yarali kalp

Üye
  • İçerik sayısı

    1.293
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    6

İletiler bölümüne yarali kalp kullanıcısının eklediği dosyalar


  1. Kavuşursak biteriz biz,

    Biz mutlu sonlar katiliyiz.

    Kavuşursak biteriz biz.

    Sevgiyle bakan gözleri kör ederiz.

    Herkesin bildigi bir aşk,

    Herkesin attığı bir imza

    Herkes gibi değiliz biz.

    Belki biraz serseri,

    Belki biraz deliyiz,

    Ama kavuşursak biteriz biz.

    Pervane böceğinin mum alevine sevdası

    Ateş böceğinin susuzluğuyuz biz

    Yanar ama su içmeyiz

    Etrafında döner, ateşle dansederiz.

    Bize kimseden zarar gelmez,

    Biz zararı ancak kendi kendimize Veririz.

    Severiz, özleriz, Aşktan ölsek kimseye söylemeyiz.

    Biz artık biz değiliz.

    Ruhlar kavuşur ve konuşur gökyüzünde bir yerde

    Ama bedenen kavuşursak biteriz biz.

    Melekler bize aglar, biz halimize güleriz.

    Onu bilir, onu söyleriz,

    Kavuşursak biteriz biz.

    Iki sınır Ülkenin Dikenli telleriyiz,

    Dokunursak kanar ellerimiz.

    Kimselere söylemez gizli gizli severiz

    Ama kavuşursak biteriz biz.

    Bir kor var içimizde yanan,

    Onu küllendiremeyiz.

    Görüşemeyiz, konuşamayız ve sevişemeyiz.

    Bir aşk var bizi biz yapan,

    Kavuşursak biteriz biz.

    Biz herkes gibi değiliz.

    İstedeğimiz zaman gelip,

    İstediğimizde gidemeyiz.

    Kahve içip, gülüp, konuşup, başbaşa yemek yiyemeyiz.

    Ne bir filmdeki mutlu son,

    Ne de göz yumulacak bir kaçamak değiliz biz.

    Sadece özlemle severiz,

    Ve kavuşursak biteriz biz.

    Sevda iki kişinin birbirine aşkı değil artık.

    Artık her aşk her ağızda sakız.

    Biz onu aşıktan daha yakınız aslında birbirimize.

    Belki ayrı şehirlerdeyiz,

    Ama her gece aynı mehtapta buluşur,

    Yağmur yağarsa, çıkar,

    Aynı yağmurun altında ıslanırız.

    Bu aşkı ancak biz biliriz.

    Şiirleri güvercinlerin kulagina fısıldar,

    Mektupları suya yazarız.

    Biz belki ayrıyız,

    Ama her gün aynı geceyi sabahlarız.

    Melekler bize aglar, biz halimize güleriz.

    Onu bilir onu söyleriz.

    Kavuşursak biteriz biz.

    UĞUR ARSLAN..


  2. Her gün sevdana sürgün bir kimsesizim

    Sürmeli gözlerim sensiz hüzün hüzün

    Solgun bir güz mevsiminde deniz durgun

    Yorgun yüreğim sana vurgun ...

    Dudağımda aşk kokan Mey rutubeti,

    Kulağımda Hüzzam bir ney sesi

    Kendimden çıktım bu yola bitimli

    Sende bir ömür kalmaya geldim sevgili ...

    Düşlerin beni onu çaresiz özlem gecesinde sana kostum uyutmadığı. Kimi gün Dilsiz, kimi sensiz, kimsesiz yollara vurdum kendimi. Şehrimin sokaklarinda satılık aşklar yaşanırken, Yokluğuna dağılırdı saçlarım ... Güneşi söndürüp Ay'ı yaktığında ellerim, vurgun yemiş gönlümce kanardı Arnavut kaldırımları. Lakin hiçbir bedel satın alamazdı Yüreğimdeki sevdamı çünkü duvarları sevgiyle örülmüş bir kentin deli kızıydım ben. Yalnız ve savunmasız bin bir gece koynunda uyurdum.

    Sen hiç bilmezdin.

    Ve ben hiç kızmazdım sana, en içe kapanık düşüm.

    Çünkü aşk için iki kişinin sevdası gerekmezdi sevgili.

    Şimdi içinde Düşleri bile olmayan gerçek ve uzak bir adrestesin. Bu nedenle solgun, durgun ve yorgun bir güz mevsimi bu bendeki vurgun saatleri. En çok özleminle yaralandığım anlarda sevgini büyütürdüm içimde ve sırf bu yüzden Gözlerimden önce yüreğime seni görmeyi öğrettim. Gün ışığından nasibini alan Ağaçların karıncaları gibi mutlu koşuşturmalarım hep bundan işte. Saçlarındaki tüm akları sevip onu kıvrımı öpme telaşım dudağındaki ...

    "Canım ..." derdim.

    Canımdan çok severdim.

    Elimde değildin sevgilim.

    Elimde olmadı ki hiç ellerin.

    Göğün koynundaki Yıldızları kıskanırdım ben her gece. Bahtsız ve en çok KANATSIZ oluşuma hayıflanır, ağlardım. Dilimdeki şarkılarda, RÜZGARA bıraktığım saçlarımda, aşkı yudumladığım onu kadehte; özüm, sözüm, hep sendin gözüm. Aklımı başımdan alan her cümlemin öznesiyken ismin, kim demiş yoksun diye. Bizi en çok bu yokluk bağladı birbirimize ... Açtığım her parantezin içine hapsederken seni, gözlerinin denizinde aşkı okurdum ben. Uzaklarından geçse de umut yüklü gemiler; Lafın gelişiyle safra gelirdin bana Gelişi güzel. Her gelişin yüreğimin şenliği, onu gelişin en güzel duygularımın dirliği. Ölüme uyumak istedikçe aşka kaldırırdın beni. Söyle nasıl sevmem seni ...

    Şimdi canımın içinden usul usul süzül başucuma

    Başıma yıkıp düşlerimi, kendini tutma bana ...

    Gerçeğim ...

    Beni bırakma bu yanık hazana ...

    Çok değil istediğim,148025102smallhp9.jpg

    En Tutkulu geceyi bıraktığımda göğsüne

    Keskin karanlıklarda Seni beklediğim kadar

    Sevsen

    Yeter sevgili.

    ----------

    handsdt4.jpg

    ----------

    907555133163.gif

    ALINTI......


  3. Aşk

    Bir sevdayı yaşamak ne zaman suç oldu?

    Hangi yasa bir aşka ceza biçebildi?

    Hangi savcı aşkın yanlışlığını iddia edebildi?

    Hangi hakim kalemini kırıp aşkın ölmesine hükmedebildi?

    Şİmdi aşkı yargılamaya yeltenen

    tüm mahkemeleri reddediyorum ve

    aşkla ilgili bir kararı ben açıklıyorum...

    Dünyada yaşanmamış,yaşanan ve yaşanacak

    ne varsa hepsini aşkın önünde

    boyun eğmeye mahkum ediyorum...

    ALINTI...


  4. Ördeği taklit ederek yürümeye başladı google_protectAndRun("render_ads.js::google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);733320100211084249204.jpg

    İngiltere'nin Devon şehrinde tekerlekli sandalyeye bağlı yaşayan 4 yaşındaki Finlay Lomax isimli çocuk, ördek yavrsunu taklit ederek tekrardan yürümeye başlayarak herkesi şaşırttı.

    Doğduktan kısa bir süre sonra serebral palsi teşhisi konulan Lomax, ailesinin eve aldıkları ördeği taklit ederek yürümeye başladı.

    Lomax'ın ilk başlarda ördeğin yürüyüşünü incelediğini dile getiren çocuğun 29 yaşındaki annesi Becci, "Oğlumun yürüdüğünü gördüğümde gözlerime inanamadım. Tıpkı ördek gibi yürümeye çalışıyordu ve birkaç denemeden sonra başardı" açıklamasında bulundu.

    Doktorların Lomax'ın geçirdiği hastalık yüzünden bacakta bulunan kasların eski gücünde olmayacağını ve bu yüzden yürümesinin zor olacağını öne sürdüklerini belirten hukuk öğrencisi anne, "Oğlumun yürümesini bir ördek yavrusu sağladı. Bu gerçekten bir mucize. Şimdi Lomax'la birlikte Küçük ördek yavrumuz Ming-Ming evin çevresinde yürüyüşe çıkıyor" şeklinde konuştu.

