zehra

Kök Hücre...

Önerilen İletiler

Bilim adamlarımız özellikle kalp ve nörolojik hastalıklar üzerinde çalışıyor

Kök Hücre Tedavisi Türkiye'de Gelişiyor

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde by-pass olamayacak 10'a yakın hastanın hasarlı kalbine kök hücre nakledildi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde kök hücrelerden damar ve kalp kası oluşturulmaya çalışılıyor, Antalya Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde ise böbrek hücresi üretilmesi konusunda çalışmalar sürüyor.

Sonunda tıpta devrim niteliğindeki klonlama Güney Kore'de yapıldı. İlk kez bir insan embriyonu klonlayarak bu embriyodan kök hücre elde eden Güney Koreli bilim adamları, Alzheimer, Parkinson, multiple skleroz, felç, kan hastalıkları gibi hastalıkların tedavisi için dört gözle beklenen kök hücre terapisine doğru da ilk adımı attılar. ABD'de klonlama yasak olduğu için Güney Kore'de gerçekleştirilen çalışmalarda, 242 insan yumurta hücresi üzerinde işlem yapıldı. Bu yumurtalardan ise 30 embriyo klonlanabildi, sadece bir tanesinden de kök hücre elde edilebildi. Seul Ulusal Üniversitesi'nden Prof. Dr. Woo Suk Hwang liderliğinde gerçekleştirilen klonlama çalışmalarına Michigan Üniversitesi'nden ileri hücre teknolojisi uzmanı ABD'li Dr. Jose Cibelli de katıldı. Her ne kadar tedavi amaçlı bir klonlama gerçekleştirilmiş olsa da bu gelişmeler, her zaman olduğu gibi etik tartışmalarını da gündeme getirdi.

Çalışmalar nereye kadar etik?

Tüm dünya bu sıralar Güney Koreli bilim adamlarının insan embriyosundan elde ettikleri kök hücre haberiyle çalkalanıyor. Kök hücreler, özellikle de emriyolardan elde edilen kök hücreler çok değerli. Çünkü bu kök hücreler her türlü dokuya dönüşme kapasitesine sahip oldukları için beyin hastalıkları, felç, diyabet, karaciğer hastalıkları, kalp-damar hastalıkları, kan hastalıkları gibi bugüne kadar tedavisi bulunamayan hastalıkların tedavisinde büyük umut vaat ediyorlar. Kök hücreler yeni doğan bebeklerin kordon kanında, omurilikte ve kanda bulunuyorlar.

Türkiye'de de kök hücre tedavisi konusunda ciddi çalışmalar yapılıyor. Klonlama konusunda ise çalışmalar henüz başlamadı. Kök hücre nakli ve tedavi amaçlı kök hücre çalışmaları ise hemen hemen bütün büyük merkezlerde yapılmakta. Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Adana'da başta üniversite hastaneleri olmak üzere kemik iliği ve kan oluşturan kök hücre (hematopoetik kök hücre) nakli yapan birimler var. Klonlama konusunda ise Türkiye'deki uzmanlar da ikiye bölünmüş durumda. Klonlamaya kesinlikle karşı çıkanlardan, tedavi amaçlı klonlamayı etik bulanlara kadar pek çok uzmana rastlamak mümkün. Ekibiyle birlikte, kök hücrelerle bugüne kadar pek çok çalışma yapmış olan Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Hematoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mahmut Bayık, kök hücrelerin pek çok hastalığın tedavisinde umut ışığı olduğunu belirtiyor. Ancak insan klonlama gibi işlerle uğraşmadıklarını belirten Prof. Bayık, "Zaten teknik kapasitemiz de insan klonlamaya yeterli değil. Yeterli olsaydı da izin almadan yapmazdık. Ancak Türkiye'de buna izin verecek bir merci yok. Bunu yapan da kaçak yapıyordur zaten. Biz, insan vücudunda bulunan kök hücrelerle çalışıyoruz. Kök hücrelerden yeni doku oluşturma gibi konularda bizim de projelerimiz var. Özellikle de kalp hastalıkları ve nörolojik hastalıklar üzerinde çalışıyoruz. Çalışmalarımızda etik kuralları aşmamaya çok dikkat ediyoruz" diyor.

Uzmanların söylediklerine göre, kök hücre terapisi çaresiz hastalıkların tedavisinde umut vaat ediyor. En etkili kök hücreler de embriyonik kök hücreler. Ancak bunları kopyalamak, hatta bilimsel çalışmalar yapmak, tedavi amaçlı da olsa pek çok ülkede yasak. Üreme amaçlı embriyo klonlamanın ahlaka aykırı olduğunu belirten Bayık, "Sadece tedavi amaçlı embriyo klonlamanın etik olduğunu düşünüyorum. Ancak buna da karşı çıkanlar var. 'Embriyonun gelişmesine izin verilse insan olacak, ama kök hücreler tedavi amaçlı alınıp embriyo öldürülüyor' diyorlar. Tedavi amaçlı klonlamayla insan klonlama arasındaki fark çok az. Tedavi amaçlı klonlamada da bir insan embriyonu klonlanıyor, ancak onun kök hücrelerini ayıklayarak bir insana dönüşmesini engelliyorsunuz. Yani embriyonu imha ediyorsunuz. Embriyonun büyümesine izin verip, daha sonra bir kadının rahmine yerleştirseniz, insan klonlamış ve doğumuna izin vermiş olursunuz" diyor.

Tedavi amaçlı klonlama

Kök hücre nakillerinde, tıpkı organ nakillerinde olduğu gibi doku uyumu büyük sorun. Yani vücut, nakledilen kök hücreleri reddediyor. Zaten tedavi amaçlı embriyo klonlama işlemi de başlıca bu doku uyumu sorununu ortadan kaldırmak için gerçekleştirildi. Prof. Bayık, "Örneğin felçli bir hastanın derisinden bir parça, ya da vücudundan herhangi bir hücre alınıyor. Gönüllü bir kadının yumurtasının çekirdeği çıkarılıyor, hastanın deri hücresindeki tüm genetik materyali içeren çekirdek, bu çekirdeksiz yumurtanın içine yerleştiriliyor. Tıpkı yumurtanın sarısını çıkarıp, içine başka bir top yerleştirir gibi. Bu durumda yumurta kendini döllenmiş zannederek bölünmeye başlıyor. Bu embriyo blastosist (rahme konmadan önceki son aşama) safhasına gelip olgunlaştığında ise iç hücre kitlesinden kök hücreler ayıklanarak deney tüplerinde istenen dokuya, örneğin sinir hücrelerine dönüştürülerek vücuttaki hasarlı bölgeye orayı tamir etmesi için yerleştirilebilir. Bu hücreler kişinin kendi kök hücreleri olduğu için de vücut bunu reddetmez. İşte bu, tedavi amaçlı embriyo klonlama. Yani bir insan yapılmıyor. Ancak bütün bunlar henüz teoride mümkün. Bu konuda aşılması gereken daha çok sorun var" diyor.

İnsanın kendi vücudunda neredeyse embriyonik kök hücre kadar büyük potansiyele sahip olan, ancak vücutta gizli bulunan kök hücrelerden de söz ediyor bilim adamları. Bunları bulmak için de çalışmalar sürüyor. Eğer bulunur ve tanımlanırsa belki de embriyo klonlamaya, embriyolardan kök hücre elde etmek için uğraşmaya bile gerek kalmayacak. Türkiye'de ve dünyada en çok bilinen ve kullanılan kandaki kök hücreler. Bu hücreler kemik iliği naklinde kullanılan temel hücreler. Ancak kanda dolaşan kök hücrelerin sayısı düşük. Bu nedenle uzmanlar birtakım ilaçlarla kök hücrelerin kemik iliğinden daha fazla kana karışması ve kandaki kök hücre sayının artması için uğraşıyorlar. "Özel makinelerle bu kök hücreler kandan toplanır. Yeterli sayıda toplanabilirse, kemik iliği nakli yaparken kişinin bu kendi hücrelerini kullanabilirsiniz. Böylece reddetme de olmaz" diyor Prof. Bayık. Kök hücreler yoğun olarak bir de bebeklerin göbek kordonunda var. Ancak Türkiye'de bu iş iyice ticarete dönüşmüş durumda. Her köşede bir kordon kanı bankası var, herkes çocuğunun kordon kanını saklıyor ve insanlar bilgilendirmeden bu kök hücreler 'her derde deva' olarak gösteriliyor. Kordon kanını saklamak elbette mantıklı olabilir, ancak uzmanlara göre bu konuda daha pek çok soru işaretinin varolduğunu da insanlara söylemek şart.

Türkiye'de yasal bir düzenleme yok

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Mustafa Çetiner, bir zamanlar tüp bebek yöntemleriyle ilgili de etik tartışmaların gündemde olduğunu, ancak zamanla bunun pek çok çiftin yararına olduğunun anlaşıldığına dikkat çekiyor. Çetiner, "Kemik iliğinde yapılan kök hücrelerin kemik, kıkırdak, yağ dokusu, kas, karaciğer ve düz kas hücrelerine dönüşebildiği kanıtlandı. Ayrıca bu kök hücreleri laboratuar koşullarında üretmek de hiç zor değil. Ülkemizde birçok laboratuar bu konuyla yakından ilgileniyor. Örneğin kalp krizi geçiren birinin hasarlı kalp kası, kök hücre ile onarılabilecek gibi görünüyor. Organ hasarının onarılması da sadece kalp ile sınırlı da değil" diyor. Kök hücre konusunda Türkiye'de de ciddi çalışmaların yapıldığını belirten Çetiner, bu çalışmaların görmezden gelinip, desteklenmemesinden dolayı üzgün. "Biz, kendi değerlerimizin farkında olamazsak, kim bu değerlere sahip çıkacak, bu ülke nasıl çağdaş bir düzeye erişecek? İnsan bilmek istiyor" diyor Dr. Çetiner.

Kök hücre elde etmek için klonlanan embriyo, daha sonra imha edildiği için bu işlem ahlaki nedenlerle ABD'de yasak. Bu yasağa rağmen klonlama işlemi yapanlara ABD'de, hapis ve 1 milyon dolara kadar para cezası veriliyor. Özellikle de Başkan George W. Bush, "emriyonun da bir birey sayıldığını" ileri sürerek tedavi amaçlı da olsa klonlamaya karşı çıkıyor. Türkiye'de ise klonlamayla ya da kök hücre çalışmalarıyla ilgili herhangi bir yasa, ya da yasal bir mevzuat yok. Dolayısıyla klonlamak ya da klonlamamak, embriyoları imha etmek ya da etmemek, insan hücrelerini gelişigüzel kullanmak ya da kullanmamak her uzmanın kendi ahlak anlayışına kalmış durumda.

Türkiye'deki bazı önemli kök hücre çalışmaları

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Serdar Bedi Omay ve ekibi, enfarktüs geçirmiş ve by-pass olamayacak 10'a yakın hastadan onay alarak kalpte doku hasarı olan bölgeye kök hücre nakletti. En az 4 ay süreyle takip edilen hastaların hem yaşam kalitelerinde, hem de klinik bulgularda iyileşme görüldü. Bu hastalarda, kendi kanlarından toplanan kök hücreler kullanıldı. Aynı işlem geçen günlerde nörolojik sorunu olan kişilere de yapıldı.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde farelere kalp krizi geçirtildi. Daha sonra farenin, kendi kemik iliğinden elde edilen hücreleri, kalpte hasar görmüş dokunun içine iğneyle sıkıldı. O bölgede tekrar doku oluştuğu görüldü. Ayrıca damar tıkanıklığı olan bir bölgeye farenin kendi kemik iliğinden alınan kök hücreler yerleştirildi. Bölgede kök hücrelerin damar yapmaları sağlandı.

Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı tarafından yapılan çalışmada mezenkimal kök hücre üretiminde yeni bir teknik tanımlandı. Ayrıca mezenkimal kök hücreden yağ ve kalp kası hücresi, nöron ve hepatosit (karaciğer hücresi) üretilerek bu hücrenin ilk elektronmikroskopik analizi de gerçekleştirildi. Halen KTÜ'de renal hücreli kanser, kolon, mide, multiple myloma (kas hastalığı), malign melanom (cilt kanseri), lenfoma (lenf bezi tümörü), lösemiler için aşı üretim çalışmaları yapılmakta.

Antalya Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde böbrek hücreleri üretilmeye çalışılıyor.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji ve Hematoloji bilim dallarının organize ettiği ve KTÜ Hematoloji Bilim dalının da katıldığı bir çalışmada Amniyotrofik lateral sklerozis (kalıtsal iskelet hastalığı), tümör cerrahisi ve nöron hasarlarında mezenkimal kök hücre tedavisinin etkinliği araştırılmaya başlandı. Bu çalışma kapsamı ve dizaynı açısından tüm dünyada bu alanda yapılan en geniş araştırma olma özelliğini taşıyor.

Tümör aşıları ile ilgili olarak ilk çalışma 2000 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapıldı. Kök hücreden dentritik hücre (değişime uğramış kök hücre) üretimi başarılarak üretimde farklı bir metodoloji tanımlandı. Bu alandaki ilk klinik uygulama ise Erciyes Üniversitesi Hematoloji-Onkoloji Bilim Dalınca yapıldı, etkin sonuçlar yayınlandı.

Embriyo klonlamaya nasıl gelindi?

Klonlama konusunda bilim adamları yavaş ama emin adımlarla ilerliyorlar. Klonlanan insan embriyosu gerçekten sadece tedavi amaçlı mı kullanılacak, yoksa bir 'klonun' günün birinde doğmasına izin verilecek mi?

1972: Kurbağa embriyosu hücrelerinin çekirdeği, döllenmemiş kurbağa yumurtalarının içine yerleştiriliyor. İngiliz bilim adamlarının kopyaladıkları bu kurbağalar çok yaşamadan ölüyorlar.

Kasım 1993: ABD'li bilim adamları embriyoları ikiye bölerek, aynı genetik yapıya sahip ikizler oluşturmaya çalışıyorlar. Bu embriyoları 32 hücreli safhaya gelene kadar yetiştirdikten sonra imha ediyorlar.

Temmuz 1996: Koyun Dolly doğuyor. Dolly, kopyalanan ilk memeli hayvan olarak tarihe geçiyor.

Temmuz 1998: Hawai Üniversitesi'nden bilim adamları, üç kuşaktan oluşan sağlıklı fareler klonluyorlar.

Ağustos 2001: Başkan Bush, kök hücre çalışmalarına kısıtlı bir bütçe ayrılmasına ve sadece o güne kadar tüp bebek yöntemlerinden artan embriyolarla çalışma yapılmasına izin veriyor.

Kasım 2001: Bir Amerikan biyoteknoloji firması bilim adamları, bir yumurta çekirdeğini, yetişkin bir insan hücresinin çekirdeğiyle değiştirerek insan embriyosu klonluyorlar. Klonlanmış bu hücreler bölünerek kısa sürede ölüyorlar.

2001 Aralık: Teksas A&M Üniversitesi bilim adamları, ilk kediyi kopyalıyorlar. Kedinin adı ise CC, yani 'Copy Cat' (Kopya Kedi) oluyor.

2002-2004: Hiçbir kanıt göstermeden, içlerinde Dr. Severino Antinori, Dr. Panos Zavos ve Rael Tarikatı üyelerinin de bulunduğu pek çok bilim adamı insan klonladıklarını ve bu kopya bebeğin doğduğunu iddia ediyorlar. Hiçbir bilim adamı onları ciddiye almıyor.

Şubat 2004: Güney Koreli bilim adamları 30 insan embriyonu klonlamayı ve bu embriyoların blastosist aşamasına kadar gelebilmelerini sağlıyorlar. Bu embriyolardan sadece 1 tanesinden kök hücre elde edilebiliyor.

----------------------Prof. Dr. - Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Başkanı

''Kordon kanı bankacılığı ticarileşti''

Kök hücre tedavileri tüm dünyada olduğu gibi ticarileşecektir ve bu da son derece doğaldır. Bence suiistimale açık hücre terapisi laboratuarlarının Üniversite-Özel sektör ortaklığı ile daha gerçekçi yapılanabileceği üniversitelerin bilimsel bakışı, özel sektörün mali gücü ve çevikliği ve bir de buna devletin yasal denetim mekanizmaları eklendiğinde sorunsuz bir üretim olanağının doğacağına inanmaktayım. Burada devlet denetleyici ve yasa koyucu görevini yapmak zorundadır. Örneğin ülkemizde kök hücre ve hücre tedavilerinde devlet çoğu işleme para ödediği halde kaliteyi- güvenliği denetlemesine kaynak olabilecek henüz yasal düzenlemelere sahip değil. Son günlerde bunun en açık örneği sayısı şimdiden 5'i geçen kordon kanı bankaları ile ilgili hala yasal düzenlemeler yapılamamış ve isteyen kordon kanı bankası istediği standardı uygulamaktadır. Üniversitemiz, özel sektörle ortak bir yatırıma girerek KTÜ-ATİ teknoloji Hücre Tedavi Laboratuarları ve Kök Hücre bankası adı altında ülkemizin ilk 1.600 metrekare kapalı alanda uluslar arası CellGenix lisanslı, ISO9002 belgeli bir tesisi 1 yıla kadar üretime sokacak.

Bizden Haberler

TÜRKİYE OMURİLİK FELÇLİLERİ DERNEĞİ

YÖNETİM KURULU BASIN AÇIKLAMASI

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği, ülkemizde yaşayan 100 binin üzerindeki omurilik felçlilerine hizmet etmek amacıyla faaliyet gösteren bir dernektir. Derneğimiz, ülkemizdeki omurilik felçlilerinin yaşadığı sorunlarının ortadan kaldırılması kadar, omurilik felçlilerini ilgilendiren tıbbi gelişimleri de incelemek, gerçekliğini araştırmak ve konu hakkında omurilik felçlilerini bilgilendirme görevi de bulunan bir kurumdur.

Omurilik felci, bugün dünyada tedavisi olmayan bir hastalıktır. Bilim, omurilik felcinin tedavisinde başta kök hücre uygulamaları olmak üzere bir çok alanda tedaviye yönelik çalışmaları sürdürmektedir. Ancak saygın tıp otoritelerinin görüşleri gelişmelerin umut verici olmakla birlikte, kesin tedavi için henüz erken olduğu yönündedir.

Ancak bilindiği üzere; geçtiğimiz hafta, (3-8 Şubat tarihleri arasında) ülkemizin bir birçok yerel ve ulusal medya kuruluşunda, Prof. Dr. Haluk Deda’nın, kök hücrelerini kullanarak, omurilik felcinin tedavisini geliştirdiği, bu teknikle ameliyat ettiği (Sibel Kula ve Asiye Yaşar Adlarında) 2 omurilik felçlisi hastada ameliyatın üzerinden henüz 2-3 gün geçmesine rağmen hareketlerin başladığı, Prof. Deda’nın bu uygulamalarının omurilik felcine çare olduğu yönünde haberler yer almıştır.

Bu haberlerde ayrıca Hastalar basın önüne çıkarılarak, tanıtılmış, onların görüşlerine ve Prof. Haluk Deda’nın konu hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir. Prof Deda yaptığı açıklamalarda bu güne kadar hiç uygulanmamış bir teknik geliştirdiğini, hastalarda çok şaşırtıcı gelişmeler görüldüğünü beyan etmiş, hastalarda hareketler başladığını ve hastaların anlattığı gelişmeleri ve medayada kendisi tarafından felce çare bulunduğu yönünde çıkan haberleri reddetmemiştir.

Biz Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği olarak, Prof. Dr. Haluk Deda’nın basına tanıttığı bu son 2 vakasından önce de omurilik felçlilerine üzerinde kök hücre ameliyatları yaptığı konusunda duyumlar almış ve yaklaşık 2 aydır da, bu duyumların doğruluğunu, operasyonların kimlere yapıldığını ve sonuçlarını incelemekteydik. Prof Deda’nın Siebl Kula ve Asiye Yaşar’a yaptığı bu son iki operasyona değinmeden Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki: Prof. Deda’nın kendi ifadesiyle “Dünyada hiç bu güne kadar hiç uygulanmamış teknikle” kök hücre ameliyatı yaptığı eski hastalarından tespit ettiğimiz 2 tanesinde de Prof. Deda’nın yapmış olduğu basın toplantısında çizdiği tablodan eser bulunmamaktadır.

Zira Bu hastalardan biri olan Yıldırım Yılmazoğlu, “kendisine İyileşme vaadiyle operasyon yapıldığını” ve kesinlikle iyileşmediğini belirtmiştir. Kendi ağzından hikayesini dinleyeceğiniz Yıldırım Yılmazoğlu, ayrıca Prof. Deda tarafından uluslar arası internet sitelerinde kendisinin ve operasyon geçiren diğer hastanın iyileşmiş, koltuk değnekleriyle yürütülen bir hasta olarak gösterildiğini, haluk Deda’nın gerçekleri saptırdığını söylemektedir. Yıldırım Yılmazoğlu, Prof. Deda’yı mahkemeye verdiğini beyan etmektedir.

Bunun yanında Prof. Deda tarafından ameliyat edilen ve kayıtları bizde saklı bulunan bir diğer hasta da operasyondan sonra hiçbir somut gelişme olmadığını bize ifade etmiştir. Bunun yanında; derneğimizin konularında uzman akedemisyenlerinden oluşan bilim kurulu üyeleri, yaptıkları inceleme değerlendirmelerde kök hücre tedavisinin bu gün için omurilik felcinde bir tedavi olanağını getirmediğini, kaldı ki kök hücrenin 2 gün gibi bir sürede hastada tedavi edilmiş gibi bir sonuç vermesinin mümkün olmadığını belirtmekte, konu hakkındaki görüşlerini de ayrıca yazılı olarak sunmaktadırlar. Bugün için Prof. Deda’nın yapmış olduğu basın toplantısında kamu oyuna sunduğu tablo da eski hastalarında tespit ettiğimiz çelişki tutarsızlık ve düşündürücü hususlar bulunmaktadır. Zira:

1- Prof Deda, yaptığı son iki ameliyatı kamuoyuna “tedavi bulundu” şeklinde lanse ederken neden bir yıl önce ameliyat ettiği Yıldırım Yılmazoğlu ve adı bizde saklı olan diğer hastada somut bir iyileşme olmadığını da açıklamıyor.

2- Bu iki vakada iyileşme sağlayamadığı halde neden yeni ameliyatlar yaptı? Biz Prof Deda’ya aynı yöntemle yürütemediği ve basının bilgisinden sakladığı 2 vaka gösterebiliriz. Ama prof Deda, Kendisi bize (son ameliyat ettikleri de dahil) iyileştirdiği iki vakayı, tıbbi delilleriyle birlikte göstermiyor.

3- Prof Deda’nın ameliyattan 3 sonra hastalarını basın karşısına çıkarıp şaşırtıcı gelişmeler var diye açıklamaktadır. Bu yaklaşım bilimsel gerçeklere, bilim etiğine ve geleneklerine aykırı bir durum teşkil ediyor. Biz kendisini elde ettiği iyileşmeleri bir bilim kongresine sunup, orada kabul ettirdikten sonra açıklamasını talep ediyoruz.

4- Prof. Deda, yaptığı basın toplantısından önce, Yıldırım Yılmazoğlu’nu haber yapmak isteyen bir yayın kuruluşuna, noter kanalıyla çektiği yazıda “beyinle ilgili çalışmalarda altı ay, omurilikle ilgili ameliyatlarda sonucu açıklamak için bir yıl gerekir derken”, bu gün söylediğinin aksine ameliyattan 3 gün sonra kamu oyuna açıklama yapıyor.

5- Basın toplantısında Operasyon yapılan Sibel Kula ve Asiye Yaşar’ın şaşırtıcı gelişmeler kaydettiğini belirten Prof. Deda, somut bir gelişme cinsinden en ufak bir bilgi vermemekte , tıbbi kesinlik içeren bir delil sunmamaktadır. Bu gelişme sunulmuyorsa bu basın toplantısını hangi maksatla yapmıştır?

6- Sibel Kula’nın parmaklarının hareket oynattığı yönündeki haberin aksine görüntülerde parmaklarını hala kullanamadığı, sadece kollarını kullandığı dikkat çekiyor ki bu da c5-c6 seviyesinden felçli her boyundan aşağı felçlinin yapabildiği şeylerdir. Prof Deda bu hareketleri kendisinin yaptığı ameliyattan olduğunu mu söylüyor?

7- Keza aynı şekilde hastalar da kendilerindeki gelişmeyi anlatırken “vücudumda hareketlenmeler var, içimde sanki bir ordu hareketleniyor vb” şeklinde özetlemektedir. 3 gün önce geçirilmiş bir operasyonun ardından bu gelişmeleri “felçte umut, felce çare bulundu” diyerek basın karşısına çıkmak ne anlama gelmektedir?

8- Prof. Deda, ameliyat ettiği bu iki hastanın ameliyat öncesi durumlarını kamuoyuna tam olarak açıklamamasının sebebini nasıl izah ediyor? Basında yer alan haberde ameliyat olan hastaların ilk defa dik oturduklarını yazıyor. Bu hastalardan Sibel Kula’nın otururken, piyano çalarken çekilmiş resimleri bulunmaktadır. Bu durumda kamu oyu abartılı, yanlış bilgilerle yanıltılmaktadır.

9- YILDIRIM YILMAZOĞLU, İYİLEŞEMEDİĞİ BU AMELİYATA, BÜYÜK MİKTARLARDA PARA ÖDEDİĞİNİ, BU PARALAR İÇERİSİNDE PROF DEDA’YA DA PARA ÖDENDİĞİNİ GÖSTERİR EVRAKLAR SUNMAKTADIR. DİĞER AMELİYAT OLAN HASTALAR BU OPERASYONLAR İÇİN NE KADAR ÜCRET ÖDEDİ?

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği, az önce sıraladığımız bütün çelişki ve tutarsızlıkları Prof. Haluk Deda’ya yazılı olarak sormuş, ancak kendisinden herhangi bir cevap alamamıştır. Ancak derneğimize gelen bilgiler daha şimdiden birçok omurilik felçlisinin kendisine ameliyat olmak için başvurduğunu göstermektedir.

Ülkemiz, Prof Haluk Deda’nın omurilik felcine çare bulduğu yönündeki iddialarla ilk kez karşılaşmamaktadır. Zira geçen yıl Şubat ayında benzer şekilde G.Antep’de Dr. Turgut Kırkgöz’ün ameliyat ettiği Nesrin Subaşı’nın da yapılan kök hücre nakliyle, mucizevi gelişmeler sergilediği iddia edilmiş ve bu durum “felç tedavisinde devrim” başlığıyla kamuoyuna duyurulmuştu. Ancak aradan bir yıl geçmesine rağmen Nesrin Subaşı hala iyileşmemiştir.

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği, ülkemizde felcin tedavi edilmesi konusunda başta kök hücre de dahil olmak üzere çalışmalar yapılması gerektiğine inanmaktadır. Ancak bu çalışmalar yapılırken, omurilik felçlilerinin umutları, beklentileriyle oynanması ve kamu oyunun gerçek olmayan, abartılı ve bilimsel gelenek ve gerçeklerle örtüşmeyen bilgilerle yanıltılmasının doğuracağı sakıncalarına işaret ediyor, hukuk kurulumuzun tespitleri doğrultusunda yasal ve idari girişimlerde bulunacağımızı ifade ediyor.

TÜRKİYE OMURİLİK FELÇLİLERİ DERNEĞİ

YÖNETİM KURULU

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap