nazlican

Üye
  • İçerik sayısı

    404
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    2

nazlican kullanıcısının paylaşımları

  1. Aşk Biter ; Acısı Kalır ..

    Her aşk yürekte bir iz bırakır...
  2. Sevmek...

    Sevmek... Acına acı, yarana tuz katarak sevmek...
  3. Şehitlerimiz......

    Şehitlerimize ALLAH rahmet eylesin arkada kalan ailelerine sabırlar versin. Şehitlerimiz için el fatiha...
  4. Her Sağlıklı İnsan Potansiyel Bir Engellidir

    Sağlıklı insanlar bir anlayabilseler şu durumu gam yemeyecem yaa. Ama o kadar güvende hissediyorlarki kendilerini şaşmamak mümkün degil...
  5. Ya Rahman!

    Şu çorak gönlüme merhametini indir. Şu fani ömrümü sonsuzluğa eriştir. Rabbim bize sonsuz sabır ve güc ver.aminnn...
  6. Devlet de Özel de Özürlülere Karşı

    Neden zor geliyor Zeynepcim çünkü ortamı bize göre ayarlamaları gerekiyor.kolayı varkende zoru seçmiyor ne devlet nede özel sektör kısaca. Kaç kez arandım iş dolayısıyla ama tekerlekli sandalyedeyim deyince sonra ararız deyip bidaha aramadılar.işlerine gelmiyor çünkü...
  7. Peygamber Efendimizin Abartısız Ama Güzel Şakaları

    Peygamber Efendimizin (sav) şefaatine layık oluruz inş. Allah razı olsun selam ve duayla...
  8. İtiraf Ediyorum

    Çok haklısın Füsun katılıyorm sana. Wesselam...
  9. Gelin kaynana serüveni bitmez arkadaş güzeldi valla...
  10. Ehhh erkekleri delirtmemiz çokda zor değilmiş yanim
  11. ABULI : istenç yitimi. Abulik kimse istençli çabalarini dagitmistir. Sayisiz eylemlere girisir, fakat hiç birini tamamlayamaz. ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK: Renan'in " alçakgönüllügün kanitlanmasi çok güçtür zira, alçakgönüllü oldugunu söyledigi an kisi, artik alçakgönüllü degildir" sözünü unutmadan, gerçek alçakgönüllügün kendinden baslamak üzere her seyin ne denli az öneme sahip oldugunu bilen yüksek düzeydeki bir zekaya bagli bir olgudur. ALAY: alay genellikle bir zihinsel oyundur. Kisinin kendine yönelik oldugu zaman yarar saglayabilir çünkü kendi kendisiyle alay edebilen kisi kendini görmeye, tanimaya baslamis demektir. Ancak baskalarina zararli bir sekilde yöneltilecek olursa zara verir. ALINGANLIK: güçsüzlügün ifadesidir. Hemen hemen tüm asagilik duygularinda rastlanir. Nevrozlu kisi bir hiç yüzünden kendini yaralanmis ve incinmis olarak görür. Alinganli güçsüzlük ve zayifligin temelini olusturan buyurganligin tüm sekillerinde görülür. Övünmede ve itilmede rastlanir. AMBIVALANS:Ayni nesneye karsi zit duygularin ayni anda bir arada olmasidir. Ambivalans biri hakkinda karisik duygulara sahip olma durumu ile karistirilmamalidir. BENCILLIK: yasami korumaya yinelik dogal bir eyilimdir.Bilinçalti ruhsal gereksinimlerin o an doyumunu arar. Yetiskinlikteki bencillik çogu kez fiziksel ve zihinsel bir dengesizligin sonucudur. Nevrozlarda rastlanir. Burada kisi kendi içine döner, karmasalarinin, itilmelerinin üzerinde büzülür. BENLIK YITIMI: psikastenide ve çöküntüde ortaya çikar. Hasta kendinde degilmis gibi bir duyguya kapilir. Dis dünya ona garip ve gerçekdisi gözükür. Vucudu kendinin degilmis gibi gelir ve bu duyumlari bazen tüm kisiligine yayilir. ÇATISMA: Nevrozlarin, itilmelerin ve karmasalarin nedenidir. Duygusalligin bir çok yöneimleri arasinda bir çeliski oldugunda ortaya çikar. ÇEKEMEMEZLIK: Baskalarinin elinde bulunan üstünlüklerden kaynaklanir, somurtkan, sagir, içsel bir nefret türüdür. Bu tür bir kisi iftiralar yayar ve baskasina karsi en asagi cinstten imalarda bulunur. DEJA VU: o anda yasanan yeni bir yasantinin daha once yasanmis olduguna dai öznel bir his DEPERSONALIZASYON: bireyin kendini gercek disi hissetmesine yol acan belirtiyi tanimlayan terim DIL SURCMELERI: Bilincdisi bir istek, catisma ya da düsünceler zinciririn etkisiyle olusmus yanlis eylem. EMPOTANS:. Erkekteki cinsel gucsuzluk. ELEKTRA KARMASASI: Erkekteki odipus benzeri bir dygulanimin kadinlar icin olani. Yani kiz cocugun babaya asik olmasi. ENUREZIS: idrar tutamama, gece isemeleriERKEKSI PROTESTO. Kendilerini asagi bir cinsiyet olarak algilayan kadinlarda görülen tepkisel davranis. Adlerci bir terim. FÜG: Bir kisinin kim oldugunu bilemeden ortalikta gezindigi surec. GÜDÜ: bireyi belli bir davranisa yonlendiren icsel tepi. GÜZEL KAYITSIZLIK: Histerik hastalarda gorulen mevcut durumlarina karsi kayitsizliklari. HEBEFRENI: Ice kapanma, garip el yüz hareketleri ve kisiik inkari. HIPOKONDRIAK: sürekli fiziksel rahatsizligi oldugunu düsünen ve doktor doktor dolasan kisi.hastalik hastasi. HIPOMANI: psikolomotor hareketlerde artis, asiri iyimserlik, asiri nese , kolay kolay yorulmama , sürekli hareket halinde olma durumu. IÇGÖZLEM : bireyin kendi duygu ve düsünce dünyasini irdelemesi. KLOSTROFOBI: kapali yer korkusu KONVERSIYON HISTERISI: duygusal karmasanin fiziksel belirtilerle kendini göstermesi.psikonevroz türü KOMPÜLSIF: obsesif nevrozun karakteristigidir. Bireyin yapmadan duramadigi hareketlerdir. MANIK DEPRESIF PSIKOZ: manik ve depresif dönemlerin birbirini izledigi psikotik bir hastalik. NEGATIVIZM : telkine açik olamamk, terslik, yardim girisimlerini reddetmek. NEVRALJI: cogu zaan sinir iltihaplanmasina bagli agrilar. ODIPUS ÇATISMASI : karsit cinsten olan ebevyene asik olmak ona yogun dygular beslemek ve ayni cinsten olani ortadan kaldirma istegi. Bilicdisi duygu ve dürtüler. PEDOFILI: kelime anlamiyla cocuk sevgisi.Pratikte cocuklara yönelik cinsel ilgi ve davranis. PSIKODRAMA: bireyin kendi belirti ve sorunlara göre gelistirilmis bir drama da rol almasina dayali psikoterapi sekli. PSIKOPATAOLOJI: anormal mental islevin incelenmesi . SAPLANMA: bir kisinin bir nesneye karsit duygularla baglanmasi veya bagli kaldigi sürec. SÜRÇME: bilinçdisi bir dilek çatisma ya da düsünce zincirinin etkisiyle olusmus yanlis eylem. Bilinç disinin kendini gösterdigi aktivite. TRANSVESTIZIM: bireyin karsi cinsin kiyafertelrini giymekten cnsel haz aldigi durum. VARSANI : gercekte olmayan nesnenin acikca algilanmasi. VICDAN: bireyin ahlaki degerler sistemi.
  12. Sil Baştan...

    Sen artı ben, eşittir geçmiş Geçmiş, geçmişin kollarında Mutsuz. Bu gün ve yarın mutlu olsun bizimle. Güzel bir şiir zevkle okudum teşekkürler Zeynepcim...
  13. Aşkın Tam Ortasında...

    Beklersin. Aşkın tam ortasında ama, Ama bilemezsin, göremezsin! Aşk yanından geçmekte ! İyi bakınmalı etrafa aşk sürekli çalmaz aynı kapıyı...
  14. Hangi Bitki Neye İyi Gelir Hangisi Zararlı

    Evet zencefilin faydasını duymuştum öksürük noktasında balla karıştırılıp yendiğinde çok iyi geliyor ve öksürüğü kesiyor.Çörek otuda ihmal edilmemeli o da çok faydalı ve bagışıklık sistemini güclendiriyor bala karıştırılıp yendiğinde Alman bir dr araştırmasını okumuştum bu noktada. Paylaşım için teşekkürler abla...
  15. Asil Yürekli Kız...

    "gözlerimi sıksam yağmur yağacak , yüreğimi sıksam şiir akacak" der yüreği bu asil kızın. Daha neler neler der o yürek kimbilir.Saol Zeynepcim...
  16. Kendini Bulmak İstiyorsan Egondan Kurtul...

    Ego, bağımlı olarak doğmamızdan kaynaklanan, olması gereken bir kimliktir ama aslımız değildir. Aslımızı bulmaya yarayan gizli bir dosttur aslında. Şu cümle dahi anlatmak isteneni en kısaca koyuyor önümüze. Teşekkürler Zeynepcim çok güzel yazılar paylaşıyorsun bu arada helalll sana...
  17. Bu Hayat Tek...

    Bu an bir daha gelmeyecektir ve ben bu yorumu bu an yazıyorum=)) Yazar öyle güzel anlatmışki yazanın yüregine seninde ellerine sağlık Zeynepcim
  18. Yetenek İşi Çok Şirin....

    Çok hoş abla yaa bayıldım heleki 3.sü harikaaa El emeği gibisi varmı yaa. Paylaşım için teşekkürler...
  19. İnşaallah öyle olur hadi bakalım...
  20. Engelli 250 Çocuk Hayata Kulaç Attı..

    Su insanı inanılmaz rahatlatıyor. Bir kaç yıl öncesinde alternatif kampa katıldığımda hocanın gözetiminde suya dalış yapmıştım harika bir duygu her engelli o tadı yaşamalı bence. Tabii o dalıştan önce nası tir tir titrediğimi ben bilirim.Ama suda herşeyi unuttum. Başarmış olmanın sevinciyle sudan çıkmak başka bir güzellik...
  21. Psikoloji Terimler Sözlüğü

    Aklıma gelenleri paylaşıyorum... Obsesyon (takıntı): kişinin kontrolü dışında tekrarlayan düşünce ve uyaranlardır. Hastalar bunun çok anlamsız olduğunu, kendilerini çok rahatsız ettiğini ancak bu düşüncelerden kurtulamadıklarını belirtirler. Bu takıntılar hastada iğrenme, korkma, şüphelenme veya anksiyete gibi duyguları da beraberinde getirir. Hastalar bu düşüncelerin kendi beyinlerinin ürünü olduğunun farkındadır. Sık görülen obsesyonlar şunlardır: Kirlilik : çevreden kan, tükrük, mikrop veya semen gibi kir bulaşması veya kişinin çevreye kir bulaştırması Kendi başına veya yakınlarının başına bir kötülük geleceği düşüncesi Kontrolünü kaybetme ve saldırgan davranışta bulunma korkusu Tekrarlayan ve kontrol edilemeyen cinsel düşünceler Dinle ve ahlaki değerlerla aşırı uğraşma v.b.
  22. NAZLICAN Yüreğindeki Güzel Şiirleri

    Saolasın canım okuyan gözlerine sağlık
  23. ABSÜRD Anlamsal öğeleri birbiriyle bağdaşmayan... Mantık açısından mantık kurallarına aykırı olanı dile getirir. Saçma bir düşünce , öğeleri birbirini tutmayan , birbiriyle bağdaşmayan düşüncedir. Saçma bir yargı kendi içinde tutarsızlığı olan ya da tutarsızlığı içeren bir yargıdır. Anlamsız ile saçma aynı anlamda değildirler. Saçmanın bir anlamı vardır fakat yanlıştır anlamsızın ise hiçbir anlamı yoktur. Saçma, felsefede usa aykırılığı dile getirir. Usa aykırı olan her şey saçmadır. Saçma doğru ile yanlış arasında yer alan üçüncü bir kavramdır. Yanlış ile karıştırılmamalıdır. Her yanlış saçma olmayabilir AGNOSTİSİZM İnsanın, kendi deneyimleriyle elde ettiği olguların ötesinde hiçbir şeyin varlığını bilemeyeceğini ileri süren öğreti. Agnostisizm hem bir terim , hem de felsefi kavram olarak Thomas Huxley tarafından ortaya atıldı. Huxley agnostik sözcüğünü hem geleneksel Yahudi-Hıristiyan tanrıcılığını, hem de tanrıtanımazlık öğretisini reddederek Tanrının varlığı sorununu ortada bırakan düşünürler için kullandı. Terim daha sonra geriye götürülerek bütün bilinemezci öğretileri kapsamıştır. Agnostisizm, tarihsel olarak bilimin denetiminden yoksun insan düşüncesinin düştüğü büyük yanılgılara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. İlk tepkiyi Yunan antikçağ bilgicilerinden duyumcu sofistler vermiştir. Onlara göre bilgi duyuların sonucudur ve duyular dışında bilgi edinemez ve herkes için geçerli bilgi olamaz. AHLAK İnsanların toplum içindeki davranışlarını ve birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek amacıyla başvurulan kurallar dizgesi, başka insanların davranışlarını olumlu ya da olumsuz biçimde yargılamakta kullanılan ölçütler bütünü. Tarih boyunca her insan topluluğunda ahlak dizgesi var olmuştur. Bu dizge toplumdan topluma ve aynı toplum içinde çağdan çağa değişiklik gösterir.Nesnel ya da toplumsal ahlak, insanın toplumun öteki bireylerine karşı ödevini içerir. Bu kurallar yazılı olmadığı için biçimsel bakımdan hukuktan farklı olmakla birlikte, gene de ahlak ile hukukun örtüştüğü, hatta özdeşleştiği durumları vardır. Toplumsal yaşama egemen olan hukuk kurallarıyla nesnel ahlak arasında sıkı bir bağ vardır. Toplumun genel ahlak görüşlerine ve toplumsal vicdana uygun düşmeyen hukuk düzenlemeleri, kendilerinden beklenen toplumsal işlevi yerine getiremeyeceğinden uzun ömürlü olmaz BEĞENİ Güvenilir, ince ayrımlara varan bir duyguya dayanan estetik yargılama ve değerlendirme gücü; güzeli çirkinden ayırma yetisi. BELİT (Aksiyom) Başka bir önermeye götürülemeyen ve tanıtlanamayan, böyle bir geri götürme ve kanıtı da gerektirmeyip, kendiliğinden apaçık olan ve böyle olduğu için öteki önermelerin temeli ve ön dayanağı olan temel önerme. Ne türlü bir belitten yola çıkılırsa o türlü bir sonucu varılır. Belitlere dayanan bir felsefe, belitlerin yanlışlığı meydana çıkınca çöker. 1)Mantık: Mantıkta belit terimi, bir şeyi tanıtlamak için kullanılan tanıtlanmayı gerektirmeyecek kadar açık ilke anlamını veriri tanıtlanmayı gerektirmediği gibi tanıtlanamazda. Çünkü tanıtlama, daha da açıklamak demektir, buysa daha çok açıklanamaz. Her belit bir ilkedir, ama her ilke bir belit değildir. Örneğin, “her bütün kendini meydana getiren parçalarından büyüktür” ilkesi bir belittir, buna karşı Einstein’in görelilik ilkesi bir belit değildir. Metafizik dünya görüşünün ürünü olan bütün mantıklar, “bir şey kendisinin aynıdır” önermesiyle dile getirilen özdeşlik ilkesini belit saymışlardır. Hegel’in diyalektik mantığı bunun doğru olmadığını meydana koymuştur. Bir şey kendisiyle bile aynı değildir, çünkü sürekli olarak değişmektedir. 2) Matematik: nicelikler arasındaki orantıları dile getiren zorunlu önermeler, matematikte belit adıyla tanımlanırlar. Örneğin, “bir üçüncü niceliğe ayrı ayrı eşit olan nicelikler birbirine eşittir”, “eşit niceliklere eşit nicelikler eklenirse toplamları da eşit olur”. Matematiksel belit, mantıksal belitin niceliklere uygulanmasıdır. Aralarında başkaca bir anlam ayrılığı yoktur. 3) Dekartçılık: Descartes ve başta Spinoza olmak üzere izdaşları felsefelerini belitlere dayarlar. Örneğin Descartes, felsefesini “düşünüyorum, öyleyse varım” belitinden çıkarak kurmuştur. Spinoza’da ünlü Etika’sında örneğin, “başka bir şeyle tasarlanmayan şeyin kendisiyle tasarlanması gerekir” gibi belitlerden yola çıkar. Ne var ki, ne türlü bir belitten yola çıkılırsa o türlü bir sonuca varılır. Bundan başka, bu belitler, “parçalarının toplamı bütüne eşittir” gibi belitler gücünde değildirler. Daha açık bir deyişle, Dekartçıların belitleri öznel, kendilerince belit sayılmış belitlerdir. Nitekim Cogito’nun yüzyıllarca önceki biçimini çürütmek için, “bin altın düşünüyorum, öyleyse bin altınım var” önermesi ileri sürülmüştür. BETİMLEME (tasvir) Somut gerçekliği içinde bir nesnenin, kendine özgü belirtilerini elden geldiğince tam ve açık seçik bir biçimde gözönüne serme. BİÇİM (Form) Nesnelerin dış görünüşü. Metafizikte bir nesnenin, gizil ilkesi olan, hammaddeden ayırt edilen etkin belirleyici ilkesi. Platon bugün biçim sözcüğü ile karşılanan eidos terimini bir şeyi o şey yapan kalıcı gerçeklik ile sonlu ve değişmeye uğrayan tikelleri ayırmak için kullanmıştır. Platoncu biçim kavramı, da Pytagarosçı kurama dayanır. Bu kurama göre, nesnelerin ayırt edici özelliklerini veren maddi öğeler değil, Pythagoras’ın sayısal olarak adlandırdığı kavranabilir yapılardır. ÇATIŞKI Eşit ölçüdeki sağlam öncüllerden çelişkili sonuçlara varılmasıdır. ÇELİŞME İki kavramın ya da yargının birbirini dışta bırakması. Birbirine ters olma, birbirini tutmama. ÇEVRECİLİK İng. environmentalizm; Fr. environementale; Alm. Environmentalismus Günümüz felsefesi bağlamında daha çok "Yeşil" siyaset felsefesiyle örtüşen çevrecilik ilkin çevrenin insan üzerindeki etkisini ya da çevrenin insan davranışını belirlemedeki önemini vurgulayan bir öğreti olarak boy göstermiştir. Bu anlamıyla çevrecilik insan dış koşulların ürünü; doğal, toplumsal ve kültürel koşulların toplamı olarak gören anlayışa karşılık gelir. DEĞER Kişinin, isteyen, ihtiyaç duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey. İnsanların ihtiyaç ve istemeleri farklı olduğundan sayısız değer türleri vardır. DEİZM Vahiy ya da bir kilise öğretisi aracılığıyla edinilmiş her türlü dinsel bilgiye karşı çıkan buna karşılık belirli bir dinsel bilgi bütününü herkesin doğuştan taşıdığını ya da us yoluyla elde edebileceğini savunan görüşe denir. Deizm, tanrılık gücünün sadece yaratma işlemiyle sınırlandığını ve bir kez yaratıldıktan sonra dünyanın hiçbir işine karışmadığını eş deyişle dünyayı yönetmediğini belirtir. Deizmin dayandığı “doğal” din kavramı başlıca iç kaynaktan beslenir. İnsan usuna duyulan inanç, dogmacılığa ve hoşgörüsüzlüğe yönelen vahiy öğretisinin, reddedilmesi ve tanrının düzenli bir dünyanın ussal mimarı biçiminde kavranması. Deizmciler Hıristiyanlıkta ve dünya dinlerinde görülen ibadet, inanç ve öğreti farklılıklarının temelinde evrensel olarak benimsenmiş din ve ahlak ilkelerinin, ussal bir özün bulunduğunu öne sürerler. Deizimcilere göre kendi başına doğal din, her türlü kuşku ve yozlaşmadan uzaktır. Bu yüzden us yoluyla doğrulanmış yalın ahlakı, doğrular dışında Hıristiyanlığın sonradan eklediği tüm öğelere karşı çıkarlar. DEKARTÇILIK (Cartezyanizm) Descartes’in felsefesi. Descartes, düşünsel felsefenin büyük çapta aşamacılarından biridir. Antikçağ Yunan, şüpheciliğinden yüzyıllarca sonra şüpheciliği temel bir yöntem olarak kullanmış ve bunu analitik geometri adı verilen matematiksel bir kesinlikle uygulamaya çalışarak yepyeni doğrulara varmayı denemiştir. Temel yöntem, şöyle özetlenebilir: önce bir ilke olarak, edinilmiş bütün bilgilerinden şüphe etmeliyim ve onları bir yana bırakarak ilk ve sağlam yeni bir düşünceden yola çıkmalıyım. İnsanların bütün düşünceleri birbirine bağlıdır, birbirinden çıkar. Bir düşünmeyi doğuran ondan önce gerçekleşmiş başka bir düşüncedir. Düşünceler bir neden sonuç zinciri içerisinde sürüp gider(mekanizm) öyleyse sırayı titizlikle kovalarsam doğru olmayan bir düşünceyi doğru sanmaktan sakınarak düşünce zincirinin arasına yanlış bir düşünce karıştırmazsam doğru olana ulaşabilirim. Bu durumda benim için kesin olan tek şey şüphe etmektir. Bütün bilgilerden şüphe etmek, düşünmektir. Düşünmekse var olmaktır. Öyleyse, var olduğumda şüphesizdir. Düşünüyorum öyleyse varım.şüphe edemeyeceğim ilk ve sağlam bilgim budur. Şimdi, neden sonuç zincirini titizlikle kovalayarak, bütün öteki bilgileri bu temelden çıkarabilirim. Descartes’in başlıca öğretileri şunlardır. 1)Gerçeklik, özü düşünme, olan zihin ile özü üç boyutlu uzam olan madde biçiminde ikiye ayırabilir. 2)Tanrı, zihin ve madde kavramları doğuştan gelir ve deneyimden kaynaklanmaz. 3)Felsefede doğruya erişmenin yanılmaz yöntemi, şüphe edilemez, açık ve seçik bir önerme ya da kavramlara ulaşıncaya değin her şeyden şüphe etmektir. Descartesçi düşünürlerin çoğu Descartes’in “ Düşünüyorum, öyleyse varım” deyişinde anlatımını bulan, düşünen öznenin düşündüğünden, dolayısıyla var olduğundan şüphe edemeyeceği yöntemindeki önermenin, ilk ve açık seçik doğru olduğu görüşünde birleşir. Gene Descartesçilerin büyük bir bölümü , bu ilk doğru temelinde yalnızca usa dayalı bir felsefede ve bilim sisteminin kurulabileceği görüşündedir. Buna bağlı olarak Dekartçılık bütünüyle usa bir metafizik geliştirilebileceğini savunur. EKLEKTİSİZM (Seçmecilik) Farklı düşünce sistemlerinden seçilen öğretilerin ayrı bir sistem içinde birleştirilmesi. Eklektizm, öğretilerin alındığı sistemlerin bütününü benimsemediği gibi, aralarındaki çözümleme amacını da gütmez. Dolayısıyla, düşünce sistemlerini birleştirme ya da uzlaştırma yöntemi olan sinkretizmden farklıdır. Fransız düşünürü Victor Cousin, eklektizm yönteminden bir felsefe okulu kurmuştur. Cousin’in eklektizm öğretisi Platon’u, Kant’ı ve İskoçyalıları kaynaştırır. Soyut düşünce düzeyinde her sistemin öğretileriyle ayrılmaz bir bütün oluşturduğu kabul edilirse , eklektizm, farklı sistemlerden keyfi olarak seçilen öğretilerin bir araya getirilmesinden doğacak tutarsızlıklar yüzünden eleştirilebilir. Ama uygulamada eklektik bakış açısı birçok bakımdan yararlı olabilir. Bir devlet adamı kadar bir felsefeci de, ilkesel olarak değil, karşıt tarafların öne sürdüğü görüşlerin gerçek değerlerini gördüğü için eklektik olabilir. Bu tür bir eğilim, sistemler yeniliklerini yitirdiğinde ya da tarihsel koşulların ve bilginin değişmesiyle sistemlerin yetersizlikleri ortaya çıktığında görülür. ELAN VITAL Evrim sürecinin güdüleyici ilkesi; yaşayanları yaşamayanlardan ayıran yaşam gücü. ELEACILIK Alm. Eleatismus, Fr. eleatisme, İng. Eleatism, es. t. felsefe-i Elyaviye 1- Salt düşünme ile var olanın niteliklerini türetmeye çalışan Elealıların kurduğu öğreti. // Bu öğretide yalnızca saltık olanın, değişmez olanın, yalnız düşünceyle kavrananın var olduğu öne sürülür; oluş, çokluk, görünebilir olan yadsınır ya da görüntü olarak açıklanır. 2- Temelini Elealılarda bulan, oluşa karşıt olarak varlığın değişmez, bölünmez bir durağanlık olduğunu ileri süren, gerçekliğin özünü değişmeyen varlıklarda gören görüş. MARXİZM Marxzim ahlaka ilişkin görüşü paradoksaldır. Bir yanda ahlakın ideolojinin bir biçimi olduğu söylenir, öte yandan Marxizmi benimseyen çoğu insanın, (kapitalist ülkelerde) ahlaki nedenlerle Marxist olduğu ileri sürülebilir. Ahlak konusunda Marxizm dine bakışının tamamen benzeri bir görüş savunur. Ahlaksızlığı oluşturan koşullar terk edilirse, ahlaksızlıkta yok olur. Kıtlık ve sınıf çatışmasını ortadan kaldırır, ahlaksızlıkta ortadan kalksın. Denebilir ki Marxizmin bir öğretisinden çok, Marxizme ulaşma yöntemi anlamında bir ahlak öğretisi vardır. Bunun bir istisnası vardır. Bunun bir istisnası sapkın Marxistlerdir. (Bu sapkınlar; Alm ve Avus. Kantçılık etkisindeki Marxistler, ve etik sosyalistler, varoluşçuluğun etkisindeki marxistler, Doğu Avrupadaki özellikle Polonya ve Yugoslavyadaki muhalif Marxistler) PRAGMATİZM Ahlakın hedefi, insan gereksinim ve isteklerinin karşılanması, insanların ahlaksal duyarlıkta sürekli olarak gelişmesi ve daha iyi bir toplumun oluşmasıdır. Saltık iyi ve saltık kötü yoktur. Önceden ahlaksal yasalar belirlenim, bunlara ulaşmak için çalışılmalıdır. Ahlaksal yasalar fiziksel yasalara benzetilebilir, çünkü formüller olarak hizmet ederek verili koşullar altında, belli karşılıkları vermede bize yol gösterirler. "Tüm ahlak toplumsaldır" İnsan ahlaksal yükümlülükler üstlenmeksizin bir toplumda yaşayamaz. İDEALİZM & BRADLEY Törel hedef "kendi"nin, yüksek ya da evrensel "kendi"ye ulaşılmasıdır. İnsan kendini sonsuz bir bütünün öz-bilinçli bir üyesi olarak, o bütünü kendi içinde olgusallaştırarak olgusallaştırır. YENİ TOMİSTİZM & MARİTAİN İnsan doğal olarak arama eğiliminde olduğu iyi bir ereğe yönelir ve insan çabasının hedefi iyilik ve kötülükten bütünüyle arı olan Tanrıyı sevmektir İnsan ahlaksal edimlerini akılla kontrol etmeli ve sağgörü ile yönlendirmelidir. İnsan bu yolla Tanrıya ulaşabilir ve buda son hedeftir çünkü Tanrı yalnızca iyilik taşır. EVRİMCİLİK Alm. Evolutionismus, Fr. evolutionisme, İng. evolutionism, Es. t. tekâmüliye Evrim öğretisi. Her şeyi evrim açısından değerlendiren dünya görüşü. 1- Üst biçimlerin alt biçimlerden bir evrimle oluştuğunu dile getiren bilim ve felsefe öğretisi. Dönüşüm öğretisi ile eşanlamlı: Lamarck, Darwin vb. nın, türlerin doğal bir dönüşümle birbirinden türediğini ileri süren öğretileri. 2- Spencer'in ileri sürdüğü dirimbilimsel evrim öğretisinin genişletilmiş biçimi: Bu öğretiye göre, evrim yasası cansızlar dünyasından düşünceye, insanın kurduğu kurumlara değin her gerçek olana egemendir. İnsan anlağının hayvanlarınkine üstünlüğü evrimsel bir dönüşümün sonucudur; ahlak bilinci de bir evrim ürünüdür. EYLEM İnsanın yaptığı istençli hareket. İnsanın bir dış nedenle değil de, doğrudan doğruya kendisinin gerçekleştirdiği davranışları. EYTİŞİMSEL ÖZDEKÇİŞİK Alm. Dialektischer Materialismus, Fr. matérialisme dialectique, İng. dialectiacal materialism Marx'ın, Engels'le birlikte geliştirdiği, Hegel'in eytişimsel gelişme düşüncesini ilke olarak alıp, bunu, kendi deyişiyle, "başaşağı" eden, felsefe öğretisi: Evreni devinim içindeki özdekten oluşmuş bir bütün olarak göz önüne alan "evren üzerine genel kuram". Bu kuramda şu ilkeler yer alır: a. Evrenin yapısı özdekseldir; özdek, bilincin dışında ve bilinçten bağımsız bir gerçeklik olarak vardır; evrenin varoluş biçimi de devinimdir; evren olmuş bitmiş bir şey değil, eytîşimsel biçimde ilerleyen bir süreçtir; olaylar arasındaki bağlantılar, özü devinim olan özdeğin zorunlu gelişme ya- sasını kurarlar. b. Gelişme süreci yalnızca niceliksel bir değişme olarak.değil, niceliksel değişmelerden niteliksel değişmelere geçen bir ilerleme olarak belirir. İnsanın bilinci de gerçekliğin eytişimsel yapısı ile bağlantı içindedir. Düşünce, gelişmesinde yetkinliğin en yüksek derece- sine erişmiş bir özdeğin ürünüdür; başka deyişle düşünce kendisi de doğanın bir ürünü olan insanın beyninin ürünüdür, beyin de düşüncenin organıdır; düşünce gerçekliği yaratmaz, tam tersine düşüncel olan insan' kafasına aktarılmış özdekten başka bir şey değildir. c. Evreni ve yasalarını bilme olanağını yadsıyan idealizme karşıt olarak eytişimsel özdekçilik. evren ve yasalarının tümü ile bilinebileceği ilkesinden kalkar. Deneyle doğrulanmış bilgilerimiz nesnel bir doğruluğu gösterirler. Evreni, olayların birbirine bağlı olduğu, birbirlerini karşılıklı koşullandırdıkları birlikli bir bütün olarak ele alan bu kuramda, evrende bilinemez diye bir şey yoktur, yalnızca henüz bilinemeyen şeyler vardır, onlar da bilim ve teknik aracılığı ile bulunacak ve bilineceklerdir. bkz. eytişim, tarihsel özdekçilik, Marksçılık. EZOTERİZM Ezoterizm, asıl gerçeklerin yalnızca anlayabilecek yetenek ve bilgide olanlara bildirilebileceği görüşü üzerine temellenen bir öğreti sistemidir. Genel olarak, Arapça ve Eski Türkçe' de "Batiniyye", Fransızca' da "Esotérisme" ve İngilizce' de "Esoterism" ya da "Esotericism" karşılığıdır. Bu sözcügün Türkçe' de yeni kullanılan karsılığı "İçrekçilik" tir. Ezoterizm özünde, bilgi ve görgülerin kapalı bir topluluk içinde ve aşamalı olarak verildiği bir çalışma ve öğreti sistemi olarak tanımlanabilir. Bu tanımda dikkat edilmesi gereken en önemli unsur, ezoterizmde aktarılan bilgiler ve görgülerin ister bilimsel, isterse töresel-dinsel nitelikte olabilmesidir. Ezoterizm bir öğreti sistemidir ve bu sistemle aktarılan öğreti bilimsel ve çağdaş olabileceği gibi, töresel ya da dinsel de olabilir. Ne var ki, Ezoterizmin bu özelliği çoğunlukla göz ardı edilir ve hemen her zaman Ezoterizmi, Gizemcilik (Mistisizm) ya da Gizlicilik (Okültizm) ile karıştırma yanlısına düşülür. Ezoterizm sözcüğü, köken olarak Yunanca' daki esoterikos sıfatından türemiştir. Ezoterik biçiminde yaygın olarak kullanılan bu sıfat, "içrek yani dışa kapalı ve kendı içine dönük ya da apaçık olmayan" anlamlarına gelir ve bir topluluk ya da bir örgütü, bir yöntem ya da sistemi, bir yazı ya da konuşmayı nitelendirmek için kullanılabilir. Ezoterik sıfatı, "genel ve herkesin olabilen" anlamına gelen "eksoterik" (dışrak, İngilizcede Exoteric, Fransızcada Exotérique) teriminin karşıtıdır. Örneğin dinler eksoterik, Gizemcilik ezoteriktir. Antikçağın gizemci düşünürü Pisagor, öğrencilerini esoterikos ve exoterikos diye ikiye ayırır, gizli öğretisini yalnızca birincilere aktarırmış. Ezoterik sıfatının tanımı gereği, bir öğreti sistemi olarak Ezoterizmin üç temel özelliği vardır: * Öğretiyi alacak kişilerin özenle seçilmelerinden sonra, "inisiyasyon" yöntemiyle topluluğa kabul edilip yine aynı yöntemle ilerletilmeleri; * Öğretilerin, inisiyasyon yöntemi uyarınca bir dereceler silsilesi içinde verilmesi; * Öğretilerin kapsamında öncelikle simgelerin, allegorilerin ve özdeyişlerin kullanılmasıyla, bireye kendi gerçeklerini bulma yolunun açılması. Görüldüğü gibi, Ezoterizm bir sistem olarak aktarılan öğretinin özünden bağımsızdır ve temelde biçimsel bir işleyişi nitelendirmektedir. Ezoterik öğreti sisteminin doğusu, İnsanoğlunun doğa yasaları üzerinde düşünmeye koyulması ve doğanın ve evrenin gerçeklerini arayıp bulmaya başlaması kadar eskidir. Ulaşılan gerçekleri, insanların büyük çoğunlugu ya anlayamamış, ya tepkiyle karşılamış, ya da bunları kendi çıkarları için kötüye kullanmaya kalkışmışlardır. Bu durum, gerçeklerin araştırılıp doğruların aktarılmasında, kapalılığın insanlar ve İnsanlık için daha yararlı sonuçlar sağlayacağı düşüncesini yaratmış ve böylece Ezoterizm ortaya çıkmıştır. Ezoterizmde, herkese duyurulması sakıncalı görülen bilgilerin, yalnızca belirli bir kültür düzeyine erişen kişilerce anlaşılabileceği gerekçesi kapalılığı, zorunlu kılmıştır. Bu anlamda Aristoteles öğretisi de ezoterik sayılmalıdır; Aristoteles sabahları seçkin öğrencilerine ders verirken, akşamları halka ders verirmiş ve öğrettikleri de ayrı ayrı bilgilermiş. Ezoterizm uygulayan toplulukların büyük çoğunluğu, ulaştıkları gerçeklere ilişkin bilgi ve bulgulardan yalnızca kendi üyelerinin yararlanmalarını öngörmez; kendi dışlarındaki toplumu ve tüm İnsanlığı da gözetirler. Ne var ki, yeterince uyumlu bir ortam sağlanmadıkça, gerçeklerin gelişigüzel bir biçimde ortaya dökülmemesini ve saklı tutulmasını yararlı ve hatta gerekli bulurlar. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak, gerçeklerin topluluk dışına yayılması, insanlığa maledilmesi geçikebilir. Ezoterizmin kapalılık gerekçesi Hermesçiliğin su sözleri ile daha iyi anlaşilabilir : "Her us büyük gerçekleri kavrayamaz. Çoğunluk ya aptal, ya kötüdür. Aptalsalar, gerçek karşısında akıllarını büsbütün yitirirler. Kötüyseler, bu gerçeği kötüye kullanarak, büsbütün kötülük ederler. Gerçeği gizlemekten başka yol yoktur. Bulmak, bilmek, susmak gerek...". Benzer bir yaklaşımı Seyh Bedreddin' de de bulmak olanaklıdır : "Her bilgi kendi mertebesinde haktır. Gerçekler halka daha işin başında söylenirse, ya yollarını saptırırlar, ya da gerçeği söyleyeni suçlarlar. Halk ve hak, orta bir yolla ve ayrı ayrı gözetilerek birbirine alıştırılabilir. Ama herhalde halk, hak ve hakikate alıştırılmalıdır..." Ezoterizmin işlevi, bazılarınca bilinen bir takım gerçeklerin, bilemeyenlere aktarılmasından ibaret değildir. Ezoterizmin işlevleri arasında, topluluk üyeleri arasında uyumlu bir iletişim sağlamak olgusu da vardır. Bu iletişim sayesinde, bilgileri geliştirmek, derinleştirmek, yenilemek, genişletmek ve olgunlaştırmak için olumlu bir yapı sağlanır. Ezoterizmin temel kuralı gereği, bilgiler yalnızca yeterli düzeyde anlayış yeteneği olan ve bu yolda ilerleme özelliği gösterebilen kişilere aktarılmalıdır. Ezoterik sistemde çalışan bir topluluğa katılan kişiye bilgilerin tümü bir anda yüklenmez, kişi belli düzeylerde sınanarak daha ileriye gitme yeteneğinin olup olmadığı anlaşılmalıdır. Özellikle dinsel ve töresel nitelikte olan bilgiler açık ve belirgin bir kesinlikle verilmemeli, böylece öğretiyi alacak kişilerin kendilerine öğretilenleri putlaştırmaları önlenmelidir. Ezoterik sistem içinde bilgileri öğrenmeye başlayan kişi, yalnızca kendisi için öğrenmekle yetinmemeli, bilgilerini birleştirip olgunlaştırarak başkalarına da yararlı olmaya çalışmalıdır. Ezoterizmi benimseyip uygulayan kuruluşlar ve topluluklar, kendi öğretileri kapsamında çoğunlukla din, töre, bilim ve sanat gibi konuları bir bütün biçiminde işleyip, öğretilerine göre yorumlamışlardır. Bununla birlikte, salt "bilimsel", salt "dinsel-töresel" ya da salt "sanatsal" Ezoterizmden de söz edilebilir. Salt bilimsel Ezoterizm, yalnızca doğal ve evrensel gerçeklerin, bunların yaşalarının ardına düşmüştür. Salt sanatsal Ezoterizm, bireyler arasındaki iletişimin gelişmesinde öznelliği öne alarak, duyumsal algılamayı geliştirmeyi öngörür. Salt dinsel-töresel Ezoterizm ise, dinlerin akıl ve mantiğa uymayan öğelerini ayıkladıktan sonra, Tanrı buyruklarından içsel anlamlar çıkarmak yoluyla Gizemciliğe yaklaşır; eğer akıl ve deney yoluyla ulaşılan bilgilerin ötesinde, "sezgi" yöntemi ile sağlanabilen bilgilere öncelik verilirse Gizlicilik ile bağdaşır. Genel olarak dinsel Ezoterizmde, usa aykırı dinsel dogmaların, usa uygun bir yoruma kavuşturulma çabası da bulunmaktadır. Ne var ki, kimi ezoterik yorumcular, bu yorumlarda büsbütün usaaykırılığa düşmekten kaçınamamışlardır. Ezoterizmi benimseyen topluluklar, kendilerine özgü bir çalışma yöntemi ve öğretisi olan, üyesi olmayan kişileri çalışmalarına almadığı gibi, öğretilerini kendi üyelerinden başkasına açmayan örgütlenmelerdir. Bir ezoterik topluluğun bu özelliği, onun bir "gizli örgüt" olmasını gerektirmez. Zira ezoterik bir topluluğun ya da kurumun varlığı, amaçları, ilkeleri, üyelerinin kimler olduğu, çalışmalarının nerede yapıldığı, nasıl çalıştığı herkesçe bilinebilir. Bir ezoterik topluluğun gizli olarak nitelendirilebilecek tek yönü, üyelerinin kendi aralarında yaptıkları toplantı ve çalışmaların içeriğidir.
  24. Bellek (Hafıza) : Yaşam boyunca öğrenilen bilgilerin, davranış kalıplarının, deneyimlerin, anıların depolanıp saklanması ve hatırlanmasıdır Bencillik (Egoizm) : İnsan eylemlerinin kökeninde “ben sevgisi” vardır. Ahlak ise insanın kendini koruma güdüsünün dışa vurulmasından başka bir şey değildir. Bu görüşü savunan Thomas Hobbes’a göre, insanda, hayvanlarda olduğu gibi “kendini sevme” ve ”kendini koruma” içgüdüleri vardır. Dolayısı ile insan doğası gereği “bencil” dir. Bencil olan insan her şeyden önce kendi “çıkar” ını düşüneceğinden evrensel bir ahlak yasası yoktur. Benlik : İnsanın, kendi kişiliğine ilişkin kanıları, kendini tanıma ve değerlendirme biçimidir. Kişiliğin iki yönü vardır. Birinci yönü, dışa yansıyan, daha çok başkaları tarafından değerlendirilen ve davranışlarına yansıması ile de ölçülebilen yandır. İnsanın bu yönü nesneldir. Kişiliğin ikinci yönü ise dışarıya pek yansımayan yani bireyin kendini tanımladığı biçimidir. İşte kişiliğin, bu öznel yönü benliktir ve benlik ölçülerek değil, yorumlanarak anlaşılabilir. Berdel : Farklı akraba gruplarından insanların karşılıklı olarak birbirlerinden kız alıp vermek üzere anlaşarak evlenmeleridir. Bir gruptan bir erkek, başka bir gruptan bir kadınla evlenirken, karşı gruptan bir erkekle o gruptan bir kadını alır. Bu evlilik biçimine ise başlık parasından kurtulmak için başvurulur. Bilgi Kuramı (teorisi) : Sübje (bilen) ile obje (bilinen) arasındaki ilişkiyi inceleyen bilgi felsefesi alanına bilgi kuramı denir. Sübjenin, objeyi incelerken ulaşacağı sonuçlar felsefe açısından tartışmalıdır.
  25. NAZLICAN Yüreğin Köşe Yazıları

    Yeni yazım eklenmiştir.