yarali kalp

Üye
  • İçerik sayısı

    1.293
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    6

yarali kalp kullanıcısının paylaşımları

  1. Dost Olalım Gönlümüzde....

    Olmasa da olur dediğimiz insanlarla doludur hayatımız; tanıştığımız, selamlaştığımız; klasik cümlelerle iletişim kurduğumuz, cevaplarını merak etmediğimiz sorular sorduğumuz... İyi insan olmadıkları için mi uzak dururuz onlardan? Hayır, hiç sanmıyorum. Gönülde biter her şey; akla yararlı gelse de samimi bir ilişki, gönlün hayır dediğine ısınmak mümkün olmaz. İster dünyanın en yakışıklısı, ister en güzeli olsun; ister en zengini, ister en komiği; ne yapsa nafile; yüreğine ulaşamaz. Başkası için özel olan, senin gözünde dünyanın en sıradan insanıdır... Gönlümüzdür hükümdar; kime ne paye vereceğini o belirler. Kimine "dost", "yar", kimine "tanıdık", "arkadaş" deyip, çıkar işin içinden... Özünde iyi olduğuna inansam da insanların, herkesi sevemem onun yüzünden... Hem, kalabalıktan da hoşlanmaz zaten; sevginin, sevdiklerinin hakkini vermek ister. Sonuçta, sevmek büyük bir sorumluluktur; emek vermek gerekir, ilgilenmek... Sevdiğim her insanin hayatına bir anlam katmalıyım; Zorlu ve vazgeçilmez bir serüven olmalı; dost dediğim insanlarla aynı zaman dilimini paylaşmak! Hani, bilirsiniz işte! Dostlar vardır çiçek gibi; koklar koklamaz alır götürür bütün yüklerinizi... Evsizseniz ya da odun kömür bulamıyorsanız yakmaya; uzun olur kış geceleri... Dostlar vardır soba gibi; yüreğindeki ateşle ısıtır ellerinizi... Dostlar vardır; fırtınada sığınak, güneşte gölge olur; yanarken buz gibi su dökmez üstünüze; aksine, harlandırır ateşi; bilir ki, yanmayanı hiçbir şey söndüremez. Dostlar vardır, yıldız gibi; hava kapalıyken bile, kapkara bulutların bekçisidir gökyüzünde... Dostlar vardır, arada bir uğrayıp alt üst eder hayatınızı; dili zehir zemberek, bakışları keskindir. Dostlar vardır gül gibi; sarılırken yaralanmayı göze almanız gerekir. Hani, kiminin yoluna halı sersen kar etmez; dostlar vardır, minder de kâfi gelir; sen olursan fark etmez. Dostlar vardır; bir türlü çözülmez dili, muhabbeti çekilmez; dostlar vardır, efkârının sebebi bir bardak demli çaydır. Dostlar vardır, omzu her derde devadır. Dostlar vardır, iyi bir öğretmen gibi, nasıl sorulacağını öğretir. Dostlar vardır, dağ gibi vakur; toprak kadar bereketli, mert... Dostlar vardır; ney gibi hüzünlü, saz gibi asi; şiir kadar büyük... Dostlar vardır türkü gibi; her zaman söylenmeseler de her daim içinde taşır sevdasını; yangınını bulaştırır bir gönülden diğerine... Dostlar vardır baki; tanıştığın gün doğar, yittiği gün ölürsün! Zamana ve darbelere; yollara ve hasretlere dirençli... Dostlar vardır; yüreğine kök salmış bir çınardır; hiçbir şey deviremez; gönülden gönüle kurulmuştur köprüler; ne yaşansa atılamaz! Dostlarımız vardır bizlere benzerler biraz... Dostluklar vardır, erken dolar vadesi; dostluklar vardır, devam eder ahirette! İşte böyle dostlardır; her şeye lanet ettiğin günlerde bile, hayatını güzel kılan... Gönül, her yerde onları arar. Ve bulduğunda haber gönderir bize; Bir sıcaklık yayılır yüreğimize; bunda bir iş var deriz, takılırız peşine... Dost olalım gönlümüzle! SELAM DOST YÜREKLERE SELAM CAN DOSTLARA SELAM DOST GÖNÜLLERE SELAM DOST KALABİLENLERE.. alinti __________________
  2. Evlatlık....

    Evlatlık Evleneli oniki yıl olmuştu. Çocuk sahibi olamamıştık. Tedavi için gittiğimiz doktorların hemen hepsi aşağı yukarı aynı şeyleri söylemişlerdi. Bu gerçekleri duymak eşim için de benim için de her seferinde yıkım oluyordu. “Çocuk sahibi olabilmeniz imkansız görünüyor” Bu kelimelerin her tekrarlanışı umudumuzu iyice yitirmemize neden olmuştu. -Neden evlatlık edinmiyoruz? dedim eşime -Sahipsiz onca çocuk varken… Belki de Tanrı onlardan birine sahip çıkmamızı istiyor. Ve belki de bu yüzden bir bebek sahibi olmamızı dilemiyor. Yetimhanede bebeklerin bulunduğu bölüme girer girmez, ilk onu gördüm. Ayaklarını havaya dikmiş, elleri ile onlara ulaşmaya çalışıyordu. Harukulade bir bebekti ve ben ondan gözlerimi alamıyordum. -Bu… bunu kendimize evlat edinelim dedim. Daha ilk bakışta ona karşı öylesi güçlü bir sevgi hissettim ki, sanki doğurduğum çocuğumu emanet bıraktığım bir yerden geri almak üzere gelmişim hissine kapıldım. Ancak yetimhane yetkilileri bu konuda beyazlar kadar şanslı olmadığımızı, zencilerin evlat edinebilmelerinin biraz daha güç olduğunu söylemişlerdi. -Ben bu bebek için sonuna kadar mücadele edeceğim. dedim eşime Oda zaten bu konuda en az benim kadar kararlıydı. O günden sonra, gerçekten de onun için çok mücadele etmek zorunda kaldık. Bir çok araştırma, soruşturmaya tabi tutulduk. Aylarca uğraştık ama sonunda onu bize verdiler, Kızımızın hayatımıza girmesi ile birlikte yuvamızın tek eksiği de artık tamamlanmıştı. O harika bir bebekti. Eeşimle ben onun için çıldırıyorduk. Jacklyn okul çağına geldiğinde ona gerçeği anlattık. Artık kendisinin öz anne ve babası olmadığımızı biliyordu. Bu gerçeği öğrenmiş olması onda tahmin ettiğimiz şoku yaratmadı. Küçücüktü fakat inanılmaz derecede olgun bir çocuktu. Birgün arkadaşı Laura’yla sohbetlerine tanık oldum. Sevgili kızımın o gün arkadaşına söylediği sözler, benim hayatımda aldığım en güzel ödül oldu. Ben evlatlığım dedi Jacklyn Laura şaşkın bir ifade ile sordu; Evlatlık ne demek? Küçük kızım şöyle yanıt verdi. “Annenin karnında değil, yüreğinde büyümektir.” ALINTIDIR...
  3. Yaralı Kalp'ten Birkaç Seçme Aşk Hikayesi.....

    SEN GİTTİN......... Resmi gerçek boyutuyla görmek için tıklayın (664x514 / 270 kb) VuruLdum.. Geldin.. Sözlerinle içimi ısıttın önce.. Senden gelen her sözcük; güneşten kopup gelen bir ışık kümsesiydi sanki.. Dünyam bir başka aydınlandı.. İçim bir başka ısındı... İnceydi.. Zarifti.. Sevgi doluydu.. Sözlerine Vuruldum.... Geldin.. Gözlerinle dünyamı aydınlattın sonra.. Gökkuşağını andıran gözlerinde; mucizeler saklıydı sanki.. Her bakışında hiç bilmediğim diyarlara gidiyordum.. Gözlerin gözlerime kilitlendiğinde; bakışlarında kaybolmayı diliyordum.. İçtendi.. Pırıl pırıldı.. Mucizeydi.. Gözlerine Vuruldum.... Geldin.. Yüreğin yüreğime uzandı usulca.. Tanıdık bildik bir dosttun sanki.. Yıllardır özlediğim beklediğimdin.. Kimsenin bilmediği yaralarım vardı; içten içe kanayan.. Canımı acıtan.. Yaralarıma dokundun.. Okadar ustaca yaklaşıyordun ki.. Direnemedim.. Boyun eğdim ilk defa.. Yıllarca içime akıttığım gözyaşlarım cesurca süzüldü yanaklarımdan.. İlk defa utanmadım.. İlk defa saklamadım.. Yüreğin okadar güzeldi ki.. Samimi.. Hassas.. Güven veren.. Yüreğine Vuruldum... Geldin.. Sözlerinle, gözlerinle o sıcacık yüreğinle yorgun yüreğime dokundun.. Kanayan yaralarımı, gözyaşlarımı, kimsenin bilmediği sırlarımı gördün.. Dostça uzandın.. Anladın.. Dinledin. Hayat bir başka güzeldi artık.. Güneş bir başka sıcaktı.. Rüzgarların yönü senden bana doğruydu.. Her damla yağmurda sen yağıyordun.. Söylenen her söz iyiye dairdi.. Her acı tükenmeye müebbet mahkumdu.. Gözyaşları.. mutluluktandı elbet... Hissettirdiklerine Vuruldum... Sonraa.. Sonrası yok... GİTTİN..!!!!!!! Sen GİTTİN.. Ben ÖLDÜM.. Yanıldım demiyorum.. Diyemiyorum.. Bir tek geceye bin asırlık mutluluk sığdırdın ve ben... BİN YAŞINDAYIM ŞİMDİ.. Şimdi sensiz nasıl mıyım..??? Korkma; yıkılmadım ben.. Hala ayaktayım.. Hala yaşıyorum.. Kanayan yaralarıma senin açtıklarını da ekledim.. Canımı en çok onlar yakıyor.. En çok onlar acıtıyor.. Ama şikayet etmiyorum hiç.. Onlar bana senden hatıra çünkü Gözyaşlarım yine içime akıyor.. Ama tek bir farkla.. Her damla gözyaşımı kana buladım artık.. Acılarına vuruldum.. Yüreğim mi..??? Sensiz gecelere dayanması zor oldu elbet.. Yıkıldı.. Kırıldı.. İncindi.. Çok geceler sancılarla uyandı.. Geçmek bilmedi kalp ağrıları.. Kanayan gözyaşlarıma dayanmakta zorlandı.. Sonra... Sonra sustu.. Sanki hiç yaşamamış gibi.. Şimdi ne konuşuyor.. Ne gülüyor.. Sadece yaşıyor.. Yorgun... Yenilmiş.. Tükenmiş.. Yokluğuna vuruldum... ALİNTİ
  4. Sevmekmi İstersin Sevilmekmi?

    Sevmekmi istersin sevilmekmi.... google_protectAndRun("render_ads.js::google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);Arkadaşımı beklerken boş masa bulamamış bir amca, benim masama oturdu. Sohbet etmeyi çok sevdiği anlaşılıyordu. O konuşuyor ben yorum yapıyordum. Emekli öğretmenmiş. Anılarını anlattı... Sonra gözümün içine bakarak: - kizim sevmek mi istersin sevilmek mi? dedi. Ne cevap vereceğimi bilemedim. - İkisini istesem çok şey mi istemiş olurum? - İkisi sunulmadı. Sana sadece birini seçme hakkı veriliyor. Düşünüyorum düşünüyorum cevapsızım. Sevilmek, evet çok güzel. Sen sevmedikten sonra o seni sevse ne olur? Ya sevmek? Eğer karşındakinin seni sevmediğini anlarsan, o da acı verir. Ben karşımdakinin beni sevmediğini öğrendiğimdeki acıyı tatmak pahasına da olsa sevmeyi seçtim. - Evet, cevabım SEVMEK. Bu sorunun cevabını siz de verecek misiniz? - Tabi kii kizim . Bundan 35 yıl önce çok yakışıklıydım, bakma şimdi yaşlandım. Hep sevildim. Sonunda beni seven, ilerde seveceğimi düşündüğüm biri ile evlendim. Ömrümün yarıdan fazlasını bir gün severim ümidiyle geçirdim. Eşim beni çok sevdi. Bir gün bile saygıda kusur etmedi. Onu sevmediğimi hissetmesin diye çok uğraştım. Geçen gün karımı toprağa verdik. Ölmeden önceki son konuşmamızda bana "Sana çok teşekkür ederim, beni bu hayatta mutlu ettin, anne olmamı sağladın, beni bilerek hiç üzmedin. Senin beni sevmeni sağlayamadım ama seni çok sevdim" dedi. Meğer anlamış onu sevmediğimi, aslında sevemediğimi. - Peki hiç aşık olmadınız mı? - Oldum elbette - Peki niye onunla evlenmediniz? - Çünkü o başkasını seviyordu. Ona söyleyemedim. Onun için kızlarla hep gönül eğlendirdim. Olmadı, ondan başkasını sevemedim. - Ne mutlu size ki sizi çok seven biri ile evlenmişsiniz. - Evet kizim, haklısın ama ben SEVİLMEK şıkkını seçtiğim için olmadı. İstemeden ona da hakketiği mutluluğu yaşatamadım. Sevilmeye doydum ama sevmeye hala açım... Peki ya sizler bu soruya nasil cevap verirdiniz sevmek mi istersin, sevilmekmi ..?? alıntı
  5. Ölüm Gülümsemedir...

    Ölüm ... Gülümdür .. Bir insanın ölümü; bir kızıl goncanın içini açmasına, alemi öpmesine benzer yaprak yaprak ve satır satır! .. Ve bir insanın ölümü; Bir goncanın açması kadar, beklenendir! .. Insan, tohumdur; her şey gibi! ... Tohum; ayagini aşağı, elini yukarı uzatıp çeker kendini ... Tohum, uzatıp elini tutar hayatı ama, hayatın bir avuç boşluk olduğunu düşünmeden! .. Hayat yoktur ki! .. Dünya da yoktur! .. Var olan; hayal edilen bir mekanda, hayat denilen süre içinde, Kayda geçen işlerdir! .. ..... Ha, hayâl olan bu dünya; ha, hayaletleri masalların! .. Bir insanın ölümü; Bir kızıl goncanın içini açmasına ... Yapraklarının arasında ne varsa dökmesine benzer ... Kimi goncalar açıldığında;, dillere destan olur ... gibi yayılır kokusu,,, kimi güller özledim Beklenen, aslında budur. Topraktan boşluğa saplanan bir küçük filiz, ne kadar tırmanırsa tırmansın; ya toprağa iner, veya toprağa yükselir! .. Toprak ne yüksekliğin irtifaı, ne alçaklığın ölçüsüdür ... Toprak, kapıdır; Girdiğin ve çıkacağın! .. Bir insanın ölümü; Bir goncanın gül olmasıdır! .. Bir tohumun kök salması ... Bir kökün filiz vermesi ... Filizin fidan olması ... Ve bunun tomurcuklanması ne kadar normal geliyorsa Görenlere ... Kimse şaşırmıyorsa bir goncanın Sapı ve yaprağı olmasına ... Niye şaşırılıyor; İnsanın güle benzemesine? .. Yani, bu Lafın özü şudur: Bu hayâl et ler diyarındaki bir insanın ölümü; bir kızıl goncanın içini açmasına, alemi öpmesine benzer ... Yaprak yaprak, ve satır satır! Ve bir insanın ölümü; bir goncanın açması kadar, beklenendir! .. Hayat yoktur ki... Dünya da yoktur! .. Var olan; hayal edilen bir mekanda, hayat denilen süre içinde, kayda geçen işlerdir! .. Bir insanın ölümü; Bir goncanın gül olmasıdır! .. alıntıdır ...
  6. Herşeye Rağmen ..Gelip Seni Seviyorum Desen..

    çok güzel bir paylaşımdı cemrecim teşekkürler...
  7. Farketmeli...

    Resmi gerçek boyutuyla görmek için tıklayın (800x600 / 852 kb) Resmi gerçek boyutuyla görmek için tıklayın (800x600 / 845 kb) Resmi gerçek boyutuyla görmek için tıklayın (800x600 / 312 kb) Resmi gerçek boyutuyla görmek için tıklayın (800x600 / 323 kb) Resmi gerçek boyutuyla görmek için tıklayın (800x600 / 264 kb)
  8. Yaralı Kalp'ten Seçme Şiirler...

    SEN'LE SOHBET Sevmek... "Sevmek" dedim. "Yoluna ölmek" dedi. "Yol" dedim. "Alıp başını gitmek" dedi. "Gitmek" dedim. Bir "Ahh" çekip, "Dostlardan ayrılmak" dedi. "Dost" dedim. Durdu. Bana baktı. "Dost" diye mırıldandı. "Yüreğime nasıl koysam bilemediğim" dedi. "Yürek" dedim. "Dünyaları içine sığdıramadığım" dedi. "Dünya" dedim. "Hayatın bir yüzü" dedi. "Yüz" dedim. "Ardında ne gizli bilemediğim" dedi. "Giz" dedim. "Hep çözmeye çalıştığım" dedi. "Çalışmak" dedim. "Bitmeyecek öykü" dedi. "Öykü" dedim. "Binlercesini içimde gizliyorum" dedi. "Gizlemek" dedim. "İşte, her şeyin bitimi" dedi. "Şey" dedim. "Sevda" dedi. "Sevda" dedim. "Peşinden koştuğum" dedi. "Koşmak" dedim. "Hayat, bir maraton" dedi. "Hayat" dedim. "Öyle kısa ki!" dedi. "Niçin kısa?" diye sordum. "Yaşanacak çok şey var, zaman yok" dedi. "Yaşanması gereken ne var? " diye sordum. "Aşk" dedi. "Kaç kere?" diye sordum. "Bin kere" dedi, "Milyon kere" "Neden bir kere değil?" diye sordum. "Bütün aşkların toplamı, en yüce ve tek aşk" dedi. "Önce ona varsan olmaz mı?" diye sordum. "Keşke olsa" dedi, "Ama önce yoğrulmak gerek" "Acı çekmek mi?" diye sordum. "Evet, aşk acısında yok olmak" dedi. "Yok olunca!" dedim. "İşte gerçek aşkta o zaman yaşamaya başlarsın" dedi. "Gerçek aşk!" dedim. "Büyük o!" dedi. Durdum. Durdum. Ve ! "Neden sustun?" diye sordu. "Yüreğim titredi sanki" dedim. "Neden?" diye sordu. "Bilmiyorum" dedim. "Büyük O!" "Evet" dedi, "Büyük O!" "Nerede?" diye sordum. "Her yerde" dedi. "Nasıl?" diye sordum. "Yüreğini aç" dedi. "Yüreğimi açmak!" dedim. "Bir tebessümle bak her şeye" dedi. "Tebessüm" dedim. "Her kapının anahtarı" dedi. "Kapı" dedim. "Girmeden bilemezsin" dedi. "Ya korku!" dedim. "Bilinmeyenden korkar insan" dedi. "Ben bilmiyorum" dedim. "Neyi?" diye sordu. "Ben'i" dedim. "Sen kimsin?" diye sordu. "Ben kimim?" diye sordum. "Sevgiyle beslenensin" dedi. "Kimin sevgisiyle?" diye sordum. "Büyük O'nun" dedi. Durdum. Durdum. Yine . "Kimsin?" diye sordum. "SEN'im" dedi. ALINTIDIR...
  9. [Tecrübe] Muammer Abinin Çözüm Yolları

    azminizi kutluyorum allah sabrınızı artırsın....
  10. Oğlunu kaybeden anne gözyaşlarına boğuldu google_protectAndRun("render_ads.js::google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);Adana'da annesi ve kardeşi ile birlikte portakal toplamaya giden konuşma engelli 6 yaşındaki İsmail Gültekin'den iki gündür haber alınamıyor. Adana'da annesi ve kardeşi ile birlikte portakal toplamaya giden konuşma engelli 6 yaşındaki İsmail Gültekin'den iki gündür haber alınamıyor.Acılı anne, "İsmail'i elimden kaçırdım" diyerek gözyaşı döküyor. Merkez Seyhan ilçesi Sarıhular mahallesindeki Toplu Konut İdaresi'nin yaptırdığı evlerde oturan Mürüvvet Gültekin, çocukları 6 yaşındaki İsmail ve 5 yaşındaki Samet'i yanına alarak, komşularıyla portakal toplamaya gitti. Anne Gültekin, sürekli evde oturan çocuklarının oyun oynamalarını istediği için buraya gittiğini belirterek, portakal toplarken çocuklarının yanında olduğunu, daha sonra ise küçük oğlu Samet'in ayağına batan dikeni çıkardığını söyledi. Bu sırada konuşma engeli olan İsmail'i göremediği için kardeşine sorduğunu anlatan anne Gültekin, "Ağabeyine sordum. (Abin nerede) dedim, (gitti) dedi. (Nereye gitti oğlum) dedim, (şişman bir adam onu aldı, gitti) dedi. Ondan sonra aramaya başladım. Bütün bahçeyi talan ettim. Bulamadım, komşularla gittiğini düşündüm. İnşallah onlarla gitmiştir deyip eve gittim. Ancak orada da yoktu. Tekrar bahçeye döndüm ama İsmail yoktu. Elimden kaçırdım İsmail'i" diyerek, gözyaşlarına boğuldu. Komşularının teselli ettiği anne Gültekin, polise kayıp başvurusu yaptıklarını, oğlunun fotoğraflarını göstererek görenlerin de kendilerine yardımcı olmasını istedi. Bu arada, ağabeyini en son gören Samet ise onu şişman bir kişinin elinden tutarak götürdüğünü söyledi. Konuşma engelli İsmail Gültekin'in üzerinde turuncu-yeşil bir kazak, haki renkli hırka ile mavi kot pantolon bulunuyor. Emniyet Çocuk Şube Müdürü Akın Sabit Zaimoğlu, kayıp çocuğun bulunması için tüm ekiplerin seferber olduğunu söyledi. Zaimoğlu, çocuğun en son kaybolduğu yerde çalışma yapıldığını, bu yerin yakınındaki güvenlik kamerası görüntülerinin de inceleneceğini söyledi. (CİHAN)
  11. Engelli sporcular İstanbul'da antreman için salon bulamadı google_protectAndRun("render_ads.js::google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);İstanbul'da 10 gün antreman yapmak için spor salonu isteyen Kırklareli Tekerlekli Basketbol Sporcuları'na belediye yanıtı: Tekerlekler salona zarar verir, olmaz İSTANBUL - Karşılarına çıkan bütün engellere karşın varlığını sürdüren ve Trakya’nın tek engelli spor kulübü Kırklareli Bedensel Engelliler Spor Kulübü, İstanbul’da 10 gün antneman yapacak bir spor salonu bulamadı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Tekerli Sandalye Basketbol Ligi’nde 1. lige çıkan kulübe verdi yanıt şuydu: “Olmaz...Tekerlekler spor salonuna zarar verir.” ‘104-0’dan şampiyonluğa Kırklareli Bedensel Engelliler Spor Kulübü 2003 yılında kurulmuş ve Trakya ’nın ilk ve tek engelli spor kulübü.. Kulüp yetkililerinin verdiği bilgiye göre, bugüne kadar tüm ilgisizliğe rağmen tek başına ayakta kalmayı başarabilmiş ender kulüplerden... Kulübün bugüne kadar yaşadığı sorunlarla ilgili eski Kırklareli Bedensel Engelliler Spor Kulübü Başkanı Erol Gökçe özetle şunları söylüyor: “Kulübümüzün Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, kurulduğu yılda , tanesi 5 bin lira olan tekerlekli sandalyelerden temin edemediği için rakiplerinin verdiği ödünç sandalyeler ile mücadele ederdi. Yeniliyor ancak pes etmiyorduk. 2003’te üç aylık bir kulüpken, ligdeki ikinci maçımızda 104 - 0 yenilmiştik. ‘Üzülmeyin, yenile yenile, yenmesini öğreneceksiniz’ demişlerdi. Gerçekten yenile yenile ve antrenman yapacak salon bulamamıza rağmen birinci lige yükseldik. Beşinci sezonda yetiştirdiğimiz sporcuların yanına , İstanbulda yaşayan altı sporcuyu da kadromuza kattık. Bu sporcuları ancak hafta sonları Kırklareli ’ne getirip, iki gün idman yaptırabiliyorduk. Kırklareli’de spor salonunu kullanabiliyoruz. ” Ancak özverili çalışmalara karşın kulübün halen önemli sorunları var. Eski Kırklareli Bedensel Engelliler Spor Kulübü Başkanı Erol Gökçe, kulübün İstanbul’da ikamet eden tekerlekli sandalye basketbol takımı sporcularının ve antrenörlerinin, salonların birinden, 10 gün ve günde iki saat yaralanabilmesi amacıyla, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Spor A.Ş. Okul Spor Salonları Genel Koordinatörlüğü’ne iki kez başvurdu. Gökçe ilk başvurusunu, 23 Mart 2009 tarihinde Kırklareli Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü kanalıyla, diğerini ise 13 Mayıs 2009 tarihinde bizzat kulüp tarafından yaptı. İ.B.B. Spor A.Ş. Okul Sporları Salonları Genel Koordinatörlüğü şu yanıtı verdi: “120 okula 120 spor salonu projesinde Okul Spor Salonları, ders saatleri içerisinde okul öğrencilerine, ders saatleri dışında çevre halkına kullandırılmak suretiyle yapılmıştır... Salonda yapılacak olan çalışmalarda, spor salonu ve donanımlarına zarar vermeyecek branşların seçimine, salonu koruma adına büyük önem vermekteyiz. Bu sebeplerden dolayı ilgili yazınızdaki tekerlekli sandalye basketbol çalışmalarınız ile ilgili talebinize üzülerek olumlu cevap verememekteyiz.” O dönemde, tekerlekli sandalye basketbol takımlarının 26 Mayıs 2009 tarihinde Tekerlekli Sandalye Basketbol 2.Ligi A Grubu’nda, grup ikincisi olarak Play Off müsabakalarına katılmaya hak kazanmış olduklarını belirten Gökçe; “İstanbul’da ikamet eden tüm gençlerin yararlanabileceği salonlardan, tesislere zarar vereceği gerekçesiyle engellilerin yararlanamamasının nedenini anlayamadık. Sadece 10 gün için, salonlardan sadece birini kullanma ihtiyacımız vardı. Düştüğümüz zor durum karşısında ligden çekilmeyi bile düşünmüştük” dedi. Konuyla ilgili Spor A.Ş. yetkilileri şunları söyledi: “Tekerlekli sandalye basketbol oyuncularının parke zeminde çalışmaları gerekiyor. Salonlarımızın kauçuk ve pvc kaplı. Zarar görme ihtimali yüksek. Lastikler ince ve üzerinde 70- 80 kiloluk biri olduğunda lastiklerin yüzeye uyguladığı direnç fazla oluyor ve sandalyelerin tekerlekleri, zemin üzerinde siyah ve yeşil iz bırakıyor... Projeyi biz Milli Eğitim Müdürlüğü’ne devrettik. Devam etseydik engellilere yönelik organizasyon yapacaktık.” ‘Tekerlekler zarar vermez’ Saran Anadolu Yakası Engelliler Spor Klübü Baş Antrenörü Selim Savaş Akarsu konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Tekerlekli sandalye basketbolunda sandalyelerin tekerlekleri kaucuk ve pvc zemine zarar vermez ancak parke zemin eğer yeni cilalanmış ise cilayı matlaştırması anlamında zarar verebilir. Dış lastikler özel malzemeden yapılıyor. Tanesi 75 ile 150 lira arasında değişiyor. Zemine zarar vermeyecek türden. Ayakkabılar ne kadar zarar veriyorsa, bizim lastiklerimiz de ondan yüzde 10 daha fazla zarar verebilir.’ Radikal
  12. Anlamak İçin Hissetmeek Gerek....

    Anlamak için hissetmek gerek. Ayakkabici, yeni getirdigi mallari vitrine yerlestirirken, sokaktaki bir cocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak uzere oldugundan, spor ayakkabilara ragbet fazlaydi. Gerci mallar luks sayilmazdi ama, kucuk bir dukkan icin yeterliydi. Onlarin en guzelini on tarafa koyunca, cocuk vitrine dogru biraz daha yaklasti. Fakat bir koltuk degnegi kullanmaktaydi. Hem de guclukle.. Adam ona bir kez daha goz atti. Ustundeki pantolonun sol kismi, dizinin alt kismindan sonra bostu. Bu yuzden de saga sola ucusuyordu. Cocugun baktigi ayakkabilar, sanki onu kendinden gecirmisti. Bir muddet oyle durdu. Daldigi hulyadan cikip yola koyuldugunda, adam dukkandan disari firlayip: - Kucukk!.. diye seslendi. Ayakkabi almayi dusundun mu? Bu seneki modeller bir harika!. Cocuk, ona donerek: - Gercekten cok guzeller!. diye tebessum etti. Ama benim bir bacagim dogustan eksik. - Bence onemli degil!. diye, atildi adam. Bu dunyada her seyiyle tam insan yok ki!. Kiminin eli eksik, kiminin de bacagi. Kiminin de akli ya da vicdani. Kucuk cocuk, bir sey soylemiyordu. Adam ise konusmayi surdurdu: - Keske vicdanimiz eksik olacagina, ayaklarimiz eksik olsa idi. Cocugun kafasi iyice karismisti. Bu sefer adama dogru yaklasip: - Anlayamadim, dedi. Neden oyle olsun ki? - Cok basit! dedi, adam. Eger yoksa, cennete giremeyiz. Ama Ayaklar yoksa, problem degil. Zaten orda tum eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, saglamlara oranla, daha fazla mukafat gorecekler... Kucuk cocuk, bir kez daha tebessum etti. O gune kadar cektigi acilar, hafiflemis gibiydi. Adam, vitrine isaret ederek: - Baktigin ayakkabi, sana yakisir!. dedi. Denemek ister misin? Cocuk, basini yanlara sallayip: - Uzerinde 30 lira yaziyor, dedi. Almam mumkun degil ki!. -Indirim sezonunu, senin icin biraz one alirim! dedi adam. Bu durumda 20 liraya duser. Zaten sen bir tekini alacaksin, o da 10 lira eder. Cocuk biraz dusunup: - Ayakkabinin diger teki ise yaramaz! dedi. Onu kim alacak ki? - Amma yaptin ha!. diye guldu adam. Onu da, sag ayagi eksik olan bir cocuga satarim. Kucuk cocugun akli, bu sozlere yatmisti. Adam, devam ederek: - Ustelik de ogrencisin degil mi? diye sordu. - Ikiye gidiyorum!. diye atildi cocuk. Uce gectim sayilir. - Tamam iste!. dedi adam. 5 Lira da ogrenci indirimi yapsak, geri kalir 5 lira. O da zaten pazarlik payi olur. Bu durumda ayakkabi senindir, sattim gitti!. Ayakkabici, cocugun saskin bakislari arasinda dukkana girdi. Icerdeki raflar, onun begendigi modelin aynisiyla doluydu. Ama adam, vitrinde olani cikartti. Bir tabure alip dondukten sonra, cocugu oturtup yeni ayakkabisini giydirdi. Ve cikarttigi eskiyi gostererek - Benim satis islemim bitti!. dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum. - Saka mi yapiyorsunuz? diye kekeledi cocuk. Onun tabani delinmek uzere. Eski bir ayakkabi, para eder mi? - Sen cok câhil kalmissin be arkadas.. dedi, adam. Antika esyalardan haberin yok her halde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yuzden ayakkabin, bence en az 30- 40 lira eder. Kucuk cocuk, art arda yasadigi soklari, uzerinden atabilmis degildi. Mutlaka bir ruyada olmaliydi. Hem de hayatindaki en guzel ruya. Adamin, heyecandan terleyen avuclarina sikistirdigi kagit paralara goz gezdirdikten sonra, 10 liralik banknotu geri vererek : - Bana gore 20 lira yeterli.. dedi. Indirim mevsimini baslattiniz ya!.. Adam onu kiramayip parayi aldi. Ve bu arada yanagina bir opucuk kondurdu. Her nedense ici icine sigmiyordu. Eger butun mallarini bir gunde satsa, boyle bir mutlulugu bulamazdi. Cocuk, yavasca yerinden dogruldu. Sanki koltuk degnegine ihtiyac duymuyordu. Simsicak bir tebessumle tesekkur edip: - Babam hakliymis!. dedi. 'Sakat oldugum icin, uzulmeme hic gerek yok!' demisti. * Her Ruzgar Savuracak Bir Toz bulur, * Her Hayat Yasanacak Bir Can Bulur, * Her Umut Gerceklesecek Bir Dus Bulur * Bulunmayacak Tek Sey Senin Benzerindir ALINTIDIR....
  13. Gökkuşağının Renkleri.....

    ünyanın bütün renkleri birgün biraraya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli en özel olduğunu tartışmaya başlamışlar: YEŞİLdemiş ki: "Elbette en önemli renk benim.. Ben hayatın ve umudun rengiyim.. Çimenler, ağaçlar, yapraklar için seçilmişim.. şöyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı..." MAVİ hemen atılmış: "Sen sadece yeryüzünün rengisin.. ya ben? Ben hem gökyüzünün hem denizin rengiyim. Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir, ve huzur olmadan siz hicbir ise yaramazsınız"" SARIsöz almış: "Siz dalga mı geçiyorsunuz? Ben bu dünyaya sıcaklık veren rengim.. güneşin rengiyim.. Ben olmazsam soguktan donarsınız hepiniz" TURUNCU onun sözünü kesmiş: "Ya ben?? Ben sağlık ve direncin rengiyim.. İnsan yaşamı için gerekli vitaminler hep benim rengimde bulunur.. Portakalı, havucu düşünün.. ben pek ortalarda görünen bir renk olmayabilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne o güzel rengi veren de benim unutmayın" KIRMIZIdaha fazla dayanamamış: "Ben hepinizden üstünüm!!! Ben kan rengiyim!! Kan olmadan hayat olur mu!! Ben tehlike ve cesaretin rengiyim!!! Savaşın ve ateşin rengiyim!! Aşkın ve tutkunun rengiyim!!! Bensiz bu dünya bomboş olurdu!!!" MORayağa kalkmış: "Hepinizden üstün benim.. Ben asalet ve gücün rengiyim. Bütün krallar, liderler beni seçmişlerdir.. Ben otorite ve bilgeliğin rengiyim, insanlar beni sorgulamaz..dinler ve itaat ederler" ve bütün renkler hep bir ağızdan kavgaya tutuşmuşlar... her biri diğerini itip kakıyor "en büyük benim" diyormuş... derken.. bir anda simsekler çakmış, ve yagmur damlacıkları gökten düşmeye başlamış... bütün renkler neye uğradıklarını şaşırmış, korkuyla birbirlerine sarılmışlar.. ve YAGMUR'un sesi duyulmuş... "Sizi aptal renkler..bu kavganızın anlamı ne, bu üstünlük çabanız neden? Siz bilmiyor musunuz ki her biriniz farklı bir görev için yaratıldınız, birbirinizden farklısınız ve her biriniz kendinize özelsiniz... şimdi elele tutuşun ve bana gelin" Renkler bunun üzerine kendilerinden çok utanmışlar.. elele tutuşup birlikte gökyüzüne havalanmışlar ve bir yay şeklini almışlar.. Yağmur onlara "bundan böyle..."demiş.." her yağmur yağdığında siz birleşip bir renk cümbüşü halinde gökyüzünden yeryüzüne uzanacaksınız, ve insanlar sizi gördükçe huzur duyacaklar, güç bulacaklar.. insanlara yarınlar için umut olacaksınız..... gökyüzünü bir kuşak gibi saracaksınız ve size GÖKKUŞAĞI diyecekler.. anlastık mı?" Bu yüzden ne zaman dünyamız yagmurla yıkansa, ardından gökyüzünde GÖKKUSAĞIbelirir.. Biz de gökkuşağındaki o renkler gibi birbirimizden farklıyız, ve hepimiz özeliz.. bunu bilerek etrafimızla uyum içinde yaşamalıyız.
  14. Seni Seviyorum...

    seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM... SENİ SEVİYORUM... masamda ki kum saati seni hatırlatıyor düşen her kum tanesi yokluğunda döktüğüm gözyaşımda olsa gökyüzünden kayan her yıldızı ellerimle tutuyorum yeter ki senin dileklerin kabul olsun ve mutlu ol diyesen mutluysan bende mutluyum üzüm gözlüm yıldızları sevdiğim gibi… seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM... SENİ SEVİYORUM bir telaş sardı yüreğimi oyun oynamayı seven çocuklar misali kendi ellerimle sana kağıttan gemiler yapıyorumadını “aşk gemisi” koydum gözbebeklerinde yüzdürüyorum kahverengi gözlerinde hayatı mavi görmeyi seviyorum maviyi sevdiğim gibi… seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM... SENİ SEVİYORUM her yağmur yağdığında kendimi bu şehrin sokaklarına atıyorum şemsiyemi asla almam yanıma her gün ıslanan sokak çocuklarına havam olmasın diye onların şemsiyesi benim ellerimdir… yeter ki onların saç telleri ıslanmasın* çocuk gülüşleri solmasın… onların gözlerine bakınca gülüşün gelir aklıma yüreğinin altında aşk’tan sırılsıklam olmak en güzel duygu yağmurları sevdiğim gibi… seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM... SENİ SEVİYORUM çocukluğumda; bir tepeye çıkıp uçurtma uçurtmayı çok severdim uçurtmamın ipini asla uzun bırakmazdım gökyüzünde tellere takılmasın diye uçsun ama yakınımda uçsun yeterdi bana sen benim çocukluğumda ki uçurtmam gibisin yüreğimin tepesine oturttum seni istediğin yerde ol ama yüreğimden uzaklaşma uçurtmaları sevdiğim gibi… seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM... SENİ SEVİYORUM yedi tepeli İstanbul daha bir güzel seni gördüğüm zaman… bir tepesinde değil her tepesinde sen varsın o yüzden daha çok seviyorum İstanbul’u denizi daha mavi* yeşili daha yeşil seni özlediğim zaman… İstanbul’u sevdiğim gibi… seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM.....SENI SEWIYORUM........ seni seviyorum… SeNi SeViYoRuM... SENİ SEVİYORUM... ALINTI...
  15. Seni Seviyorum...

    Sen benim için VAZGEÇİLMEZ olmuşsun demektir!!! Ilik bir rüzgar esti Nereden geldi bilmiyorum… nereye gidiyorsun diye sordum.. Özlenen herseye dedi.. Aklima sen geldin.. Çünkü özlenen bir tek sendin… Eger insanlara bos elimi uzatir ve birsey alamazsam çok üzücü; Ama asil ümitsiz durum; Dolu elimi uzatip kabul edecek kimseyi bulamamamdir… Hiç yüz vermedim günese bugün.. Resmini gösterip hava attim çiçeklere.. Adini zipkinla kazdim gögün en yüksek yerine… Bir de SENI SEVIYORUM diye bagirdim duydun mu? Hayalin hafizamdan silinene kadar Izdirabin saçlarim dökülene kadar Aglamaktan gözlerim kör oluncaya kadar Her dakika Seni Sevecegim… Sen hiç Bugulanmis cama “SENI SEVIYORUM” yazip Harflerin arasindan disariyi seyrederek Kar taneleri altinda Sevdigini hayal ettin mi?? Seni ne yagmurlar seller koparabilir kalbimden Ne de deli gibi esen firtina Çünkü bir agacin topraga kök salmasi gibi baglandim sana.. Kulaklarim sessizlige gözlerim sensizlige Gönlüm katlanirsa derde Anlami yok yasamanin.. Nefes almak bosuna.. Senin olmadigin yerde … Bulutlarin gözyaslari pencerene vururken Düslere daldigin bir gecede Hangi hayaller sana uyumayi unutturuyorsa Gelecek sana onlari yasatsin… Içinde öyle UMUT tasi ki Onu senden kimse alamasin. Gözlerin hep gülsün mutlulugu hep sende arasinlar. Ama onu kalbinde öyle sakla ki Gerçekten isteyen bulsun… Her aya bakisinda beni hatirla Yildizlar gözlerine takilirsa Gözlerine baktigimi sakin unutma Bir yaprak düserse avuçlarina Ellerimdir sakin birakma…. Hayatin bir sevgi öpücügü kadar doyumsuz Sevinç gözyaslari kadar güzel Seven bir kalp kadar heyecanli Askin dokusu kadar masum Bir gül kadar gururlu olsun… Askin Kalbindeyse.. Mutlulugun elindeyse istedigin iki kelimeyse SENI SEVIYORUM… ALINTIDIR....
  16. Aşk....

    Bu kez alnından öpüyorum Yıldız gözlüm.. Gidiyorum iki gözüm Neden diye sormazsın biliyorum Seni bu yüzden seviyorum Gece uyurken açık olmasın üstün Ayaza meydan okuma kalın giyin Kendi gider hatırası kalır Evladiyelik değil aşk dediğin Yüreğim mi dar geldi ben mi sığmadım içime? Başlamadan bitirdik.. Çabuk mu geldi son yabancılaştı dilimiz? Sevmelere üşendik.. Ekmekle katık edecek kadar bile değildir umudum DuDakLaRDa ‘SuS’ KaLDıM..GöZL Olsun da…doyurmasa da olur Karmakarışık derbeder bir yerlerdeyim ben içimdeki sancıların canımı yakmasından öyle yoruldum ki… Ve sıkıldım… Bunları tek başıma aşacak gücü kendimde bulamamak çok koyuyor Yediremedim gururuma…dudaklarda sus kaldım Yağmurlar yağdırdım gittiğin şehre ALINTIDIR...
  17. Aşk....

    Aşk, iyi geceler öpücügünü uzun tutmaktir. Beklentidir. Aşk, delicesine flört ederken yanindakinin hiçbir sey yapmama hakkini teslim etmektir. Saygidir. Aşk, zaaflariniz oldugunu ortaya çikarir. Kabullenmektir. Aşk, simdi zamani degil diye beklemeyi bilmektir. Sabirdir. Aşk, saçlarda baslayip topuklarda biten bir gezintidir. Kesiftir Aşk, Seviselim demeden sevismek, yanindakinin ne istedigini bilmektir.Anlasmaktir. Aşk, baglandigini sandiginda, karsindakine hayir deme sansini tanimaktir.Inceliktir. Aşk, korumaktir. Sorumluluktur. Aşk, ciddi bir tokalasmayi kikirdamaya dönüstürmektir. Mizahtir. Aşk, durma yoksa seni öldürürüm lafini duymaktir. Şehvettir. Aşk, evinizdeki her seyin yerinin degistirilmesini kabullenmektir. Teslimiyettir. Aşk, sevgilinizin ne oldugunu bütün çiplakligiyla görmektir. Gerçektir. Aşk, saatin kaç oldugunu bilip aldirmamaktir. Nesedir. Aşk, sizi kucaklayan kollarin, gittikçe daha çok sarilmasidir.Mutluluktur. Aşk, gecenin bir vaktinde sen uyu, benim gitmem gerek dediginizde,uyanik kalip seni biraz daha görmeyi tercih ederim cevabini almaktir. Sicakliktir. Aşk, tanidiginizi zannettiginiz insanin yeni yanlarini kesfetmektir. Tazeliktir. Aşk, uyandiginizda rüyanizi yaninizda bulmanizdir. Düslerin gerçek olmasidir. Aşk, kocaman yatagin üçte birine sikismaktir. Yakinliktir. Aşk, evin anahtarkidan bir kopya daha yaptirmaktir. Güvendir.yatagin üçte birine sikismaktir. Yakinliktir. Aşk, evin anahtarkidan bir kopya daha yaptirmaktir. Güvendir. Aşk, hosçakal dedikten sonra tekrar karsilasacagini bilmektir.Kaderdir. Aşk, gerindiginde sizlayan vücut lafinin anlamini bilmektir. Derstir. Aşk, ecza dolabini açtiginda, dismacunu kapagini kapatilmamis bulmaktir. Uyumdur. Aşk, hosçakal dedikten sonra tekrar karsilasacagini bilmektir.Kaderdir. Aşk, gerindiginde sizlayan vücut lafinin anlamini bilmektir. Derstir. Aşk, ecza dolabini açtiginda, dismacunu kapagini kapatilmamis bulmaktir. Uyumdur. Aşk, pencereden disariya baktiginda kiminle oldugunu hatirlamaktir. Düsüncedir. Aşk, rüzgarin agaçlarin arasinda dolasirken çikardigi sesi dinleyip sevgilisinin yaninda olmadigina hayiflanmaktir.Yalnizliktir. Aşk, asla anlatilmayacak hikayelerdir. Özeldir. Kiymetini Bilene Tabiiiii ALINTIDIR.....
  18. Kelebek Ve Çiçek...

  19. Sen Yüreğinin Sesini Dinleyenlerden Ol....

    Sen yüreğinin sesini dinleyenlerden ol... Bir ask için yapabilecegin her seyi yaptigina inaniyorsan ve buna ragmen hala yalnizsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasina koymustur ve yaptiklarin onun dudaginda hafif bir gülümseme yaratmaktan baska hiçbir ise yaramayacaktir.Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazirdir. Hani agzinla kus tutsan "Bu kusun kanadi neden beyaz degil?" diye bir soruyla bile karsilasabilirsin.. iki ucu keskin biçaktir bu isin. Yaptiklarinla degil yapmadiklarinla yargilanirsin her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. Iyi halin cezanda indirim saglamaz. Sen, "Ama senin için sunu yaptim" derken o, "sunu yapmadin" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karsiliginda mutlaka baska bir iddiayla karsilasacaksindir. Üzülme, sen aski yasanmasi gerektigi gibi yasadin.Özledin, içtin, agladin, güldün, sarkilar söyledin, düsündüm, siirler yazdin. "Peki o ne yapti" deme. Herkes kendinden sorumludur askta. Sen askini doya doya yasarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yasiyorsa, ve bu eksikligi bildigi halde tamamlamak için ugrasmiyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayati iskalama lüksün yok senin. Onun varsa, birak o lüksü sonuna kadar yasasin. Her zamanki gibi yasayacaksin sen. "Acilara tutunarak" yasamayi Ögreneli çok oldu. Hem ne olmus yani, yalnizlik o kadar da kötü bir sey degil. Sen mutlulugu hiçbir zaman bir tek kisiye baglamadin ki.... Epeydir eline almadigin kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmedigin sokaklarinda gezip yeni yasamlara tanik olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakini baligin yaninda. Üstelik diledigin kadar sarhos olma özgürlügü de cabasi.... Sen yüreginin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asi olan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acitsa da içini unutma; yasadigin sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüregini ve yüreginde tasidigin sevda duygusunu. Elbet bitecek günese hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetisen ciliz ve minik bitkiler degil, günesin çiçekleri dolduracak yüregini... ALINTIDIR...
  20. Engelli Ressam'a Palandöken Desteği...

    palandöken belediyesini bu duyarlı davranışından dolayı kutluyorum umarım banada gidip dolaşmak nasip olur.... bu arkadaşımıda bu azminden dolayı kutluyorum.....
  21. Biten Aşkların Ardından Ağlanmaz...

    Biten aşkların ardından ağlanmaz... "Hemen hemen her insanın hayatında "SON"lar vardır... Herkesin bir çiçeği solmuş bir aşkı bitmiştir... Ve hiç bir son gözlerden akan yaşları hak etmemiştir... Sen veya o... Biri mutlaka bırakmıştır aşkı savunmayı, biri sevmeyi mutlaka fazla görmüştür... Kimse severek ayrılmaz... Hiç bir etken severek ayrılmaya sebep olmaz... "Severek Ayrılanlar" yalandır... Mutlaka birşey sevginin önüne geçmiştir ve aşk bitmiştir... Ve kimsenin gözyaşı biten bir aşkın arkasından dökecek kadar değersiz değildir... Bitmişitir çünkü birşeyler, duygular özelliğini kaybetmiştir... Eğer "AŞK" bittiyse; - Ağlamayın, - Öc almaya çalışmayın, - Resim, hediye, mektup, mesaj, Vs... Ona dair hiç birşey bırakmayın, - Kendinize dönün, yalnızlığınızı sevin ve onu yaşayın... "Dağlar Ayağınıza Gelirken, Taşlara Yalvarmayın..." ALINTI....
  22. Yaralı Kalp'ten Seçme Şiirler...

    Bugün olduğu gibi* yarın da* yarından sonra da* ondan sonraki günlerde de gözlerimdeki yerinin değişmeyeceğine... Seni bir ömür seveceğime... Kelebeklerin renklerinin insanı büyülemesi gibi*bugünüm gibi* yarınımda da hep sevginle yaşayacağıma... Her bakışında okuduğun o gözleri* her zaman yanında göreceğine* en yakın dostun* en yakın sırdaşın* en yakın arkadaşın olacağıma... Sıkıntının sıkıntım* üzüntünün üzüntüm olacağına... Her kızgın anını çiçeğe dönüştüreceğime... Her üzgün anında tebessümünün geri gelmesi için elimden geleni yapacağıma... Asla ve asla soğuktan da* yalnızlıktan da üşümeyeceğime... Seni bir ömür seveceğime... Yanında olamadığım ve varlığıma ihtiyacın olduğu her anda bir rüzgar olup seni saracağıma... Gözümün gözüne değdiği her an*sana yeniden aşık olup seni bir Prens'e dönüştüreceğime... Bir yaşam... Ve her sabah sana aşık olarak uyanacağıma... Sen uyurken sana bakıp* sen ve ben için dualar edeceğime... Hasta olduğun zaman sana sıcacık bir çorba yapacağıma... Seni asla üzmeyeceğime... Seni kızdırırsam bunu bilmeden yapacağımdan hemen özür dileyeceğime... Beni tanıdığın gün* bende gördüğün neyse* ömrümce aynı beni göreceğine... Sevgimin asla değişmeyeceğine... Sevgimin asla azalmayacağına... Bilakis* her gün büyüyen bir sevgiyi görüp* seni mutluluk ormanlarına taşıyacağıma... Senin her şeyin önünde olduğun gerçeğinin asla değişmeyeceğine... Seni asla ihmal etmeyeceğime... Senin*sadece 14 Şubat ta değil* 365 tane Sevgililer Günü'nde 365 tane isminin olacağına... Sana yalan söylemeyeceğime... Başkalarının yanındayken seni asla unutmayacağıma... Elini usul usul * korka korka tutup* o ilk gündeki aynı heyecanı hep yaşayacağıma... Ve bir ömür senin elini bırakmayacağıma... Bir ömür CAN'IM olarak kalacağına... Tüm balonları senin için gökyüzüne salacağıma... Tüm çiçeklerde seni göreceğime... Okyanuslarda seni dalga yapacağıma... Yıldızlara kement atacağıma... Gökkuşağına salıncak kurup 7 renge senin rengini karıştıracağıma... Her satırda seni yazacağıma* seni çizeceğime*sana sesleneceğime... Sadece bir gün değil* bütün günlerin senin günün olacağına... Hiç bir şeyi hiç bir zaman senin önüne geçirmeyeceğime... Her günün bir öncekinden daha güzel olacağına... "Her an"ın unutulmazlık zincirine bir yenisini ekleyeceğine... Seni sonsuzluk kadar çok seveceğime... Seni* "Sen" olduğun için seni seveceğime... Seni "Bir Ömürden de Öte" seveceğime...SÖZ veririm... ----Peki ya sen canım...! Sen de sözverebilir misin dedim. Güldü ve bana dedi ki: "Bi Düşüneyim"---- ALINTI....
  23. Yaralı Kalp'ten Birkaç Seçme Aşk Hikayesi.....

    Sus artık… Bilmezsin oysa sen sessizliğin anlattıklarını. Avaz avaz kirleri tükürüyorsun ulu orta. Değiştiremediğin bir olmuşluğun kapısında hala acıtmaya çalışarak, en soysuz insan debelenmelerinde ipte yürüyorsun. Her şeyi yalan sayan korkak benliğinden aslında yalanla soluyorsun. Bütün yüzüme çarptıkların evvelki sevdaların adıma kalmış kalıntıları. Adının olmadığı mevsimlerin hatırlattıkları, tanıyamadığım asıl gerçekliklerin. Ama acımıyorum bu sefer. Kulağımda kalan kanayan kelimelerine ,gülüp geç emrini veriyorum ruhuma. ‘Hepsi aynı’ yakıştırmasının köleliğine katılıyorsun sende. Karıştırıp harman yaptığın karmaşada sıkıştım. Bu tadı biliyorum,senden öğrenmiştim. Ben en başa yazmıştım ,adımın yanına bırakacağın alacaklarını. Şimdi teker teker ödünç verdiklerini toplarken yakınımdan,hiç de yabancı gelmiyor bana büründüğün hallerin. Bütün cümlelerim havada asılı şimdi. Bir ölü ululuğu bile yok resminin yanında. İstediğin nefretleri yakıştırırken adına ,bak susuyorum ben. Yalanla,çirkeflikle,korkaklıkla susuyorum. Hala iki halin var hafızamda. Bu kadar mı tecrübeliydin maskeleri değiştirmekteki çevikliğinde. Yinede dökülmüyor küfürlerine karşılık dilimden, anlayacağın dilden sözcüklerim. İçimden bir ses nerden geldiğine emin olduğum; ‘harcama kelimelerini, biz biliyoruz yangınlarını ve yaptıklarını ‘diyor. Açıklamaları dinleyecek kapılar demir betonlarla kapanmışken , içim artık buz nehirler gibi buza durmuşken, hiçbir savunma paklamaz beni. Ve senin kıyılarına getirmez . Sözüm söz… Kalmadı alfabemde isminin karşılığı. Üç harf kör ebe oynayınca çarpıyor senin duvarına. HİÇ… Işıltılı bir hikayenin kıyısında kaldım. Gözlerim kamaşacaktı…sönmeseydi bütün aynı saydıklarının altına düştüğün dip notların. Körlüğe komşu yalnızlıklarıma yakın duramadın. Nehirlerim yorgun hep aynı rollerle sularında yıkananlardan. Çokmuşsun sen benim hikayeme… Gül şimdi avaz avaz. Sakladığın kahkahaların tırmalıyor kulaklarımı. Bıktım izinsiz kapılarımı kırıp , sonrada alacak bişey bulamayıp geri dönen acımasız yüreklerden. YOK işte bir şeyim anlasanıza. YOK adınıza yakışacak gülüşlerim, amansız savuracağım sevdalarım , yalancı kandırışlarım YOK. Yalnızlıkla kan kardeşi olurken en doğru kararı vermişim diyorum şimdi. En kalın perdeleri ne zaman çekersem hiç açık bırakmadan pencerelere,o kadar kurtuluyorum yalan bakan gözlerden. Bir kerede yanıltmadı şu hayatın getirdikleri beni. Erken büyümek isteyen ben miydim…? Erkenden kandırılmak istenen. Deliliklerim utandırmadı hiç. Sözlerimin kurbanı olabilme ihtimallerimde, ne kadar akıllı kalına bilir ki… Oysa uykuların artık huzurla dolmalıydı. Bu hazırladığın oyunun içinde ne yana kaçsam kumpaslara çarparken ben,sen galip tatlı rüyalara dalmalıydın. İçini boşaltmıştın kaldırımlarıma. Asıl sevda diye karaladıklarını haykırmıştın ağır ağır. Şahit tuttuklarında hak-la şimdi suçsuz sandığın yangınlarını. Sözlerini yaranmak için kucaklayanlarla dolar etrafın. Ve sandığından belki lazım olur diye atamadığın eskilerinle. Her sözü döndür sineme ben buradayım. Peki sen hangi karanlıklarda saklanacaksın… Sus artık… Sözlerini içeri aldığım kapıların ardında ben yokum . Çizdiğin ve kan renginde siyahlara boyadıklarınla övün. Madalyaların var senin bu hikayeden kazandığın. Gerçekliğinden emin olduğun, ama yok saydıkların var üzerine basarak ezilecek. Adımın sonuna koysan ne olur korkak sıfatları. Ben seni bilemeyişimin sızılarından hemhal… Acıtmıyor artık sözcüklerin… Acıtmıyor..! ALINTI...