünce için için sinirlenmekten de kendini alamadı.

Kızına bağırdı: "Birine bir hediye verdiğin zaman içinin dolu olması gerektiğini bilmiyor musun?”. Küçük kız babasına yaşlı gözlerle baktı ve şöyle dedi: "Ama babacığım, kutu boş değil ki. Ben kutunun içine öpücüklerimi üflemiştim. Hepsi senin için babacığım."

Babanın içi paramparça olmuştu; kızını kucakladı ve onu affetmesi için yalvardı.

Arkadaşım, bu altın renkli kutuyu yatağının baş ucunda yıllarca sakladığını anlattı bana. Ne zaman cesaretini kaybetse, kutunun içinden hayali bir öpücük çıkarıyor ve onu oraya koyan çocugun sevgisini hatırlıyordu. ''

ALINTI

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap