Guest DOĞRU YOL

Herkes Özürlü, Benim Oğlum Değil!...

Önerilen İletiler

Guest DOĞRU YOL

Bugün çok hassasım. 3 Aralık “Dünya Özürlüler günü” Hiç aklıma gelmezdi ileride özürlü bir evlâdımın olacağı. Küçükken herkes hayaller kurar, geleceği ile ilgili. Öncelikle iyi bir meslek sahibi olmak, hayallerini süsleyen bir eşe sahip olmak ve de güzel, sağlıklı çocuklar süsler hayalleri…

Pekiii bu hayallerinizin bazıları gerçekleşmezse ne yaparsınız? Üzülürsünüz mutlaka… Ancak hiçbir üzüntü, insanın evlâdının ömür boyu engelli olduğu gerçeğinden daha acı olamaz inanın bana. Her an, her saniye aklınızda bu durum, sizi yer bitirir adeta. Tüm hücrelerinize kadar kazınır. Ben ölürsem, bu çocuk ne olacak? Sorularının cevaplarını bulamazsınız bir türlü. Bulmaya çalışmakla tükenmeye başlar ömrünüz. Daha iyi koşulları sunmak için çabalamak ve O’na yadırgayan gözlerle bakanlara inat, bizde varız bu hayatta demekle geçti koskoca 17 senem. Pervane oldum yavrumun etrafında, o bir melek, ne kadar büyüse de… O Dünya’nın en yakışıklı delikanlısı ama farkında mı? Hayır. 17 yaşına geldi, ne öğrendi?, neyi ne kadar yapabildi?, ben O’na pek çok şey öğretmeye çalıştıysam da, bir baktım ki aslında o bana öğretmiş. En başta sabrı…….., bu öyle bir sabır ki yaşayan bilir.

Oysa ben ne kadar heyecanlı, ne kadar aceleci ve sabırsız biriymişim meğer. Ne kadar hayat dolu biriymişim. Hayatı ben ne kadar hafife almışım meğer. En büyük kazancım bu oldu aslında. SABIR. İnsan her istediğini, her an elde edemiyormuş. Çünkü, oğlumun hastalığını ilk öğrendiğimde, grip gibi geçici bir hastalık olduğunu sanmıştım. Otizmi ne kadar küçümsemişim. Bu ne biçim bir hastalık. Geceler ve günler süren haykırışlarına kulaklarımı alıştırmakla geçen günler, O ağlarken, ağlayan ben. Kendini döverken, dövmesin diye ellerini tutmaya çalışan ben, büyüdüğünde ise kriz geçirdiğinde yanına yanaşamayan ben. Yanında bulunursam, vereceği zararı kestiremediğim için. Büyüdükçe büyüyen tepkiler, hiddetler ve vurup, kırmalar…

Tüm sosyal aktivitelerden kendini soyutlayan ben, biz (babası, kardeşi). Şehirden bile kaçan bizzz…. Kendimize yapmaya çalıştığımız müstakil hayatla, çevreye sesimizle vereceğimiz zarardan bile kaçan biz… Aslında ne kadar düşünceliymişiz. Engelli yavrumuzun ve sesimizin vereceği rahatsızlıktan dolayı, sosyal çevresini kaç aile terk edebilir? Bilmiyorum.

Bu konu çok hassas benim için. Kızgınım, kırgınım. Pek çok gelişme olsa da. Yeterli değil ülkemde hiçbir gelişme. Yeterli de olmayacak BİR ENGELLİ YAŞAM KÖYÜ olmadıkça.

Nedir bu yaşam köyü? Anneler ve babalar ölürse, yani engelli çocuğa bakacak kimsesi kalmazsa, bu çocukların sağlıklı, steril, sevgi dolu, taciz olmayan, ellerinin, ayaklarının bağlanmadığı, araba yıkama fırçaları ile kirlenen bedenlerinin yıkanmadığı, insana insan gibi bakılan yaşam köyleridir. Böyle yatılı merkezler var belki koskoca Türkiye’de birkaç tane. Ancak yeterli değil. Hem sayıca, hem de bakımın şekli itibariyle… (Sarah Ferguson’un yaptığı çekimlerle, ülke olarak ne kadar utandığımızı hatırlatmalıyım.) İnsan olmanın en büyük anlamı engellisine, yaşlısına, düşkününe ve hayvanına davranışıdır. Etrafıma bakıyorum herkes engelli, ama benim oğlum değil bu durumda, diyorum.

Seçimler yaklaştıkça canla başla çalışan, yeni projelerle kendilerini göstermek isteyen tüm başkanlarımıza sesleniyorum. Hanginizin böyle bir projesi var. Günlük rehabilitasyondan bahsetmediğimin altını çiziyorum. Ailesi olmayan engellilerin barındırıldığı yatılı kampüslerden bahsediyorum.

Diliyorum ki rabbimden, oğlumu benim arkama bırakmasın. Diliyorum…. Tüm Engellilerin engelliler günü kutlu olsun

Yazan: Nilhan Kırdı

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap