k@lpsizim_85

Aramızdan Biri Lokman Ayva

Önerilen İletiler

Işıklar Sönse de Hayat Işığı Sönmeyen Lokman Ayva

‘KÖRLÜĞÜME İLAVETEN BİR TOPALLIK ÜSTLENMEYİ TERCİH EDERİM’

lokmanayva1.jpg

Lokman Ayva deyince akla hemen görme engelli milletvekili, esprileri ile hemen ilgi odağı olan herkesi güldüren ve engeli ile dalga geçen bir isim olarak geliyor. Sözlerinden, eğitim için azim şart. Eğitim ise her şey için şart. Eğitim gördürür, eğitim yürütür, eğitim işittirir, eğitim iş buldurur, eğitim yedirir, eğitim içirir, eğitim konuşturur, hasılı eğitim her şeyi yaptırır anafikri çıkıyor. Ayva, bir engellinin yaşamında en önemli gerçeğin eğitim olduğunu vurguluyor. Eğitim için hem engellilerin hem de yetkililerin sorumlulukları olduğunu belirtiyor.

Ayva, Avrupa'daki engelliler için her şeyin doğru olduğu gibi yanlış bir anlayış var. AB’nin çok çok olumlu bir model olmadığının altını çizerken AB'nin yanlışlarının da ülkemize getirilmemesi gerektiğini anlatarak uyarılarda bulunuyor.

- Mehmet Kızıltaş: Hem görmeyi, hem de körlüğü bilinçli olarak yaşadınız ve yaşıyorsunuz. Mutlu olduğunuzu söylüyorsunuz. Neşelisiniz. Polyanacılık yapmıyor, numara yapmıyorsanız, herkesi körlüğe özendirmeye çalışıyor, körlüğü tavsiye mi ediyorsunuz?

- Lokman Ayva: Evet bence herkes körlüğü zaman zaman yaşamalı. Bence herkesin ihtiyacı var. Şöyle açayım: İnsanların kendi içlerine dönmeleri zaman zaman gerekiyor. İnsanlar bazen konuşuyorlar: "Gözlerini kapa ve hayal kur." Bu tür cümleler zaten kuruluyor. Pek çok şey, yani insan, tabelalar, afişler, duyurular, ilanlar aklınıza ne geliyorsa, gözlerimiz aracılığıyla aklımıza, ruhumuza, duygularımıza egemen olmaya çalışıyor. Sizin kendinizle baş başa kalmanızı engelliyor. Esaret her zaman prangalarla olmaz.

- MK: Yani görüntüler bizi esir mi alıyor sizce?

- Lokman Ayva: Çoğunlukla evet. İnsanlar acaba kendine gösterilenlere karşı reaksiyonda bulunarak mı davranıyorlar yoksa "görüntü ne olursa olsun ben canımın istediğini yaparım." mı diyorlar? İsterseniz bir bilimsel delil sunayım: Biliyorsunuz kağıda çizilen resimler iki boyutludur. Ama kağıda çizdiğiniz bardak üç boyutluymuş gibi görünür gören insanlara. Bu ne demek? İnsanlar malesef gözleri aracılığıyla kandırılıyorlar. Bir üstünlük anlamında söylemiyorum ama körler dokunarak iki boyutlu bir şeyi üç boyutlu hissetmezler. Bu, bir açıdan böyle. Başka bir açıdan da şunu söylemem lazım: İnsanlar gözlerini aşırı şekilde kullandıkları için diğer 4 duyu organlarıyla sinir sistemlerinin varlığını unutuveriyorlar. Bir gün saygı duyduğumuz bir ağabeyimle asansörü olmayan bir binanın 5. katından aşağı doğru iniyorduk. O ağabeyim birden durdu. "Ne oldu Abi?" diye sordum. "Lokmancığım, apartman otomatiğine bağlı lambalar söndü." dedi. Ben, "Ne olacak şimdi?" diye merakla devam ettim. O da çaresizlikle "Birisinin ışığı yakmasını bekleyeceğiz." dedi. Düşünebiliyor musunuz, ışıklar söndü ve hayat durdu. Gülerek dedim ki, "Abi sen gir o zaman koluma da ben seni indireyim." Hatırladıkça zaman zaman gülerim GÖRMEK NE KADAR ZOR! Ben bunları anlatıyorum ya inşallah kimse kör olmaya kalkmaz. Fark ettiğiniz gibi körlükle ilgili derin bir felsefem var. yani polyanacılık falan oynamıyorum. Duyduğum kadarıyla pek çok kişi öpüşürken gözlerini kapatıyormuş. Bu da küçük bir not. Neşemenin nedeni de belki problemleri görmediğimdendir ne dersiniz!

- MK: Bir kişi hiç bir şey görmeyecek ve eğitimini en iyi şekilde yapacak, bir çok iş yapacak, hatta gönüllü kuruluşlarda başkalarına faydalı olmaya çalışacak ve ülkenin savaşa girip girmemesine bile karar vermede söz sahibi olacak. Bu size de ilginç gelmiyor mu ve bunca şeyi yapabilmenizin sırrı ne?

- Lokman Ayva: Bana ilginç gelen şey ayna kullanmadan traş olmak; Atacağınız çöpü, çöp kutusunun bir kenarına dokundurarak kutunun içiyle dışını ayırt edip içine atmaktır. Ya da masanın 10'da birine dokunarak masanın büyüklüğünü anlamak. Bir kişinin elini tutunca onun cinsiyetinden, boyuna, kilosuna, hatta kişiliğine varıncaya kadar pek çok sonuca varmak. Söylediğiniz şeyleri düşünüyorum ve gördüğüm günleri hatırlıyorum ve o zaman ilginç geliyor. Ama şimdi gelmiyor. Çünkü bu işlerin yolu yöntemi var. "Bu işlerin sırrı ne?" diye sorduğunuzda bu yolu, yöntemi sormuş oluyorsunuz. Sırrı iki kelime. Bu iki kelime ister sağlam, ister sakat olsun herkes için geçerli. Bunlar EĞİTİM ve AZİM. Bence mucizevi olduğu kadar da sıradan iki kelime. Herkesin bildiği şeyler bunlar. Ama yapması kolay değil. Bence bu kelimeleri bilenler değil de yapanlar sıradışı oluyor. Bence burada motor görev AZİM kelimesinde. Eğitim için azim şart. Eğitim ise her şey için şart. Eğitim gördürür, eğitim yürütür, işittirir, iş buldurur, yedirir, içirir, konuşturur, hasılı her şeyi yapabilirsiniz, yani yeterki eğitimini alın. Kısa bir süre sonra eğitimle ilgili bir kampanyamız başlayacak. O, sürpriz olsun ama ben İngilizcesini yine de söyleyeyim: education enables.

- MK: Belki kızacaksınız ama şöyle bir soru sormak istiyorum: Bir özürlüye eğitim vereceğinize 5 tane özürsüzü okutsak daha iyi olmaz mı? Sonra 5 özürsüz o özürlüye bakarlar.

- Lokman Ayva: Kızmıyorum, aksine bu soruyu sorma cesaretinizden dolayı sizi kutluyorum. Çünkü kafamızdaki her şeyi açık açık konuşabilmeliyiz. Ama sorunuza tebessüm ettiğimi de fark etmişinizdir. "Aşıklar zincirinin son halkası kimdir?" desem, siz de "Aşık Veysel." diyeceksiniz muhtemelen. O'nun körlüğünden ziyade sanat yönü öndedir. Nobel fizik ödülü alanlardan biri Stephen Hawking'dir. Bu da malumunuz ağır özürlü biridir. Kaç fizikçi bu ödülü almak ister ama bu başarıyı herkes gösteremez. Sağlamlar şöyledir, sakatlar böyledir yarışına girmek kastıyla bu örnekleri vermedim. Kast ettiğim şudur: "Özürlüler şimdiye kadar özürlü oldukları için eğitim alamamış" diyemeyiz. Çünkü, kendim bizzat üniversite okudum ve yüksek lisans yaptım. Demek ki özürlülük eğitim almaya engel değil. Asıl mesele, şartların uygun olmamasıdır. Şartlar uygun olsa eğitim alabilir. Size tersten bir soru sorayım: Sağlam bir kişinin eğitim almasını nasıl engellersiniz? En basiti, eğer Çince bilmiyorsa dersi Çince anlatın kimse bir şey anlamaz. Siz de eğitimden dışlamış olursunuz. Sonra da sorarsınız, "Bir Çince bilmeyene eğitim vereceğinize 5 tane Çince bileni okutsak daha iyi olmaz mı? Sonra 5 Çince bilen o Çince bilmeyene bakarlar. Kısaca söylemek gerekirse: Vücut farklılıkları farklı şekillerde eğitim almak için bir gerekçedir. Biliyorsunuz üniversite talebesiyle ilkokul talebesini aynı sıraya oturtamazsınız.

- MK: Ne yani, her şey toz pembe mi, hiç sorun yaşamıyor musunuz, hiç acı çekmiyor musunuz?

- Lokman Ayva: Valla herkes kadar. Şöyle ki: "özürsüz insanlar sorun yaşamıyor." dersem her halde herkes bütün organlarıyla gülerler. Bu da gösteriyor ki sorunlar sadece özürlü olmak veya olmamakla ilgili değil. İstanbul-Ankara arası bana da herkese de 450 km'dir. Diyelim ki ben tekerlekli sandalyede biriyim. O zaman otobüse inip binmek, molalarda tuvalet sorunum olabilir. Gördüğünüz gibi şartların hep sağlamları korumasından kaynaklanan sorun yaşıyorum. Ayrıca insan davranışları... Tekerlekli sandalyeyle otobüse binmeye kalkınca hiç kimse beni çiçeklerle karşılamıyor. "Bunu şimdi kim indirecek, kim bindirecek, molalarda ayrı bir dert..." diye içlerinden geçirdiklerini hissediyorum. Hem şartları birilerine göre ayarlamışlar, sonra da ben o şartlara uyamıyorum diye tuhaf davranışlarla karşılaşıyorum. Şimdi soruyorum: Bütün bunların sorumlusu ben miyim de bedeli ben ödüyorum? Bir taraftan şartların getirdiği acılar, bir tarafta insanların tutumları, başka bir tarafta haksızlığa uğramışlık duygusu. Bunların hepsi yüreğimi yakıyor. Ama ben bunları özürlü olarak yaşıyorum, pekiyi Tayyip Bey'in şiir okumaktan ceza almasına ne dersiniz? Bu acı ne kadar kabullenilebilir bir acı ki? Veya bir tanesini, yavrusunu bir maganda kurşununa kurban veren anne, babanın acısı, bir iftiraya uğrayarak dışlanan kadının acısını benim acılarımdan daha hafif görebilir misiniz? Hele hele bir şehidimizin yakınlarının acısı. Evet ben en son gülü 31 sene gördüm. Çok özledim. Tekrar görmeyi çok isterdim. Ben gülü çok severim. Hayatımda deniz görmedim.

Evet çocuklarımın bakışlarını görmeyi çok ama çok isterdim. Asla da göremeyeceğim. Bu, benim ciğerimi yakıyor. Ama, yavrusunu bir daha göremeyecek bir anne babayı düşününce ne hissedebilirim ki. O anda sadece göz yaşlarımla içimi dökebiliyorum. Zira ben yavrularımın kokusunu hissediyor, ellerinin, sırtlarının sıcaklığını hissedebiliyor, onlarla konuşabiliyorum. Ya yavrusuyla arasında kara toprak olan anne babalar. Bütün bu boyutlarıyla hayatı hissetmek. İşte azizim, hayat hiç kimseye pozitif ayrımcılık yapmıyor. Hepimiz her bakımdan eşitiz. Güzellik de, mutluluk da bütün bunların içinde gizli.

- MK: Gözünüzün açılması için her hangi bir çaba göstermediğiniz gibi Kabe'de dua da etmemişsiniz? Neden? Çocuklarınızın bakışlarını görmek istemiyor musunuz?

- Lokman Ayva: Benim gözümün açılmasının peşinde koşmaktan daha önemli işlerim var. Mesela binlerce kardeşim eğitim imkanından mahrum. Onların aileleri hala özürlülerin eğitim göremeyeceklerini düşünüyor. O yüzden de özürlü yavrularını eğitime göndermiyorlar. Bunun için mücadele etmiyorlar. Ufak bir zorlukla karşılaşınca "Bu, bizim kaderimiz" deyip oturuyorlar. Aslında onların kaderi değil, onların yanlışı. Dua meselesine gelince. Gerek kendim, gerekse milletim, ülkem ve insanlık için talep edilecek o kadar güzel şey vardı ki bir an bunu istemeye utandım, mahçup oldum. Bana uçak filosu hediye edebilecek bir zenginden kağıt mendil istemek gibi geldi bana. Asıl mesele körlük, topallık değil, asıl mesele faydalı mı zararlı mı bir insansınız. Her türlü engel eğitimle aşılır. Dedik ya "Education enables" ama zararlı bir insansa, tanımadığı, bilmediği insanları öldürüyor ve yüreklere acı salıyorsa o zaman ne olacak? Ben şahsen böyle bir insan olmaktansa körlüğüme ilaveten bir topallık üstlenmeyi tercih ederim. O yüzden bir duvarla, bir örtüyle sınırlandırılabilen görme duyusuna sahip olmaktan daha önemli işimiz, hakikati görmek ve göstermektir.

lokmanayva2.jpg

- MK: TBMM'de bir engelli milletvekili olmak, bu görevi üstlenmek nasıl bir duygu?

- Lokman Ayva: Evlenmeyi çok istediği çocuğun dünür gelen ailesine kahve yapmak gibi bir şey.Ya kahve bir de kötü olursa. Aslında yapılması gerekenleri herkes biliyor. Fakat şimdiye kadar yapılmamış. Eğer işi yaparken bir hata yaparsanız her şey mahvolur. Bir de her şey güzel olursa değme gitsin. Hem o işin oluşunu seyretmek, hem faydalananların mutluluğu, hem de arzulanan netice ortaya çıkar. Herkes mutlu, tabi siz daha mutlu. Ağır bir göreviniz var, iş basit ama itina, hassasiyet, gayret ve dikkat istiyor.

- MK: Engellilerimiz görev sürenizce en çok hangi konularda sizden yardım ya da destek istediler ya da istiyorlar?

- Lokman Ayva: Ekonomik sorunların çözümü. Mevzuattan kaynaklanan sorunların çözümü. İstihdam. Çok çok az da eğitim.

- MK: Hükümetin engelli politikaları önceki hükümetlere göre kıyaslanmayacak kadar hem çok fazla hem de ciddi değişimler ve ilerlemeler kaydetti. Ancak yine de halen eksiklikler ve yanlışlıklar var. Hükümetin bu konular üzerindeki yeni planları neler?

- Lokman Ayva: Az önce söylediklerimden de çıkartılacağı gibi aslında her şey herkes tarafından biliniyor. Ama şimdiye kadar yapılmamış. Bizim Hükümetimiz'in farkı burada. Yapılması gereken ne varsa onu yapmak. "Mış gibi" yapmamak. Buradaki sorun uygulama sorunudur. Bunu söylerken utanıyorum, çünkü öyle bir ülke düşünün ki yaptıklarıyla söyledikleri farklı. Eğer diyorsak ki "Özürlüye eğitim verilmeli" o zaman neden vermiyoruz ki? Bunu anlamak ve başkalarına açıklamak çok zor. Sayın Başbakan'ın rol model olması önemli. Uygulama sorumlusu bütün kamu görevlilerine ne ve nasıl yapmaları gerektiği hususunda iyi mesajlar veriyor.

- MK: AB'den Türkiye'ye baktığınız zaman engelliye yaklaşım farkları neler?

- Lokman Ayva: AB benim açımdan çok çok olumlu bir model değil. İnşallah AB'nin yanlışlarını da ülkemize getirmeyiz. Bu günlerde Avrupa'daki her şey doğru gibi bir anlayış var. Bence AB çoğunlukla yanlış içerisinde. Bazı bölgelerde doğrular görülmeye başladı. Ama yetmez. Daha kat edecekleri çok yol var. AB'nin temel yaklaşımında korumacı politikalar var. Aslında korumacılıkla ayrımcılığın dayandığı mantık veya felsefe aynıdır. Mesela deseniz ki "Yahu Lokman ben senin gibi körler için özel bir üniversite yapacağım. Her şeyi de körlere uygun yapacağım. Senin gibiler rahat rahat okusun." Aslında bunları söylerken şunu demiş oluyorsunuz: "Sen diğer insanların gittiği üniversiteye gidemezsin, dolayısıyla senin oraya alınmaman da normaldir, çok abes bir şey değildir." Bu mantıkla Türkiye'de kör bir kızımızı konservatuarda bağlama bölümüne almadılar. Öyle ki körler hep müzik yapan insanlar olarak bilinirler.

- MK: Türkiye BM Engelli Hakları Sözleşmesini 2 yıl önce imzaladı. TBMM'ye gelmediği için taraf değildik. Ancak 3 Aralık’da Meclis' de kabul edildi. Bu sözleşme engellilerimiz adına neleri değiştirecek.

- Lokman Ayva: "Sözleşmenin kabul edilmesinden sonra teknik açıdan bir gelişme olacak ve konuyla ilgili kanunlar öncelik kazanacak. Sözlşemenin komisyonlardan geçmesi Meclis'in iradesi konusunda ciddi olumlu ipuçları verdi. Yani engellilerimiz için her şey olumlu ilerliyor ve gelişiyor.

- MK: Son yıllarda engellilik konusu hem çok popülist hem de çok revaçta ancak bunları niteliğine değerlendirecek olursa ülkemizde öncelikle engelliliğin geleceği nereye gidiyor?

- Lokman Ayva: Her zaman ve her konuda bu durumlar olur. Bir kısım kişiler populizm yaparlar. Sonra bakılır ki o populizm karın doyurmuyor, sonra vazgeçilir. Bu, sosyolojik bir süreçtir. Ben bir ara demiştim ki, "Özürlülerin sorunlarının devam etmesinden medet umanlar var, sorunların bitmesi onların menfaatlerine gelmiyor. Kim böyle düşünüyorsa pislik böceğidir." Epey arkadaş bana kızmıştı. Bir kısmı derneklere söylediğimi iddia etti, bir kısmı üzerine alındı... Bu, aslında bir kuraldır. Sadece özürlüler değil, her konuda bu olabilir. Ben her zaman arkadaşlarıma zor da olsa bildiğim doğru yolda yürümelerini tavsiye ettim. Biliyorsunuz bizim dokunulmazlığımız hırsızlık yapalım diye sağlanmıyor, her şeye rağmen doğruları söyleyelim diye sağlanıyor. Bence sürekli ve katlanarak iyiye gidiyoruz.

- MK: Halen ABD ve AB ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde STK'ların gücü ve etkisi istenilen boyutta ve etkili değil. Oysa dayanışma ve birliktelik engelliler adına büyük kazanımlar getirmez mi? Ve biz ülke olarak bu çemberi nasıl oluşturabiliriz.

- Lokman Ayva: Evet haklısınız. Sadece engellilerle ilgili değil, diğer gönüllü, ticari ve kamu kuruluşlarımızda da aynı sorunlar var. Bunun nedeni örgütlenme atmosferimiz. bunun üzerinde epey çalışmak lazım. Ben özürlü kuruluşlarının gelişmesi için çalışıyorum, ama diğer kuruluşlarla beraber gelişmemiz gerekiyor. Aksi halde bütün kurumlar birbirini etkiliyor. Mesela siz örgütünüzde misyon, vizyon, hedef gibi çalışmaları yaptınız. Ama arkadaşımızın çalıştığı yer bunları yapmıyorsa tabiri cayizse sonuç kör-topal oluyor. Bütün bunlara rağmen özürlü derneklerinin kendilerini geliştirmeleri asla bir kayıp değildir. Biz şartları zorlayacağız. Kaynak geliştirme yöntemlerimizi zenginleştireceğiz, dernek içi ve dernekler arası çalışma ortak hareket etme kabiliyetimizi artıracağız. İşbölümü yapıp bir konuda uzmanlaşma kararlığımızı göstereceğiz. Özellikle globalleşme konusunda daha da aktif olacağız. Netice olarak bakarsınız diğer örgütlere model oluruz. Hatta ben, hem kriz dönemlerinde, hem de kıt kaynak durumlarında ÖZÜRLÜLER MODELİ'ni öneriyorum.

- MK: Son olarak bir engellinin hayat katılımında ya da başarısında rehber alması için 3 kelimelik mesajınız nedir?

- Lokman Ayva: Azimle, eğitimle hayata.

Mehmet Kızıltaş

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Teşekkürler Gülsüm; güzel bir söyleşi olmuş....

M.Kızıltaşı yaptışı roportajdan dolayı kutluyorum.... Syn L.Ayva beyenfendiyi değerli

açıklamalarından ve yaptığı hızmetlerden dolayı tebrik ediyor, başarılı çalışmalarının

devamını diliyorum.... Aslında ülke yönetimini engellilere devreksek ne iyi olurdu....

.

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Misafir
You are commenting as a guest. If you have an account, please sign in.
Bu konuyu yanıtla

×   Yapıştırdığınız içerik biçimlendirme içeriyor.   Biçimlendirmeyi Temizle

  Only 75 emoticons maximum are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Yükleniyor ...