Guest DOĞRU YOL

Hal Dili.....

Önerilen İletiler

Guest DOĞRU YOL

Salih Amel

İrşad kutuplarımızdan Seyyid Abdülhakim Hüseynî k.s. hazretleri şöyle buyurur:

“Her türlü haramı yapmaya, her türlü günahı işlemeye müsait iken, her kim bunlardan, Allah’ın razı olmadığı işlerden kendini muhafaza eder, nefsinin yönünü Allah’a çevirir ve onu salih amellere, namaza, oruca, Allah’ın hoşlandığı şeylere yöneltirse, O’nun yanında çok ama çok makbul olur! Alemlerin Rabbi böyle bir yönelişten ne kadar da hoşnut olur! Gerçek manada mücahit böyle kimselerdir. Allah yanında makbul, Allah indinde pehlivan böyleleridir.”

Her Şeyi Allah’tan Bilmek

Şeyh Sadî Şirazî k.s. şöyle der:

“Kaza ve kader Allah’tandır. Görünen sebeplere güvenmek körlüktür. O dilemedikten sonra vesileler bir işe yaramaz.

Allah Tealâ balda şifa yaratmıştır ama her derde deva olacak kadar değil. Balın şifası yaşayanlar içindir; ölecek hastaya bir çare olamaz, çünkü ecelin ilacı yoktur. Otlar da devadır ama ölümcül hastaya değil.

Daha yaşaması mukadder olan kimse ilaçtan bir fayda görür. Yoksa göç emrini almış olana ne ilaçtan vefa ne baldan şifa vardır.”

Rabbanî Alim

Büyük arif Bayezid-i Bistamî k.s. şöyle der:

“Kitapta yazılanları ezberleyen kimse hakikatte alim değildir; çünkü ezberlediğini unuttuğu zaman cahil olur. Gerçek ilim sahibi ezber yapmadan ve ders okumadan ilmini dilediği an yüce Rabbinden alır Kendine ledün ilmi verilir. Bu mertebeye ulaşan kimseye ise âlim-i rabbanî denir.”

Niyeti Arındırmak

Mevlâna Halid k.s hazretleri Hak Tealâ’nın rızasını talep edenlerin öncelikle şunlara dikkat etmesi gerektiğini söyler ve şöyle buyurur:

“Her şeyden önce ve bütün işlerde yapılması gereken en lüzumlu şey, niyet ve ihlâsın düzeltilmesidir. Çünkü istenilen bir şeyi elden kaçırmamak için, Allah Tealâ’ya olan yakınlığın uzaklığa, rızasının gazaba dönüşmemesi için mutlaka niyetin düzeltilmesi, kötü düşüncelerden arındırılması ve ihlâs sahibi olunması gerekir.”

Ey Kalpleri Çekip çeviren Rabbim, Kalbimi Dinin Üzere Sabit Kıl...

İLLE DE BİR TOKAT MI YEMELİSİN ENSENE?

ÖLÜM SANA GELMEDEN SEN KENDİNE GELSENE!

ALINTI

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Guest DOĞRU YOL

Gerçek Hürriyet

İmam Şa‘rânî k.s. hazretleri şöyle der:

“Sen oruç, namaz, hac ve diğer farzları mükemmel bir şekilde, layıkıyla yerine getirdiğin vakit bu farz ibadetler senin nefsinden kurtulup gerçek hürriyete sahip olmanı sağlar. Çünkü Allah Tealâ ancak farz kıldığı, emrettiği şeylerin yerine getirilmesi durumunda kullarından razı olur. Bu sebeple Allah Tealâ’nın farz kıldığı şeyleri yapmamak, gevşeklik göstermek kulların başını eğer, nefsini zelil eder ve onları eşyaya köle yapar.”

Kim Samimi?

İkinci bin yılın yenileyicisi İmam Rabbanî k.s. şöyle buyurur:

“Şeklen namaz kılan, oruç tutan çok kimse vardır; fakat İslâm’ın koyduğu sınırları gözeten, haram ve şüpheli şeylerden sakınan takva sahibi kimseler pek azdır. Haklı ile haksız, samimi olan ile samimi olmayanın arasını ayıran ölçü, işte bu takva ve sakınma, yüce Allah’tan gerçek manada korkma, saygı duyma halidir.”

Yağmur Damlası

Şeyh Sadî Şirazî k.s. şöyle buyurur:

“Ey insan! Yüce Mevlâ seni topraktan yarattı; sen de toprak gibi alçak gönüllü ol. Sana büyüklenme yaraşmaz. Yüzünü alçak tut, baş kaldırma, hırsa kapılma, dünyayı yakma. Madem ki Allah seni topraktan var etmiş; ateşe benzeme. Ateşin mizacı kibir ve gururdur. Ateş vaktiyle başını dik tutup kibirlenirken toprak acz ve tevazu gösterdi. Onun için ondan mel’un şeytanlar yaratıldı, topraktan ise şerefli insan yaratıldı.

Bak bu konuda bir örnek vereyim: Buluttan denize bir damla düştü. Damla denizin genişliğini görünce utandı, kendinin hiçbir kıymeti olmadığını sandı ve ‘Denizin olduğu yerde ben ne oluyorum? Doğrusu o varken ben yokum.’ dedi.

Damla kendisini böyle hor görünce bir sedef onu yuttu, sulara karışıp telef olmadı. Sedef onu bağrına basarak naz ile besledi, felek onun işini öyle güzel yürüttü ki, padişahların taçlarına layık çok kıymetli iri bir inci oldu.

Damla alçak gönüllülüğü sayesinde çok değer kazandı, yokluk kapısını çaldığı için varlık buldu.”

ALINTI

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Guest DOĞRU YOL

Gerçek Tasavvuf Nedir?

Şam’daki tasavvuf büyüklerinden birine, “Gerçek tasavvuf nedir?” diye sordular, o da şöyle cevap verdi:

“Bizden önceki dervişlerin hali idi ve şöyleydi: Görünüşte dağınık görünseler bile, manen toplu ve birlik idiler. Zamanımızın sufileri ise görünüşte toplu, hakikatte ise dağınıktırlar.”

Eğer ikide bir gönlün başka yerlere gidiyorsa, yalnızlıkta bile huzur bulamazsın. Allah Tealâ’nın dışındaki şeyleri gönlünden çıkardınsa, dünya işleriyle uğraşırken bile O’nunla baş başa sayılırsın.

Pusula

Büyük arif İmam Kuşeyrî k.s. hazretleri manevi yola adım atan bir müridin ilk olarak sadık ve samimi olması gerektiğini ve alacağı terbiyenin sağlam bir temel üzere kurulması için bunun şart olduğunu söyler ve

şöyle der:

“Bu konuda bu yolun büyükleri şöyle demişlerdir:

– Bu yola girenler ancak işin temeli olan usulleri zayi ettikleri için Hakk’a ulaşmaktan mahrum oldular.

Üstadım Ebu Ali Dekkâk k.s. hazretlerinin şöyle dediğini işittim:

– Bu yola giren müride, başlangıçta şunlar gerekir:

Kendisi ile Allah Tealâ arasındaki itikadı düzeltmek, sağlam bir inanca sahip olmak,

Boş zan ve şüphelerden arınmış, saf bir kalbe sahip olmak,

Sapkınlık ve bid‘atlardan uzak durmak,

Sağlam delillere dayalı ilimle amel etmek.”

ALINTI

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Guest DOĞRU YOL

Bu Yolda İlerlemek

İmam-ı Rabbanî k.s. şöyle buyuruyor:

“Tasavvuf yolunda ilerlemek isteyen kimsenin şunları yapması gerekir:

Öncelikle hak ehlinin görüşlerine uygun olarak akidesini (inanç esaslarını) düzeltmeli.

Fıkıh hükümlerini (ilmihal bilgilerini) öğrenmeli.

Sonra ilmin gerektirdiği şekilde amel etmeli.

Bütün bunları yerine getirdikten sonra tüm vakitlerini Allah Tealâ’yı zikir ile geçirmelidir. Bu zikri, kâmil ve mükemmil bir mürşitten almış olması şarttır. Çünkü eksik olan (ehil olmayan) kimse kemale erdiremez. (İmam Rabbânî, Mektubat)

Nefse Yumuşak Davranmak mı?

Bir gün Atâ Selimî rh.a. Hazretlerine:

– Nefsinize karşı niçin yumuşak davranmıyorsunuz, diye sorulur.

Atâ Selimî rh.a. şöyle cevap verir:

– Ölüm omuzlarımda, kabir evim olmuş iken, cehennem önümde ve yüce Rabbimin bana nasıl muamele edeceğini bilmiyor iken, nefsime yumuşak davranmamı, amel işlemeyi azaltmamı mı istiyorsunuz? (Beyhakî, Zühdü’l-Kebîr)

ALINTI

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap