zeynepkrtas

Ne Kadar Sallarsan Salla...

Önerilen İletiler

Ne Kadar Sallarsan Salla...

''Üstünü almayan var mı?” diye soruyor şoför. Yolculardan biri “Abe ben üstümü almadım.” Deyince şoför ön taraftan elden ele dolaşacak şekilde bir palto gönderiyor. İşte film burada başlıyor, filmin en heyecanlı yerinde üç kişi öldü dersek espri yapmış olur ve millete gıcık vermiş oluruz. Zaten farklılık da burada ya, herkes aynı şeyi söylüyor herkes aynı şeye gülüyor. Burada problem yok da espriler biraz değişik olunca mı tuhaf oluyor. Bir günün hesabını yapın lütfen; hayatınıza farklılık katacak, sözcük dağarcığınızı genişletecek ve düşünce dünyanıza destek olacak bir kelime dahi ekliyor musunuz her gün? Yoksa rutin, monoton, yeknesak, alışılagelmiş, benzer söz, espri ve muhabbetle hep aynı şekilde mi yaşıyorsunuz?

“Üstünü almayan var mı?”

“Niye üstsüz müyüz mübarek?

Bu neye benziyor biliyor musunuz?

Arabanız toz içinde kalmış. Park etmişsiniz bir yere. Dönüşte tozlu camlar üzerine yalnız memleketimizde rastlayacağınız şu veciz ifadeleri görürsünüz:“Beni Yıka.” diye gayet dikkat çekici ve bir o kadar da alışılmış bir ikaz ve emir cümlesi. Araba, eline kalem almış da yazmış gibi sanki… Yazının alt tarafına da yazan kişinin adı: “Ayşe” diye… Şimdi durup dururken el kızı Ayşe’yi niye yıkayalım değil mi?

Bir kaç arkadaşın bir araya gelip çektiği kısa video sosyal ağlarda en çok izlenenler arasında. Minibüslerde sıkça duyduğumuz ''Şuradan bir kişi uzatır mısınız'' repliğini gerçek anlamıyla kullanan bu grup güldüren sahneler ortaya koyuyor. “Şuradan bir kişi uzatır mısınız?” dedikten sonra yanında oturan adamı boylu boyunca eller arasında şoföre değin uzatıveriyorlar. İşte memleket minibüs ya da dolmuş mizahı. Uzatılan adam, şoförün “Bozuk yok muydu abi?” cümlesi ile karşılaşsa acaba bir uzvu eksik olanı mı göndermek icap ederdi diye düşündüm durdum.

“Popçu olup bel sallayacağıma,

Rapçı olup el sallayacağıma

Rockçı olup kafa sallayacağıma,

Dj olup dünyayı sallarım” diye bir paylaşım denk geldi facede… Kafiye olsun diye de şunları ekledim bende kuyruğuna bu yazının.

Ne kadar sallarsan salla

Donuna düşer son damla

Ve Yiğit Karan akvaryumdaki Japon Balıklarını işaret ederek “Baba bayıkların kanatları var” dedi “ bak uçuyorlar.” Baktım, sahiden de küçücük Japon Balıkları bir kuş gibi akvaryumun içinde yüzgeçlerini açarak uçar gibi yüzüyorlardı. Güldüm, ‘her zaman ki gibi ne hoş bir buluş ne hoş bir söylem’ dedim içimden. “Şimdi bak” dedim “Yiğit Karan” “o su” dedim “suyun içinde yüzülür uçulmaz” ve “Hem o gördüğün kanat değil yüzgeçtir” dedim. Hayal dünyasında ne de güzeldi bu ifade; hikâyesi yazılsa ya da çizgi filmi yapılsa? Yiğit Karan sahne alsa yer yerinden oynar.

Süzgün süzgün baktı bana. Bir de uçan balıklara…

Bende ona baktım hayran hayran. Bir de yüzen balıklara…

O halen -onun ifadesi ile- uçan bayıkların nasıl yüzdüğünü anlamaya çalışıyordu ben ise yüzen balıkların nasıl uçtuğunu anlamaya çalışıyordum. Onun hayalleri benim gerçeklerim ile örtüşmüyordu. Keşke hep çocuk olarak kalabilseydik diye içimden geçirdim. Hiç değilse uçan balıklarımız olurdu, belki de kocaman uçan balıklarımız olurdu bir yerden başka bir yere bizi uçurup götürürdü.

Bizler balık ve kuşlara bakarken Yiğit’te fare ve tavşanların satıldığı bölümdeydi. Her ne yapmışsa bana anlatmaya başladı.

“Baba tavşanın dişleri var.”

“Evet, var oğlum.” dedim.

“Parmağım uzattım dişledi.” Sonra ise can alıcı cümlesini söyledi:

“Sanıyor ki biz çikolatayız.” dedi

Tabi ki çikolatasın dedim hem de dünyanın en iyi çikolatasısın. Tavşan bu yüzden parmaklarını yalamış.

Hayal dünyasında çıkıveren tavşan; Yiğit Karan’ın, kafesine –tabi Yiğit Karan’ın niyeti ne onu bilmiyorum- uzatmış olduğu parmağı ‘bana yiyecek veriyor’ edası ile yalarken Yiğit ‘te bunu farklı değerlendirerek ve biraz da dalga geçerek ‘sanıyor ki biz çikolatayız’ diyerek ifade ediyor. Hayal dünyamızın hayvanları çocuk pazarında. Ne isterseniz onu yaşatabilir neyi hayal ederseniz onu dile getirebilirsiniz. İster bir balığı uçurun ki mümkündür, ister bir tavşana çikolata yedirin bu da mümkündür, ister bir kaplumbağaya gülümseyin, ister bir papağana laf atın. Mutlaka onlarda sizin dünyanıza misafir olup sizlerle bir arkadaşmış gibi konuşuvereceklerdi.

Sadece hayal dünyalarını yıkacak olumsuz söylemlerde bulunmayın ve sadece onları büyük bir hayranlık ve sabırla dinleyin.

Bakın onların heybelerinde ne cevherler çıkacaktır gün yüzüne ve ne ifadeler yeriniş alacaktır bu vebenzeri metinlerde.

Yiğit Karan’ın çıkınından neler çıktı görün belki bu yarın bir kitap olur ve anlatılır herkese. Çantasında bir tavşan ve bir fare ile Yiğit Karan gelir evinize…

Gürhan Gürses...

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap