yarali kalp

Üye
  • İçerik sayısı

    1.293
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    6

yarali kalp kullanıcısının paylaşımları

  1. Serdar Ortaç ( Gülün Rengi )

    Çok güzel bir parçaydıı paylaşımın için teşekkkürler...
  2. Türk doktorlar kanser tedavisinde kullanılacak kök hücreden yapılan üç yeni aşı üretti. ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü'nden onay alan aşıların hayvanlar üzerinde denemeleri başarıyla sonuçlandı. Kolon, meme ve akciğer kanserinin tedavisinde kullanılabilecek aşı ilk etapta 20 gönüllü kanser hastası üzerinde uygulanacak. Türk doktorlar, ABD'li meslekaşlarıyla birlikte kanser tedavisinde kullanılacak üç aşı üretti. ABD Ulusal Sağlık Enstitüsünden onay alan aşı hayvanlar üzerinde yüzde yüz başarı sağladı. Aşılar tedaviye cevap vermeyen 20 gönüllü hasta üzerinde uygulanacak. Ankara Üniversitesi Rektörlüğünde düzenlenen basın toplantısında, tıp fakültesi bünyesindeki Kök Hücre Merkezine bağlı mükemmeliyet merkezi ve uygulama hastanesi kurulması çalışmalarıyla ilgili bilgiler verildi. Türkiye, yakın bir zamanda kanser, felç ve körlük gibi çaresiz bir çok hastalığın tedavisinde umut olarak gösterilen kök hücre çalışmalarının yürütüleceği bir mükemmeliyet merkezine kavuşacak.Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kök Hücre Enstitüsüne bağlı kurulması planlanan mükemmeliyet merkezinde, kanser aşısından, kök hücre nakliyle kornea tabakası ve omuriliğin onarılması şeklindeki alternatif tedavi yöntemleri geliştirilebilecek. Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Günhan Gürman, Türkiye'de bir ilk olacak merkezde, çaresiz olduğu düşünülen pek çok hastalık için umut olabilecek hücresel tedaviler, doku mühendisliği uygulamaları, kök hücre bankacılığı, gen tedavisi ve tümör aşısı uygulamaları ile bilimsel danışmanlık sağlanacağını bildirdi. KANSER AŞISI YOLDA Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Hakan Akbulut meme, akciğer ve kolon kanserinde başka bir tedavi şansı kalmamış hastalarda uygulanmak üzere kanser aşısı geliştirilmesi çalışması yürüttüklerini açıkladı. Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'ndan onay alınması halinde çalışmalara 2011'de başlanabileceğini belirten Akbulut, bu aşıyı ilk olarak başka şekilde tedavi şansı kalmamış 20 hastada deneyeceklerini bildirdi. AŞI KENDİNİ YENİLEYEN KANSERLİ HÜCRELERİ YOK EDECEK Diğer hastalıklarda kök hücre geliştirilmesi üzerinde durulurken kanserde, tedaviye rağmen tümörde yüzde 1 oranında bulunan, kendilerini yenileme yeteneğine sahip hücrelerin yok edilmesi üzerinde durduklarını anlatan Akbulut, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bugün kanserde tedavi şansı yüzde 50 oranında. Kanser hastasında çoğalma yeteneğine sahip, sınırsız sayıda hücre vardır. Bunlardan yüzde 99'unu tedaviyle yok edebiliyoruz, ancak yüzde 1'i bu tedaviye rağmen çoğalma yeteneğini kaybetmiyor. Yaptığımız çalışmada, meme, kolon ve akciğer kanserinde bu yeteneğe sahip hücreleri bulup bunları yok etmeyi amaçlıyoruz. Kanser aşısında hedef, bunları yok etmeye yönelik. Halen uygulanan kemoterapide istediğimiz her yere ulaşamayabiliyoruz. Bu aşıyla savunma sistemini harekete geçirip ulaşamadığımız yerlere de ulaşıp, bu yüzde 1'lik hücreleri de yok etmeyi hedefliyoruz.'' KÖK HÜCRE HANGİ HASTALIKLARA ÇARE OLACAK Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Emin Özmert ise gözdeki kornea tabakasının etkilenmesi halinde görme kaybı ortaya çıktığını, diğer gözden, bu da etkilenmişse akraba veya kadavradan alınan kök hücre nakliyle korneanın onarılabildiğini, böylece görme kaybının ortadan kalktığını belirtti. Ankara Üniversitesi Kalp Merkezi ve Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği'nden Prof. Dr. Rüçhan Akar da, kök hücre tedavisinin kalp-damar hastalıklarında hasar gören bölge ve damarların onarılmasında bir umut olarak görüldüğünü, ancak bu çalışmaların da henüz deneme aşamasında olduğunu bildirdi. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kök Hücre Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Murat Elçin, böbrek ve kalp gibi organlarda yetmezlik gelişmesi halinde başvurulacak kök hücre çalışmalarının daha başlangıç aşamasında olduğunu, ancak kıkırdak, deri ve kemik dokularıyla ilgili uzun zamandır başarılı çalışmalar yürütüldüğünü ifade etti.
  3. Seni Seviyordum[

    ÇOK SEVEREK DİNLEDİĞİM MUHTEŞEM BİR ŞİİR PAYLAŞIMIN İÇİN TEŞEKKÜRLER CANIM ...
  4. Kanserle İlgili Şok Gerçek Ortaya Çıktı.!!

    Bilgi ve paylaşım için teşekkürler Elvan abla...
  5. Sevgiye Dair

    Son zamanlarda gördüğüm en güzel ve bir o kadarda sürükleyici bir paylaşımdı Seyhan çokkkkkkkkkkk ama çok beğendim..... Emeğine yüreğine sağlık ...
  6. Eski Mısır papirüslerinde omurilik felci tedavi edilmesine gerek olmayacak kadar ağır bir hastalık olarak belirtiliyordu.En önemli ölüm nedeni de böbreklerin bozulmasıydı. Fakat tarih boyunca tıp alanında bu konudaki gelişmeler sayesinde günümüzde gelişmiş ülkelerde omurilik felçli hastalarda böbrek kaynaklı ölüm yok denecek kadar azdır. Ancak bu cümle maalesef ülkemiz için geçerli değildir. Bizim bu konuda yaptığımız bir çalışmada ülkemizde omurilik felçli hastalarda böbreklerin bozulma oranı yüzde 20 olarak bulunmuştur Bu oran üzüntü verecek şekilde yüksek bir orandır. Çünkü biraz önce de bahsettiğim gibi gelişmiş ülkelerde bu tip hastalarda etkin ürolojik takip sayesinde bu oranlar son derece düşüktür. Çalışmamızdaki bu yüksek oran ülkemizde omurilik felçli hastaların böbrek ve idrar yolları sorunlarının takibinde daha dikkatli olmamız gerektiğini göstermektedir. Bu hastalığın görülme sıklığı hakkında elimizdeki bilgileri size aktarmak istiyorum.Omurilik yaralanması erkeklerde, gençlerde ve bekarlarda daha sık görülür. Dernek Başkanı Sayın Şafak Karamehmetoğlu'nun 1995 yılında yaptığı çalışmada bu hastalığın sıklığı her 1 milyon kişi için İstanbul'da yılda ortalama 21 yeni vaka olarak belirlenlenmiştir. Ortalama yaş ise 33 olarak bulunmuştur. Görüldüğü gibi omurilik yaralanması genç yaş gurubunun hastalığıdır. Kaba bir hesaplamayla İstanbul'da 10 bin civarında böyle hasta bulunmaktadır. Omurilik yaralanmasında ortaya çıkan ürolojik tablo 2 dönemde incelenebilir: * Spinal şok dönemi * Şok sonrası dönem. Bu dönemlerde böbrek ve idrar yollarında ne gibi bozukluklar ortaya çıkar ve ne gibi tetkikler yapılmalı ve ne tip tedaviler uygulanmalıdır? Şimdi kısaca bunlardan bahsedeceğim. Omurilik yaralanmasının hemen ardından yaralanma seviyesinin altında felç ortaya çıkar.Bu dönemde hasta idrar yapamaz. Bu döneme spinal şok dönemi denilir. Bu dönemde en uygun tedavi yöntemi idrarın ince bir sondayla aralıklı olarak boşaltılmasıdır. Bu dönem genelde 15 gün ile 1 ay kadar sürmektedir. Ender olarak spinal şok dönemi 1 yıl kadar devam edebilir. Sondayla idrarın boşaltılması 4-5 saat arayla uygulanmalıdır. Bu aralarda istem dışı işemeler spinal şok döneminin sona erdiğini gösterir. Ancak işeme merkezinin altındaki omurilik yaralanmalarında (T12 ve L1 düzeyi ve altındaki) istem dışı işemeler hiç ortaya çıkmayabilir. Spinal şok sonrası dönemde hastalarda omurilikten sidik torbasına giden sinirler zedelendiği için çeşitli işeme bozuklukları ortaya çıkar. Bu işeme bozuklukları kabaca şöyle sıralanabilir; * Bazı hastalar hiç idrar yapamayabilirler * Bazıları idrar kaçırırlar * Bazıları da hem idrar yapamaz hem de idrar kaçırırlar. İşeme bozukluklarının tedavisinde temel amaç böbreklerin iyi çalışmasının sağlanması veya böbreklerin çalışması bozulmuş ise bunun düzeltilmesidir. İkinci amaç ise idrar kaçırması varsa bunun mümkünse ortadan kaldırılması ya da en düşük düzeylerde tutulabilmesidir. Çünkü bu konudaki deneyimlerimden biliyorum ki idrar kaçıran bir kişinin toplumsal ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi son derece zordur. Bana göre idrar kaçırmanın tedavi edilmesi bu hastaların yeniden hayata kazandırılmasında en önemli unsurlardan biridir. Böbreklerin çalışmasını bozan en önemli nedenler; * Uzun süreli kalıcı sonda kullanmaya bağlı sidik torbasının esnekliğinin kaybolması, * Sidik torbasının basınçlarının normalden çok yüksek olması ve bu nedenle idrarın sidik torbasından böbreklere kaçması olarak sayılabilir. İşte bu tehlike işaretlerini güzel ortaya koyabilmek için sidik torbasının basınçlarının ölçülmesi, esnekliğinin değerlendirilmesi, şeklinin değerlendirilmesi, böbreklere idrar kaçıp kaçmadığı ve idrar tutmayı sağlayan kasların (sfinkter) yeterli olup olmadığı, uygun çalışıp çalışmadığı iyi değerlendirilmelidir.Bu değerlendirmeye video ürodinami diyoruz. Spinal şok dönemi sonrasında her hastaya mutlaka yapılmalıdır. Yine bu hastaların hepsine böbreklerin iyi çalışıp çalışmadığını tespit etmek için mutlaka böbrek filmleri çekilmelidir. İdrarlarında tehlikeli mikropların bulunup bulunmadığını anlayabilmek için idrar kültürleri yaptırılmalıdır. Tüm bu tetkiklerden sonra hastalar bu konunun uzmanı bir doktor tarafından değerlendirilmeli ve hastanın böbrek ve sidik torbasının durumu bilimsel olarak ortaya konulmalıdır. Sidik torbasında böbrekleri bozacak derecede yüksek basınçlar söz konusu ise bu yüksek basınçlar öncelikle aralıklı sonda ve basınç düşürücü ilaçlarla düşürülmeye çalışılmalıdır. Yine deneyimlerime ve bu konudaki çalışmalarıma dayanarak size şunu rahatlıkla söyleyebilirim; bu hastaların büyük çoğunluğu bu tip ilaç ve sonda tedavisine iyi yanıt vermektedir. Bu ilk değerlendirmeden sonra böbrek ve sidik torbasının durumuna göre hekim hastayı hangi aralıklarla takip edeceğini söyleyecektir. Bu zaman aralığı bazı hastalarda 3 ay bazı hastalarda 6 ay bazı hastalarda 1 yıldır. Ancak burada üstüne basarak vurgulamak istediğim önemli nokta şudur; bu hastalar ömür boyu nöroürolojik takip altında olmalıdırlar yani böbrek ve sidik torbaları konunun uzmanı tarafından ömür boyu takip edilmelidir. Eğer ilaç ve sonda tedavisine rağmen böbreklerin bozulması ve idrar kaçırma engellenemez ise bu konuda uygulanan ameliyatlar da yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Bu konudaki bir çalışmamızda bozulan böbreklerin ve idrar kaçırmanın ameliyatla tedavisinden yüksek oranda iyi sonuçlar elde edilmiştir. Yine önemli bir konuyu belirtmek istiyorum; Böbreklerin bozulması durumunda ameliyatla tedavi kaçınılmazdır. Ancak yalnızca idrar kaçırma varsa ve böbrekler bozulmamışsa ameliyat ancak hastanın arzusuna bırakılmalıdır. Bu durumda ameliyat hasta idrar kaçırmaktan kurtulmayı şiddetle arzuluyorsa yapılmalıdır. Son olarak hayati önem taşıyan bir konudan bahsedeceğim. Bu hastaların uzun süreli kalıcı sonda kullanmaları, kötü cins idrar yolları iltihaplarının ve sidik torbasında ortaya çıkan taşların tedavi edilmemesi gibi nedenlerle sidik torbalarında kötü huylu tümörlerin ortaya çıkması omurilik yaralanması olmayan kişilere göre daha yüksek oranlarda görülmektedir. Bu tip tümörlerin erken ortaya çıkarılabilmesi için yine tekrar ediyorum konunun uzmanı tarafından ömür boyu takipleri ve bu takipler sırasında gerek görüldüğünde ışıklı özel aletlerle sidik torbalarının gözle incelenmesi (sistoskopi) şarttır. Sayın omurilik felçli hastamız; sizi omurilik felçli hastalarda görülen böbrek ve idrar yolları sorunları, bunların nasıl belirleneceği ve nasıl tedavi ve takip edileceği konularında bu konudaki deneyimlerim ve klasik bilgiler ışığında aydınlatmaya çalıştım. Umarım yararlı olmuşumdur. Kaynak: Prof. Dr. Bülent Çetinel Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
  7. Çaresiz Hastalıklara Kök Hücre Umudu

    Türkiye, yakın bir zamanda kanser, felç ve körlük gibi çaresiz bir çok hastalığın tedavisinde umut olarak gösterilen kök hücre çalışmalarının yürütüleceği bir mükemmeliyet merkezine kavuşacak. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kök Hücre Enstitüsüne bağlı kurulması planlanan mükemmeliyet merkezinde, kanser aşısından, kök hücre nakliyle kornea tabakası ve omuriliğin onarılması şeklindeki alternatif tedavi yöntemleri geliştirilebilecek. Ankara Üniversitesi Rektörlüğünde düzenlenen basın toplantısında, tıp fakültesi bünyesindeki Kök Hücre Merkezine bağlı mükemmeliyet merkezi ve uygulama hastanesi kurulması çalışmalarıyla ilgili bilgiler verildi. Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Günhan Gürman, Türkiye'de bir ilk olacak merkezde, çaresiz olduğu düşünülen pek çok hastalık için umut olabilecek hücresel tedaviler, doku mühendisliği uygulamaları, kök hücre bankacılığı, gen tedavisi ve tümör aşısı uygulamaları, üst düzey bilimsel veri üretimini sağlayacak yüksek teknolojili bilimsel araştırmalar yapılacağını, üniversite içinden ve dışından bilim insanlarına eğitim desteği ile bilimsel danışmanlık sağlanacağını bildirdi. 140 milyon TL'ye mal olması öngörülen merkez için arazi tahsisi sağlanması amacıyla Milli Emlak Genel Müdürlüğü'ne başvurduklarını kaydeden Gürman, projede yer alan farklı uzmanlık dallarından bilim insanlarının bugüne kadar çok başarılı çalışmalara imza attıklarını, merkezin kurulmasıyla bu başarıların daha da artacağını söyledi. Kök hücre çalışmalarının henüz deneme aşamasında olduğunu vurgulayan Gürman, bu çalışmaların bir çoğunun insanlar üzerinde denenmediğini, ancak insanlar üzerinde uygulanıp başarı elde edilenler de olduğunu kaydetti. -KANSER AŞISI YOLDA- Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Hakan Akbulut meme, akciğer ve kolon kanserinde başka bir tedavi şansı kalmamış hastalarda uygulanmak üzere kanser aşısı geliştirilmesi çalışması yürüttüklerini açıkladı. Projeyi ABD'deki başka bir merkezle birlikte yürüttüklerini belirten Akbulut, belirli bir grup insan üzerinde klinik araştırma yapmak üzere ABD'de gerekli onayın alındığını, Türkiye'de de Sağlık Bakanlığı'ndan onay alınması halinde çalışmalara 2011'de başlanabileceğini, bu aşıyı ilk olarak başka şekilde tedavi şansı kalmamış 20 meme kanserli hastada deneyeceklerini bildirdi. Diğer hastalıklarda kök hücre geliştirilmesi üzerinde durulurken kanserde, tedaviye rağmen tümörde yüzde 1 oranında bulunan, kendilerini yenileme yeteneğine sahip hücrelerin yok edilmesi üzerinde durduklarını anlatan Akbulut, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bugün kanserde tedavi şansı yüzde 50 oranında. Kanser hastasında çoğalma yeteneğine sahip, sınırsız sayıda hücre vardır. Bunlardan yüzde 99'unu tedaviyle yok edebiliyoruz, ancak yüzde 1'i bu tedaviye rağmen çoğalma yeteneğini kaybetmiyor. Yaptığımız çalışmada, meme, kolon ve akciğer kanserinde bu yeteneğe sahip hücreleri bulup bunları yok etmeyi amaçlıyoruz. Kanser aşısında hedef, bunları yok etmeye yönelik. Halen uygulanan kemoterapide istediğimiz her yere ulaşamayabiliyoruz. Bu aşıyla savunma sistemini harekete geçirip ulaşamadığımız yerlere de ulaşıp, bu yüzde 1'lik hücreleri de yok etmeyi hedefliyoruz.'' Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kök Hücre Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Murat Elçin de, böbrek ve kalp gibi organlarda yetmezlik gelişmesi halinde başvurulacak kök hücre çalışmalarının daha başlangıç aşamasında olduğunu, ancak kıkırdak, deri ve kemik dokularıyla ilgili uzun zamandır başarılı çalışmalar yürütüldüğünü ifade etti. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Emin Özmert ise gözdeki kornea tabakasının etkilenmesi halinde görme kaybı ortaya çıktığını, diğer gözden, bu da etkilenmişse akraba veya kadavradan alınan kök hücre nakliyle korneanın onarılabildiğini, böylece görme kaybının ortadan kalktığını belirtti. Özmert, kornea ile ilgili rutin klinik çalışması bulunduğunu, ancak diğer göz hastalıklarıyla ilgili çalışmaların adım adım ilerlediğini söyledi. Ankara Üniversitesi Kalp Merkezi ve Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği'nden Prof. Dr. Rüçhan Akar da, kök hücre tedavisinin kalp-damar hastalıklarında hasar gören bölge ve damarların onarılmasında bir umut olarak görüldüğünü, ancak bu çalışmaların da henüz deneme aşamasında olduğunu bildirdi. Zaman
  8. Çaresiz Hastalıklara Kök Hücre Umudu

    Hepimizin gündemi bu konu nasıl arka planda kalabilir ki
  9. ___Kas hastalıkları, vücudumuzun hareket etmesini sağlayan kaslarımızı doğrudan tutan hastalıklardır. Yani kas hücrelerinin kendileri hastalanmışlardır ve ortaya çıkan belirtiler yalnızca bu duruma bağlıdır. Kasın kendi hastalığına miyopati denir.Kas erimesi, vücudumuzu hareket ettiren kasların hacminde küçülmedir. Bu durum yalnızca kasın kendi hastalıkları nedeni ile ortaya çıkmaz. Kas ile ilişkisi olan sinirler, sinirlere emir veren omurilik ve beyin dokularının hastalıklarında da kaslar erir. Örneğin boyun fıtığında, fıtığın ilgilendirdiği kaslarda erime olabilir. Multiple skleroz adı ile bilinen beyin hastalığında da geç dönemde kaslar erir. Beyinde damar tıkanıklığı da sonuçta benzer bir görünüme neden olabilir. Eğer belli kaslar kullanılmazsa da kaslar eriyebilir. Veya polinöropati adı verilen sinir hastalıklarında el ve ayak kasları eriyebilir. Buna çok sayıda örnek eklemek mümkündür. Bu durumların hiçbiri kasların hasta olduğunu göstermez. Başka bir durum nedeni ile kasların etkilendiğini düşündürebilir.Aslında kas hastalıklarında kaslarda erime en önemli belirti değildir ve oldukça geç ortaya çıkar. Dolayısı ile kas hastalıkları ile ilgili disiplinlerin ilgilendiği asıl konu kas erimesi değil, kasların kendilerine ait hastalıklar nedeni ile kaslarda ortaya çıkan değişikliklerdir. Diğer hastalıklar kas hastalıklarının konusunun dışındadır KAS HASTALIKLARININ BELİRTİLERİ NELERDİR? Kaslarımız vücudumuzu hareket ettirmekle yükümlüdür. Bu nedenle kas hastalıklarında güçsüzlük olur ve başlıca hareketlerimiz etkilenir. Öncelikle gövdeye yakın kalça ve omuz çevresindekiler olmak üzere çok sayıda kas etkilenebilir. Örneğin merdiven/yokuş çıkma, koşma, yürüme, kolları kaldırma, başı yastıktan kaldırma, bazen gözkapaklarını açma, yutma, başı yastıktan kaldırma, soluk alma etkilenebilir. Bazı kas hastalıklarında ise miyotoni adı verilen, kasın gevşeme güçlüğü sözkonusudur. Bu durumda hasta ilk hareketlerde tutukluk yaşar, harekete devam ettikçe rahatlar. Bazen de yürüme, koşma gibi eylemler sırasında normalden çok daha şiddetli bir yorulma ve ağrı, hatta bazen tükenme yaşayabilir. Sinirlerle kasların birleştiği bölgedeki hastalıklardan myasthenia gravis, daha hafif olarak ise kasılma sırasında enerji sağlayan sistemlerin (glikojen yıkılması, mitokondri) hastalıkları tipik örneklerdir. Kasılma sırasında hücredeki yağların yakılmasında sorun var ise açlık, belirtileri çok artırır. Bazı nedenler ise çok yaygın kas yıkımına neden olarak idrar renginin çok koyu olmasına neden olabilir (miyoglobinüri). KAS HASTALIKLARINDA TIBBİ TEDAVİ MÜMKÜN MÜDÜR? Edinsel kas hastalıklarının (polimiyozit, dermatomiyozit, myasthenia gravis, vs.) hemen tümünde hastalığı ilaçla tedavi etmek mümkündür. Bu amaçla kullanılan çok sayıda ilaç vardır. Yan etkileri de olan bu ilaçlar mutlaka doktor denetiminde kullanılmalıdır. Bu tedaviler ile hastalık vücuttan yok edilemez ama büyük ölçüde bastırılabilir ve hasta yıllarca hiç hastalık belirtisi olamksızın yaşayabilir. Burada ana amaç, hastalığın alevlenmesini önlemektedir.Kalıtımsal kas hastalıklarının büyük bölümünde bugün için bilinen bir ilaç tedavisi yoktur. Ancak, bu konuda çok sayıda çalışma yürütülmektedir. Yürütülen bu çalışmalar ilaç tedavileri, gen tedavileri ve hücre (miyoblast transferi, kök hücre, vs.) tedavileri ve protein artırıcı tedavileri içermektedir.Kalıtımsal miyopatilerden bazılarında ise bugün bile ilaç tedavisi mümkündür. Örneğin Pompe hastalığında eksik olan asit alfa glukozidaz enzimi damar yolu ile hastaya verilebilmekte ve belli oranda iyileşme sağlayabilmektedir. Bu tedavinin yakın yıllarda bulunmuş olması ve bu yıl piyasaya çıkmış olması, hastaların yer aldığı dernekler - bilim dünyası - ilaç endüstrisi ortak çalışmasının en önemli ürünü olmuş ve diğer hastalıklarda da tedavi girişimlrinin başarısı için umut olmuştur. İne kasta karnitin eksikliği L-karnitin tedavisi, bazı lipd depo hastalıkları B2 vitamini (riboflavin), koenzim Q 10 (CoQ10) eksikliği ise CoQ!= uygulanması ile tedavi edilebilmekte ve hasta tama yakın düzelme gösterebilmektedir. Duchenne tipi kas distrofisinde ise, hastalığa çare olmamakla birlikte, kabul edilmiş tek tedavi, kortizon uygulamasıdır. KAS HASTALIKLARI LİSTESİ A-Edinsel Kas Hastalıklarıa.Kas-sinir kavşağı hastalıklarıi.Myasthenia gravisii.Lambert-Eaton miyastenik sendromuiii.Botulismusb.İltihabi kas hastalıklarıi.Polimiyozitii.Dermatomiyozitiii.İnklüzyon cisimciği miyozitiiv.Diğer miyozitlerc.Kas hastalığına yol açan bazı sistemik hastalıklari.Tiroid hastalıklarıii.Sürrenal hastalıklarıiii.Potasyumu ilgilendiren hastalıklariv.Diğerd.Kas hastalığına yol açan bazı ilaçlari.Kolesterol düşürücü ilaçlarii.Bazı aritmi ilaçlarıiii.Kolşisiniv.Klorokinv.D-Penisilaminvi.Diğer B-Kalıtımsal Kas Hastalıklarıa.Kas distrofilerii.Kavşak tipi kas distrofileriDMD, BMDOtozomal dominant kas distrofileri (LGMD1)Otozomal resesif kas distrofileri (LGMD2)ii.Özelliği olan distrofilerMiyotonik distrofi (DM)Fasiyoskapulohumeral distrofi (FSHD)Emery-Dreifuss distrofi (EDMD)Oküofaringeal distrofi (OPMD)Konjenital kas distrofileri (CMD)Distal miyopatilerb.Metabolik miyopatileri.Lipid depo hastalıkları (örn: Karnitin eksikliği)ii.Glikojen depo hastalıkları (örn: Pompe, McArdle hastalıkları)iii.Mitokondriyal hastalıklar (örn: Kearns-Sayre)c.Konjenital miyopatileri."Central-core" hastalığıii."Multi-mini-core" hastalığıiii."Nemalin" miyopatiiv.Miyotübüler miyopativ."Miyofibriller" miyopativi.Diğer
  10. Bayların :) Bayanları :) Mutlu :) Etme :) Sırları....!

    Aldatmıyanıda zor bu devirde canım yaaa
  11. Rakipsiz...

    Başarılarının devamını dilerim... Paylaşım için teşekkürler...
  12. Aramıza hoşgeldin Ramazan... Gerek bu konuyla ilgili gerekse diğer konu ve paylaşımlarınla aramızda yer almanı bekleriz..., Geçmiş olsun...
  13. Taa Yüreğim Cıız Eder Can...

    utanma kuzum yabancı yok biz bizeyiz
  14. Engelsiz Aslanlar'ın Rakibi Belli Oldu

    Başarılar diyorum... Paylaşım için teşekkürler...
  15. Ay Ekim Batıl Bir On Üçtü Babaanne

    Çok duygu yüklüydü canım teşekkürler paylaşım için...
  16. Her Nar Tanesi Bir İlaç!

    Soğuk havalarla birlikte kış hastalıklarının da görülme sıklığı arttı. Ani ısı değişiklikleri halsizlik, baş ağrısı ve yorgunluğa neden olurken; grip, soğuk algınlığı, bronşit gibi pek çok hastalık da yaygınlaştı. Sağlıklı kalmak içinse dengeli ve yeterli beslenmek altın kural olarak gösteriliyor. Dyt. Şefika Aydın Selçuk, “Doğru beslenerek gripten korunmanın yolları” hakkında bilgi verdi. Taze sebze ve meyve tüketin Hem kış hem de yaz aylarında düzenli bir beslenme programı için; et, süt, sebze, meyve ve tahıllardan oluşan besin gruplarının dengeli bir biçimde alınması gerekiyor. Özellikle taze sebze ve meyveler soğuk havalarda da sağlıklı kalmak isteyenlerin imdanına yetişiyor. Enfeksiyondan korunmak için bol bol balık, süt ve yumurta tüketin Yumurta, süt, balık, ıspanak, portakal, havuç, yeşilbiber, kayısı gibi sarı, turuncu ve yeşil sebze ve meyvelerde bulunan A vitamini güçlü bir antioksidandır. Bu besinlerin belirli ölçülerde tüketilmesi hastalıklardan korunmada önemli rol oynar. C vitamini kurtarıcıdır C vitamini vücuttan zararlı maddelerin atılmasını sağlar, savunma sistemini güçlendirir. Yeşilbiber, maydanoz, tere, roka, karnabahar, ıspanak, portakal, limon, mandalina, kuşburnu gibi besinler bol miktarda C vitamini içerir. C vitamini kaybını önlemek için salatalar da meyve suları gibi tüketilmeden hemen önce hazırlanmalıdır. E vitaminini fındık, ceviz ve bademden alabilirsiniz E vitaminin vücut çalışmasındaki en önemli görevi antioksidan özelliğidir. En zengin kaynakları; fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar, sıvı yağlar, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, tahin gibi besinlerdir. Balık, balık yağı, fındık ve cevizde bulunan omega-3 yağ asitleri güçlü bir antioksidandır ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Ayrıca zeytinyağı, fındık yağı gibi sıvı yağlarda bulunan omega-9 yağ asitleri de bağışıklık sistemini olumlu etkiler. Çinko eksikliği hastalık nedeni Vücuda yapılacak çinko desteği fiziksel, nörolojik ve psikolojik gelişmeyi iyileştirir, yaşamı tehdit eden enfeksiyonların sıklığını da azaltır. En iyi kaynakları; kırmızı et ve kabuklu deniz ürünleri ile karaciğer gibi hayvansal kaynaklı besinlerdir. Diğer kaynakları; fındık, ceviz, fıstık gibi kuruyemişler, süt, peynir ve kuru baklagiller olarak sayılabilir. Bırakın yoğurt ve kefir sizi korusun Florayı güçlendirerek gastrointestinal sistem enfeksiyonlarına karşı direnç oluştururlar. Antimikrobiyal aktiviteyi üst düzeyde tutarlar. İmmün fonksiyonlara(bağışıklığa) destek verirler. Antitümör özellik gösterirler. Prebiyotikler ise probiyotiklerin büyüme ve gelişmesini sağlayan, aktivitelerini artıran sindirilmeyen karbonhidrat bileşikleridir. Prebiyotikler ise başta anne sütü ve lifli gıdalarda (enginar, kereviz, pırasa, kuşkonmaz ve muz gibi ) bulunurlar. Yoğurt prebiyotiktir, yani probiyotiklerin üremesini artırır. Kefir probiyotiktir, yani kendisi yararlı mikroorganizmadır Kefir tümör oluşumunu engellemekte ya da var olanın ilerlemesini azaltmaktadır. Kefir içindeki mikroorganizmalar bol miktarda vitamin (K vit, B1 vitamini, pantotenik asit, niasin, folik asit B12, ve biyotin) sentezi yaparlar. Kefir mikroorganizmalarının ürettiği biyotin diğer B kompleks vitaminlerinin emilimini de artırır. Doğal şifa kaynağı bal Bal enerji veriminin dışında karasal iklime sahip ve gün içi ısı farkının fazla olduğu bölgelerde soğuğa ve soğuk algınlığına karşı, ağız, boğaz ve bronşlardaki rahatsızlıklarda ve enfeksiyonlarında doğal bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Bu özellikler balın antimikrobiyel etkisinin yanı sıra; baldaki fruktozun doku ve kasları yumuşatıcı ve gevşetici özelliğinden kaynaklanmaktadır. Balın yaraların ve enfeksiyonların iyileşmesini sağlamak için kullanımı önerilmiştir. Faydası kokusundan ağır basıyor Sarımsağın yapısında bol miktarda su, fruktoz içeren karbonhidratlar, kükürt bileşikleri, protein, lif ve serbest amino asitler bulunur. Sarımsak ayrıca yüksek miktarda saponin, fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta miktarda selenyum, A ve C vitaminleri ile az miktarda da kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleks vitaminlerini içerir. Sarımsağın bağışıklık sisteminin baskılanmasını önleyerek kansere karşı etkili bir silah olabileceği belirtilmektedir. Bir tutam maydanoz günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılar Maydanoz bir provitamin A (Beta karoten) kaynağıdır. Bu özelliği ile görme gücü, kılcal damar sisteminin, adrenal bezin ve tiroid bezinin fonksiyonları üzerinde etkilidir. Yapraklarında uçucu yağlar, flavonoidler, protein, klorofil ve glikozit, köklerinde ise uçucu yağ, şeker, müsilaj ve glikozit vardır. Yapraklar vitamin ( A,C,K ), demir, potasyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum yönünden zengindir. Her nar tanesi bir ilaç Nargiller familyasının örnek bitkisidir. Nar meyvesi ismini Latince’de ‘çok tohumlu’ anlamına gelen ‘pomegranate’den almıştır. Nar suyunda anthsiyaninler ve güçlü antioksidant flavonoidler nar suyunun rengini sağlarlar. Nar antioksidan ve anti-tümör etkisinden dolayı ilaç olarak da tanımlanabilir. Ara öğünlerde kayısı tüketin Kayısı, insan vücudunun günlük enerji ve protein gereksiniminin karşılanmasında çok az katkıda bulunmakla birlikte mineral maddelerden potasyum ve vitaminlerden ß-karotence çok zengindir. A vitaminin öncül maddesi olan ß-karoten vücudu ve organları saran epitel doku, göz sağlığı, kemik, diş gelişmesi ve endokrin bezlerinin çalışması için gereklidir. Bu görevlerinden başka A vitamini üreme ve büyümede, enfeksiyonlara karşı vücut direncinin artmasında önemli rol oynar. Diğer taraftan A vitamini normal vücut hücrelerinin kanserli hücreye dönüşmesinin başlıca sorumlusu olan aktif karsinojenlerden tekli oksijenin oluşmasını önlemekte veya oluştuktan sonra etkisiz hale getirmektedir. Ayrıca A vitamini organizmanın ve sağlıklı hücrelerin direncini artırarak kansere karşı koruyucu görevi yapmaktadır. En zengin meyve kivi Kivi dünyada yoğun olarak tüketilen 26 meyve içerisinde besin maddesi yönünden en zengin meyvedir. Kivi meyvesinin 100 gramında ortalama 100-400mg C vitamini bulunur. Ayrıca magnezyum içeriği bakımından da en zengin, yüksek potasyum miktarı ve düşük sodyum ile yine meyveler içerisinde ön sıralarda yer almaktadır. E vitamini, bakır, fosfor, B2 vitamini ve A vitamini bakımından da iyi bir içeriğe sahiptir. Kivi, karotenoidler (beta karoten, lutein ve ksantofil), fenolik bileşikler (flavanoidler ve antosiyaninler) ve antioksidant içerikleri yönünden de oldukça önemli meyvelerdendir. Bitki çayları soğuk havalarda doğru bir tercihtir Özellikle kuşburnu, ıhlamur, ahududu, böğürtlen bu dönemde antioksidanca zengin olanları olarak sıralanabilir. Limonla zenginleştirerek kendinize doğal bitki çayları karıştırabilirsiniz.
  17. "Şimdi yürüyebiliyor, kolumu ve elimi kullanabiliyorum. Çok şükür sağlığıma kavuştum." Beyin damarının tıkanması sonucu sağ yanı felç olan Cumali Toraman ozon tedavisi ile sağlığına kavuştu. Cumali Toraman, 3 ay önce beyin damarımın tıkanması sonucu felç geçirdi. Sağ kolu hareket ettiremeyen Toraman, yürüyemiyordu. Fizikon Fizik Tedavi Merkezi'nde kendisine ozon tedavisi uygulanan Toraman, "Şimdi yürüyebiliyor, kolumu ve elimi kullanabiliyorum. Çok şükür sağlığıma kavuştum, çok mutluyum." dedi. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Uzmanı Dr. Nagihan Yararoğlu, ozon tedavisinin oksijenin yüksek enerjili haliyle yapıldığını belirtti. Gökyüzünün mavi renginin kaynağı olan ozonun dünyada yaklaşık 100 yıldır tedavi amaçlı uygulandığını dile getiren Yararoğlu, "Ozon tedavisi pek çok hastalık tedavisinde tamamlayıcı olarak veya tek başına kullanılabilmektedir. Ozon hücreleri yeniler, kan dolaşımını arttırır, zararlı maddelerin vücuttan atılmasını sağlar, ağrıları giderir, bağışıklık sistemini güçlendirir, sağlık gençlik ve zindelik verir." dedi. Ozon tedavisinin bilinen hiçbir yan etkisinin olmadığını vurgulayan Yararoğlu, şu bilgileri verdi: "Ozon tedavisi şeker hastalığı, kalp hastalığı, astım bronşit, romatizma, kireçleme, bel ve boyun fıtığı, damar tıkanıklığı, cilt, karaciğer ve böbrek hastalığı ve birçok hastalıkta kullanılmaktadır. İnme (yarım felç) tedavisinde de çok iyi sonuçlar alınabilmektedir. İnme beyin damarlarının tıkanması veya kanaması sonucu vücudun karşı yarısında ortaya çıkan hareket ve his kaybıdır." İnmeli hastalarda beyin hücrelerinin öldüğünü bildiren Uzman Dr. Nagihan Yararoğlu, "Ozon, beynin kanlanmasını arttırarak felcin iyileşmesini sağlar. Özellikle yeni felç geçiren hastalarda ilk 6 ay ile 1 yıl içerisinde etkisi daha fazladır. Hastamız 48 yaşında Cumali Toraman'a ozon tedavisi uyguladık ve bize tekerlekli sandalyede gelen hasta şimdi yürüyebiliyor ve işlerini tek başına yapabiliyor." dedi. Cihan
  18. Suat Suna ( Yalan Değil )

    Çok güzel bir parçaydı teşekkürler....
  19. Taa Yüreğim Cıız Eder Can...

    oyyy oyyy utanırmıymış
  20. Taa Yüreğim Cıız Eder Can...

    oyyy oyyyy bizim şair iyiden iyi döktürüyor sevginiz daim mutluluğunuz sonsuz olsun Can ve Mavi... :wub:
  21. (SORU)TAK İçin Hangi Marka Sonda Kullanıyorsunuz ?

    Tarık herkes kullandığı ve memnun olduğu sondanın markasını söylüyordur emin ol tabi karar senin ama bu konuda ve medikalci konusunda seçim yaparken çok dikkatli olmanı tafsiye ederim sana hele o hastanedeyken şimdi etrafında anlaşma sağlamak için pervane olduklarına eminim bu konuda dediğim gibi her medikale güvenme derim ...
  22. (SORU)TAK İçin Hangi Marka Sonda Kullanıyorsunuz ?

    antibakteriyel derken sondanın özelliğimi bunu biraz daha acabilirmisin nasıl antibakteriyel ve bumu kayganlını mevcut ediyor.. biraz daha bilgilendirirmisin bizleri saol ... Hepimiz biliyoruz ki sonda yaparken birçok enfeksiyonada hoşgeldin diyoruz.... Bu nedenle sonda yaparken enfeksiyon riskini en aşağı indirmek içinde çok dikkatli olmamız gerekiyor ki zaten soluduğumuz hava bile mikrop içeriyor... İşte bu nedenle benim medikalcimin ve benle aynı medikalden yıllardır bu sondaları kullanan arkadaşlarımın görüşlerini aldıktan sonra bu sondayı kullanmaya başladım ( bir süre başka bir marka kullanmıştım ismini hatırlıyamadım) Medikalcim zaten Ankara 'da bu sondaların üretim ana bayisi ve söylendiği üzere antibakteriyel derken dışardan olası herhangi mikroba karşı bi nevi önlem alınmış diyelim...
  23. ABD'de kök hücreyle ilk tedavi denemesi ABD'nin Atlanta kentinde ilk kez resmen, insan embriyosundan kök hücreler kullanılarak klinik bir tedaviye başlandı. Dünyada ilk kez resmen, insan embriyosundan kök hücreler kullanılarak klinik bir tedaviye başlandı. Kök hücre araştırmaları, ABD'de çok tartışmalı bir konu. Amerika Birleşik Devletleri'nin Atlanta kentindeki bir hastanede doktorlar, deneme kapsamında kök hücrelerin, ağır omurilik rahatsızlığı olan bir kişinin tedavisinde kullanılacağını açıkladı. Denemeyi gerçekleştiren Geron Corporation adlı şirketin yetkilileri, bu tekniğin nihayetinde, felçli hastalarda sinir hücrelerinin yeniden canlanmasına yardımcı olabileceğine inanıyor. Kürtaj karşıtları ise insan embriyolarının kullanımını ve imhasını içerdiği için, tedavi tekniğine karşı çıkıyor. Amerikan hükümeti halen, kök hücre araştırmalarına federal bütçeden fon tahsis edilmesi için yasal bir mücadele veriyor. Ancak Atlanta'taki denemeye yönelik herhangi bir kısıtlama söz konusu değil çünkü deneme özel bir kuruluş tarafından gerçekleştiriliyor. İnternet Haber
  24. Yoğun bakım servislerinden yararlanabilecekler... , Yeşil kartlı hastalar, yakınında tedavi olabileceği veya uygun yoğun bakım hizmeti alabileceği kamu hastanesi olmaması durumunda, mevcut durumun sağlık kuruluşu ve 112 Komuta Kontrol Merkezi tarafından belgelendirilmesi kaydıyla, özel hastanelerin yoğun bakım servislerinden faydalanabilecek. ''Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Devlet Tarafından Karşılanması ve Yeşil Kart Uygulaması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'', Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelik değişikliği öncesinde sadece Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinden hizmet alabilen yeşil kartlı hastalar, yeni düzenlemeyle birlikte tedavi olabileceği veya uygun yoğun bakım hizmeti alabileceği kamu hastanesi olmaması durumunda, özel hastanelerin yoğun bakımlarından faydalanabilecek. Ağır travma, kopmuş uzuvların yerine dikilmesi ve yanık gibi acil durumlarda ise özel hastanelerin uzman hekimlerinden ve fiziki kapasitesinden doğrudan yararlanılabilecek. Buna göre, kamu sağlık kuruluşunda yaralı/hastaya acil müdahale yapılamaması durumunda hasta/yaralının uzuv kaybı veya bütün vücut fonksiyonlarını kaybetmesine neden olabilecek (reimplantasyon ihtiyacı, yanık, ağır travma gibi) hallerde ve yoğun bakım hizmetine ihtiyaç duyduğu halde bu hizmetin, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşunda karşılanamaması durumunda, yeşil kartlı yaralı/hasta, mevcut durumun sağlık kuruluşu ve 112 Komuta Kontrol Merkezi tarafından belgelendirilmesi kaydıyla, bu hizmetin sunulduğu özel sağlık kuruluşuna sevk edilecek. Sevk işlemi, Sağlık Bakanlığına ait sağlık kuruluşunca, hasta nakli ise 112 Acil Yardım Sistemiyle yapılacak. Özel sağlık kuruluşlarınca verilen sağlık hizmetlerinin ücretlendirmesi ise bahsedilen prosedür çerçevesinde Sağlık Uygulama Tebliği hükümlerine göre belirlenecek. Özel sağlık kuruluşunca düzenlenen tedavi faturaları, hastanın sevk edildiği bakanlığa ait sağlık kuruluşuna gönderilecek. Bakanlık sağlık kuruluşu da yeşil kartlı yaralı/hastanın tedavi giderlerini özel sağlık kuruluşunun banka hesap numarasına aktaracak. -DİŞ DOLGUSU VE KANAL TEDAVİSİ GERİ ÖDEME KAPSAMINA ALINDI- Aynı Yönetmelikte yapılan bir başta değişikle de yeşil kartlı hastaların diş çekimi ve diş protezi hizmetiyle sınırlı tutulan ağız diş sağlığı hizmetinin kapsamı genişletildi. Buna göre, dolgu ve kanal tedavisi gibi dişi kurtarıcı işlemler de geri ödeme kapsamına alındı. AA
  25. İşte Emeklilerin Zamlı Maaşları

    İşte emeklilerin zamlı maaşları Memur maaşlarına yapılan zammın ardından bir müjdeli haber de emeklilere geliyor.. Erdoğan, bugün emekliye yapılacak zam oranını açıklayacak.. Hükümetin memur maaşlarına gelecek yıl için yüzde 4+4 zam yapmasının ardından müjdeli bir haber de 2 milyon 123 bin Bağ-Kur emeklisi ile 5 milyon 385 bin SSK emeklisine geliyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, dünkü toplantıda zam oranlarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından bugün açıklanacağını söyledi. Zaman'ın edindiği bilgiye göre Sosyal Güvenlik Kurumu, emekli maaşına ilişkin birkaç alternatifli çalışma yaptı. Çalışma neticesinde emekli maaşlarına 70 ile 100 TL arasında zam yapılması kararlaştırıldı. Bu zam, yüzdelik zammı da kapsayacak. Buna göre düşük maaşlılar için zam oranı yüzde 15'in üzerine çıktı. Yüksek maaşlılarda ise bu oran yüzde 4 civarında olacak. Zam sonrasında en düşük SSK emeklisinin maaşı 780 lira civarında olacak. Bağ-Kur'dan aylık alan en düşük esnaf emekli maaşı da 650 liraya kadar çıkacak. kaynak