yarali kalp

Üye
  • İçerik sayısı

    1.293
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    6

İletiler bölümüne yarali kalp kullanıcısının eklediği dosyalar


  1. Ben bu haberi duyduktan sonra başta inanmadım ve olabileceğinide mantığım almadı çünkü böyle bir kararın netleşmesi demek bizlerden tamamen umudun kesilmiş olduğunu ve evlerimizde eriyip çürümeye mahkum edilip sağlık haklarımızın elimizden alınmış olması demekti...

    Bu nedenle önce engelli arkadaşlarıma sormayı daha sonra Kozaklı ftr den tanıdığım hastane personeli arkadaşlarıma sorup haberin doğruluk payını öğrenmek istedim ve aldığım cevap haberin doğru olduğu SGK nın hastanelere bi bildirim göndererek 2010 nisan ayından önceki hastaların artık hiç bir şekilde ftr merkezlerindeki tedavi ücretlerini karşılamayacağıydı...

    Öğrendiğim kadarıyla rapor veya sevklede olacak bi durum değilmiş...

    Bana söylenen kimsenin bu duruma sessiz kalmaması ve birlik olup bir farkındalık yaratarak bu konunun gündeme getirilerek sesimizi duyurup sağlık haklarımızı geri almamız gerektiği...


  2. mrb arkadaşlar öncelikle herkese çok geçmiş olsun, Allah yardımcımız olsun diyorum...

    Bende 2009 ocak ayından beri t8 seviyesinden omurilik felçlisiyim ve bahsettiğiniz ağrıları ilk aylardan beri şiddeti artarak ara sıra azalarakta olsa çekiyorum, ilk 1 yıl boyunca ara ara t.s.k rehabilitasyon merkesinde tedavi gördüğüm dönemlerde LYRCA kullanmamı söylemişlerdi ve kullandımda çok olmasada ağrısını azaltıyordu ancak kullanılan biçok ilaçta olduğu gibi bu ilaçta da birçok yan etki olduğundan ve bu çektiğim ağrıların tıp dilinde nöropatik ağrılar olup sinir yaralarına bağlı yaralanma çeşitlerinin bir çoğunda görülebileceğini ve buna ilaçlarında çok fazla etki etmeyeceğini duyunca kendim psikolojik olarak bu ağrılarla baş edebileceğimi düşünüp ilaç kullanmamaya başladım...

    Ağrım mutlaka oluyor ama ben o noktaya odaklanmamaya çalışıyorum tabiri caizse ağrılarımı kaale almıyorum işede yarıyor ancak şunuda söyliyim bu ağrıları soğuk ve sigara çok fazla tetikliyor birde egzersizlerimi yaptığım anlarda dolaşımın hızlanmasıyla ağrılarım daha da artıyor (bacaklarda şiddetli uyuşma, karıncalanma ve en önemli ve şiddetli olanı yanma ) ancak dediğim gibi ben bu ağrılarla yaşamaya alıştım artık...


  3. Arkadaşlar bir çoğumuzun bildiği gibi omurilik felçlisi olan kişilerin en büyük sıkıntılarından biride sürekli aynı posizyonda kalma neticesinde oluşan bası yaralarıdır... İçerisinde bulunduğumuz rahatsızlıktan dolayı bacaklarımızdaki dolaşım sistemi sağlıklı olmadığından küçücük bir yarayı kapatmak aylar alabiliyor, bu nedenle bası yaraları hepimizin korkulu rüyası olmayı başarıyor...

    Ancak bası yaralarının iyileşme sürecini hızlandıran ve enfeksiyon riskinin azaldığı gözlenen çok etkili bir kremi sizlere tafsiye etmek adına bu konu başlığını açtım... Bası yarasıyla karşı karşıya kalmış ve bu kremin çok büyük faydalarını görmüş bir arkadaşımın tafsiyesi üzerine bası yarasıyla karşı karşıya kalmış arkadaşlara tafsiye ettiğim gibi arzu ettikleri takdirde bu başlık altına yazarlarsa teminde edebiliriz...

    Propolis, yaraları enfekte olmuş hastalara uygulandığında, iyileşme sürelerinin arttığı ve aynı zamanda enfeksiyonun azaldığı gözlenmiştir. Yara bölgesindeki bakterilerin yarısının 4 günde ortadan kaldırılmıştır.

    Propolisin yaralar ve yanıklar üzerindeki etkileriyle ilgili çalışmalar sonucunda, kontrol denekleriyle karşılaştırıldığında, iyileşme hızının % 80 attığı gözlenmiştir.

    Yanık, temiz yara ve enfekte olmuş yarası olan 229 hastaya % 2 ve % 8 propolis içeren krem uygulanmıştır. Hastaların % 18 inde yüksek konsantrasyon 9. günde etki gösterirken, düşük konsantrasyonda propolis içeren krem % 1.8 inde 16. günde etki göstermiştir. Yara ve yanıklara uygulanan düşük konsantrasyonlu krem ortalama 11 günde, iltihaplı yaralara 11 günde, enfekte olmuş yaraların % 67 sine ise ortalama 38 günde iyileştirici etki göstermiştir. 576254_331702733560390_100001619998496_874896_939296480_n.jpg


  4. İletken bir malzeme ile omurilik felcinin tedavi çalışmaları sürüyor

    Türk bilim insanları, zedelenen sinir hücrelerinde kopan bağlantıyı yeniden sağlayacak iletken bir malzeme üzerinde çalışıyor. Ege Üniversitesi'nde fareler üzerinde yürütülen laboratuvar çalışmaları gelecek için umut verici.!

    Omurilik zedelenmeleri her yıl binlerce insanı tekerlekli sandalyeye mahkum ediyor. Kopan ya da zedelenen sinirlerin yeniden çalışır hale gelmesi ise neredeyse imkansız.. Türk bilim insanları bu soruna tıpta çığır açacak bir yöntemle çözüm arayışında.!

    Ege Üniversitesi laboratuvarlarında kopan ya da zedelenen sinirlerin yeniden çalışır hale gelmesini sağlayacak iletken bir malzeme üzerinde çalışılıyor. Nanoteknoloji ürünü malzemeyle fareler üzerinde yürütülen araştırmanın ilk sonuçları umut verici.. Yapılan testlerde iletken malzeme üzerinde sinir hücrelerinin ürediği gözlendi.

    Prof. Dr. Mehmet Zileli araştırmanın devam ettiğini "Özel hücreleri bir deney tüpüne yerleştirdiğimizde üreme oluyor, ama vücut koşullarında üremenin olup olmadığını şu anda araştırıyoruz." sözleriyle ifade etti.

    Omurilik üzerindeki deneylere ise 1 yıl sonra başlanacak.

    Uzmanlar bu çalışmaların sonuç vermesi halinde tıpta bir devrim olacağını belirtiyor.

    Kök hücre tedavisine alternatif olarak gösterilen yöntem üzerindeki araştırmalar, TÜBİTAK tarafından destekleniyor.

    trt


  5. bende iki kez kırılma oldu ikincisi tek taraflı kırılmıştı degiştirme oldu rahatladım sizinki daha farklı sanırım bu durumda çok agrı oluyor egzersiz yapabilmek şöyle dursun kıpırdayamıyordum bile doktorunuzu en iyi siz tanırsını ben doktoruma çok güvenirdim söylediklerini herzaman dinledim ve iyi sonuçlar aldım sizde bunu düşünün ona göre karar verin biliyorsunuz bu durumda olanların hiç biri birine benzemiyor bacagınızı açmanıza çok sevindim sakın çalışmaktan vaz geçmeyin yola devam saglıklar dilerim.[/right]

    Öncelikle çok teşekkür ederim, ara ara kendimi bırakıp pes etme noktasına gelsemde silkelenip yeniden azimle çalışıp yola devam etmeye bunun yanı sırada bu şekilde yaşama adepte olmaya çalışıyorum....

    İşin farklı yanı benim kırılan platinim değil platini sabitleyen vidalardan biri olması sanırım, bunun nasıl olduğunu halen aklım almış değil :) Ağrı çok kuvvetli olmamakla beraber oluyor ama buna rağmen aldırmayı ya da değiştirmeyi düşünmüyorum, dr.um öyle uygn buldu ve bende aynen sizin gibi dr.uma güveniyorum :)

    Sizede sağlık ve huzurlu bir yaşam dilerim ;)


  6. Vidalar konusunda bir fikrim yok alınırmı alınmazmı ama dediğin gibi ara ara benimde ağrılarım oluyo doktorlarım bana ameliyattan 5 sene sonra aldıra bilirsin demişti 12 yıl oldu bir aksilik bişey olmadığı müddetce aldırmayı düşünmüyorum. Bacağımı yatarak yana doğru açıyorum demişsin bunu bende yapıyorum ama hareket geldiğinden değil irademle kalça hareketinle açılıyo bacak eğer bu bir gelişme olsaydı otururkende açabilmem lazım .Ama tabi sende farklımıdır bilemiyom inş bir gelişmedir.

    Aslı'cım vidaları aldırmayı bende düşünmüyorum, ara ara ağrı olsada öyle dayanılmaz bir şekilde değil çok şükür... Bacağımdaki açmaya sıra gelirse azda olsa benim açımdan umut verici bir olay çünkü bu hareketi sol bacağımda yapabiliyorum ama sağda olmuyor, dediğin gibi kalçadan ve sıradan olası bir hareket olsaydı sağ bacaktada olurdu... ki zaten paralel ve wolkıra kalktığımdada sol bacağımla daha rahat adımlayabiliyorum sağ bacağımı çekmekte ve kaldırmakta daha çok zorlanıyorum, ayrıca refleks testlerindede sol bacaktaki reflksler daha kuvvetli ve maalesef aradaki fark gözle görülür şekilde belli sağ bacağımda sola nazaran zayıflama daha fazla ve daha cansız duruyor...

    Ben umutluyum sol bacağımı yeniden geri kazanacağıma bu umudumuda kaybetmek istemiyorum inşallah :)


  7. Elif hanım mrb, sorunuzu geç farkettim kusura bakmayın...

    Evet bendeki takılı olan platinlerde titanyum ve asla bişey olmaz diye biliyorduk. Ancak henüz nasıl ve ne şekilde kırıldığı konusunda dr.da bizimde bi fikrimiz yok...

    Rutin hastane kontrolü esnasında çekildiğim filmler neticesinde platinleri sabitleyen vidalardan birinin kırık olduğu tespit edildi, önce ameliyat olmam gerektiği konusun da karar alındı daha sonra ameliyatımı gerçekleştiren dr.a başvurduğumda kırılan vidanın riskli bi bölgede olduğunu eğer yeniden bi ameliyat daha olursam bunu benim için olumsuz yönde etkiler bırakacağını söyle...

    Bu şekilde kalmasında bi sakınca olmadığını zaten o şekilde bir kaynama olduğu söylenildi...

    Şuan yaklaşık 1,5 yıldır kırık bir vida ile yola devam ediyorum, şimdiye kadar arasıra sırtımda oluşan ağrılar dışında bi sorun yaşamadım...

    Bu konuda sormak istediğiniz başka sorular olursa yanıtlayabilirim...


  8. Merhaba, öncelikle çok geçmiş olsun Allah şifanızı versin :)

    Şuan içinde bulunduğunuz durum uzun süreli bir tedavi süreci ve bunun yanısıra sizin azim, sabır , istek ve büyük bir inançla mücadele vermenizi gerektiren uzun bir yola girdiğinizin bir göstergesi ve başlangıcıdır..

    Omurilik yaralanmalarında geri dönüşümlerin mümkün olduğu gibi olmamasıda büyük olasılık, bu sizin omuriliğinizdeki sinirlerin aldığı hasarın boyutuna göre değişir...

    Ancak söylediğiniz süre ilk 2 ayın içindesiniz ki bu dönem sizin kaybettiğiniz yetilerinizi geri kazanmanız için gerekli olan en önemli süreç bu nedenle evde kendinize yaptığınız egzersizlerden ziyade tam teşekküllü bir fizik tedavi hastanesine yatış yapıp zaman kaybetmeden tedavinize başlamanızı tafsiye ederim... (fizik tedavi merkezleriyle ilgili konular sitemizde mevcut ayrıca sormak isterseniz yardımcı olabaliriz )

    Bacaklarınızda zayıflama olmadığını söylemişsiniz şuan için öyle ama kendinizi bıraktığınız anda kaslarınızda kendini bırakacaktır buna elinizden geldikçe izin vermeyin...

    Unutmayın önünüzdeki ilk 6 ay ve bunun akabindeki 2 yıl sizin için çok önemli bu dönemi iyi değerlendirin....


  9. Beyaz duvar

    Merhabalar sevgili okurlar. Bugün sizlere küçük bir hikaye anlatmak ve üç yıl önce bu hikayeyi benimle paylaşan Sevgili Cenk'e teşekkür etmek istiyorum.

    “İkisi de ağır hasta iki adam, bir hastane odasında beraberdiler. Hastaların birine her gün bir saat yatağında oturma izni verilmişti. Yatağı, odanın yegâne penceresinin yanındaydı. Diğer hastanın ise devamlı yatar durumda kalması gerekiyordu. Arkadaş oldular ve günlerini sohbet ederek geçirmeye başladılar.

    Pencere yanındaki adam hergün, oturduğu bir saat boyunca, oturması bile yasak olan diğer adama pencereden gördüklerini anlatırdı. Oturamayan adam, artık, hayatına renk ve güzellik veren o tek saat için yaşamaya devam eder olmuştu.

    Pencere, küçük bir gölü de içeren şahane bir parka bakıyordu. Ördek ve kuğular gölde yüzüp oynuyor, küçük çocuklar ise oyuncak sandallarını yüzdürüyorlardı. Genç çiftler, birbirlerine sarılmış, rengârenk çiçeklerin arasında dolaşıyorlardı. Pencere yanındaki adam bunları en küçük detaylarına kadar anlatırken, diğer adam gözlerini yumup işittiklerini hayal ederdi. Günler, haftalar böyle geçiverdiler. Bir sabah, nöbetçi hemşire odaya girdiğinde pencere yanındaki adamın ölmüş olduğunu farketti. Gece uykusunda, huzur içinde, son nefesini vermişti.

    Naaşın odadan çıkarılmasının ardından, diğer hasta pencere yanındaki yatağa geçip geçemeyeceğini sordu. Hemşire memnuniyetle onu diğer yatağa geçirdi ve yanından ayrıldı. Adam, ağrılar içinde, güçlükle tek dirseğinin üzerinde doğrularak ilk sefer dış dünyayı görmek için pencereye kadar yükselip dışarıya baktı ve bembeyaz bir duvarla karşılaştı. Hemşireyi çağırdı ve ölen arkadaşının neden pencerenin dışında şahane bir dünyayı tarif ettiğini sordu. Onu, bunu yapmaya ne zorlamıştı? Hemşire, ölen adamın kör olduğunu, değil manzara beyaz duvarı bile göremediğini, bunu ancak hem kendisine hem de arkadaşına cesaret ve yaşama arzusu vermek için yapmış olabileceğini söyledi.”

    Aslında mutluluğumuzu, sahip olduklarımız ya da olmadıklarımız değil, hayata bakışımız belirliyor. İnsanın baktığı herşeyde bir güzellik bulabilmesi, kötüyü değil iyiyi görmeye çalışması mutluluğa atılan ilk adım. İkinci adım ise paylaşmak. Büyüklerimizin de söylediği gibi, “paylaşılan acı yarıya iner, paylaşılan mutluluk ikiye katlanır”.

    Şimdi gelin biraz da biz engelliler için sağlanan bazı kolaylıklardan söz edelim.Örneğin yeni açılan sinemaların hemen hepsinde tekerlekli sandalye ile film izleyebileceğimiz alan mevcut. Alış-veriş merkezlerinin çoğunda tekerlekli sandalye bulunduruluyor. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi toplu taşıma hizmetlerinden yararlanamayan engelliler için, detaylarını bir başka yazımda vereceğim, “Engelliler için Taksi” hizmeti sunuyor.

    Lütfen sizler de karşılaştığınız kolaylıkları bana yazın. Yalnızca olumsuzlukları değil, yaşadığımız olumlulukları da paylaşalım ve bu olumlulukların artmasına katkıda bulunalım.

    Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...

    Ayşegül DOMANİÇ

    <H1></H1> adomanic@hurrriyet.com.tr


  10. Hasta-Gönüllü Ağı nedir

    KASDER Hasta-Gönüllü Ağı, kas hastalarının insan haklarına sahip, onurlu, sağlıklı ve insanca bir yaşam sürebilmeleri için, Türkiye Kas Hastalıkları Derneği’nin ülke çapında yürüteceği faaliyetlerde, duygu ve dayanışma içinde olacağı bir gönüllü ağı oluşturmak amacıyla kurulmuştur.

    Hasta-Gönüllü Ağı, KASDER’in hasta odaklı faaliyetlerinde her ilden ya da ülkeden iletişim içerisinde bulunacağı en az birer kontak kişiyi belirlemek ve bu kontak kişi üzerinden sağlanacak değer katıcı ilişkileri bir ağ üzerinde buluşturmak esasına dayanır.

    Hasta-Gönüllü Ağı, ülkemizde ya da lokal olarak herhangi bir yörede, yürütülebilecek her türlü alan çalışması, etkinlik, proje, planlama ve organizasyonda, hasta ve üyelerimiz ile onların iletişim içerisinde oldukları yakın çevresiyle, daha etkin ve hızlı bir iletişim sağlamayı amaç edinir.

    Hasta-Gönüllü Ağı, kentinden, sokağından, evinden dışarı çıkamayan, yok sayılmış, adına “hasta” denilerek unutulmuş, dışlanmış ve farkında olunmayan bireylerin görünmeyen enerjisini ortaya çıkararak bu enerjiyi bir sinerjiye dönüştürmeyi hedefler.

    Hasta-Gönüllü Ağı, bazıları soluk borularına göğsünden takılan bir cihazla hayatı soluyabilen, bazıları yalnızca kaşlarıyla konuşup bakışlarıyla anlaşan; bazıları yalnızca ellerini kullanabilen, iki parmağıyla kitaplar yazan, gözbebeklerinin hareketiyle yaşayan insanların, dünyanın neresinde olursa olsun, en küçük enerjisini dahi alıp hayata katmak felsefesine dayanır.

    Hasta-Gönüllü Ağı kimlerden oluşur

    Hasta-Gönüllü Ağı, Türkiye’deki her ilden en az bir kişi olmak üzere yalnızca hastalardan, hasta yakınlarından ve gönüllülerden oluşur. Ağa dahil olmak isteyen kişiler, standart Hasta-Gönüllü Ağı Bilgi Formu’nu doldurarak hangi konularda ağa değer katmak istediklerini belirtir ve kişisel özlük bilgilerini ağın veri tabanıyla paylaşırlar. Talep olması durumunda başka ülkelerden de ağa gönüllü katılımı kabul edilir.

    Başvuran kişi, gönüllülük esasına bağlı olarak kişisel irade, bilgi, beceri ve kapasitesine göre ağın pasif ya da aktif üyesi olmaya aday olur. Ağa kabul edilen kişi, yeni bir üye olarak ağda yayınlanır.

    Hasta Gönüllü Ağı’nın görev ve işlevleri

    • Bulunduğu kentteki diğer kas hastalarıyla iletişime geçerek, onların onaylarını almak suretiyle iletişim bilgilerini ağ üzerinden merkezi veri tabanına aktarmak.
    • Kendisi ve bulunduğu ildeki hastalarımızın eğitim, sağlık, hukuk vb. sorunlarını dernek merkezi veri tabanına ağ üzerinden iletmek.
    • Dernek tarafından iletilecek kas hastalıkları ve faaliyetleriyle ilgili haber, bildiri, duyuru ve etkinlikleri yakın çevresi ile paylaşmak.
    • Bulunduğu ilde kas hastalığıyla ilgili farkındalık yaratacak her türlü etkinlik, çalışma ve eylemlerle ilgili görüş ve önerilerini hasta-gönüllü ağı üzerinden dernekle paylaşmak.
    • Kendi ilinde, kas hastalıklarıyla ilgili faaliyetlerde derneğe ve hastalarımıza destek olma potansiyeli taşıyan, önemli kişi ve kurumlarla diyaloga geçmek, bunların iletişim bilgilerini merkezi veri tabanımızla paylaşmak.
    • Lokal olarak hastalarımızın bulunduğu ilde yapılacak hasta odaklı faaliyetlerde dernekle işbirliği yapmak.
    • Ülke düzeyinde yapılacak merkezi proje ve etkinliklerde, ülke çapında oluşturulacak iletişim ağının bir parçası olarak sinerji yaratmak.
    Gönüllü Ağı Projesi’ne katılmak için lütfen hasta.gonullu.agi@kasder.org.tr adresine elektronik posta gönderiniz.
    Hasta-Gönüllü Ağı faaliyetleri
    Kurulduğu günden bugüne 28 ile genişleyen Hasta-Gönüllü Ağı, bir yandan büyüme ve genişleme faaliyetini sürdürürken, öte yandan da gündelik hayatın önüne koyduğu görevleri yerine getirmektedir.
    Bugüne kadar ağın gerçekleştirmiş olduğu faaliyetler şunlardır;
    1. KASDER hasta ve üye bilgi sisteminin yönetimini üstlenmiştir.
    2. İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümünden bir yüksek lisans öğrencisinin yürüttüğü bir tezini desteklemeye karar vermiştir. Bu amaçla yürütülen “Tekerlekli Sandalye Kullanıcılarına Yönelik Banyo Sağlık Gereçleri İşlevsellik Analizi” adlı anketinin başarılı bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunarak önemli bir işi başarmıştır.

    http://www.kasder.or...izigizem-tosun/

    1. Muş’un Malazgirt ilçesindeki kas hastamız ve ağımızın üyesi Ulaş Yağan’ın yıllardır çözülemeyen ve eğitiminin aksamasına neden olan yol sorununun çözülmesini sağlayarak, eğitimini sürdürmesine olanak yaratmak.

    http://www.kasder.or...-da%E2%80%A6-2/

    1. Bir beyaz eşya firmasının kullanım kolaylığı içeren yeni beyaz eşya ürünler tasarımına ilişkin araştırma-geliştirme projesine anket desteği sağlamak.

