nasip53

Üye
  • İçerik sayısı

    74
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    1

nasip53 kullanıcısının paylaşımları

  1. [Soru] Omurilik Felciyim Ve Platinim Kırıldı

    görüldüğü gibi bir muğlaklık var.. gönlünün rahatlığı ve yeni uygulanmak istenilen operasyonun doğruluğu için başka hastahanelerede baş vurmanda fayda var... veriler eşleşiyor ise herhalde gönlünde operasayonda olumlu olmuş olur...
  2. Veysel Çelebi'nin Kaleminden

    hoş geldın kardeşim
  3. Yanlış Tırnak Kesimi,Tırnak Batmasına Sebep Oluyor...

    herşeyde intizam olunmalı galiba.. sonra tırnakda olduğu gibi yan yollara kayabiliniyor.......
  4. Ağaç Ve İnsan

    hoş bir betimleme.. insanoğlu namkör işde... iş işden geçtikden sonra aklı başına gelir... ağaç o insanı affettide acaba insan olsaydı o ağaç affedermiydi ?
  5. 1) Yalan Ne ciddi olarak, ne de şaka yollu yalan söyleme! Şaka yollu yalan söylemeye dilini alıştırma ki ciddi konularda da yalan söylemeyesin. Yalan büyük günahların en büyüklerindendir. Yalancılığın duyulursa, güvenilirliğin düşer ve kimse sözüne inanmaz olur. Gözler seni küçük görür. 2) Sözünde durmamak Söz verip de sözünde durmamaktan kaçın. İnsanlara sözlerinle değil eylemlerinle iyilik yap. Bir söz verirsen, çok büyük bir güçlükle karşılaşmadığın sürece sözünü yerine getir. Çünkü sözünü tutmamak, bir münafıklık emaresi ve kötü bir huydur. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Üç özellik vardır ki bunlar kimde bulunursa, namaz kılsa ve oruç tutsa dahi münafıktır; konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde tutmaz ve kendisine emanet bırakıldığında hıyanet eder." 3) Dedikodu Dilini dedikoduya bulaştırma! Dedikodu, Müslüman' ın otuz kez zina etmesinden daha kötüdür. Bir haberde böyle nakledilmiştir. Dedikodu; bir kişiyi, duyması durumunda hoşuna gitmeyecek şeylerle anmaktır. Doğru şeyler söylüyor olsan bile sen dedikodu ve haksızlık yapmış olursun. Gösteriş için Kur' an okuyanların dedikodusunu yapmaktan sakın. Bu gıybeti maksadını açıkça söylemeksizin ima yoluyla yaparsın. Örneğin şöyle dersin: "Allah onu ıslah etsin. Yaptığı şey beni üzdü. Allah' tan bizi de onu da ıslah etmesini istiyoruz" 4) İnsanlarla söz dalaşı Bu davranış seninle konuşan kişiyi üzmektir, onu cahil durumuna düşürmek ve suçlamaktır; kendini ise akıl ve bilgiyle temize çıkarmak ve övmektir. Söz dalaşı hayatı karıştırır. Çünkü sinirli biriyle söz dalaşına girersen sana zarar verir. Halim selim biriyle tartışırsan sana buğzeder, kin besler. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kişi haksız olduğu bir konuda tartışmaya son verirse Allah ona cennetin kıyısında bir ev yapar. Kişi haklı olduğu bir konuda tartışmaya son verirse de Allah ona cennetin en yukarısında bir ev yapar." 5) Kendini temize çıkarma Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Siz kendinizi temize çıkarmayın. O kimin takvalı olduğunu pek iyi bilir" (Necm 32) Hikmet sahibi bir zata; "Doğru olduğu halde çirkin olan şey nedir?" diye sorulmuş. O da: "Kişinin kendisini övmesidir" diye cevap vermiş. Bunu huy edinme ve bil ki bu, senin insanların gözündeki değerini düşürür ve Allah' ın sana öfkelenmesine yol açar. Kendini övmenin, başkaları gözünde seni yüceltmeyeceğini görmek istiyorsan, kendi erdemlerini, makamlarını ve mallarını öne çıkararak kendilerini övenlere bak! Kalbin onların bu davranışını nasıl yadırgıyor ve bu durum sana nasıl ağır geliyor. Yanlarından ayrıldığında onları nasıl da kınıyorsun değil mi? 6) Lanet etmek Sakın ha, Allah' ın yarattığı herhangi bir canlıya, yiyeceğe veya insana lanet etme! Kıbleye yönelen hiç kimsenin şükreden veya nankörlük eden biri ya da münafık olduğuna şahitlik etme. Çünkü sırları yalnızca Allah bilir. Kullarıyla Allah arasına girme! Bilesin ki kıyamet gününde sana, "falanca kişiye niye lanet etmedin" diye sorulmayacaktır. Ama Allah' ın kullarından birine lanet edersen, bundan sorguya çekileceksin. Allah' ın yarattığı hiçbir şeyi kınama! Hz. Peygamber (sav) hoşuna gitmeyen yemekleri eleştirmezdi; iştah duyuyorsa yer, duymuyorsa yemezdi. 7) İnsanlarla dalga geçmek İster ciddi ister şaka yollu olsun; insanlarla dalga geçmekten dilini koru! Çünkü bu, insanda hayâ bırakmaz, böyle kişilere saygı duyulmaz, yalnız kalırlar ve bir çok kişiyi üzerler. Bu birçok kavga ve öfkenin de kaynağıdır. Kalplere kin diker. Kimseye alaya alır tarzda şaka yapma! Sana böyle bir şaka yapılırsa karşılık verme ve bulunduğun meclistekiler başka bir konuya geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Boş konuşmalara daldıklarında ağır başlılıkla çekip gidenlerden ol. İşte bu saydıklarımız, dilin afetleridir. Bu konuda sana yardımcı olacak şey; yalnız kalmak ve gerekmedikçe konuşmamaktır. Hz. Ebubekir (ra), gereksiz konuşmalardan kaçınmak için ağzına taş koyardı ve dilini göstererek: "Bütün makamları elde etmemi sağlayan şey işte budur" derdi. Şu halde sen de bunlardan sakın. Çünkü bunlar, dünya ve ahirette seni helaka düşürecek sebeplerin başında gelir. Selam ve duaile..
  6. Suyun Önemi

    tabiat'da herşeyin bükük kısımları hep su elimizdeki pislikleri su yardımıyla temizleriz.. vucudumuzun pisliklerinide... birde ruhumuzun pisliklerini su ile temizlesydik...ama ona suyun gücü yetmiyor işde..
  7. Ankara Tsk Gata Rehabilitasyon Ve Bakım Merkezi

    üsdeki resme bakınca gatada geçirdiğim 10 ay aklıma geldi. o yolu tekerlekli sandalye ile az turlamadım.
  8. Felçliye Mucize İlaç Yolda

    inş. inş.
  9. Mutluluğun 40 Formulu....

    KURAN-I KERİM'E GÖRE MUTLULUĞUN 40 FORMÜLÜ Mutluluğun formülü 40 ayette saklı : 1- İsra 37: Kibirli olma, alçakgönüllü davran. 2- Müddesir 1-5: Kendini fazla abartma. 3- Tekvir 25-27: Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma. 4- Bakara 156: Çaresizlik tuzağına düşme. Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarma. 5- Beled 5-6: Her şeye hakim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme. 6- Hucurat 10: Büyüklük kompleksine kapılıp, insanları ezerek arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma. 7- Muhammed 7: İyiliği karşılık beklemeden yap. 8- Rum 21: Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster. 9- Vakıa 83-87: Ölümden korkmak yerine, ölüm gerçeğiyle yüzleş. 10- Bakara 263: Yaptığın iyilikleri unut. Anlatarak onları kıymetsizleştirme. 11- Furkan 63: Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine. Öfkenin dinmesini bekle. 12- İnşirah 1-3: Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur. İhtirasını törpüle. 13- Maun 4-5: Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma. Söyleyeceklerini iyi tart. 14- Mücadele 7: Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma. 15- Rahman 7-9: Çıkarcı olma. Adil davran. 16- Tekasür 1-2: Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme. 17- Tevbe 40: En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma. 18- Fatır 19-22: Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine, senden zor durumda olanları görüp rahatla. 19- Fecr 27-28: En sevdiğin şeyleri, başkalarıyla paylaşmanın keyfine var. 20- Hakka 33-35: Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için asla feda etme. 21- Haşr 10: Muhatabına güvenmek istiyorsan, önce sen güvenilir ol. 22- Kalem 1-2: Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma. Gücünü insanların yararına kullan. 23- Münafıkun 4: Bencil olma, tebrik etmeyi bil. 24- Saff 2: Yalandan uzak dur. 25- Yusuf 32-33: Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin, hayatını esir almasına izin verme. 26- Ankebut 41: İyi bir dostun, paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma. 27- Al-I İmran 92: İyilik yapma arzunu, şarta bağlama. Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır, asla unutma. 28- En'am 50: Önyargılarla hayatı kendine zehir etme. 29- En'am 60: Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler, hayatının kâbusu olmasın. 30- Felak 1-5: Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç. 31- Hacc 46: Kendini, hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullama. 32- İbrahim 42: Merhametli olmaktan asla vazgeçme. 33- İsra 23: Anne ve babana 'üff' bile deme. 34- Nisa 149: Kendini sürekli övmekten uzak dur. 35- Yunus 12: Vazgeçilmez olmadığını Kabul et. 36- Enfal 56: Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma. 37- Furkan 43: Heveslerini kendine ilah edinme. 38- Necm 3: İnanma duygunu diri tut. 39- Nisa 58: Karar verirken, vicdanının sesini duymazlıktan gelme 40- Fatiha-1: Alemleri ve seni yaradan Rabbine daima teşekkür ve hamd duygularıyla dolu ol...
  10. 4 Şeyi Yapmadan Uyumamak....

    Dört Şeyi Yapmadan Uyuma Birgün Rasulullah efendimiz (sav) Hz. Aise annemize Söyle buyurdu: "Ey Aise! geceleri su 4 seyi yapmadan uyuma: 1)Kuran'i hatim etmeden. 2)Benim ve diger peygamberlerin sefatlerine kavusmadan. 3)Müminleri kendinden hosnut etmeden. 4)Hac etmeden. Aise (ra) "anam babam sana feda olsun, ben bunlari bu kisa müddet içinde nasil yapabilirim? deyince Rasulullah tebessüm etti ve: "Ya Aise ondan kolay ne var? 1) 3 ihlas 1 Fatiha okursan Kuran'i hatmetmis olursun. 2) Bana ve diger peygamberlere salavat getirirsen sefaatime kavusursun. 3) Müminlerin affini dilersen onlari hosnut edersin. 4) {Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahi vahdehü la serike lek. lehül mülkü velehül hamdü ve hüve ala külli seyin kadir} tesbihini okursan hacsevabi gibi sevap alirsin.
  11. Öğrenmenin Yaşı Yoktur..

    Bir Öğrencimin Bana Öğrettikleri Yazan: Doğan Cüceloğlu > Kaliforniya'da Long Beach şehrindeki Eyalet Üniversitesi'nde öğretim > üyesi olarak ders verirken, aynı sömestrde benim iki dersimi alan bir > kız öğrencim dikkatimi çekmeye başlamıştı. Bu genç bayanın şu > özelliklerinin farkına varmıştım: Her şeyden önce çok güzel bir kızdı; > gözüm gayri ihtiyari ona gidiyordu. İkinci olarak çok iyi bir > öğrenciydi; bütün sınav ve ödevlerde en yüksek notu o alıyordu. > Ayrıca, çok hanımefendi, çok nezih bir kişiliği vardı. Bölümün bir > pikniğinde kız öğrencimin nişanlısıyla tanıştım ve itiraf edeyim, ilk > aklımdan geçen, 'Armudun iyisini ayılar yer' düşüncesi oldu. Yukarıda > özelliklerini saydığım o güzel kızın bana tanıştırdığı erkek, yirmi > yedi-yirmi sekiz yaşlarında, saçı biraz dökülmüş, şişman denecek kadar > toplu, çirkin, kısa boylu biriydi. > > Bu kişiye parası için yüz vermiş olabileceğini düşündüm. Daha sonra > öğrendim ki, bu genç adamın parasal gücü yok; başka bir üniversitenin > psikolojik danışmanlık bölümünde doktora öğrencisi olarak okula devam > ediyor ve ileride akademisyen olarak kariyer yapıp profesör olmak > istiyor. > > Acaba benim güzel öğrencim bu adamda ne bulmuştu? Bir hafta sonra ders > çıkışı koridorda öğrencimin yanına yaklaştım ve Sally adıyla anacağım > öğrencimle aramızda şöyle bir konuşma geçti: > > 'Sally, nişanlınla nasıl tanıştığınızı merak ediyorum? > > 'Bir kilise faaliyetinde aynı komitede çalıştık; o zaman tanıdım kendisini '< BR>> > 'Nesi seni etkiledi; hangi özelliklerini sevdin? > > Sally, bir Amerikalı olarak bu soruyu hiç beklemiyordu. Amerikan > kültüründe, bu tür sorular kişinin mahremiyetine tecavüz olarak kabul > edildiğinden pek sorulmaz. Amerikan kültürüne göre ben o anda > Sally'nin mahremiyetine 'burnumu sokuyordum.' > > Şaşkınlığı geçince çok içten, gözlerinin içi gülerek, 'O şahane bir > insan; o benim kahramanım! Ben ondan çok şeyler öğrendim' dedi. > > O anda ilk hissettiğim şey kıskançlık duygusu oldu. Güzel bir kadının > erkeğine, 'Sen benim kahramanımsın' duygusu içinde bakmasının erkeğe > verilmiş en büyük hediye olduğunu hissettim ve anladım. Bu hediyeyi, > hayatım boyunca hiç almadığımı biliyordum ve o kişiyi kıskandım. > > 'Nasıl yani?' dedim. > > 'Frank bir yetimhanede büyümüş. Yetim olmanın ne demek olduğunu > bildiği için, üniversite öğrencisi ol unca, yetimhaneden iki çocuğa > ağabeylik yapma kararı almış. Haftada on saatini onlara ayırıyor; > onlarla buluşup oynuyor, kitap okuyor, onları müzeye götürüyor. > Onların iyi gelişmesi için elinden geleni yapıyor. Biri ameliyat oldu, > hastanede yatıyor ve Frank şimdi akşamları hastanede kalıyor, geceleri > ona bakıyor.' > > Yüzüme tokat yemiş gibi oldum. Utandım. Kendime kızdım. Ben güya en > yüksek eğitim düzeyine gelmiş biriydim ve karşımdakini hala dış > görünüşe göre yargılıyor ve onu 'ayı' olarak görüyordum. İçimdeki > pislikten utandım. Bir süre sonra Sally'nin içinde yetiştiği aile > ortamını merak etmeye başladım. Şöyle bir mantık yürüttüm: o adama > baktığım zaman ben neden, 'Armudun iyisini ayılar yer' diye düşündüm? > Çünkü ben, içinde yetiştiğim ortamda sık sık bu benzetmeyi duyarak > büyümüştüm. İçinde yetiştiğim ortam beni nasıl etkilemişse, Sally'nin > içinde yet iştiği ortam da onu öyle etkilemiş olmalıydı. > > Birkaç hafta sonra Sally'e, ailesinin nerede oturduğunu sordum. Los > Angeles'in üç yüz elli km kuzeyindeki bir kasabada oturuyorlarmış. > Onun ailesiyle tanışmak istediğimi, bunu mümkün olup olamayacağını > sordum. 'Kendilerine bir sorayım, eminim sizinle tanışmak > isteyeceklerdir,' dedi ve iki gün sonra, 'Ailemle konuştum; sizinle > tanışmaktan mutlu olacaklarını söylediler,' dedi. Dört-beş hafta sonra > San Francisco'ya gidecektim, Sally'nin ailesinin yaşadığı kasaba > yolumun üstündeydi, onlara uğrayabilir, onlarla tanıştıktan sonra > yoluma devam edebilirdim. > > Bu planımı Sally'e söylediğimde Sally, 'O gün ben de aileme > gidecektim; isterseniz beraber gidebiliriz,' dedi. Ailesine haber > verdi. Onlar da sabah kahvaltısına gelmemizi söylemişler. Long > Beach'ten sabahın altısında yola çıktık ve dokuz buçuk civarında > Sally'nin ağabeyi Brian'ın evine vardık. Sally'nin babası George orada > buluşmamızı uygun görmüş. Çok güleryüzlü bir aileydi. Brian'ın, en > ufağı dört yaş civarında dört çocuğu vardı. > > Ziyaret ettiğim bu güleryüzlü sıcak ailede, iki olay gerçekten > dikkatimi çekti. Bunlardan ilki, Sally'nin babası George'un > torunlarıyla konuşurken onların göz hizalarına inmesiydi. Bunu o kadar > doğal yapıyordu ki, artık farkına varılmadan yapılan bir davranış > olduğu belliydi. Sally'ye, babasının torunlarıyla hep böyle mi > konuştuğunu sordum. 'Evet' yanıtını alınca, kendisi çocukken de > babasının, onunla göz hizasına inerek mi konuştuğunu sordum. 'Evet, > biz böyle biliyoruz. Ağabeyim Brian da çocuklarıyla böyle konuşur; ben > de kendi çocuklarımla böyle konuşacağım. Biz böyle biliyoruz', dedi. > Tüylerim diken diken oldu. Ben üniversite öğretim üyesiydim ve insan > psikolojisi benim uzmanlık alanımdı ama üç çocuğumdan hiçbiriyle göz > hizasına inerek konuştuğumu hatırlamıyordum. Kendime kızdım; sonra > kendime kızmaktan da vazgeçtim, beni yetiştirenlere kızdım. Sonra > onlara kızmaktan da vazgeçtim ve bütün nesilleri yetiştiren kültür > ortamına kızdım. Daha sonra kimseye kızmayacağımı anlayarak, oradaki > öğrenme fırsatından yararlanmaya karar verdim. Torunlarının önünde diz > çökerek konuşan dede George'a 'Beyefendi, çocukların göz hizasına > inerek konuşuyorsunuz!' dedim. Bana biraz şaşkınlıkla gülümseyerek, > 'Tabii, onlar küçük insanlar!' yanıtını verdi. Öyle bir bakışı vardı > ki, bu bakış sanki 'Bu kadar doğal bir şey ki, herhalde bunu herkes > yapıyordur; sen yapmıyor musun?' diyordu. > > O bakışa karşı bütün yaptığım, mahcup bir gülümseme oldu. > > Bu güleryüzlü sıcak ailede dikkatimi çeken ikinci olay, Sally'nin > ağabeyi Brian'ın davranışı oldu. Brian, Pasi fik ülkeleriyle ticaret > yapan, oldukça varlıklı biriydi. Evlerinin büyüklüğünden, yüzme > havuzundan, çiftliklerinden, arabalarının türünden ailenin zenginliği > belli oluyordu. Kahvaltıdan sonra saat on bir dolaylarında telefon > çaldı ve Brian bir süre telefonla konuştu. Ofisten arıyorlarmış, > Koreli bir işadamı Los Anegeles'ta imiş, kendisiyle görüşmek için > helikopterle saat 14'te gelmek istiyormuş. Başka bir randevusu > olduğunu söyleyerek bu teklifi reddetmiş olan Brian, bize durumu şöyle > açıkladı: 'Dört çocuğum var ve her hafta biriyle dört saat başbaşa > geçiririm. Bugün dört yaşındaki kızım Mary'le randevum var. Çocuklar > çok çabuk büyüyorlar, eğer dikkat etmezsen, bir bakıyorsun, büyümüşler > ve onlarla beraber zaman geçirme olanağı kaybolmuş. > > Brian'ın yaşam vizyonunu sormadım, ama davranışından nelere öncelik > verdiği belli oluyordu. Brian için çocukları şüphesiz en az işi kadar > önemliydi. Brian'ın yaşamında bununla ilgili bir pişmanlık duygusu, > bir 'keşke' olmayacak. > > Sally'e sordum: 'Baban seninle randevulaşır mıydı?' > > 'Evet', dedi, 'yalnız benimle değil, her çocuğuyla sırasıyla başbaşa > zaman geçirirdi. Ve ilave etti, 'Biz böyle gördük, böyle biliyoruz. > Benim çocuğumun da babası böyle yapacak!'. Gülümseyerek, 'Nereden > biliyorsun?' diye sordum. > > 'Biz Frank'le konuştuk' diye cevap verdi. Yine içim cız etti. Daha > doğmadan çocuğun gelişme ortamıyla ilgili bir bilinç oluşmuştu. > > Kendi çocuklarıma içim yandı. Evlenmeden önceki bilincimi, kafamın > karmaşıklığını, evlendiğim kıza ettiğim eziyetleri ve ondan da acısı, > kendi yavrularıma çektirdiğim acıları düşündüm. Biraz daha düşününce > kendimin de acı çektiğini anladım ve bu sefer kendi çocukluğuma içim > yandı. Daha sonra babamın, anamın çocukluğuna i çim yandı. Ve son durak > olarak ülkemin tüm çocuklarına içim yandı. > > Yine kimseye kızamayacağımı anlayınca, 'bundan sonra ne yapabilirimle > ilgili düşünmeye karar verdim. İşte değerli okurum; yazdığım kitaplar, > verdiğim seminerler, hazırladığım televizyon programları, 'Ne > yapabilirim?' sorusuna verdiğim yanıtların öğeleridir. Sally'nin > içinde yetiştiği ortamı görmüş ve anlamış biri olarak onun > davranışlarına şimdi daha iyi anlam verebiliyorum. Sally, içinde > yetiştiği ailede, varoluşun beş boyutunu da doya doya yaşayabilmişti. > Çocuğun hizasına inerek onunla göz göze konuştuğunuz zaman çocuk, 'Sen > varsın, sen doğalsın, sen değerlisin, sen güçlüsün ve sen sevilmeye > layıksın', mesajı alır ve çocuğun CAN 'ı beslenir. > > Çocuğuyla randevusuna sadık kalan baba, 'Seninle zaman geçirmek > istiyorum, seni özledim', mesajını güçlü olarak verir. Çocuk bu mesajı > zihinsel olarak değil, sezgisel olarak alır ve aldığı bu sezgisel > mesajlar sayesinde çocuğun hamuru, 'Ben sevilmeye layık biriyim!' diye > yoğrulur. > > Bir ana babanın çocuklarına verebileceği en büyük miras, varoluşun beş > boyutunda beslenmiş ve buna inanmış güçlü bir CAN 'dır. > > > Doğan Cüceloğlu
  12. Küçük kız annesine 'İlk insan nasıl dünyaya geldi' diye sormuş, 'Tanrı Adem ve Havva'yı yarattı, çocukları oldu ve insanoğlu yeryüzüne yayılmaya başladı yavrum' diye izah etmiş annesi.. Birkaç gün sonra küçük kız aynı soruyu babasına sormuş.. 'Binlerce yıl önce maymunlar vardı' demiş babası, 'Bizler de evrim geçirerek onlardan türedik..' Farklı iki cevaptan aklı karışan kız annesine gidip 'Nasıl olur anne' demiş 'Sen bana insanın Tanrı tarafından yaratıldığını, babam da maymunlardan geldiğini söylüyor.. Karıştırıyorum..' 'Karıştırıcak bir şey yok' demiş annesi gülerek, 'Ben sana kendi ailemin geçmişini anlattım. Baban da kendi ailesininkini anlatmış, bir tanem..!'
  13. Tanrı Var Mıdır ?

    TANRI VAR MIDIR? Bir üniversite profesörü öğrencilerine su soruyu sorar; - Var olan her şeyi Tanrı mı yarattı? Bir öğrenci ayağa kalkar ve cevaplar. - Evet, her şeyi Tanrı yarattı! Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine 'Evet efendim' diye cevaplar. Profesör devam eder. - Eğer her şeyi yaratan Tanrı ise ve şeytan var olduğuna göre şeytanı da Tanrı yaratmış olur. Çalışmalarımızda uyguladığımız kesinleştirme prensibine göre de Tanrı şeytandır. Öğrenci böyle bir önerme karşısında şaşırır ve yerine oturur. Profesör öğrencilerine bir kez daha Tanrı'nın içindeki kaderin bir efsane olduğunu kanıtlamaktan ötürü oldukça mutludur. Bu arada başka bir öğrenci ayağa kalkar ve 'Bir soru sorabilir miyim profesör' der. Profesör sorabileceğini söyler. Öğrenci 'Soğuk var mıdır' diye sorar. Profesör; 'Nasıl bir soru bu böyle, tabii ki vardır' di ye cevaplar. 'Sen hiç soğuktan üşümedin mi?' Öğrenci 'Aslında, fizik yasalarına göre soğuk yoktur; yaşamda/ gerçekte biz soğuğu sıcaklığın yokluğu olarak düşünürüz. Herkes veya nesneler o enerji oradaysa veya bir şekilde enerji iletiyorsa onu deneyimler. Örneğin, Absolute 0 (273 derece C) sıcaklığın kesin yokluğudur. Soğuk yoktur, o yalnızca sıcaklığın yokluğunda duyumsadıkları mızı tarif etmek için yarattığımız bir kelimedir' der ve devam eder. - Profesör, karanlık var mıdır? - Tabii ki vardır. - Korkarım gene yanılıyorsunuz efendim. Çünkü karanlık da yoktur. Yasamda/ gerçekte karanlık ışığın yokluğudur. Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama karanlığı çalışamayız. Gerçekte, biz Newton'un prizmasını kullanarak beyaz ışığı kırar ve renklerin çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz. Ama karanlığı ölçemeyiz. Bir basit ışık karanlık bir mekânı aydınlatarak karanlığı kırmış olur yani karanlığı geçersiz kılar. Siz belli bir mekânın/uzayın ne kadar karanlık old uğundan nasıl emin olursunuz? Işığın miktarını ölçerek! Bu doğrudur değil mi? Karanlık insanlık tarafından, ışığın olmadığı yer/ mekân için kullanılan bir kelimedir. O zaman size son bir soru daha sormak isterim, efendim. Şeytan var mıdır? Bu kez profesör pek emin olamamakla birlikte cevaplar.. - Tabii vardır. Açıkladığım gibi, biz onu her gün, her yerde görürüz. O, dünyadaki işlenmiş tüm suçlarda, şiddette yer alır. Bunların tümü şeytanın kendisinden başka bir şey de değildir. Öğrenci itiraz eder. - Şeytan yoktur efendim. Yani o kendi başına yoktur. Şeytan basit olarak Tanrı'nın yokluğudur. O aynen karanlık ve soğukta olduğu gibi insanın Tanrı'nın yokluğunu tarif etmek üzere yarattığı bir kelimeden ibarettir. Tanrı şeytanı yaratmadı. Şeytan/ kötülük insanın tanrısal sevgiyi yüreğinde hissetmediği zaman yaptıklarının bir sonucudur. O, aynen sıcaklığın olmadığı yere gelen soğuk, ya da ışığın olmadığı yere gelen karanlık gibidir. Profesör kürsüdeki yerine çöker . Genç öğrencinin adı Albert Einstein'dir.
  14. "Öldürmedim İntiharına Yardım Ettim"

    Annesi 4 saatlik ikna kadar kızını seviyormuş.. Annede isteklide.. Hani istemem yan cebime koy misali gibi olmuş..
  15. Sene 2002 Yaz ortası gelmiş biz ise hala deniz girmemişdik. Çünkü okulda son yılımızdı. Sınavlar, kps,les.. Sınav üstü sınav..Bilenler bilir son yıl çok yoğun ve sitresli geçer. Nihasyer hepsi bitmiş stres falan birşey kalmamış, rahatlıkla tatile başlayabilirdik. Denize yüzmeyi çok severdim . Tabiki memlekete gittiğimizde hiç zaman kaybetmeden denize gittim. Bİr kayanın üstünden "daha önce üzeinden atlamadığımız" sırayla denize atlamaya başladık.En sonda bendim ve sıra bana gelmişdi .Haliyle bende o sığ suya hemde balıklama atladım. Kafam suya değer değmez başımın yere vuracağını anladım ve ellerimi başıma getirmeye çalışdım fakat zaman yeterli olmadı ve bir TIK sesi...... Tık sesi yeni bir hayata başlamanın sesiydi. Hayaller, umutlar,beklentiler hepsi bitmiş yeni bir hayata başlangıç başlamışdı. Peki üzgünmüyüm.. Hiç üzülmedim.. Nİye mi? Boynum kırılıp aklım yerinde suyun içinde iken şunu biliyordum. Çok kısa zaman sonra boğulacağım. Dua etmeye başladım. Rabbim bana biraz daha zaman ver .Belki bu sürede sana laik kul olabilirim diye. Halamın oğluda çok ileride bir kayaya çıkmış şaban niye bizimle gelmedi ve o kayanın dibinde ne yapıyor dıye bakınıp bana bağırmaya başladı. Ben sesini duyuyor fakat cevap veremiyordum. Çünkü suyun altındayken dışarıda olan birine nekadar cevap verilebilirki? Rabbim benim duamı kabul etmişdi.. Hani bir haisde varya suda boğulan kışı şehit ve duası kabul olur diye. Ben hiçde mubarek biri değildim ama rabbimin şevkati orada tecelli etti ve duam kabul oldu. Halamın oğlu dayanamayıp yanıma gelmeye karar verdi ve yüzerek yanıma geldi. Başımdan aşağa bağırmaya başladı şaban şaban diye .Ben artık su yutmaya başlamışdım.Dakka 3-4 belkide 5 dk olmuşdu. Elini bana uzatıp beni sudan kaldırıp suda ne yapıyorsun diye sorunca ben ona derin bir nefes aldıkdan sonra boynum kırıldı dedim. Bu hayata bu şekilde başlamış olduk. 2 ay yoğun bakımda 8 ay fiziki tedavi rahabilitasyonda ve 7 yıldırda evdeyim. Masada kalır dediler 15% sağ kalır dediler. O zamanlar güçllü kuvvetli bir gençdim . Direncimiz, gücümüz vesile oldu rabbim nasip etti masada kalmadık ve hala yaşıyorum. 6 ay suni solunum cihazıyla yaşadım. Şuan üzgünmüyüm.. Kesinlikle değilim. Bana ne verirse hepsine razıyım. Çünkü ben rabbimi reviyorum ve razıyım . İnşAllah oda benden razı olur.
  16. Yeni Bir Hayat

    Belkide temennide bulunduğuna haklısın. Allah "herkeze" sağlık ve sabır versin duan inş. kabul olur kardeşim...
  17. İtiraf Ediyorum

    Allah şükrünüzü daim etsin..
  18. İtiraf Ediyorum

    Düşüncelerinize katılıyorum..
  19. İtiraf Ediyorum

    razı olandan razı olunur.. İNŞ. razı olunulanlardan olursun.
  20. İtiraf Ediyorum

    muammer kardeşimiz gibi sende isyankarsızlıkda hep sağlam kalırsın
  21. İtiraf Ediyorum

    inş. isyankarsızlıkda hep böyle kalırsın.
  22. Allah'la Konuşmak Dostla Konuşmaya Benziyor''

    İnşaAllah son nefesimize kadar Allah'la konuşur halde oluruz.
  23. Allah razı olsun kardeşim..
  24. Namaz Kılan Adam İle Köpek

    İnşallah ibadetlerimizde, Allah'la irtibatımızla başbaşa iken, hergeçen gün çevre etkisinden dahada arınmış hale gelenlerden oluruz.
  25. Bir insan birini yardım ederken aslında kendine yardım ediyor.. Yardım eden ve cimrilik etmeyen her iki boyutada karlı olur. Karşısındakinden birşey bekleyerek yardım ettiyse dünyada o kişiden karşılığını bekler. Karşılığını belki alır belki almaz. Diğer boyuta dayalı iyilikde bulunmuşsa kesinkez karşılığını alır. Her iki haldede kendi için yapmış olur..