yarali kalp

Üye
  • İçerik sayısı

    1.293
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    6

İletiler bölümüne yarali kalp kullanıcısının eklediği dosyalar


  1. İşte emeklilerin zamlı maaşları

    127886.jpg

    Memur maaşlarına yapılan zammın ardından bir müjdeli haber de emeklilere geliyor.. Erdoğan, bugün emekliye yapılacak zam oranını açıklayacak..

    Hükümetin memur maaşlarına gelecek yıl için yüzde 4+4 zam yapmasının ardından müjdeli bir haber de 2 milyon 123 bin Bağ-Kur emeklisi ile 5 milyon 385 bin SSK emeklisine geliyor.

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, dünkü toplantıda zam oranlarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından bugün açıklanacağını söyledi.

    Zaman'ın edindiği bilgiye göre Sosyal Güvenlik Kurumu, emekli maaşına ilişkin birkaç alternatifli çalışma yaptı. Çalışma neticesinde emekli maaşlarına
    70 ile 100 TL arasında zam yapılması kararlaştırıldı
    . Bu zam, yüzdelik zammı da kapsayacak.

    Buna göre düşük maaşlılar için zam oranı yüzde 15'in üzerine çıktı. Yüksek maaşlılarda ise bu oran yüzde 4 civarında olacak.

    Zam sonrasında en düşük SSK emeklisinin maaşı 780 lira civarında olacak. Bağ-Kur'dan aylık alan en düşük esnaf emekli maaşı da 650 liraya kadar çıkacak.


  2. Hey gidi güzel dostum heyy..

    Cımbızlama yaparak artıları getirip koymuşun. Elbette yaşamın bir takım yansımaları olacak.Hep güzel iyi yönlerini görmüşün. Ya götürdükleri..

    Hayattın gerçeği diyerek şiddet görüntüleri, erotik görüntülerini ne kadar masumlaştırıyoruz farkındamısınız.

    Konu başlığını alalacele yazdım.İçeriğinde ne söylemek istediğimi anladığından eminim.Aman efendim bunlar hayatın gerçeği,yaşamın yansıması diyerek erotik sahneleri Ahlaktan yoksun söz ve fiil eylemleri savunmak gibi bir hataya düşemem.

    Geçenlerde Fatma gülün suçu ne isimli başlık açıldı. Lütfen o başlığı yeniden okurmusunuz. Herkesin dikkatlice okumasını Ricaediyorum. O filmden diziden akılda ne kalmış o senin bahsettiğim ibret alınacak şeylermi kalmış yoksa tecavüz sahnesi etkisindemi kalmışız. O başlıkta bana bir tane yorum gösterinki o senin bahsettiğin ders alınmış olsun.

    Ben tüm dizileride kasdetmiyorum bilesiniz Ahlak dışı unsurların bulunmadığı dizilere sözüm yok

    Bütün bunları çocuklarımızda izleyebiliyor buda tartışılacak başka bir yönü

    Mutsuzluktan şikayet ediyoruz.Başarısızlıktan şikayet ediyoruz.Çocuklarımızdan şikayet ediyoruz.Gençlerimizden şikayet ediyoruz.Bütün bunların temelinde sahip olduğumuz değerleri kaybetmemiz deyimli

    Neler kaybetmedikki

    Birbirimize olan güvenimizi kaybettik

    Kendi geleneklerimizi kaybettik,…

    Neler kaybetmedikkii

    Ama beni hepsinden fazla üzen, neler kaybettiğimizide unutmuşuz…

    Zahid elbette ki kötü yönleride çok ve hatta çok çok ama bunlar yaşamda yokmu ?

    Ben zaten anlayana ders niteliğde var dedim ama anlamıyanın gözünede soksan zorrrr ....


  3. bedenim eksildi...ömrüm eksildi...ama ben yüreğimi eksiltemem ki!!!

    Bizler engelli olduk evet bedenimizin bazı kısımlarını kullanamıyor durumdayız ama yüreğimizde engelli olmadı ya :(

    çok güzel bir yazıydı Elifi anlamamız güç değil hepimizin genel duygularını yazmış yüreğine sağlık Elif diyorum...

    Paylaşım için teşekkürler canım...


    • arkdaşalar ben şuan haberde adı geçen hastanede yatıyorum ve bu cihaz geçen hafta dewreye girdi
    • herkezi almıyoralr benide almıyorlar ayaklarında hareket olan kişileri seçiyorlar bende yok
    • resimdeki hasta haberde adı geçen hasta ve şuan birlikte çalışıyoruz ama onun durumuda ayaklarında
    • hareket varmı tam bilemiyorum robot hakkında bilgileri toparlıcam buradan ve size aktarıcam arkadaşlar
    • birinci ağızdan duymuş olun genel olarak fizik tedavisini beğendim buranın

    • ahmet_t12 istanbuldada bahçelievler 70.yıl FTR de oolduğunu duymuştum sanırım oradada dewreye girmiştir
    • fakat oranın fizik tedavisi 5 para etmez sadece robot için yatmak istediğini belirtimelisin yatarken

    Tarık bu haberle ilgili gözlemlerini bizlerle birinci elden paylaşırsan çok seviniriz....


  4. ben daha öncede bana sorduğun soruda toplumun dizilere yansıması olduğunu düşünyoyorum demiştim ve hala da öyle düşünüyorum...

    izlediğimiz birçok dizide günlük yaşantımızda karşılaştığımız olaylaın yansıması oluyorki bunlara örnek çok...

    mesela yaprak dökümünde ki Ali rıza bey ilk dönemlerde eşi ve çocukları tarafından sevilen sayılan biriyken şimdi engelli oldu ve eşi tarafından itilip kalkınmaya başladı bu bizlerinde yaşadığı bir olay...

    öyle bir geçer zaman ki dizisinde ( izlemenizi tafsiye ederim )bir aile reisinin ailesini ne denli bir bocalamaya sürüklediğini ve bu durumdan çocukların ne kadar yoğun etkiler altında kaldığının göstergesi ki bu tamamen günlük yaşamı yansıtıyor ve birçok ailenin kanayan yarası ... hele dizide ki küçük Osmanın feryadları insanın izleyipte ders almasına yetiyor...

    öğretmen Kemal dizisinde çocukların okul yaşamında ne gibi olaylar yaşadoğının ailelerin ilgili olunca nasıl olmayınca nasıl çocuklarına etkisi olduğunu ve okullarda zengin fakir ayrımında kıyafet yönetmeliğinin ne denli önemli olduğunun bir gösterges...

    son günlerde birde Fatmagül çıktı ki o zaten maalesef toplumda bu denli olaylarla ne kadar çok rastlasakta hergün bir yenisinin eklendiği ayrı bir konu...

    kısacası ben bu ve buna benzer birçok diziden izleyipte insanların ders çıkarması gerektiğini düşünüyorum....

    gerçeklerden kaçmaktansa...


  5. Dünyada ilk kez resmen, insan embriyosundan kök hücreler kullanılarak klinik bir tedaviye başlandı.

    Şeker hastalığına tedavi bulunabilecek mi?

    33669_166964206648485_161499183861654_556487_7192369_n.jpg

    İlgili Konular

    AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi'nin Geron Corporation adlı şirkete omurilik rahatsızlıkları olan hastaların tedavisinde kök hücre kullanımına izin veren bir lisans verdikleri bildirildi.Amerika Birleşik Devletleri'nin Atlanta kentindeki bir hastanede doktorlar, deneme kapsamında kök hücrelerin, ağır omurilik rahatsızlığı olan bir kişinin tedavisinde kullanılacağını açıkladı.Denemeyi gerçekleştiren Geron Corporation adlı şirketin yetkilileri, bu tekniğin nihayetinde, felçli hastalarda sinir hücrelerinin yeniden canlanmasına yardımcı olabileceğine inanıyor.Kök hücrelerin göreviİnsan vücudundaki çoğu hücrenin sonradan değiştirilemeyecek bir görevi bulunuyor.Örneğin bir karaciğer hücresi, belli bir takım işlevlere sahip oluyor ve sonradan bir kalp hücresinin yerini alamıyor.Ancak kök hücreler farklı.Hala gelişim halindeki bu hücreler, vücudun herhangi bir yerinde nakledildiklerinde o bölgede istenen hücre olarak şekillenebiliyor.Bir kök hücre bölündüğünde oluşan her yeni hücrenin, kök hücre olmaya devam etme ya da başka bir tip hücreye dönüşme kapasitesi bulunuyor.Bilim adamları, kök hücrelerin bu özellikleri sayesinde, insan vücudu için birer "tamir çantası" olarak kullanılabileceklerine inanıyor.Uzmanlar, bu tekniğin Parkinson, Alzheimer, kalp, diyabet ve omurilik rahatsızlıklarına çözüm sunabileceği görüşünde.Kürtaj karşıtları ise insan embriyolarının kullanımını ve imhasını içerdiği için, tedavi tekniğine karşı çıkıyor.Amerikan hükümeti halen, kök hücre araştırmalarına federal bütçeden fon tahsis edilmesi için yasal bir mücadele veriyor.Ancak Atlanta’daki denemeye yönelik herhangi bir kısıtlama söz konusu değil çünkü deneme özel bir kuruluş tarafından gerçekleştiriliyor


  6. 19365_1273455730520_1653729034_680523_6578058_n.jpgBismihu…

    susacaklarım b/aşkaydı…

    içimin kalabalığında hüküm giymişken ve s/aklamak isterken sancımı

    ve sus/amışken bir düş/e…

    düş/tüm…

    en kanayan y/anıma sığınırken..

    düş/tüm..

    matem havasına bürünmüş susuşlarımı sunacakken yar(sız)lığıma…

    ellerimi saracak hüznümü s/aklayacak

    y/ansız bir düşe muhtacım şimdi………!

    satır aralarına gizliyorum birikmiş pişmanlığımı…

    en içli ağıtlara yaslanıyorum

    bakışlarım nem kokuyor rutubetli…

    siyaha boyanmış…

    Araf simsiyah…!

    günceme siyah düşler bulanıyor

    karanlık hırpalıyor ruhumu…

    sözlerim d/üşüyor…

    Meryem iffetle susuyor

    gözlerim susuyor…

    Ey yar..!

    ‘susacaklarım var sana’

    duy/ma beni….!

    Nar-ı Sufi – Halil Başkal – Buselik Taksim


  7. Tüm dünyada en başta gelen sağlık sorunu keseye de zarar veriyor...

    560496_detay.jpg?1286869026

    Dünya genelinde 2000 yılında diyaliz tedavisi gören kişi sayısı bir milyon iken, bu sayı 10 yıl içinde iki katına çıktı.

    Uzmanların verdiği bilgiye göre, dünyada son on yıllık süre içinde diyaliz tedavisi için toplam bir trilyon dolar harcama yapıldı.

    İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tevfik Ecder, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kronik böbrek yetmezliğinin tüm dünyada en başta gelen sağlık sorunları arasında yer aldığını ve son yıllarda giderek artış gösterdiğini söyledi.

    Dünyada diyaliz tedavisi görmekte olan hasta sayısının 2000 yılında yaklaşık 1 milyon olduğuna dikkati çeken Ecder, ''Aradan geçen 10 yıl içinde bu sayı iki katına çıktı. Bu on yıllık süre içinde diyaliz tedavisi için toplam bir trilyon dolar harcama yapıldı. Her on yılda hasta sayısının iki katına çıkışı devam edecek olursa, ilerleyen yıllarda ekonomik açıdan iyi düzeyde olan ülkeler bile hastalarının tedavilerini sürdürmekte zorlanacaklardır'' diye konuştu. Ecder, bu nedenle konu ile ilgili olarak tüm dünyada acil önlemlerin alınması gerektiğini söyledi.

    Kronik böbrek yetmezliğinin nedenleri arasında ilk sırada diyabet, ikinci sırada ise hipertansiyonun yer aldığını ifade eden Ecder, kronik böbrek hastalarının kalp ve damar hastalıkları açısından yüksek riskli hastalar olduğuna dikkati çekti.

    Ecder, kronik böbrek yetersizliği olan hastaların önemli bir kısmının, diyaliz aşamasına ulaşamadan kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, Türk Nefroloji Derneği'nin verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 50 bin hastanın diyalize bağlı yaşadığını ifade etti.

    -''HER 6-7 ERİŞKİNDEN BİRİ BÖBREK HASTASI''-

    Kronik böbrek hastalıklarının genellikle çok sinsi bir şekilde seyrettiğini vurgulayan Ecder, bu nedenle birçok hastada tanı ve tedaviye geç kalındığına işaret etti.

    Ecder, şunları kaydetti:

    ''Türk Nefroloji Derneği tarafından 23 ilde 10 bin 750 erişkinin katılımı ile yapılan ve 2009 yılında sonuçlanan 'CREDIT' çalışması, Türkiye'de erişkinlerin yüzde 15.7'sinde çeşitli evrelerde kronik böbrek hastalığı varlığını göstermiştir.

    Bu oran, ülkemizde yaklaşık 7.5 milyon kronik böbrek hastası bulunduğunu, yani her 6-7 erişkinden birinin böbrek hastası olduğu anlamına gelmektedir.''

    Prof. Dr. Ecder, kronik böbrek hastalığında, şeker, hipertansiyon, kalp-damar hastaları ile ailesinde böbrek hastalığı öyküsü bulunan kişilerin yüksek risk grubunu oluşturduğunu ifade ederek, yaşlıların da risk altında olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.

    Kronik böbrek hastalığı için risk faktörlerini tanımlamanın, yüksek risk grubundaki kişilere yapılacak tarama testleri ile hastalığın erken evrede saptanması ve ilerlemesinin engellenmesine olanak vereceğini belirten Ecder, ''Bunun yanı sıra risk faktörlerini ve böbrek hastalığı gelişimini azaltmak için toplumun sağlıklı yaşam değişiklikleri yönünde eğitilmesini sağlayacaktır'' diye konuştu.

    Ecder, kronik böbrek hastalığından korunmak için tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de giderek artan obezite ile mücadele ve çok fazla miktarda tüketilen tuzun kısıtlanması için önlemler ile hastalığın görülme sıklığının düşürülebileceğini söyledi.

    Kan basıncının düzenli olarak ölçülmesiyle idrar tahlili yapılması gibi basit tetkiklerle kronik böbrek hastalığının erken dönemlerde teşhis edilebileceğine dikkati çeken Ecder, erken evrelerde tanı konulması ile hem kronik böbrek hastalığına özgün genel önlemler, hem de altta yatan ya da eşlik eden hastalıklara yönelik tedavi yaklaşımları ile hastalığın ileri evrelere doğru seyrinin yavaşlatılabileceğinin altını çizdi.

    AA


  8. Bu yöntemle felç riski ortadan kalkıyor, çarpıntı şikâyetleri sona eriyor.

    560180_detay.jpg?1286829380 KALP ritim bozukluklarının en sık rastlanan ve özellikle yetişkinlerde görülen türüne “atriyal fibrilasyon” adı veriliyor. Geçen zaman ve gerekli ilaçların kullanılmaması halinde kalbin içinde oluşan pıhtı, koparak beyne kadar gidip felce neden olabiliyor. Hastalık uzun dönemde doğru şekilde tedavi edilmezse, kalpte büyüme, kalp yetersizliği ve ölümle sonuçlanıyor. İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kamil Adalet, balon ablasyon işlemini bir devrim olarak değerlendiriyor ve hastaların bir gün içinde evlerine dönebileceklerini söylüyor.

    YAKMA DEĞİL DONDURMA

    Kalp ritim bozukluğunun (at riyal fibrilasyon) tedavisinde son yıllarda girişimsel bir metot olan “ablasyon” kullanılıyor. Bu metodun hasta uyanıkken lokal anestezi ile yapıldığı belirtilirken, işlem sırasında kasıktan özel kateterlerle girildiği, kalbin elektriksel haritasının çıkarılarak ritim bozukluğuna neden olan alanın bulunduğu vurgulanıyor. Bu alan önceki yıllarda ısıtılarak (radyofrekans ablasyonu) tedavi edilirken, şimdi “cryo-ablasyon” yöntemi kullanılıyor. Bu yöntem, yakmanın aksine ritim bozukluğuna neden olan alanları eksi 60 dereceye kadar soğutarak hastaya şifa sağlıyor. İstanbulda ilk operasyonu gerçekleştiren Prof. Adalet, “Bu teknikte kalpte ritim bozukluğunun ortaya çıkmasına neden olan alanlar (sol kulakçığa açılan 4 akciğer toplardamarının etrafı) balon kateterle soğutuluyor” diyor.

    İLAÇLAR YETERSİZ GELİYORDU

    Hasta Tayyar Kaleli’ye (54), 5 yıl önce kalp ritim bozukluğu tanısı konuldu. İlaçlar yetersiz gelince ritim bozukluğunun balon ablasyonla tedavi edilmesine karar verildi. Kaleli, “Balon ablasyonla tedavi olan ilk hasta oldum ve kendimi çok iyi hissediyorum” dedi.

    Ceyda Erenoğlu- Gazete Habertürk


  9. 28126_1379728984912_1582532489_882607_1768163_s.jpg28126_1379728984912_1582532489_882607_1768163_s.jpg28126_1379728984912_1582532489_882607_1768163_s.jpg

    “Seninleyken sensizliği yaşatma bana. Biraz senli ama daha çok benli günlere mecbur etme beni. Ya bir an bile gitmeyecekmiş gibi yanımda ol, yada bir daha hiç dönmeyecek gibi uzağımda dur sevgili…

    Ya siyah gibi karanlık ol, yada beyaz kadar aydınlık. Benim yüreğimde ortalarda gezinmek yok. Siyahıma beyaz çalma, beyazıma gölge düşürme sevgili. Gece olunca sensizliği yaşarken ay ışığı senmişsin gibi vurmasın yüzüme. Sensiz uyandığım her sabahın ilk ışığı seni müjdelemesin eğer bana gelmeyeceksen…

    Seninleyken sensizliği yaşatma bana. Biraz senli ama daha çok benli günlere mecbur etme beni. Ya bir an bile gitmeyecekmiş gibi yanımda ol, yada bir daha hiç dönmeyecek gibi uzağımda dur sevgili…

    Ya duyguların buz tutsun, yada güneş olup içimi ısıtsın. Benim yüreğimde ortalarda gezinmek yok. Kara kışıma güneş vurma, baharıma güz yaşatma sevgili. Penceremden bakarken rüzgar senmişsin gibi sarmasın beni. Sensiz yürüdüğüm yollarda her bir yağmur damlası seni müjdelemesin eğer bana gelmeyeceksen…

    Seninleyken sensizliği yaşatma bana. Biraz senli ama daha çok benli günlere mecbur etme beni. Ya bir an bile gitmeyecekmiş gibi yanımda ol, yada bir daha hiç dönmeyecek gibi uzağımda dur sevgili…

    Ya ağız dolusu gülüşüm ol, yada bir avuç gözyaşım. Benim yüreğimde ortalarda gezinmek yok. Tebessümlerime gözyaşı olup damlama, gözyaşlarıma gülüp geçme sevgili. Her güldüğümde sebebi senmişsin gibi gelme aklıma. Ağlayan gözlerimden akan her damla yaş seni müjdelemesin eğer bana gelmeyeceksen…”

    Bu satırlarla doğdun az önce geceme. Seninleyken sensiz olduğum, sensizken seni yaşadığım zamanları düşündüm bir an. Ne zaman yanımdan ayrılsan ardından firar ederdi ruhum. Def etmeyi başaramazdım üstüme çöreklenen sensizlik duygusunu. Oysa bilirdim, uzağımda dursan da hiçbir yere gitmezdin. Aldığın her nefesi benimle solur, değil saat, ayrı geçen her dakikayı benimle yaşardın.

    Bense gecelere bölerdim seni, sensizlikle çarpar, üstüne yalnızlığımı ekleyip kendimden çıkartırdım. Sonuç hiçbir zaman değişmezdi, her seferinde elimde kalan yine sen olurdun. Sevginin en özel ismiydin sen, büyük harflerle yüreğime yazılan. Bu yüzden kıramaz, istesem de silip atamazdım seni.

    En şiddetli tartışmalarımızda bile geriye dönüş ihtimalini hep muhafaza ederdik. Ne sen kapıyı çarpıp giderdin ne de ben ardından kilit vururdum dönüş yollarına. Çünkü ayrı kalamazdık bilirdik, söküp atamazdık içimizden birbirimizi. Tanırdık duygularımızı ve inanırdık .

    Beni senden, seni benden daha çok sevecek kimse yoktu öyle bilirdik. Sevdik sandım birbirimizi .

    Bu defa sözcükler mi çok az yoksa sen mi fazlasın bilmiyorum ama olmuyor işte. Seni anlatamıyorum ama yaşıyorum pervasızca.

    Bu sana yazdığım, gönderilmemiş üçüncü mektubum. Seni, bizi, deli dolu sevgimizi anlatan daha onlarcası sözüm olsun. Yanında en huzurlu zamanları yaşadığım, güvendiğim ve gönül verdiğim adam, seni sevdim biliyorsun…


  10. ABD'de kök hücreyle ilk tedavi denemesi

    169003.jpg

    ABD'nin Atlanta kentinde ilk kez resmen, insan embriyosundan kök hücreler kullanılarak klinik bir tedaviye başlandı.

    Dünyada ilk kez resmen, insan embriyosundan kök hücreler kullanılarak klinik bir tedaviye başlandı.

    Kök hücre araştırmaları, ABD'de çok tartışmalı bir konu.

    Amerika Birleşik Devletleri'nin Atlanta kentindeki bir hastanede doktorlar, deneme kapsamında kök hücrelerin, ağır omurilik rahatsızlığı olan bir kişinin tedavisinde kullanılacağını açıkladı.

    Denemeyi gerçekleştiren Geron Corporation adlı şirketin yetkilileri, bu tekniğin nihayetinde, felçli hastalarda sinir hücrelerinin yeniden canlanmasına yardımcı olabileceğine inanıyor.

    Kürtaj karşıtları ise insan embriyolarının kullanımını ve imhasını içerdiği için, tedavi tekniğine karşı çıkıyor.

    Amerikan hükümeti halen, kök hücre araştırmalarına federal bütçeden fon tahsis edilmesi için yasal bir mücadele veriyor.

    Ancak Atlanta'taki denemeye yönelik herhangi bir kısıtlama söz konusu değil çünkü deneme özel bir kuruluş tarafından gerçekleştiriliyor.

    İnternet Haber


  11. Gitmeseydin balımvirgs.gif

    alıp gitmeseydin gözlerini benden

    sevdim seni

    yaşattığın acı küçücük yüreğime sığmayacak kadar büyük olsa da

    yinede her şeye rağmen seninle geçirdiğim her an bu acıya değerdi

    İyi ki vardın!

    Çok güzel bir şiirdi paylaşım için teşekkürler Cemre ...


  12. Türk Telekom’un 2009 yılında başlayan ilköğretim okulları, lise ve dersanelerdeki 7000’i aşkın ankesörlü telefonla şehir içi 1 dakika bedava konuşma kampanyası 2010- 2011 eğitim öğretim yılı sonuna kadar devam edecek.

    Uygulamaya girdiği günden bu yana okullardaki konuşma trafiğinde 12 kat artış sağlayan kampanyadan, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlı yurtlar da yararlanabilecek.

    Türkiye’nin öncü iletişim ve yakınsama teknolojileri şirketi Türk Telekom, Türkiye çapındaki ilköğretim okulları, lise ve dersanelerde uyguladığı şehiriçi 1 dakika bedava konuşma kampanyasının süresini 2010- 2011 eğitim öğretim yılı sonuna kadar uzattı.

    2009 yılı Mart ayında 7000’i aşkın ankesörlü telefonda uygulamaya giren kampanya kapsamında öğrenciler, okullarındaki ya da dersanelerindeki telefonlardan kartsız ve ücretsiz şehiriçi 1 dakika bedava konuşabiliyorlar.

    Kampanyaya bu yılın Şubat ayında dahil olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) bağlı yurtlarda da kampanya uzatması uygulanacak, söz konusu yurtlar da 1 dakika bedava konuşma kampanyasından faydalanmayı sürdürebilecekler.

    Türk Telekom’un okullarda bedava konuşma kampanyası, başladığı günden bu yana büyük ilgi görüyor. Kampanya süresince okullarda gerçekleşen konuşma trafiğinde 12 kat artış yaşandığını belirten
    Türk Telekom Pazarlama ve İletişim Başkanı Erem Demircan
    şunları söyledi;

    “Okullarda, dersanelerdeki ankesörlü telefonlarda hayata geçirdiğimiz ücretsiz konuşma kampanyası, öğrencilerin özellikle aileleri ile görüşmeleri için önemli bir kolaylık sağlıyor. Kampanyamız kısa sürede öğrenciler tarafından benimsendi ve geçen yıl Mart ayından bu yana kampanyanın uygulandığı okullarda, dersanelerde toplam konuşma trafiği yaklaşık 12 kat arttı. Bu önemli artış kampanyamızın öğrencilerin önemli bir gereksimini karşıladığının bir göstergesi. Yoğun ilgi üzerine kampanyayı uzatma kararımızın öğrencileri sevindireceğine inanıyoruz. Türk Telekom olarak eğitime desteğimizi yeni kampanyalar, uygulamalarla sürdüreceğiz.”


  13. 42 yaşındaki kadın, 20 yıl önce dondurulan embriyodan sağlıklı bir erkek çocuk dünyaya getirdi.

    LONDRA - Sıradışı doğum haberini İngiliz gazetesi Sunday Times duyurdu.

    42 yaşındaki ismi açıklanmayan İngiliz kadın, on yıl boyunca tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmak istedi ancak başarısız oldu. Süreç mutlu sonla bitti ve dondurulmuş embriyoyla mayıs ayında 3.15 kg ağırlığında bir bebek dünyaya getirdi.

    Institute for Reproductive Medicine’da yapılan tedavide, bir başka kadının 20 yıl önce bir günlükken dondurttuğu beş embriyodan biri kullanıldı. Embriyonun sahibi olan annenin, kendi tedavisi başarılı olunca onları bağışladığı açıklandı.

    20 yıl donmuş halde kalan embriyolardan ikisi, yeni annenin rahmine yerleştirilmeden önce iki gün laboratuvar ortamında büyüdü. Ancak sadece bir tanesi hayatta kaldı ve dünyaya geldi. 2006 yılında İspanya’da bir kadın 13 yıl dondurulan embriyodan bebek dünyaya getirmişti. Embriyoların 40 yıla kadar dondurabileceği sanılıyor.

    GEÇ YAŞTA ANNE OLMA UMUDU

    Bu gelişmeyle kadınlar geç yaşlarda, gençliklerinde dondurttukları embriyolardan çocuk dünyaya getirebilecek.

    Ayrıca kemoterapi tedavisi yüzünden anne olma şansları azalan kadınlar da yumurtalarını saklayarak bebek sahibi olacak.