    Haber7


  5. HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN !

    Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına

    inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan için rahat

    olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve

    yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme

    yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

    Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya

    hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı

    neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile

    karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.

    Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her

    zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi

    halin cezanda indirim sağlamaz.

    Sen "Ama senin için şunu yaptım" derken o "şunu

    yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen

    karşılığında mutlaka başka bir iddiayla

    karşılaşacaksındır. Üzülme sen aşkı yaşanması

    gerektiği gibi yaşadın.Özledin içtin ağladın

    güldün şarkılar söyledin düşündün şiirler yazdın.

    "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur

    aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine

    engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik

    yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak

    için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?

    Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa bırak o

    lüksü sonuna kadar yaşasın.

    Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak"

    yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani

    yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu

    hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir

    eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken

    de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin

    sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif

    verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.

    Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de

    cabası....

    Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun

    asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler ya da bilip

    de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın

    sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter

    ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda

    duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o

    zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler

    değil güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

    ALINTI...


  6. siirdenizi3036.gif

    Aşk Ağlamaktır...Doktor değilim

    Acını dindiremem

    Yanan dokularını yenileyemem

    Ama dinlerim hüzünlerini

    Depremini,yangınını bilirim

    Terkedilmişliğin...

    Çilingir değilim

    Açamam kapattığın kalbinin kilitlerini

    Silemem paslı hatıraları üstünden

    Ama silerim göz yaşlarını

    Selini, boranını bilirim

    Kavuşamamazlığın...

    Ben hiçbirşey değilim

    Ama uzatırsan elini

    Dost kokusu bulaşmış ellerime

    Ve vefa bulaşmış yüreğime,yüreğini

    Paylaşınca duygu adına ne varsa sözlükte

    Anlayacaksın...

    Aşk hakedenlerin ardından ağl

    İbrahim Ethem Bingülamaktır aslında...

    ALINTIDIR.....


  7. 87586977.png

    68957645.png

    Bu kez alnından öpüyorum

    Yıldız gözlüm.. Gidiyorum iki gözüm

    Neden diye sormazsın biliyorum

    Seni bu yüzden seviyorum

    Gece uyurken açık olmasın üstün

    Ayaza meydan okuma kalın giyin

    Kendi gider hatırası kalır

    Evladiyelik değil aşk dediğin

    10156586py5.jpg

    eliflendimmsevmelereusedx0.jpg

    Yüreğim mi dar geldi ben mi sığmadım içime?

    Başlamadan bitirdik..

    Çabuk mu geldi son yabancılaştı dilimiz?

    Sevmelere üşendik..

    Ekmekle katık edecek kadar bile değildir umudum

    DuDakLaRDa ‘SuS’ KaLDıM..GöZLbirbak1rg3xz1.jpg

    Olsun da…doyurmasa da olur

    Karmakarışık derbeder bir yerlerdeyim ben

    birbak2cc9pj3.jpg

    içimdeki sancıların canımı yakmasından öyle yoruldum ki…

    Ve sıkıldım…

    Bunları tek başıma aşacak gücü kendimde bulamamak çok koyuyor

    birbak4gu1gw4.jpg

    Yediremedim gururuma…dudaklarda sus kaldım

    Yağmurlar yağdırdım gittiğin şehre

    birbak5xx9fc5.jpg

    ALINTIDIR...


  8. Siz hiç çorap kokusunu özlediniz mi google_protectAndRun("render_ads.js::google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);7_9884_ampute2800.jpg

    Bayram yerinde canlandırılırken

    kentin kurtuluşu

    ayakları kesilen gazi

    hiç düşünmeden

    değişir madalyasını

    çorap kokusuna…

    Sunay Akın’ın bu şiirini ilk okuduğumda, kanımın damarlarımdan çekildiği hissine kapıldım. Gözlerimi kapayıp biran kendimi o insanların yerine koymaya çalıştım. Nasıl bir histi, bir organın yokluğunu bedeninde taşımak. Hele bu organ her seferinde kendisinin olmadığını bir şekilde hissettiriyorsa, sanırım ilk akla gelenlerden birisi de çorap kokusu olsa gerek…

    Bir moral gecesinde karşılaşmıştım, bu cefakar insanlarla. Gözlerinde parlayan yaşama sevincin de, kırık bir aynada kendimi görüyor gibiydim. Paramparça süzülüyor bakışlarından yaşama sevinci. Sanki, bizlere acıyarak bakmayın der gibiydiler. Bizler ölmedik, yaşıyoruz. Üstelik eksikliğimizi görmezlikten gelerek…

    Oysa o moral gecesinde sahneye çıkan sanatçının söylediği şarkılara ritim tutturmak için, oturdukları tekerlekli sandalyeyi sağa sola çevirirken, insan ister istemez gözlerine bir damla yaşı hapsediyordu. Kim di bunlar? Nasıl olmuştu da, bir çift çorap kokusuna olan özlemlerini her seferinde saklamayı başarıyorlardı. İçlerinde kopan fırtına, onları görenleri içine alsa da, yine de mavi gezegen de nefes almanın keyfine varmaya çalışıyorlardı…

    Kim di bunlar…

    Nazım Hikmet’in dizelerinde rastladım bir de onlara;

    Onlar ki toprakta karınca

    suda balık,

    havada kuş kadar çokturlar.

    En bilgin aynalara

    en renkli şekilleri aksettiren onlardır.

    asırda onlar yendi, onlar yenildi.

    çok sözler edildi onlara dair

    ve onlar için;

    zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,

    denildi.

    Onlar ki; bu ülkeyi bölmeye çalışan emperyalist güçlerin maşalarına karşı kahramanca savaş vermiş insanlardı. Onlar ki; dağların burçlarında uykusuz yol alırken, sıcak yataklarında yatan yardakçılara rağmen, eksi 20 derecelerde gözlerini kırpmadan, vatan hainlerini gözlediler. Onlar ki; birileri saraylarda düğün yaparken, yürekleri üzerinde yavuklusunun al yazmasını taşıyor ve yılmıyor, kansızlara amansızca kurşun sıkıyorlardı. Ve hain pusu kurmaya başlayınca, toprağın biraz altına; bütün geleceklerini bir basımlık toprakta bıraktılar. Onlar ki; bu ülkenin unuttuğu Gaziler’di.

    Ama unutmayanlar da vardı, bu müstesna insanları. Türkiyede 2003 Mayıs ayında, Uluslararası Ampute Futbol Federasyonu (IAFF) kurallarına uygun olarak Karagücü Ampute Futbol Takımı çalışmalara başlamıştır. Bedensel Engelliler federasyonuna bu sporun Türkiye'de tanınması ve lig kurulması için gerekli başvurular yapılmış ve Federasyon 2004 yılı faaliyet programına alınmasına karar vermiştir.

    27.05.2004-02.06.2004 tarihleri arasında Ukrayna'da yapılan Ampute Futbol Avrupa Şampiyonası'nda Karagücü Ampute Futbol Takımı Türkiye Ampute Futbol Milli Takımı olarak katılıp iki takım arasından 2 nci olmuştur.

    Karagücü Ampute Futbol Takımı Aralık 2004’te Ankara’da düzenlenen Ampute Futbol Milli Takım Seçmelerine 18 sporcu göndermiş, yine 18 sporcu ile Şubat 2005’te Ayvalık Ali Çetinkaya Rehabilitasyon Merkezinde düzenlenen Milli takım hazırlık kampına iştirak etmiştir. 11.08.2005 - 21.08.2005 tarihleri arasında Brezilya'da düzenlenmiş olan Ampute Futbol Dünya Şampiyonasında çoğunluğu Karagücü Ampute Futbol Takımı oyuncularından oluşan Ampute Futbol Türkiye Milli Takımı 5 nci olmuştur.

    Ampute Futbol, onlar için yaşama tutunabilecekleri bir dal olmuştu. Ampute Milli Takım Futbolcularından ikisine kulak kabartalım biraz;

    “Ben Adem Püskül. 10 Ekim 2002 tarihinde mayına basma sonucu yaralandım. Normalde sivil hayatımda yaptığım meslek İngilizce Öğretmenliğiydi. Osmaniye Yunus Emre İlköğretim okulunda İngilizce öğretmeni olarak görev yapıyordum. Sonra askerlik görevim geldi. Askerliğim, Şırnak Akçay 6. Piyade Tugay’ında yedek subay olarak çıktı. Görevimin sonlarına yaklaştığımda, [7 gün vardı tezkereme, dolayısıyla araziden dönmeme 1 gün vardı] mayın temizleme ve imha faaliyetlerinin başında, takım komutanı olarak görev yapıyordum. Son olarak son mayınımı da temizledim ve tek ayağımı orada bırakarak tezkeremi aldım.

    Bu durumda, düştüğümüz sıkıntıyı atlatmamızdaki en büyük olgulardan biri de Ampute futbol’dur. Ampute futbol; koltuk değneklerinin yardımıyla tek ayakla futbol oynamak. Yani hayatın bütün engellerine bağıra bağıra meydan okumak.”

    Ve bir başka milli futbolcumuz;

    “Ben İsmail TEMİZ. 1993 yılında askere gittim. 1994 yılında Şırnak Cudi Dağında mayına basma sonucu tek ayağımı kaybettim.

    2003 yılında buraya tedavi amaçlı geldiğimde Albay Kamil Yazıcıoğlu hocamız, Ampute Milli takımında oynamayı teklif etti. Bana ilk söylendiğinde zaten bir ayağım var, bu futbolu nasıl oynarım dedim, diğer ayağımı da burada kırarsam acaba ne olur diye düşündüm. Sonra bir hevesle başladık. Ben hayatımda ilk kez topa burada vurdum. Anladım ki istenince oluyormuş”

    İlkokulda, öğretmenimiz büyüyünce ne olacaksınız diye bir yazı yazdırdı. Ben bütün sayfa boyunca sporcu olacağımı, futbolcu olacağımı, özellikle de Milli takım oyuncusu olacağımı yazdım. Bugün gerçekten de Milli takımın kaptanı olarak görev yapıyorum. İlkokul öğretmenimle de hala konuşuyoruz, o yazıyı sakladığını söylüyor”

    Ve Türkiye Şampiyonası bu yıl, 4-11 Mart 2007 tarihleri arasında, 7 takımın katılımıyla Trabzon’da gerçekleşti. Sadece satır aralarında kalan bu şampiyonaya, Gazilerimiz kendi dünyalarını sığdırdılar. Acaba hangimiz onların bu yaşama azmine tanık olmak için, onları izlemeye gittik yada gideriz… Yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayan bizler, bir alkışı bile esirgiyoruz onlardan… Ama vakit geç değil, yarınlar için Ampute Futboluna elimizden gelen desteği verebiliriz…

    Çorap kokusunu veremesek bile, bir alkışı fazlasıyla verebiliriz...


  9. be kaza geçirdikten 2 ay sonra gataya tedaviye gittim ilk gidişimde oturma dengesine dahisahip değilken sheller takıldıktan sonra paralelde yürüyerek çıktım ve evde 3 ay geçirdikten sonra tekrar gataya yatış yaptım ve bu sefer hem fizik tedavi hem havuz tedavisi aldım bunların çok yararını gördüm bukezde uzun yürüme cihazı vr walkıra geçiş yaptım şimdi ev içerisine cihazlada olsa yürüyorum martta tekrar kontrole gidecem umarım daha iyi olabilirim...


  10. Sen yüreğinin sesini dinleyenlerden ol...

    Bir ask için yapabilecegin her seyi yaptigina inaniyorsan ve buna ragmen hala yalnizsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasina koymustur ve yaptiklarin onun dudaginda hafif bir gülümseme yaratmaktan baska hiçbir ise yaramayacaktir.Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazirdir. Hani

    agzinla kus tutsan "Bu kusun kanadi neden beyaz degil?" diye bir soruyla bile karsilasabilirsin.. iki ucu keskin biçaktir bu isin. Yaptiklarinla degil yapmadiklarinla yargilanirsin her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. Iyi halin cezanda indirim saglamaz. Sen, "Ama senin için sunu yaptim" derken o, "sunu yapmadin" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karsiliginda mutlaka baska bir iddiayla

    karsilasacaksindir. Üzülme, sen aski yasanmasi gerektigi gibi yasadin.Özledin, içtin, agladin, güldün, sarkilar söyledin, düsündüm, siirler yazdin. "Peki o ne yapti" deme. Herkes kendinden sorumludur askta. Sen askini doya doya yasarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yasiyorsa, ve bu eksikligi bildigi halde tamamlamak için ugrasmiyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayati iskalama lüksün yok senin. Onun varsa, birak o lüksü sonuna kadar yasasin. Her zamanki gibi yasayacaksin sen. "Acilara tutunarak" yasamayi Ögreneli çok oldu. Hem ne olmus yani, yalnizlik o kadar da kötü bir sey degil. Sen mutlulugu hiçbir zaman bir tek kisiye baglamadin ki.... Epeydir eline almadigin kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmedigin sokaklarinda gezip yeni yasamlara tanik olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakini baligin yaninda. Üstelik diledigin kadar sarhos olma özgürlügü de cabasi.... Sen yüreginin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asi olan

    yürektir.

    Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acitsa da içini unutma; yasadigin sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüregini ve yüreginde tasidigin sevda duygusunu. Elbet bitecek günese hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetisen ciliz ve minik bitkiler degil, günesin çiçekleri dolduracak yüregini...

    ALINTIDIR...


  11. Biten aşkların ardından ağlanmaz...

    "Hemen hemen her insanın hayatında "SON"lar vardır... Herkesin bir çiçeği solmuş bir aşkı bitmiştir...

    Ve hiç bir son gözlerden akan yaşları hak etmemiştir...

    Sen veya o... Biri mutlaka bırakmıştır aşkı savunmayı, biri sevmeyi mutlaka fazla görmüştür... Kimse severek ayrılmaz... Hiç bir etken severek ayrılmaya sebep olmaz... "Severek Ayrılanlar" yalandır... Mutlaka birşey sevginin önüne geçmiştir ve aşk bitmiştir...

    Ve kimsenin gözyaşı biten bir aşkın arkasından dökecek kadar değersiz değildir... Bitmişitir çünkü birşeyler, duygular özelliğini kaybetmiştir...

    Eğer "AŞK" bittiyse;

    - Ağlamayın,

    - Öc almaya çalışmayın,

    - Resim, hediye, mektup, mesaj, Vs... Ona dair hiç birşey bırakmayın,

    - Kendinize dönün, yalnızlığınızı sevin ve onu yaşayın...

    "Dağlar Ayağınıza Gelirken, Taşlara Yalvarmayın..."

    ALINTI....


  12. 1 temmuz 11 temmuz

    bu benim yaaa

    Düşünce gücü yüksek, sezgileri mükemmel derecede yoğun

    Bulunduğu alanı kötülüklerden arındırabilen, yenilikçi düşünebilen.[/font]

    Şüphelerini aydınlığa kavuşturabilen, kendini yenileyebilen

    Yüzeyde olanlarla yetinmeyen, araştırmadan güvenmeyen.

    Zihnini ve iradesini kendi gelişimi için odaklamasını bilen

    Güçlü iyileştirme gücü olan, güçlü olmayı, güvende olmayı önemseyen

    Paylaşım için teşekkürler..


  13. 16 01 2009 tarihinde yüksekten düşme sonucu t10 t11 kırıklar oluşmuştu ve başarılı bir ameliyat geçirdikten sonra his seviyemin t8 olduğu söylendi ancak asla yürüme umudu verilmemişti yapılan ameliyatta oturabilmem için yapıldığı söylenmişti ben 2 ay sonra gataya yatış yaptım ve ilk seferinde söylenenlere inat sheller yardımıyla parelelde yürüyerek çıktım ve oturma dengemi geri kazanmış olarak sonra evde geçirdiğim 3 aylık bir aradan sonra tekrar gataya yatışım yapıldı ve walkırla uzun yürüme cihazlarıyla yürümeye başladım ve hala tedavim sürüyor derin duyular var fakat yüzeysel duyu solda t11 oldu sağda aynı ama olucak biliyorum olmasa bile oturamaz denilmesine inat şuan cihazlada olsa yürüyor olmak çok güzel ve özgürlüğün anlamı şimdi martta tekrar gataya kontrole gidicem umarım hayırlısı olur...