CEMRE

Üye
  • İçerik sayısı

    1.500
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    6

CEMRE kullanıcısının paylaşımları

  1. Bana her bakışın aşk bulaştırdı üzerime senin için umutlar büyüttüm çocuksu düşlerimde sana gelirken yüreğimde umut vardı. şimdi bir demet hüzün bıraktın bende... ilk yıkılışım değil builk hayal kırıklığıilk kaybediş değil. mavi bir göğü olmadı hayallerimin sen yüreğimi çaldın hırsız gözlerinle. bana kaldı hayat denilen intihar bir demet hüzün bıraktın yüreğimde... oysa ben avuç avuç sevgi topladım yürüdüğün yollardan. görmedin sana titreyen dalı yollarına serdiğim gençliğimin üzerine basıp geçtin... sen mahrem düşlerimi çaldın benim. dar günlere saklanmış umutlarımıel gün için biriktirilmiş tebessümlerimi biliyorsunherkesin saklanmış bir yarası vardır hayatta.. s en bütün yaralarımı sattın çarşı-pazar zaten yaralıydı yüreğimdebir de sen... bir demet hüzün bıraktın bende... söyle neden?neden beni katladın üçe dörde? yüze beşyüze neden böldün beni? bir han gibi kilit vurdun yüreğime neden bir demet hüzün bıraktın bende...? belki de ucuz kahramanlar gerek sana ben yüreğimi bir kartvizit gibi yakamda taşımam ki... cebimde bozuk para değildir ki aşk... bir yanım çocuk masumluğudur bu yüzden.... ben seni gerekçesiz ve neticesiz sevdim. ve nasıl sevmişsem seniböyle dolu dizgin ulu ortaöylece hüzne belenmişim işte! bir demet hüzün oldun bende... sen çocuksu düşlerimin katili başı sonu belli bir cinayetin meçhul maktülü. üşüttün beni ateşlerdeyağmurlarda yaktın. hüzün oldun... bundan sonra ihlal ediyorum yürek yasalarını ve ilan ediyorum. sen bir demet hüzünsün yüreğimde büyüttüğüm... bak senin için şiir doldu gözlerimşairce ağlayacağım. madem ki;söndürdün lambaları o zaman yakma!karanlığına alışacağım...
  2. *Bir Yıldız Seç Yürekli Olsun*

    BEN TEŞEKÜR EDERİM,OKUDUĞUNUZ İÇİN.
  3. ***Bana Her Bakışın Aşk Bulaştırdı Üzerime***

    ben teşekür ederim beğendiğinize sevindim.
  4. ŞİİR OLMAYI HAK EDECEK AŞKLAR MERHABA DİYELİM. PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKÜRLER.
  5. Engellilere İstihdam Bürosu Açıldı

    GÜZEL BİR UYGULAMA ,AMA SADECE ANTALYA İÇİNMİ GEÇERLİ GENEL Mİ?
  6. Gözlem Altımdasın Sevgili Resmi büyük görmek için tıklayın gözlem altımdasın her yerde şiir şiir Mısra mısra dilimdesin sevgili.Sevgili seni sevmek hayatın kendisi.Seni sevmek,kutlu sevincin adresi,sesi,soluğu.Seni sevmek yaşamın en mutlu yanları,yaşamın en keyifli dakikaları... gözlem altımdasın her duvar ardında oda oda Duvar duvar izlemekteyim seni sevgili.Sevgili sana bakmak ayrı bir güzellik.Sana akmak ayrı bir dicle fırat buluşması.Sana yanmak ayrı bir çözülme tortusu.ve sana konmak,ayrı bir uçma güvercini sevgili... gözlem altımdasın gece başlarken yolculuğuna hece hece Yudum yudum hatırımdasın sevgili.Sevgili senle olmak gibisi yok.Her halin aşk çünkü.Her mahalin gelincik tarlaları çünkü.Her duruşun sultan yürüşü çünkü.Çünkü sen aşksın,ben seni doyasıya kana kana içtikçe.Çünkü sen başkasın,ben sana hissede hissede dokundukça sevgili... gözlem altımdasın sevdikçe seni tadına doyamadığım yağmur yağmur Su su üzerimi ıslatan dudağımsın sevgili.Sevgili sende durmak,bayramların en bereketlisi.Sende kurmak hayalleri,düşlerin en gerçeği.Sende bulmak renkleri,desenlerin en ahenkli dünyası... gözlem altımdasın elim ayağım gelişine dolanırken heyecan heyecan Can can arzulamakta seni canım sevgili.Sevgili sana çıkar her yolum.Seni sarmak ister her kolum.Ve seni kalbime taşımak ister her duygum...
  7. Seni Seviyorum

    PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKÜRLER.
  8. İÇİMİZDEKİ GÜZELLİKLER Gönlümüzün güzelliği sevgi ise, beynimizin güzelliği de düşünebilme yeteneğimizdir. O yeteneği her an, her dakika kullanalım. Unutmayalım ki düşünen insan, özgür insandır. Kişi düşünebiliyorsa pek çok sorununu çözümleyecek, pek çok şeyi bilecektir. Herkesi dinleyin. Annenizi, babanızı, arkadaşlarınızı dinleyin. Sonra da düşünün ve sorular sorun... Neden? Nasıl? Nerede? Sonra da oturup kararlarınızı kendiniz alın. Kararları yalnız aldığınız zaman, eziyetler de güçlükler de sonuçta bütünüyle size aittir artık. Karar alırken sorumluluk almayı da bilin. İşte bu, büyümek ve olgunlaşmaktır; özgür insan olma yolunda atılan ilk adımdır. Büyüklerinizle, yaşıtlarınızla, kendinizden küçüklerle konuşun, tartışın. Konuşarak pek çok şey öğrenildiği gibi, pek çok sorun da çözümlenebilir. Toplumumuzda, bu tür konuşma pek yaygın değil ne yazık ki! Ya susuyor, ya bağırıyoruz. Konuşmayı bilmiyoruz. Sizler bunu değiştirin. İçimizin bir başka güzelliği de iyimserliktir. Yüreğinizin ibresi hep iyimserlikten yana olsun. Asırlardır kötümserler, köşelerinden dünyanın kötüye gittiğinin doksan dokuz nedenini sayarlarken iyimserler epey yol almış; pek çok iş başarmışlardır. En azından denemişlerdir. Zaten yapılan araştırmalar, başarılı olanların üstün zekalılardan çok, sıradan ama olumlu ve iyimser kişiler olduğunu ortaya koyuyor. İçimizdeki güzellikler arasında neşenin yeri bambaşkadır. Hele gençliğinizin getirdiği neşe ve kahkahaları sakın kısıtlamayın. Bazı kişilerin "Sırıtıp durma!" gibi bilgece (!) uyarılarına aldırmayın. Tam tersine daha çok gülün. Bol bol kahkaha atın. Sorunlarınıza bile gülerek bakabilirseniz yükünüz anında hafifleyecektir. Güldürü dergileri neden bu kadar çok okunuyor sanıyorsunuz? Onca sorunun, çevre kirliliğinin, savaşların, ölümlerin, çıkarcılığın, cahilliğin yer aldığı dünyamızda sevgi, iyimserlik ve neşeye her zamankinden fazla gereksinmemiz var. Bu nedenle hayatınızı daha güzel yaşamak istiyorsanız, önce içinizdeki güzellikleri geliştirin, ortaya çıkarın. Sevinin, düşünün, konuşun, iyimser olun ve doyasıya gülün! İpek Ongun
  9. Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak... Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz... Sokağa fırlayacaksınız... Sokaklar da dar gelecek... Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi... Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü... Kendinizi taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz... Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan... "Önemli olan sağlık." "Yaşamak güzel." "Boşver, her şey unutulur." Siz hiçbirini duymayacaksınız... Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz. Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz... Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz... "Ölüme çare bulundu" ya da "Yarın kıyamet kopacakmış" deseler başınızı kaldırıp "Ne dedin?" diye sormayacaksınız... Yalnız kalmak isteyeceksiniz... Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak... İkisi de yetmeyecek. Geçmişi düşüneceksiniz... Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak... Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz... Gittiğiniz yerlere gitmek... Bu size hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksınız. Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız... Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz. Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz... Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz... Herkesi ona benzetip... Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız... Hiçbir şey oyalamayacak sizi... İlaçlara sığınacaksınız... Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan... Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren... Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazınız düğümlenecek, dinleyemeyeceksiniz... Uyumak zor, uyanmak kolay olacak... Sabahı iple çekeceksiniz... Bazen de "Hiç güneş doğmasa" diyeceksiniz. Ne geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler... Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksiniz... Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz... Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek... Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz... Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz... Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz... Aramayacağını bile bile... Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek... Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla... Yüreğiniz burkulacak... Canınız yanacak... Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz. Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden... Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız... Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz... Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz... Onunla hiçbir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek... Ama bir umut... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak... Gel gitler içinde yaşayacaksınız... Buna yaşamak denirse... Razı mısınız bütün bunlara? Hazır mısınız sonunda ölüp ölüp dirilmeye? O halde aşık olabilirsiniz...
  10. gerçek sevgiyi bulmak dileğiyle...paylaşım için teşekürler
  11. bende oldum ameliyat söylentilere inanmayın,hepsi uydurma.kasap gibi geleni ameliyat ediyor.
  12. *Aşk Acısı*

    AŞK NEDİR? AŞK ACISI NEDEN YAŞARIZ? Aşk nedir sizce? "Aşk nedir?" sorusuna cevap veremediğiniz şeymidir? Yoksa Aşk ın tarifi yokmudur? Zaten balın tadını yazdığınız veya anlatmaya çalıştığınız zaman tadını anlatamazsınız ki. Balı dil tadar.,onu dilden başkası anlatamaz.Aşkı da kalp tadar,onu kalpten başkası tadamaz.Anlatsa da ancak gölgesini anlatabilir. Gerçek aşkı mı bulmak istiyorsun? Öyleyse kalbini ve aklını yanına al ve okumaya devam et lütfen... Aşktan bahis açılır da maşuktan açılmazmı. Sevgili ; Kutupta yaz,çölde sudur.Sevgili kalbimizi en derinden titreten yegane varlıktır.Sevgilinin gerekirse uğrunda can verilir.Canan uğrunda değil bir can, olsa yüz can verilir. Ne güzel demiş aşk insanı Mevlana ; Aşıklar,bakılmaması gereken yere bakarlar.Hakk'ı bırakırlar da fani güzellere bakarlar da o yüzden dertlenirler,o dert sebebiyle ağlar, inlerler.. Gözümüzün gördüğü, gönlümüzün yöneldiği herşey bir nimettir.Aşk da bir nimettir.Sevgi de bir nimettir.Vedud Allah'ın bir nimetidir.İnsan nimeti vereni unutur sonsuz aşkı kendisi gibi fani bir güzele yöneltirse aşk acısının kıvılcımları kalbe düşmüştür artık... Kalbindeki tüm sevgiyi havaya, suya, mala, mülke, makama mevkiye, karşı cinse yöneltir insan.Halbuki asıl aşık olunması gereken bizlere bu nimetleri verendir.. Sonuçta aşık olduğun kişi de bir insandır.Sen her ne kadar sonsuz aşk besliyorsan da o seni terk edebilir. "Seni artık istemiyorum" diyebilir.Veya sevgine karşılık vermeyebilir. Halbuki sen onun için canını bile vermeye hazırdın .O , değil canını, sevgi ağacının bir dalını bile vermedi.. Bağlanmayacaksın öyle körü körüne, onsuz asla olmaz demiyeceksin.Dimdik ayakta durmayı bileceksin.. Fani aşklar biter,geriye elemler kederler kalır. Sen, kalbindeki sonu gözükmeyen tüm sevgiyle ona yönelmişsin fakat o sırtını dönüyor.Sonra ağlayıp inleyip duruyorsun.Halbu ki sen Allah'a bir adım atsaydın, O koşarak sana gelecekti.Ve sen Onu sevdiğin sürece,O seni asla terk etmeyecekti.. Aşktan ayrı bir tad almak istiyorsan , bir kere de Allah rızası için aşık olmayı dene.Sevgilinle el ele tutuşurken, size sevgi nimetini verene şükrederseniz sevginize sevgi katarsınız. Sonuç olarak ; Karşı cinse olsan aşkın sonunda ; Aşk acısı vardır.Keder, hüzün vardır.Allah muhafaza ölüm vardır... Allah'a olan aşkın sonunda; Şu an göremesek te Cennet vardır.Kalbin zümrüt tepelerine ulaşabilmek vardır.Kainatın aşkı vardır.Eğer sen Allah için seversen, sevgiline/karına olan sevgin doruk seviyesine ulaşacak ve alem hayran kalacak bu sevdaya.İkinci bir Ferhat ile Şirin , Aslı ile Kerem, Leyla ile Mecnun neden olmasın ki? Aşkın size mutluluk,huzur getirmesi temennisiyle...
  13. ***Aşk Yoksulluktur***

    AŞK DEDİĞİN YOKSULLUKTUR! Yoksunluktur aşk dediğin! Bir yanın eksik kalır geceler boyu, aldığın nefes yetişmez, sokak çocukları gibi dışarıda üşür yüreğin. Aşk Dediğin Yoksulluktur! Kaybetmektir aşk! Egonu, gururunu, kimliğini bir hırsızın ellerine gönüllü bırakmaktır. İsteyerek bencillikten vazgeçmektir. Omuzlarındaki tüm yükü atarak, avare gülüşlere uyanmaktır düş sabahlarında. Hiç fark etmeden nelerden vazgeçtiğini, cebinde, avucunda ne varsa dağıtmaktır. Aşk bir çeşit yoksulluktur. Mantığını kaybeder bedenin, kim ne derse gülümsersin. Hayattan kopmakla durmak arasında sendelediğinde ruhun, tam o anın içinde durur aşk dediğin. Kazanma ihtimalinin az olduğu bir kumar oyunudur aşk. Elindeki karta bakmadan rest çekmektir yaşama. Tüm zenginliğini, düşük ihtimale rağmen, hayatın ortasına sürmektir. Uğrunda bir ömür harcadığın özgürlüğünü hibe etmektir aşk dediğin. Başkasına ait küçücük bir kalbin içine sığmaya çalışmaktır. Köleliğe razı olmaktır. Gülümseyen bir çift dudağa, güzel bakan bir göze esir olabilmektir. Yani, aşk dediğin gönüllü hükümlülüktür. Olmayacak duaya amin demektir aşk. İmkansızı başaracağına dair şiddetli inançlara tutulmaktır. Kaç merdiveni üst üste koyarsan, mehtabı sevdiğinin kollarına çekebileceğini hesaplamaktır mesela. Ortak bir yıldız seçip, bulutlu gecelerde seni düşünmediğini sanarak ağlamaktır. Muhteşem şiirler yazdığına inanarak, tüm sevdiklerini esir etmektir, yüreğinden başka yere bağlanamamış kelimelere. Uykusuzluktur aşk dediğin! Yalnızken onu düşünmekten kapanmayan gözler, sabah ezanlarını duyarak sızar en sonunda. Sayısız geç kalışların açıklanamaz sebebidir. Birlikte olduğunda onu seyrederek bitirmektir geceyi ve çok uzun uyuyuşun içinden kalkmış gibi dimdik başlamaktır yeni güne. Sürekli dalgınlık halidir aşk. Kafanı yaslayarak hayallere daldığın otobüs camlarında izler bırakmaktır, ineceğin durağı kaçırarak. Yanından geçeni görmeden sokaklar boyu yürümektir. Kafanda duran gözlüğü, konuşurken elinde tuttuğun telefonu aramaktır. Zamanla kavga etmektir aşk. Yelkovanla akrebe küfür etmektir geçmek bilmez bekleyişlerde. Planlarını uyduramamaktır, hayat sürprizler yaparak değiştiğinde. Kendinden vazgeçmektir aşk dediğin. Yemeğin en güzel yerini ayırmaktır sevdiğin için. Onun yerine düşünmektir, onsuz kaldığın anlarda bile. Birini kendinden çok sevmektir, henüz kendini sevmeyi bile beceremediğin yaşam tünelinde. Hastalandığında bir sandalye üzerinde beklemektir sabaha kadar. Her acısını kalbinde misliyle hissetmektir. Aşk dediğin yoksulluktur. Bedenini, ruhunu, kalbini emanet ederek başkasına; düşler bahçesinin çiçekleri ile avunmaktır. Kendin olmaktır aslında,özüne dönmektir. Vazgeçmektir hırslardan, cezalardan, çekişmelerden. Sadece güzel olana dayandırıp yaşamı, her mevsimin tadını çıkarmaktır. En değerlisi, aşk, bir kalbe sevmeyi öğretmektir.
  14. ***Yağmuru Beklerken***

    Yağmuru beklerken… ( Yine Umut) Hayata bağlayan yegâne unsurlardan en önemlisidir Umut. Kanın damarlarda dolaşırken bedene yaşam pompalaması gibidir çoğu zaman. Bütün kayıplara rağmen derinliklerden insanın yüreğine seslenen nidadır, İlahi bir bekleyiştir. Yok olmuşken küllerinin içinden yeniden doğmaktır birazda. Ve Umut, gök gürültüsüyle gelen sağanak bir yağmurdur. Özgürlüğe kapıları kapanmış zihinlerin mücadelesine tanık olur Umut. Penceresi olmayan evlerin soluk alışlarına, inancın bastırılmaya çalışıldığı soğuk düş sokaklarına bakar yakından. İç içedir aslında onlarla; ama hiç yeşermez zihinlerde. İnancını kaybetmeyen bedenlerdedir hep, gizlenir sebepsizce. En çok çocukların yüreklerinde yerini bulur. Cesur, korkusuz, zorbaların baskılarına meydan okuyan çocuklardadır. İlahi haykırışı benliğinde eritip, hayata savuran çocukların yüreklerindedir Umut. Bazen de bir bekleyiştir Umut. Patlamayı bekleyen saatli bomba gibi kurulmuştur yüreklere. Tik tak sesleri ile hedefe yaklaşan bir savaşçı gibi soğukkanlılıkla yaklaşır zamana. Anı yakalaması ile patlar Umut, şarapnel parçaları gibi yayılır etrafa. Dokunduğu her kimlik büyülenmiş bir inançla karışır dünyaya. Kapalı mekânlardaki hakikati aydınlıklarda dile getirir korkmadan, kahramanca. Umut, beklenen kelimedir kalplerdeki. Sevgiliye duyulan özlem gibi yer bulur sevenin kalbinde. Cana karşı Cananın heyecanıdır bedende, soluksuz yaşama şeklidir Âşıkların yüreklerinde. AŞK’larını itiraf edebilme gücünün mesnedidir. Düçar olunan inanç şeklidir sevginin içinde ve söylenen kelimenin büyüsüdür evrende. Umut esasen yaşamın ta kendisidir. Gönül penceresinin İlahi sese açılmasıyla başlar yaşam. Bir kıvılcım misali yüreklerde çakar beklenen sedalar. Sonra bir seslik kaplar ortalığı, bir dingillik sarar bedenleri ve dudaklardan dökülür afili kelimeler, beklenen yağmur semadan boşalırken. “Umut, Umudu olanların Umududur.”
  15. BU YALNIZ OLANLARA; aşk bir kelebek gibidir. Peşinden koştukça hep senden kaçar. En iyisi bırak uçsun, inan ki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna konuverecek.aşk mutlu eder bazen de üzer. Ama aşk özeldir, aşkını hak eden birine sunarsan eğer....... BU SEVGİLİSİ OLANLARA; aşkın amacı birileri için mükemmel insanolmak değildir. Seni mükemmelliğe en çok yaklaştıracak insanı bulmaktır. BU ÇAPKIN OLANLARA; sevmediğin birine asla seni seviyorum deme. İçinde olmayan duygulardan varmış gibi söz etme. Kimsenin hayatına kalbini kırmak için girme. Sevgi dolu bakan gözlere asla yalan söyleme. Çünkü birine verebileceğin en büyük acı, aşık olmadığın birine kendini aşık etmektir... BU EVLİ OLANLARA; seven insan senin hatan yerine özür dilerimdiyendir. nasıl yaparsın yerine niye yaptığını anlıyorumdiyendir neredesin yerine ben buradayım diyendir. Ve aşk keşke yerine daima iyi ki demektir. BU EVLENMEK İÇİN GÜN SAYANLARA; bir kadın ve bir erkeğin birbirleri için ne kadar uygun olduğu, birlikte geçirdikleri zamanın değil, birbirlerinİ NE KADAR anladıkları , ne kadar sürdüğüyle anlaşılır. BU KALBİ KIRIK OLANLARA; kalp yarası siz kanatmaktan vazgeçinceye kadar sürer. Ve ilacı bu yaraya alışmak değil, ondan ders çıkarabilmektir. BU AŞIK OLMAKTAN KORKANLARA; aşka düş ama tökezleme. Anla ama bekleme. Paylaş ama isteme. Yaralan ama asla acıyı içinde büyütme. BU SEVDİĞİNİ FAZLA SAHİPLENENLERE; sevdiğinin bir başkasıyla mutlu olduğunu görmekten daha acı bir şey varsa, oda SEVDİĞİNİN SENİNLE MUTSUZ OLDUĞUNU GÖRMEKTİR.. BU AŞKINI İTİRAF EDEMEYENLERE; sevdiğinden ayrılınca aşk acı verir. Sevdiğin seni terk edince daha da çoook acı verir ama en acısı, onu ne kadar sevdiğini bilmesine hiç fırsat vermemektir... VE BUDA DÖNMEYECEK BİRİNİ HALA BEKLEYENLERE; hayatın en hüzünlü anı, DELİ GİBİ sevdiğin insanın buna hiç değmediğini GÖRDÜĞÜN ANDIR ve en büyük kaybın onun için harcadığın yıllardır. Senin aşkını bugün hak etmeyen, bil ki 10 yıl sonra yine hak etmeyecektir. BIRAK GİTSİN....
  16. ***bu Nasihatleri Dinleyin***

    çok doğru tesbitler
  17. SENİ DUALARIM GİBİ SEVİYORUM PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKÜRLER
  18. Derdi olan dermanını arar....‏ -------------------------------------------------------------------------------- Derdi olan dermanını arar, yolunu şaşıran bir bilene sorar ya… İşte gönlünün derdine düşmüş birkaç kişi, zamanın maneviyat büyüğü Abdülhakim Hüseyni k.s.’ye hallerini arz etmişler. Demişler ki: - Efendim, uzun zamandır ziyaretinize gelip gidiyoruz. Yanınızdayken halimizde bir düzelme oluyor. Sizden ayrıldıktan sonra, memlekete döndüğümüzde bu hal bir süre daha devam ediyor. Daha sonra halimizi muhafaza edemiyoruz. Bize ne buyurursunuz? Hazret elini yumruk haline getirerek şöyle buyurur: - İnsanın kalbi bu yumruk kadardır. Bunun içinde Allah muhabbeti olması lazımdır. Sonra orada yanan ışığı göstererek sözlerine şöyle devam eder: - Şu anda ışık yanıyor, etraf aydınlık. Bu ışık sönerse etraf karanlık olacak. Aynı anda hem ışık, hem karanlık olmaz. Kalbin durumu da böyledir. Onun içinde Allah muhabbeti olması lazımdır. Allah muhabbeti yoksa başka şeyler vardır. Başka şeyler olunca kalbe Allah muhabbeti girmez. Allah muhabbetini elde etmek için de şu dört şeye devam etmek gerekir: Mürşidi ziyareti, mürşid sohbeti, rabıta, vird… Hayata Muhabbet Tadı Abdülhakim Hüseynî k.s. Hazretleri’nin yukarıdaki sohbetini esas alarak, hayatımızı manevi muhabbetle tatlandırmak, kardeşlik ruhunu diriltmek için önceliklerimizi şöyle sıralamamız mümkün: Allah’ın samimi bir kulu ve Efendimiz s.a.v.’in sadık bir ümmeti olan, O’nun sünnetini adım adım takip etmeye çalışan bir gönül eriyle dostluk kurmak. Onunla birlikte tevbe etmek, böylece bir milat, bir başlangıç yapmak… Şefkat nazarıyla kalbimizi ve yolumuzu aydınlatacak böyle bir Allah dostunu hayatımızdaki en büyük nimet olarak kabul etmek, Allah’ın en büyük ikramı olduğunu bilmek. Onu sık sık ziyaret ederek, gıyabında da gönül bağı demek olan manevi rabıta ile yakınlığımızı pekiştirmek. Tevbeyi hayat tarzı haline getirmek. Her günü, her hatırlayışı, her unutuşu tevbe vesilesi görmek, böylece gerçekten özür dileyebilen insan olmaya çalışmak. Etrafımızda bulunan insanları da bu muhabbet sofrasına davet etmek, onların da tevbe etmelerine vesile olmaya çalışmak. Bizim, her şeyimizin sahibi olan Yüce Allah’ı hep hatırlamak, her adımda O’nu hesaba katmak, O’nun hoşnutluğunu ve sevgisini kazanmak için sürekli zikri hayatın merkezine yerleştirmek. Üstlendiğimiz günlük virdi aksatmamak. Bu hassasiyetle yaşayan kardeşlerimizle beraber bir sohbet ağı oluşturmak. Dostluklarımızı, arkadaşlıklarımızı, derneklerimizi, heyetlerimizi bu önceliklerin asla göz ardı edilmediği bir çerçevede tutmak… Gönül erleri, kalpleri manevi muhabbetle dirilten reçeteyi asırlardır böyle uygulamışlardır. Biz de bu hususları günlük yaşantımızın öncelikleri haline getirdiğimiz takdirde Allah’ın izniyle hayırlı geçmişimizin yolundan gitmiş oluruz. Selamı anlamış ve onu hakkıyla yayabilmiş olanların halini yaşarız. Selam yurdu olan cennette Selâm olanın cemaliyle şereflenebilme duasıyla… Mehmet IŞIK – Semerkand
  19. Can Çiçeği...

    PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKÜRLER,EMEĞİNİZE SAĞLIK
  20. ÇOK GÜZEL KARELER İNSANIN İÇİ AÇILIYOR İZLERKEN.PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKÜRLER.
  21. ***Hayat Dersi***

    BEN TEŞEKÜR EDERİM,YORUMLARINIZ İÇİN,KENDİMİZİ SEVİYORSAK AFFETMELİYİZ,
  22. Kulak Deyip Geçme

    ''Bebeğimi görebilir miyim'' dedi yeni anne. Kucağına yumuşak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeğinin minik yüzünü görmek için kundağı açtı ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu! Anne ve bebeğini seyreden doktor hızla arkasını dondu ve camdan bakmaya başladı. Bebeğin kulakları yoktu... Muayenelerde, bebeğin duyma yetisinin etkilenmediği, sadece görünüşü bozan bir kulak yoksunluğu olduğu anlaşıldı. Aradan yıllar geçti, çocuk büyüdü ve okula başladı. Bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hıçkırıyordu... Bu onun yaşadığı ilk büyük hayal kırıklığıydı; ağlayarak - ''Büyük bir çocuk bana ucube dedi...'' Küçük çocuk bu kadersizliğiyle büyüdü. Arkadaşları tarafından seviliyordu ve oldukça da başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi; eğer insanların arasına karışmış olsaydı. Annesi, her zaman ona - ''Genç insanların arasına karışmalısın'' diyordu, ancak aynı zamanda yüreğinde derin bir acıma ve şefkat hissediyordu. Delikanlının babası, aile doktoru ile oğlunun sorunu ile ilgili görüştü; - ''Hiçbir şey yapılamaz mı?'' diye sordu. Doktor - ''Eğer bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapılabilir'' dedi. Böylece genç bir adam için kulaklarını feda edecek birisi aranmaya başlandı. İki yıl geçti bir gün babası - ''Hastaneye gidiyorsun oğlum, annen ve ben, sana kulaklarını verecek birini bulduk ancak unutma bu bir sır'' dedi. Operasyon çok başarılı geçti ve adeta yeni bir insan yaratıldı. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatında büyük başarılar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu. Yıllar geçti, bir gün babasına gidip sordu: - ''Bilmek zorundayım, bana bu kadar iyilik yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım...'' - ''Bir şey yapabileceğini sanmıyorum'' dedi babası. - ''Fakat anlaşma kesin, şu anda öğrenemezsin, henüz değil...'' Bu derin sır yıllar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açığa çıkma zamanı geldi... Hayatının en karanlık günlerinden birinde, annesinin cenazesi başında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavaşça annesinin başına elini uzattı; kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye doğru itti; annesinin kulakları yoktu. - ''Annen hiçbir zaman saçını kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu'' diye fısıldadı babası. _ ''...ve hiç kimse, annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi?'' Gerçek güzellik fiziksel görünüşe bağlı değildir, ancak kalptedir!
  23. ***Siyah Gülün Hikayesi***

    sokak çocuğuydu o. Bir evi, üşüdüğünde içinde ısınacağı bir yatağı, sevebileceği kimse yoktu. Kaçardı insanlar ondan serseridir diye ama bilmezdi kimse onun ne kadar sıcak bir yüreğe sahip olduğunu. Bütün yakışıklılığı saklıydı yüzüne yapışan tozların arkasında. Güldüğünde gözlerinin içi dahi gülecekti belli. Gemlik sahili ıssızdı o sabah. Delikanlı oturdu bir kaya üzerine ve her gün ki gibi denizi seyretmeye başladı, onunla konuşmaya, dertleşmeye. Tuhaf bir his vardı içinde. Dolaşmaya karar verdi, sahilin bir ucundan diğer ucuna. Uzaktan birini gördü. Uzun kızıl saçları olan, yüzünde aynı kızıl çilleri olan tertemiz giyimli bir kızdı. Akşam olmuş delikanlı yine her zaman kaldığı, sahildeki en büyük çınar ağacının altına uzanmıştı aklında ve yüreğinde o kızıl saçlı kız vardı. O günden sonra delikanlı hep oraya gidip kızıl saçlı kızı seyretti saatlerce. Gözlerine uyku girmez olmuştu. Karnının açlığını hissetmez olmuştu. Bir gün gelmese içi içini yerdi, korkardı. Deli gibi aşıktı, taş kesmiş yüreği yumuşamıştı birden. Günler böyle aşk ateşi ile geçmiş. Genç kız delikanlının aşkını anlamış, fakat sokak çocuğu olduğu için umurunda olmamıştı. En sonunda karar verdi delikanlı. Ne olursa olsun gidip onu sevdiğini söyleyecekti. Ve yaptı. Genç kız ona bana siyah bir gül getirirsen aşkına karşılık verebilirim dedi. Gözleri aşktan kör olan delikanlı hemen kabul etti. Ve aramaya başladı ama hiç bir yerde siyah gül bulamadı. Bir umutla bir gülfidanı aldı. Dualar etti onun siyah açması için ama nafile beyaz renkte açmıştı gül. Delikanlı bütün ümidini yitirdi. En sonunda siyah mürekkep kalemle yattığı kartonun üzerine şu satırları yazdı "sevdiğim seni siyah gül bulabilecek kadar sevmemişim. Siyah gül yok, sen yoksun, o zaman bende yokum... Hoşçakal..." Bu satırları yazdıktan sonra hazırladığı ipi boynuna geçirdi, bıraktı kendini ölümün sessizliğine... Oysa o can verirken dökülen mürekkep beyaz gülü siyaha boyamıştı bile... Gemlik sahili üzgündü. Kolay mı hep büyük aşklara şahit olmuştu. Alışkın değildi böyle bir sona. Kızıl saçlı kız o gün yine sahile gelmiş fakat delikanlıyı görememişti. Unuttu herhalde diye geçirdi içinden. Bilmiyordu delikanlının artık bu dünyada olmadığını. Gezmek istedi ancak o gün bir güçsüzlük vardı genç kızda. Yinede gezmek istedi ve delikanlının yattığı o büyük çınar ağacının olduğu yere doğru ağır ağır ilerledi. Tuhaftı genç kız, titriyordu. Heyecanlanmıştı... İşte o an anlamıştı artık kızıl saçlı kızda aşıktı delikanlıya. Yavaşladı ve düşündü ne yapacaktı ki siyah gülü. Başından atmak için istemişti, nerden bulacak ki demişti. Oysa şimdi oda seviyordu. İşte karar verdi delikanlıya gidecek onu sevdiğini söyleyecekti... Gemlik sahili ıssızdı. Martılar sessiz çığlıklar atıyordu. Balıklar kayaların arasına sığınmıştı. Uzaktan gözüktü çınar ağacı hani şu görünmeyen dileklerin asılı olduğu çınar ağacı. Genç kız uzaktan kalabalığı fark etmişti. Adım atmakta zorlanan kızıl saçlı kız koşmaya başlamıştı. Kalabalığı aşarak sevdiğinin yanına gitti. Ancak delikanlının yüzü morarmıştı, gözleri açıktı. Kimse onu indirmeye cesaret edemezken, kızıl saçlı kız kucakladı delikanlıyı. Ancak o kadar ağırlaşmıştı ki taşıyamadı, yığıldı olduğu yere. Gözleri siyah güle, elbisesi gülün dikenine, dili de binlerce keşkelere takıldı kaldı… Senelerce ağladı ve bekledi delikanlıyı değil ona kavuşacağı o muhteşem ölümü bekledi…
  24. ***Elveda***

    Sen gittin.. Bir zifiri karanlık, bir zından yalnızlığı, ağır bir boşluk bıraktın geride. Gittin ve dönmeyeceksin bir daha. Haklısın gidişinde, bu aşkı bitirmekte haklısın. Tek söz söyleyemedim. Yüzüne bakamadım. Karşında ağlamadım. Eridim, tükendim, bittim. Sonsuzlukta bir insan nasıl olur.. sesi soluğu nasıl duyulur? Elveda aşkım.. Elveda sevgilim. Sen kendini hiç böyle gereksiz, böyle değersiz, böyle yapayalnız hissettin mi? Ayrılık ölüm kadar acı ve soğuk.Aynalara bakıyorum. Aynada gördüğüm ben değilim. Gözlerim cehennem ateşi.. dudaklarım mühürlenmiş. Ellerim titriyor. Yüreğim kızgın demirlerle dağlandı. Yokluğunun bedeli çok ağır sevgilim. Sevinçlerim, hayallerim, umutlarım, renkli dünyam elveda.. Elveda yaşamak.. Yaşamın anlamı elveda. Kimse farkında değil yokluğunun. Sensiz ne hallerde olduğumu kimse bilmiyor. Anlamıyor yitip giden bir aşkın kederini. Düne kadar en yücesini yaşadım mutluluğun, ayaklarımın altından kayıp gidiyordu toprak, denizlerin ovaların üstünde uçuyordum. Güneş kadar yakındı bana aşk. Güneş kadar sıcak ve parlak. Bıraktın birdenbire, kanatlarım kesildi. Hızla çakıldım yere, boşluğun içindeyim, şimdi hiçbir şeyim.Oysa dünyanın en zenginiydim. Bütün çiçekler bizim için açardı, bizim için ballanırdı meyveler, ekinler bizim için bereketli, sular bizim için çağlardı. Şimdi toz duman içinde kızgın bir çöldeyim. Yönümü yolumu şaşırdım. Sam rüzgarlarına bıraktım gövdemi, sürüklenmekteyim. Sen bensiz nasılsın, bilmiyorum. Rahat mısın, mutlu musun, bu kadar çabuk beni unutur musun?.. Nasıl birden mazi olursun? Düne kadar gözlerinden aşkı içtiğim, dudaklarında yüreğimi erittiğim, uğruna bıçaklar çekip dünyaya meydan okuduğum ey sevgili nerdesin? Kimlesin?.. kimlerlesin?.. Kimlerle oynaşır gönül eğlersin? Ben burada, terk edip gittiğin yerdeyim. Elveda aşkım.. Elveda birtanem.. Elveda sevgilim! Elveda sana
  25. ***Sevmek Nedir***

    Adam her akşam eve elleri kolları dolu dolu geliyormuş. Hanım hiç yüzüne bile bakmadan getirdiklerini ellerinden alıp mutfağa götürüyormuş. Ondan sonra “ben seni çok seviyorum” diyormuş. Bir gün adamın parası yokmuş ve o gün eve elleri boş gelmiş. Kapıyı açan hanım, adamın ellerini boş görünce hayatında ilk defa yüzüne doğru bakmış, adamın bir gözünün kör olduğunu fark etmiş ve demişki, “ooyyyyy heriiiiifff senin bir gözünde körmüymüş ne”. Allah kalbimizi de, elimizi kolumuzu da sevgisiz bırakmasın. SEVMEK NEDİR Sevmek nedir diye sordular bana, Eve elin dolu gelmektir dedim. Ayın yirmisinde maaş bitince, Manalı manalı gülmektir dedim. Akşama pide yok ekmek de bayat, Hep hesap kitapla geçiyor hayat, Hanım kaş altından bakarsa şayet, Çocuğu markete salmaktır dedim. Bir söz söylüyorsan beş’te dinleyip, Borç altında inim inim inleyip, A demeden Ayakkabı anlayıp, Kuzu kuzu gidip almaktır dedim. Kapılar olacak ABD panel, Tv ‘de izlesin binbeşyüz kanal, Tektaş’ı eksikmiş diyor ki git al, Ömrünce fukara kalmaktır dedim. İşte böyle dostlar bu dünya hali, Mideden geçermiş sevginin yolu, Hele bir de derse “gavurun oğlu” Sürüne sürüne ölmektir dedim. SEVMEK NEDİR-2 Sevmek nedir diye sordular bana, Ortaya bir sofra kurmaktır dedim. Dur durak bilmeden pişen kıymaya, İki de yumurta kırmaktır dedim. Tavşanın peşinde tazıdır sevmek, Komşunun besili kazıdır sevmek, Köz üstünde dönen kuzudur sevmek, Kırlara bir kilim sermektir dedim. Barek dağlarında çeşme başında, Bazen pınar bazen eşme başında, Topladığı kiraz vişne başında, Dostlara bir selam vermektir dedim. Avcının kekliği vurması gibi, Akşama lahana sarması gibi, Anamın bir dürüm dürmesi gibi, Peynirli bir dürüm dürmektir dedim. Önüme koysalar bir koca somun, Ne olur bilinmez acaba sonum, Olmuşu isterim istemem hamın, Karpuza bir yumruk vurmaktır dedim. Böreğin başına çökmekte gizli, Pilava kaşığı dikmekte gizli, Çeşmede yoluna çıkmakta gizli, Geriden geriye görmektir dedim. İhsan ŞOLA-07.07.2009