k@lpsizim_85

Bunları Biliyormuydunuz ?

Önerilen İletiler

BUNLARI BİLİYORMUYDUNUZ
1. Deve kuşlarının gözleri beyinlerinden büyüktür
2. Timsahların ağızlarını açma güçleri kapama güçlerinden daha azdır
3. Karınca deliklerinin girişi her zaman kuzey"e bakar
4. En zehirli hayvanın altın kurbağa olduğunu biliyor muydunuz?
5. Bir insanın damarları arka arkaya konulduğunda dünyanın çevresini 2 defa dönenecek kadar uzunluktadır.
6. Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksa idi, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplar
7. Nobel barış ödüllerinin kurucusu Alfread Nobel aslında dinamit yapımcısıydı
8. Dünyanın en soğuk yeri güney kutbu olup sıcaklık -80 ve -90 civarındadır
9. Tarihte en uzun hakimiyette kalmış sülale Osmanlı sülalesidir: 623 yıl
10. 1533 yılında Rusyada hakimiyete gelmiş IV.İvan'ın kendi yerinde gözü olduğu gerekçesiyle öz oğlunu öldürmüştür.
11. Tarantulalar zehiri annesinden alır annesi de ölürmüş
12. Fransa Kralı XIV.Ludvig zamanında yapılan Versay sarayında tuvalet yoktu.
13. Noel babanın kıyafetleri onu yıllar önce coca cola�nın yarattığı için kırmızıymış
14. Kargalar ortalama 120yıl yaşarlar
15. Bir insan 1'den 1 milyara kadar 12 senede sayabildiğini biliyor muydunuz...
16. Zürafaların ses telleri yoktur.
17. Bir insanın damarlarının uzunluğunun dünyayı 200 kere dolaşabileceğini biliyor muydunuz?
18. yetişkin biri günde ortalama 25.000kez nefes alır
19. Bugün hayatınızın geri kalan günlerinin ilk günü...
20. Balıklar olan her şeyi 10 dakika sonra unuturlar
21. Bir bardak kolada yaklaşık 32 küp şeker bulunur.
22. Okyanusun en derin yerine inmek aya gitmekten daha zordur...
23. Ortalama alınırsa her yıl eşekler tarafından öldürülen insan sayısı uçak kazalarında ölen insan sayısından daha fazla(minare)
24. Bir gerpard saate 125km hizlan kosar
25. Jackie chan dünyadaki bütün dövüş sporlarında dünya şampiyonudur
26. Eskiden Mısırlılar beyin ameliyatından sonra kafayı dikmek için karıncaları kullanırlarmış.Karıncanın bir yerine basınca ağzı açılıyormuş bizim Mısırlılar da bunları ameliyat ettikleri adamın kafa derisiyle yüzünü birleştirmek için kullanıyorlarmış. Zekiler naparsın ....
27. Bir insanın ortalama 3 yılının tuvalette geçirdiğini??
28. En büyük insan Koreli bir iş adamı boyu 3 .10
29. Dünyanın en hızlı hayvanının cheetah olduğunu?
30. Bir maymunun kolunda 25 milyon kıl vardır
31. Normal yaşam süresinde ölen bir insan hayatının 12 yılını uyuyarak,6yılını banyo yaparak,5 yılını yolda geçirir ve 30 yılını seks ile
32. Sanılanın aksine köpekler yeşil ve kırmızı rengi ayırt edebilirler, renk körlülüğüyle alakaları yoktur.
33. Biliyor musunuz bir elektrik kablosu ile bir kadının arasındaki eşitliyi???? İkisi çıplak iken tehlikelidir
34. ''Ünlü satranç ustası Kasparov saniyede 120 hamle düşünebilmektedir.'' ifadesi kesinlikle yalandır. Kasparov saniyede 2!! hamleden fazla hesaplayamadığını kendisi itiraf etmiştir
35. Filler fare gördüklerinde kaçmaktansa onu yemeyi tercih ederlermiş
36. Elektrikli sandalye bir dişçi tarafından icat edilmiştir.
37. Hindistan'da oyun kağıtları yuvarlaktır.
38. Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi bambu, bir günde 90cm. kadar uzuyor.
39. Bugüne kadar bilinen en ağır böbrek taşı 1.36 kg.
40. Uyurken, televizyon seyrederken yaktığımızdan daha fazla kalori harcıyoruz.
41. İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir..
42. Hapşırdığımız zaman, kalbimiz de dahil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarımız bir an için durur...
43. Kadınlar erkeklere oranla, iki kat daha fazla göz kırpar...
44. Eğer Barby gerçekten yaşasaydı, vücut ölçüleri 97-72-82 cm olacaktı...
45. İnsanlar vücutlarında 300 adet kemikle doğuyorlar, ama yetişkin olduklarında bu sayı 206'ya düşüyor.
46. Külot giymediği için, Donald Duck'in çizgi filmlerinin Finlandiya'da oynatılması yasaktır...
47. Peru'da hiç umumi tuvalet yoktur..
48. Buckingham Sarayı'nda 602 oda bulunuyor.
49. Tom Sawyer daktiloda yazılan ilk romandır.
50. Mexico City her sene 25cm. kadar batıyor...
51. Ortalama bir buzdağının ağırlığı 20 milyon ton.
52. Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu dolduracak kadar tükürük salgılar.
53. Çocuklar baharda daha fazla büyüyor.
54. İnsanlar beyinlerinin %10'unu kullanırlar.
55. Newton, yer çekimi kanununu fark ettiği zaman, 23 yaşındaydı.
56. Sağ elini kullanan insanlar, sol elini kullananlara göre, ortalama dokuz yıl daha fazla yaşıyorlar.
57. Bir insan hayatı boyunca, ortalama iki yılını telefonda konuşarak harcıyor...
58. 18 Şubat 1979 tarihinde sahra çölüne kar yağmıştı.
59. Bir big mac hamburgerin ekmeğinde, ortalama 170 adet susam bulunuyor.
60. Amerikan havayolları, uçuşlarda yolculara sunduğu kahvaltılarda, her tepsiden bir zeytini kaldırarak, 1987 yılında, 40 bin dolar kâr etmiştir.
61. Ödemeli telefon konuşmalarının çoğu, babalar gününde ediliyor.
62. Sadece insanlar ve yunuslar zevk için cinsel ilişkide bulunurlar.
63. Galatasaray�ın Ankaragücüne attığı bir golde topa değen son 6 kişi Ankaragücü�lü futbolculardı.
64. Köpeklerin Gözleri Sadece Siyah Beyaz Görür Tıpkı Eski Türk Filmleri Gibi
65. Bir çocuğun ağzındaki mikrop sayısı köpeğin ağzındaki mikrop sayısından daha fazlaymış
66. Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir
67. Toprak solucanları dondurulduktan sonra, oda ısısında tekrar hayata döndürülebilir.
68. Brine karideslerinin yumurtaları kurutulduktan sonra dahi, tuzlu suda canlandırılabilir.
69. 1 erkek devekuşu 6 dişiyle 1 günde çiftleşebilir ,bütün dişiler aynı yuwada kawga etmeden yaşarlar,ve en önemlisi yavrular çıkana kadar yumurtaların üstünde erkek devekuşu oturur..
70. Zürafaların ses telleri yoktur
71. Bizler yani beyaz insanlar nasıl zencileri ve de Çinlileri (Japon falan da olabilir) birbirlerine çok benzetiyorsak, onlarda bizim için aynı şeyleri düşünmektedirler.
72. Kutup ayıları daha az enerji harcamak için(vucut ısılarını korumak için) arka ayaklarını ön ayaklarının izine basarlar.
73. İnsanlar her hapşırdığında kalbinin 0,8sn. durduğunu biliyor muydunuz?
74. Bir mayıs sineğinin ömrü sadece birkaç saattir.
75. Dünyada en derine dalan kuş türü imparator penguenleridir. Bu kuşlar yiyecek aradıkları sırada tam 255 metre derine dalarlar. yani bu kuşlar yaklaşık 18 dk nefessiz kalıyorlar!!!
76. Mikrobu ilk olarak mikroskop altında gören kişi Anton van Leeuwenhoek'tir.
77. Eğer bu hızla giderse dünyadaki kirlenme yüzünden bir kaç yüzyıl içinde yaşamın tamamen son bulacağını (tabii insanların gen haritasının bulunması da yaşamın sona ermesini engelleyemeyecek
78. Tüm dünyada yılda tam 16 Milyon tane fırtına çıkar.
79. Bir yılda gözümüzü tam 4 200 000 kez kırpıyoruz.
80. Sinekkuşları, saniyede tam 60 kere kanat çırparlar!
81. En büyük hücre devekuşu yumurtasıdır
82. Başkan John F.Kennedy,20 dakikada 4 gazete okuyabiliyordu.
83. Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
84. Günümüzdeki evliliklerin %50si boşanmayla sona ermektedir.
85. Bir okyanusun en derin yerinde,demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
86. Geçen 3500 yılın,sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır
87. Hİpopotamlar insanlardan daha hızlı koşarlar.
88. Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır
89. Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer Çin şehirlerinde büyük sellere neden olacak.Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak.
90. Ev kazalarında ölenlerin ve yaralananların bir yıldaki sayısı trafik kazalarında ölenlerin sayısına eşittir.
91. Dünyada ilk defa bir Müslüman(Saadettin Teksoy) kutuplarda namaz kılmıştır.
92. Türkiye�de Mehmet adında 1milyon 229 bin kişi var
93. Bir okaliptüste yaklaşık 3 ton su vardır
94. Dünyada kıtalar her yıl birbirlerine yaklaşık 1 cm yaklaşırlar
95. Ege denizi eskiden büyük bir kıta idi oluşan depremler sonunda Ege denizi meydana geldi .
96. Kurbağaların zehirli bir böcek yuttuklarında(arı gibi) midelerini ağızlarından çıkarıp temizlediklerini biliyor muydunuz?
97. Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.
98. Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
99. İnek sütünün pH değeri 6'dır.
100.Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir.
101.Dalmaçyalılar gut olmayan tek köpek cinsidir.
102.Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.
103.Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.
104.Kedilerin beyninde 32 adet kas vardır.
105.Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
106.Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer Çin şehirlerinde büyük sellere neden olacak. Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak.
107.Üzerinde barkodu olan ilk ürün Wrigleys marka sakızdır.
108.Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.
109.Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.
110.Meşe ağaçları elli yaşına gelmeden meşe palamudu üretemezler.
111.Aslanlar bir günde 50 kez sevişebilirler.
112.İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak baş parmağınki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.
113.Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.
114.Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde "başkent" anlamına gelmektedir.
115.Kanada, Kızılderili dilinde "büyük köy" anlamına gelmektedir.
116.İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikayesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur.
117.Sahra Çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır.
118.Başkan John F. Kenndy, yirmi dakikada dört gazete okuyabilirdi.
119.Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır.
120.Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.1878 yılının şubat ayında Connecticut New Haven'da yayımlanmıştı.
121.Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.
122.Ünlü çizgi film kahramanı Temel Reis, 1919 yılında Elzie Crisler Segar tarafından yaratıldı.
123.İlk çamaşır makinesi 1907 yılında Hurley Machine Co. Tarafından pazarlandı.
124.Kıta isimlerinin hepsi aynı harfle başlayıp aynı harfle biter.
125.Avustralya'daki tuvaletlerin sifon suları saat yönünde akar.
126.ABD'de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır.
127.Ortalama bir erkek, hayatının 3350 saatini tıraş olmak için harcar.
128.Geçen 3500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
129.Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir.
130.Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.
131.İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.
132.Günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır.
133.Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
134.Her 25 kişiden biri astım hastasıdır.
135.Dünyadaki hayvanların yüzde sekseni altı ayaklıdır.
136.Uranüs, çıplak gözle görülebilen bir gezegendir.
137.Kaptan Cook, Antarktika hariç bütün kıtalara ayak basan ilk insandır.
138.Günışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını Benjamin Franklin başlatmıştır.
139.Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
140.Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
141.Charles Dickens, uykusuzluk hastalığına yakalanmıştı. Sadece yüzünü kuzeye dönerse uyuyabileceğine inanıyordu.
142.Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya'nın Ishigaki Adası'nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.
143.Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
144.Herhangi bir okyanusun en uzak olduğu nokta Çin'dir.
145.Kış aylarında, Moskova'daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarel k bir alanı kaplar.
146.Rusya'da doğudan batıya doğru seyahat edilirse, yedi saat kuşağı geçilir.
147.Norveç'in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gündüz güneşli geçer.
148.Sadece dişi sivrisinekler ısırır.
149.Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.
150.Hindistan'daki yıllık doğum sayısı, Avustralya'nın toplam nüfusundan fazladır.
151.Rusya'nın dörtte biri ormanlarla kaplıdır.
152.Tarih boyunca yeryüzünde bulunan altın 200 kat daha fazlası okyanuslarda bulunmaktadır.
153.Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır.
154.Yazar Rudyard Kipling sadece siyah mürekkep kullanırdı.
155.Mickey Mouse'dan önce en meşhur çizgi film kahramanı Felix The Cat'di.
156.Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hiç kimsenin sigara içmesine izin vermezdi.
157.Salatalığın yüzde 96'sı sudur.
158.Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
159.Peru'da hiç umumi tuvalet yoktur.
160.Timsahlar renk körüdür.
161.Yarım kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar.
162.Sadece dişi kanaryalar ötebilir.
163.Tarantulalar iki buçuk yıl yiyeceksiz yaşayabilirler.
164.Havuca rengini karoten verir.
165.İnciler sirkede erir.
166.Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.
167.İnternetin yıllık büyüme yüzdesi 314.000'dir.
168.Rodin'in ünlü 'Düşünen Adam' heykeli aslında İtalyan şair Dante'nin portresidir.
169.En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa'dır.
170.Sihirli sözcük 'abrakadabra' ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylenmişti.
171.Marilyn Monroe'nun altı ayak parmağı vardı.
172.Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.
173. Her iki taraf da kan bağışında bulunursa, Paraguay'da düello yapmak yasaldır.
174.Eiffel Kulesi'nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak vardır.

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Guest DOĞRU YOL

Parmaklarımız neden çıtlar?

Bazı insanlar her iki elinin parmaklarını birbirine geçirerek ve onları gererek ses çıkartırlar, yani çıtlatırlar. Çoğumuz buradan gelen sesin kemiklerden geldiğini sanırız, hatta rahatsız oluruz ama nedense bunu yapanlar hallerinden memnun görünürler.

En çok ve kolaylıkla çıtlattığımız yerler vücudumuzda en çok bulunan sürtünmeli eklem yerleridir. Bu tip eklem yerlerinde, örneğin parmaklarımızda, iki kemiğin birleştiği yerde bir

bağlantı kapsülü vardır. Bu kapsülün içinde kemiklerin hareketleri sırasında buraları yağlayan bir sıvı vardır. Bu sıvının içinde erimiş halde oksijen, nitrojen ve karbondioksit gazları bulunur.

Vücudumuzda en kolay çıtlatabileceğimiz eklem yerlerimiz parmaklarımızdır. Parmaklarımız gerilince ve eklem yerlerimiz düzleşince bu kapsül de gerilir. İçindeki sıvının basıncı azalır ve gaz kabarcıkları patlamaya başlar. İşte kulağımıza gelenler bu seslerdir. Patlayan kabarcıklar neticesinde gazlar bu sıvıyı terk eder, sıvı daha da genleşir ve eklem yerinin hareket kabiliyetini arttırır.

Şüphesiz ki eklem yerinin gerilmesi, bu kapsülün boyu ile sınırlıdır. Eğer parmaklarınızı çıtlattığınız anda röntgenini de çekerseniz, eklem içinde oluşan gaz kabarcıklarını görebilirsiniz. Bu olay eklem yerindeki hacmi yaklaşık yüzde 15-20 artırır.

Aynı parmağınızı arka arkaya çıtlatamazsınız. Bir süre beklemeniz gerekir, çünkü gaz kabarcıklarının sıvı içersinde tekrar oluşması biraz zaman alır.

Tüm bu açıklamalar, deneylerle ispatlanmasına rağmen, yine de bu kadar küçük gaz miktarının bu kadar büyük bir ses çıkartabilmesinin nedeni hala anlaşılmış değildir. Bu sorunun tatmin edici bir cevabı da henüz yoktur. Ayrıca detaylı çalışmalar göstermiştir ki, çıtırdama sırasında iki ayrı ses duyulmaktadır. Birincisinin gaz kabarcıklarının patlaması olduğu biliniyor. İkinci sesin ise kapsülün uzama sınırına vardığında çıktığı sanılıyor.

Evet geldik en çok merak edilen soruya! Parmaklarımızı çıtlatmak vücudumuz için zararlı mıdır? Bu konuda elde çok az bilimsel çalışma sonucu vardır. Bir görüşe göre parmak çıtlatmanın eklem yerlerimizdeki sıvıya bir tesiri yoktur. Diğer bir görüşe göre ise sürekli olarak bunu yapanlarda ve bunu alışkanlık haline getirenlerde, eklemler etrafındaki yumuşak doku zarar görmekte, parmaklar şişmekte, dolayısı ile elin kavrama gücü azalmaktadır.

Jet-lag olayı nedir?

Bütün hayvanların vücutlarının, uyuma, vücut ısısı, üreme zamanı gibi periyodik fonksiyonlarını kontrol eden biyolojik bir iç saatleri vardır. Bu iç saatlerin çoğu, kendi fonksiyonları için kendi zaman dilimlerinde çalışır, ancak ışık ve sıcaklık gibi dış etkenlerden de etkilenir.

Eğer İstanbul'dan Newyork'a uçarsanız, sizin vücut saatiniz hala İstanbul'a ayarlıdır. Örneğin İstanbul'dan saat 12:00'de havalanır, 8 saatlik bir uçuştan sonra Newyork'a varırsanız, vücut saatiniz 20:00'dedir ama Newyork saat 13:00'ü yaşamaktadır. Vücudunuzun saati ortama göre 7 saat ileridedir. Karnınız acıkacak, biraz sonra uykunuz gelecektir ama, akşam olmasına bile daha 7-8 saat vardır.

İşte bu olaya jet-lag denilir. 'Lag'in İngilizce'de anlamı geri kalma, gecikmedir. Bu durumda uçuştan sonra insanda yorgunluk duyulmakta, özellikle okuma, araba kullanma ve iş görüşmeleri gibi konularda motivasyon ve konsantrasyon eksikliği görülmektedir.

Dünya dönüşünü 24 saatte tamamladığından, dünya yüzeyi kuzeyden güneye her biri l saatlik 24 zaman bölgesine bölünmüştür. Örneğin İstanbul ile Newyork arasında 7 zaman bölgesi vardır ve aynı anda İstanbul'da saat 14:00 iken, Newyork'ta sabah 07:00'dir.

NASA'ya göre insan vücudunun biyolojik saatinin her bir zaman bölgesine, yani bir saatlik bir zaman değişimine alışması bir gün almaktadır. Bu durumda İstanbul'dan NewYork'a gidince vücut kendini ancak 7 gün sonra adapte edebilmektedir. Jet-lag olayı uçma mesafesine değil, kaç zaman bölgesinden geçtiğinize bağlıdır. Aynı mesafe, aynı zaman bölgesinde kuzey-gü-ney mesafesinde gidilince jet-lag olayı görülmemektedir.

Jet-lag olayının doğuya doğru mu, yoksa batıya doğru mu seyahatte daha çok görüldüğü tartışma konusudur. Şüphesiz bu insanların çoğunluğunun yapısına ve yaşam düzeyine bağlıdır. Yapılan anketler sonucunda, çoğunluğun doğuya doğru yapılan uçuşlarda daha çok rahatsız olduğu, insanın vücut saatini hızlandırmada, yavaşlatmaya göre daha fazla zorlandığı görülmektedir. Küçük çocukların pek etkilenmediği jet-lag olayından en çok etkilenenler ise günlük yaşantısı düzenli ve rutin işler yaparak yaşayanlardır. Uçaktaki havanın kuru olması, seyahat süresince hareketin kısıtlı olması, içki içilmesi, yeterli sıvı içecek alınamaması, farklı iklimde farklı yemekler, insanlarda jet-lag'a karşı direnç kırıcı diğer etkenlerdir.

Banyodan sonra ellerimiz neden buruşur?

Bütün vücudumuz, bir kısmı gözle görülebilen, büyük bir kısmı da ancak dikkatli bakınca fark edilen kıl ve tüylerle kaplıdır. Bu tüy ve kılların dibinde 'sebum' adı verilen yağ bezleri vardır. Bunların çıkardığı yağ, su geçirmez keratin bir tabaka oluşturur ve suyun derimizden içeri girmesini önleyerek derimizi yumuşak tutar.

Belki de en çok kullanılan yerler olmaları nedeni ile vücudumuzda sadece parmak uçlarımız ve tabanlarımızda kıl veya tüy yoktur. Dolayısı ile koruyucu keratin tabaka da yoktur. Ayrıca parmaklarımızın uçları ve ayaklarımızın tabanları kalın bir deri tabakası ile kaplanmıştır.

Parmaklarımızın uçları ve tabanlarımız suyun altında belli bir süre kalıp iyice ıslanırsa, osmos denilen daha sulu bir maddenin daha koyu bir maddenin içine girişi sonucunda derimizin altına su girer ve bu su burada kendine yer bulmak ister. Ancak buradaki kalın derimizin genleşerek bu suya ayırabileceği fazla yeri olmadığı için, aynen yazın çok sıcak havalarda yollardaki asfaltlarda olduğu gibi eğilir, bükülür yani büzüşür.

Neden uyuyoruz?

İşte hayatımızla ilgili son derece önemli bir soruya bir sürpriz cevap daha! 'Hiç kimse bilmiyor.' Cevabın kolay olduğunu, uykuda enerjimizi şarj ettiğimizi söyleyebilirsiniz, ama bilimsel araştırmalar bunu göstermiyor. Yapılan araştırmalarda, İngiltere'de 70 yaşında bir kadının, her gece bir saat uyuyarak, hatta bir keresinde 56 saat uyanık kaldıktan sonra sadece 1,5 saat uyuyarak ertesi gün tam performans ile hayatını sürdürebildiği gözlemlenmiştir.

Aslında normalde, hepimizin bildiği gibi, bir gece dahi uyu-masak, ertesi gün adrenalin nedeni ile bütün aktivitelerimiz yavaşlamaktadır. İki gece üst üste uyumayan insanda ise durum daha kötüdür. Dikkat ve konsantrasyon düşer, hatalar artar.

Üç günden sonra insan hayal görmeye başlayabilir, düşünce berraklığı kaybolur. Daha sonra ise artık insan gerçekle ilişkisini keser. Fareler üzerinde yapılan deneylerde bir canlıyı uyanık tutmaya çalışmakla ölümüne neden olunabileceği ispatlanmıştır. Ayrıca arka arkaya geceleri yetersiz uyuyanlarda da benzeri problemler gözlemlenmiştir. Uyku süresince oluştuğu gözlemlenen diğer iki olaydan biri çocukların büyüme hormonlarının gelişmesi, diğeri ise bağışıklık sistemimiz için gerekli olan kimyasalların salgılanmasıdır.

Fakat soru hala yerinde duruyor! 'Niçin uyuyoruz?' Kimse bilmiyor. İşte size çeşitli teoriler.

Uyku, insana kaslarını ve diğer dokularını onarma, yaşlanan veya ölen hücrelerini yenileme şansı verir.

Uyku, insan beynine hafızasındaki bilgileri düzenleme, gereksizleri unutma ve arşivleme şansı verir. Rüyalar da bu işlemin bir parçasıdır.

Uyku, enerji tüketimimizin miktarını azaltır. Bu nedenle günde 4-5 kez yerine üç öğün yemekle yetinebiliriz. Gece karanlığında zaten hiçbir şey yapamayacağımızdan, anahtarı kapatarak enerji tasarrufu yaparız.

Uyku, bütün gün çalışan beynin bir şarj süresi olabilir. Diğer organlardaki enerji harcanmasını kısarak, beyin hücre aktivitele-ri için gerekli olan enerjiyi artırabilir.

Uyku hakkında tüm bildiğimiz, geceleri iyi bir uyursak, sabahları kendimizi iyi hissettiğimiz, hem vücudumuzun, hem de beynimizin yeni bir gün için kendisini tazelediği olgusudur.

Saçlarımız neden uzuyor?

Çünkü aksi takdirde berberler işsiz kalırdı! Ha, ha! Şaka bir yana vücudumuzdaki kılların çok önemli görevleri vardır. Saçlarımız başımızı yazın güneşten, kışın soğuktan korurlar. Kaşlarımız terimizin, kirpiklerimiz küçük parçaların gözümüze girmelerine engel olurlar. Burun ve kulaklarımızdaki kıllar tozların girmesini önler. Vücudumuzdaki diğer kıllar ise derimizi serin tutar, ısı kaybım önler.

Bizler sadece saçımızın, sakalımızın, koltukaltlarında ve ge-nital bölgelerimizdeki kılların uzadığını, kollarımız, bacaklarımız ve diğer yerlerdeki kıllarımızın uzamadığını düşünürüz. Gerçekte saçımız da uzamasını bir süre sonra durdurur ama bunun için bayağı uzun bir süre geçer.

Vücudumuzdaki kılların her biri topraktaki çim gibi, derimizin altındaki kendi torbasında yetişir ve büyür. Bu torbalardaki yeni saç hücreleri kılların köklerini oluşturur. Yeni hücreler oluştukça, eskilerini torbalardan dışarı iterler ve bu hücreler dışarı itildikçe canlı olma özelliklerini kaybederler, yani ölürler ve de kıllarımızın ve saçlarımızın bizim görebildiğimiz kısmını

oluştururlar.

Vücudumuzun hangi kısmında olduklarına bağlı olarak, kıl torbasında belirli bir sürede yeni kıl hücreleri üretilir. Bu süreye 'büyüme süreci' denir. Sonra büyüme bir süre için durur. Buna da 'durma süreci' denir. Bu sürecin de sonunda kılların yine büyüdüğü 'büyüme süreci' gelir ve bu böyle devam eder, gider.

Durma sürecinde kıl kopar ve alttan gelen bir yenisi yerini alır. Yani bir kılın veya saç telinin ulaşabileceği en uzun boyutu bu büyüme sürecinin uzunluğu belirler. Kollarımızdaki kılları oluşturan hücrelerin büyüme süreci birkaç ay olarak programlanmıştır. Bu nedenle kıllar kısa bir süre içinde uzar, bir santimetre civarında bir uzunluğa geldiklerinde artık uzamazlar, belirli bir sürenin sonunda da alttan yenileri gelir.

Diğer taraftan saçlarımızın büyüme süreci iki seneden altı seneye kadar değişir. Eğer kesmezseniz bir metre hatta daha da fazla bir uzunluğa ulaşabilir. Saçlarımız üç aylık bir uzamanın ardından bir durma evresi geçirir ve bu sırada alttan gelen yeni saçlar eskilerini atar, yani dökülmelerine sebep olur. Bunu banyo yaptıktan sonra lavaboya dökülen saçlarınızdan anlayabilirsiniz. Bu yolla bir insan her gün 70-100 arasında saç teli döker.

Saç ve kıllarımızın her birinin büyüme ve durma süreçlerine başlama zamanları farklı olduğu için, hepsi birden aynı anda dö-külmediklerinden devamlı olarak başımızda saç, vücudumuzda kıl olur. Hayvanlarda bu süreçler aynı zamanda başlayıp bittiğinden onlar yılın belirli zamanlarında tüylerini dökerler

Asansör düşerken zıplanılsa ne olur ?

Düşünün ki, asansörünüz bozuldu ve 60-70 km/saat, yani saniyede 18 metre hızla düşüyor. Siz de son saniyede yukarı zıplıyorsunuz. Yukarı zıplamanız olsa olsa saniyede 4-5 metre hızla olabilir. Yani siz yine de yaklaşık saniyede 13-14 metre hızla yere düşmeye devam ediyorsunuz.

İster saniyede 18 metre, isterse 13 metre hızla yere düşün, sonuç fark etmez. Sizi yerden kazımak zorunda kalabilirler. Lütfen panik yapmayın, asansörü tutan tek bir kablo değildir, en azından 5 veya 6 kablo vardır. Bu kabloların her biri tek başına asansörün ağırlığını taşıyabilir.

Diyelim ki, bu kabloların hiçbiri görevini yapmadı, asansörü durduracak bir başka fren donanımı daha vardır. Hatta bazı asansör boşluklarında ilaveten yaylı veya yağlı, hayati tehlikeyi önleyecek özel sistemler de bulunur.

Gazeteler neden enine düzgün yırtılamıyor?

Denerseniz göreceksiniz ki, bir gazete sayfasını yukarıdan aşağıya düzgün olarak yırtabilirsiniz. Ancak sağdan sola yani enine yırttığınızda düzgün yırlamazsınız, muhakkak zikzaklar oluşur.Gazete kağıdının ana maddesinin ağaç olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir gazete kağıdında ağacın lifleri yukarıdan aşağıya olacak şekilde gelir.

İşte bu sebeple bir gazete sayfasını düşey olarak yırtarsanız, yırtık, liflerin yolunu takip ederek düzgün bir şekilde aşağıya kadar iner. Enine yırtıldığında, her life rastlayışında yırtılma zikzak çizer.

Peki lifler niçin düşey doğrultuda? Bunun nedeni kağıdın üretiliş biçiminde yatıyor. Bu lifler çok az su içeriyor ve üretim bandında, bandın hareketi boyunca yayılıyor. Üretim bandı sonunda su kuruyor ama, lifler kağıtta uzunlamasına yer alıyor.

Sirklerde kılıcı nasıl yutuyorlar?

İster inanın, ister inanmayın gösterilerde kılıcı yutanların yaptıkları numara sahte değildir. Gerçekten kılıcı yutarlar. Ana problem gırtlak adalelerini rahatlatmayı öğrenmek, böylece yutkunmaya mani olmaktır. Bu özellik haftalar boyu süren egzersizlerle kazanılabilir. Kılıcın boğazı kesme ihtimali yoktur, çünkü her iki tarafı da keskin değildir, yani kördür. Kılıcın ucu sivri gibi görünür ama midenizin tabanına ulaşamayacak boyda bir kılıç seçerseniz bu da problem yaratmaz.

Kılıç ve alev yutmanın büyük ustalarından Dan Mannix, bu konuda 1951 yılında bir kitap bile yazmıştır. Mannix bu işi başarabilmek için haftalar boyunca, günde en az bir saat, kesme ihtimali olmayan bir kılıç ile çalıştığını söylüyor. Birinci problem yutkunma refleksinden çıkmış. Yine haftalarca öğle yemeği yemeyerek, kılıç boğazdan girerken boğazın büzüşmesi problemini halletmiş. Sonunda bir gün kılıcı sokarken boğazı gevşeyebilir hale gelmiş.

Mannix işin en zor yanını geçtiğini zannederken esas zorlukla Adem Elma'sı denilen yerin arkasında karşılaşmış. Oradaki kıvrımı da geçmeyi başardıktan sonra, kaburga kemiklerine de dikkat ederek, kılıcı kabzasına kadar yutabilme yeteneğini kazanmış.

Kılıç yutmayı evde kendi kendine öğrenmeye kalkışmak son derece tehlikelidir. Hele bu numarayı yaparken konuşmayı profesyoneller düşünmezler bile. Yutmadan önce ve sonra kılıcın steril hale getirilmesi de çok önemli bir husustur.

Çok az da olsa katlanabilir kılıçları kullanan bazı hilebazlar ortaya çıkınca, Mannix kılıcı gerçekten yuttuğunu ispatlayacak başka numaralara geçmiş. Özel olarak imal edilmiş, çok ince kalınlıktaki, elektrik bağlantıları sadece bir tarafında bulunan, 'U' şeklindeki bir neon tübü yutmuş. Elektrik verilip neon lambası yanınca, ışık vücudunun dışından da görülmüş. Böylece bu tip şeyleri gerçekten yuttuğunu ispatlamış.

Mannix ve asistanları işi öyle geliştirmişler ki, kızgın, kızarmış kılıçları yutma numaraları bile yapmışlar. Tabii önce asbest bir kılıç kınını yutarak.

Yağmurda koşan neden daha çok ıslanıyor?

Yağmur yağarken koşanların daha çok ıslanacağını ileri süren, insanı yağmurda sallana sallana dolaşmaya iteleyen bir görüş ile hiçbir şey fark etmeyeceğini iddia eden bir başka görüş ortada dolanıp durmaktadır.

Hiçbir şey değişmeyeceğini söyleyenlerin görüşüne göre vücudunuzun bir dikdörtgen olduğunu ve yağmur damlalarının yere dik düştüğünü farz edelim. İster bir yüz metreci gibi hızlı koşun, ister sallanarak yürüyün bir şey fark etmez. Hızınıza bağlı olmadan vücudunu/a düşen yağmur tanesi sayısı aynı kalır. Koştukça ön tarafınıza bir saniyede daha çok yağmur tanesi isabet edecektir ama süre kısaldığından toplam sayı ve sonuç değişmeyecektir.

'Yağmurda yürüyünüz' diyenler ise koşma durumunda yağmur damlalarının aynı sürede daha çok sayıda birikeceğini ve buharlaşmaları için daha az zaman olduğundan üzerimizin daha ıslak olacağını, aerodinamik tesirleri hesaba katarak, düz yürürken üzerimize düşmeyecek düşey damlaların, koşarsak karşıdan gelecekleri için temas edeceklerini, yürürken başımıza düşen damla sayısının koştuğumuz sırada düşenden fazla olamayacağım ileri sürerek 'ahmak ıslatan' diye de tabir edilen hafif yağışlarda yürümeyi öneriyorlar. Tabii burada unutulmaması gereken şey yavaş yürürken bacaklarımızın da çok yağış alacağı.

'Koşunuz!' görüşüne göre ise, yağmurda koşmakla yürümek arasında, vücudumuza düşen yağmur tanesi miktarı açısından bir fark olmayabilir ama önemli olan başımıza düşen miktardır. Bu nedenle koşarsak süre kısalır ve başımıza düşen yağmur

miktarı azalır.

Yapılan bir deneyde, yağmur karşıdan 45 derece açı ile yağı-yorken, bir defter kağıdına aynı mesafe 7 saniyede koşulduğun-da 131 damla, 20 saniyede yürünüldüğünde ise 216 damla isabet ettiği saptanmıştır. Buna göre yağmurda yürüyerek gitmek, koşmaya göre neredeyse iki misli ıslanmak anlamına gelmektedir.

Şüphesiz bu önermeler yapılırken, rüzgarın yönü, üzerimizdeki giysilerin şekli ve cinsi ve en önemlisi kapalı alana ulaşılacak mesafe göz önüne alınmamış ve değerlendirmeler kısa mesafelere göre yapılmıştır. Uzun mesafelerde hiç şansınız yok, koşabildiğiniz kadar koşun ama en doğrusu yağmur geçene kadar kapalı bir yerde oyalanın

Ayların günleri neden 28, 30, 31 gibi farklı?

Romalılar milattan 758 yıl önce 10 aylık takvim uygulamasına başladılar. Bu ilk orijinal Roma takviminde aylar, gündüz ve gecenin eşit olduğu, binlerce yıldır hayatın başlangıç zamanı olarak kabul edilen Mart ayından başlamak üzere, Martius (Mart), Aprilis (Nisan), Maius (Mayıs), Junius (Haziran), Quin-tilis (Temmuz), Sextilis (Ağustos), September (Eylül), October (Ekim), November (Kasım) ve December (Aralık) idi.

Bu ay adlarından Quintilis'den (Temmuz), December'a (Aralık) kadar olanlar, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10 rakamlarının Roma'lı-larca telaffuz ediliş şekliydi yani, Mart başlangıçlı takvime göre bu aylar yılın 5'inci, 6'ncı, 7'nci, 8'inci, 9'uncu, ve 10'uncu aylarıydılar. Bu 10 aylık takvim geride hesaba katılmamış daha 60 gün bırakıyordu.

Yedek olarak bırakılan bu 60 gün sorun yaratınca, Janarius (Ocak) ve Februarius (Şubat) adları ile iki ay daha eklenerek takvim tamamlandı. Yani yılın ilk ayı Martius (Mart), son ayı ise Februarius (Şubat) oldu.

Asırlar sonra milattan 46 yıl önce Roma İmparatoru Julius Caesar (Sezar), muhtemelen politik sebeplerden takvimde bazı değişiklikler yaptı. On bir ayı 30 ve 31 gün olarak iki şekilde düzenledi, yılın son ayı olan Şubat'a 29 gün verdi, her dört senede bir Şubat'a bir gün ilavesini kabul etti. Ancak sonra nedendir bilinmez Janairus'u (Ocak) yılın ilk ayı olarak ilan etti. Böyle olunca da, her 4 yılda bir eklenecek bir günün, yeni durumda yılın ikinci ayı konumuna gelmesine rağmen Februarius'a (Şubat) eklenilmesine devam edildi.

Julius Caesar'in beklenmeyen ölümünden (Sen de mi Brütüs olayı!) sonra, Romalılar bu çok sevdikleri imparatorlarının anısına Quintilis (Temmuz) ayının ismini July olarak değiştirdiler.

Ondan sora tahta çıkanlardan, Augustus kendi şerefine, Sex-tilis (Ağustos) ayının adını kendi ismi ile değiştirerek, bu aya August adını verdi. Ama ortaya başka bir sorun çıkmıştı. Sezar'm ayı 31 gün, Augustus'un ayı ise 30 gün çekiyordu. Sorunu yine imparatorun kendisi çözdü ve zaten 29 gün olan Şu-bat'tan bir gün daha alarak Ağutos'a ekleyiverdi. Böylece iki ay da eşitlenmiş oldu.

îşte size takvimin, niçin 12 ay olduğunun, ayların isimlerinin nasıl konduğunun ve niçin farklı sayıda günlerden meydana geldiklerinin, dört sene sonra eklenecek artık günün niçin yılın sonuncu değil de, alakasız bir şekilde ikinci ayına eklendiğinin küçük bir hikayesi.

Özellikle ortaçağda takvimler üzerinde o kadar oynanmıştır ki, yapılan bilimsel hesaplamalara göre, İsa'nın bugün kabul edilen Milattan, yani İsa'nın doğumundan yaklaşık 6 yıl önce doğduğu, 36 yıl yaşayıp Milattan sonra 30 yılında öldüğü ileri sürülmektedir.

__________________

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap