yarali kalp

Üye
  • İçerik sayısı

    1.293
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    6

yarali kalp kullanıcısının paylaşımları

  1. Umut Her Yerde

    Umudumuz olmasa yaşayamamız çok güçleşir ki umut her zaman var olmalı bence... Umut adına yazılmış çok anlamlı bir şiirdi... Paylaşım için teşekkürler canım...
  2. Türkçe'ye Giren Yabancı Kelimeler

    Bilgi dağarcığımıza yeni bilgiler eklememize yardımcı olacak bu paylaşımın için teşekkürler....
  3. CEMRE Yüreğindeki Güzel Şiirleri

    Bende bu başlığı daha önce farketmemişim Ama gördüğüm kadarıyla bu konuda çok yeteneklisin ve şiirlerin hepsi ayrı bir duygu yoğunluğunda yazılmış çok güzel olmuş Bu güzel şiirlerini bizlerle paylaştığın için teşekkürler Cemre...
  4. Bugün Seviyor, Yarın Vazgeçiyor!

    Unutma ! Bugün hayat veren su, yarın seni boğabilir... Kesinlikle yerinde ve çok doğru bir yaklaşım... Paylaşım için teşekkürler...
  5. Ösym'nin Yeni Sınav Yönetmeliği

    Yaşanılan son sınav sıkandalından sonra çok yerinde bir uygulama gibi gözüküyor, zira birkaç kişinin yaptığı hata bir sürü insanın hayatının dönüm noktası olan bu sınavlarda kötü yer alıyor , umarım bu uygulamalar bu tür sınavlarda güvenlik açısından yeterli olur... Paylaşım için teşekkürler...
  6. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ilk kez Dicle Üniversitesi (D.Ü) Tıp Fakültesi Hastanesinde gerçekleştirilen operasyonla Diyarbakır'da yaşayan doğuştan işitme engelli küçük Emre Can ve Başak'a "biyonik kulak" ameliyatı yapıldı. Doç. Dr. Ediz Yorgancılar, "Hastalarımız bir ay sonra duymaya başlayacak" diye konuştu. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ilk kez Dicle Üniversitesi (D.Ü) Tıp Fakültesi Hastanesinde gerçekleştirilen operasyonla Diyarbakır'da yaşayan doğuştan işitme engelli küçük Emre Can ve Başak'a "biyonik kulak" ameliyatı yapıldı. Hacettepe Üniversitesi KBB Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent Sennaroğlu öncülüğünde D.Ü KBB Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ediz Yorgancılar tarafından yapılan ameliyatla Emre Can Kaya (6) ve Başak Durusto (4) adlı hastalara "Kohlear İmplant (Biyonik kulak)" takıldı. Doç. Dr. Yorgancılar yaptığı açıklamada, bölgede yaygın olarak görülen akraba evlililerinin doğuştan veya sonradan işitme kaybı görülen vaka sayısı nda artışa neden olduğunu söyledi. İşitme kayıplarında erken tanının önemine dikkati çeken Doç. Dr. Yorgancılar, "İşitme kayıpları erken tanı ile tedavi edilmezlerse bu kişiler sağır ve dilsiz olarak özürlü grubuna dahil ediliyor. Bugüne kadar üniversite hastanesi olarak teknik imkansızlıklar nedeniyle bu operasyonu gerçekleştiremiyorduk. Bölgede ilk kez Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sennaroğlu'nun katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz cerrahi müdahale ile iki çocuğumuz artık duymaya ve dolayısıyla konuşmaya başlayacak" diye konuştu. Doç. Dr. Yorgancılar, ameliyatla iç kulağa yerleştirdikleri bir cihaz yardımı ile hastanın yeniden duymaya başladığını belirterek, doğuştan i şitme kaybı bulunan hastaların özel eğitim ile desteklendiği takdirde kayıp zamanlarının telafi edebileceğini kaydetti. Bu müdahale sayesinde Emre Can ve Başak Durusto'nun normal yaşantılarına dönebileceğini ifade eden Doç. Dr. Yorgancılar, şu bilgiyi verdi: "Hastalarımızda doğuştan işitme kaybı bulunuyor ve işitme cihazından yeterli fayda göremiyorlardı. İç kulak duyu hücreleri çalışmıyor, ancak beyine giden sinir hücreleri sağlam olduğundan yaptığımız tetkikler sonucu Kohlear İmplant uygulanmasına karar verdik. 2 saat süren cerrahi müdahale son derece başarılı geçti. Hastalarımız bir ay sonra duymaya başlayacak. İşitemediği ve dolayısıyla konuşma yetisinin oluşmadığı kayıp zamanları özel eğitim alarak telafi edebilecekler. Ameliyatın maliyeti 30 bin lira. Ameliyat masraflarını SGK karşılıyor. Daha önce ailelerin bu ameliyat için büyük şehirlere gitmesi gerekirken artık Diyarbakır'da bu ameliyatı yaptırabilecekler. Bu vakalarda en önemli konu erken tanı. 3-4 yaşına kadar bu çocukların tedavisi yapılmazsa ilerde bu cihaz takılsa bile hasta bir fayda göremeyebiliyor. Burada erken tanı konusunda hekimlere, bilinçli olmaları yönünden de ailelere büyük görev düşüyor." Emre Can Kaya'nın babası Mehmet Kaya, Emre'nin bir kulağında yüzde 90, diğerinde de yüzde 80 işitme kaybı bulunduğunu belirterek, daha önce tedavi amaçlı çeşitli girişimlerde bulunduklarını, ancak sonuç alamadıklarını söyledi. Üniversite hastanesinde "Kohlear İmplant" ameliyatı yapılacağını öğrendikten sonra umutlarının arttığını anlatan Kaya, "Ameliyat başarılı geçti. Oğlumun durumu gayet iyi görünüyor. Emre'nin duyacağını ve konuşacağını düşünmek bizi umutlandırıyor. Çok mutluyuz. Hocalarımıza teşekkür ediyorum" dedi. Türkiye Gazetesi
  7. Gerçekmiyiz Diye Soruyorum ?

    Hafif gülümseyerek " Günaydın Hayatım" de "Bende sana yine " Günaydın Dünyam" diyeyim... Çoookkkkkkkkkk güzel bir şiirdi.... Paylaşım için teşekkürler canım....
  8. 112 Acil Artık Adres Sormayacak

    Yerinde ve doğru bir uygulama olmuş... Bilgi ve paylaşım için teşekkürler...
  9. Özlem ötesi

    Bitmeye yüz tutmuş sağanakların arifesinde Uzak ovaların ırmağında vurma beni Kesilmiş sol yanımı kapatırken Nemli çapakların tülü Gözlerim yanıyor çöl suretlerinde Çok güzel bir şiirdi paylaşım için teşekkürler....
  10. Engelli Aile Yardım Eli Bekliyor

    Dilerim en kısa zamanda zor durumda olan bu aileye yardım eli uzanır.... Allah yar ve yardımcıları olsun... Paylaşım için teşekkürler....
  11. Yapılan mücadelelerde önemli bir yol alındı.. Körlüğün ileri gelen en önemli nedenlerinden biri olan ve yaşlı hastalığı olarak bilinen "Sarı Nokta" ile yapılan mücadelede önemli mesafelerin alındığı bildirildi. Türk Oftalmoloji Derneğinin düzenlediği 44. Ulusal Oftalmoloji Kongresi, Antalya'nın Konyaaltı ilçesine bağlı Beldibi'nde bulunan Rixos Sungate Otel'de başladı. Kongre Sekreteri Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Başmak, gazetecilere yaptığı açıklamada, yaşa bağlı görme noktası hastalığı olan sarı noktanın, 10 yıl öncesine kadar tedavisinin olmadığını belirterek, "İnsanlar bu hastalığa yakalandığı zaman (sende yaşlanmaya bağlı bu hastalık var, yapacak bir şey yok) deniliyordu. Şimdi gelişen ilaç teknolojisi ve ameliyat teknikleri ile bu insanların kendilerine yetecek kadar görmeleri sağlanıyor" diye konuştu. Sarı noktanın yaş ilerledikçe görülme oranının arttığına işaret eden Başmak, şu bilgileri verdi: "Sarı noktanın görülme oranı 60 yaşından sonra artıyor. Kişi çok yaşarsa görülme oranı yüzde 100'e kadar çıkıyor. 70- 80 yaşındaki insanlar bu hastalık nedeniyle görme yeteneğini kaybediyor. Bu insanlar kendileri ve etrafındakiler için büyük sıkıntıydı. Eskiden kader olarak algılanan hastalık şimdi tedavi edilebiliyor." AÇIK RENKLİ İNSANLARDA DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR Hastalığın görülmesinde ırksal faktörlerin de bulunduğunu bildiren Hikmet Başmak, "Bazı hastalıklar bazı ırklarda daha fazla görülüyor. Açık renklilerde bu hastalık daha çok görülüyor. Zencilerde daha az görülüyor. Kuzey ırkında daha fazla görülüyor, pigment hücreleriyle ilgili bu" dedi. YUMURTANIN SARISI, HAVUÇ Sarı noktanın yaşa bağlı geliştiğini ancak bazı hazırlayıcı faktörlerin de bulunduğunu anlatan Başmak, şunları söyledi: "Kadınlar ve erkeklerde hemen hemen eşit oranda gözlenen bu hastalığın en önemli risk faktörü ilerleyen yaştır. Bunun yanında dengeli vitamin ve mineral desteğinden yoksunluk, yoğun sigara kullanımı, obezite, diyabet, hipertansiyon, yüksek kan kolesterol düzeyi ve güneş ışığına uzun süreli maruz kalma ile de hastalığın görülme riski artmaktadır. Dengesiz beslenme, sigara içimi bu hastalığı tetikliyor. Vitamin desteği bu hastalarda hastalığın ilerlemesini engelliyor. Erken yaşta sarı nokta hastalığına yakılanmamak için yeşil sebzeler, meyveler tüketilmeli, doğal ve dengeli beslenme tercih edilmeli. Balık, ıspanak, brokoli, lahana gibi yeşil sebze ve her renkten meyve tüketilmeli. Sadece et değil tahıl gibi yiyecekler de yenilmeli. Yumurta sarısı, havuç mutlaka tüketilmeli. Akdeniz mutfağı ağırlıklı beslenip, beslenme rejimine dikkat edenlerde hastalığın görülme sıklığı ve ilerleme süreci daha yavaştır." GÜNLÜK GÖZ KONTROLÜ Hastalığın erken teşhisinin önemini vurgulayan Hikmet Başmak, şunları kaydetti: "Her gün kalktığınızda bir gözünüzü kapatıp kontrol edin. (Benim gözüm dün kapandı diye gelen hastalar var). Ama biz bakıyoruz ki 3-4 yıldır tek göz görmüyor, insanlar farkında değil. Bir gözünüzü kapatın, çizgili resimlere bakın, bakılan yerde boşluk görme, baktığı yeri odaklamayıp çevreyi görme önemli belirtilerdir."
  12. Hikaye, 1967 yılında, İstanbul’un eski semtlerinden birinde başlayan ve günümüze kadar sürecek olan bir zamanı dilimini içerir. Hikayenin odağında Akarsu ailesi vardır. Anılan zaman içinde bu ailenin dağılması, aile bireylerinin bu dağılmadan aldıkları etkiler ve her birinin bu etkiler altında şekillenen hayat hikayeleri sergilenir. Denizci olan Ali Akarsu’nun, Hollandalı Carolin’le olan aşkı, karısı Cemile Akarsu tarafından öğrenilince, yaşanan büyük sıkıntılar ve bu durumun yarattığı olumsuz koşullar, Cemile, Ali ve çocukları üzerinde, hayatlarının geri kalanını şekillendirecek kalıcı etkiler bırakır. Hayatla ve birbirleriyle olan mücadeleleri, bir çok travmanın izlerini taşıyarak, sürer. Ali ve Cemile’nin üniversiteye gitmekte olan büyük kızı Berrin, liseye gitmekte olan küçük kızı Aylin, Aylin’le aynı liseye gitmekte olan oğlu Mete, bu travmayı kendi hayatları içinde hissederler ve kendi hayat hikayeleri de bu etki altında gelişir. Ailenin en küçük bireyi olan 6 yaşındaki Osman, bütün bu sürecin içinde olan, etkilenen, gözleyen bir kişi konumundadır. Küçük olduğu için, korunan kollanan, olayların dışında tutulmaya gayret edilen bir durumdadır. Ama bu sebeple, aslında, olayların bütününü görebilen, gözleyebilen ve diğer aile bireylerine oranla, yaşananlara en bütüncül yorumu yapabilecek verilere sahip olarak gelişen biridir. Bu özelliğiyle Osman, 1967’den günümüze uzanan hikayenin, odağında olan kişidir. Ve hikayenin bütünü, aslında Osman’ın hikayesidir. Osman’ın bu niteliği, hikayenin gelişimi içinde derinde olgunlaşacak ve ancak günümüz aşamasına gelindiğinde kendini net bir şekilde açığa vuracaktır. Ali’nin annesi Hasefe Hanım, hikayedeki en yaşlı kişidir. Dobra, mert, görmüş geçirmiş bir kadındır. Oğlu’nun yanlış yaptığına inandığı için, gelini Cemile’nin tarafını tutacak kadar açık sözlü ve yüreklidir. Diğer oğlu Kemal ve gelini Neriman, çıkarcı, rüzgara göre davranan kişiler olarak, Hasefe Hanım’ın gözünde değer taşımazlar. 1967’den başlayarak, sürecin siyasal-toplumsal olayları, değişim ve dönüşümleri, hikayenin gelişimindeki toplumsal zemini oluşturacağı için, önemlidir. Yukarda kısaca değinilen kişiliklerin hayat hikayeleri, ilişkileri ve çatışmaları, bu toplumsal zemin üzerinde gelişecektir. Böyle bir süreç, bu ilişkiler çerçevesinde ele alındığında, nostalji duygusu yaratacak ögelerin önem kazanması da kaçınılmaz olmakta. “Orhan Boran ve Yuki”, “Fenerbahçe gazozu”, dönemin şarkıları, reklamları, filmler, artistler… “Öyle Bir Geçer Zaman Ki…”, hikayesinde yer alan kişilikleri, olayları, bu nostalji duygusunun atmosferi içinde sergilemeyi ve en sonunda da, seyirciyi de bu atmosfere dahil edebilmeyi amaçlar. Oyunuclar: Erkan Petekkaya, Ayça Bingöl, Meral Çetinkaya, Yıldız Çağrı Atiksoy Dailymotion - Erkin Koray. Öyle Bir Geçer Zaman Ki. video.klip - Müzik Kanalı
  13. Sen Bize Yağmur Ol Ey Resul!...

    Sen Bize Yağmur Ol Ey Resul!. Bize Yağmur Ol Ki; Nicedir Kuraklıktan Çatlamış Kalplerimizi Senin Gözlerinin Serinliğiyle Islatalım Alnımıza Yağ Ki Ey Sevgili! Sesimizi Geri Çağıralım Sözümüzü Hatırlayalım Esselatu vesselamu aleyke ya HabibAllah! Seninle hatırlıyorum sözümü Melekler selamımı ulaştırırken benim gözümde yaş gönlümde hüzün bağrımda taş var Efendim Gözümün yaşını durdurmak için kapanıyor gözlerim Gözlerimi kapatıyorum Sen yokken kuyulara düşüyor düşlerim Sensiz hesapların hepsi yarım kalıyor. Sensiz defterlerin hepsi açık duruyor. Hata etmişim şimdiye dek varlığını hesaplamışım hep; çok geç anlıyorum. Yokluğun ne hesaba gelmezmiş; kıvranıyorum yanıyorum ağlıyorum Düşlere sığınıyorumTekrar gözerimi kapatıyorumSeni düşlerimde arıyorumSonra yastık bineğim yorgan hicabım oluyor aniden Yeşil kubbenin karşısında duruyorumEsselatu vesselamu aleyke; diyorum sessizce. Bu kez melekler aracı olmuyor selamıma Duymuyorum belki ama yürekten hissediyorum Aleyküm selam ve rahmetullahdediğiniŞimdiye kadar hiç hissetmediğim kadar hissediyorum Allahın rahmetini iliklerim rahmet doluyor Gönül yaram kapanıyor Hasretim vuslat oluyor Vuslatım oluyorsun ey Nebi! Ruhum ruhuna kavuşuyor Bu sefer şefaatini umarak kapatıyorum gözlerimi Ravzanda buluyorum kendimiŞairin dediği gibi; Aşkın aldı benden beni Bana seni gerek seni Ben yanarım dün-i güni BANA SENİ GEREK SENİ Yalvarıyorum Rabbime beni şefaatine nail etsin diyeAlevler üşümez mi sevdiceğim sen yokken? Karanlık seni görmeyi özleyip de açmaz mı gözlerinin bandını bir gece yarısı? Işık bakışına değmeye can atmaz mı Ben de seni görmek için can atanlardanım Sultanım Gözlerimi açtığımda gördüklerim yüzümü kızartan cinsten Yüzümün karşında kızarmaması için kapatıyorum gözlerimi Dediğim gibi ; düşlerimde arıyorum seni! Bir kez daha kapatıyorum gözlerimi Evin ve minberin arasında buluyorum kendimi. Evimle minberim arasında cennet bahçelerinden bir bahçe vardır.Dediğin geliyor aklıma Cennette secdeye kapanıyorum adeta Duamda ne cenneti ne kevseri ne de cennet taamlarını istiyorum Cennet cennet dedikleri Birkaç köşkle birkaç huriİsteyene ver anları BANA SENİ GEREK SENİ Yeşil kubbenin altında sen yeşil halının üzerinde ben duruyorumsusmayı ar sayıp sustukça susuyorum Ruhumun bedenimden ayrıldığını hissediyorum Ve yine yüceler yücesi Allah(c.c;a dua ediyorum Seni örnek alıp senin yaptığın gibi cennetini selamlıyorum Minberimle evim arasında namaz kılan çıktıktan sonra VAllahi cennetteydimDese yemini yerine gelmiş olurDediğini anımsıyorum Efendim!. Gözlerimi açtım VAllahi cennetteydim Sen ey sevgilerin emanetçisi Dağların eteğinden pınarların taşması gibi Elimizde olanı dudaklarımıza taşı Ben sustum sen söyle sensizliğimizi alıntı
  14. Serdar Ortaç ( Aramızdaki )

    Yine Serdar Ortaç yine harika bir parça süper bir yorum Paylaşım için teşekkürler canım...
  15. Buralardan Giderim...

    Çok güzel bir video olmuş canım emeğine yüreğine sağlık
  16. Suskunluğuna İnat

    "Seni ana dilimde sevmek istedim Uzaktın, Anlamadığın dilimi duyamayacak kadar." Koşar adım geçtim sınırını Dikenli tellerini Mayın tarlalarını Karakollarını Bir yudum su gibi içtim Çocuğun memeye sarılışı gibi sarıldım yollarına İştahla... ____________ O kadar güzelsin ki Vurulmam kesin emir. / Esirinde olabilir -d- im ya / Git – me dedim sana Soluğumu kesmişti mavi bir akşam üstü, Ardında büyüyen gölgen Bir çelik gibi attığın adımlar Mavi ve keskin Yüreğime inip, kalkan Bir hançer batımı sol tarafıma /En deli sancıların sevdalısı oldum, Kıvranmam yılanları kıskandırır/ Sesimin çıkmadığı bu yüzden Senin duy -a- madığın.... Bir hançer batımısın, Çıkaramam Kan kaybımsın.... Bir kez daha yumuyor gözlerini İçimdeki tedirgin mülteci Yüreğinden vuruyor kendini senin sınırlarına Aşıyor barikatlarını Kapılarını kapama Bir hançer batımısın Sol göğsümün orta yerinde Çıkarsam Kan kaybımsın.... __________________ Benden bu kadar...
  17. Sussam Yalnızlık ,Konuşsam Ayrılık..

    Yıkılmış ve geç kalınmış viraneleriz şimdi ne senin gözlerinde harranın suya hasretler yangınları var nede benim gözlerimde şiir yaz dedin oysa kışlar yaşıyorum her mevsim acmak uzereyken papatyalar yeni karlar yağıyor üstüne üşüyorum evet hala üşüyor ellerim hüzün kapımızı çalalı beri bin günü aştı bin ömür bin soluk bin yıkılış yaşadım ömrümün arka sayfalarında altı çizilmiş satırlarımı okumaya başladım sığınışlarını susuşlarını ve haykırışlarını işittim mavi adadan korunaklı bir liman olamadım sana ve arkama bakmadan giderken haykırışlarını duymamak için kapattım yüreğimin kulaklarını şimdi bin ömür geçmiş ömrümden ben bir ruyadan uyanmak istercesine çırpınıyorum hani zaman ilacı olurdu herşeyin hani zamana bırakmalıydık atalar yine yanıldı bir günün sonunda binlerce tükenişle ölürken ben zaman zehrini içerken yudum yudum artık bitsin istiyorum ataların ilaç dedikleri yoksuzlugun bitsin bitmezlerin bilincinde diyorum yne yıkılmış ve geç kalınmış viranelerız şimdi ne senin gözlerinde harranın suya hasret yangınları var nede benim gözlerimde şiir şimdi kendini yok edişlerini dinliyorum susuyorum susuşlarımın öznesi sen oluyorsun hep şehrine gidiyorum yoklugun açıyor kapıları yıkılan şehirler arası bir otobüs terminalinde ayak izlerimiz duruyor halaa haklısın kokun sinmiş soguk duvarlarına şehrin herkezin gözünde seni arıyorum yoksun yoklugunu salıp gitmişsin gidişle bırakıldıığın bu kentte susuşlarına bile yandıgın soguk dağlarımın eşkiyası bağışlama dilemiyorum gel demiyorum sev demiyorum haykırışların yankılanıp boşlukta kaybolmadı bilesin sığındığın mavi adada yaktıgın ateşi göm yanaştırabilirsem gemilerimi tutucam ellerinden şimdi yanıyorum kanıyorum ve yıkılışların altında tekrar eziliyor bedenim geç kalınmış bir solukmu bir günün sonunda yoksa çağresizliklerimin son çırpınışlarımı bilmiyorum kayıp adresten yazıyorum son kez sussam yalnızlık konuşsam ayrılık dönsem yıkılış dönmesem yok oluş şimdi ben susuyorum yalnızlığa talip sende sus bana sus ki bir daha ölmeyeyim.__________________
  18. Sancı

    Çok güzel ve anlamlı bir şiirdi ... Paylaşım için teşekkürler...
  19. Bana Gözyaşı Borcun Var...

    Bana gözyaşı borcun var! Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter! Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun! Harika bir şiir paylaşım için teşekkürler...
  20. Düşlerime Kar Yağdı

    Ne umutlar beslemiştik oysa, Sözümüz vardı doğacak yarınlara, Fırtınalı bir ömrün kıyılarında, Saman alevinde savrulduk, Küle dönen bir aşkın masalında, Hiç bir şeyin tadı yok sensiz, Geceler boyu ağlarım sessiz, Sensiz,.. Bir düş görmüşüz birlikte, Sen benden habersiz, Ben sensiz...... Bu güzel şiiri bizlerle paylaştığın için teşekkürler canım ...
  21. Aşık Olmadan Önce

    tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak… evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin… sokağa fırlayacaksın… sokaklar da dar gelecek… tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi… ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü… kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin… birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan… “önemli olan sağlık.” “yaşamak güzel.” “boş ver, her şey unutulur. sen hiçbirini duymayacaksın… gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin… ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin… hep ondan bahsetmek isteyeceksin… “ölüme çare bulundu” ya da “yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp “ne dedin?” diye sormayacaksın… yalnız kalmak isteyeceksin… hem de kalabalıkların arasında kaybolmak… ikisi de yetmeyecek… geçmişi düşüneceksin… neredeyse dakika dakika… ama kötüleri atlayarak… onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin… gittiğin yerlere gitmek… bu sana hiç iyi gelmeyecek… ama bile bile yapacaksın… biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın… aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin… hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin… aksini iddia edenlerden nefret edeceksin… herkesi ona benzetip… kimseyi onun yerine koyamayacaksın… hiçbir şey oyalamayacak seni… ilaçlara sığınacaksın… birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan… sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren… bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin… uyumak zor, uyanmak kolay olacak… sabahı iple çekeceksin… bazen de “hiç güneş doğmasa” diyeceksin… ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler… ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin… belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin… nafile… düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek… rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin… her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin… telefonun çalmasını bekleyeceksin… aramayacağını bile bile… her çaldığında yüreğin ağzına gelecek… ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla… yüreğin burkulacak… canın yanacak… bir daha sevmemeye yemin edeceksin… hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden… onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın… defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret edeceksin… yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin… onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek… ama bir umut… onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu… bu umut seni gitmekten alıkoyacak… gel gitler içinde yaşayacaksın… buna yaşamak denirse… razi misin butun bunlara…? hazirmisin sonunda ölup ölup dirilmeye…? o halde asik olabilirsin… Alıntı...
  22. Azmin Adı Uğur Altınel

    Benim tanıyıp tanımaktanda onur ve büyük gurur duyduğum arkadaşım sevgili Uğur Altınelin başarılarla ve azimle dolu resimlerini sizlerle paylaşmak istedim Dilerim beğenirsiniz ve örnek niteliğinde bu resimler hepimize birşeyler katar diye düşünüyorum
  23. Çevrimiçi Kız İsteme

    Talipp: Slm… KızEvy: Slm… Hoş geldiniz.Talipp: MSN adresinizi oğlumdan aldım. KızEvy: Evet . Kızım söyledi. Bekliyorduk zaten Talipp: Sizin evde başka PC var mı? Hanımları da görüşmeye davet etsek KızEvy: Tabii ki. Bizim hanım online zaten. Kız da internet cafe de. Talipp: Ok… Kaynana34 konuşmaya katıldı Oğlananası konuşmaya katıldı Talipp: Hanımlar da geldi. Ben bizim oğlanı da davet ediyorum. ÇılgınDamat konuşmaya katıldı BirEvinBirkızı konuşmaya katıldı Oğlananası: Slm… KızEvy: Hoş geldiniz hanım efendi Kaynana34: Slm… Oğlananası: Hoş bulduk efendim ÇılgınDamat gönderiyor: CICEK.GIF Aktarımı başlatmak için burayı çift tıklayın Kabul et (Alt+C) Farklı kaydet…(Alt+F) Reddet (Alt+D) ÇılgınDamat gönderiyor: CIKOLATA.GIF Aktarımı başlatmak için burayı çift tıklayın Kabul et (Alt+C) Farklı kaydet…(Alt+F) Reddet (Alt+D) Kaynana34: Ay niye zahmet ettiniz? Teşekkürler. Talipp: Zahmet ne demek? Çam sakızı çoban armağanı. Kaynana34: Nasılsınız? İyi misiniz? Ben Hacer. Burcu nun annesiyim. Talipp: İyilik elhamdülillah. Sizleri sormalı. KızEvy: İyiyiz çok şükür. Kaynana34: Sizler Mersin denmişsiniz değil mi? Talipp: Evet efendim. Sizler de İstanbul dan Kaynana34: Evet efendim. Biz iki yıl önce gelmiştik Mersin e Çok güzel bir yer. Oğlananası: Güzeldir. Bekleriz bize de. KızEvy: İnşallah. Bu yaz güneyi düşünüyorduk zaten Oğlananası: Yaza kalmasın diyoruz. Beey ! Hadisene… Talipp: Efendim. Hanım haklı. Sebebi ziyaretimiz malum. KızEvy: Evet efendim. Malumumuzdur. Başımızın üstündedir. Hoş geldiniz. Talipp: Evlatlarımız net üzerinden tanışmış, kaynaşmışlar. Bize de vazifemizi yapmak düşüyor. Allah ın emri Peygamber in kavliyle Oğlumuz ÇılgınDamat a kızımız BirEvinBirKızı nı istiyoruz. KızEvy: Evet beyefendi. Sizin de belirttiğiniz gibi evlatlarımız anlaşmışlar. Eh o zaman bizlere de hayırlısını dilemek düşer. Oğlananası: Müsaitseniz eğer gelecek ay aile içinde bir nişan yapalım diyoruz. Kaynana34: Bekleriz efendim. Biz nişan için gerekli hazırlıkları yaparız. İstanbul da kalacak yeriniz yoksa biz ağırlayabiliriz. Oğlananası: Yok. Zahmet vermeyelim. Çok kalamayız zaten. Dayımın oğlu var. Bostancı da oturuyorlar. Kaynana34: Ayol ne zahmeti? Aşk olsun. Akraba olacağız sonuçta. Hem Bostancı çok uzak. Biz Avcılar dayız. Yollarda perişan olursunuz. Yerimiz müsait. Oğlananası: İnşallah diyelim o zaman. Kaynana34: İnşallah efendim. Kızım! Hadisene. BirEvinBirKızı: Tamam anneee! BirEvinBirKızı gönderiyor: KAHVE.GIF Aktarımı başlatmak için burayı çift tıklayın Kabul et (Alt+C) Farklı kaydet…(Alt+F) Reddet (Alt+D) ÇılgınDamat gönderiyor: SOZYUZUGU.GIF Aktarımı başlatmak için burayı çift tıklayın Kabul et (Alt+C) Farklı kaydet…(Alt+F) Reddet (Alt+D) Talipp: Biz müsaadenizi isteyelim artık. Tanıştığımıza memnun oldum. KızEvy: Biz de memnun olduk efendim. Şeref verdiniz. Talipp: O şeref bize ait. Hoşça kalın efendim. KızEvy: OK . Byeee! Talipp: Bye! Oğlananası: Bye.. Talipp konuşmadan ayrıldı Oğlananası konuşmadan ayrıldı Kaynana34: Bye BirEvinBirKızı: Bye Kaynana34 konuşmadan ayrıldı KızEvy konuşmadan ayrıldı ÇılgınDamat: Bye… Şişşt Burcu kız? Gitme bir yere yaw BirEvinBirKızı: Hepsi gitti mi? ÇılgınDamat: Gittiler gittiler.Nasılsın aşkım? Çok heyecanlandın mı? BirEvinBirKızı: Ay! Ölüyorum zannettim ÇılgınDamat: Bak çok korkuyordun. Oldu işte aşkım. Oldu
  24. Suçum Neydi Benim ?

    Neden mutlulukların kısa sürdüğünü .. Neden hayata tutunmaya çalışırken herşeye rağmen hayatın ona tamamen itmesini neden değer veren kişi hep nankörlük yaptığını neden sevenin hep üzüldüğünü sevilmediğini ANLATIR MISIN BANA HAYAT... Razıydım hemde herşeye.. ...Onsuzluğa bile razıydım.... Ama sen hep bir tokat attın bana.. Hemde en acımasızından... Bu sefer beynim yerinde değil bu sefer ben değilim bu sefer sarhoş olmak istercesine içmeden sarhoş olanlardanım. Son kez yaşamak isterken birşeyleri son kez kaçıyor benliğimden. Bu seferler gidiş gidiş mi kalış mı bilmiyorum. Neye sığınacağımı neye karar vereceğimi bilememizlik kudurtuyor beynimi.. Bir mezar başında neye ağladımı bilmeksizin.. Sadece içinde olmasını istemek deyim.. Nedenlerin çoğaldı cevap bulamadığın nedenlerle nereye kadar gidebilir ki bir insan.. Düz yolda yürüyen yolun ortasında bir yokuş bile yokken her fırsatta bir çembe taktı bu hayat bana.. Şimdi kalbimden sızan nedenlerin beynime sığmayan nedenler yaşatmıyor beni.. pES ettiriyor her defasında.. Bu gece yine korkarcasına girdim yatağıma Uyumaya çalışsam da uyuyamadım ne kullandığım uyku ilaçlarım ne sakinleştiricilerim.. hiç birşey işe yaramadı artık... Suçum neydi demeden alamıyorum kendimi.. Yıllar zaten neleri götürdü bnden.. Son bir kez mutluluk için vakit ararken - Vaktin kalmadı Senin dedi hayat bana... Şimdi ne kadar baksam da pencerem den ne kadar sahte gülüşler sunsam da etrafıma hiç birşeyim kalmadığını tükendiğimi bittiğimi anlatıyorum.. Çünkü son kez SUÇUM NEYDİ cevabını bulmak istiyorum.. Nedenlerimin bir kalp ağrısı gibi gezerken içimde.. beynimi yitiren düşünceler. Tek tek ölüme çağırıyor beni.. Oysa Yaşamak güzeldir.. Herşeye rağmen Herkese rağmenn .... Hoşcakal benİM benliğim hoşcakal gülüşlerim hoşcakal mutluluklarım.. hoşcakal doğrularım... SUÇUM : herşeye karşı yaşamaktı sanırım.. HOŞCAKALL.... Benliğim yitirdi gittikçe bir kurt gibi gezdi nedenlerim kalbimi beynimi yüreğimi hepsiini yemeye devam ederken engelleyememek öldürdü beni.. Mutsuzluğa yürümek ten korkarken.. hayat hep bir çembe taktı bana İşte benliğimin olmadığı zamanlarda nedenlerimin beni hiç boş bırakmadı.. Hadi ilk kez kırma beni be hayat.. ilk kez soruma cevap ver... SUÇUM NEYDİ BENİM ? Alıntı..