Guest DOĞRU YOL

Engelleri Aşanlar - Engelli Başarı Hikayeleri...

Önerilen İletiler

Guest DOĞRU YOL

Beş Kıtada Kollarıyla Koştu, Koştu

Nuray Bartoschek – Bütün Dünya Aralık 2001

Adını pek az kişinin bileceği Dünya Şampiyonu Yavuz Şap, yurt içi ve yurt dışında katıldığı 82 yarışta, bir dünya maraton şampiyonluğu, 60 madalya kazanmış ve toplam 1362 km. koşmuştur ama… Bu yarışlarını o, bacaklarıyla değil, kollarıyla koşmuştur. Çünkü dört yaşında geçirdiği çocuk felci nedeniyle yürümeye veda eden Yavuz, tüm bu başarılarını, güçlü kollarıyla kullandığı bir çift koltuk değneği ile kazanmıştır.

Siz onun adını, geçen ay bu sayfalarda okumuş olabilirsiniz. Yavuz Şap, yaşam öyküsünü geçen sayımızda anlattığımız Neriman Hanım´ın gururla söz ettiği damadıdır. Engelliler Dünya Maraton Şampiyonudur, o.

Yavuz Şap, 1961 yılında Bursa´da beş çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldiğinde ailesinden hiç kimse onun, dört yaşından sonra ayaklarını kullanamayacağını aklına bile getirmiyordu.

1965 yılında çocuk felcine yakalandığında ise, yaşamının bundan sonraki döneminde bir daha yürüyemeyeceğine, artık kendi de inanmaya başlamıştı.

Fiziksel engeline parasal zorluklar da eklenince Yavuz Şap, ilkokuldan sonra öğrenimine devam edemedi. Kendini spora yönlendirdi.

Onbeş yaşına geldiğinde, vücut geliştirme sporuna başladı. Kendi dünyası içinde uzun yıllar bu sporla “arkadaşlık” yaptı. 1985 yılında kız kardeşini ziyaret için İstanbul´a gelişi ise, ona tüm dünyanın kapılarını açan bir “başlama çizgisi” oldu.

Yavuz Şap, İstanbul´da eniştesinin önerisiyle Avrasya Halk Koşusu´na katıldı.

Beylerbeyi´nden Sultan Ahmet´e uzanan oniki kilometrelik yolu dört saatte tamamladı ve… Adına eklenen “Bizim Terry Fox” tanımlamasıyla, bir gün sonrasının gazetelerinde “Günün adamı” olarak yer aldı.

Terry Fox´dan söz ederken gözleri ışıldıyor Yavuz´un ve onu, henüz tanıma olanağı bulamamış kişilere de tanıtmak istiyor:

“Kemik kanseri nedeniyle bacağının kesileceğini öğrendiğinde Terry Fox, onsekiz yaşında bir delikanlıydı” diyor. “1980 yılında, takma bacağı ile, Kanada´nın bir ucundan diğerine ´umut koşusu´ yaptı ve Kanser araştırmalarına destek için her Kanadalı´dan bir dolar bağış istedi. 143 gün boyunca her gün toplam bir maraton koşusuna eşit olan 42 km. koştu. Bir yıl sonra ise, kansere yenik düştü, öldü. Onun, kanserle savaş için başlattığı ´Terry Fox Koşusu´, o yıldan buyana şimdi her yıl, binlerce kişi tarafından sürdürülüyor.”

Yavuz ise, kansere karşı savaş açarak değil, “özürlü” sözcüğüne isyan ederek koşuyor Hong Kong´ tan New York´a, Kobe´den Hanoi´ye, California´dan Vancouver´e…

“Vazgeçmenin özürü yoktur yalnızca” diyerek başladı o “umut koşusuna”. Ve elinde ayyıldızlı bayrağıyla, sporcu kimliğine bir de barış ve spor elçisi kimliği ekleyerek, ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya koştu, umuduyla... Koltuk değneklerinin bir “özür” değil, “inanç ve başarı” simgesi olabileceğini gösterdi tüm dünyaya…

Tüm başarısının kaynağı olan inancıyla, tüm inancının hedefi olan başarısını iki sözcükten oluşan bir yaşam felsefesinde birleştirdi ve dünyaya şu sözü kanıtladı:

“İnanırsan, başarırsın.”

İlk koşuda katılım madalyası aldığı zaman çocuklar gibi sevinmişti Yavuz. İşte o anda “Ben bu işi, kesinlikle profesyonel olarak yapmalıyım” dedi ve kendi kendine karar değil, söz verdi. Günde 2-3 saat spor salonlarına giderek çalışmaya başladı. 1986 da Afrika´daki açlara yardım amacıyla yapılan, ikinci koşusunda bir rekor kıramasa da kendisini çevreleyen bir çemberi kırdı. İzleyenler arasında bulunan İsviçre Başkonsolosu Bay Deplazes, Yavuz´u bir aylığına İsviçre´deki Özürlü Sporcular Kursu´na davet etti. Yavuz Türkiye´den bu kursa katılan ilk engellidir. Bu kursta yaşamı boyunca unutamayacağı deneyimler kazandı. Kursa İsviçre´deki üniversitelerden engelli olmayan öğrenciler de geliyorlardı. Onların amacı ise, engellilerin yaşam sevinçlerini izleyip, yaşamın anlamını kavrayabilmekti.

Üç ayrı bölümde günlük eğitim planı yapılıyordu: Görme engelliler için, tekerlekli sandalyedekiler için ve koltuk değnekliler için. Plana göre fiziksel engeli olmayan öğrenci o sabah gözlerini bağlıyor, akşama dek bir görme engelli gibi yaşamını sürdürüyor, yaşadığı yeri, ormanı, çevresindeki herşeyi dokunarak tanımaya çalışıyordu. Bir başka sağlam öğrenci tüm gününü tekerlekli sandalyede geçiriyor, tüm gereksinmelerini tekerlekli sandalyede karşılıyordu. Yavuz, iki yıl boyunca katıldığı bu kurslarda disk, cirit, gülle, yüzme, koşu, voleybol, basketbol sporlarını uygulamalı olarak öğrendi.

1990 yılına dek Türkiye´de birçok koşuya katılan Yavuz artık çıraklık döneminden ustalığa geçme zamanı geldiğine inandı ve “Hocam olmasa bu konuma gelemezdim” diyerek kendisinden büyük bir sevgi ve saygıyla söz ettiği antrenörü Osman Atakan Tekin´e mektup yazdı. 1986´da İstanbul´da 7500 atletin katıldığı Mavi Haliç Yarı Maraton´u projesini hazırlayıp uygulayan, 1987´de Türkiye´nin Dünya Maraton Birliği´ne üye olmasını sağlayan Osman Atakan Tekin, Yavuz´un mektubunu “İstanbul´a geldiğinde bana bir uğrayıver” diye yanıtladı. Yavuz hemen soluğu İstanbul´da aldı. Osman Atakan Tekin´in desteğiyle ilk yurt dışı yarışı olan Viyana Maratonu´nda 15 km. koştu.

Viyana´yı NewYork, Melbourne, Sydney, Bern, Amsterdam, Jakarta, Bursa ve İstanbul´daki maratonları izledi. 1994 yılında Osman Atakan Tekin, Yavuz´un daha başarılı olması için maratonlarda onu bir kenarda beklemek yerine onunla birlikte koşmaya karar verdi. Böylece ellerinde Türk bayraklarıyla kıtadan kıtaya, rekordan rekora birlikte koştular.

Yavuz Şap, kendisini en çok etkileyen maratonun, 22 Aralık 1996´da Kamboçya´da koştuğu “Angkor Wat Maratonu” olduğunu söylüyor.

“1974-1979 döneminde ülkeyi kan gölüne çeviren Pol Pot rejimi ve mayınlar nedeniyle sakat kalan yüzbinlerce insana örnek olmak amacıyla Osman Atakan Tekin´le birlikte çağrıldığımız Kamboçya´da büyük bir sevgi ve ilgiyle karşılandık” diyor. Ve Kamboçya başbakanları Hun Sen ve Ung Huot ile çekilmiş resimlerini gösterirken “Yolunuz Kamboçya´ya düşerse başbakan´a ´Türkiye´den Yavuz´un selamını getirdim´ demeniz yeterlidir. Bizi o denli sevgiyle karşıladılar ki, eminim aynı dostluğu size de göstereceklerdir.”

Yavuz her altı ayda bir doktor kontrolünden geçiyor, gerekli tüm tetkikleri yaptırıyor. Bu maratonlara hazırlanmak için nerede, nasıl çalıştığı sorumu ise gülümseyerek yanıtlıyor “Fethiye Çalış Plajı´nda kumsalda ya da Kayaköy yolunda...”

Tüm bu koşularda en büyük sıkıntıyı sponsor bulmakta yaşamış Yavuz. “Çoğu kez tüm yazışmalar yapıldı, organizasyonlar sağlandı ama uçak biletini karşılayacak sponsor bulamadığımız için katılamadık koşulara” diyor.

Avusturya Hava Yolları 7-8 yıl boyunca ücretsiz taşımış Yavuz´u yurt dışı maratonlarına. THY, KLM ve başka hava yolları da zaman zaman aynı kolaylığı sağlamışlar. Yavuz´un pasaportunu elime alıp bakıyorum, mesleği bölümünde “Uluslararası özürlü maratoncu” yazıyor.

Yavuz´un en büyük düşlerinden biri, yurt dışındaki maratonlarda madalya alışını kendisi gibi engelli olan eşinin de izleyebilmesi. “Ama..” diyor “Ben bile maratonlara katılmak için sponsor bulmakta zorluk çekerken eşimin uçak biletini kim alır ki?”

Fethiye Postanesi´nde çalışan ve kendisi gibi engelli olan eşi Meral Şap´la, bir ortak dostları aracılığı ile tanıştığını söyleyen Yavuz “1996´dan buyana evliyiz Meral´le” diyor. “Birbirimizi tamamlıyoruz. Benim yapamadığımı o yapıyor, onun yapamadığını ben yapıyorum. Biz birbirimizle karşılaşmadan önce ikimiz de tek başımıza ayaklarımız üzerinde durmayı öğrenmiştik zaten. Koltuk değneklerimiz evliliğimiz için bir engel değil, aksine, bizi birbirimize daha çok yakınlaştıran bir köprü oldu.”

Eşi Meral Hanım´a gelince; dünyaya olumlu bakan, son derece hoşgörülü, kendisine özgüveni olan bir kişi. Onu geçen ay annesi Neriman Hanım´ın öyküsünden tanıyorsunuz zaten.

Meral Şap, ülkemizde koltuk değneği ile yaşamını sürdüren bir engelli olmayı şöyle anlatıyor:

“Sizin sosyal konumunuz, statünüz, giyiminiz herşey ikinci plan-da kalıyor bazen. İnsanlar sizi yalnızca acınacak bir çift koltuk değneği olarak görüyorlar. Bir gün, iş çıkışında arkadaşlarım ile dolaşırken sokakta yaşlı bir teyze zorla elime para sıkıştırmaya çalıştı. Arkadaşlarımın yüzü öfkeden kızardı, benim adıma utandılar, kızdılar. Ben ise gülümseyerek “Teyze sanırım bana yardımcı olmaya çalışıyorsun ama ben çalışıyorum ve kimsenin yardımına gereksinmem yok, sen bu parayı gerçekten gereksinmesi olanlara ver lütfen” dedim. Arkadaşlarım nasıl bu kadar hoşgörülü olabildiğimi, kendilerinin aynı konumda olsalar kesinlikle büyük bir tartışma yaşayacaklarını söylediler. Nasıl kızabilirdim ki kadına, o da kendisine öğretilen doğruyu yapıyordu ve kendince iyi niyetliydi. Ama artık engellilere acımak yerine yaşamlarını kolaylaştıracak çözümler üretmeye çalışmayı öğrenmeleri gerekiyor insanların.” Onun bu dileklerine biz de yürekten katılıyoruz.

Meral ve Yavuz Şap söyleşimizin sonunda “Bizim de bir mesajımız var Bütün Dünya okurlarına” dediler.

İşte söyledikleri:

“Biz yaşantımızı masanın üzerinde hep aynı yerde duran saksıdaki çiçek olarak geçirmek yerine yaşamın dolu dolu içinde yer almayı seçtik... Siz de yaşamı uzaktan izlemeyin, yaşamın içinde yer alın. Unutmayın ´Vazgeçmenin özürü yoktur, yalnızca´ ve kendinize sık sık o iki sihirli sözcüğü fısıldayın:

´İnanırsan, başarırsın.´•

Nuray Bartoschek

Bütün Dünya Dergisi yazarlarından Nuray Bartoschek engelliler ile ilgili “Zoru başarmış, diğer engellilere yaşama sevinci verecek, örnek oluşturacak engellilerin yaşam öykülerini” içeren bir kitap hazırlamaktadır. Yaşam öyküleri ile katılımda bulunmak isteyen engelli dostlarımız yazarın aşağıdaki e-posta adresine yazabilirler.

nuraybartoschek@butundunya.com.tr

bartoschek@ttnet.net.tr

Yazarın dergide yayımlanan diğer yazılarını www.butundunya.com adresinde arşiv bölümünden okuyabilirsiniz.

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap