Dogru_Yol

Üye
  • İçerik sayısı

    1.928
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    20

Dogru_Yol kullanıcısının paylaşımları

  1. Diliyle Gören Adam! İngiliz bilim adamları Irak'ta bombalı saldırıda kör olan bir askerin diline bir aygıt yerleştirerek yeniden görebilmesini sağladı. Tıp teknolojisi, akıllara durgunluk veren bir hızda ilerliyor. İngiliz askeri Craig Lundberg, Irak’ta üç yıl önce uğradığı bombalı saldırı sonrasında tamamen kör oldu. 24 yaşındaki Craig, bir daha asla göremeyeceğini düşünüyordu. Genç İngiliz askerin imdadına "BrainPort " isimli insan duyularını farklı yöntemlerle harekete geçiren yeni bir teknoloji yetişti. Craig, diline takılan aygıt sayesinde nesneleri ayırt edebilmeye başladı. Hatta, tabelalardaki yazıları bile okur hale geldi.. BrainPort isimli cihaz, kameralı gözlük ve dile yerleştirilen bir kablodan oluşuyor. Görüntüler küçük elektrik akımlarına dönüştürülüp dile ulaştırılıyor. Bu akımlar, dilden sinirler aracılığıyla beyne ulaştırılıyor ve görüntüye dönüşüyor. Haberin Videosu
  2. Avustralya'da vahşet kameralara yansıdı Kanada'dan kız arkadaşını ziyaret amacı ile Avustralya'ya giden engelli bir turistin maruz kaldığı şiddet tepkilere yol açtı. Avustralya’da tekerlekli sandalyeye mahkum olan engelli vatandaşı döven 2 gencin hangi gerekçe ile yaklaşık 5 dakika dövdüğü anlaşılamazken güvenlik kamerası kayıtları medyaya dağıtıldı. Kimliği açıklanmayan Kanadalı 35 yaşındaki bir turist asansöre binmek üzere iken saldırısına uğradı. İki genç tekerlekli sandalyeden kopardıkları metal çubuklarla turisti acımasızca 5 dakika boyunca dövdü. Basına dağıtılan görüntülerde engelli vatandaşın dövülme anına yer verilmedi. Ancak görüntüde turistin tekerlekli sandalye ile asansöre fırlatılma anı ve gençlerin olay yerinden kaçış görüntüleri ile görevlilerin yaralı turisti bulması yer aldı. Polis kimlikleri belirlenen gençlerden birini yakaladı diğeri ise halen aranıyor. Haberin Videosu
  3. Psikolog Fatma Tuncer, "Hayatı şekillendirirken özürlüler yokmuş gibi davranamayız" dedi.. Türkiye’de özürlü vatandaşların sayısı küçümsenmeyecek oranda fazladır. Buna bağlı olarak sosyal hayatta özürlü insanların yer alamaması, kendi dünyalarında yaşamaya mahkum olmaları büyük bir sorun teşkil ediyor. Görmemezlikten gelmek, özürlüleri yok saymak son derece yanlış bir davranış. Bu sebeple sosyal çevreyi özürlülerle paylaşabilmek, iş sahalarında özürlülere yer vermek, makul derecede onları toplumun bir parçası haline getirmek toplumun her bireyinin bir sorumluluğu. Devlet yatırımları ve yardımlarından ziyade toplumun her bireyi özürlü ve yakınlarına destek olması gerekir. Dünya Bülteni özürlü sorunları, ihtiyaçları ve Eyüp Belediyesi Özürlüler Koordinasyon Merkezi’nin yaptığı faaliyetleri Eyüp Belediyesi Özürlüler Koordinasyon Merkezi danışmanı Fatma Tuncer’e sordu. Kısaca kendinizden ve Eyüp Koordinasyon Merkezi’nden bahseder misiniz? Eyüp Belediyesinde beş yıl önce psikolojik danışman olarak başladım. Uzun zaman erişkin terapisi ile ilgilendim. Yeni dönem itibari ile Özürlüler Koordinasyon Merkezi’nde görev almaya başladım. Ayrıca edebiyatla ilgileniyorum ve eğitim ve psikoloji alanında yayınlanmış olan dört kitabım var. Eyüp belediyesi Özürlüler Koordinasyon Merkezi altı yıldır faaliyette olan bir kuruluş. Bir yıl önce burada göreve başladım ve geldiğimiz günden sonra Eyüp’te oturan özürlüleri kayıt altına aldık. 3000 i aşkın Eyüp ve çevresinde oturan özürlü vatandaşımızı Özürlüler Merkezine üye yaptık. Üye yaparken ihtiyaçlarına, özür durumlarına ve taleplerine göre kategorilere ayırarak dosyalarını çıkarttık. Bu talepleri iş, ekonomik destek, kömür, erzak, eğitim ve sosyal faaliyet şeklinde ayırdık. Yaptığınız faaliyetleriniz neler? Maddi olarak hepsine yardımcı olamasak da erzak, kömür ve ev ihtiyaçlarının karşılanması konusunda yardımda bulunuyoruz. Tekerlekli sandalye, baston ve hasta yatağı ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Özürlüler merkezine gelerek kulaklık gözlük gibi ihtiyaçları olanlar için başka vakıf ve derneklerle irtibata geçerek onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Bu bağlamda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve kaymakamlığa bağlı vakıflarla da yardımlaşıyoruz. Psikolog ve fizik tedavi noktasında Büyükşehir Belediyesinin imkânlarını kullanıyoruz. Eğitim alanında özürlü ve aile seminerleri düzenliyoruz. Aileler genel itibari ile çocukların özür durumunu kabullenemiyor. Bu yüzden aile seminerlerini daha çok destek ve terapi verme amacıyla yapıyoruz. Dünya Özürlüler gününde benim yazdığım ve bize kayıtlı olan özürlülerin rol aldığı bir tiyatro oynadık. Evinden çıkacak durumda olmayanlara ev ziyaretlerine gidiyoruz. Bu ziyaretlerde ailelere erzak ve hediyeler götürüyoruz. İhtiyaçlarını yerinde görme imkânımız oluyor. Haklarını konusunda özürlü ve ailelerine bilgilendirme yapıyoruz. Bu bilgilendirme özürlülerin verilen haklar, bakım parası ve özürlü maaşı nasıl alınır gibi bilgileri içeriyor. Bununla birlikte dertlerinin paylaşılması noktasında ev ziyaretleri çok önemli. Bazen destek olmak maddi yardımdan daha etkili olabiliyor. Türkiye’de özürlü vatandaşların ne tür sorunları olduğunu düşünüyorsunuz? Özürlülerin Türkiye’de en büyük sorunu mimari yapıların özürlüler düşünülerek yapılmaması. Daha sonra ekonomik yetersizlik ve işsizlik. Belediyenin desteği ile İŞKUR’a başvurarak onlara biz iş bulmaya çalışıyoruz. Fakat birçoğunun diploması olmadığı için iş bulma noktasında zorluklar çekiyoruz. Özürlülerin kullanmak zorunda olduğu yüksek maliyetli cihazların tedarik edilmesi oldukça uzun sürüyor. Bu da özürlülerin mağdur olmasına neden oluyor. Devlet özürlü vatandaşlara ne tür yatırımlar yapıyor? Devletin özürlülere verdiği çok güzel imkânlar var. Özürlü çocuğu olan aileye ayda 500 TL bakım parası ödüyor. Yüzde 45 ve üzeri özürlü olanlara üç ayda bir özürlü maaşı veriyor. Ulaşımda indirim sağlıyor. Özel şirketlerin de belli bir sayıda özürlü çalıştırması için kanun bulunuyor. Bu kanuna uymayan şirketlere ceza uyguluyor. Çalışabilecek durumda olanlara iş imkânı da sağlamış oluyor. Memur alma noktasında kolaylıklar sağlıyor. Bu gibi yardımların özürlülere verilmesiyle ailelerde özürlü olan yakınlarına daha fazla sahip çıkmaya başlıyorlar. Tabi bu beraberinde bir istismar da getiriyor. Bazı özürlü aileleri devletten yardım almalarına karşı bizden de yardım almak için başvuruyorlar. Bunları tespit ediyoruz ve suiistimallere imkân vermemeye çalışıyoruz. Toplumun özürlülere bakışı nasıl? Toplum olarak baktığımızda da insanlar diğer Avrupa ülkelerine oranla özürlülere daha fazla yardım ediliyor. Özel vakıflar ve dernekler kurularak özürlülerin ihtiyaçları karşılanmaya çalışılıyor. Fakat özürlülere davranış konusunda birçok yanlışlıklar da yapılıyor. Aşırı yardım etme isteği bazen özürlü insanların canını sıkabiliyor. Fazla soru sorulması son derece rahatsız edici bir davranış. Toplumun özürlülere acıyarak bakması ve onu toplumun bir parçası olarak görememesi özürlülerin özgüvenlerini azalttığı gibi kendilerini acındırmaya alışarak her işi acındıra yöntemiyle çözmeye çalışabiliyorlar. Özürlülerle iletişim noktasında insanların biraz daha bilinçlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Özürlü insanların hayata nasıl bakıyorlar? Özürlülerin çok farlı bir dünyaları var. Bir kısmı eğitimini almış, özrünü kabullenerek hayata devam etmeye gayret gösterirken, bir kısmı hala özrünü kabullenememiş oluyor. Daha kırılgan ve alıngan davranabiliyorlar. Kendilerini toplumdan soyutlayıp tek başına yaşamak istiyorlar. Başka projeleriniz var mı? Öncelikle mekân olarak çok iyi bir yere sahip değiliz. Bu konuda çalışmalarımız var. Daha geniş bir yere taşınmayı planlıyoruz. Halka özürlülerle nasıl ilişki kurulması gerektiği konusunda seminer düzenlemeyerek aile ve özürlü seminerlerinin sayısını arttırmayı düşünüyoruz. Değişik meslek alanlarında onlara kurslar açmayı planlıyoruz. Özürlü insanlarımız bu sayede hem eğlenceli vakit geçirecekleri gibi hem de kendilerine maddi bir gelirde sağlamış olacaklar. Ayrıca kurslarla birlikte meslek nasıl bulunur konusunda uzmanlardan yardım alarak bir eğitim programı yapacağız. Özürlüleri ve ailelerini bir araya getirmek çok önemli. Bu yüzden özürlü aileleri için moral verme günler, özürlüler içinde bir özürlü kıraathanesi projemiz var. Dünya Özürlüler gününde yaptığımız tiyatroyu geliştirerek tiyatro çalışmalarına devam etmeyi ve özürlüler korosu kurmayı düşünüyoruz. Röportaj: Ömer Faruk Akari / Dünya Bülteni Kaynak.aktuelpsikoloji.com Kaynak
  4. Robot Elbise

    Bu ay içerisinde Japonya'da mütevazi bir törenle tanıtılan ve "Hibrit Destekleyici Kol/Bacak Uzvu (HAL)" adı verilen bu giysimsi dış iskelet dünyanın ilk tam fonksiyonlu robot iskeleti oldu ve giyenin gücünü ve becerilerini hayal edilenin ötesinde artırıyor. The Times Gazetesi'nin haberine göre, bu robot giysi Cyberdyne denilen bir Japon firması tarafından geliştirildi ve sadece giyen kişi istediğinde hareket ediyor. Cilde takılan ve beynin belirli bir hareketi gerçekleştirmek için sinir sistemi aracılığıyla yolladığı elektrik dalgalarını algılayan sensörler aracılığıyla çalışıyor. Bu sensörler sinyali algılayıp robot giysinin elektrikli kol ve bacak kısımlarına yönlendiren bir bilgiayara bağlı. Sinyal algılanır algılanmaz, robot giysi, gerçek ayak kası harekete geçmeden önce hızla hareket ediyor. Giysinin üst kısmı kol gücünü artırıyor; örneğin deneme sırasında giysiyi giyen kişi 40 kg. Ağırlığındaki üç çuval pirinci rahatlıkla havaya kaldırdı. Giysi giyen kişinin güç oranına göre ayarlı yani daha güçsüz birisi hareket ettiğinde robot giysi daha fazla yardımcı oluyor. İki yıl önce bu giysinin prototipini giyen bir dağcı, elleri ve ayakları felçli olan bir kişiyi yaklaşık 4200 metrelik Breithorn dağının zirvesine kadar sırtında taşımıştı. Cyberdyne firması 500 adet robot giysinin alt vücut parçalarını bir sene boyunca aylık 1300 pound fiyatla kiralamayı planlıyor ve bazı Japon ve Hollandalı firmalarla bu teknolojinin kiralanması için anlaşmalar yaptı. Rehabilitasyon aracı olarak dizayn edilen robot giysi, yaşlı ve fiziksel engelli kişilere hareket ve güç kazandıracak. Bu teknolojinin askeri ve endüstriyel amaçlarla da kullanılabileceği belirtiliyor. Giysinin üst vücut parçaları ile herhangi bir bilgi henüz açıklanmadı.
  5. Çocuklarımı yetiştirirken hiç zorlanmadım ama kızıma bir daha yürüyemeyeceğini söylemem gerektiğinde çok zorlandım! Okçuluk”ta, 2008 Pekin Engelliler Olimpiyatı’nda, tarihimizin ilk altın madalyasını kazanmayı başaran Türk kadını Gizem. Gizem bu sene “Efsane”lerle birlikte “Laureus Dünyada Yılın Sporcusu” ödülüne adayı oldu. Abu Dhabi’ ye geldi. Hayatımda ilk defa bir röportaj yaptım. Sonra da korktum. Bilmediğim bir işi yaparak Gizem’e hakkını verememekten korktum. Hemen röportaj ustamız Ayşe’ yi aradım! “Ayşe ben bir iş karıştırdım, İmdat!” dedim. Ayşe bana sakin sakin nelere dikkat ederek röportaj çözmem gerektiğini bir güzel anlattı. Ayşe anlatmasına anlattı da, bilmiyorum benim kafam ne kadarını uygulamayı başardı. Hata varsa, bilin ki benimdir. Seyhan Girişmen Gizem’ in annesi, Recep de abisi. Gizem’in annesi hayran olunacak, önünde saygıyla eğilinecek, elleri öpülecek bir kadın. Abisini Derya kapmış valla! J Yoksa “Hala böyle adamlar da var mı?”dedirten bir insan Recep. Gizem ise, hani tanısanız sarılıp içinize sokarsınız öylesine sıcacık ve öylesine şeker bir kadın. Soruları Seyhan Anneye sorarken hop arada daldım Gizem’e de sordum, oradan Recep’e atladım. Düzene sokana kadar çatladım. Tam ben usülü daldan dala zıplayarak röportaj yapmışım. Ama sonuçta bu güzel ailenin anlattıklarını bir anne olarak çoğu zaman yüzüm kızararak bir solukta dinledim. Umarım siz de bir solukta okur, saçma sapan şikayetleri bir kenara bırakır, olanla bitene değil de, geleceğe asılırsınız. Hayata, ağlayarak zırlayarak, olumuzluklara bakıp bahaneler bulacağınıza, ışığı görür onun peşine takılırsınız.... Yonca “gözüaçık” Seyhan Girişmen - Gizem’in annesi Eşinizle tanıştığınızda kaç yaşındaydınız? 21 yaşında, Eskişehir Eğitim Enstitüsü İngilizce bölümünde okuyordum. Nejdet’le tanıştıktan 1,5 yıl sonra evlendik. 2 sene sonra da anne oldum. Eşimi kaybettiğimde ben 41, Recep 16, Gizem 14 yaşındaydı. Sorması çok zormuş ama sormam lazım, o kaza nasıl oldu? Kaza Afyon-Bayat civarında ailecek çok güzel bir tatilden dönerken oldu. Hafif yağmur çiseliyordu. Koyunlarını alt geçit yerine ana yoldan geçiren çoban ve sürüsüne çarpmamak için eşimin frene dokunmasıyla arabamız bir kaç takla attı. Gizem camdan fırlayarak ciddi yaralandı. İlk müdahale Afyon Devlet Hastanesi’ nde yapıldı. Sonra hemen Ankara Hacettepe Hastanesi’ nde beyin ve omurilik ameliyatları geçirdi. Gizem kaç yaşındaydı? Emniyet kemeri takılı mıydı? Gizem 11 yaşındaydı. Arkada yatar vaziyetteydi ve emniyet kemeri takılı değildi. Emniyet kemeri takılı olsaydı, bu kadar ciddi yaralanma olmayacağından eminim. Gizem’in yürüyemeyeceğini ilk kim söyledi? Hacettepe Beyin Cerrahisi Bölüm Başkanı Sayın Aykut Erbengi söyledi. Bana artık hastanede yapabileceklerinin bittiğini, Gizem’in bundan sonra rehabilitasyon görmesi gerektiğini ve Gizem’e yürüyemeyeceğinin bizim tarafımızdan söylenmesinin doğru olacağını söyledi. Anne yüreği tabi, söyleme şeklini çok ani ve acımasız bulmuştum. Ama daha sonra kendisine hak verdim. Böylesi bir durumda gerçekle ne kadar çabuk yüzleşirseniz o kadar çabuk yol alıyorsunuz. Siz anlatırken ben fena oldum. Peki siz nasıl söylediniz bunu Gizem’e? İnsan nasıl söyler ki bunu çocuğuna? Psikologlara filan danıştınız mı, destek aldınız mı? Hacettepe’de bir ay tedavi gördükten sonra rehabilitasyon için Almanya’nın Heidelberg kentine gittik. Orada “Gizemciğim artık yürüyemeyeceksin...’’dedim. “Yürüyemeyeceksin” deyip “Kader böyleymiş!” demedim tabi. Hemen ardından: “Biz bu hayatı böyle de en iyi şekliyle yaşamayı başarırız. Zor olacak, ama başaracağız!” dedim. Hiçbir doktordan yardım almadım. Gizem ne dedi? Sadece; “Neden ben?” dedi. Başka bir şey demedi mi? O psikolojik destek aldı mı peki? Başka hiçbir şey söylemedi. Rehabilitasyonun bir ayağı da psikolojik destek biliyorsunuz. Ama Gizem’in böyle bir desteğe ihtiyacı olmadığını bildirdiler. “Gizem’e her şeyi bir kere gösteriyoruz, hemen kapıyor, hiçbir şeyi ikiletmedi.” dediler. Çok haklıydılar. Rehabilitasyon merkezinin 6 ay olarak öngördüğü tedaviyi 3 ay gibi kısa bir zamanda tamamladı Gizem. O dönem ve sonrasında da gerekmediği için, hiçbirimiz psikolojik destek almadık. Rehabilitasyondan döndükten sonra doktorumuz Sayın Erbengi onu ziyaret ettiğimizde; “Gizem rehabilitasyona %100 cevap vermiş nadir hastalarımdandır.” dedi. İnanılmaz moral oldu bizim için. (Gizem’e döndüm...) Gizem peki sen hatırlıyor musun kazayı? Çok hatırlamıyorum. Ama bazen bizimkiler hastane ile ilgili anılarımı anlattıklarında hoşuma gidiyor. Seyhan Anne -ben size nasıl hitap edeceğimi de bilemedim, en iyisi Seyhan Anne diyeyim - peki kazadan sonra ne yaptınız? Hayata kaldığı yerden aynen devam. Daha fazla özveri isteyen bu yaşamı çabuk kabullenmek işimizi kolaylaştırdı diyebilirim. Tabii zor günlerimizde ben ne kadar Gizem’in arkasındaysam, benim de arkamda ailem vardı. Eşinizin erken gidişinin kaza sonrası travma ile alakası var mıdır? Ya da siz bunu hiç böyle yorumladınız mı? Mutlaka çok üzüldü. Ama erken gidişinin bu olayla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Arada kaza hakkında konuşur muydunuz eşinizle? Olmuşu konuşmaktansa artık nelerin yapılacağını konuşmanın daha doğru olduğunun bilincinde bir aileyiz. Sadece kazada kalsaydık ve sadece yürüyememeye odaklı yaşasaydık eğer, bugün bu durumda asla olamazdık. Biz hep nasıl daha iyi olabiliriz derdindeydik. Başarılı da olduğumuzu düşünüyorum. Nasıl bir babaydı eşiniz? İşinden arta kalan zamanı evinde geçirmekten keyif alan, çocuklarına, özellikle Gizem’e çok düşkün bir babaydı. Kısa zamanda çok güzel şeyler yapmış ki, hem bizlere hem de topluma faydalı olabilmiş. Ardından hep çok güzel şeyler duyduk ve duymaya devam ediyoruz. Ben günde yüz kere iyi bir anne olamadığımı düşünüp sürekli vicdan azabı çekiyorum. Şımarıklık değil mi benimkisi? Siz benim gözümü açtınız. Utandım. Siz bugüne nasıl geldiniz Allah aşkına? Bize verecek bir hapınız var mı? Güven! Güvenilir bir ebeveyn olmak, ve çocuklarla güvene dayalı bir ilişki kurmak her şeyi kolaylaştırıyor. Sevgi ve güven ortamında büyüyen çocuktan korkmayın. Tabii bilinç de çok önemli! Yaşamdaki gerçekleri olduğu gibi kabullenmek ve güzel şeyler yaparak yaşamak en doğrusu diye düşünüyorum. Bir de yapılanları sorgulamayı bilmeli kişi mutlaka. “Gizem yürüyemeyeceğini başkasından duyacak diye çok kaygılandım...” En çok neden fedakarlık yaptığınızı düşünüyorsunuz? Fedakarlık demeyelim. Hayatı paylaşmak dersek daha doğru olur. Ben istediğim bir hayatı istediğim gibi yaşadım. Kimse beni böyle yaşamaya zorlamadı. Dolayısıyla acısıyla tatlısıyla yaşadığım bu hayatı fedakarlık olarak görmüyorum. En çok nerede zorlandınız? Kurallarınız varsa ve siz de onları uyguluyorsanız zorlanmazsınız. Çocuk istediğini elde edinceye kadar her yolu dener elbette. Önemli olan kararlı ve sabırlı olmak. Ben çocuklarımı yetiştirirken zorlanmadım ama, Gizem’e artık yürüyemeyeceğini söylemem gerektiğinde çok zorlandım. Çünkü en uygun zamanı kollayayım derken, bir başkasından duyacak kaygısı duydum. Endişe ettim. “Çocuklarımı yetiştirirken hiç zorlanmadım ama kızıma bir daha yürüyemeyeceğini söylemem gerektiğinde çok zorlandım!” Gizem’in yürüyemeyeceğini duyan insanların tepkisi nasıldı? Üzülüp elinden geleni yapmaya çabalayan bir çok kişi olduğu gibi “Böyle yaşayacağına keşke ölseydi” diyen de oldu. “Siz öldükten sonra ne olacak Gizem?” diyenlerle de karşılaştım. İçinde bir nebze olsun insan sevgisi olmayan, yaşamı yanlış algılamış, bakıp görmeyen bu tip insanların varlığı can sıkıcı elbette. Ben de bir yaşamı boşuna yaşadıkları için acıyorum onlara! Kızınızın başına gelenler, eşinizi kaybetmeniz ve saire.. bütün bunlar olurken yanınızda kim vardı? Her zaman ve her koşulda ailem bana destek oldu. Hala da destek olmaya devam ediyorlar. Annem, babam, kardeşlerim, yeğenlerim çok önemliler benim için. Böylesine muhteşem bir aileye sahip olduğum için çok şanslıyım. Eğer bu olaydan bu kadar az hasarla kurtulabildiysek ailem sayesindedir. Annem de çok erken kaybetti babamı, ama o da sizin gibi hayat dolu ve inanılmaz bir insan sevgisi var. Ne yapıyor ne ediyor yalnız kalmamayı başarıyor. Siz ne yapıyorsunuz kendinizi yalnız hissetmemek için? Yalnızlık değil de, eşimin yokluğunu çok hissediyorum. Başımı omzuna yaslamayı özledim. Ama hayat devam ediyor... Hiç başka birine aşık olmak, yeniden evlenmek gelmedi mi aklınıza? Hiç gelmedi, gelmeyecek de sanırım. Ben hala eşime aşığım. İnsanın kendini çocuklarına adamasının bir sınırı var mı? Olmalı mı? Bana sorarsanız olmamalı. Geriye dönüp baktığımda doğru yaptığımı görüyorum. Çünkü emek verdiğiniz her şey size fazlasıyla geri dönüyor. Sizi en çok yaralayan ne? Dost sandığımız kişilerin dostumuz olmadığını anladığım an. “Gizem’in hayata döndüğü an, hayatımın en önemli anıdır...” En mutlu anınız? Çok var! Eşimle olduğum yıllar, çocuklarımın başarılarıyla ilgili anlar... Ama Gizem’in yaşama döndüğü an, hayatımın en önemli ve en mutlu anı. En berbat anınız? Kaza! Kırgın olduklarınız? Değmeyecek kişileri hayatımdan çıkarttığım için kırgın olacak kimse kalmadı. Teşekkür etmek istediğiniz birileri? Annem, babam, kardeşlerim, yeğenlerim ve arkadaşlarım… Yorgun musunuz? Gizem’in okçuluğunun 2. yılında gelen Avrupa Üçüncülüğü, 4. yılda gelen Paralimpik Şampiyonluğu, 5. yılda Dünya Şampiyonluğu. 2007 yılından beri dünya sıralaması birinciliği ve son olarak da Laureus Dünya Spor Ödülleri adaylığı... Bu tabloya bakınca insan da yorgunluk mu kalır! Gizem nasıl bir çocuk? Gizem’i en iyi ifade eden kelime “kesin” sanırım. Ne istediğini ve onu elde etmek için ne yapması gerektiğini bilen, kendi sınırlarını aşmayan, kimseye sınırlarını aştırmayan, sevgi dolu olsa da nerede duracağını ve kendini nasıl koruyacağını oldukça iyi bilen bir insandır. Konuşmayı sever ve esprilidir. “Yürüyemiyorsan biz de senin ayakların oluruz!”... Peki ya Recep? Zekidir, sorumluluk sahibi ve sebatkârdır. Bir balığın peşinden 4 saat dalabilir mesela. Şakacıdır, her an ağına takılabilirsiniz. Duygusaldır. İletişim kurmada çok kuvvetlidir. Bir de çok beceriklidir, mutfak dahil! Peki nasıl bir abidir? Katı mıdır, çok karışır mı? Gizem ağabeyine yürüyemeyeceğini söylediğinde; “Biz de senin ayakların oluruz!” diyebilecek kadar sorumluluk sahibi ve sevgi dolu bir çocuktur Recep. Gerçekten de tüm fiziki koşulları aşarak Gizem’i her yere götürmüştür. Katı değildir, asla karışmaz. (Gizem’e döndüm) “Yediğim zeytinler mutlaka tek sayı olmalı!”... Gizem Tevfik Fikret Lisesi’nde okumuşsun, çok sıkı bir okuldur, bin tane kural vardır. İsyan etmedin mi orada okurken? Okurken arkadaşlarımla birlikte kızdığımız, çok söylendiğimiz zamanlar oldu. O zamanlar çok değerlendiremiyorsunuz; ama geriye dönüp baktığımda Tevfik Fikret Lisesi’nde okuduğum için şanslı olduğumu düşünüyorum. Okulum, ailemle birlikte hayat disiplini kazandırdı bana. Gizem senin sevgilin var mı? Yok. Engelli olman ilişkilerini etkiliyor mu? Erkek arkadaşım oldu tabii. Yürüyemiyor olmamı problem yapan bir erkekle zaten bir ilişki yaşamak istemem. Fazla sığ biri olurdu ve beni etkileyemezdi zaten. Engelli olmamın ilişkilerimi etkilediğini düşünmüyorum. İlişkilerimde etkili olan unsur, kişiliğim ve beni ben yapan özellikler. Engelli olmam da bunun bir parçası ama, küçük bir parçası. Engelli bir kadının cinsel hayata bakışı nedir mesela? Tüm kadınlar gibi. Spor dışında en zevk aldığın şey ne? Ailemle ve arkadaşlarımla vakit geçirmeyi seviyorum. Yine spor olacak ama dalış yapmak da çok keyifli. ( Devamı altta... ) Kaynak
  6. Bu Ok Hepimizin Yüreğini Deler ! ( Röportaj )

    Fotoğraflar: ÖZGÜR SOYUER ve ORÇUN YALÇIN
  7. Bu Ok Hepimizin Yüreğini Deler ! ( Röportaj )

    En son okuduğun kitap? Elif Şafak- Aşk Takıntın var mı? Olmaz mı! J Mesela ayranın ve yoğurdun jelatinini tam açmadan yiyip içemem. Ama son zamanlarda kenarında jelatin kalmış ayranı içmeye çalışarak bu takıntımı yavaş yavaş aşıyorum. Bir de zeytin ile ilgili takıntım var. Mesela 3 tane zeytin yiyebilirim ama, dördüncüyü de yemek istersem mutlaka beşe tamamlarım yediğim zeytin sayısını. Yani zeytinler hep tek sayı olmalı! Okçulukla ilgili takıntın bir ritüelin, inandığın bir uğur var mı? Var. Mesela yarışmalarda mutlaka nazar boncuğu kolye takarım, yarışmadan sonra da rakibime armağan ederim. İki tane uğur bileziğim var; onları da takarım. Olimpiyatlarda ise uğur getirsin diye yarı finalde giydiğim spor kıyafetlerimin aynısını finalde de giydim.J “Hala daha “Rampa yaparsak binanın görüntüsü bozulur” mantığında insanlar var!”... Sen de arada depresyona giriyor musun? Ben ha bire giriyorum da. Kimler giriyor, giren neden giriyor, girmeyen neden girmez merak ettim. J Hayatımda bir kere depresyona girdim. O da olimpiyatlardan yaklaşık 2 hafta önce. Vazgeçmeyi kabul eden biri olsaydım olimpiyatlara hiç gidemeyebilirdim. Sanırım her şey çok üst üste geldi o dönem, kaldıramayacağımı düşündüm ve kabuğuma çekildim. İyi ki içimdeki gücün farkına çabuk varmışım. Benim sonradan haberim oldu ama, ailecek “Depresyondan nasıl çıkarırız?” kriz masası oluşturulmuş. Aile desteği hayatımın olmazsa olmazı anlayacağınız. Üstüste gelen neydi? Seni depresyona sokan neydi? Sporcu olmak sürekli milli kamplara gitmek gerçekten çok zor ve yorucu. Çok fedakarlık, ruhsal ve fiziksel güç istiyor. Çalışma ortamımız, iletişim kazaları, anlaşılamamak, son olarak da yarışma stresi etkili oldu sanırım. “Köpekbalıklarıyla dalmazsam gözüm arkada giderim...” İnsanların en çok neyi anlamadıklarını düşünüyorsun? Anlamamak değil de “anlamayı istemediklerini” düşünüyorum, esas bu üzücü. Günümüzde hala daha “Rampa yaparsak binanın görüntüsü bozulur” mantığında insanlar var. Çok acı! Hayatta en çok hayalini kurduğun şey nedir? Sabit hayallerim yok, sürekli değişiyorlar. Ama ölmeden önce köpekbalıkları ile dalmazsam bir şeyi eksik yapmış olarak giderim. Nasıl dalıyorsun? Özel bir destek veya alet var mı? Ben yıldız dalıcıyım zaten. Herkes gibi kursa gittim, pratik eğitim aldım ve sınava girdim. Ben suyla ve denizle çok barışığımdır. Dalmak için en önemli unsur suda paniklememenizdir. Tabii buddynizin (dalış partneriniz) deneyimli olması da size büyük rahatlık sağlar. Hiçbir özel ekipman kullanmıyorum, sadece ayaklarımı kullanmadan yüzdüğüm ve daldığım için normalden biraz daha fazla ağırlık takıyorum ki batabileyim. Bilkent nasıl sence? Sana destek oldular mı? Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi için hep desteklediler, hep arkamdaydılar diyebilirim. Ama Bilkent Üniversitesi çok büyük bir okul, çok öğrencisi var. Kimi zaman arada kaynadığınız oluyor. Ama mesela son zamanlarda çok güzel gelişmeler var “Engelsiz Üniversite-Engelsiz Bilkent” ile ilgili. Sana torpil geçen olur muydu okulda? Torpil geçen olmadı, çünkü hiç ihtiyacım olmadı. Bence engelli bir bireye ayrıcalıklı davranılmasına gerek yok. Sadece engelli olmayan biri ile eşit koşullara sahip değilse, eşit koşullara sahip olacak kadar pozitif ayrımcılık sağlanabilir. Bunun kimseye bir zararı olmaz diye düşünüyorum. “Bu kadar okudun, okçu mu olacaksın? diyenler oldu...” Spor ve Okçuluk nasıl girdi hayatına? Spor hayatımızda hep vardı. Kazadan önce kayak ve buz pateni yapıyordum. Kazadan sonra ise rehabilitasyon sürecinde yüzmeye başladım. Yaklaşık iki yıl düzenli olarak yüzdüm. Mezun olunca yeniden yüzmeye başlamayı planladığım zamanlarda, yüzme antrenörümün arkadaşı olan ilk okçuluk antrenörümle tanıştım. Beni okçuluk antrenmanlarına davet etti. İzlemeye gittiğimde ok attım ve çok hoşuma gitti. Yani tamamen bir tesadüf oldu. Kaç yaşındaydın? 23. Okçuluk senin için hayata bağlanma yolu mu oldu? Hayır. Yani medyada yer aldığı gibi spor ile hayata bağlanmadım. Spor hayatımdaki ana renklerden biri. Ama ben okçuluktan önce de son derece hayata bağlı ve mutlu biriydim. Okçuluğun nesini seviyorsun? Okçulukta, çok küçük kural farklarıyla engelli sporcular engelli olmayan sporcularla beraber aynı atmosferi paylaşabiliyor ve aynı çizgide atış yaparak dayanışma ve rekabet içinde olabiliyor. Engellilerin topluma uyum sorununun çok ciddi boyutlarda yaşandığı ülkemizde, okçuluk sporunun hem bireysel hem de sosyal entegrasyonu sağlayan ve güçlendiren özelliği de okçuluğu sevmemde önemli rol oynuyor. “Keşke Hoyt, Win&Win gibi okçuluk malzemesi üreten firmalar sponsorum olsa...” Peki bu kadar başarılı olacağın aklına gelir miydi? Bir şeyi iyi yapabileceğimi hissettiğimde arkasından gidiyorum. Biraz hislerimle ilgili. “Bu kadar yıl okudun, okçu mu olacaksın?” diyen de çok oldu. Onları dinleseydim Olimpiyat ve Dünya şampiyonu olamazdım, Laureus Dünya Spor Ödüllerine aday gösterilemezdim. Başkalarını ne zaman dinleyip ne zaman dinlemeyeceğinizi bilmek içsel bir yetenek herhalde. Sponsorun var mı? Hala bir sponsorum yok. İlk yıllarda sponsorum annemdi, aslında hala yaşam sponsorum ailem! Daha sonraki yıllarda, Türkiye Bedensel Engelliler Federasyonu ve Milli Paralimpik Komitesi malzeme desteği sağladı. Başarıda destek çok önemlidir. Bu yüzden, sporun gelişmesine destek verebilecek kişi ve kuruluşların okçuluk sporuna ve diğer branşlara da önem ve destek vermelerini rica ediyorum. Nasıl sponsorun olmaz Gizem, sen söylerken ben utanıyorum inan... Peki mesela sponsorun olacak olsa kim olsun isterdin? Hoyt, Win&Win gibi okçuluk malzemesi üreten firmalar sponsor olsa çok hoşuma giderdi; çünkü her iki taraf da işi biliyor ve birbirinin dilinden anlıyor. Okçuluk malzemeleri çok pahalı. Okçuluğu bilmeyen kişilere, kurumlara alınması gereken malzemenin “Neden alınması gerektiğini” anlatmak çok yorucu. Peki bunca masrafı kim üstleniyor? Milli takım kamplarımız ve yarışma masraflarımız Türkiye Bedensel Engelliler Federasyonu tarafından karşılanıyor. Federasyonun da sponsorlara ve desteğe ihtiyacı var. “En büyük hayalim Babam adına her yıl tekrarlanan Uluslararası Okçuluk Yarışması düzenlemek”… Peki sen birilerini yetiştirebiliyor musun? Sporculuğun yanı sıra 2006–2009 yılları arasında Milli Takım menajerliği de yaptım. Sporcu yetiştirmedim ama, engelli okçuluğun gelişmesine katkı sağladığımı düşünüyorum. Şu an aktif spor hayatım devam ettiği için başka sporcuları yetiştirebilmem çok zor. Bizim hatalarımızı vursana yüzümüze!? Biz ile kastedilen medya ise daha fazla sosyal bilinçle haber yapılması gerekir diye düşünüyorum. Elbette daha medyatik ve ilgi çeken haberler, kişiler var ama hayat bunlardan ibaret değil. Bu yüzden hem ülkelerine hem de mesleklerine karşı olan sorumluluklarını unutmamalı medya mensupları. Spor “hayat” kurtarıyor değil mi? Bence kurtarıyor çünkü her şeyden önce bedeninize, kendinize saygı duymanızı sağlıyor. Profesyonel olarak yapmak şart değil, insan günde yarım saat bile yürüse kendini daha dinç hissediyor. Sence en çok hangi gazeteci yazar spor deyince futboldan başka dallar olduğunu da bilir? Yılmaz Özdil J. Bir de bazı spor yazarlarımız amatör sporların sesini duyurmaya çalışıyor ancak çabaları spor editörlerinin gazetede öngördüğü yer ile sınırlı kalıyor ne yazık ki. “Babam benim için dünyayı yeniden yaratabilecek bir babaydı...” İleriye dönük amacın hedefin nedir? Asıl amacım huzurlu ve mutlu bir hayat sürmek. Geriye dönüp baktığımda hayatı boşa geçirmemiş olmak. Sportif anlamda soruyorsanız; bir sporcunun yaşayabileceği en önemli ve en büyük başarı olimpiyat şampiyonluğu. Aynı duyguları 2012 Londra Olimpiyatları’nda da yaşamak isterim. Ayrıca babam adına her yıl tekrarlanan Uluslararası Okçuluk Yarışması düzenlemek de hayallerimden biri… En çok etkilendiğin kitap? En sevdiğim kitaplardan biri Buket Uzuner’in Kumral Ada Mavi Tuna kitabı. Bir de kazadan sonra hastanede Pıtırcık serisinin tüm kitaplarını 3 kez okuttum teyzeme. Yakın zamana kadar sorsanız satır satır bilirdim. Babanı nasıl hatırlıyorsun, yokluğu bir kız çocuk olarak senin kalbinin neresini boş bıraktı? Bir isteğimle benim için dünyayı yeniden yaratabilecek bir baba olarak hatırlıyorum. Yokluğu kalbimin yarısını, bekli de daha fazlasını boş bıraktı. Babamı çok özlüyorum; ama çoğu zaman yanımda olduğunu, beni izlediğini hissediyorum. Sıra geldi SüperAbi Recep’e... “Gizem çimdik atmayı severJ...” Recep sürekli Gizem’in peşinde olmak, onun ayakları olmak zor olmadı mı? Gizem çok peşinde koşturmadı açıkçası. Erkek gibi kızdır derler ya, Gizem öyledir. Çıtkırıldım değildir. Hiç kavga etmez misiniz? Tabii ki biz de çok kavga ettik zamanında. O zaman çocuktuk ama. Gizem’in cimcik atmayı çok sevdiği konusunda hala hiçbir şüphem yok meselaJ. Ama lise çağımızda ve sonrasında kavga ettiğimizi neredeyse hiç hatırlamıyorum. Gizem nasıl bir kardeş? En zor soru bu herhalde; çünkü Gizem benim sadece küçük kız kardeşim değildir. En yakın arkadaşım, dostumdur aynı zamanda, güvenli limandır. Hayatınızda kendinizden daha çok güvenebileceğiniz bir insan vardır ya; Gizem o dur işte. Kaprisli mi? Kaprisli bir insan değildir, fakat bir şeye hayır diyorsa evet dedirtmenin mümkünü yoktur, kaprisli değil inatçıdır. “Kimselere dokundurmadığı Barbielerini 3.5 ay sonra doğacak kızımıza verecek...” Görümcelik yapıyor mu? Ben daha yeni görümce oldum da hani merak ettimJ... Eşim Derya ile 11,5 yıldır beraber, 1,5 yıldır da evliyiz. Gizem de Derya da birbirlerini çok sevmelerine rağmen hiçbir zaman -özür dilerim bu tabiri kullanıyorum ama vıcık vıcık- bir ilişki içinde olmadılar. Ben bu konuda çok şanslı bir erkeğim. Bir erkek için en zor şeylerden biri sevdiği kadınların (annesi, kız kardeşi, eşi) birbiriyle anlaşamaması olsa gerek! Kıskanç mıdır? Küçükken kıskançtı ama büyüdükten sonra hiç kıskançlık yaptığını hatırlamıyorum. Bir de Barbie bebeklerini kimseye vermezdi. Ama iyi ki vermemiş. Şimdi çok işimize yaradı çünkü o müthiş Barbie koleksiyonunu 3,5 ay sonra dünyaya gelecek yeğenine hediye edeceğini söyledi! “Babam hayatta olsaydı nasıl bir ilişkimiz olurdu çok merak ediyorum...” Babana dair anı? Babama dair anı belki küçüklükten olmayacak ama, ben ticaretle uğraşıyorum, dolayısıyla kimi zaman babamı tanıyan veya bir dönem onunla iş yapmış, onun yanında çalışmış birçok kişiyle karşılaşıyor, tanışıyorum. Babamın adını duyan insanların onun hayata erken veda etmesinden kaynaklanan o hüzünlü bakışları ve akabinde babam için söyledikleri övgü dolu, gurur verici sözler beni en çok mutlu eden, en çok gururlandıran anlar. Bu bir babanın çocuklarına en büyük armağanı belki de. En büyük hayalin nedir? Tıp dünyasındaki ilerleme hızının epey bir artmasını dilerim. En çok içinde kalan şey nedir? Şu ana kadar hayatımızda birçok olumsuzluk yaşamamıza rağmen çok dolu ve keyifli bir hayat yaşadık. Babamızı çok erken kaybettik. Annemiz bize hem anne, hem de baba oldu. Ama yine de babamla bu yaşlarımda nasıl bir ilişkim olurdu merakı herhalde hiçbir zaman aklımdan çıkmayacak. Abi-kardeş eklemek istedikleriniz? Recep: Bizlere sahip olduğumuz değerleri veren, bizi yetiştirirken sayısız fedakârlık yapan, her zaman yanımızda olan annemiz, bizim bu hayattaki en değerli hediyemiz. Gizem: Yaşam bize sunulmuş bir hediye ve bunu nasıl yaşayacağımızı yine biz belirliyoruz. O yüzden yapamadıklarımıza değil, yapabildiklerimizi en iyi şekilde yapmaya odaklanmalıyız diye düşünüyorum. Bir de sahip olduğumuz değerlerin farkında olabilmek ve o değerlere sıkı sıkıya tutunabilmek önemli. Röportaj: Yonca Tokbaş Kaynak
  8. Şampiyonda Geri Sayım

    Badminton Türkiye Şampiyonası 12-14 Mart tarihleri arasında Atatürk Spor Salonunda yapılacak. Özyurt, şampiyona için hazırlıklarını tamamladıklarını ve artık başlama gününü beklediklerini ifade etti HAZIRLIKLAR TAMAMLANDI Türkiye Bedensel Engelliler Federasyonu Başkanlığı ve Badminton Federasyonu tarafından ortaklaşa organize edilecek olan Türkiye Şampiyonası ile ilgili açıklamalarda bulunan GSİM Spor Şube Müdürü Güven Özyurt, "Şampiyona için tüm hazırlıklarımızı tamamladık. Bu tür organizasyonları gerçekleştirmede marka şehir haline gelmiş bulunuyoruz. Bu şampiyonadan da alnımızın akı ile çıkacağımıza inanıyorum" diye konuştu. ÖNEMLİ ORGANİZASYON Bu şampiyonanın aynı zamanda ilk defa Samsun'da yapılacağını da belirten Özyurt, "Samsun olarak bu şampiyonaya Amisos 55 Spor Kulübünden 10 sporcu katılmaktadır. Badminton Federasyonu Başkanı Murat Özmekik ve Bedensel Engalliler Federasyonu Başkanı Mustafa Veysel Gülpınar'ın da katılması şampiyonaya farklı bir hava verecektir. Bu şampiyonaya engelli sporcularımızın desteklenmesi adına da çok önemli" dedi. Kaynak.halkgazetesi.com.tr
  9. Türkiye Tekerlekli Sandalye Basketbol 1. Liginde mücadele eden Şanlıurfa Engelli Basketbol takımına AK Parti Dış İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Emin Önen'in desteği sürüyor. Önen, engelli takımının 1 yıllık giderleri olan 50 bin TL paranın Bakanlıkça sağlandığı ve bu paranın 20 bin TL'sinin hesaplarına aktarıldığını söyledi. Engelli Basketbol takımın, Türkiye Tekerlekli Sandalye Basketbol 1. Liginde mücadele eden Şanlıurfa'nın tek takımı olduğunu hatırlatan AK Parti Dış İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Emin Önen ise, engelli takımına her zaman desteklerinin devam edeceğini belirterek, "Engelli basketçilerimizin 1 yıllık giderlerine karşılık 50 bin TL'yi Bakanlıkça karşılanmasını sağladık. 20 bin TL'si hesaplarına aktarıldı ve 30 bin TL'si de 3 ve 6 aylık periyotlarla hesaplarına aktarılacak. Maçlar zaten devam ediyor. Pazar günkü maçlarında da kendilerini ziyaret ederek müjdeyi verdik" dedi. Şampiyonlukta halen iddialarının devam ettiğini belirten Şanlıurfa Engelli Basketbol takımı Başkanı Veysi Fırat, Yalova çok önemli bir rakip. Onları yenemedik, 59 - 71 yenildik ama yolumuza devam ediyoruz. Daha yolun yarısındayız. 10 maçımız ve biz iddiamızı sürdürüyoruz. Mutlaka şampiyon olacağız. Süper lige çıkmak için bu sezon çok ciddi bir çalışma içerisindeyiz. Bu ciddiyetle hareket ediyor ve sorumluluğumuzun farkındayız. Şu an kentimizin tek 1. Lig takımıyız ve inşallah gelecek yılda Süper Lige çıkıp kentimizin tek Süper Lig takımı olacağız. Liderle aramızda 1 puan var. Hem kentimizi başarılı bir şekilde temsil ediyoruz hem de gurur ve onur duyacak bir spor yapıyoruz. Bundan dolayı çok mutluyuz. Gerek çalışmalarımız için ve gerekse gittiğimiz deplasman maçları için yaptığımız masraflarımızın karşılanmasında bizlere desteğini esirgemeyen ve her Şanlıurfa'ya geldiklerinde antrenmanlarımıza ve maçlarımıza da gelen AK Parti Milletvekilimiz Emin Önen'ne çok teşekkür ediyoruz. Gençlik Spor İl Müdürümüz Hakan Altu da bizlere desteğini esirgemiyor" dedi. Kaynak.beyazgazete.com
  10. Var 'sın Yok Desinler !....

    “Var’a ‘yok’ demekle, nesi değişir ki ‘var’ın? Varsın Allah’ım varsın! Diller yok diyorsa yalan, kalplerde senin adın yazılı… Canlar Seninle yaşıyor… Eller, sen istersen tutabilir, dizler de öyle… Alâim-i Semâ senin. Gökkuşağında renkler Seni gösteriyor, ‘ressam’ yok dese dert midir? Şarkılarda ismin geçmese ne gam? Sesler seni söylüyor. Senin besteni şakıyor bülbüller! Gül gülümsüyorsa senin güzelliğinden… Rahmetinin katresidir yağmur, bahçeler hep senin. En şefkatli sensin Allah’ım. Çünki sensin anneleri yaratan… En kudretli sensin Allah’ım Çünki sensin dağları dik tutan… Çocukların pamukçacık ellerinde, çimenlerin yeşermelerinde, sevdâlıların sıcacık yüreklerinde ‘apaçık’ sen ‘saklısın’… Sana ‘yok’ diyeni ‘yok’tan ‘var’ eden de sensin. Bolluklar mükâfatın, kıtlıklar ikazın… Ferahlıklar, sıkıntılarımıza teselli, üzüntüler seni hatırlamamız için… O kadar varsın ki… Varlığının heybeti karşısında başımız dönüyor, tıpkı dünya gibi… Sensiz yaşanmıyor… Milyonlarca yıldır, milyarlarca hayat ve her hayat sahibine her an taptaze nefesler veren nasıl ‘yok’ olur, nasıl ‘yaşamaz’? Hayatı veren sensin. Hayat da, hayatım da senin. Kendini bilmeyen seni tanımamış; kim neylesin? Anlamayı, bir adıma karşılık bin adımla koşuşturan sensin. ‘İnanılan’ da sensin ‘inandıran’ da… ‘Var’ daha ‘yok’ iken ‘var’ olan da sensin. Her zaman her yerde ‘var’ olan da! Sevgin zerre eksilse üzerimizden ve bir an çevrilse bakışların, tutuşur yanarız… Asırlar bir ince perde, mekân bildiğimiz, ayak bastığımız, paylaşamadığımız dünya bir durak… Bir hak verdin… Akıl, duygu, dudak verdin, söyleyeceğiz… Kaderimizi kendimize ‘yazdıran’ da sensin. Yarattın, yaşatıyorsun, dirilişimiz vaadin… Sen vaadinden dönmeyensin, senindir sonsuzluk! ‘Küçükler’ Senden uzaklaştıkça küçüldüler, ‘büyükler’ sana yaklaştıkça büyüdüler. Yûnus balığın karnında, Yûsuf zindanda senin kölendi. Hürriyet sendeydi, sen Rabbimizsin… Serinlik Sendendi, İbrahim’i ateşin yakışından kurtaran… Mûsa’yı Firavun’un sarayında büyüten sendin. Sendin hem yetim, hem öksüz Muhammed’i (asm) Mirâc’a çıkaran… Yûsuf Züleyha’yı senin için reddetti… O, her şeyi! Allahım: Rüzgârdan, ışıktan, lisandan, insandan deliller gönderdin.. Her oluş, her tükeniş işâretindi! Peygamberlerin, nizâmını anlatan yazının satırbaşlarıydı, kelimelerindi velilerin: dostların, senin imla işaretlerin… Geylânî seni söyledi, Rabbanî seni, Mevlânâ sana çağırdı, Gazâlî sana. Bediüzzaman’ın “çağına ve sonrasına” seni anlatan sözü binlerce sayfa sürdü… “Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur” dedi Necip Fazıl, Sen çileyi mutluluk yapansın. Varsın Allah’ım varsın… Hilekârsa bilim, edepsizse edebiyat, sahteyse san’at,gerçeğini; amacını kaybetmişse ‘yok’ diyorsa desin! Küçük kitaplar ‘yok’ yazsa? Kâinat ‘var’ yazan koca kitap! Yazan sensin, okutan sensin. Selâm sana sevgili. “Bir nakışta bin nakşı nakşeden nakkaş…” Atomundan galaksisine, zerresinden küresine, yarattığın ne varsa, hepsi içimde dönüyor… Dalgalanıyor denizlerin damarlarımda, buğulanıyor gökyüzü gözlerimde, rüyalar içindeyim, çiçekler içinde, güneşler açıyorum… Bir küçük kâinatım! İnsanım ve inanıyorum sana. Kundaktan kefene, beşikten musallaya ve oradan ‘asıl hayata’ uzanan rahmetine… Şelâlelerde çağıldayan, mercanlarda parıldayan güzelliğine… Toprak kokan mahsuller, kovanlar, peteklerce ikram ikram üstüne bereketine… Kan kırmızı karanfillerden, gözbebeklerine kadar, binbir çeşit ve rengârenk sanatına inanıyorum… ‘Yok’a inanmak ‘yok!’ Şüphesiz inanılacak yalnız sensin. Sebepler! Size söylüyorum, sizi sebep gösterenlerde suç, Sevgilim ‘ol’der ve ‘olur’… Allahım… Bir sevdâdır sana inanmak… Gurbette âniden kavuşmaktır! Her şeyimi sen verdin, her şeyim senin. Seni sana lâyık anlatamadım affet! Kelimem yetmedi! İşte Allah’ım bu kulunun bütün söyleyebildiği bu kadar. Ben bu kadarım… Şükür ki sen bu kadar değilsin! Cihat Zafer
  11. Toplumsal Engeller Kalkıyor

    Gaziantep Ticaret Odası (GTO) tarafından Sosyal Destek Programı (SODES) kapsamında Gaziantep Valiliği’nin desteği, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Türkiye Sakatlar Derneği Gaziantep Şubesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Haci Sani Konukoğlu Endüstri Meslek Lisesi ve Gaziantep MEKSA Vakfı işbirliğinde yürütülen Engelsiz Gaziantep İçin El Ele Projesi kapsamında düzenlenen “Toplumda Engeller Kalkıyor” konulu seminer GTO’ da gerçekleştirildi. Seminere Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı, GTO Meclis Başkanı Zeki Yağcı, GTO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Aslan, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Türkiye Sakatlar Derneği Gaziantep Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hulusi Kalender ile çok sayıda engelli vatandaş katıldı. Engellilik konusunda halkın bilinçlendirilmesi ve sosyal duyarlılığın arttırılması amacıyla düzenlenen seminerin açılışında konuşan GTO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Aslan, Türkiye’de nüfusun yüzde 12’ye yakınının engellilerden oluştuğunu, bu oranın çok küçük bir bölümünün de eğitim, istihdam, sosyal olanaklar gibi toplumsal olayların içinde görülebildiğini belirtti. Bunun sebebinin araştırıldığında başta önyargılı yaklaşımlar, engelli ailelerinin çocuklarını yetiştirirken yaşadığı sıkıntılar, engelli vatandaşların eğitim ve diğer tüm hizmetlerden yararlanırken karşılaştığı sorunlar, altyapı yetersizliği, toplumsal duyarsızlık gibi pek çok problemle karşılaşılacağını ifade eden Başkan Aslan şunları söyledi: “Bu noktada, sivil toplum anlayışı içerisinde bu sorunlara bir nebze çözüm aramak, bu sorunlara halkımızın dikkatini çekebilmek, toplumsal duyarlılığı arttırabilmek ve engellilerimizin sorunlarını gündemde tutabilmek amacı ile “Engelsiz Gaziantep İçin Elele” adı altında bir proje hazırladık. Odamız tarafından, Devlet Planlama Teşkilatı’nın açtığı SODES Programı Kasım 2009 itibariyle başlattık. Projemizin en önemli çalışma alanlarından biri farkındalık yaratabilmek. Engellerin en büyüğü aslında zihinlerimizdeki önyargılar. İşte bu önyargıları silebilmek, bu konuda halkımıza başka bir pencereden bakmalarını önermek için de bilgilendirme toplantılar düzenlemeyi hedefliyoruz. Diğer taraftan engellilerimizin aileleri büyük bir sorumluluk taşıyor. Başta engellilerimizin bakımı olmak üzere onların sosyal hayata katılımını sağlamak ise onlara düşüyor. Bu konuda aileleri desteklemek amacı ile proje süresince hem toplantılar düzenlemeyi hem de engelli aileler için hazırlanan kitapçıkları dağıtmayı planlıyoruz.” Başkan Aslan, ortopedik engellilerimizin mesleki eğitim almaları amacıyla proje kapsamında Web Tasarımı, Modelistlik ve Stilistlik Kurslarını açtıklarını da anımsatarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Öğrencilerimiz kurs sonunda Milli Eğitim Müdürlüğü onaylı sertifikalar alacaklar. Kursları bitiren öğrenciler hemen ardından 1 aylık staj programına alınacak. Kurs ve staj sonrasında ise öğrencilerimizin istihdamları konusunda Oda olarak destek olmaya çalışacağız. Proje sonunda Web Tasarımı kursundan 30, Modelistlik ve Stilistlik Kursundan 40 kursiyerimiz mezun olacak. Sakatlar Derneği’nde proje kapsamında kurulan bilgisayar laboratuarı ile de bu eğitimler devam ettirilecek. Şimdi sıra Engelsiz Sahalar Futbol Takımı’nda! Bu konuda da 20 gencimizi, Türkiye Ampute Futbol Ligi’nde başarılarıyla iftihar ettiğimiz Şahinbey Belediyespor Ampute Futbol Takımı’na ve antrenörleri Gaziantep Gaziler Derneği Başkanı Mehmet Yeter Hocamıza emanet edeceğiz. Bu çerçevede de Şahinbey Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Tahmazoğlu’na teşekkürlerimizi sunuyoruz. Önümüzdeki günlerde seçmeler yapılacak ve futbol takımımız oluşturulacak. Bu noktada özellikle velilerin desteğine rica ediyoruz. Engelsiz Gaziantep için El Ele Projesi tüm halkımızı ve kurumlarımızı engelsiz bir Gaziantep için göreve çağırmaktadır. Proje çerçevesinde oluşturulacak Engelsiz Gaziantep Platformu ile engellilerimizin günlük hayatta karşılaştığı sıkıntılara “ortak akıl” ile çözüm üretmeye çalışacağız. Başta da belirttiğim gibi bu alanda yapılacak çok çalışma var. Biz bu proje ile kurumlar arası işbirliğinde ilk adımı atmak istedik. Umut ediyorum ki tüm kurumlarımızın desteği ve paralel çalışmaları ile önümüzdeki yıllarda Gaziantep engelliler için yapılan düzenlemeler ve çalışmalarla ülkemizde örnek gösterilecektir.” Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı ise konuşmasında SODES kapsamında Gaziantep Ticaret Odası tarafından yürütülen “Engelsiz Gaziantep İçin El Ele Projesi”nin, engelli vatandaşlarımızın hayatlarını bir nebze de olsa kolaylaştırmayı amaçladığını kaydederek şunları söyledi: ”Hayat şartları, bedensel, zihinsel ve ruhsal özürleri olan vatandaşlarımızı daha fazla zorlamakta, daha çok desteğe ihtiyaç duymaktadır. Engelli durumunda olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerini azaltmak, ekonomik olarak bağımlı olmaktan kurtarmak ve toplum içerisinde kendi kendilerine yeterli hale gelmelerini sağlamak, başta devletimiz olmak üzere hepimizin görevidir. Bu hedefe uygun bir şekilde yürütülen proje kapsamında bir taraftan engelli vatandaşlarımızın ekonomik hayata katılımları konusunda mesleki eğitim programları düzenlenmekte, diğer taraftan da halkı bilgilendirerek, engelli vatandaşların sorunlarına dikkat çekmek ve toplumsal duyarlılığı arttırmak amaçlanmaktadır. Toplumsal duyarlılığı arttırmaya yönelik eğitim çalışmalarından biri olan bu seminerin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ediyor, bu vesile ile bütün vatandaşlarımızı engelli vatandaşlarımızın sorunlarına duyarlı olmaya çağırıyorum.” Türkiye Sakatlar Derneği Gaziantep Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hulusi Kalender da konuşmasında proje kapsamında yürütülen çalışmalar ve Dernek faaliyetleri hakkında katılımcılara bilgiler verdi. Açılış konuşmalarının ardından Kişisel Gelişim Uzmanı Nurhan Güleryüz de “Toplumda Engeller Kalkıyor” konulu bir sunum gerçekleştirdi. Kaynak.gaziantephaberler.com
  12. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru: Ruh nedir,nefis nedir? Ben;kimim ve neyim? Ölümün hakikatı nedir? Cevap:İnsan;ruh ve bedenin,madde ve mananın arkadaşlığı. Şoförü olan bir araba, kaptanı olan bir gemi, efendisi olan bir saray misalidir.Ruh insanın aslıdır,kendisidir. Mahiyeti; göz,kulak, kalb,sır, akıl, irade, sorumluluk sahibi, ölümsüz,nurani,hayat ve şuur sahibi; bir kanun-u emridir. Mesela; Yerçekimi kanunu gibi.Ama yerçekimi kanununun yukarda belirtilen vasıfları yoktur. Ruh”un; dünyadaki işleri yapabilmesi için; evi,sarayı,bineği mahiyetinde olan bedene ihtiyacı vardır.Ruh; beden sarayının efendisidir. Ruh ne bedenin içindedir nede dışındadır. Aynen bir aynada görünen güneş misalidir.Yani Güneş aynanın içinde değildir.Ama güneşin misali yani görüntüsü aynanın dışında da değildir. Ruh;bir lambadaki elektrik gibidir.Elektrik gidince nasıl lamba sönüyor ise;ruh da bedenden ayrılınca beden sönmekte Nur gitmektedir.Nur hassas terazi ile tartılmaz ve tartılamaz. Evet evet; rüya ile amel de edilmez ve edilemez.Fakat sadık rüyalar olmazda değildir. Belki yarın olacak bir olayı bir gün önceden rüyada da görebilirsin. Hem herkes rüyayı da tabir edemez. Ruh;bir gemideki dümenci kaptan gibidir. Gemiyi idare etmektedir; ama gemideki motorun içinde olan olaylardan haberi yoktur. Tıpkı midemizde olan kimyasal,biyolojik olaylardan haberimiz olmadığı gibi.Fakat ruh; bedenin bir yerinde bir arıza olsa hemen etkilenmektedir. Hem ruh”un kullandığı o geminin asıl sahibi de Allah”tır. Ruh”un görevi sadece kaptanlıktır.Hem bedendeki hücrelerin büyük bir kısmı her altı ayda bir yenilendiği ve değiştiği halde; ruh değişmemektedir. Aynen çocukluk, gençlik ve yaşlılıkta suretimizin değiştiği ve fakat bizim değişmediğimiz gibi.Yani sen yine sensin.Ruh; Vahid, basit ve Baki olduğundan bozulmaz, parçalanmaz, yok olmaz. Nefs ise; bu sarayın bekçisidir,hizmetçisidir.Bedendeki kuvve-i şehvet ve gadabiyet merkezidir. Mesela;kandaki alyuvarların vücuda gelen besinleri alması, akyuvarlar ise zararlı mikropları öldürmesi gibi;beden sarayın bekçisi olan nefsin vazifesi de; bedeni korumak ve bedenin levazımatını tedarik etmek ve efendisi olan Ruh”a hizmet etmektir. Bedene helal rızk vermek; içki ve uyuşturucu gibi haram ve sigara gibi zararlı maddeler almamak gerektir. Nefsi; kullanmak,korumak, dizginlemek, terbiye etmek gerektir. Yoksa bineğiniz olan nefsi öldürmek hem akıl karı değildir. Hemde intihar demek olur ki, kesinlikle yasaktır.Nefsin dizginleri,daima ruhun elinde olmalı, gerektiğinde çekmeli, gerektiğinde gevşetmeli,ama hiçbir zaman dizgini bırakmamalıdır. Evet evet;Allah, bir vakit nefse sormuş; Ben kimim,sen kimsin? Nefs demiş;ben benim, Sende Sensin.Türlü türlü ceza vermiş ama yine nefs;”ben benim,Sende Sensin”demiş. Allah;nefsi aç bırakmış.Bu sefer nefs;”ben Senin aciz bir kulunum;Sen ise benim Rabbimsin” demiş. Akıl ise; Ruh”un müsteşarı yani akıl hocası,yol gösteren bir deniz feneridir. Vicdan ise verilen kararların temyiz merciidir. Kuran-ı Kerim ise, manevi bir güneş,hakiki bir mürşid, bitmez ve tükenmez bir bilgi hazinesi,ruhların; gıdası, rehberi,rotası; Allah”ın, şaşmaz ve şaşırtmaz, sönmez ve söndürülemez Kelamı ve Nur”udur Ruh ise; beden gemisinin kaptanıdır. Mesela bir ülke düşünelim.Ruh o ülkenin reis-i cumhuru, akıl veziri ,nefs ise kuvve-i gadabiye olan ordusu ve kuvve-i şeheviyesi olan hazinesidir. Bir ülke; hazinesi dolu,ordusu güçlü ve yöneticileri akıllı ise; ilelebed payidar kalabilir. Ruh; katiyyen Baki”dir,yani ölümsüzdür. Fakat bu Baki”lik bizatihi değil;Allah, öyle takdir ettiği ve istediği içindir.Hem Allah; Ahir olduğu için;kıyamette bir vakit mahlukat yokluğa gidecek isede;Allah mahlukatını; yeniden ama bir daha hiç ölmiyecek bir biçimde tekrardan yaratacak; ölümü ise öldürecektir. Ruh; Kainatın yaratılışı ile birlikte yaratılmış ve fakat dünyaya ve bedene gönderiliş vakitleri farklı farklıdır.Ruh; Allah”ın,”Ben sizin Rabbiniz değilmiyim?”hitabına muhatap olmuş ve fakat bu hitabı unutmuştur. Hz.Adem Peygamberden öncede; Allah, cinleri yaratmıştır. Hem cinler alamine de cinlerden peygamber gönderildiğine dair bazı rivayetler vardır.Cinler ile insanların irtibatı hususunda; bazı rivayetler olsa da;cinlerin varlığı hususunda ihtilaf yoktur.Hem cinlerinde Cann isminde bir ilk atası olsa gerektir.Cinler de doğar,yaşar ve ölürler. İnsanlar gibi cüz-i iradeleri ve akılları olup; imtihana tabidirler. Dikkat ediniz; Hz.Muhammed Mustafa Aleyhisselam,hem ins hemde cinlerin peygamberidir.Hem insi,hemde cinni; ümmetinden Müslümanlar vardır. Ey insanlar ve cinler; baki bir aleme gideceksiniz, o halde hazırlıklı olun. Ölüm, ruhun bedenden ayrılması; daha önce vefat etmiş olan sevgili anne ve babanızın ve çocuklarınızın ve sevgilinizin ve sevdiklerinizin yanına gitmektir. Mesela ;bir şoför nasıl aracından inince araba hiçbir işe yaramaz ise, ruh”ta beden aracından inince, beden hiçbir işe yaramaz.Kabre konan bedendir. Sen ise; ruh”sun.Sen bu beden sarayının Aziz bir Sultanı,bu kainat sarayının; nazenin, nazlı,güzel bir gülüsün. Rüyanızda karabasanı görerek korkmanız veya sevdiğiniz birisini görünce sevinmeniz gibi; o sevinci hisseden,manevi kalp gözünüz ile çok şeyleri gören aslında sizsiniz. Şayet siz beden; olsa idiniz gözleriniz uykuda kapalı hiçbir şey görememeniz ve yeriniz sabit olduğundan, hiçbir şey yapamamanız ve hiçbir yere gidememeniz gerekirdi. Ruh bedenden ayrılınca; berzah alemine gitmektedir. Ölüm yokluk ve hiçlik değildir.Kim yok olmak ister ki,Ezeli ve Ebedi, bir ve tek olan Allah”ın sevgili mahlukatı da ebedi olmalıdır. Fakat mahlukatın ebediliği bizatihi değil, Allah”ın dilemesiyledir. Ey sevgili ruh; cennette ebedi; bir daha ölmemek üzere tüm sevdiklerinize ve sevgilinize kavuşmak;her istediğinizi yapmak, Ruyetullaha ve Muhabbetullaha mahzar olmak ve Allah”ı görmek istemez misin? Evet evet;hem Cennetini, hem de Cemalini görmek isteriz.Senin gibi; ölümsüz ve Baki olmak isteriz. Evet; biz bir hiçiz; ama hiç olmak da istemeyiz. Hem kim sevgilisinin yok olmasını ister ki. Hem gönül; o sevgiliyi ebede kadar bırakmaz ki, hem gönül uslanmaz ve usanmaz ki. Hem sevgi, muhabbet, merhamet, hürmet,Af olmaz ise;yaşanmaz ki. Hey gönül sen;ahirette istediğini alacaksın.Hey nefis sen;ahirette tatmadığın zevk ve tatları tadacaksın.Hey akıl sen;ahirette bilmediğin ve bilemediğin sırlara vakıf olacaksın.Hey ruh sen;ahirette Rabb”ine kavuşacaksın. HULASA; Allah; birdir, her şey O”na muhtaçtır. Ne bir başkası Allah’ı yaratmıştır. Ne de Allah’ın bir çocuğu vardır.Allah’ın; eşi, benzeri, misli, rakibi ve ortağı yoktur. Hz.Muhammed Mustafa (Aleyhisselam) Allah”ın;abdi ve son peygamberidir. Tüm Peygamberler ve kutsal Kitaplar; La İlaheillallah demiştir. Kuran-ı Kerim; Hakkı batıldan ayıran, farklı; değişmeyen ve değiştirilemeyen; mucize bir Kitap,İlahi bir hitap ve sonsuz bir Nur”dur. ” La İlahe illallah, Muhammed”un Resulullah”. Alıntı
  13. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru:Kıyamet ne zaman kopacak ve niçin kopmuyor? Dabbet-ül arz, Yecüc ve Mecüc nedir?Şeytanın düzeni ne zaman yıkılacak? Cevap:Kıyamet sen öldüğün vakit kopacak.Eğer bu soru ile; kainatın kıyametini kastetmiştim diyorsan; elbetteki bir gün onunda kıyameti kopacak.Hem “ben öldükten sonra isterse Tufan olsun bana ne” diyen sen değilmisin. Hem kendi ecelin ile birlikte kıyametin vakt-i zamanını bilmek; hayatı sana zehir eder. Ecelin gizli kalmasının bir hikmeti de bu olsa gerektir. Hey işsiz ve çaresiz arkadaş; Kıyametin kopmasını istersin ama;zengin olunca hiç kopmasın dersin.Hey Allah ile dalga geçtiğini zanneden veya kıyameti koparmadığı için Allah”a kızan ve “Allah kıyameti koparmıyor ise biz koparmasını biliriz diyen” ahmak; sen kıyametin ne olduğunu bilir misin? Hem sen niçin; zalime ve yaptıkları zulümlerine kızmıyorsun. Yoksa ‚bu Allah”ta iş yok; ben olsa idim hemen zalimi yok eder ve zulümlere de engel olurdum’ mu diyorsun! Yoksa haddi hesabı olmayan güç ve kudret sahibi olduğu söylenen ama zülümlere hiç ses çıkarmayan işe yaramaz bir Allah”ı ben ne yapayım mı diyorsun! Yoksa sen cenennemin süs olsun diye mi yaratıldığını zannediyorsun. Hem senin elini kolunu bağlayan mı var niçin zulümlere razı oluyorsun. Niçin kanunlarını zalimden yana yapıyorsun. Niçin Allah”ın kanunlarını red ediyorsun! Zalime ses çıkarmıyor; ama Allah”tan hesap soruyorsun.Yoksa sen kendini Allah”mı zannediyorsun! Hem sen Allah”ın kim ve ne olduğunu biliyor musun? Hey şeytan; ne bu telaş ve korku; yoksa kıyametin yaklaştığını mı hissettin! Yoksa Ademoğlunun tüm nükleer ,kimyasal ve biyolojik füzeleri fırlatacağından mı korkuyorsun! Yoksa bir kara deliğin dünyamızı yutabileceğini mi düşünüyorsun! Yoksa teleskoplar ile yıldızlara bakıp; bir gezegenin; yaşlı dünyamıza çarpabileceğinin ve çarpmanın etkisi ile; dünyanın dönüş yönünü tersine çevirip; güneşin batıdan doğacağının ve kıyameti koparacağının hesabını mı yapıyorsun! Yoksa; Kuran-ı Kerim”den kıyametin tarihini mi öğrendin! Hey şeytan;Ademoğlundan kork ve titre. Hem telaş ve korkun da boşuna değil! Hem ebedi; cehennemden kurtulma ihtimalinde yoktur.Hem sen acınacak ve af edilecek birşeyde değilsin. Kainatın yaşı; yaklaşık 15 milyar yıldır.Kıyametin gerçek vakti zamanını Allah”tan başkası bilemez. Allah bildirmedikçe hiç kimse hiçbirşey bilemez.Kesin olan ise; mutlaka bir vakit kıyametin kopacağıdır. Farzedelim ki; insanlar akıllarını başlarına alırlar ise,hicri takvime göre 1545”de; belki şu kainatında kıyameti kopacak. Şu anda çok yaşlı dünyamızda misafir olan altı milyar kusur insanın; ekseriyeti o vakit kabirlerinde olacaklardır.Kıyamete yetişenler bizzat,daha önce vefat etmiş ruhlar ise; kabirlerinden o dehşetli anı herkes bir manada görecek ve yaşayacaktır. Dikkat ediniz;şayet insanlar akıllarını başlarına almaz iseler;heran kıyamet kopadabilir. Hem gaybı ancak;Allah bilir.Hem yaş ve kuru herşey Levh-i Mahfuzda yazılıdır.Hem Levh-i mahfuzu değiştirmek de Allahın elindedir. Hey kardeş;tarih tekerrürden ibarettir.Sen imtihan edilmeden cennete gireceğini mi zannediyorsun! Dabbet-ül arz; aıds gibi,insanların azgınlıkları neticesinde toplu ölümlere sebeb olacak bir müsibet; belki biyolojik bir savaşta kullanılacak etkili bir virus; belki cesetleri yiyen kurtcuklar gibi birşey olsa gerektir. Hey hain deccal; dünyayı yakmak marifet değildir. Dünyayı ve ahireti imar ve ihya etmek marifettir. Yecüc ve Mecüc ise;insanlık aleminin ve medeniyetin mahvına çalışan ve dünyada fesat, kaos,anarşi ve savaş çıkaran; insi,gizli ve sinsi bir guruptur. Bu gurup çekirge sürüsü gibi;vakti geldiğinde dünyanın muhtelif yerlerinde tarih sahnesine çıkarlar ve dünyayı zirüzeber ederler. Hey şeytan;kurduğun düzen ve kanunların ile insanları inim inim inletirsin. Öyle bir sistem kurmuşsun ki;siyasi yönden seni yıkmak belki mümkün değil.O yasak,bu yasak.İnsanlar ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette eli kolu bağlanmış. Muhalif olanlar hapislere tıkılmış.Kredi kartı faizi ve faiz ile şaşırıp kalmış.İş yok güç yok.Sen ise; kurduğun bu zalim düzeni, sanki Allah”ın düzeniymiş gibi insanlara inandırır ve yutturursun! Hey şeytan sen kurduğun bu zalim düzen ile insanları dağa çıkarır;şaki edersin.Sonra da şakilerin elinden sizi kurtardım dersin öyle mi! Hem bu düzenin ile halkı kin ve düşmanlığa sürükler;ihtilal ve derbe için fırsat kollarsın öyle mi! Hey kardeş yanlış anlama; biz dağa çık eşkıya ol demiyoruz.Hey devlet baba sende yanlış anlama;senin hükümran olduğun yer böyle olmasa gerektir. Hey şeytan;sen kendini çok zeki; insanları da çok saf mı zannedersin! Hey şeytan;yoksa Allah”a meydan mı okuyorsun.Yoksa ekser insanların cehenneme girmelerine vesile olduğun için Allah”tan intikam aldığını mı zannediyorsun!Yoksa benim inadımı Allah bile kıramaz mı diyorsun! Hey deccal;şeytana yaltaklanıp yükselirsin; şeytana kafa tutanı ise, süründürürsün öyle mi!.Sen kendini yükseklerde uçan kartal zannedersin; velinimetin olan şeytana diklenene ise; yılan dersin öyle mi! Hey kardeş;hem hangi diyarda yaşadığını bilmiyorsun;hem kendini birşey sanıyorsun.Hem şeytanın diyarında yaşıyor ve şeytanın yolundan gidiyorsun;hem yaşadığın diyara dar-ül İslam diyorsun. Neye göre ve ne ile hükmettiğini bile bilmiyorsun.Başına bir felaket geldiğinde ise suçu kadere ve Allah”a yıkıyor; hemen Allah”a düşman oluyorsun!Sakın yanlış anlama senin yaşadığın diyar böyle olmasa gerektir. Hey kardeş;din, şakaya alınır veya yenilir yutulur bir lokma değildir. Cennet ucuz,cehennemde lüzümsuz değildir.Sen kendini ehl-i cennet zanneder avunur durursun.Halbuki bu dava; oturup ahkam kesenlerin değil;Hz.İbrahim gibi ateşe atılan ve yakılanların davasıdır. Hey kardeş;fetret zamanı insanlar kız çocuklarını diri diri niçin toprağa gömdüklerini bilirmisin! O zamanda kız çocukları fuhuş pazarlarında satılan bir meta idi.Hiçbir ana babanın vicdanı buna razı değil idi.Hey kardeş bugünde fetret zamanı deyip;kız çocuğunu öldürmeye kalkmayasın! Hz.Peygamber gibi;kız çocuklarını pazarlayanlara Aman vermeyesin. Yani; kanun ve nizamlarını; Allah”ın kanun ve nizamına derhal tahvil ve icra edesin. Evet evet; İslam düşmanı Ebu Cehil; kazara ayağım takılır düşer alnım secdeye gider insanlar Müslüman olduğumu zanneder diye; başına secdeye götürmeyecek bir şey takar. Sakın yanlış anlama; ameller niyetlere göredir.O niyet olmaksızın benzer bir şeyi takana bir şey yoktur. Cebir,şiddet,zor ile;istemeyerek takana, hiç bir şey yoktur. Hey kardeş;”Subhanallahu vebihamdihi” de.Yani; kusursuz ve Kemal sahibi olan Allah”tan başka hiçbirşey yüce olamaz.Hem yüce olduğunu zanneden veya herhangi bir şeyi yücelten kişi;ancak cüce olabilir.Sakın yanlış anlama bu bir temsildir. Hey kardeş;senin yaşadığın diyar,şeytanın diyarı olmasa gerektir. Hey kardeş pürdikkat dinle;böyle olmasa gerektirden maksat;böyle değildir demek olmadığı gibi, böyledir demekte değildir. Alıntı
  14. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru:Ya karşımızdaki Allah için savaşıyor ise ne yapalım? Cevap:Sen Allah için savaşmıyormusun?Yoksa sen;şeytan için mi savaşıyorsun? Cevaba cevap:Ne için ve kimin için savaştığımızı ve şehit olup olmadığımızı da bilmiyoruz. Cephede savaşır iken;kendilerini savunduğumuz kişiler;kimbilir ne yapıyor. Hem ailemi geçindirecek sabit bir gelirim ve ailemi teslim edeceğim bir yakınım da yok. Cevaba cevaba cevap:Evet evet; canı,malı,ırz ve namusu için öldürülen kişide “şehit hükmündedir”. Hem her iki tarafta Allah için savaşıyor ise; ölenler de şehidtir.Savaş halinde; elbette ki;her canın, kendini koruması ve kollaması gerektir. Evet evet; en büyük savaşın;evvelemirde,nefsiniz ve şeytanınız ile olan; imanı kazanmak veya kaybetmek, savaşı olduğunu da unutmayınız. Hem zorda ve muzayaka altındaki askeri ve ailesini birşekilde; korumak,kollamak gerektir. Şayet size saldırı olursa da;meşru müdafa hakkınız kullanarak kendinizi savunun ve onlarla savaşın. Bunun içinde hazırlıklı,tedarikli ve tedbirli olun. Kendinize ait,caydırıcı ve etkili silahınızı; cesur ve techizatlı ordunuzu; dolu bir hazinenizi ve akıllı yöneticilerinizi bilen düşman;size saldırmak için kara kara düşünecektir. Hem;savaşa mani olmak;savaşmaktan daha akıllıca bir iş olsa gerektir. Evet evet;hem askerlikten kaçıyor,sağlam iken çürük rapor alıyorsun, babam zengin nasıl olsa bir çaresini bulur, diyorsun.Ekmeğini yediğin yere hem hainlik ediyorsun. Harp çıktığında ise; “ düşman ailemi niçin,neden dağa kaldırdı”diye dövünüp duruyor ve sonra da“bu nasıl kader” diye; bu nasıl Allah diye, isyan ediyorsun. Heyhat yanılıyorsun; hem kaderi de yanlış anlıyorsun.Hz. Peygamberin;niçin ve kimler ile niye savaştığını bilmiyormusun! Evet evet; Hz.Peygamber savaşa girmeden önce, zırhını giyer idi.Hem kılıcı, hemde bineği var idi.Hem Uhud harbinde dişini de kırmışlar idi. Hem o Aziz peygamber ümmetine güzel bir örnek olmuş idi. Hem savaştan önce şur”ayı toplar ve fikirlerini alır idi.Hatta bir vakit; şur”adan kendi fikrine karşı bir kararda çıkmış ve o karara uymuş idi.Sonradan anlaşıldı ki; Hz.Peygamber Haklı idi. Yoksa Kuran-ı Kerimi;tam okumuyormusun, yoksa yanlışmı anlıyorsun, yoksa işine gelmediği ayetleri görmemezlikten mi geliyorsun! Hey hain;yoksa bu dini bozmaya mı çalışıyorsun! Yoksa; faiz, kumar, içki, zina için; fetva mı arıyorsun. Bunların haram olduğunu bilmiyormusun? Evet evet;bu din, Hz.Ebubekir gibi zengin ve sıddık; Hz.Ömer gibi sert ve Adil; Hz.Osman gibi Halim ve Nurani; Hz.Ali gibi Alim ve civanmert bir dindir. Evet evet;ey insanlar ve cinler siz de ;ortak düşmanınız olan İblis”e karşı birlik olunuz. Şeytana savaş açınız. Sürü ve ordu misali olunuz; sürüden de ayrılmayınız. Ama saf koyun sürüsü gibi de olmayınız; kurt sürüsü gibi; o hain şeytanı gördüğünüz yerde parçalayınız ve ona hiç acımayınız.Hem siz; Allah”tan daha merhametli olamazsınız. Hey saf arkadaş;tahta ve komik silahlar ile;devlet kurmaya, yıkmaya ve savaşmaya veya fıtrata, Adetullaha,akla ters; beşeri ve şeytani fikirler ve hülyalar peşinde de koşma. Anne, baba ve büyüklerinin hayat tecrübelerinden faydalan.Hem onların ümmi olmaları seni yanıltmasın. Hem bu kainatı sahipsiz zannetme. Hem vazifen olmayan ve hikmetini bilmediğin işlere de fazla burnunu sokma. Sakın yanlış anlama; görevini yapmayan ve ihmal eden görevlileri uyarma demiyoruz.Görevli ve yetkililere yardımcı ol; ama onlara köstek de olma diyoruz. Biz;Hz.İsa peygamber gibi;bir yanağımıza vurana;öbür yanağımızı göstertmeyiz. Belki iyiniyetimizden bir defa aldatılabiliriz ama ikincisine de asla müsaade etmeyiz.Sakın yanlış anlama her peygamber aynı davayı savunmuştur ama her peygamberin farklı bir yoğurt yiyişi vardır. Hem; harbin hile olduğunu da unutma.Mesela; tarihte zeki bir komutan;az bir ordusu var iken;atlarının arkasına ağaç kütüğü bağlatarak, büyük bir toz bulutu oluşturmuş.Düşman ise;uzaktan çok büyük bir ordunun gelmekte olduğunu zan edip, korkup kaçmıştır. İlm-i nücum sahibi Hz.İdris peygamber ile Sahabilerden Hz.Halid bin Velid”in niçin savaşlarda hiç yenilmediklerini de tarih kitaplarından öğren. Evet evet;”ya İstiklal;ya ölüm”.Yani şeytanın; kölelik,kast ve zalim düzenine akıllıca savaş açmak demektir.Yoksa tedbirini almadan;o hainlerin tuzağına düşmek; dolduruşlarına gelip, savaş ilan etmek; sonra yenilip, çok kötü bir anlaşma yapıp; o hainlerin her dediğini kayıtsız ve şartsız yapmak ve bunun karşılığında; sadece tanınma ve yaşama hakkını elde etmek bağımsızlık değil; bilakis köleliktir.Bu; zahiri ve aldatıcı bir bağımsızlıktır. Şeytana karşı olan bu savaşı yarım bırakmamak ve ekonomik savaşı da kazanmak gerektir. Tam bağımsız ve hür olmak gerektir. Yani;nefis ve şeytana kul köle olmamak gerektir. Sakın yanlış anlama; özgürlük herhaltı işlemek de değildir. Üretmek, keşf etmek,yeniliklere koşmak, daha iyiye,daha güzele,daha doğruya gitmek; kazanmak, dağıtmak gerektir.Evet evet; borçları ödemek ve hazineyi doldurmak gerektir.Borç içinde yüzen bir devlet veya kişi bağımsız olamaz. Hem kasasını borç para ile dolduran ve kendini zengin zanneden ancak kendisini aldatabilir. Evet evet;şimdiki savaşlar gizli,sinsi ve ekonomiktir.Sakın yanlış anlama; iyiniyetli olarak ülkenizde yatırım yapan; fabrika kuran, üretim yapan, istihdam sağlayan kişilere,ulusal ve yabancı sermayeye bir sözümüz yoktur.Hem iyiniyetli yatırımcıyı ülkeden kovmak olmaz.Hem ülkeyi bütün bütün her zaman dış dünyaya kapamak da olmaz. Evet evet; ifrat ve tefritten sakınmak gerektir.Ama hainlere de hiçbir zaman fırsat vermemek gerektir. Evet evet; bir savaştaki galibiyet; savaşan her bir ferde aittir; mağlubiyet ise sadece sebep olanlara aittir.Galibiyeti sadece bir kişiye vermek ise; diğer savaşanlara haksızlıktır. Hey hain deccal;hainlerin cemiyetlerine son verdim der güya saf insanları kandırır;sonrada o cemiyet üyelerini devletin en üst ve önemli mevkilerine getirirsin öyle mi! Sakın yanlış anlama;senin liderin böyle olmasa gerektir. Evet evet; “Yurtta sulh; cihanda sulh” olmalı ama; hainlere ve düşmana karşıda herzaman tetikte durmalı. Evet evet; asker,polis,sivil,memur,toplum; zincir ve tespih taneleri gibi birbine umuz umuza vermeli, kenetlenmeli, zincirin halkası, tespihin ipi kopmamalı, pirincin içindeki taşlar misali; hainlerin makamı, mevkisi,rütbesi ve konumu ne olursa olsun;heryerden ayıklanmalı ancak devlet tarafından cezalandırılmalıdır. Dikkat ediniz; hain;Ayet ve hadislerde belirtilen haindir. Beşeri mevzuatınıza veya size veya nefsinize göre; hain olan, aslında hain olmayabilir.Belki onu hain ilan edenler hain olabilir! Hey kardeş;hangi diyarda yaşadığına dikkat et.Deccalin ve şeytanın diyarında yaşamak kolay olmasa gerektir.Deccalin diyarında hain ilan edilen kişi; aslında fedai olsa gerektir. Devlet sadece ordudan ibaret de değildir.Devlet; milletin bütün ferdlerinin birlikteliği ile oluşan bir teşkilattır.Her devletin ; bir de teşkilat-ı mahsusası vardır. Ayrıca; her müttefik devletlerin veya blokların oluşturduğu ; teşkilatlar vardır. Teşkilat-ı mahsusa;aynen bir sütün üstünde biriken kaymak misali; bir milletin ehass-ı has kuvvetidir . Hey deccal; bu kuvvetten korkmalısın! Azrail gibi ne zaman ve nerede karşına çıkacağı hiç belli olmaz bilesin. Hem bu Aziz milleti de sahipsiz zannetmeyesin!Hey kardeş sakın yanlış anlama;bu kuvvet kanunsuz hiçbir iş de yapmaz. Hey kardeş;üstüne vazife olmayan işlere fazla karışmayasın ve ortalığı da karıştırmayasın! Evet evet; bir vakit bir ülkenin ordu komutanı; o ülkenin Reisinin makamına sürünerek çıkar idi.Sakın yanlış anlama; o Reis;çok zengin,çok güçlü ve çok zeki idi. Hiç mümkinatı yoktu ki; o ordu komutanı ihtilal veya darbe yapsın.Hem o Reis; İslamiyetten de bihaber idi. Hem Hz.Peygamber bir meclise girdiği zaman kendisi için ayağa kalkılmasından hoşlanmaz idi. Hem gidip en üst köşeye de oturmaz idi. Hem Hz.Ömer-ul Faruk; fakir idi ve yamalıklı ama temiz bir elbise ile devlet yönetir idi. Hem onun döneminde herhangi bir kurt;herhangi bir kuzuya da kolay kolay ilişemez idi. İliştiğinde ise; kuzunun bedelini sahibine öder idi. Hey, tırtıl; niçin hep sürünüyorum diye üzülme; hem hayat yolu zigzaglıdır. Sabırlı ol; onbeş gün sonra kral kelebek olup uçacaksın. Evet evet;çift kanatlı olmalı;yani hem maddi hem de manevi makam sahibi olmalı.Hem dünyayı;hemde ahireti istemeli ve kazanmak için çalışmalı.Hey kardeş yanlış anlama;Allah, ahireti isteyene dünyayı; dünyayı isteyene ahireti vermem demiyor. Hey kardeş; şeytanın zahiren üstünmüş gibi görünmesi seni yanıltmasın. Hem deme; Allah kötülere mal mülk para veriyor; o halde bende kötü olayım!Hem deme; hep aptallar zengin oluyor, bende aklımı iptal edeyim de zengin olayım! Sakın yanlış anlama her zengin; aptal değildir.Hem her kötü de; zengin değildir. Hem Allah”ında bir planı olsa gerektir. Alıntı
  15. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru:Allah”ın benim namazıma ne ihtiyacı var? “La İlaheillallah” ne demektir? Her şey nasıl Allah”ı zikredebilir? Evliyaların hali nicedir? Askerlik ve savaş ile ilgili bilgi verirmisin! Cevap:Bir kişinin, Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur, demesi; hasta birisinin, doktora“ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki, Allah”ın bizim beş vakit namazımıza ve zikrimize elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza ve zikre evleviyetle ihtiyacımız vardır.*** Hem namaz dinin direği,müminin miracıdır.Hem namazı dosdoğru ihlaslı ve usulüne göre kılmak gerektir.Hem; Allah emrettiği için namaz kılınır. Hem gösteriş olsun veya bir menfaat elde etmek içinde kılınmaz. Hem; birinin şerrinden korkup namaz kılmamakta olmaz. Hem namazı; namertlere kızıp, terk etmek de olmaz. Bedenin havaya,suya,gıdaya ve ısıya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan en önemlisi ve bir tanesi;namaz ve zikirlerin en güzeli olan, “Allah”tan başka İlah yoktur” demek olan ve muhabbetullaha vesile olan,kelime-i Tevhidtir.Yani “La İlaheillallah” kelimesidir. Evet evet;Şah-ı Nakşibendi gibi;her zaman az;yemek,konuşmak, uyumak; yani,her zaman;helal lokma yemek, hikmetli konuşmak,fazla uyumamak ve daima “La ilaheillallah” diyerek,zikr ederek;Latife-i Rabbaniyeyi çalıştırıp, ruhu ala-i illiyyine uçurmak,kainata meydan okuyacak cesareti benliğinizde hissetmek,Allah”tan korkmak ,her şeyin Allah”ın tasarrufunda olduğunu, ilmel yakin bilmek,aynel yakin görmek ve hakkal yakin yaşamak, muhabbetullahın verdiği; o manevi zevk ile huzur bulup, mutmain olmak ve mutluluktan uçmak; bir ayna olduğunu ve Allah”a muhtaç olduğunu da unutmamak gerektir. Hem; evliya, abdal, aktab ve kutupların hali de; normal insanlara benzemez. Hem ahirzamanda iyi kişilere mecnun denecektir.Sakın sakın; aptal ile abdal”ı birbine karıştırmayınız. Yani Pir Sultan Abdal; aptal değil idi.Hem halden de anlar idi.Hem tok; acın halinden ne anlar ki.Hem anlamak için aç olmak gerek idi. Hem oruç da zaten; halden anlamak için idi. Fakat; Pire karşı gelen; müridi de kendine göre haklı idi.Hem herkesin makam ve mevkisi farklı idi. Evet evet; Hz.Peygamber bilmediği bir dünya işi için; ben bu işten anlamam demiştir.Sakın yanlış anlama bütün bütün hiçbir dünya işlerinden anlamam da dememiştir. Ümmidir; ama cahil hiç mi hiç değildir.Hem bir Peygamber hem aynı zamanda bir reis-i cumhurdur.Din ile devlet işlerini ne birbirine karıştırmış nede birbirinden ayırmıştır. Ey esrarkeş kardeş; sıhhatine ve cebine hiç zararı olmayan ve seni mutluluğun zirvesine uçuracak;selametli, “Muhabbetullah” gibi bir iksir var iken; niçin kendine zulmeder ve altın vuruş yapıp aileni ve sevdiklerini üzersin! Ayrıca;Allah”ın Kitabı olan Kuran”ı çok okumak, doğru anlamak ve ihlas ile amel etmek ve huşu içinde namaz kılıp, huzur ve emniyet bulmak, ruhen bir manada miraca çıkmak, dünyanın ağır yükünü her beş vakitte yere koyup, güzel bir nefes almak gerektir. Hem Kuran-ı Kerim”i sadece okumak,dinlemek; manasını bilmeseniz, anlamasanız bile insana huzur verir, aynen; ilacın terkibini ve formülünü bilmeseniz bile şifaya vesile olduğu gibi. Ama; gerçek, doğru ve hakiki manasını bilmek, yasaklara tam uymak ve emirleri ise; ihlas ile uygulamak ve hayata geçirmek gerektir. İnsan her nefes verişte;gayri ihtiyari “Hu” der.Hu,ise; Allah demektir. Aslında her şey kendi lisanı ile Allah”ı anmaktadır. İnsanın bu dünyaya gelmesinin ve gönderilmesinin sebebi ve hikmeti; Allah”ı tanımak, O”na dua, sena ve ibadet etmek; kendi nefsine ve mahlukata ise;daima şefkat göstermek, daima hayırda yükselmek; şer ve şerirlere Mani olmak; dünyanızı ve ahiretinizi imar ve ihya etmek.Varlıkta; üretmek, paylaşmak ve şükretmek.Yoklukta;iktisat ve kanaat ile Sabretmek gerektir. Evet evet;def”i şer;celbi menafiye racihdir.Yani günah işlememek ve günahlara Mani olmak ve şerleri def etmek; sevap işlemekten daha iyi hem aynı zamanda daha sevabtır.Sakın yanlış anlama; hiç sevap ve iyilik yapmayınız demek de değildir. Sadece Allah”a secde etmek;ama mahlukata ise hiçbir zaman secde etmemek ve başı daima dik tutmaktır ki;buna İzzet denir. Allah”a diklenmeye ise enaniyet denir ki;bu kibirdir ;her şeyi bildiğini ve her şeyden üstün olduğunu zanneden şeytan; ise bu yüzden huzur-u Hak divanından; Haklı ve geçerli bir neden ile kovulmuştur. Mesela;bir askerin; komutanına diklenmesi gibi.Komutanın emirlerine; hiçbir zaman diklenmemek ve olumsuz karşılık vermemek gerektir. Komutan; ”hiçbir zaman gayri ahlaki, meşru olmayan,kanunsuz emirler veremez, askerini küçük düşüremez, rencide edemez, suiniyetli olarak askerinin hayatını tehlikeye atamaz”;bilakis, emre itaat edip etmediğini öğrenmek ister. Hem iyi bir komutan; ordusunu ve askerini; ezmez ve ezdirmez ve daima onu korur. Hem seni savaş düzenine göre eğitir. Mesela;sürünmeyi usulüne göre iyi öğrenmek; savaşta hayatını kurtaracaktır. Hem askerlikte küskünlük ve düşmanlık olmaz. Hem savaşta; komutanın bütün emirlerini dinlemek ve mutlak itaat etmek gerektir. Mesela; Uhud savaşında Hz.Muhammed peygamber;kesin emir verdiği halde; askerler bulundukları mevzileri terk etmişler, savaş kazanmış iken; birden savaş aleyhe dönmüştür. Sakın yanlış anlama;gayri ahlaki emir veren,kasten ve suiniyetli olarak;askerini küçük düşüren,rencide eden ve hayatını tehlikeye atan, ekmeğini yediği; ocağa, milletine, vatanına,mukaddesata hainlik eden kişi değil komutan;insan bile olamaz.Bu haini, değil af etmek; meşru kanunlar dairesinde; cezasını devlet verse ve hemen infaz etse gerektir. Hey asker; Aziz milletini koruyarak ve kollayarak ona hizmet et. Herzaman;o Aziz milletini kendinden üstün bil. Sakın sakın;o silahını Aziz milletine çevirme. Nöbette iken uyuma. Hem dahili ve harici, düşmana da acıma;ama haddi de aşma. Hem asker ocağı,Peygamber ocağıdır. Hem o ocakta enaniyet olmaz ve olamaz. Hem askerin postallarının bile uygun adımda; Allah”ı “Rab,Rab,Rab” diye zikrettiğine de dikkat et.Hem Allah”ın; şehitlerden, meleklerden vs.oluşan gizli bir ordusu olduğunu da unutma. Hem deme;askerlik yapacağıma gider dağda eşkiyalık yaparım.Hem deme; ben ana kucağından ayrılmam.Hem deme çatışmaya gidenler hep gariban ve fakir aile çocukları.Evet evet;hiç kimse askerlik yapmaz ise, ırz ve namusunu,malını vs.kim koruyacak? Nasıl akşamları rahatça uyuyabileceksin? Evet evet; hem şehitlik mertebesi herkese nasip olmaz. Hem şehitler öldüklerini de bilmez.Hem deme; biz boş yere ve kim ve ne için şehit oluyoruz. Hem deme;Batıl ve şer bir düzeninin devam etmesi için mi savaşacağız.Hem deme;ben savaşmam ve savaştırılmam. Sana silah çeken ve seni öldürmek isteyene ne yapacaksın. Elbette ki meşru müdafa hakkını kullanacak ve savaşacaksın. Alıntı
  16. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru:Mucize,keramet ve sihrin aslı nedir?Deccal ve Mehdi kimdir? Harut ve Marut kimdir?Hz.İsa peygamber ahirzaman da gelecek midir? Cevap:Bir zaman iki ayna var imiş,her iki aynada yüzlerini gökteki güneşe çevirmiş. Aynalarda akseden,tecelli eden güneşi, her iki aynada insanlara çevirdiğinde; insanların gözlerini kamaştırmışlar. Aynalardan biri;ben insanların gözlerini kamaştırdım diye;kibirlenmiş ve kendisinde bir şeyler olduğunu, tevehhüm, zan etmiş. Diğer ayna ise mütevazı bir şekilde,aslında kendisinde bizatihi bir şey olmadığını, gökteki güneş olmasa bir hiç olduğunu, önceki aynaya söylemiş. İşte gururlu ayna, sihir,fal ve büyü gibi menfi ve zararlı ilimler ile ilgilenip insanlara zarar veren ve insanları kendisinin etkilediğini ve her şeyi bildiğini zanneden ve sihir yapan ve nazar veren, şeytan ve deccal gibidir. Ama mütevazı ayna ise mucize ve kerametin asıl sahibinin Allah olduğunu bilen,güzel, fenni,müspet,dünyevi ve uhrevi faydalı ilimler ile ilgilenip insanlara faydalı olan bilge kişidir. Mesela;Hz.Musa”nın asası ile denizin ikiye ayrılması ,Hz.İsa”nın; Allah”ın izni ile ölüleri diriltmesi, Hz.Muhammed”in bir işareti ile, gökteki Kamerin yani ay”ın ikiye bölünmesi hadiseleri birer mucize olup, bunlar Allah”ın iradesi ve kudreti ile olmuş.Hiçbir zaman,hiçbir peygamber; gösterdiği ve mazhar olduğu mucize ile övünmemiş, sadece insanlara ve cinlere; peygamber olduklarını kanıtlamak ve ikna etmek için mucize göstermek zorunda kalmışlardır. Gıbta edilecek kişi gökteki güneşin ısı ve ışığına mazhar olan kendisini güneş zannetmeyen ama güneşi gösteren,bir ayna olduğunu unutmayan kişidir.Bu aynaların en güzelleri peygamberlere aittir.En kötüleri ise şeytan ve deccal gibilere aittir. Şeytan ve deccal gibi kötü kişilerin şerrinden Allah”a sığınmak gerektir.Çünkü insanları ve insanlığı tesirleri altına almakta ve aldatmakta, insanlığın ve medeniyetin gizlice ve sinsice mahvına sebep olmaktadırlar. Mesela;deccal sihir ve manyetizma ile insanları etkileyecek,ilmi kötüye ve nefsine kullanıp insanlara zulmedecek,İlahi kanunları kaldırmaya çalışıp; kusurlu bir ayna iken;kendisini güneş zan edip;İlahlığını ilan edecektir.Hem alnında bu kafirdir yazacak; yani başında bir kafirlik alemeti olacaktır. Her zaman;fikri hür,vicdanı hür, gerçekçi ve gerçeklere açık olunuz. Körü körüne bir şeye veya kişiye bağlanmayınız,aklınızı çalıştırınız. Yani kula, kul olmayınız. Doğruyu,alınız;yanlışı ve batılı atınız.İfrat ve tefritten sakınınız. Mesela; dinsizlik ve dini taassup gibi. Dini taassup;Kuran-ı Kerimin ve dinin; cahil kişilerce yanlış bilinmesi ve bu nedenle,insanların; dinden soğuması ve dine düşman olması demektir.Dinsizlik ise; dindarlara ve dine; Hak ve hakikatlere, düşman olmak demektir. Mesela;matbaa’ya günah demenin ne akıl ile nede din ile bir alakası olamaz. Din;müsbet ilme, bilimselliğe,bilime ve teknolojiye değil;aklını çalıştırmayan akılsızlara karşıdır. Evet evet;dünyamızda garip olaylar yok da değildir. Mesela;sandalye üzerine oturan birisini; koltuk altına ve diz kapak altına 4 kişi sadece şehadet parmaklarını dokundurmak süretiyle havaya kolayca kaldırabilir! Deccal;müsrif , münafık, sahir ve çok şerli birisidir.Elide deliktir;yani çok müsriftir.İsrafı teşvik ederek, insanlardaki hırs ve açgözlülüğünü uyandırarak insanların o zayıf damarlarını tutup kendine musahhar edip; milli serveti heba eder,hem dini kullanır;hemde dinin ahkamlarını sinsice kaldırmaya çalışır.Aziz milletini arkadan hançerler. İktisat etmeyen,israf eden onun ağına düşer.Hem bir gözüde kördür,yani akibeti ve ahireti; görmez ve inanmaz. Münafık olduğu için;insanlar Allah”a inandığını zanneder. Deccal; insanlığın maddi ve manevi bağlarını bozarak, nefisleri başıboş bırakarak; anarşistliğe meydan açar.O vakit insanlar gayet şiddetli bir istibdattan başka zapt altına alınamazlar.Deccal;cesur orduların ve faal milletin kuvvetiyle vukua gelen terakkiyat, iyi ve olumlu şeyleri de haksız olarak kendisine mal eder. Deccale itaat etmeyen şehid olur, istemeyerek itaat eden kafir olmaz, belki günahkar da olmaz. Hem mesala;deccal şu kişidir veya ismi budur demek; insanları rehavete ve tedbirsizliğe de sevk edebilir. Hem deccalin vefatından sonra; icraatlarının ve tesirlerinin devam etmesi o kişinin manen öldüğünü göstermediği gibi sebep olduğu kötülük ve şerler devam ettiği müddetçe;buna bilerek ve istiyerek sebep olanlar da aynen deccal gibi mesul olurlar. Hem her zaman deccale karşı tedbirli olmak gerektir. Dikkat ediniz!Her asırda ve her millet de;mehdi ve deccal; misal kişiler çıkar. Bütün insanlar ve milletler çetin bir imtihana tabidir ve tarih tekerrür eder. Hem isimleri de lazım değildir;hem de imtihan sırrını bozmamak gerektir. Kurduğunuz beynelminel, gizli,yasa dışı veya zahiren yasal ve masum gözüken hain örgütleriniz ve deccal misal; üyeleriniz ve reisleriniz ve başkanlarınız; sahte, süslü, kanlı rejimleriniz ile; Dünyayı soyup, ülkeleri ve devletleri parçalayıp, insanları köleleştirip, milli servetleri ülke dışına kaçırıp, zenginlik ve refah ve emniyet içinde yüzdüğünüzü ve dünyayı kendinizin yönettiğinizi mi zannediyorsun!Hem sizin kimler olduğunuzu insanların bilmediklerini mi zannediyorsunuz! Yoksa siz insanları çok saf ve akılsız mı zannediyorsunuz! Dikkat ediniz;bir millet uzun bir süre uyutulur,çalışmaz ve soyulursa, o milletin birikmiş boçlarını ödemesi ve hazinesini doldurması için çok çalışması gerektir. Hey kardeş; Hz.Nuh peygamberin gemisinde hastalık çıkmaması için; domuz, gemideki hayvan artıklarını temizlemiştir. Dikkat et;domuz eti yemek haramdır;domuzun soyunu kurutmak yerine; sofradan kaldırmak gerektir. Harut ve Marut;Babil”de insanlara sihir öğreten,sihri öğretmeden önce de şayet sihir öğrenir ve yapar isen; imanının gideceğini ve imtihanı kaybedeceğini ve cehennemden hiç çıkamayacağını önceden de ihtar eden; sıra dışı varlıklar olduğuna dair tefsirler de muhtelif görüşler vardır. Evet evet; sihir vardır.Mesela; Hz.Musa peygamber zamanında revaçta idi. Allah”ın emir ve yasaklarına uyarak; ancak sihirden korunabilirsiniz. Sakın sakın;Allah”a isyan etmeyiniz.Çünkü sizin gerçek dostunuz, Allah”dır. Gerçek düşmanlarınız ise;sizi Allah”a isyan ettiren; şeytan ve deccal ve onların zalim düzenleri, kanunları ve mensublarının zulümleridir.Sakın yanlış anlama, her; “kanun ve düzen;yetkili ve görevli kişi veya kurum” kötü değildir. Hem Mehdi; Kuran-ı Kerim”in bir talebesi ve hadimidir. Hem zamanının; en Bedii”si, Zeki”si ve Garibi, olsa; gerektir.Hem herkes Mehdinin kim olduğunu bilmeyecektir. Hem Mehdi şu kişi idi demek; gelecekte mehdi misal olabilecek kişilerin şevkini kırabilir.Hem her asırda bir müceddid gelir ve batıl ve hurafeleri kaldırır; dini tasaffi eder, yani saflaştırır. Sakın yanlış anlama; dinde reform olmaz. Ama sen deforme olabilirsin. O halde sen kendini düzeltmelisin.Hem din; senin keyfine ve nefsine göre dizayn da edilemez. Hem Hz.İsa peygamber,yani Mesih; öldürülmüşte değildir.Hem annesi Hz.Meryem; Allah”ın bir mucizesi olarak;Hz.İsa peygamberi doğurmuş. Kundak da iken; konuşmaya başlamıştır. Dersen ki; babasız çocuk olmaz?Biz de deriz ki;”Hz.Adem babamız ile Hz.Havva anamızı nasıl ki;anasız ve babasız olarak Allah yaratmış ise; evleviyetle,haydi haydi babasız olarak da Hz.İsa peygamberi yaratabilir ve yaratmıştır” deriz. Hem ahirzamanda Hz.İsa peygamber;yeni; bir din ve kitap ile gelmiyecek, Hz.Muhammed peygamberi ve Kuran-ı Kerimi; teyid ve tasdik etmek için gelecek; tüm batıl hurafe ve inançları kaldıracak. Deccalin; Uluhiyeti inkar mesleğini öldürecek; gizli ve hain örgütünü ve kurduğu zalim düzenini dağıtıp; dünyaya adalet ve huzur getirecektir. Fakat; herkes Hz.İsa peygamberi tanımıyacak. Yani imtihan sırrı hiçbirzaman bozulmayacak, hayat ve imtihan devam edecek. İlahlık taslayanlar ise herzaman olduğu gibi yerin dibine geçirilecektir. Dinsiz bir millet yaşayamaz.Sadece manevi veya sadece maddi kanat ile de uçamazsınız. Hem maddi,hem de manevi kanat ile ve birbirleriyle orantılı ve ahenkli olmak şartıyla uçabilirsiniz. Bu kural;devletler içinde, geçerlidir. Malın; kırkta bir zekatı olduğu gibi, ilmin ve kuvvetinde bir zekatı vardır. Bilen ile bilmeyen bir değildir.İlim mümin”in yitiğidir, nerede olursa alır. İlim Çin”de de olsa alınız. Hayatta, en hakiki mürşid ilimdir. Hey soytarı;gaybtan,gelecekten haber veriyorum,ruhlar ile konuşuyorum, cennetten parsel satıyorum,sizlere şefaatçi olacağım diyen sahtekar; insanları kandırmayı ve dini kullanmayı ve alalemin ırz ve namusuna göz dikmeyi bırak.Kelin merhemi olsa idi; önce kendi başına sürer idi. Hey evliya olmak isteyen kardeş; ne demiş İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruki “bir iman hakikatının inkişafı;binler keşf ve kerametten daha üstündür.” Hem keramet;Allah”ın mevcudatı üzerindeki acaip tasarrufatını hakkalyakin yaşamak; yani kendi ruh aynanda güneşe mazhar olmak demektir.Yoksa kendini güneş zannetmek; değildir. Yoksa sen; bir iki harf öğrenmek ile kendini öğretmen mi zannediyorsun. Hem her havada uçanı da evliya zannetmeyesin.Hem Şah-ı Geylani”nin talebelerine uçarak ders verdiğini de unutmayasın. Hey kendini Ehl-i Beyten olduğunu iddia eden ve bundan çıkar elde etmeye ve kendisinde bir meziyet olduğunu zanneden ve insanları kandırmaya çalışan uyanık.Bizim Hz.Adem peygamber soyundan geldiğimizi unutuyormusun! Sen soylusunda biz soysuz muyuz.Hem bu din de soy ve sopun önemli olmadığını bilmiyormusun.Sakın yanlış anlama; bizim hakiki Ehl-i Beyte sözümüz yoktur. Dikkat ediniz; Kelime-i Şahadet; İslamiyet merdiveninin birinci basamağıdır. Kuran-ı Kerim”in tüm ayetlerini doğru anlamak gerektir. Ayetin başını okuyup; sonunu okumamak ve farklı manalar vermek doğru değildir. Hey geleceği görmeye pek meraklı kardeş; herhangi bir hastahaneye gidip siroz veya akciğer kanseri olmuş veya nefes alabilmek için boğazı delinmiş hastaları görerek;içki, sigara, uyuşturucu kullananların bir manada geleceğini şimdiden görebilirsin! Evet evet; geçmiş zaman geride kalmıştır. Gelecek zaman ise daha gelmemiştir.Bir dakika sonra yaşayacağına dair elinde bir senette yoktur.O halde günde 5 vakit namaz çoktur deme.Hem bir sonraki vaktin geleceği de kesin değildir. Yaşadığın an; o andır bil. Hem seni yaratan Allah; elbetteki seni unutmayacaktır.Hem Allah; senin şah damarından daha yakındır. Ne demiş Yunus Emre;” bir ben vardır, benden içeru”. Evet evet; akıllı kaptan; ters esen rüzgarı arkasına alan ve yoluna devam eden kaptandır. Mesela; döner başlıklı bir rüzgar gülü ile; esen rüzgarların yönü ne olursa olsun; elektrik üretebilirsiniz. Ama başlık sabit olur ise;sadece belirli yönde esen rüzgarlardan elektrik üretebilirsiniz.Niçin bu rüzgar ters esiyor diye kadere ve Allah”a isyan yerine; aklı çalıştırarak ters esen rüzgarı kullanmak gerektir. Dikkat ediniz;bir kuş tüyü; koca bir dağı kaldırabilir. Mesela; hassas bir terazinin iki kefesine ağırlıkları ve kütleleri eşit iki dağ konsa; herhangi bir kefenin üzerine konan bir sinek; öteki kefedeki koca bir dağı kaldırabilir. Alıntı
  17. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru:Bir konuda ihtilaf var ise nasıl çözülür? Cevap:Evvela; Allah”ın orijinal kitabı olan Kuran-ı Kerim”e müracaat ediniz; yoksa peygambere ve sünnetlerine müracaat ediniz; yoksa bilginlere ve yazdıkları eserlere ve içtihatlarına müracaat ediniz; yoksa kendi aklınıza müracaat ediniz. Sıralamaya da dikkat ediniz.Kesinlikle, şeytana ve nefsinize müracaat etmeyiniz. Kuran-ı Kerimin dışındaki hiçbir şeyi kabul etmeyiz deyip; Peygamberin sünnetini inkar etmek de yanlıştır. Mesela; namaz emredilmiştir.Ama nasıl kılınacağı Kuran-ı Kerim”de belirtilmemiştir. Bunu Hz.Peygamber tarif etmiştir. Mesela; bir talebenin nasıl olsa kitap var öğretmene ne gerek var demesi yanlıştır. Evet evet; önce alfabeyi ve okuma yazmayı öğreten bir öğretmene yani muallime ihtiyaç vardır. İlim adamlarının,alimlerin fikirlerine ve eserlerine ihtiyaç yoktur demek de yanlış olur. Kendi aklınızı kullanmamak da hiç akıl karı değildir. İş ehline verilmelidir. Hasta olduğunuz zaman, hastahaneye ve doktora; okuma yazma öğrenmek için, okula ve muallime; para kazanmak için fabrikaya ve ustaya ihtiyaç vardır. Elbette ki;Allah”ın kitabı;bir tıp veya cebir kitabı değildir.Fakat hiç tıptan ve cebirden bahsetmiyor da değildir.Peygamber;tıp doktoru değildir,ama tedavi ettiği hastalarda olmamış değildir.Hiçbir peygamber; ben her şeyi bilirim demez. Allah bildirmedikçe hiç kimse bir şey bilemez. Fakat bir peygamber herhangi bir kişide değildir.Sen bir zerre isen;o bir güneştir. Sakın; çoban,kral,işçi, marangoz vs.olması seni asla yanıltmasın. Mesela;Ululazm bir peygamber olan Hz.İsa”nın;ölüleri diriltmesi, doğuştan görmeyenlerin gözlerini açması,felçli hastaları ayağa kaldırması mucizesine; daha tıp ilmi yetişememiştir. Sakın yanlış anlama; yetişemez demiyoruz, haydi sizde Ululazm peygamberlerin mucizelerine yetişebilirseniz,yetişin diyoruz, yeni bilgilere, keşiflere koşun, daima maddeten ve manen; ilerleyiniz ve yükselin diyoruz. Evet evet; Adalet mülkün temelidir.İlahi kanun ve nizama uymak ve tatbik etmek gerektir. Hem Kuran-ı Kerim; sadece mezarlıklarda okunsun veya duvarda asılsın diye de indirilmemiştir. Ey insan; alaküllihal öleceksin. Eyvah demeden, Allah de. Öldükten sonra; keşke şu dünyaya tekrar gönderilseydim de; şunu da yapsaydım demeden o şeyi yap. Hey kardeş;Risale-i Nur gibi farklı bir tefsiri okumalısın.Sakın dili ağır diye okumayı bırakmayasın. Hey kardeş her Arapça bilen bile Kuran-ı Kerim”i tam manası ile anlayamaz. Hem herkes; tefsir yapamaz.Hem Risale-i Nur; Kuran-ı Kerim”in manevi bir tefsiri olup herkes kolayca anlayamaz. Hem Kuran-ı Kerim; İlahi bir mesaj olduğu için;herkes her meselesini bilemez.Hey kardeş; Kuran-ı Kerim çok derin olup;sure ve ayet sıra ve numaralarının bile çok derin manaları vardır! Hey hain; makam ve mevkiinizi muhafaza etmek için deccalin arkasına sığınıyor; papağan gibi deccal”i yad etmek ile; deccal”in izinden gittiğin imajını mı vermek istiyorsun.Yoksa deccalin hışmından; çok mu korkuyorsun! Alıntı
  18. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru: Sağ ne demek? Sol ne demek? Sağımızı, solumuzu şaşırdık;helali, haramı birbirine karıştırdık! Cevap : Sağ demek; iyiniyet,sağduyu,akıl,hakikat, merhamet,Adalet, Şükür, iman,ilim,Hak, mutedil vs.gibi müsbet olan tüm şeyleri ihtiva eden bir şey demektir.Sol demek ise; kötüniyet, mantıksızlık, cerbeze, canavarlık, zülüm,isyan, küfür,batıl ve hurafe,ifrat,tefrit vs.gibi menfi olan tüm şeyleri ihtiva eden bir şey demektir. Sağın sonu selamet olup cennete çıkar. Solun sonu korku olup cehenneme çıkar. Hey kardeş;Kuran-ı Kerim de açıklanan sağ ve sol tanımı ile senin bildiğin siyasi manadaki sağ ve sol arasında dağlar kadar fark vardır.Senin sağ zannetiği sol; sol zannetiğin sağ olabilir, dikkat et. Hem senin inandığın fikirlerde güzel olsa;batıl ve yanlış olmasa gerektir. Hey kardeş;haram heryerde haram;helal heryerde helaldir.Siz Allah”ın helal saydığı birşeyi haram kılamassınız. Neyin helal; neyin haram olduğunu;istisnai ve özel durumları; bir İslam İlmihal kitabından öğrenebilirsiniz. Hey kardeş yoksa, “zengin olduğum zaman sağcı; fakir olup sıkıntıya düşüp iflas edince, solcu olurum” mu diyorsun! Yoksa “bu diyarda ikiyüzlü olmadan yaşanmaz, sağcı ile sağcı;solcu ile solcu olurum” mu diyorsun! Soru: Azrail kapımı çaldığında ne yapmalıyım?Nasıl kısa zamanda köşeyi dönebilirim? Dostumu, düşmanımı tarif edebilirmisin? Cevap:Evet evet;Azrail kapını çaldığında; hoş geldin dersin. Sakın ondan mehil istemeyesin.Korkup ödünü de patlatmayasın.Sakın karşı da gelmeyesin. Yıkanıp, kefenlenip, toprağa, mezara girdiğinde; gelen melekler sana Rabbin kim diyecek. Allah dersin. Peygamberin kim diyecek. Hz.Muhammed Mustafa (Aleyhisselam) dersin. Kitabın diyecek; Kuran-ı Kerim dersin. Senden ilk namaz sorulacak. Kıldım dersin. Buraya ne getirdin diyecek. Sadece bu beyaz kefeni getirdim dersin. Hayatını nerelerde ve nasıl harcadın diyecek. Allah yolunda dersin.Hiç haram lokma yedin mi diyecek.Yok dersin.Hiç büyük günahları işledin mi diyecek.Yok dersin.Atan kim diyecek. Hz.Adem Peygamber dersin. Yaşadığın vakit ne kadar idi diyecek.Sanki bir an gibiydi rüya gibi geçti gitti dersin. Günahsız mısın diyecek. Hayır dersin. Kusursuz musun diyecek. Hayır dersin. Burada; şan,şöhret,ün, soy, sop, iltimas, kayırma,rütbe geçmez diyecek. Sende; “Aman Ya Rabbi, Aman Ya Rabbi, Aman Ya Rabbi” dersin. Evet evet; Hz.İsrafil”in birinci sura üfürmesi ile Kıyamet kopacak ve sonra; Allah;Ahir isminin muktezası en son canlı kalan Azrailin canını kendisi alacak. Tüm mevcudatını bir an için;yokluğa gönderecek ve ”bugün mülkün sahibi kim” diyecek.Hiç kimseden ve hiçbir şeyden hiç ses çıkmayacak. Kendi sorusuna yine kendi cevap verecek; ”bugün mülk Vahid ve Kahhar olan Allah”ındır” diyecek. Kışın suyu çekilen, yaprağını döken ve iskelete dönen ağaç misali; ilkbaharda tekrar o ağacın damarlarına su ve hayat vererek ve o ağacı canlandıran Allah; ikinci sura üfürmesi için Hz.İsrafili yeniden yaratacak ve kurumuş, toprak olmuş mezardaki iskeletlerin kuyruk sokumunda hiç yok olmayan ve yok edilemeyen “o zerreden” tekrar insanı diriltecek. Aynen küçücük bir tohumdan koca bir çınar ağacını yarattığı gibi;seni yeniden daha güzel bir biçimde yaratacaktır.Seni mikroskop ile ancak görülebilecek bir nütfeden yaratan; tekrardan bir zerreden yaratmaya da Müktedirdir. Evet evet;nasılki kış mevsiminde beyaz kar kefenini giyen ölü tabiat; ilkbahar da o kefeni yırtar.Renkgarenk çeşit çeşit desenli kıyafetini giyer.Nasıl ki; kıştan sonra bahar gelir. Aynen ölümden sonrada; dirilme ve yeniden Haşr vardır. Evet evet; ölüme ve yaşlanmaya halen tıp kesin bir çare bulamamıştır. Ölümsüzlük iksiri olan ve ab-ı hayatı içen Hz.Hızır ve Hz.İlyas gibi o hayat suyunu arayıp bulmak gerektir. Hem herkesin mürşid olamayacağını da bilmelisin. Hem hayatta en hakiki mürşid de ilimdir bilesin.Yani ilim sahibi olmayan mürşid olamaz. Hakiki mürşid;hem dünyevi, hem de uhrevi işlerde yol gösteren kişidir.Evet evet; herkezin bir işi olmalıdır. Evet evet;bu diyarda çalışmadan yiyen avare,tenbel, miskin kişilere değil; çalışan, kazanan, üreten, dağıtan; yıkıcı değil yapıcı olan;istihdam sağlayan,fabrika kuran,yatırım yapan akıllı, zengin, güçlü ve çalışkan kişilere ihtiyaç vardır. Zaman tarikat zamanı değil hakikat zamanıdır. Sakın yanlış anlama ehl-i tarik kardeş;biz tarikatler yoktur demiyoruz. Ahirzamanda Tarikatı kaldırabilecek kişiler pek azdır;belki kırkta birkaç kişidir diyoruz. Bir zaman; Gavs-ı Azam Şah-ı Gaylani“ye çocuğunu terbiye etmesi için veren bir anne, bakmış ki; çocuğu kuru ekmek; Gavs ise;tavuk yiyor!Anne isyan etmiş.Gavs yediği tavuğun kemiklerine; „Allah“ın izni ile eski haline gel“ demiş.Tavuk Allah“ın izni ile dirilmiş.Gavs; o merhametli anneye;“seninde çocuğun bu mertebeye geldiğinde tavuk yiyecek üzülme“ demiş ve o anneyi tesselli etmiş.Hey kardeş; sen kim, Gavs kim? Sakın yanlış anlama; varsa bir kerametin göster görelim.Yoksa kendini evliya zanneden saflara veya kendine evliya süsü veren sahtekarlara, dolandırıcılara ve sahirlere de dikkat etmelisin.Hem sihir ile kerameti de birbirine karıştırmayasın! Hey çocuk; rüyanda ak sakallı nurani bir dedenin sana piyango bilet numaralarını veya at yarışı tüyolarılarını vermesini mi yoksa beklersin! Niçin çalışıp alnının teri ile helal yoldan zengin olmazsın. Hey çocuk; senin gibi kısa yoldan zengin olma heyalleri kuran, haram yola sapanlar hapistedir bilesin. Hey kardeş; sen Allah”ın vaaz ettiği ve koyduğu tabiyat kanunlarını değiştiremessin.Haydi gücün var ise; güneşin batıdan doğması için kendini yırt parçala.Gücün yok ise;konuşma. Hey kardeş sen kendini herkesten üstün zannetmeyesin.Herkesi kendinden üstün bilesin. Hem üstünlüğünüde hissettirmeyesin. Hem çok gizli zengin vardır bilesin. Sadakanı ve zekatını; senden istemeye utanan ve istemeyen gizli fakirlere öncelikle vermelisin. Ya Gafur;”nerede bu Allah,bu nasıl Allah,batsın bu dünya,bitsin bu rüya, ben ne yaptım kader sana,Adaletin bu mu dünya,Şikayetim var Yaradana gibi isyan, sitem ve kızgınlıklarımızı Af eyle; El Aman,El Aman;Ya Hannan; Ya Mennan,Ya Malikül mülkü Zülcelali vel İkram. Ey masumlar,biçareler, mahsunlar,garipler,fakirler ve hakkı gasp edilenler: sakın zalim zenginliği ve izzetiyle;masum ise fakirliği ve zilletiyle bu dünyadan göçüp gitti diye üzülmeyiniz ve Allah”a isyan etmeyiniz.Adil olan Allah; sizin hakkınızı zalimden alıp size geri verecek;ya zalimin sevapları size verilecek veya sizin günahlarınız zalime yüklenecektir. Cennette huzur ve güven ve zenginlik içinde; bir daha ölmemek üzere, ebedi yaşayacak; her istediğinizi yapacak,her dilediğiniz melekler tarafından yerine getirilecek.Ruyetullah”a mahzar olup,cenneti unutup, kendinizden geçeceksiniz. Yunus Emre”nin dediği gibi;”cennet cennet dedikleri birkaç gılman ile birkaç huri. İsteyene ver onları;bana Seni gerek Seni.” Güç ve kuvvet yalnız Allah”tandır.Bunu; felçli hastalar, ayağı uyuşan , eline ayağına aniden kramp giren veya rüyada üzerine karabasan çöken kişiler daha iyi bilirler. Ey Aziz insan; “yürüyor musun? yoksa; yürütülüyor musun?yiyor musun;yoksa yediriliyor musun” dikkat et! Hey “ benim öncelikle akla değil, paraya ihtiyacım var” diyen kardeş. Doğru dersin.Hem aç ayı oynamaz bilesin.Evet evet;insanlara önce iş,aş verip;karnı tok, sırtını pek ettikten sonra, Allah”tan,Kitaptan bahsetmek; daha doğru olsa gerektir. Mesela;önce kundaktaki çocuğun altını temizliyeceksin, sonra emzireceksin,sonra seveceksin. Yoksa o çocuk haklı olarak ağlar durur bilesin! Hey kardeş; bu bir temsildir.Sakın yanlış anlamayasın. Hey çocuk; doğarken ağlarsın,yaşarken ağlarsın;ölürken ağlatırsın. Sen bu dünyaya ağlamak ve ağlatmak için değil; sevmek ve sevilmek için geldin bilesin.Tüm meşru tatları tatmak ve muhabbetullah ile kendinden geçmek ve o ulvi zevki almak için geldin bilesin.Sakın yanlış anlama;harama da yanaşma. Hey kardeş;yoksa kuş tüyü yatağında Allah”ı mı arıyorsun! Hem tok yatıyorsun; ama komşunun hali nedir bilmiyorsun.Sakın yanlış anlama biz aç yat demiyoruz.Komşunda senin gibi tok yatsın diyoruz. Yani; komşun aç ise; tok yatma diyoruz. Dikkat ediniz;bu komşu Allah”a; inanıyor da olabilir,inanmıyor da olabilir. Yani inanmıyor dahi olsa; daima komşuyu gözetmek gerektir. Umulur ki o komşu bir gün Hidayete erer.Hey devlet baba;sende komşu devletleri koruyup gözetesin! Evet evet;dostunu düşmanını bilmelisin.Evvela şeytan ve onun dostları senin düşmanındır. Mesela; sizi vatanınızdan sürmek ve dininizi ortadan kaldırmak isteyenler ile bunlara destek olanlar ve Allah düşmanları sizin dostunuz olamazlar. Mesela; kafir veya munafık birisi, sizin Hak olan dininiz ile uğraşmıyor ve küfrünüde yaymıyor ise onlar ile birlikte yaşayabilirsiniz.Ama o kafir veya munafık sizin dininiz ile uğraşıyor ve sizin sinsi sinsi kuyunuzu kazıyor veya aşikar kötülüğünüze çalışıyor ise; onlarla dost olmamak ve uyanık olmak gerektir. Evet evet;kanunlarınız ve düzeniniz Adil olmalıdır.Adalet ise;ancak Allahın emir ve yasaklarına uymak ile tecelli eder.Yani kanun ve nizamınızı,İlahi adalete göre tanzim ve tahvil etmez iseniz;aksi takdirde; zülüm ve kargaşa Hakim olur,bilesiniz. Hey kardeş; şeytana meydan okumak ve ondan korkmamak gerektir. Allah”a meydan okumak ise; akıl karı olmasa gerektir. Hey kardeş; bu dünya, Allah”a meydan okunacak bir diyar değildir! Her can;ölümü tadacaktır. Nasıl olsa Ahirette ölüm ve son da yoktur. Hem Allah”ın acelesi de yoktur. Bir gün,bin yıl;belki ebedi cehennem ateşinde veya soğuğunda yanmak kolay olmasa gerektir.Dikkat et kardeş;soğuklukta belli bir dereceye düşünce yakar .Hem bu bir fizik kaidesidir. Hey Allah”a meydan okuduğunu zanneden aptal; sen kim meydan okumak kim.Seni cehennemden kurtaracak kim.Sen kim; Allah kim.Hem Allah;hem Daim;hem Muntakim. Alıntı
  19. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru:Vergi ile inim inim inler iken;nasıl zekat ve sadaka ver dersin! Cevap:Zekat ve sadaka; zengin içindir.Fakir kişiye zekat ve sadaka yoktur.Hem seni inleten o vergi mevzuatını niçin tahvil etmiyorsun. Yoksa edemiyormusun! Yoksa faizi kaldırmaya kalkanları mı kaldırıyorlar! Soru:İyi de;faiz ve vergi olmasa bu devletin çarkı nasıl dönecek? Cevap:Yer altı ve yerüstü tüm zenginlik ve çalışıp kazandığınız tüm tasarruf ve birikimlerinizin hepsini toplayıp; ulusal ve uluslar arası tefeciye veriyorsunuz. Siz devletin çarkını değil;tefecinin çarkını döndürüyorsunuz.Bilakis devletiniz değil;tefeciler kazanıyor. Halk haksız vergiler ile inin inim inliyor ve güvendiği devletine gizliden gizliye düşman oluyor;tefeciler ise bayram ediyor;farkında değilsiniz! Tefeciye vermeyip;her diyara bir fabrika kursanız, hem anarşinin hemde işsizliğin belini kırarsınız. Evet evet;emek ve sermaye; aralarına uzlaştırıcı, aklı da alarak, sulh içinde ve refah içinde yaşamalı, taraflarda suiniyet ve angarya olmamalıdır. Mesela, bina yapacak sermayesi olmayan fakir bir kişinin barakasını, zengin müteahhide verip onunla Hakkaniyet ile anlaşıp refaha ve zenginliğe kavuşması gibi. Mesela; yarıcılık,kooperatifçilik, imece ile; zor işleri başarmak,dayanışma ve işbirliği yapmak;akıllıca bir işdir.Emek,sermaye ve akıl birleşmeli, çatışmamalı ve çatıştırılmamalı; yıkıcı değil,yapıcı olmak gerektir. Zenginliğe ve zenginlere değil;zenginliğin topluma yansıtılmamasına, sömürüye,gelir adaletsizliğine, bencilliğe,suiniyete, haksızlıklara, zulme şeytanın üstünlük taslayan kibrine ve kendisini efendi, başkasını köle kabul eden batıl ve yanlış fikre karşı olmak gerektir. Hey, sermaye sahipleri; kendi ulusunuzun ve diğer milletlerin istikbalini gözeterek, daima yatırıma ve üretime ve istihdama çalışınız. Parayı haps etmeyiniz ve faizi de kaldırınız; çünkü gün gelir devran döner; o faiz sizi de vurur. Gelir dağılımına dikkat ediniz. İşçileri bir köle gibi,kullanmaya kalkmayınız. İşçide; işverenin, iyiniyetini suistimal etmemelidir. Aziz insanlar size iş veren;işvereninize hürmet ediniz.Çünkü;çalışma karşılığında aldığınız ücret ile; imanınızı ve namusunuzu muhafaza ettiğinizi unutmayınız.Hem aşırı fakirliğin insanı Allah”a isyana götürdüğünü;mal canın yongası olduğunu, ahirzamanda imanınızı ;mal ve para ile koruyabileceğinizi hiçbir zaman unutmayınız. İşveren de; çalıştırdığı kişileri bir aile reisi gibi; kollamalı ve korumalı;suiniyetli kişilere hiçbir zaman fırsat vermemeli ve gereğini yapmalıdır. Medeniyetin tekamülü ile; kölelik devri kapanmış.Hürriyet,eşitlik ve malikiyet devrine girilmiştir. Kast sistemi de fıtrata aykırıdır. Hem;devrim;akıllarda ve gönüllerde olmalı;zülüm,kargaşa ve anarşiye sebep olmamalı; bilakis daha iyiye,daha güzele,daha doğruya vesile olmalı,fakirler ve toplum bundan zarar görmemelidir.Evet evet;insan düzelir ise,herşey düzelir. Hem ilericilik ve devrimcilik; yakıp yıkma değildir.Hem yapmak; yıkmaktan daha zordur. Mesela; bir ev ancak,bir ayda yapılabilse bile; bir günde yıkılabilir. Fakat; ömrünü doldurmuş, yıkılma tehlikesi olan ve tamiri mümkün olmayan binaları da usulüne uygun ve insanlara ve topluma zarar vermeyecek bir şekilde yıkmak;yerine daha; güzel ve sağlam ve kullanışlı bir bina yapmak gerektir. Kendinden aşağı gördüğün ve küçümsediğin başka milletleri ve ırkları asıp kesmek ve medeniyeti yıkmak, masumları öldürmek ile kendi milletine hizmet ettiğini mi zannediyorsun. Hem kendi ırkının ve milletinin; diğer milletlerden üstün olduğunu nereden çıkarıyorsun. Ey;saf arkadaş;sen Hak din ile dini taassubu;Hak ile batılı;doğru ile yanlışı; birbirine karıştırmışsın.Hurafeleri ise din zannediyorsun.Bak Fatih Sultan Mehmet ne yapmış. Beş dil öğrenmiş; zamanının en ileri toplarını döktürmüş. Karadan gemileri aşırmış. 19 yaşında çağ açıp,çağ kapamış. Sen ise aklını; başkalarının eline vermişsin. Saflığından faydalanıyorlar ve kullanıyorlar farkında değilsin.Sakın yanlış anlama bizim hakiki ve uyanık dindarlara sözümüz yoktur. Ey kardeş; bir zamanlar Ataların;aydınlık ve çağdaş medeniyetler seviyesinin zirvesinde iken başkaları ortaçağ karanlıklarında idi.Niçin o zirveye bir daha çıkamayasın.Niçin sen başkalarından aşağı olasın. Hem o ataların;zirvede iken dinlerini ve dünyalarını da terk etmediler. Ey;Aziz arkadaş,nehrin bir bölümünde dik ve tehlikeli ve yüksek çağlayan ve şelale var ise;sen kurtulmak için;suyun ters istikametine yüz hem kayalıklara da dikkat et;şayet yüzme bilmiyor isen kolluk veya can yeleği tak,başkalarının sana gülmesine ve seni kınamasına da kulak asma.Her zaman tedbirli ol.Herkes kendisini damdan atıyor diye kendini sakın sakın damdan atmaya kalkma.Hem işini; ihmal etme ve şansa da bırakma. Herkese;fırsat eşitliği sağlanarak,terakkinin ve yükselmenin önü açılmalı. Görev; Hak edene ve ehil kişilere verilmeli, iltimas ve kayırma olmamalıdır. Fakirlik ve kölelik bir kader olmaktan çıkartılmalı, helalinden; çalışmalı, üretmeli, kazanmalı,zengin olmalı, yemeli, dağıtmalı maddeten ve manen daha; yükselmeli ve ileri gitmeli. Evet evet;her kafadan bir ses çıkmamalı; sesler bir koro gibi birbiri ile ahenkli; orkestranın bir şefi ve ses aletlerini ustaca kullanan sanatkarları ve usta bir ses sanatçısı ve güzel bir güfte ve neticede şaheser bir eser ortaya çıkmalıdır. Sakın yanlış anlama;o şaheser eser; Allah”ı anımsatmalı, hatırlatmalı; sizleri manevi alemlere götürmeli içinizdeki ulvi duyguları coşturmalıdır. Sakın yanlış anlama; Şehevi, dünyevi, gadabi duyguları ise;yerine, zamanına ve makamına göre çoşturmak gerektir. Mesela; Harp esnasında;gadabi duyguları, gerdek gecesinde;şehevi duyguları çoşturmak ama; Allah“ın helal ve haram sınırlarını da aşmamak gerektir. Düğünde ağıt yakmanın; cenazede türkü söylemenin; sırası, yeri ve zamanı değildir. Hayat; sadece din olmadığı gibi,sadece dünya da değildir.Nefsinde hakkını vermek gerektir.İfrat ve tefritten sakınınız.Kaş yapayım derken;göz çıkartmayınız.En iyisini yapayım derken;çok kötü bir duruma düşmeyiniz.Pirinci kurtarayım derken;evdeki bulgurdan olmayınız. Dikkat ediniz; ihtilal ve devrimi yapana değil; yaptırtanlara bakınız.O hainler kirli emel ve işlerine; o devletin silahlı güç ve kuvvetlerini alet etmekte ve kullanmakta kendilerini ise gizlemekte ve saklamakta! Faturayı saf ve iyiniyetli askerlere ve siyasilere çıkartmakta; ülkeyi soyup ülkenin kaymağını ise kendileri yemekte; asker ve sivilleri karşı karşıya getirtip,incir çekirdeğini bile doldurmayan boş şeyler ile birbirine düşürtüp; kendilerini unutturmakta, gündemi daima değiştirmek ile hedef saptırmakta; uyanık ve akıllı kişileri ise ya ortadan kaldırmakta veya çeşitli bahaneler ile asılsız isnat ve suçlar ile cezalandırmaktadır. Hey ihtilal ve devrim sevdalısı kardeş;bilirmisin ki;ihtilal ve devrim uluslararası bir güç,akıl ve servet sahipleri tarafından senin gibi saflara yaptırtılmakta;seni kullanmakta ve işi bitince seni gözden çıkarmaktadır. Evet evet; şeytanın dünya saltanatlığını sonlandırmak gerektir. Kaderi doğru anlamak gerektir. Uyumamak ve uyanmak ve uyandırmak gerektir.Birşey yapmak gerektir. Sakın yanlış anlama kardeş biz devletine isyan et,kaos,kargaşalık çıkar demiyoruz.Devletini; şeytanın hakimiyetinden kurtar diyoruz. Hakimiyet millette mi; yoksa şaytanda mı belli olsun diyoruz. Sakın yanlış anlama;her kanun ve nizam; ve o kanun ve nizamı; icra ve tatbik ve kabul eden kişiler; zalim ve hain değildir.Hem senin devletin de böyle olmasa gerektir! Biz mevki, makam ve rütbe sahibi de olma demiyoruz.Dikkat et; hainler seni kullanmasınlar diyoruz. Hey kardeş; sen kimin için ve ne için savaşıyorsun dikkat et.Şeytan ve deccal;seni kullanmak ve ağına düşürmek istemekte;devrimin, ihtilalin vs. kaymağını ise hainler yemekte;sen ise çeşitli bahaneler ile; kullanıldıktan sonra ya safdışı bırakılmakta ya hain ilan edilmekte ya sürülmekte veya zindanlarda çürütülmektesin. Hey kardeş; dünyadaki devrim ve ihtilaller bir merkezden; şeytanın ve şeytanın bu dünyadaki vekillerinin emir ve komutasında yönetilmektedir. Sakın yanlış anlama vekil kardeş; sözümüz sana değildir.Şeytanın vekilleri;hem sağda hemde solda çalışmaktadır. Mesela;sabah güya sol tarafından kullanılan silahın; akşam güya sağ tarafından kullanılması da buna delildir. Hey kardeş;bir toplum üretir ise,parası değerli olur.Hem o ürettiği malda ucuz olur.O halde;her beldeye bir fabrika kurmak gerektir. Bunun içinde herkese, üretimin nasıl olacağını, teorik ve pratik olarak öğreten ve fiili olarak gösteren; mesleki lise,meslek yüksek okulları, üniversiteler ve halka mesleki kurslar açmak gerektir.Yani tüketim toplumundan,üretim toplumuna geçmek gerektir. Hem eğitim de; anadilde olmalıdır. Çünkü dil insanın karakterini bile etkilemektedir.Sakın yanlış anlama biz yabancı dil öğrenmek isteyenler öğrenmesin de demiyoruz. Kahrolsun; işsizlik,açlık,acizlik,cahillik, fakirlik,dinsizlik,dini taassub, zülüm,kargaşa, haset, kibir, gurur,düşmanlık, kin,garaz, husumet, yalan dolan,savaş vs. Yaşasın;özgürlük,dostluk,kardeşlik,sulh ve sukun.Sussun silahlar, ötsün bülbüller.Coşsun güller,sünbüller.Açsın çiçekler,kardelenler. Aşk ve Muhabbet ile mest olasın.Mal ve mülk ile zengin olasın.İlim ile Kemale ersin.Güç ve kuvvet bula;mazlumlara sahip çıkasın. Hey kardeş;rızkın onda dokuzu ticarettedir bilesin.O halde tacirleri korumak ve kollamak ve faiz batağına düşmüş tacirleri kurtarmak gerektir. Hey kardeş; sen Hz.Adem peygamberin milletinden olduğunu unutma. Atamız bir,Rabbimiz bir, düşmanımız bir.O düşman ise şeytan ve onun kurduğu adaletsiz,vahşi,gaddar dünya düzeni ve kanunları olsa gerektir. Sakın yanlış anlama;her kanun ve nizam böyle olmasa gerektir. Hey devlet baba;seni soyanları bulmak ister isen;paranın yönünü takip edesin.Para en son hangi kasada ise;o kasanın sahibi de her kim ve ne ise; seni soyanlar muhtemelen kasa sahibinin gizli adamıdır bilesin. Sakın kasa uluslar arası bir kasa olmasın! Sakın yanlış anlama;her kasa sahibi böyle olmasa gerektir. Alıntı
  20. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru:Ne zaman;Allah”ın kanunları hüküm ferma olacak? Cevap:Herkes evinin önünü süpürdüğü zaman,herkes Hakkına razı olduğu zaman, herkes Allah”ın emir ve yasaklarına uyduğu zaman; belki de hiç savaşmaya bile gerek kalmadan hüküm ferma olacak. Tersinde ise;daima savaş,zülüm, kargaşa, kaos,terör,anarşi ve adaletsizlik olacak. Evet evet;hiçbir atomdaki elektronlar,gezegen ve yıldızlar diyemez ki” ben dönmekten yoruldum artık dinlenmek istiyorum”;bir ağaç diyemez ki” ben sıkıldım gezip dolaşacağım”; hiçbir melek diyemez ki,”ben artık Allah”ın emir ve yasaklarını dinlemiyorum” Yani; cüz-i iradesi olmayan herşey zaten Allah”ın; hükmü, emri ve tasarrufu altındadır. Hem insan; bütün bütün kayıtsız da değildir.Bir öğün yemek yemese hemen kimyası değişen; havaya, suya, ateşe, toprağa,gıdaya vs. hervakit ve heryerde Allah”a muhtaç olan birşeydir. Hey; bir damlacık nütfeden yaratılan ve bir damla suyu bile yaratamayan insan; neyine güveniyorsun,ne yapmaya çalışıyorsun! Bir vakit annenin şefkatli sinesinde yaratılan Latif süte muhtaç; minik küçük bir çocuk idin; şimdi adam olmuş Allah”a meydan mı okuyorsun! Evet evet;dinde zorlama yoktur, teklif vardır.Allah’a hiç kimse iman etmese veya kanunları ve düzeni; alaya alınsa veya uygulanmasa veya yürürlükten hepten kaldırılsa veya gece gündüz yarattığı tüm varlıklar; Allah’a küfür ve isyan etseler kaç yazar.Hiçbir şey ve hiçbir kimse Allah”a zerre miktar zarar veremez.Hem; Rezzak olan Allah onların rızklarını da verir.Ama; imtihan bittikten sonrada çetin bir hesap vardır.Hem Allah; çok Sabırlı,çok şefkatli ve çok merhametlidir. Sakın yanlış anlama; herhangi bir devletin;kanunlarını ve düzenini; veya bir dini veya inancı,kişi veya kurumları tezyif;tahkir ve rencide etmek,halkı kin ve nefrete teşvik etmek,fesat çıkarmak; İhkak-ı Hak yapmak vb. doğru değildir. Hem Allah”ın kanun ve nizamını kabul veya red edip etmemek, uygulayıp uygulamamak; sizin ihtiyarınıza kalmış bir şeydir.Hem Allah;Hikmetini zor anlayabilseniz bile sizin lehinize olan ve sizin için en hayırlı şeyi arzu eder. Hem beşeri kanun ve sistemlerin zor ile ve zorbalık ile insanlara kabul ettirmek de olmaz.Hem Allah; zorba ve zalimleri;hem de zorbalığı sevmez. Hem biz insanı severiz. Allah”ta insanları çok sever. Hem; Yaratılanı; Yaratan dan dolayı sevmek gerektir. Hey kardeş; Allahın düzeni bir toplumda Kahır çoğunlukça,istenmeden, benimsenmeden ve Hakim olmadan; o topluma, Allahın kanunlarını zor ile getirmek ve zor ile uygulamaya kalkmak da olmaz.Hem zor ile güzellik de olmaz.Hem cennet ucuz; cehennem dahi lüzumsuz değildir. Hey kardeş; Allah”ın kanun ve düzeninin hükümferma olmasını ister isen; ferd ferd, bütün düşmanları alt edebilecek kadar; akıllı,güçlü ve zengin olmak gerektir.Hem milletin Kahır çoğunluğunun senin gibi düşünmesi gerekir.Hem bütün dünyayı belki karşına alabileceğini ve nasıl ve ne kadar dayanabileceğini de hesaplamak gerektir. Sakın yanlış anlama; hem karamsarda olma ama; tedbiri de elden bırakma. Hem bazen; zaman ve zemin müsait ise; bir domino taşının, milyonlarca taşları yıkabileceğini de unutma. Hem tabiat,tabiat kanunu, tabiat ana, dediğiniz aslında Adetullah yani, Allah”ın; kanunu, düzeni ve mücessem bir kitabıdır.Hem insan bu kainatın küçük bir örneğidir. Hem tabiat anayı iyi korumak ve tabiat kitabını da iyi okumak gerektir. Hem; tabiat kitabını okuyan ve sırlarını açığa çıkaran; medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesi için çalışan, keşifler yapan; öğretim ve araştırma görevlilerine, öğretmenlere, mühendislere, doktorlara, bilginlere, bilgelere,özellikle mucidlere ve gerçek din alimlerine vs.saygı göstermelidir. Evet evet; hayatta en hakiki mürşid ilimdir.İlim sahiplerini korumak ve kollamak gerektir. Okullarda hem dünyevi hemde uhrevi müsbet ilimler birlikte okutulmalı özellikle meslek okullarına azami önem verilmeli. Mümkün ise; tüm okullar ve üniversiteler üç vardiye sistemi yani, fabrika gibi çalışmalı;cahilliğin beli kırılmalı; tüm köyleri okulsuz ve muallimsiz bırakmamalı.Mümkün ise;köy imamlarını bile en az bir İlahiyat mezunu yapmalı. Hey kardeş;sahabiler arasındaki ihtilafları veya mezhepler arasındaki farklılıkları kaşıyıp; insanlar arasında fitne ve fesat çıkarmayasın. Eften püften meseleler ile; milletin acil çözüm bekleyen; açlık,işsizlik, imar,iman vb. sorunlarını unutmayasın!Ne demiş atalar; dünyada mekan, ahirette iman. Hey kardeş;bizim falan devlet veya filan millet ile kavgamız yoktur.Bizim kavgamız; herhangi bir devletin ve milletin; kuyusunu kazan,yolan, soyan, ekonomik ve fiili kaos,kargaşa, savaş,terör vs. çıkaran,çıkması için sinsi,gizli, hileler ve tuzaklar kuran hainlere ve o hainlerin kurdukları zalim,vahşi kanun ve düzenlerine ve gizli şeytani beynelminel,gizli ve aşikar örgütlerine ve batıl; inanç ve ideolojilerinedir.Sakın yanlış anlama;her, inanç ve ideolojide batıl değildir Hey kardeş biz sana zengin,güçlü ve akıllı ol derken;o hainlerin oyununu bozman için diyoruz. Yoksa o hainler gibi olman veya Allah”ı unutman için demiyoruz. Hey kardeş;sen nasıl kendi ülkenin ve kendi devletinin parçalanmasına razı değilsen; birbaşka devlette; senin o devletten ayrılıp bir başka devlet kurmana razı olmaz. Hem her devletin bir resmi dili olur. Sakın yanlış anlama;elbetteki o devlette çeşitli diller konuşan; kendi tebaiyyetindeki vatandaşın veya mülteci, turist, yabancı konuk ve misafirler de olur. Fakat hiçbir devlet kendisine sorun olacak hiçbir menfi oluşumlara da müsaade etmez. Onun için aklını kullanmalı ve akıllı olmalısın; iki lisan iki insan demektir bilesin.İlla benim dediğim olacak demeyesin.Hem nüfus olarak çok olmana da fazla güvenmeyesin. Zaman içinde sorunlar çözülür bilesin. Ekmeğini yediğin devlete hainlik etmeyesin. Sahte, aptal,hain; kurtarıcıların peşine takılıp, tehcir veya soykırıma uğramayasın! Sakın yanlış anlama;tehcir veya soykırım, vatandaşlıktan çıkarılma veya çıkma,başka bir ülkeye sığınma yani iltica;zaruri ikametgaha tabi tutulma vs. hiç istenmeyen ve arzu edilmeyen bir şeydir. Hem şeytan; Ademoğlunun düşmanıdır ve sizleri birbirinize kırdırtıp güclerinizi sıfırlatıp; kendisine rakip olacakları çeşitli bahaneler ile imha edip,meydanda sadece kendi atını oynatmak istemektedir bilesin! Hey devlet baba;anarşi ve terörü besleyen ve parasal kaynak sağlayan hertürlü faaliyetlere Mani olmak ve bu faaliyetlerden elde edilen kirli, kara paralara el koymak gerektir.. Soru:Bütün ihtilal ve devrimlerin sebebi nedir?Ne yapmalı? Cevap:Şeytanın ve deccalin;dünyayı fesada veren ve çoğu ihtilallerin ve devrimlerin sebebi olan ve insanlar için dünyayı cehenneme çeviren, ”sen çalış ben yiyeyim ve ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne” düşüncesini, ortadan kaldırmak ve sosyal; refah ve eşitlik ve adalet ve huzur için çalışmak gerektir. Faizi ve haksız vergiyi kaldırmak; zekat ve sadakayı da vermek gerektir. Alıntı
  21. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru: Anayasada değiştirilmeyecek hükümler var onun için Adil olmayan sistemi nasıl tahvil edeceğiz? Cevap:Allah”ın kanunlarını nasıl tahvil edip yürürlükten kaldırdınız ise; aynen öyle beşeri kanunlarınızı da tahvil edebilirsiniz! Hem o anayasayı kendi rızanız ve hür iradeniz ile kendiniz kabul etmediniz mi! Yoksa; “bizi katakülleye getirdiler, önce anarşiyi körükleyip sonra bu anayasayı kabül etmek zorunda bıraktılar” mı diyorsun! Sakın yanlış anlama kardeş;senin yaşadığın diyar böyle olmasa gerektir. Hey kardeş önce sen kendini tahvil etmelisin.Sen ve içinde yaşadığın toplum değişmediği sürece kanunları ve sistemi değiştirsen kaç yazar! Yani asıl olan Risale-i Nur hizmetine devam etmek ve kuvvet vermek gerektir. Soru: Dar-ül İslam nedir? Dar-ül Harp nedir? Cevap:Dar-ül İslam; Allah”ın kanun ve nizamının uygulandığı yer demektir. Dar-ül Harp ise; Allah”ın kanun ve nizamının uygulanmadığı yer demektir. Hey arkadaş nerede yaşadığına dikkat et ve ona göre tedbirini al! Sonra “bu ne biçim bir diyar”; ”bu ne biçim Allah”; “nerede bu Allah”; “nihayetsiz güç ve kudret sahibi olan Allah; niçin mülküne sahip çıkmıyor veya çıkamıyor?“deme. Hem; Allah”a ve Kitaba da sövme! Çünkü; Allah”ın kanunlarının uygulanmadığı bir yerde; senin Allah”tan hesap sormaya ve Allah”a isyan etmeye, hele sövmeye hiç mi hiç Hakkın yoktur. Hey kardeş; şu an ins ve cin imtihandadır bilirmisin?İmtihan sırrı ise;kıyamet veya ölüm vaktinde ancak bozulacaktır? O vakit tövbe de kabul edilmeyecektir. Hey kardeş;dönüşü olmayan bir yola girmiş kişiye bir şey olmaması veya hep dört ayak üstüne düşmesi veya hiç yakalanamaması vs.; sakın daha da aşağı mertebeye ,cehennemin en dibine düşmesi için olmasın! Evet evet; o diyar sakın dar-ül harp olmasın! Senin rızkını başkaları gasp etmesin! O yer; namert ve hainlerin diyarı olmasın!O yerde iyiler sürünsün; kötüler sefa sürsün; Helaller,haram;haramlar helal olsun öyle mi! Hayır hayır.Bilakis; dar-ül harpte daha da dikkatli olmak; haramlara hiç girmemek ve insanlığa güzel örnek olmak gerektir. Evet,evet;tefeciden borç para alıp;babadan ve atadan kalan son mirasıda ipotek verip;borç para ile gününü gün etmek çözüm değildir. Çözüm odur ki; haddini bilip ve Helalinden kazanıp; kimseye bar olmamak için çok çalışmak; israf etmeden ayağını yorganına göre uzatmak, İzzetli,namuslu ve onurlu bir şekilde başı dik yaşamak; mevcudu korumak ve artırmak; üretmek, ürettiğini satmak, kazanmak, borçtan kurtulmak, paylaşmak yani;veren el olmak gerektir. Evet helal kazanmak bu vakitte çok meşakkatlidir.Hayat zor;çileli ve çetindir. Hem bazen bir musibet;bin nasihatten daha evladır.Hem çalışan demir pas tutmaz.Ak akçe kara gün içindir.Dilenmek değil; üretmek gerektir. Hey köylü kardeş; suyuna, toprağına sahip çıkasın; hayvanlarını gözetip ,güzel bakasın ve daima Allah”ına Şükredesin. Hey tefeci;”paran yoksa; karını, kızını mı ver diyorsun”.Heyhat;sen haddi çok aşıyorsun. Hem haddi aşanların akibetlerini bilmiyorsun! Yoksa her şeyi sahibsiz mi sanıyorsun! Yoksa haram parana mı güveniyorsun! Yoksa bu diyarda kanun yok mu zannediyorsun! Yoksa kanunlar benden yana mı diyorsun! Yoksa para ile her şeyi satın alacağını mı düşünüyorsun! Yoksa yanındaki çakallarına mı güveniyorsun! Hey mafya bozuntusu; sen kendini bir şey mi zannediyorsun! Dersen ki;yaşamak için; dinin hükümlerini kaldırmak ve o hainlerin her dediğini yapmak zorunda idik.Bizde deriz ki; o halde o hainler ile niçin savaştınız! Biz diyoruz ki; bindiğiniz gemi büyük bir aysberge doğru yol almaktadır; eğer rotanızı değiştirmez iseniz çarpıp batacaksınız.Hem bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışmakta akıl karı değildir.Akıl odur ki; bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışan, aysbergi göremeyen veya görmek istemeyen akılsız kaptanın yerine; geminin idaresini akıllı ikinci kaptana;bazen zor kullanmakta da gerekse illa vermek gerektir! Bu durumda gemide isyandan dolayı isyan edenler değil; bilakis gemiyi batırmaya çalışanlar; divan-ı harbe yollanır. Yani;sana silah çeken ve öldürme kastında bulunana karşı;meşru müdafa hakkını kullanmalısın diyoruz. Yani;devlette gerektiğinde yani zaruret hasıl olduğunda yani zararı ve tehlikeyi def edebilecek başka bir yol ve çare kalmadığında; meşru müdafa hakkını kullanmalı diyoruz. Sakın yanlış anlama devlet baba;her kafana estiğinde de darbe veya ihtilal yapmaya kalkmayasın.Evvela içindeki yabancı gerçek hainleri ve iştirakçilerini, meşru ve kanuni yollardan temizleyesin. Dikkat edesin; kendi bacağına da kurşun sıkmayasın.Yani asıl azmettiriciye ulaşa yılanın başını ezesin. Hey kardeş;küresel ekonomik buhranlar sonrası dünya savaşlarının çıktığına ve büyük ihtilaller yaşandığına dikkat edesin.Evet evet; insanlığın ve medeniyetin; cinnet zamanlarından korkmak ve çekinmek gerektir. Hey kardeş;devletin uyuduğunu veya uyutulduğunu veya devletini uyuttuğunu da zannetmeyesin. Evet evet;şayet bir diyarda bilakis gemiyi kurtarmaya çalışanlar divan-ı harbe yollanıyor ve onlardan hesap soruluyorsa; vay o diyarda yaşayanlara diyoruz. Hey kardeş bir diyarda herşey tersine gidiyor ise;bilki o diyar şeytanın tasarrufundadır.Yani o diyarda Allahın kanun ve nizamları kaldırılmış ve şeytanın kanun ve nizamları tatbik edilmektedir. Evet evet;nasılki insanda sadece nefsine uyar ve onu dinler ise;şeytanın yolundan ve rotasından gidiyor demektir.Hey kardeş sen aklını çalıştırmalı ve Kuran-ı Kerimin gösterdiği rotadan ayrılmamalısın. Hey kardeş;biz bindiğiniz gemiyi batırın yani devletinizi yıkın yani nefsinizi öldürün demiyoruz.Geminin rotasını değiştirin, geminin dümenini şeytanın ve nefsin elinden alın; akıl ve vicdanınızı dinleyip devletinizin idaresini akıllı bir kaptana verin diyoruz. Devletini ve Aziz milletini;o şeytanın tasarrufundan illa kurtarmalısın diyoruz. Sakın yanlış anlama devlet baba;senin hükümran olduğun diyar böyle olmasa gerektir. Yok diyorsan ki; biz bu gemide köle olmaya razıyız; o halde kadere ve Allah”a isyan etmeyiniz. Niçin bu gemi battı? Niçin bu musibetler başımıza geliyor?Bu nasıl Allah demeyiniz. Dersen ki; ahirzaman da,kolay ve haram yoldan risksiz kazanmak var iken,kim rahatını bozar ki!Hem faizin,içkinin,kumarın,fuhşun vs. yasak olduğu bir düzeni başta şeytan istemez ki! Hem şeytan dünyada öyle bir düzen kurmuş ki; Allah”ın emirlerini yerine getiren, yasaklarından kaçanlar rezil;getirmeyenler ise vezir oluyor! Dünyanın ekser yerlerinde; çeşitli maskeler ve kisveler altında aslında şeytanın kanun ve düzeni uygulanıyor. Sanki dünyayı şeytan yönetiyor! Evet evet; Şeytan; zaten sizin hayrınıza olan zerre miktar hiçbirşeyi istemez. Helal yoldan kazanmak;risk almak,zoru başarmak,şeytan ile dalaşmak,elini ateşe sokmak, zulme razı olmamak,Hak”tan ve doğrudan yana olmak, akıntıya karşı kürek çekmek, elbette ki kolay değildir.Bana ne demek,bana dokunmayan yılan bin yaşasın demek ise; kolaydır. Hem;cennet ucuz değil;cehennem dahi lüzumsuz değildir. Gerçek düşmanınız; o hain şeytan ve şeytanın dostları olmalıdır.Çünkü onlar; sizin yükselmenizi, zengin,güçlü ve bilgili olmanızı istemezler.O hainler; suyun başını tutmuşlardır. Sakın yanlış anlama; her suyun başını tutan da, hain değildir. Hey arkadaş; tabi olduğun devletin nizam ve kanunları; Allah”ın vaaz ettiği nizam ve kanunları ile çatışmıyor ise; uymalısın.Çatışıyor ise; ya o diyarı terk edip Hicret edeceksin veya müsbet hareket ile; illa o devletin idaresini akıllı ve ehil kişilerin eline vermelisin.Yoksa o gemi batar bilesin. Geminin yani devletin idaresini eline alanlar ve halihazırdaki devlet kadrolarındaki bürokrat ve tüm yetkili ve görevli kişiler de;devletin tüm kanun ve nizamlarını tek tek gözden geçirmeli; Allah”ın kanun ve nizamları ile çatışmayacak şekilde derhal hiç vakit kaybetmeden hemen; tahvil etmeli ve o devlete ve o millete sahip çıkmalıdır. Hey kardeş bir şey yapamıyorum diyorsan,derhal o makam,mevkii ve nöbetini; daha iyi,güzel ve hayırlı bir şey yapacak olanlara;devir teslim etmeli ve onlara köstek değil destek olmalısın. Allah”ın kanun ve nizamını yeryüzünden kaldırmaya çalışan,tahrip ve tahrif eden hainlere ise hiç fırsat vermemeli;şeytanın ve hainlerin düzenine alet olmamalısın. Evet evet;hey kardeş; şeytanın diyarında hem yaşayamaz, hem de seni o diyarda rahat yaşatmazlar.Allah”a isyan etmen için her şeyi yaparlar. Sakın yanlış anlama; yaşadığın diyara dikkat etmek ve ona göre tedbir almak gerektir. Şeytan; kendi diyarın da seni ezmek ve yok etmek için kafanı kaldırmanı ve isyan etmen için eline silah ve para vermekte ve seni avlamak için dolduruşa getirip pusuda beklemektedir! Yanlış anlama devlet kardeş; senin hükümran olduğun diyar; böyle olmasa gerektir. Haydi bu diyarı sadece kendisinin yönettiğini zanneden o kibirli şeytana diyiniz ki; ”biz sana uyduk; Allah”ın düzenini ve kanunlarını kaldırdık, her dediğini de eksiksiz yaptık. Fakat neticede borca ve çamura battık. İstiklalimizi,malımızı mülkümüzü, egemenliğimizi, itibarımızı, milli servetimizi,İzzetimizi, namusumuzu yitirdik. Sen bizim birikmiş ve şişirilmiş borçlarımızı silmez, itibarımızı iade etmez isen;biz senin adaletsiz düzenini ne yapalım,niye karşılıksız ve bedelsiz devam ettirelim; hem kaybedecek bir şeyimizde kalmadı. Haydi kudretin,aklın ve servetin var ise;bizi kurtar. Yoksa;sus,zaten dünyalığımızı yitirdik,bari ahiretimizi yitirmeyelim. Artık biz Kuran-ı Kerim”e kulak vereceğiz” diyiniz. Alıntı
  22. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru:Dünyadaki;hadsiz kötülüklere, günahlara, cinayetlere,Allah; niçin Mani olmuyor, zalimleri niçin hemen cezalandırmıyor? Niçin mülküne sahip çıkmıyor? Yoksa uyuyor mu! Yoksa bizi terk mi etti? Cevap: Şu an imtihan vakti olduğundan; imtihanın huzur ve sükununu bozmuyor, yalnız huzuru bozanları ve kopya çekenleri tespit edip sessizce dışarı çıkarıyor. İmtihanın, ahengini bozmamak ve talebeleri korkutmamak ve imtihanı amacına ulaştırmak ve sonsuz şefkatinden dolayı ve bir aile reisi gibi, cezayı bazen hikmeti gereği erteliyor ve mahlukatına son nefesine kadar süre veriyor.Ola ki yanlış yoldan döneler,ola ki hidayete ereler. Hem imtihan olmasa idi; Elmas ruhlu peygamberler ile kömür ruhlu şeddatlar, nemrutlar, fravunlar nasıl ayırt edilecekti?Şayet öğretmen soruları bazı talebelere iltimas yapıp önceden dağıtsa veya kopyayı serbest bıraksa idi;hem imtihanın sırrı bozulacak,hem hayatın ve imtihanın zevki kalmayacak, hem de çalışkan talebeye ve çalışana haksızlık, Adaletsizlik olacak ve hem de terakki ve yarış olmayacak, hem medeniyet ve insanlık yerinde sayacak, hem de öğretmene haklı bir itiraz yapılacak idi. Hem büyük davalar; büyük şehirlerdeki büyük mahkemelerde görülür. Dünyadaki hadsiz kötülük,günah ve cinayetler ile ilgili davalarda ancak ahiretteki büyük Mahkemede görülecek;yapanın yanına kar kalmayacaktır. Sem olan Allah,her şeyi duymakta. Basir olan Allah,her şeyi görmekte. Habir olan Allah ise her şeyden haberdardır.Her şey melekler tarafından kayıt altına alınmakta ve ahiretde bir mahkeme-i kübrada, delil olarak saklanmaktadır. Hem; Allah”ın uyuduğunu nerden çıkarıyorsun!Yoksa çok uyuyan ve uyutulan ve vazifesini yapmayan ve Allah”ı dinlemeyen ve her haltı işleyen ve her türlü zulüm yapan sen misin! Yoksa Allah”tan bile daha çok; saygı gösterdiğin ve korktuğun; bir şeyin, seni ahirette kurtaracağını mı zannediyorsun!Hem cennet ucuz değildir. Hem cehennem dahi lüzumsuz değildir. Hem,eğer her haksızlıkta Allah size şiddetli bir tokat vursa idi o zaman herkes korkudan zoraki iyi olur ve hayat yaşanmaz bir hal alır, idi. Yoksa,keşke vursaydı da cehenneme girmeseydik mi diyorsun!Allah”ın emir ve yasaklarına uymayan ve uygulamayan sen; Allah”ın kanun ve düzenini; yürürlükten kaldıran ve bunun ile övünen sen;” beşeri kanunlarımı Allah bile yürürlükten kaldıramaz” diyen sen; kendini Allah”tan daha üstün gören ve savaşlarla dünyayı yakıp yıkan sen, haksızlıklara ses çıkarmayan ve görevini yapmayan ve görevini kötüye kullanan sen; doğruyu söyleyenleri; dokuz köyden kovan, cezalandıran sen; sonra kendi yaptığın kurduğun düzen iflas edince; sorumluluktan ve cezadan kurtulmak için suçu kadere ve Allah”a yıkmak isteyen,sen! Sakın yanlış anlama; biz diyoruz ki; madem siz kendi beşeri kanunlarınız ile yönetiliyor ve kendi kanunlarınızı kendiniz yapıyor; acaba bu kanun ne için ve kimin için ve niçin çıkardığınızı dahi bilmiyor; Aziz milletinizin Ali ve yüksek menfaatlerini bile koruyamıyor;iseniz; Allah”a niçin isyan ediyorsunuz ve suçu niçin kadere yıkıyorsunuz! Hem;beşeri kanunlarınızı ve düzeninizi çok beğeniyor iseniz; Devletinize niçin isyan ediyorsunuz! Yok biz kendi kendimizi yönetmiyoruz, kendi kendimizi yönettiğimizi zannediyoruz,bizi perde arkasındaki gizli güçler ve eller yönetiyor, alın teri kazancımızın neredeyse hepsini elimizden alıyor, kendileri ise istisna ve muafiyetler ile çalışmadan risksiz kazançlarına kazanç katıyor; bizleri üç kuruşa köle gibi karın tokluğuna çalıştırıyor; onun için baş kaldırıyor ve isyan ediyoruz diyorsanız; niye o hainlere fırsat veriyorsunuz!Niçin bunları ve durumunuzu devletinizin; akıllı ve civanmert vekillerinize, yetkili, görevli kişi ve kurumlara söylemiyorsunuz, kanunlarınızın daha adil olması insanların huzur ve refah içinde yaşaması için; niçin orijinal fikirlerinizi ve projelerinizi beyan edip;yetkili ve görevlilere yardımcı olmuyorsunuz! Hem o silahı; mazlum ve masum halkınıza niçin çeviriyorsunuz! Yoksa siz; “birbirinizi kırın,yiyin; bizde sülük gibi kanınızı ve milli servetinizi emelim, sömürelim, parçalayalım, köle gibi sizi çalıştıralım” diyen o gizli hainlere mi çalışıyorsunuz. Yoksa sizi sinsi hainler kurnazca kullanıyor mu! Hem siz bu gizli hainleri niçin kollayıp, koruyor ve hiç ses çıkarmıyorsunuz! Yoksa o gizli hainler;vatan millet;din iman;eşitlik özgürlük diye saf insanları kandırıp, kullanıp; insanları birbirleri ile çatıştırıyor; elinize silah ve para verip; daha da ezmek ve zalim düzenlerini sürdürmek için sebep mi arıyor! Soru:İyi güzel de;biz bu tüm dediklerini yapıyoruz.Derdimizi kimselere anlatamıyoruz. Artık bu devletten fayda gelmeyeceğini anladık bu yüzden isyan ediyoruz. Cevap:Diyelim ki; isyan ettiniz.Karşınıza isyanı bastırmak için yine askerlik veya polislik vazifesini ifa eden belki de kendi kardeşiniz çıkacak;hem, o kendi öz kardeşiniz ile savaşmak hiç mi hiç akıl karı değildir.Hem dahilde savaş; silah ile değil,akıl ve kalem ile olur. Hem kalem; kılıçtan daha keskindir. Evet evet; devlet, vatandaşlarına hizmet götürmeli; yoksa vatandaş; devletin kulu kölesi olmamalıdır.Memuriyet devlete ve millete hizmet için tercih edilmeli;yoksa “salla başını al maaşını”olmamalı. Hem sen niçin okuyup ve çocuklarını okutup; devletini kendin yönetmiyorsun. Yoksa sana yönetemezsin veya okuyamazsın diyen mi var? Hem sen niçin okulları araçları yıkıyor ve yakıyorsun. Sana hizmet için gelen devlet erkanını bile kovuyorsun! Sonra da; nerede bu devlet diyorsun! Yoksa buralara devlet gelirse düzenimiz bozulur mu diyorsun! Yoksa elektriksiz,susuz,yolsuz,okulsuz vb.bir köyüm, mahallem mi olsun diyorsun! Evet evet;zulme rıza zulümdür. Ama;zamana, mekana ve makama göre akıllı hareket etmek gerektir.Siz zannediyor musunuz ki; deccal”in kuvveti sadece kendindendir. Hayır hayır; onun arkasında şeytan ve şeytanın dostları vardır. Hem deme; “bu terör ve anarşi niçin bitmiyor” diye. Yoksa bitirmek mi istemiyorlar. Yoksa sizi mi bitirmek istiyorlar! Hey kardeş;düşman ile savaşacak silahınız,askeriniz ve savaş bilginiz ve birikiminiz, servet ve cesaretiniz yok ise; düşmanı tahrik eden hareketlerden ve sözlerden sakınmak gerektir. Zaten düşman size ezmek ve toprağınızı işgal etmek için bahane aramaktadır.O halde o bahaneyi vermemek gerektir. Hey kardeş; akılsız bir liderin peşinden gidip yok olacağına, aklınızı çalıştırıp; akıllı ve Adil bir devletin hüküm ve tasarrufu altında yaşamak daha evladır. Hem tanka karşı; sapan ile savaşılmaz. Düşmana karşı koyacak mukabil bir silahın yok ise; düşmanını aklın ile alt etmelisin. Hem pekçok devletin ekmeğini yiyebilir, suyunuda içebilirsin. Hem pekçok devlet; sen niçin namaz kılıyorsun veya oruç tutuyorsun da vs. demez. Velevki o devlet; şeytanın ve deccalin hüküm ve tasarrufu altında olmasın! Çünkü; şeytanın diyarında akıllı kişilere iş,ekmek ve su yoktur.Hem akıllı kişileri yönetmek pek zordur.Hem şeytan da; kendisinden daha akıllı olanı sevmez. Evet evet;zengin,akıllı ve güçlü insan; dağa çıkmaz ve çıkarılamaz; hem kendini kullandırtmaz, hem kandırılamaz. O halde; elektriksiz, susuz, yolsuz, fabrikasız, barajsız, okulsuz, evsiz vb.yer bırakmamak;Ülkeyi imar ve ihya etmek; terör, anarşi ve bölünmeye zemin hazırlamamak; acizliğin, fakirliğin, cahilliğin,işsizliğin, dinsizliğin, dini taassubun, batıl ve hurafelerin belini kırmak;Gizli kast sistemini ve köleliği kaldırmak; batıl;fikir, görüş ve ideolojileri ve kanlı ve baskıcı rejimleri,terör örgütlerini,gizli ifsat komite ve yuvalarını tasfiye etmek;Köle,uyuşturucu, içki,fuhuş ticaretinin kökünü kazımak; hertürlü kumar ve tefeci faaliyetlerine son vermek; faizi ve batakhaneleri kaldırmak; Allah”a ibadet edilen yerleri; ilim ve irfan yuvalarını ise;korumak gerektir. Evet evet; cami,kilise,havra,okul,fabrika,yol,çeşme,hastahane vs; senin içindir bilesin. Hem dine de saygılı olasın.Velev ki o din senin dinine saygılı olmasın. Hem her peygamberin yoğurt yiyişi farklıdır bilesin.Hem sakın Allah”ın sevgili bir peygamberi ile uğraşmayasın.Hem uğraşır isen;Nemrut gibi kafanın kırılacağını iyi bilesin. Hey ehl-i kitap;İsevi aklı,Muhammedi gücü,Musevi zenginliği; şeytana ve deccale karşı birleştirmek gerektir.Hey ehl-i kitap;siz bütün dünyayı ehl-i iman yaptınızda mı kendi kendinizle savaşmaya kalkıyorsunuz! Niçin “Lailaheillallah” kelimesinde birleşmiyorsunuz. Hey hain; akıllı ol.Milletin maddi ve manevi bağlarını koparma.Yoksa sende o gemide boğulursun. Sakın yüzme biliyorum ,filikam,can simidim ve can yeleğim var diyerek kurtulacağını da zannetme. Büyük okyanus ve denizlerde; büyük gemiler bile hortuma ve girdaba yakalanıp batmaktadır. Hem parana,aklına ve gücüne de fazla güvenme; sen boğulduktan sonra;okyanusun derinliklerine batan hazinenin de sana bir faydası olmaz ve seni de kurtaramaz. Hem insanları sömürüyor ve aç bırakıyorsunuz; sonra da; bir taş ile iki kuş vurup; bıyık altından gülüp;bu nasıl vicdansız Allah ki; sömürdüğümüz insanları açlıktan kurtarmıyor öldürüyor diyorsunuz öyle mi! O hainler; açtıkları ve geri kapattıkları petrol kuyularındaki petrolü; altın ve elmas ocaklarını vs.acaba vatanınızı parçalayıp, sizi birbirinize kırdırdıktan sonra mı çıkarmayı düşünüyorlar! Hey kendini bir milletin kurtarıcısı zanneden akılsız; yoksa o silahı masum insanları katl etmek için o hainlerden mi aldın!Akıl odur ki;mevcud durumunun daha iyi olması için çabalamaktır.Yoksa mevcud durumunu tehlikeye düşürmek ve daha kötü duruma düşmek ve Aziz milletini mahvetmek değildir. Hey hain ekmek yediğin devlete silah çekip,isyan edip, yeni devlet kuracaksın da ne olacak. Madem kuracağın veya yeni kurduğun devletin hukuk sistemi ile; ekmeğini yediğin devletin hukuk sistemi aynı ve benzer veya pek farkı yok ise veya daha kötü ise; ne için ve kimin için savaşıyorsun!Niçin masum insanların günahlarına giriyorsun! Yeni bir devlet kurdun da başın göğe mi erişti.Yoksa kurduğun devlet paravan ve kukla bir devlet mi! Yoksa o hainler; kurdurttuğu yeni devleti sıçrama taşı gibi kullanacaklar mı! Yoksa milletleri birbirine kırdırtmak mı istiyorlar! Yoksa yık dinini; kur devletini mi diyorlar! Yoksa ben Allah”ın kanun ve düzeninin uygulandığı bir devlet kurmak istiyorum ve onun için savaşıyorum mu diyorsun.Heyhat; Müslüman kardeşini ve masum insanları öldürerek mi o devleti ve düzeni kurmayı düşünüyorsun. Çok yanılıyorsun.Hainlere ses çıkaramıyorsun; gariban ve güçsüzlerle uğraşıyorsun öyle mi! Yoksa antika silahlar ile devlet mi kurmaya kalkıyorsun! Yoksa hainler ile anlaşmadan yeni bir devlet kurulamaz mı diyorsun! Sakın yanlış anlama;biz haksızlığa karşı susun, hiçbirşey yapmayın demiyoruz; şeytan ve deccal ile savaşmayın da demiyoruz. Hem ekmeğini yediğiniz devlet; şöyle veya böyledir; yıkın,kaos çıkarın,ihtilal için zemin hazırlayın veya ihtilal yapın da demiyoruz. Biz diyoruz ki; hernerede yaşıyor iseniz,öncelikle; batıl ve yanlış; zihniyetlerin, hurafelerin, sistemlerin,fikirlerin,düzenlerin,kanunların, yanlış olduğunu; akli ve mantiki deliller ile ispat edin ve o kanunları meşru yollardan ve güzellik ile tahvil edin, değiştirin. Devletleri savaşlar ile fethetmekten ziyade öncelikle insanların kalplerini, akıllarını fethedin ve müspet hareket ile güzel örnek olun; şeytanın düzenine alet olmayın diyoruz. Sakın yanlış anlama;doğru yolda olmayan kardeşini uyarmak ona iyilik etmektir. Susmak ve yaptığı kötü işleri hoşgörmek ise ona asıl kötülüktür. Hey kardeş;dost kötü günde belli olur.Yoksa iyi günde yüzüne gülüp seni kullanan ve soyan dostun değildir. Hem dost acı söyler bilesin.Paran, servetin,sıhhatin, güzelliğin,aklın, gücün vs. bittiğinde dost bildiklerin seni terk edecektir bilesin! Ama Rabbin seni asla terk etmeyecektir.Evet evet;dost istersen Allah yeter. Evet evet; devlet aynen bir babaya benzer.Tabaiyyeti altındaki vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılaması ve herkesi memnun etmesi kolay olmasa gerektir. Nasıl ki;dindar bir kişi ile; şeytan çok uğraşır.Aynen bunun gibi Allah”ın düzen ve kanunu ile yönetilen bir devlet ile de uğraşan ve o devleti yıkmak isteyen çok düşman olur. Hey kardeş merak etme;nerede olursan ve hangi devlette yaşarsan yaşa; Allah senin ekmeğini gönderecektir; velev ki hainler senin ekmeğin ile oynamasınlar ve o ekmeği gasp etmesinler. Hem ekmeğini yediğin devlete de silah çekme.Silah ancak cana kast halinde ve kendini veya bir üçüncü şahısı müdafa için çekilebilir. Hem meşru müdafa bir Hak”dır.Ama sınırını da aşmamak gerektir. Hey, devlet baba;Allah”ın kanun ve düzeni ile yönetilmez isen;kendi yaptığın kanunların dışına çıkmak zorunda kalır; hem görevli ve yetkili kişileri de zor duruma sokarsın.Niçin kanunlarında “göze göz;dişe diş” demezsin! Evet evet;beşeri hukuk ve adalet ile; İlahi hukuk ve adalet arasında boşluk olmamalıdır. Hem devletin bekası ve milletin huzur ve saadeti için bu elzemdir.Ve devlet dahi kendi bekası için gerekeni yapar! Ama; Allah”ın sınırlarını da aşmamak ve zorlamamak gerektir. Hey çocuk; her şeye burnunu sokup; devlet babayı üzmeyesin.Hem yaşın küçük olduğu için bazı şeyleri zamanı gelince öğreneceksin! Hey kardeş;devletinin Kadir ve kıymetini iyi bilesin.Hem ona iyi sahip çıkasın.Hem ona karşı gelir isen;kafanın kırılacağını bilesin. Her ne kadar bazen Deccal o devlete sahip çıksa da; o zalimin elinden Aziz devletini kurtarasın.Hey kardeş devlet senin devletin. Niçin hainlerin eline bırakasın! Yani devletinizi yıkmak değil, var ise;Adil olmayan sistemini, düzenini, kanunlarını vs., değiştirmek gerektir. Mesela; böbrek yetmezliği olan bir hastayı öldürmek değil;böbrek nakli ile böbreğini değiştirip,hastayı iyileştirmek gerektir. Alıntı
  23. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru:Acaba; cennetlik miyim; yoksa cehennemlik miyim? Anne veya babaya niçin “of” bile dememeli?Ehl-i Kitap”ın durumu nedir?Ehl-i Kitap niçin şeytan ve deccale karşı ittifak etmiyor? Cevap:İnsanlar korku ile ümit arasında olmalı. Acaba cennetlik miyim, yoksa cehennemlik miyim sorusunu ve Levh-i Mahfuzu merak etmek onu okumaya çalışmak yerine, en kötü ihtimali göz önüne alarak, tedbirimizi almak; daha akıllıca bir iş olsa gerektir.*** Anneniz ve babanız sizi sırtından indirip haydi hayata ve çalışmaya ve üretmeye dediklerin de; onlara düşman olmayınız ve yaşlandıklarında onlara “of” bile demeyiniz. Hiçbir ebeveyn, yani anne ve baba; çocuğunu bilerek ve istiyerek ateşe atmaz.Ancak, o hayırsız evlat ;anne veya babasını, kasten öldürerek; cehennemi Hak eder. Halbuki; anne ve babası; daha küçücükken kendisini şefkatle büyütmüş, kendisini her türlü zararlı şeylerden esirgemiş elinden gelebildiği ve imkanlar elverdiği kadarı ile sana cennet hayatı yaşatmaya çalışmış idi. İşte;”Bismillahirrahmanirrahim”in bir manasıda budur. Hey çocuk;helal para nasıl kazanılır; ebeveynin seni adam etmek için nelere katlanır bilirmisin? Çocuklarınıza manalı ve güzel isimler koyunuz. Hem ismin önemli olduğunu da unutmayınız. Harflerin de insan üzerinde etkisi vardır.Mesela; Kuran-ı Kerimi, dinlemek insana huzur;belli bir süre okumak ise huşu ve cezbeye girmesine vesile olur. Evet evet;çocuklarınızı güzel bir şekilde terbiye ediniz ve yaşadığınız zamana göre güzel ahlaklı ve imanlı olarak yetiştiriniz. Evlenme çağına geldiğinde ise evlendiriniz. Ne ekerseniz;onu biçersiniz.Herkes ancak; çalıştığının karşılığını alacaktır. Çalışınız, üretiniz, yiyiniz,yediriniz,kalp kırmayınız,veren el olunuz, israftan kaçınınız. Sağlığınızın ve boş vaktinizin kıymetini iyi biliniz. Çocuklarınızı ve rahimlerdeki ceninleri de rızk endişesi ile öldürmeyiniz. Yoksa;ahired de o masum çocuklar, sizden ve iştirakçilerinizden; davacı olacaklardır. Hüküm ve hükmün dayanağı olan kanun; adil olmalıdır. Dikkat ediniz; kanun ve hüküm adil olmaz ise;bundan zarar görenler Hakkını bu dünyada alamasa bile ahirette mutlaka haksızlığa ve zarara sebep olanlardan mutlaka alacaktır. Evet evet;Hz.Yusuf peygamber, İmam-ı Hasan ve Hüseyin, İmam-ı Azam vs. gibi; haksızlığa, zülme, iftiraya uğramış bu nedenle; haps olmuş, işkenceye maruz kalmış, şehit olmuş kişilere müjdeler olsun. Hey ölüme meydan okuyan; Azrail ile dalga geçen genç kardeş; sen ölüm korkusunun ne olduğunu bilir misin! İdam sehpasına çıkarılan ve boynuna ip geçirilen kişiden sorup öğrenebilirsin! Hem; her idam sehpasına çıkarılan kişiyi de suçlu zannetmeyesin. Hem fay hattının üzerine bina yapıyorsun.Hem o evi depreme dayanaklı yapmıyorsun; ondan sonrada evim niye yıkıldı;bu ölen masum çocukların suçu neydi diyorsun.Hem üzülme; depremde vefat eden,suda boğularak, yangında yanarak vefat eden tüm masumlar şehid hükmündedir. Yoksa ah ah; bunları biliyordum ama; fakirliğin ve cahilliğin gözü çıksın mı diyorsun! Demek, Allah verince iyi; kısınca kötü öyle mi! Bollukta azın; yoklukta isyan edin öyle mi! Fakir isen öl; zengin isen çok yaşa öyle mi! İyiliklere dur; kötülüklere geç; öyle mi! Sen çalış ben yiyeyim; başkası açlıktan ölsün bana ne öyle mi! Hayır hayır; varlıkta Şükür; yoklukta Sabır gerektir. Sakın yanlış anlama; Sabır; zulme razı olmak demek de değildir.Bir şey yapamasanız bile; kalben buğz etmek;kalben dahi o zulme meyl etmemek gerektir. Hem herkesin cennete gireceğini nereden çıkarıyorsun.Sen dini; oyuncak mı zannediyorsun! Hey onbaşı; yoksa sen kendini Başkomutan mı zannediyorsun! Bir vakit; bir onbaşı kendisini Başkomutan zannetti.Hem kendisini yaktı; hem de dünyayı yaktı. Hey kardeş gerçek kurtarıcı;maddi ve manevi tehlikelerden, Aziz milletini, selamete çıkaran kişidir. Deccal gibi; güya bir bataklıktan kurtarıp; sonra daha kötü bir bataklığa, düşüren hiç değildir. Hey kardeş bizim;sahte,hain,ikiyüzlü,münafık vs. kurtarıcılara ihtiyacımız yoktur.Bizim kurtarıcımız;akıllı,mert,dürüst ve Adil olmalıdır.Sakın yanlış anlama senin liderin böyle olmasa gerektir. Hem deme;”Allah;bu dünyada bize sahib çıkmadı da; ahirette mi bize sahib çıkacak!” Hem deme; “Sabrın bittiği noktada gelen; Allah”ın yardımını ne yapayım.” Hem deme;”Allah bizi kızdırmaktan veya kendisine isyan ettirmekten zevk mi alıyor! Evet evet; bazen bir baba elbetteki çocuğunu kızdırmaktan hoşlanır.Bu aslında onu çok sevdiğindendir.Hem hiçbir baba çocuğunun hiç kötülüğünü arzu bile etmez.Hem seni;mümkün olsa, cennet hayatı gibi yaşatmak ister.Aslında o baba; seni hayatın türlü türlü cilvelerine karşı dayanaklı olmanı ve zorluklar karşısında pes etmemeni;istemekte ve seni terbiye etmektedir. Hem bazen çocuğun isyan bayrağını çekmesi; onu keyiflendirir ve hoşuna gider.Sen ancak baba olduğunda bunu anlayabilirsin.Sakın yanlış anlama; ebeveyne daima saygıda ve hürmette kusur etmemek; hatta yaşlandıklarında onların kalplerini ve gönüllerini hiç kırmamak gerektir. Evet evet; aslında Allah sizi çok sevmektedir. Şeytan ise; sizin cehenneme girmenizi istemektedir.Siz bataklıkta boğulan birisini kurtarmak istersiniz; ama o hain sizi o bataklığa çekmek ister. Sakın yanlış anlama bu bir temsildir; elbetteki boğulana yardım etmek gerektir. Hey kardeş; Allah”ı uyutacağını veya kandıracağını da zannetmeyesin! Timsah gözyaşların veya yalanların ile Allah”ı yanıltamazsın.Hem namazını da dosdoğru ve ihlas ile kılasın.Hem Allah”ın Sabrını da denemeye kalkmayasın. Hey kardeş; Ademoğlunu da uyutacağını veya kandıracağını da zannetmeyesin! Onlar büyüklük gösterip yaptığın haksızlıklara şimdilik ses çıkarmamakta seni mahcup ve utandırmak istememekte; hatanı düzeltmek için süre vermektedirler. Pembe gözlük ile kainata bakan, kainatı pembe görür.Siyah gözlük ile bakan ise;siyah görür.Esas olan ise; kainata şeffaf gözlük ile bakmak; yani gerçekçi olmaktır.Şerlere; gözünü yummak, görmemezlikten gelmek,ses çıkarmamak veya hoş görmek doğru değildir. Veya teviller ile; haram olan bir şeye, helal; haram olan bir şeye; helal demekte doğru değildir.Hem helal dairesi geniştir, keyfe kafi gelir. Harama girmeye hiç lüzum ve gerek yoktur. Hem dünya;kafir ve munafıklar için cehenneme nisbet ile cennet gibidir.Hem dünya;müslüman için cennete nisbet ile cehennem gibidir. Hem muhabbetullah ile;bir müslümanın bu dünyada da cennetin manevi bir nevi gölgesine girmesi de vakidir. Evet evet; güzel gören güzel düşünür.Güzel düşünen de hayattan zevk alır. Evet evet;hem madem kıyamet kopmamıştır,hem imtihan kapısının senin için kapanıp kapanmadığı; bizce mechuldur.Hem madem kimin ne olacağını ve ne olduğunu;Allah bildirmedikçe, Allah”tan başkası bilemez; o halde ümitsizliğe kapılmadan ve ümitvar olarak; kabre iman ile girmek gerektir. Evet evet;Allah”ı inkar eden; Kafir ve Munafıklar; cehennemden kesinlikle ve kesinlikle çıkamayacaklardır. Ehl-i iman ise; hesaptan sonra ancak cennete girebilecektir.Amel defterleri açılmamış masum çocuk ve mecnunlar ile imtihana tabi olmayan mahlukattan ise; hesap sorulmayacaktır. Hey kardeş; Mevlana Celalettin-i Rumi,kim olursan ol gel demiş,lakin kafirliğini bundan sonra da devam ettirebilirsin dememiş.Sakın yanlış anlama kardeş;cennet ucuz,cehennem lüzümsuz değildir. Ey ehl-i kitap;dikkat ediniz; Allah”ı tanımak; ama,Allah”ın havl ve kuvveti ile; “ağaçlara gel dediğinde gelen, git dediğinde giden; hervakit üzerinde güneşten rahatsız olmaması için bir bulut olan; kendisini öldürmeye gelen suikastçıların arasından görünmeden geçen, on parmağından su akıtan,az bir azık ile çok kişiyi doyuran, Miraca yükselen,Allah”ı bizzat gören,bir işareti ile ayı ikiye bölen;kendisine mucizevari bir kitap verilen; Allah”ın sevgili kulu ve elçisi olan; Hz.Muhammed Mustafa”yı (Aleyhisselam) “tanımamak olmaz. Allah”ın herhangi bir Peygamberine düşman olmak; Allah”a düşman olmak demektir. Allah”a düşman bir kişi; ehl-i necad olamaz.Yani cennete giremez. Yani “La İlahe İllallah,Muhammedün Resulullah” demek gerektir. Evet evet; Allah katında din İslamiyettir.Hem tüm peygamberler de Müslümandır.Hem tüm Hak dinler; Allah birdir ve Ahiret vardır demiştir.Hem tüm peygamberlerin İlahı; Allah”tır. Sakın yanlış anlama; dünyanın ucra bir köşesinde,İslamiyeti ve İslam Peygamberini Hakkı ile duymamış, bilmeyen; fakat kalbinde zerrece Allah”a imanı olan ve kendi peygamberinin ve tahrif edilmemiş kitaplarının izinden giden “Allah birdir ve Ahiret vardır”diyen ehl-i kitap da; hesaptan sonra cennete girecektir. Sakın yine yanlış da anlama;Ahirzaman peygamberi olan Hz.Muhammed peygamberini ve getirdiği Hakikatleri duymuş ve bilen Ehl-i iman; Müslüman olmadıkça ehl-i necat olamaz. Hey kardeş; niçin İslamiyeti doğru öğrenmiyorsun? Yoksa Müslümanları kendine mi çekmek istiyorsun;niçin ehl-i kitap olmayan;kitapsız ve imansızlar ile uğraşmıyorsun. Sakın yanlış anlama; İslamiyet tüm peygamberleri ve getirdikleri orijinal;nüsha ve kitapları tasdik ve teyid eder.Hem peygamberler arasında da ayırım yapmaz. Hem bir peygamberi dahi inkar eden müslüman olamaz.Orjinal olmayan kitap ve nushaları ise kabul etmez. Evet evet; Hz.İsa Peygamber yeni bir din ile gelmez. Hz.Muhammed Mustafa Peygamberi ve Kuran-ı Kerim”i; teyid ve tasdik etmek ve deccali öldürmek için gelir. Hey ehl-i kitap;niçin deccale ve şeytana karşı; aklınızı,gücünüzü ve zenginliğinizi birleştirip;ittifak etmiyorsunuz. Birlikten güç doğduğunu bilmiyormusunuz.Siz birbiriniz ile uğraşmaktan; hain şeytanı ve zamanın deccalini ve deccal misal kişileri hepten unutuyorsunuz. Soru: Kaç kişi iman ile kabre giriyor? Şu anda cennet ve cehennem varmıdır? Cevap:Yüzde yüz olması için dersi güzel, sıkı ve düzenli çalışmak işi şansa bırakmamak ve her zaman tedbirli olmak gerektir. Evet evet; kimsenin çözemediği problemleri;kısa, pratik, basit ve kolay çözen ve bunu herkesin anlayabileceği ve hiç unutmayacağı bir tarzda anlatan, dahi bir öğretmenin; dost,arkadaş ve talebeleri; kuvvetle muhtemel başarılı olacaktır. Aksinde ise; tersi olacaktır. Hey kardeş ben ilm-ü ledünü bilirim dersin.Sen Hz.Musa peygamberden daha mı üstünsün. Hz.Musa peygamberin bilemediği bir ilmi; sen nasıl bilebilirsin. Sen evliyayı kendin ile kıyas mı edersin.Kendini evliya zanneden veya ilan eden evliya değildir bilmezmisin. Hey kardeş sen muska, büyü,sihir ,cin,tarot,remil vs.gibi boş ve tehlikeli şeyler ile uğraşacağına; niçin helal yollardan çalışıp zengin olmaya bakmıyorsun.Hem cin görmemişsin, hem cin hakkında bol bol ahkam kesiyorsun.Saf insanların parasını çarpıyorsun! Sen kimi kandırıyorsun! Yoksa benim aklım taşıyor,bana akıl verme; insanların onuru ile çalışıp para kazanacakları fabrikalar kurda, aş,iş ver mi diyorsun. Doğru söylüyorsun. Hem uzayda bulunan galaksiler de boş değil; Nurdan yaratılmış melekler ile doludur. Hem uzayda boşluk da yoktur.Heyula denen atomdan daha da küçük gayr-i nizami bir madde ile doludur.Güneşin ışık ve ısısı bu yol ve vasıta ile gelir.Hem yıldızlar;cennetin Nurunu yansıtırlar.Hem cennet ve cehennem şu anda dahi vardır ve sakinlerini beklemektedir.Hem uzayda belki dünya misal altı gezegen daha olsa gerektir. Alıntı
  24. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru:Kafir,münafık,müslüman ne demektir? Fedai ne demektir? Cevap:Kafir; Allah”a imanı olmayan kişi demektir.Munafık ise;müslümanmış gibi görünen ama Allah”a imanı olmayan ikiyüzlü kişi demektir. Müslüman;Allah”ın; birliğine, Kitaplarına,Peygamberlerine,Ahiret gününe imanı olan kişidir. Fedai ise; kendilerine özel ruhsat ve izin verilen, kafir ve münafıkların içine sızan, onların var ise;hain planlarını deşifre eden yiğide derler. Hey şeytan;kendini ve avarelerini çok zeki zannetme.Hem Müslümanları da pek hafife alma.Hem defterinin dürülmesine çok az bir vakit kaldığını ve cehennemden birgün çıkabileceğinide hiç zannetme! Soru:"Dünya;öküz ile balık üzerindedir”; ne demektir? Cevap:Dünyada geçim kaynaklarından en önemlileri; balıkçılık, tarım ve hayvancılık olduğu veya bu söz söylendiğinde; dünyamızın balık veya boğa burcunda olduğu anlatılmak istenmiştir.Yoksa dünyamız elbetteki;bildiğimiz öküz ve balık üzerinde değildir. Mesela;”ayağını yorganına göre uzat” deyimi ile gelirinden fazla harcama yapma demek istenmiştir.Yoksa;ayak ve yorgandan bahsedilmemektedir. Soru:Tenasüh; yani reenkarnasyon fikrine ne diyorsun? Cevap:İslamiyet; Tenasüh fikrini kabul etmez.Yani ölen bir kişi, başka bir şeyin suretine girerek hayatını devam ettirmez. Ölen kişinin ruhu berzah elemine gider. Mesela; insanlık tarihi yedi bin yıl olduğunu ve ortalama bir ömründe yüz sene olduğunu farz etsek, yetmiş defa bu dünyaya gelip gitmemiz gerekirken; değil yetmişini, birini bile hatırlayamamamız bizim çok unutkan veya akılsız olduğumuzun değil, tenasüh fikrinin doğru olmadığını gösterir. Delil ise; Miraç hadisesi ile ahireti,cenneti,cehennemi ve Allah”ı gören ve Ululazm bir peygamber olan; Hz.Muhammed Mustafa peygamberin beyanı ve Allah”ın kitabı olan;Kuran-ı Kerim”in yazılı ve aşikar olan ayetleridir. Dikkat ediniz; insan ölünce ruh berzah alemine gider.Haşirde ise tekrar bedene girmesi reenkarnasyon değildir.Hem bedenin tekamülü de; reenkarnasyon değildir. Mesela; bir tırtılın, kelebek olması veya kurbağa yavrularının balık gibiymiş gibi gözüküp, gelişerek tekamül ederek kurbağa olması gibi. Bunlar Allah”ın birer aşikar,göz ile görünen mucizesidir. Hey kardeş;cesedinin yanıp kül olması ile cehennemden kurtulacağını ve hesap vermeyeceğini yani yok olup gideceğini zannetmeyesin. Cesedinin toprağa,mezara gömülmesini isteyesin.Hem küresel ısınmaya bir neden de sebepsiz ve gereksiz kesilen ağaçların ve açıkta yakılan cesetlerin dumanlarının sebep olduğunu da bilesin. Alıntı
  25. Allah ( Sorular ve Cevaplar - Mutlaka Okuyun )

    Soru:Ezan okuyan imam, bir defa“Allahu Ekber” dediğinde nasıl bu sözü duyan herbir insanın kulağına ayrı ayrı binlerce “Allahu Ekber” sözü girer? Cevap:Her bir hava zerresi aynı bir fotokopi makinesi gibi;kendisine yüklenen bir sözü başka bir hava zerresine nakl ederek çoğaltır. Söylenen söz bir iken ve sadece bir kişinin kulağına girmesi gerekirken; o sözü duyan her bir insanın kulağına o bir tek söz; ayrı ayrı girer. Hem o tek hava zerresine aynı anda hem ses, hem görüntü yüklenebilir. Mesela; televizyon,radyo,kablosuz internet, cep telefonu gibi alıcı ve vericiler vasıtasıyla ses ve görüntünün nakli gibi.Bakır veya altın bir telden, akan elektrik gibi. Evet evet; ilim adamları, geçmişteki hava zerrelerine yüklenen sözleri ve resimleri yakalayabilecek bir alet üzerinde çalışmaktadırlar! Yani bir manada geçmişe gitmeye çalışmaktadırlar. Evet evet;şimdiye kadar tek bir hava zerresini yaratan bir ilim adamı daha dünyaya gelmemiştir ve gelemeyecektir.Çünkü yaratmak Allah”a aittir.Ama dahi mucidler ve ilim adamları vasıtasıyla harika buluşlara imza da atılmamış değildir.Haydi; mucidler ve akiller ordusu;ilk hedefiniz yeni keşf ve buluşlardır; ileri. Okuyunuz,okutunuz.Ne demiş Yunus Emre,’İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmez isen ilim nice okumaktır.’ Soru:İlim adamları; atamızın yani ilk insanın maymun olduğunu söylüyor? Cevap:Hayır hayır;sizin atanız; Aziz ve muhterem bir insan ve ilk peygamber olan Hz.Adem Aleyhisselamdır.Hey maymundan geldiğini iddia eden kardeş,iddian doğru ise; halihazırdaki diğer maymunlarında insan olması gerekmezmiydi! Sakın; sizin insanın atası olduğunu iddia ettiğiniz kafatası;Kuran-ı Kerim de bahsi geçen ve Allah”a isyanları dolayısıyla ceza olarak Allah tarafından maymuna çevrilenlere ait olmasın! Evet evet; insanı maymuna dönüştüren; Allah”ın bu mucizesini araştırmak gerektir.Güya, Allah”ı inkar etmek için;maymundan geldiğini iddia etmek hiç akıl karı değildir. Hem;bitki,hayvan ve insanın; DNA şifresi farklı farklıdır.Genetik ve tıp ilmi sahipleri; DNA şifresini çözmek için çalışmaktadır. Yok eğer; maymundan geldiğimizi kabul etmez isek; bizi yükseltmiyorlar makam ve mevki vermiyorlar diyorsan o başkadır. Alıntı