Berrin

Üye
  • İçerik sayısı

    2.150
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    9

İletiler bölümüne Berrin kullanıcısının eklediği dosyalar


  1. 4085fft17_mf122530.jpg

    Soğuk algınlığına yakalanmamak için hasta kişilerle temas sonrası ellerin yıkanması, fark edilmeden alınabilecek virüslerin bulaştırılmaması için parmakların burun ve gözlerden uzak tutulması gerektiği bildirildi.

    Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Levent Tabak, soğuk algınlığına yakalanmamak için hasta kişilerle temas sonrası ellerin yıkanması, fark edilmeden alınabilecek virüslerin bulaştırılmaması için parmakların burun ve gözlerden uzak tutulması gerektiğini bildirdi.

    Kış aylarında havanın soğuması, hava kirliliğinin artması, toplu ve sıkışık ortamlarda yaşanılması ve özellikle çocukların maruz kaldığı soğuk algınlığının sürekli bulaşması sonucunda hastalık oranının da arttığını anlatan Prof. Dr. Tabak, farklı özelliklere sahip kış hastalıklarının her birinin tedavisinin farklı olduğunu, önlem alınmadığı takdirde bu hastalıklardan bazılarının ölümcül olabildiğini kaydetti.

    Prof. Dr. Tabak, burun akıntısı, hapşırık, tat ve koku alma duyularında azalma, boğazda gıcık hissi, öksürük, bebeklerde ve çocuklarda sıklıkla ateş ve sigara kullananlarda yakınmalarla baş gösteren soğuk algınlığının tedavisinde kafein içeren kahve, çay veya kolalı ve alkollü içecekler ile sigara kullanımından kaçınılması uyarısında bulundu.

    Özellikle hastalığın ilk birkaç günü soğuk algınlığı olan kişilerden uzak durulmasını öneren Prof. Dr. Tabak, "Banyoda sağlıklı kişiler için ikinci bir havlu bulundurulmalıdır. Sinüslerinizin kurumaması için yaşanılan ortamın nemine dikkat edilmelidir" dedi.

    Prof. Dr. Tabak, soğuk algınlığından korunmaya yönelik henüz bir aşı geliştirilmediğini, pek çok soğuk algınlığı tipi için tek bir aşı geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıldığını kaydetti.

    Soğuk algınlığı geçiren kişinin öksürme veya hapşırma sırasında ağız ve burnunu mendille kapatması ve ellerin yıkanması uyarısında bulunan Prof. Dr. Tabak, soğuk algınlığı yakınmalarında çok şiddetli yüksek ateş, kulak ağrısı, şiddetlenen öksürük ile kronik akciğer hastalığında alevlenme gibi etkiler görülüyorsa doktora danışılması gerektiğini vurguladı.


  2. İSTANBUL (A.A) - Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Plastik-Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar, yaşlanmanın etkilerini durduran en etkili yöntemin, kök hücreden zengin yağ hücresi enjekte etmek olduğunu bildirdi.

    Karacalar, yaptığı yazılı açıklamada, erişkin kök hücrelerin insan bedeninde en çok yağ dokusunda bulunduğunu, yağ dokusunun, aynı miktardaki kemik iliğinden bin kat daha fazla kök hücreye sahip olduğunu, yapılan araştırmaların bu yağ hücrelerinin ne kadar değerli olduğunu gösterdiğini belirtti.

    Tüm bilimsel çalışmaların kök hücrelerle ilgili potansiyeli açığa çıkardığını, bu hücrelerin insan bedenindeki tüm dokulara dönüşebildiğini, kendilerini sonsuz klonlayabildikleri için ölümsüz olduklarını ifade eden Karacalar, kök hücreden zengin yağ hücresi enjeksiyonunun yüzde 90 kalıcı ve etki süresinin 5-7 yıl olduğunu kaydetti.

    Tek başına kök hücre terapisinin, gençleşme için henüz sınırları tam belirlenmiş olmasa da kök hücreden zengin yağ hücre enjeksiyonlarının, gençleşmenin ya da yaşlanmayı geciktiren uygulamaların en başında yer aldığına işaret eden Karacalar, şu bilgileri verdi:

    ''Verilen yağların kalmadığı ya da yüzü şişirdiğiyle ilgili genellemeler, kök hücreden zengin yağ hücresi enjeksiyonları için doğru değildir. Doğru teknik, yüzün bozulmuş geometrisini düzeltir. Yüzü şekillendirir, yeniden onarımı harekete geçirir ve yapısal destek verir. Kişinin kök hücreden zengin yağ hücreleri çok hassas bir şekilde alınıp, ihtiyacı olan bölgelere daha fazla olmak üzere bütün yüze bal peteği tarzında enjekte edilmelidir. 35 yaşını geçen herkesin koruyucu ya da tedavi edici amaçlı bu enjeksiyonları yaptırmaları uygundur. Yaşlanmanın etkilerini durduran en etkili yöntem, kök hücreden yağ hücresi enjekte etmektir.''


  3. 80'ine merdiven dayamış yaşlı baba ile onu ziyarete gelen 45 yaşında ve saygın bir işi olan oğlu salonda oturuyorlardı. Hal-hatırdan, çoluk-çocuktan, havadan-sudan sahbet ettikten sonra oğlu susmuş, ayrılmanın sinyalini vermişti. O anda üzerinde oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Yaşlı baba kargaya gülümserek biraz baktıktan sonra oğluna sordu: 'Bu ne oğlum?'

    Oğlu şaşkın, cevapladı: 'o bir karga baba.'

    Yaşlı baba kargaya biraz daha baktıktan sonra yine sordu: 'Bu ne oğlum?'

    Oğlu daha da şaşkın, yine cevapladı: 'Baba, o bir karga'

    Karga hâlâ pervazda, komik hareketlerle başını sağa sola çeviriyor, başını yan yatırıyor, havaya bakıyor, sonra başını yine onlara çeviriyordu. Yaşlı baba üçüncü defa sordu: 'Bu ne?'

    Oğlunun şaşkınlığı sabırsızlığa dönmüştü: 'O bir karga baba, üç oldu soruyorsun. Beni işitmiyor musun?'

    Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca oğlunun sabrı taştı ve sesini yükseltti: 'Baba bunu neden yapıyorsun? Tam dört defadır onun ne olduğunu soruyorsun, sana cevap veriyorum ve sen hâlâ sormaya devam ediyorsun. Sabrımı mı deniyorsun?'

    Babası -yüzünde hâlâ bir gülümseme- yerinden kalktı, içeri odaya gitti ve elinde bir defterle döndü. Bu bir hâtıra defteriydi. Oturdu, sayfalarını karıştırdı ve aradığını buldu. Sevgiyle gülümseye devam ederek sayfası açık bir vaziyette defteri oğluna uzattı ve o sayfayı okumasını söyledi.

    'Bugün 3 yaşındaki minik yavrumla salondaki sedirde otururken yanıbaşımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Oğlum tam 23 defa onun ne olduğunu sordu. 23 soruşunda da ona sevgiyle sarılarak, onun bir karga olduğunu söyledim. Rahatsız olmak mı? Hayır! Onun sorusunu masumca tekrar edişi içimi sevgiyle doldurdu.

    'Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara 'öf' bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.' (İsra, 23)


  4. Sağlık Bakanlığı’nca, kemik iliği nakillerinin daha sistemli ve hızlı bir şekilde işlemesi için TÜRK-KÖK projesi kapsamında ulusal kemik iliği ve hücre bankası kurulacak.

    ANKARA - Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Öner Odabaş, TÜRK-KÖK adını taşıyacak ulusal kemik iliği ve hücre bankasında, tüm donörlerin bilgilerinin toplanacağını söyledi. Bankanın kurulabilmesi için altyapı çalışmaları ve mevzuatın tamamlandığını, laboratuvarlar ve yazılım için ihale açılacağını belirten Odabaş, bankanın Ankara Onkoloji Hastanesi’nin Kolej binasında hizmet vereceğini kaydetti. Odabaş, binada restorasyon çalışmalarının devam ettiğini, mekanın iç düzenlemesinin yapıldığını ifade etti.

    TÜRK-KÖK’ün faaliyetleri kapsamında bankada kemik iliği nakli için donör kazanım sistemi kurulacağını dile getiren Odabaş, “Bunların kaydedildiği bir bilgisayar programı olacak. Burada taramalar yapılacak, alıcılarla donörlerin karşılaştırması yapılacak. Elde edilen kemik iliği hücreleri nakil merkezlerine götürülüp hasta olan kişiye nakledilecek. Bütün bunlar TÜRK-KÖK tarafından organize edilecek” diye konuştu.

    Odabaş, Sağlık Bakanlığında bir bilim kurulu oluşturulacağını ve çalışmaların bu çerçevede yürütüleceğini söyledi.

    KORDON KANI BİLGİ BANKASI

    TÜRK-KÖK’ün, yaklaşık 300 bin kişinin kaydedildiği bir kurum olarak faaliyete geçeceğini ifade eden Odabaş, “Bankada aynı zamanda (Kordon Kanı Bilgi Bankası) da oluşturulacak” dedi.

    Odabaş, şunları kaydetti: “Bu da aynı şekilde kemik iliği bekleyen hastaların kök hücre temin edebileceği bir kaynak olacak. Doğum yapmış annelerin plasentalarından elde edilen kök hücreler kemik iliğini destekleyecek. Bu hücreler sınıflandırılacak ve derin dondurucularda saklanacak. Doku grupları uyanlara bu hücreler nakledilecek. Yani Türk-Kök’te iki kaynak olacak. Hem kordon kanındaki hücreler kullanılacak hem de canlı donörlerdeki kanlardan elde edilecek hücreler kullanılacak.”

    BEKLEME LİSTESİ AZALACAK

    Doku uyumunun yapılacağı laboratuvarların oluşturulmasının zor ve yüksek maliyetli olduğunu belirten Odabaş, “HLA tiplemesinin yapıldığı laboratuvarların kurulması zaman alıyor. Bunun için ihale hazırlığı yapıyoruz. Doku uyumu uygulamalarının yapılması için dışarıdan özel bir laboratuvardan hizmet alınacak. İhale sonrasında uygun laboratuvar belirlenecek ve doku testleri burada yapılacak.

    ÖZCAN: VERİCİ SAYISI ARTACAK

    Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan da 8-11 Ekim tarihleri arasında Çeşme’de düzenlenen 34. Ulusal Hematoloji Kongresinde Türkiye’de yeterli sayıda kemik iliği nakli yapılamadığını belirterek, “Yılda yaklaşık 4 bin olması gereken kemik iliği nakli ancak 800 kişiye yapılabiliyor. Yılda en az 3 binden fazla kişi nakil için sıra bekliyor” dedi.

    Kemik iliği nakillerinde vericilerin çoğunluğunun akraba dışı kişiler olduğu ve iliklerin çoğunun yurt dışından temin edildiğini belirten Özcan, Türkiye’de “Ulusal Kemik İliği Bankası” kurulması yönünde atılan adımları desteklediklerini söyledi.

    Türkiye’deki kemik iliği verici sayısının 10 binden fazla olmadığını ifade eden Özcan, bu sistemin hayata geçmesi durumunda verici sayısının artacağını öngördüklerini bildirdi.

    Özcan, Türk Hematoloji Derneği tarafından ulusal kök hücre veri tabanı kurulması için bir süre önce rapor hazırladıklarını ve Sağlık Bakanlığına sunduklarını belirterek, şunları kaydetti: “Önerilerimiz dikkate alındı. Bundan çok mutluyuz. Türkiye’den bir hastaya, yurt dışından ilik bulmak zorunda kalmayacağız. Dünyadaki kayıtlı verici sayısı 12 milyona ulaştı. Türkiye’de bu sayı 5-10 bin seviyelerinde. Ulusal Kemik İliği Bankası kurulması durumunda verici sayısı 300 ile 500 bin arasında bir rakama ulaşacak.”

    Özcan, “Biz önerilerimizi, planımızı, programımızı hazırlayıp sunduk. Bu raporu Sağlık Bakanlığı ne kadar kısa sürede hayata geçirirse, sistem o kadar çabuk işlemeye başlayacak” diye konuştu.


  5. Sosyal güvenlik reformu tetkiklere sınır koyularak başlıyor. Sosyal Güvenlik Kurum'nun hazırladığı tebliğe göre tetkik yaptıran hasta ikinci tetkik için en az 30 gün beklemek zorunda.

    Sosyal Güvenlik Kurumu, sosyal güvenlik reformunu tetkiklere sınırlama koyarak başlatmaya hazırlanıyor. 1 Ocak'tan itibaren yürürlüğe girecek düzenlemeyle hastalar herhangi bir tetkikin tekrarlanması için en az 30 gün beklemek zorunda kalacak.

    Buna göre sözgelimi, yüz MR'ını tekrarlamak için en az 60 gün, kemik iliği sintigrafisi için 180 gün, tükrük bezleri çalışması için de 180 gün beklemek zorunlu olacak. Bu yolla sürekli hastaneye giden ve tetkik tekrarı yaptıran hastaların engellenmesi ve tedavi giderlerinde düşüş sağlanması hedefleniyor.

    Sağlık Uygulama Tebliği'nin gözden kaçan düzenlemesi, 1 Ocak 2009'dan itibaren yapılacak tetkiklere sınırlama getirilmesini öngörüyor. Tebliğin ekinde yer alan düzenlemelere göre, yapılan bir tıbbi tetkikin tekrarlanabilmesi için 30, 60 ve 180 günlük sınırlamalar söz konusu olacak. Bu sürelerden önce tetkik yaptırmak sosyal güvenlik şemsiyesi altında mümkün olmayacak. Tebliğin ekinde tüm tetkikler için uygulanacak süre sınırlamalarına da bir liste halinde yer verildi. Buna göre örneğin çekilecek herhangi bir MR'ın tekrarlanması gerektiğinde en az 60 gün beklenmesi gerekecek. Aynı şekilde kan volümü tayini, protein kaybı çalışmaları gibi birçok işlemin tekrarlanması için de en az 180 gün beklenmesi zorunlu olacak. Sınırlama kapsamındaki tetkik sayısı 222 olarak belirlendi.

    Kısıtlama tasarruf amaçlı

    Sosyal Güvenlik Kurumu tebliğ öncesi dönemde, özellikle Türkiye'nin belli bölgelerinde insanların aynı branşlarda çok sık muayeneye gittiği tespitinde bulunmuş ve SUT'a bununla ilgili önleyici tedbir koyma kararı almıştı. Tetkiklere getirilen sınırlamaların yanı sıra, hastalardan muayene karşılığı alınacak katılım paylarının da devreye sokulmasıyla muayene ve tedavi harcamalarının bütçede öngörülen hedeflere getirilmesi amaçlanıyor.

    Yeni memur daha çok prim ödüyor

    Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa'sının yürürlüğe girdiği 1 Ekim'den sonra kamu görevlisi olarak göreve başlayanların prime esas kazanç matrahına makam, temsil ve görev tazminatları, döner sermaye katkı payları ve ek ödemelerin dahil edilmesi nedeniyle bu kişiler daha fazla sosyal güvenlik primi ödeyecek.

    Sosyal Güvenlik Kurumu'nun, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında kamu çalışanlarının prime esas kazancının tespitine ilişkin Tebliğ Resmi Gazete'de yayımlandı. Kamu idarelerinde aylıklarını personel kanunlarına göre alan sigortalıların matrahına aylık gösterge, ek gösterge, memuriyet taban aylık ve kıdem aylık üzerinden ödenen aylık tutarları, makam, temsil ve görev tazminatları, ödenen tazminatlar, hizmet tazminatı, üniversite ödeneği, ek ödemeler de dahil edildi. Ancak bu düzenleme yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanları kapsayacak. Buna göre, 1 Ekim'den itibaren kamuda çalışmaya başlayanlardan daha fazla sosyal sigortalar primi kesilecek.


  6. 6610982903b3.jpg

    BOLU İl Sağlık Müdürü Dursun Koç, günde yenilecek 3 elmanın kötü kolesterolü yüzde 10 oranında düşürdüğünü, iyi kolesterolü de arttırdığını söyledi.

    Kabuğu ile yenen bir elmanın insanın günlük C vitamini ihtiyacını karşıladığını belirten Dr. Koç, “Elmanın içerdiği organik asitler, soda ve fosfor yardımı ile beyin, karaciğer ve mideye çok olumlu etkileri vardır” dedi. Koç, içeriğinde yüzde 85 su, yüzde 12 şeker, pektin, organik asitler, soda, fosfor, tanen, vitamin A, B1, B2, B5, B6, C, E, ve PP bulunun elmanın toksinlerin atılmasında vücuda yardımcı olduğunu açıklayarak, şöyle konuştu:

    “Elmanın kanı temizleyici, sindirim sistemini uyarıcı özellikleri, damar sertliği, hemoroide, egzama ve deri hastalıklarına iyi gelmektedir. Elma, kandaki kolesterolü düşürerek damar sertliğini önler.”

    Elmanın idrar söktürücü özelliği olması nedeniyle böbrekleri çalıştırdığını da belirten Koç, “Elma suyu sindirim sistemini uyararak, mide mukozasını güçlendirir. Yatıştırıcı ve ateş düşürücü olarak da kullanılan elmanın suyuyla silinen cilt, taze ve canlı bir görünüme kavuşur. Açıkcası, günde 3 elma tüketiminin yüzde 10 oranında kötü kolesterol düşmesine neden olurken, iyi kolesterol oranını da arttırdığı saptanmıştır.”


  7. 9402fft17_mf109691.jpg

    Eğitim sırasında yaşanan talihsiz kaza sonucunda iki bacağını da kaybeden genç itfaiyecinin imdadına Başkan Aziz Kocaoğlu yetişti. Yurtdışında yaptırılan elektronik protezle tekrar ayağa kalkması sağlandı

    İzmir İtfaiyesi’nde 10 yıldır çalışan Mümtaz Zarplı, geçtiğimiz yıl kaza geçirdi. Toros Eğitim Merkezi’nde yangın söndürme tüplerinin dolumu için yapılan eğitimde küçük bir dikkatsizlik sonucu patlama yaşandı. Talihsiz genç, bir anda cehennemin tam ortasında kaldı. Yardımına arkadaşları koştu, onu ölümün eşiğinden kurtardı. Ancak iki bacağını da kaybetmişti.

    Tüm imkanlar seferber edildi

    Gözlerini açtığında dünyası başına yıkıldı. Bu zor günlerinde ailesi ve iş arkadaşları bir an olsun yalnız bırakmadı. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da olayı öğrenince büyük üzüntü yaşadı, tüm imkanları seferber etti. Zarplı, İzmir’de ve Ankara’da tedavi gördü. Doktorlar, elektronik protezle tekrar yürüyebileceğini söyledi. Başkan Kocaoğlu bir kez daha devreye girdi.

    “Ne kadar teşekkür etsem az”

    Yurtdışında ona özel cihaz hazırlandı. Sensörler (elektronik algılayıcı) sayesinde hareket etmeyi sağlayan protez için 80 bin YTL harcandı. Ortaya mucize gibi sonuç çıktı. Zarplı, ayağa kalktı. Kocaoğlu’nun sürprizleri bununla kalmadı, ona ve ailesine ev de hediye edildi. Acılarını unutan genç, “Adeta yeniden doğdum. Ne kadar teşekkür etsem az” diye konuştu.


  8. 2000 yılı 25 nisan ve salıydı. Ben yine okula gitmek için hazırlanıyordum ama hep bir acelelilik vardı servisimi bekliyordum. zaten sadece servisin geldiğini hatırlıyorum, sonrası yok. gözümü açtığımda yoğun bakımdaydım ve ben artık bir omurilik felçlisiydim.

    bir sürü acı, bir sürü ameliyat... çok zor günler geçirdim. 2 ay yoğun bakımda kaldım, 1 ay göğüs bölümünde kaldım, sonrası fizik tedavi.

    şimdi çok şükür hayattayım. rabbim beni sevenlerime bağışladı. şükürlü, sabırlı ve umutluyum. inanıyorum ki herşey yoluna girecek. inşallah rabbimin merhamet ettiği kullardan olalım.

    Hayatımda neler değişmedi ki en önemli olan özgürlüğümü kaybettim her işimi mükemmel derecede kendim yapabiliyorken şimdi birilerinin yardımına muhtacım yinede çok şükür bir çok işimi yine kendim yapabiliyorum yemek yiyebiliyorum bu benim için çok önemli asla isyan etmiyorum bu benim kaderim yaşamam gerekiyormuş ve yaşıyorum.