    http://www.kasder.or...az-esya-anketi/

    1. TRT1 +13 Gençlik Programına katılım.

    http://www.kasder.or...programindaydi/

    1. İstanbul ilindeki yerel yönetimlerin iletişim bilgilerinin derlenmesi.
    2. İstanbul’daki bazı üniversitelerin iletişim bilgilerinin derlenmesi
    3. Kas Hastalarıyla El Ele Daha Güzel Bir Yaşam İçin Sunay Akın Etkinlikleri projesinin Radyo yayınları planlama işini üstlenmek

    KASDER Hasta-Gönüllü Ağımız önümüzdeki süreçte de, ülke çapında yürütülebilecek her türlü alan çalışması, etkinlik, planlama, organizasyon ve projelerde hasta ve üyelerimiz ile onların iletişim içerisinde oldukları yakın çevresiyle daha etkin ve hızlı haberleşmemizi sağlanmaya devam edecektir


  11. Ereğli Demir ve Çelik Fabrikalarının (ERDEMİR) boş olan 75 engelli kadrosuna işçi alacağını açıklaması, engelli vatandaşlara büyük bir sevinç yaşattı...

    ZONGULDAK (CİHAN) - Ereğli Demir ve Çelik Fabrikalarının (ERDEMİR) boş olan 75 engelli kadrosuna işçi alacağını açıklaması, engelli vatandaşlara büyük bir sevinç yaşattı. Ereğli Fiziksel Engelliler Derneği Başkanı İsmail Şentürk, yaptığı açıklama ile Erdemir yönetimine teşekkür etti.

    Ereğli Demir ve Çelik Fabrikalarından yapılan açıklama ile işe alınacak engelli sayısının 75 olduğunun belirtilmesinin ardından iş bekleyen engellilere bu haber büyük umut oldu. Endüstri Meslek Lisesi, elektrik, elektronik, bilgisayar, metal,
    motor
    , döküm, makine, tesviye bölümleri ile Yüksek Okul mezunlarından 30 yaşını geçmemiş engellileri işe alacak olan
    kuruluş
    , konu ile ilgili çalışmalarına başladı.

    Konuyla ilgili olarak bir açıklama yapan Ereğli Fiziksel engelliler Derneği Başkanı İsmail Şentürk, bu haber ile büyük bir mutluluk yaşadıklarını söyledi. Şentürk açıklamasında "Erdemir'in boş olan 75 engelli kadrosu için Endüstri Meslek Lisesi, elektrik, elektronik, bilgisayar, metal, motor, döküm, makine, tesviye bölümleri ile Yüksek Okul mezunlarından 30 yaşını geçmemiş engellileri işe alacağını açıklamasını Ereğli'de yaşayan engelliler olarak sevinçle öğrenmiş bulunmaktayız. Erdemir'in almış olduğu bu kararın Ereğli'ye sırtını döndü diyenlere iyi bir cevap olacağı kanaatindeyiz.

    Kuruluşundan bugüne her zaman engellilerin yanında olan ve çalışmalarımıza
    destek
    veren Erdemir'e bu vesileyle bir kere daha teşekkür ediyoruz. Son olarak Erdemir' den engelli alımında önceliği bölgemizde yaşayan engelli gençlerimize tanımasını istiyoruz. Bu derneğimiz ve bölgemizde yaşayan tüm engelli ailelerinin ortak arzusudur." dedi.


  12. 2587.jpg

    Torba Yasa'da bankacıların öyle bir talebi oldu ki engelliler açısından oldukça acı bir tablo ortaya koydu

    Görme engelli milletvekili Lokman Ayva, Torba Yasa'daki düzenlemenin bankaların talebi olduğunu belirterek “Engellileri şubede görmek istemiyorlar” dedi

    Görme engelli milletvekili AK Parti'li Lokman Ayva, Torba Kanun'a ‘çalıştırılması zorunlu olan özürlülerin başka işverene ait işyerlerinde veya kurulacak ortak şirketlerde çalıştırılmasına' dair düzenleme konulmasına karşı çıktı. Ayva, halen komisyonda olan düzenlemenin özürlüleribankaşubesi içinde görmek istemeyen bankaların talebi olduğunu öne sürdü. Düzenlemenin özürlüleri işyerlerinden uzaklaştırma anlamına geleceğini anlatan Ayva, “Bankalar ‘özürlü bankada görünmesin, ayrıca bir şirketten parasını öderiz, evinde otursun' diyor. Bunu kabullenemeyiz. Özürlü çalıştırmanın zorunlu tutulmasında amaç, özürlüleri topluma karıştırmak. Ama bankalar, bankanın içinde özürlü görünmesin diye yasal düzenleme istedi. Sonuna kadar karşı çıkacağız” dedi. Ayva komisyonda maddenin kabul edilmesi halinde, Genel Kurul'da konuşma yapacağını söyledi. Ayva, bankaların toplam 110 bin personeli olduğunu, yasal zorunluluk olan yüzde 3'lük orana göre 3.300 özürlü çalıştırması gerektiğini kaydetti.

    CEZA ÖDEMEYE RAZILAR

    Sadece bir bankanın özürlü çalıştırmamak için geçen yıl 9.6 milyon lira ceza ödemeye razı olduğunu söyleyen Ayva, “Bankalar Birliği'ni ziyaret ettik. Bankamatiklerin görmeyenlerin kullanımına uygun hale getirilmesine ‘tamam' diyorlar. İş personel olarak almaya gelince,'Ama bu istihdamı görüşmeyelim' diye açıkça söylediler. Yüzümüze karşı sergilenen bu olumsuz tavır da bizim çok canımızı yaktı” dedi. • YAKUP BULUT ANKARA

    DÜZENLEME NE DİYOR?

    Komisyon'da görüşülen Torba Kanun'un 63. maddesindeki düzenleme şöyle: “İşin niteliği veya teminde güçlük nedeniyle işyerlerinde özürlü çalıştırma konusunda güçlük yaşayan işverenler; başka işverene ait işletmelerde, ortak işletmelerde veya özürlü çalıştırmak amacıyla kurulan işletmelerde ilk defa işe alınan özürlülerin ücretlerini karşılayarak özürlü çalıştırma zorunluluğunu yerine getirebilir.”

    http://www.samanyoluhaber.com/h_480036_torba-yasada-bankacilarin-oyle-bir-talebi-oldu-ki.html


  13. Ben, seni; adını bilmeden sevdim. Ve, “var”lığınla gülüşünü...

    Ben seni, yaşını bilmeden, gözünü-kaşını bilmeden sevdim...

    Ve, “yar”lığa süzülüşünü.

    ......

    Ben seni, sesini duymadan sevdim...

    Ve duymadan nefesini.

    Ben seni adını bilmeden sevdim...

    Ama; sevdim!..

    Üşüyüşünü sevdim...

    Üşüyüşünü sevdim onüçüncü ayın ilk günü;

    “Gel, ısıt” deyişini!..

    Bekleyişini sevdim beşinci mevsimin gün bitimlerinde, bilerek gelmeyeceğimi...

    Akşam alacalarının gönlüne yürüyüşünü sevdim...

    Ve, kıpırtısız, karanlığa gömülüşünü sevdim.

    Bir de;

    “Gel, ışıt” deyişini!..

    Ben seni, adını bilmeden sevdim.

    İhtiyacım... Cevabım...

    İsimler koydum sana; bahar yelim, çiçek tarlam... Gökkuşağım, ışığım... Kuşkanadım, pembe rüyam, çiy tanem...

    Seni, adını bilmeden sevince öğrendim; seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...

    ...Sevdim işte!

    Ben, seni; yaşını bilmeden sevdim... Yani bilmeden sevdim deden yaşında mıyım, torununla akran mı!

    Ben seni, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.

    Ben seni, sesini duymadan sevdim.

    Ve hatta öğrenmeye korkarken, bilmeye kıyamazken seni...

    ...seni sevdim.

    Seni sevdim.

    İçime salıncaklar kurdum gönlümün ipleriyle...

    Oturdun, sallayamadım; dokunurum diye korkumdan!

    Dolaştın boynuma bir sarmaşık gibi; okşayamadım.Kaynakwh webhatti.com:

    ...Koklayamadım!

    Dalgalarını taramamış olan parmaklarım yabancı saçlarına...

    Ve hâlâ bilmiyorum, gözlerin ne renk?.. Hangi yıldızlar mahpus içinde?

    Ben seni, sesini duymadan sevdim...

    Ve duymadan nefesini.

    Ben seni adını bilmeden sevdim...

    Ama; sevdim!..

    Üşüyüşünü sevdim...

    Üşüyüşünü sevdim onüçüncü ayın ilk günü;

    “Gel, ısıt” deyişini!..

    Bekleyişini sevdim beşinci mevsimin gün bitimlerinde, bilerek gelmeyeceğimi...Kaynakwh webhatti.com:

    Akşam alacalarının gönlüne yürüyüşünü sevdim...

    Ve, kıpırtısız, karanlığa gömülüşünü sevdim.

    Bir de;

    “Gel, ışıt” deyişini!..

    Ben seni, adını bilmeden sevdim.

    İhtiyacım... Cevabım...

    İsimler koydum sana; bahar yelim, çiçek tarlam... Gökkuşağım, ışığım... Kuşkanadım, pembe rüyam, çiy tanem...

    Seni, adını bilmeden sevince öğrendim; seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...

    ...Sevdim işte!

    Ben, seni; yaşını bilmeden sevdim... Yani bilmeden sevdim deden yaşında mıyım, torununla akran mı!

    Ben seni, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.

    Ben seni, sesini duymadan sevdim.

    Ve hatta öğrenmeye korkarken, bilmeye kıyamazken seni...

    ...seni sevdim.

    Seni sevdim.

    İçime salıncaklar kurdum gönlümün ipleriyle...

    Oturdun, sallayamadım; dokunurum diye korkumdan!

    Dolaştın boynuma bir sarmaşık gibi; okşayamadım.

    ...Koklayamadım!

    Dalgalarını taramamış olan parmaklarım yabancı saçlarına...

    Ve hâlâ bilmiyorum, gözlerin ne renk?.. Hangi yıldızlar mahpus içinde?

    ----Adını Bilmeden Sevdim----

    Ben, seni; adını bilmeden sevdim. Ve, “var”lığınla gülüşünü...

    Ben seni, yaşını bilmeden, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.

    Ve, “yar”lığa süzülüşünü.

    Ben seni, sesini duymadan sevdim...

    Ve duymadan nefesini.

    Ben seni adını bilmeden sevdim...

    Ama; sevdim!..

    Üşüyüşünü sevdim...

    Üşüyüşünü sevdim onüçüncü ayın ilk günü;

    “Gel, ısıt” deyişini!..

    Bekleyişini sevdim beşinci mevsimin gün bitimlerinde, bilerek gelmeyeceğimi...

    Akşam alacalarının gönlüne yürüyüşünü sevdim...

    Ve, kıpırtısız, karanlığa gömülüşünü sevdim.

    Bir de;

    “Gel, ışıt” deyişini!..

    Ben seni, adını bilmeden sevdim.

    İhtiyacım... Cevabım...

    İsimler koydum sana; bahar yelim, çiçek tarlam... Gökkuşağım, ışığım... Kuşkanadım, pembe rüyam, çiy tanem...

    Seni, adını bilmeden sevince öğrendim; seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...

    ...Sevdim işte!

    Ben, seni; yaşını bilmeden sevdim... Yani bilmeden sevdim deden yaşında mıyım, torununla akran mı!

    Ben seni, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.

    Ben seni, sesini duymadan sevdim.

    Ve hatta öğrenmeye korkarken, bilmeye kıyamazken seni...

    ...seni sevdim.

    Seni sevdim.

    İçime salıncaklar kurdum gönlümün ipleriyle...

    Oturdun, sallayamadım; dokunurum diye korkumdan!

    Dolaştın boynuma bir sarmaşık gibi; okşayamadım.

    ...Koklayamadım!

    Dalgalarını taramamış olan parmaklarım yabancı saçlarına...

    Ve hâlâ bilmiyorum, gözlerin ne renk?.. Hangi yıldızlar mahpus içinde?

    Ve ben sana hâlâ seni sevdiğimi söyleyemedim!..

    Ama ben seni; adını bilmeden, yaşını bilmeden... Yüzünü bilmeden, sesini bilmeden...

    ...seni bilmeden sevdim.

    Seni, “bilmeden” sevdim!

    Senin olmadığın ve benim olmadığım bir sokaktaki köşebaşında çarpıştı duygularımız!

    Döküldü içindekiler ve döküldü içimdekiler...

    Sen yoktun orda ve ben de yoktum;

    Ama sevda vardı!

    Ve, ben; seni adını bilmeden sevdim

    Alıntıdır......

    69565_167457916624124_100000797494498_286761_2562082_n.jpg


  14. Bunu okuyunca aklıma şu geldi...Anaokul çocuklarına denirya hepiniz birincisiniz..Bu mu?.. unutmak mı? ..önemsememek mi?..Bu işler ile uğraşanlar adına üzüldüm...

    çok doğru Şaban çocuk kandırır gibi...:(

    Ben bu yarışma için günlerce emek harcayıp kendilerini kanıtlama adına emek harcayıp sonrada bu emekleri hiçe sayılan arkadaşlarım adına çok üzüldüm gerçekten...:((