Guest DOĞRU YOL

Kabirde İlk Gece...

Önerilen İletiler

Guest DOĞRU YOL

Billurdan köşkteki bu seyir hali devam ederken ileriden kanatlı develerin üstünde yukarılara doğru yükselen bir grup insan gördü. Hemen o yana yöneldi. Bunların kimler olduğunu merak etmişti. Masmavi gökyüzü ve bembeyaz bulutlar ayaklarının altında kalıyordu. Onların yanına doğru giderken birden bir bölümü beyaz gümüşten yapılı köşklerin, sarayların olduğu tarafa yöneldiler. Ama kalanı yukarılara çıkmaya devam ediyorlardı.

Rıdvan, Ahmet’in bu merakını gidermek için ona;

- Bu gördüğün insanlar Kur’an ehlidir.

- Nasıl yani?

- Bu zümre Kur’an-ı okur, öğretir ve en önemlisi de yaşamlarına hayat rehberi olarak kullanırlardı.

- Peki, bizler Kur’an ehli değil miyiz?

- Cennetliklerin hepsi Allah’ın razı olduğu insanlardır. Ancak Kur’an ehli farklıdır.

- Tam anlamadım.

- Onlar Kur’an-ı başlarının tacı yapmışlardır. Bir iş yapacakları zaman öğrendikleri ayetlerin içeriğine uygun olup olmadığını sorgular ve menfi bir durum varsa o iş ne kadar karlı olursa olsun onu terk ederlerdi.

- Onların yükselişi, bunların inişi niçin?

- Her zümre öğrendiği ve yaşadığı ayetlerin hükmü derecesinde mertebe kat eder. Bunlar beyaz gümüşten kristal köşklerde yaşayacak kadar Kur’an-la hem hal olmuşlardır. Diğerleri ise ilmiyle alim oluşuna göre derece kat edecektir. Ta ki peygamberlere komşu oluncaya kadar bu seyir hali devam edecektir. Bu yolculukta onlar cennetteki bütün güzellikleri müşahede ederek zevkü sefa içinde yükselişe devam ederler. Kendilerinin derecesini gördüklerinde ise onların hepsinden daha mükemmel olduğunu fark edince sevinçlerine ayrı bir sevinç daha katılır.

- Kur’an ehli olmak bir ayrıcalıkmış desene.

- Tam üstüne bastın Kur’an Ehli olmak bir ayrıcalık ve Allah’ın hoşnutluğuna daha yakın bir mertebedir.

- Şu beyaz gümüşten köşke gelene bir hoş geldin diyelim mi?

- Buyur sen de ben yanındayım. Seninle serüvenimiz devam edecek.

Hadi seni burada bekliyorum.

Ahmet, Rıdvan’dan ayrılarak Kur’an ehlinin yanına doğru ilerledi. Bu sırada Kur’an ehlinin yanında kendisini karşılayan hizmetçiler, huriler, Gılmanlar, saf olup dizilmiş onun inciden yapılmış tahtına doru ilerlemesi için yol veriyorlardı. Bir melek ise yakuttan yapılı tacı başına koymak için tahtının yanında duruyordu.

Genç adam ağır ve kendinden emin adımlarla tahtına doğru ilerlemekteydi. Bu sırada tahtın yanında en az onun kadar yakışıklı bir genç ve cennetler güzeli bir bayan belirdi. Tahta ilerleyen genç onları görünce sevinçten gözlerinin içi öylesine aydınlandı ki, etrafa ışıklar saçılmaya başladı. Aydınlığı göz kamaştırıyordu.

Allah onları gence bağışlamıştı. Derecelerini, gencin Kur’an Ehli oluşuyla daha da yükseltmişti. Genç sanki uçarcasına onlara doğru koştu. Sonra yüreğin en samimi duygularıyla onları kucakladı.

Ellerinden öptü. Doyasıya sarıldı.

—Sizleri çok özlemişim anne baba, dedi.

Onlar Kur’an Ehli gencin anne ve babası olarak onun tahtında, saltanatında yer alıyordu. Genç onlar öldüğü zaman anne babayı kaybetmenin acısıyla üzülmüştü üzülmesine ancak, ahirete olan yakin imanı onu Allah’a teslimiyetle teselli, etmişti.

Gençliğinde yaşıtları hovardalık yaparken, kız peşinde koşarken, internetlerde günlerini gün ederken, içki, kumarla boş boğazlık ederken o kalbini Allah’a adamış ve Kur’an-la hem hal olmuştu. Hem okumuş hem, ezberlemiş hem de en önemlisi onu pratiğinde yaşam tarzı olarak benimsemişti. Kur’an ona yol gösterici olmuştu. İşte anne babasının vefatından sonra onlar için yaptığı hayır hasenatla birlikte, onların ardından okuduğu Kur’an-la ruhlarını şad eylemişti. Her Kur’an okuyuşunda onların derecesi biraz daha yükselmişti.

Onlarda kabirlerinde Kur’an ehli evlada sahip olmanın mutluluğunu doyasıya yaşamışlardı. Zaman onlar için umuda doğru yükseliş ve mutluluğu yaşama merkezi olmuştu. Huzur bahçelerinde, İsrafil’in sur’u üfürmesini beklerken zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı bile.

Melekler sorguya çekerken de okunan ve okudukları Kur’an ayetleri ona kılavuzluk yapmıştı. YHS’yi (Yeni Hayat Sınavını) Kur’an-ın sayesinde kolayca geçmişlerdi.

İşte şimdi bekledikleri ve rüyalarını gördükleri cennetle karşı karşıya kalmışlardı. En güzeli de umutları olan evlatlarının beklentilerini boşa çıkarmamış olmasıydı. Tam karşılarında duruyor ve kendilerini sarıyordu. İlk şaşkınlıkları geçer geçmez anne büyük bir şefkat ve sevgi dalgasıyla onu sardı. Vuslat ebediyet bahçesinde neşe ve sevinç kaynağı olmuştu. Güller açmış en hoş kokularını yayıyor, kuşlar ise en güzel ötüşleriyle bu mutluluğa eşlik ediyorlardı. Baba ise sevinç gözyaşlarıyla oğlunu bağrına basmıştı.

Bu harikulade tablo binlerce hizmetçilerin, hurilerin, gılmanların ve ölümsüz gençlerin gözleri önünde cereyan ediyordu. Bu sırada yakuttan tacı tutan melek müsaade isteyerek tacı gencin başına koydu. Bu merasim gerçekleşirken huriler en güzel sözlerle onun şanını yüceltiyordu.

Genç bu büyük lütuf ve ikram karşısında rabbini anarak ona hamd ve senada bulunarak asıl yüceliğin sahibin âlemlerin rabbi olduğunu belirtti. Burasını her dünyalının özlediği barış hayatı olarak tüm cennetliklere hayırlar sunacağını söyleyerek tahtına oturdu. Tahtı ince incilerden, yakut parçalarından oluşmuştu.

Köşkü ise muhteşem bir incinin içinin boşaltılarak şekillendirilmesinden meydana gelmişti. Şeffaf ve incelikte benzersizdi. Köşkün nezafetine oranla hizmetçileri ve diğer köşk sakinleri de aynı oranda nezafet içindeydiler.

Köşkün çevre temizliği ise söylemeye bile gerek duyulmayacak derecede Nazif insanlar için hazırlanmış nezafetteydi. İşte bu şekilde Kur’an Ehli, köşkün sahibi olarak tahtında sevinçle oturuyordu. Tabi anne babası da unutulmamıştı.

Huriler en güzel sesleriyle bu güzel anı neşelendirirken, diğer hizmetçiler ise ellerindeki benzersiz elbiseleri gayet kibar ve dikkatli bir şekilde getirip gencin anne babasına takdim ettiler. Elbiseler beyaz ipekten ve atlas kumaştan yapılmış bayana ve erkeğe has güzellikte dikilerek hazırlanmıştı. Herkesin beğendiği tarzın bilinişine göre hazırlanan elbiseler giydirilenlerde bir hoşnutluk oluşturuyordu.

Anne baba şaşkın şaşkın birbirine baktılar. Sonra baba;

- Bu bize niçin giydirildi?

Bu soruya tacı giydiren melek hafif bir tebessümle karşılık verdi.;

— Sizlere sunulan bu güzelliğin nedeni evladınızın Kur’an ehli olmasıdır.

Onun her okuyuşu size bir derece kazandırdı. Bunun yanı sıra hayatını Kur’an-a adaması da size şefaat etti. Böyle Kur’an-a gönül vermiş bir evlat yetiştirmeniz Rabbimizin hoşnutluğuna vesile oldu. o da sizi hoşnut olacağınız şekilde ağırladı. Anne baba bu sözler üzerine birlikte şöyle dediler;

— Bizleri rahmetiyle kuşatan Rabbimize hamdu senalar olsun.

Anne baba en güzel elbiselerini giydikten sonra el ele tutuşarak birlikte saltanatlarını gezmeye çıktılar. Etraflarında ölümsüz gençler pervane oluyorlardı. Anne ve baba bu gençlere dönerek;

- Gençler bizlere biraz müsaade edin yalnız kalmak istiyoruz.

- Peki efendim siz nasıl isterseniz. Ne zaman isterseniz emrinizdeyiz. Biz sizler için yaratıldık, cennetlik efendilerimize hizmetindeyiz.

Baş başa kalan eşler doğruca doyumsuz denilen nehirlerin kenarlarına gittiler. Orada birbirinden güzel kuşlar, ağaçlar ve hayvanlar vardı. Yukarılardan akan bir pınar yüreklere serinlik veriyordu. Hafif esen ılık bir rüzgâr ise içlerini ısıtıyordu. Dünyada yaşayamadıkları yüzme keyfinin nasıl olduğunu anlamak için kendilerini suyun serinliğine bıraktılar. Balıklar yanlarında kendilerine eşlik ediyordu. Boğuluruz korkusu da yoktu. Yüzmeye başladıktan sonra yüzmeyi bilmediklerini hatırladılar. Ama çok çabuk bu korkudan kurtuldular. Çünkü cennet insanların her türlü korkudan ve endişeden emin oldukları bir yerdi.

Baba bu güzelliklerin içinde eşinin ellerinden tutarak ona aşkını ve sevgisini dillendirdi;

-Seni inan çok ama çok seviyorum. Rabbimin bir lütfusun.

-Sen de benim için Allah’ın bir lütfusun sevgili eşim. Dünyada gösterdiğin gayretler, Allah için döktüğün gözyaşların ve okuduğun Kur’an bizlere mutluluk getirdi. Kur’an Ehli bir evlatla da ebediyetimizi sevinçli kıldık.

Baba şarap nehrine uzanarak hayal ettiği kristal bir kadehle eşine ikram etti. Beraberce mutluluğun tadını doyasıya çıkarıyorlardı.

Bu sırada Kur’an Ehli genç ise tahtında otururken göklerden beyaz bir bulutun kendisine doğru yaklaşmakta olduğunu gördü. Tahtından doğrularak buluta doğru yöneldi. Bulut kümesi gittikçe yaklaşıyordu.

Artık seçilecek bir mesafeye geldiğinde bu bulut kümesinin bir grup melek olduğunu fark etti. Bu meleklerin eşlik ettiği öylesine güzel bir bayan vardı ki bembeyaz gelinliğinin içinde masmavi gökte bir martı gibi süzülüyordu.

Başındaki mükemmel eşarbıyla görenleri kıskandıracak bir güzellikteydi. Kur’an Ehlinin eşi olarak meleklerin eşlik ettiği düğün kervanıyla geliyordu. Düğün hediyesi olarak Kur’an Ehline bir başka cennet daha verilmişti. Bu cennette eşi için hazırlanmış ve ona sunulmuş cennetti.

İşte belki de Kur’an-da belirtilen iki cennetten maksatta buydu.

“Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

Sanki onlar yakut ve mercandırlar. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir? Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Bu cennetler koyu yeşildirler. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar vardır. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İçlerinde huyu güzel yüzü güzel kadınlar vardır.

Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

Otağlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş huriler vardır. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Bunlara onlardan önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

Yeşil yastıklara ve harikulâde güzel döşemelere yaslanırlar. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir.” (Rahman/56-78)

İki cennet sahibi eşsiz güzellikteki eşler mutluluğun ebediliğini yaşayacakları cennetlerinde diledikleri gibi özgürce ömür süreceklerdi.

İşte iki cennet sahibi cennetlikler! Rabbimiz onlara ne büyük bir lütuf ve ihsanda bulunuyordu.

Göz kamaştıran güzelliğin sahibi genç bayan başörtüsüyle eşinin tahtına indirilir. Kur’an Ehli eşinin gözlerinin içine bakarak saadetin doyumsuzluğunu hisseder. Yüreğindeki sevgiyle ona bağlanır. Cennetin güzelliği ebedileşmiştir samimi kalplerin birlikteliğinde.

Genç bayan dünyadaki başörtüsü mücadelesinin kendisine sağladığı faydaları bir bir anlatırken, desteğini esirgemeyen eşinden de memnuniyetini ifade eder. Onun gösterdiği özverileri anlatır.

Kendilerini buradaki şahane ikramlar yurduna getiren Rablerine teşekkür ederler.

Ben de onları seyrederken birden farkına varmadan kendimi onların yanında buldum. Özellikle Kur’an Ehli olana yönelerek;

-Es selamün aleyküm ey Kur’an Ehli kardeşlerim. Kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama merak ettiğim bir şeyi soracaktım.

- Buyurun cennet rahatsızlık yurdu değildir. Rabbimin izniyle yapılan her iş hayırdır. Hayra engel olmak bizim işimiz değildir.

-Şey kabirden ilk kalktığınızda yani kabirde ilk geceniz nasıl geçti anlatır mısınız?

-Ne demek bizim için bir mutluluktur. Çünkü o an eşine az rastlanır bir mutluluk yaşadık.

- Nasıl yani?

- İlk defa kabirden kalktığımda solgun ve bitkin bir haldeydim. Nasıl karşılanacağımı tam bilmiyordum. Ama kabirde ilk gecemde beni Kur’an karşıladı.

-Beni tanıyor musun?

-Hayır tanımıyorum.

-Ben seni öğlen sıcaklarında susuz bırakan, gecelerini uykusuz geçirten ve kazancını yoksul ve yetimlerle paylaştıranım. Şimdi hatırladın mı?

-Evet evet sen Rabbimin biz inananlara en büyük lütfu Kur’an-sın.

Seninle hayatım anlamlanmış ve yaşantım değer bulmuştu. Şimdi seni tanıdım. Beni kabrimde seninle karşılaştıran Rabbime şükürler olsun.

-Burada hesabın Allah’ın izniyle kolaylaşmıştır. Şimdi sen İsrafil sur’a üfürünceye kadar cennetteki makamını seyrederek mutlu olacaksın.

Mübarek olsun yeni hayatın.

Sura üfürülünceye kadar bu serüvenim devam etti. Ne zaman ki kıyamet koptu işte benim yükselmem de başladı. Kanatlı deveye binerek okuduğum ve yaşadığım Kur’an miktarınca derece kat ettim.

Cennetime girerken de cennet kapısının yanında iki tane pınarın aktığını gördüm. Hemen birisine giderek ondan kana kana içtim. İçtikçe yüreğim ferahlaşmaya ve içim bir hoş olmaya başladı. Pınardan içmeyi bıraktığım zaman ne karnım şişmiş ne de bedenim etkilenmişti. Sadece hem ruhumun daha da aydınlandığını, hem de bedenimin tertemiz olduğunu fark ettim. İçimdeki tüm kötülükler ve sıkıntılar yok olmuştu.

Cennetin güzelliğini en çok içimde hiçbir şeye karşı kötü duyguların kalmadığını far ettiğimde anladım.

Allah güzelliğin ve iyiliğin ta kendisiymiş.

İşte değerli kardeşim kabirden bu yana serüvenim bu şekilde gerçekleşti. Rabbim selamını tüm inananlar yaymıştır ne mutlu inanan insanlara!

Ahmet, Kur’an Ehlinin bu kısa sohbetinden memnun bir şekilde kendisini bekleyen Rıdvan’ın yanına gitti. Rıdvan mütebessim bir şekilde Ahmet’i karşıladı;

-Nasıl geçti Kur’an Ehliyle sohbetiniz.

-Çok şükür iyi hem de oldukça iyi geçti. Rabbim beni de Kur’an ehli olanlardan kılar inşallah.

-Olur olur yeter ki sen niyetini samimi tut. Allah kendisine yönelenleri ve niyetini aşkla süsleyenleri sever ve onları rahmetiyle karşılar.

-Rahmeti bol Rabbime sonsuz şükürler olsun.

-Hadi vakit geçirmeden diğer odaları da gezmeye ne dersin?

-Olur derim Melek kardeşim.

Ahmet ve Rıdvan birlikte yeni bir odaya doğru yol alırlar.

ALINTI

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap