Berrin

Üye
  • İçerik sayısı

    2.150
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    9

İletiler bölümüne Berrin kullanıcısının eklediği dosyalar


  1. Kök hücre araştırmasını yürüten doktorlar, Tam Gün Yasası nedeniyle görevden ayrılınca çalışmalar da düğümlendi. Prof. Attar, "Umutsuz omurilik felçlisi hastalarda başarı sağladık. Karşımıza yasa çıktı" dedi.

    tam-g-n-k-k-h-creye-s-rad.jpg

    Tam Gün Yasası, bilimsel araştırmaları da vurdu.

    Sağlık Bakanlığı'nın ve Etik Kurulu'nun özel izniyle geçen yıl İbni-i Sina Hastanesi'ndekök hücre araştırmaları başlatan ekipteki bazı hocaların 'tam gün'ü kabul etmemeleri, başarılı sonuçlar alınan araştırmayı tehlikeye soktu.

    Kök hücre araştırmasının başındaki iki isimden biri olanAnkara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Attar, yasayı kabul etmeyip muayenehanesini kapatmadı.

    Bunun üzerine Prof. Dr, Attar'ın araştırmanın yapıldığı hastaneyle olan ilişkisi akademik kimliğiyle sınırlı kaldı. Çalışmalarını Hematoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meral Beksaç'la birlikte yürüten Prof. Dr. Attar, araştırmada gelinen noktayı ve Tam Gün Yasası ile ortaya çıkan belirsizliği Akşam gazetesine anlattı.

    "Başarılı sonuçlar aldık"

    Sağlık Bakanlığı'nın özel izniyle, önceki yıl başladığımız kök hücrearaştırmalarında, iyileşme umudu olmayan omurilik hastaları üzerinde çalışma yaptık. Elde ettiğimiz başarılı sonuçları yayımladık ve Bakanlık'la paylaştık. 10 hastanın 3'ünde idrarını hissetme, bacaklarda hareket ve adım atabilme gibi ciddi düzelmeler yaşandı. 5 hastamızdaysa küçük hareketler kaydedildi.

    "Üniversitede üreteceğiz"

    Şimdi aynı çalışmayı Hematoloji Anabilim Dalı bünyesinde oluşturulan yeni bir laboratuvarda sürdüreceğiz. Bu ikinci grup çalışmada, kök hücreleri de üniversite içinde üreterek hastalara aktaracağız. Yeni çalışmada, hücrelerden kaynaklı yan etkileri ve kötü sonuç alma riski de çok azalacak. Çalışmaların yılbaşında başlamasını planlıyoruz.

    Yasa darbesi

    Ancak ağustos ayında yürürlüğe giren Tam Gün Kararnamesi ile sadece muayenehane sahibi olduğumuz için hastayla temasımız kesildi. Hasta muayene edemiyor, hastaneye yatıramıyor ve işlemi uygulayamıyorum. Hastaneyle ilişkim sadece akademik kimliğimle sınırlı kaldı. Bunun sonucunda kök hücre çalışmalarımız da sekteye uğradı, adeta durma noktasına geldi. Etik kuruldan onay almamıza, prosedürleri tamamlamamıza rağmen hasta yatıramıyorum. Hücreler hazır olsa bile, hasta yatıramadığım için işlem yapamıyoruz. Umarım bir çözüm üretilir ve belirsizlik ortadan kalkar.

    Sigortalama problemi

    Kök hücre konusundaki çalışmalarda en ciddi sorunlardan biri de hastaların sigortalanmasıyla ilgili. Sigorta şirketleri hastaları sigortalamaktan kaçınıyor. Klinik Araştırmalar Yönetmeliği'ne göre hastaların sigortalanması gerekiyor. Ayrıca doktorlara ilişkin zorunlu sigortalar da, deney durumunda doktoru sigorta kapsamı dışında bırakıyor. Şirketler sigortalamamak için her şeyi yapıyor. Son günlerde doktorlara ilişkin açılan tazminat davaları da arttı.

    Ameliyatlar kalkacak

    Kök hücre çalışmalarında henüz işin çok başındayız. Etkin bir tedavi haline gelmesi için çok daha fazla çalışma yapılması gerekiyor. Kök hücre tüm hastalıklar için geleceğin tedavi yöntemi. Şu ana kadar MS, ALS, diyabet ve enfarktüs geçirmiş hastalarda denendi. Çalışmalar böyle giderse 10-20 yıl sonra, bugün yaptığımız ameliyatlara gerek bile kalmayabilir.

    4 yıl sonra iyileşme belirtileri

    İbn-i Sina Hastanesi'nde gerçekleştirilen omurilikte kök hücre çalışmaları ile kısmi düzelme yaşayan hastalardan biri de, Adana Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı Hastanesi'nde görev yapan Dr. Fahretin Över.

    4 yıl önce geçirdiği motosiklet kazasından sonra belden aşağısı felç olan Dr. Över'e, Prof. Attar tarafından kök hücre tedavisi uygulandı. Belli bir düzeyde hareket kabiliyeti kazanan Över, 'Kazadan 4 yıl sonra İbn-i Sina Hastanesi'nde yapılan çalışmalara katıldım. Aldığım tedavi sonucu, kısmi bir iyileşme oldu. Zaten tam olarak iyileşebilmem için henüz çok erken' diye konuştu.

    Prostat kanserini robotla yok etti

    Ürolojide Türkiye'nin önde gelen robotik cerrahlarından Prof. Dr. Ali Rıza Kural, meslektaşı Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Alkan'ın prostat kanserini tedavi etti. Acıbadem Maslak Hastanesi Robotik Cerrahi Merkezi ve Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kural, Dr. Alkan'ın hastalığının erken teşhisinin tedavideki önemine dikkat çekti. Robotik cerrahinin özellikle prostatın dışına taşmayan vakalarda etkin olduğunu vurgulayan Kural, tedavi sürecini şöyle anlattı: PSA, prostat organı tarafından salgılanan bir enzim olup, kandaki düzeyi tayin ediyor. Testlerin sonucunda değerler yüksek bulundu. Biyopsiyle sınırdan taşmayan bir tümör saptandı. Robotik cerrahiyle tümörlü prostat dokusunun bulunduğu alanı, 12 kat fazla büyütülmüş, 3 boyutlu görüntü eşliğinde ve çok ince uçlu aletler yardımıyla çıkarttık.

    Böbrekte de etkili

    Halen Avrupa Robotik Cerrahi Derneği (ERUS)'nin yönetim kurulunda ve eğitim komitesinde görev yapan Prof. Dr. Kural, da Vinci robotunun böbrek kanseri, mesane kanseri, böbrek kanal darlıkları ve bazı ender görülen hastalıkların tedavisinde de başarıyla kullanıldığını ifade etti. Kural, ürolojinin diğer alanlarındaki uygulamalarıyla şimdiye kadar 600'ü aşkın hastayı robotik cerrahiyle ameliyat ettiğini, bunlardan 500'ünün prostat kanseri olduğunu da dile getirdi. Dr. Alkan da, 45 yaşından itibaren her erkeğin yıllık PSA muayenesi yaptırması gerektiğine dikkat çekti.


  2. Bilim adamları, kök hücre teknolojisiyle gen terapisini ilk kez bir hastada birlikte kullandılar.

    51905.jpg

    "Nature" dergisinde yayımlanan araştırma, genetik hastalıklardan muzdarip kişilerin bir gün kendi hücreleriyle tedavi edilebileceği anlamına geliyor.

    Cambridge Üniversitesi ve Wellcome Trust Sanger Enstitüsü tarafından yürütülen araştırmada bilim adamları, genetik karaciğer hastalığı olan hastadan bir deri hücresi alarak bu hücreyi kök hücresine çevirdiler. Hücredeki mutasyon, moleküler neşter kullanılarak çıkarıldı ve doğru bileşenin eklenmesiyle genetik bozukluk düzeltildi. Daha sonra kök hücreler, karaciğer hücresine dönüştürüldü.

    Araştırmacılar, elde edilen yeni hücrelerin normal salgılama ve işlevlerini yerine getirmeye başladığını belirtti.

    Bilim adamları, araştırmayı yeni tedavilerin geliştirilmesi için önemli bir adım olarak niteledi.

    Şimdiye kadar genetik hastalığı olan kişilerden alınan kök hücreler, bozuk genetik kodu taşıdıkları için hastalığın tedavisinde kullanılamıyordu.

    Organ nakli, genetik karaciğer hastalıklarında tek tedavi yöntemi olarak kullanılıyor. Ancak hastalar, ameliyatın ardından organ reddini önlemek için tüm hayatları boyunca ilaç kullanmak zorunda kalıyor


  3. Türk bilim adamlarından umut veren bir çalışma, kök hücrenin omurilik hasarlarını ve kısırlığı ortadan kaldırdığı öğrenildi.

    omurilik-hasarinda-kok-hucre-umudu.jpg

    Kocaeli üniversitesi kök hücre ve gen tedavileri araştırma ve uygulama merkezinde yapılan araştırmalar beyin ve omurilik hasarlarında karşılaşılan çaresizliği giderecek bir yol buldu.

    Omurilik vücudun en hassas bölgelerinden biri, omurilik hasarı sonucunda his ya da motor yeteneği kaybediliyor. Omurilik zedelenmesi ise vücudun kısımları arasındaki haberleşmenin kesilmesi, yani geçici ya da kalıcı felç anlamına geliyor. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyde, farelere deneysel olarak omurilik hasarı yapıldıktan hemen sonra kök hücre enjeksiyonu yapıldı ve farelerde birkaç hafta içerisinde ciddi bir ilerleme kaydedildiği gözlendi.

    Kök hücrelerin akut omurilik yaralanmalarında hareket kabiliyetini artırdığı öğrenildi. Uzun zamandır omurilik felci yaşayanlarse geçirdikleri travmaların şiddetine göre tedavi olabilir.

    Yapılan laboratuar çalışmaları omurilik yaralanmalarında kök hücre tedavisinin yarar sağlayabileceğini göstermektedir. Bu çalışmalardan çıkan sonuçlar kök hücre tedavisinin klinik kullanım olasılığını desteklemektedir.


  4. Prof. Pabuçcu, kök hücre ile gelecekte yumurta veya spermi olmayan çiftlerin bebek sahibi olabileceklerini söyledi.

    .59355.jpg

    Üreme Tıbbi Derneği tarafından düzenlenen 3. Üreme Tıbbi Derneği Kongresinde konuşan Üreme Tıbbı Derneği Başkanı Prof. Dr. Recai Pabuçcu, bazı kan hastalıkları ve kanserlerde erişkin kök hücre yönteminin Türkiye'de kullanıldığını söyledi.

    Embriyonik kök hücrelerin ilk defa tüp bebek yöntemiyle oluşturulan emriyodan elde edildiğini ifade eden Pabuçcu, ''Göbek kordonundan alınan kandan, bebeğin plasenta ve amniyon sıvısından da kök hücre elde edilebilir. Yumurta veya sperm olmaması nedeniyle bebek sahibi olamayan çiftlerde kök hücreler, gelecekte, sperm ve oosit (yumurta hücresi) üretiminde kaynak olabilir'' diye konuştu.

    Yumurta dondurmanın da tüp bebek tedavisinde uygulanan bir yöntem olduğunu dikkat çeken Pabuçcu, Türkiye'de sadece kanser hastalarında yumurta dondurma işlemi için uygulama izni bulunduğun vurguladı.

    Pabuçcu, bu işlemden fayda görecek farklı hasta gruplarının da bulunduğunu belirterek, ''Örneğin endometriozis (kist) ve yumurtalık cerrahisi geçiren hastalar. Bu olgular erken yaşta yumurtalık rezervini tüketirler. Azalan yumurtalık rezervi bir süre sonra hastanın tüp bebek şansını da yitirmesine neden olur. Bu hastalara da yumurta dondurma işlemini yapabilmemiz için yasal düzenlemeler gereklidir'' dedi.


  5. Sağlık Bakanlığının yaklaşık 2 yıl önce başlattığı evde tıbbi bakım hizmeti kapsamında, hastanın yaşamını sağlıklı bir ortamda sürdürmesi için evinin boya, tamirat ve ısınma gibi ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanması için de çalışma yürütülecek.

    Sağlık Bakanlığı, evde bakım hizmeti verilen hastanın bu ihtiyaçlarının karşılanması için ilgili kurumlarla irtibat halinde olacak.

    Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Orhan Koç, evde bakım hizmetleri kapsamında, hastanın sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik çalışmayla ilgili AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

    Evde tıbbi bakım hizmeti verilen hastaların gıda ve barınma ihtiyaçlarının karşılanmasının da önemli olduğunu belirten Koç, bu kişilerin sosyal ihtiyaçlarının karşılanması için bir süre önce bir genelge yayımlandığını bildirdi.

    Evde tıbbi bakımı yapılan hastaların yaşamlarını sağlıklı bir ortamda sürdürmesi için gerekli önlemlerin alınmasının sosyal devlet anlayışının bir gereği olduğuna dikkati çeken Orhan Koç, yürütülecek çalışmalarla ilgili şu açıklamalarda bulundu:

    ''Evde sağlık hizmeti için çalışmalar yürütülürken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Özürlüler İdaresince evde tıbbi bakıma ihtiyacı olduğu bildirilen kişiler ekiplerimiz tarafından ziyaret edildi. Bu hizmete uygun olduğu tespit edilenler evde bakım hizmeti kapsamına alındı. Bu bireylerin evdeki tıbbi bakımlarını Sağlık Bakanlığı olarak biz, sosyal bakım ve desteklerini ise ilgili kurumlar karşılıyor. Ancak, bizim evde bakım hizmeti sunduğumuz vatandaşlarımızdan, diğer bakanlık ve kuruluşların sağladığı sosyal bakım ve destek hakkında bilgi sahibi olmayanlar bulunabilir. Bu nedenle yürüteceğimiz çalışmayla evde tıbbi bakımını üstlendiğimiz bu kişilerin yaşadıkları evlerinde herhangi bir ihtiyaçları olup olmadığını da araştıracağız. Hastanın yaşadığı evin boya, tamirat ve ısınma gibi ihtiyaçlarının karşılanması için ilgili kurum ve kuruluşlarla irtibat kurulacak. Böylece bu hastaların her türlü ihtiyacı koordineli bir şekilde devlet tarafından karşılanmış olacak.''

    -hasta alt bezi, tekerlekli sandalye...-

    Koç, Sağlık Bakanlığının genelgesinin, evde bakım hizmeti verilen hastaların tıbbi cihaz, tekerlekli sandalye, karyola, hasta alt bezi ve diğer tıbbi ihtiyaçlarının da yine ilgili kuruluş ve bakanlıkların koordinasyonuyla karşılanmasını öngördüğünü bildirdi.

    Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Orhan Koç, ülke genelinde evde bakım hizmeti sunan 600'den fazla pratisyen hekim ile 2 bine yakın hemşirenin eğitilmesinin planlandığını da söyledi.

    Koç ayrıca, evde bakım hizmetlerinden yatağa bağımlı ve son dönem hastalar, KOAH gibi ileri solunum yolu rahatsızlıkları bulunanlar, kas hastaları, kalp yetmezliği olanlar, kronik hastalığa bağlı ileri komplikasyon gelişenlerle spastik çocukların yararlanabildiğini belirtti.

    -Rakamlarla evde bakım-

    Sağlık Bakanlığının 1 Şubat 2010'da başlattığı evde bakım hizmetlerinden bugüne kadar toplam 98 bin 248 hasta yararlandı. Bu kişilere toplam 236 bin ziyaret gerçekleştirildi.

    Bu hizmetten en fazla yararlanan hasta grubunu nörolojik ve psikiyatrik hastalığı bulunanlar (yüzde 43) oluşturdu.

    Bunu sırasıyla kardiyovasküler hastalıklar (yüzde 22), ortopedi-travmatoloji hastalıkları (yüzde 14) ve kronik endokrin hastalıkları (yüzde 11) izledi.


  6. Kök hücre araştırmalarında yeni bir dönem kapıda. Amerikalı bilim insanları, klonlama yönetimini kullanarak ilk kez embriyonik kök hücre elde ettiklerini duyurdu.

    kok_hucre_noron_hlarge.hmedium.jpg

    İSTANBUL - Bilim dünyasından etik tartışmaları alevlendirecek bir açıklama geldi . Amerikalı bilimciler, klonlama yönetimini kullanarak embriyonik kök hücre üretmeyi başardı.

    Araştırmanın ayrıntıları saygın bilim dergisi Nature'da yayınlandı. Makalede kök hücrenin, deri hücresinin insan yumurtasına yerleştirilmesi ile elde edildiği belirtiliyor.

    Böylelikle, hastaya uygun DNA yapısına sahip kök hücre üretmenin yolu açılmış oluyor. Bu durum da doku uyuşmazlığı gibi risklerin ortadan kalkması anlamına geliyor.

    Araştırmanın daha başlangıç aşamasında olduğunu belirten uzmanlar, embriyonik kök hücrenin tedavide kullanılması için daha erken olduğunu söylüyor.

    Araştırmanın etik tartışmaları da beraberinde getirmesi bekleniyor. Zira, kök hücre araştırmalarında klonlama yönetiminin kullanılması muhafazakar çevrelerin tepkisine neden oluyor.

    Diğer hücrelere dönüşebilme özelliği taşıyan embriyonik kök hücrelerin, başta diyabet olmak üzere çok sayıda hastalığa çare olabileceği düşünülüyor.


  7. MS (Multipl skleroz) ve şeker (Diyabet) hastalığına kök hücre tedavisi ile çözüm bulundu.

    Chicago'daki Northwestern Üniversitesi Feinberg Tıp Okulu İmmünoterapi Bölümü Başkanı Prof.Dr Richard Burt,Ms ve Diyabet hastalığında,hastanın kemik iliğinde kök hücre alıyor.Sonrada hastanın immün (bağışıklık) sistemini yok edip,o kök hücreyi hastaya enjekte ediyor.Böylece hastanın bağışıklık sistemi yeniden oluşuyor.

    Dr.Burt bu şekilde dünyada ilerlemiş 150 MS ve 50 den fazla Tip 1 diyabet hastanı kök hücre yöntemiyle tedavi etmiş.Hastalar tedaviden sonra hiçbir ilaca ve tedaviye gereksinim duymuyor.Sağlam insanlar gibi yaşıyor.

    Bu tip hastalar için kesinlikle umut olduğunu ifade eden Dr.Burt şunları kaydetti.’’Dünyanın dört bir yanından gelen hasta var. Onların her dakika iyiye gittiğini görmek umut verici.İlaç,kortizon ve iğne kullanmak zorunda kalan tüm hastalarım iyileşti.Size artık teorikte konuşmuyorum.Bunların hepsi yapıldı hastalar iyileşti.20 gün hastanede kalıyorsunuz.sonra tamamen özgürsünüz.’’dedi.

    Tedavi araştırmalar kapsamında olduğu için şimdilik ücretsiz. Yani ameliyata alınmanız için gönüllü olmanız yeterli. Tabi Dr.Burt’ün ‘’mutlak hasta ‘’tipine uymak kaydı ile.Eğer MS hastası sürekli atak geçiriyorsa,sinir sistemi çökmüş ve tekerlekli sandalyeye mahkum kaldıysa,şeker hastalarında kapanmayan yaralar,iğnesiz yaşanmayan günler yoksa Dr.Burt’ün ‘’mutlak hasta’’ tipine uyuyorsunuz demektir.

    Kaynak:Sağlık Personeli Platformu.


  8. Uzmanlar aşının diyabet ya da ilerleyen yaş yüzünden görme kaybı yaşayan 12 hastada etkili olduğunu açıkladı

    672879_detay.jpg?1316950011

    İNGİLİZ uzmanlar görme kaybı yaşayan hastalar için yeni bir aşı geliştirdi. Uzmanlar aşının diyabet ya da ilerleyen yaş yüzünden görme kaybı yaşayan 12 hastada etkili olduğunu açıkladı. Yöntem şu şekilde çalışıyor: Vitamin ve proteinler yardımıyla kök hücreler laboratuvar ortamında retina hücresine dönüştürülüyor. Laboratuvarda elde edilen milyonlarca sağlıklı hücre gözün arka bölümüne aşılanıyor.

    UYGULAMA 1 SAAT SÜRÜYOR

    Hastalara işlem sırasında lokal anestezi yapılıyor ve operasyon 1 saat sürüyor. Birkaç hafta sonra hasta yeniden sağlıklı bir şekilde görmeye başlıyor. Uzmanlar aşının milyonlarca hasta için umut olacağını belirtiyor. Araştırmanın başında bulunan uzmanlar “Aşı gerekli yasal izinler aldıktan sonra İngiltere dahil pek çok ülkede kullanılacak” dedi. Aşı önümüzdeki yıl piyasada olacak.


  9. Japon araştırmacıların izlediği teknikle üretilen dişlerin tanesi 6 bin liraya mal oluyor.

    467147.jpg

    Tokyo- Tokyo Üniversitesi uzmanları, ilk kez laboratuvar ortamında kök hücreden tam diş geliştirdiklerini duyurdu.

    Araştırmacılar, laboratuvarda süt dişinin özünde bol miktarda bulunan kök hücrelerini çeşitli kimyasallar ve vitaminlerle karıştırıp beklemeye bıraktı. Beş gün sonra ufak bir diş tomurcuğu oluştu.

    Bu tomurcuk daha sonra özel yapılmış plastik bir kaba konarak bir farenin vücuduna yerleştirildi. Bu sayede büyümesi için gerekli vücut sıvılarına ve kimyasallara maruz kalan tomurcuk, 60 gün içinde tam bir dişe dönüştü.

    Büyümesi tamamlanan diş, daha sonra farenin çene kemiğine yerleştirildi. 6 hafta sonra dişin çene kemiğine kaynadığı gözlemlendi. Diş minesi, kıkırdak ve sinir hücreleri gibi gerçek bir dişte bulunan bütün özelliklere sahip olan yapay diş, kişinin kendi kök hücresiyle geliştirildiği için son derece doğal bir görünüm sağlıyor. Tanesi 2 bin sterline (6 bin TL) takılacak dişlerin, kişinin ağız yapısına da kolayca uyum sağladığı belirtildi.

    Cumhuriyet


  10. ABD’de 1992 yılında kayak yaparken geçirdiği kaza sonucu belden aşağısı felç olan Amanda Boxtel, bir şirketin geliştirdiği yapay bacaklar sayesinde yürümeyi başardı.

    188527_amanda-boxtel.jpg

    California merkezli Berkeley Bionics firmasının ürettiği eLegs adlı giyilebilir robotik bacaklar, engelli kadının 19 yıldır tekerlekli sandalyeye mahkûm olan hayatını bir anda değiştirdi. Sofistike cihazın test pilotu olan Boxtel, eLegs sayesinde kendisi oturabiliyor, kalkabiliyor ve yürüyebiliyor.

    Yeniden kendisine güven geldiğini belirten Boxtel, “Artık iyileşmiş hissediyorum. Boyum uzamış gibi. Tabi ki koşmak da isterdim ama şu aşamada bunun hızla bir alakası yok. Durmadan koşmak, ilerlemek isterdim” dedi.

    Biyonik bacaklar, karbon-fiber yapılı iskeletin üzerindeki algılayıcıların, kişinin sırtında taşıdığı bir çanta içindeki kontrol birimine konumlarını bildirmesiyle çalışıyor. Kontrol birimi de yürüyüş için hangi eklemleri kıvırmaları gerektiğini bacaklara geri bildiriyor. Pilot, bacaklara, elindeki iki yüksek teknolojili kolu kullanarak emir veriyor. Yapay uzuvlar, kollar üzerine uygulanan basıncı yorumlayarak, kalkması, oturması veya ne şekilde hareket etmesi gerektiğini anlıyor.

    Berkeley Bionics CEO’su Eythor Bender, ABD çapında 10hastaneile anlaşmalarının olduğunu ve cihazın 3 yıl içerisinde evlerde kullanılabilecek şekilde geliştirilmesini umduklarını belirtti. Bender’a göre, eLegs’in 50 bin dolar civarında bir fiyatı olacak.

    Proje, Amerikan piyadelerinin sırtlarında daha fazla ağırlık taşıyabilmeleri için biyonik bacaklar geliştiren Pentagon tarafından da destekleniyor. Bilim insanları, yakın gelecekte engelli insanların yüzebilmelerini ve koşabilmelerini sağlayan biyonik vücut parçaları geliştirileceğini öngörüyor.

    Kaynak


  11. Brown Üniversitesi Beyin Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. John Donoghue, tıp ile mühendisliği birleştiren çalışmalarını anlattığı toplantıda, felçli hastaların beyin yüzeyine yerleştirilen mikroçip yardımıyla hareket yeteneği kazanmasını hedefleyen ve "Braingate" adı verilen projenin pek çok hastanın umudu olduğunu vurguladı.

    13792716.jpg

    Suna ve İnan Kıraç Vakfı ve Türkiye'deki Brown Üniversitesi Mezunları Derneği'nin, Pera Müzesi'nde dün akşam düzenlediği basın toplantısına, "Braingate" adı verilen projenin mucidi Brown Üniversitesi Beyin Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. John Donoghue, Brown Üniversitesi Antropoloji Bölümü Başkan Yardımcısı Matthew Gutmann, Brown Üniversitesi Bölge Direktörü Vijay k. Chitnis, Brown Üniversitesi Uluslararası Gelişim Birimi Başkan Yardımcısı Ronald D. Margolin, işadamı Faruk Ezcacıbaşı ile birlikte çok sayıda davetli katıldı.

    DONOGHUE: BRAINGATE YENİ BİR TEKNOLOJİ

    Toplantı öncesinde basın mensuplarının sorularını yanıtlayan bilim adamı, "Braingate" adı verilen projenin çok yeni olduğunu, projenin bugüne kadar 5 kişide olumlu sonuçlar verdiğini söyledi. Prof. Dr. Donoghue şöyle konuştu:

    "1950'li yıllarda yaşanan kalp krizlerinde, kocaman bir kutu olduğunu hatırlarız. Bu kutuyla elektroşok yapılıyordu. İnsanlar bu kutuyu ellerinde tutuyorlardı. Ama o gün çok yer kaplayan bu ağır cihaz, bugün elinizde tuttuğunuz kayıt cihazına dönüştü. Beyin bilimi, kalp biliminin 50 – 60 yıl önceki haline benziyor. Ama gidilen yol aynı. Teknoloji ilerliyor ama hala boyut olarak kullanım olarak çok ilerilere gitmedi. Bu teknoloji bugüne kadar 5 kişide denendi. Bu teknolojinin amacı, bütün vücudu çalıştırmak değil, elleri ve bacakları felçli olan bir hastanın en basit bir işi burnunu kaşımasını, bardağını alıp suyunu içebilmesini, en temel ihtiyaçlarını yerine getirebilmesini sağlamaktır. Bunu gerçekleştirebilmenin iki yolu var. Birincisi 'Acaba düşünce gücüyle hastanın kolunu oynatabilir miyim?'. İkincisi de eğer bunu yapamıyorsam düşünce gücüyle bir robot kolu hareket ettirebilir miyim? Bu iki soruda da hayli yol aldığımızı söyleyebilirim."

    DÜŞÜNCE GÜCÜYLE HAREKET

    Bir gazetecinin "Düşünce gücüyle felçli hastalar hareket kabiliyetine sahip olabildi mi?" sorusuna ise Prof. Dr. Donaghue, "Evet bu teknoloji başarılı oldu. Bir hasta bilgisayarda düşünce gücüyle fareyi hareket ettirerek bilgisayarı kullanmaya başladı. Daha sonra da takma kolun basit hareket yaptığını gördük. O hareketleri geliştirip 'bir hasta su bardağı alıp suyu içebilir mi?' sorusuna yanıt vermeye çalışıyoruz" yanıtını verdi.

    BRAINGATE NEDİR?

    Felçli hastaların düşünce gücüyle hareket kabiliyetine sahip olmalarını amaçlayan "Braingate", hastanın beynine yerleştirilen çip sayesinde, beyin ile elektronik cihazlar arasında uyum sağlanması esasına dayanıyor. Test aşamasında olan "Braingate" projesinde, 100 elektrottan oluşan bir mikroçipin beyin yüzeyine yerleştirildiği, bu sayede düşünce gücünün kullanıldığı belirtildi. Çip yardımıyla kontrol edilebilen elektronik cihazlarla da felçli hastaların hareket ihtiyaçlarının karşılanması hedefleniyor. Omuriliği hasar görmüş felçli hastaların beyinleri ile vücutları arasındaki iletişim kesildiği, beynin gönderdiği hareket emirlerinin kaslara ulaşamadığı açıklandı. Beyin yüzeyine yerleştirilen aspirin büyüklüğündeki mikroçip sayesinde protez kol ve tekerlekli sandalye gibi cihazların düşünce yoluyla hareket ettirilebildiği belirtildi.

    BRAINGATE YÜZLERCE YILLIK ÇALIŞMANIN ÜRÜNÜ

    Olumlu sonuçlar veren projenin binlerce yıllık beyin bilimi çalışmalarının sonucunda ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Donoghue, "Bu çalışma için nöroloji alanından mühendislik alanından uzmanların birlikte çalışması gerekiyor. Mühendislik alanından cihazları kontrol edebilecek, cihazları yapabilecek kişilerle, çipi beyne yerleştirebilecek donanıma sahip kişilerin birlikte çalışması gerekiyor" dedi.

    Braingate'yi ilk önce maymunlarda denediklerini, maymunların beyin aktivitelerini kaydettiklerini belirten Prof. Dr. Donoghue, 10 yıl önce yaptıkları bu çalışmanın ardından 2006 yılında da bir insanın beynine çip yerleştirdiklerini belirterek, "Bu proje Brown Üniversitesi'nde doğmuş, büyümüş ve orada devam eden bir projedir" diye konuştu.

    SİNİR SİSTEMİNİ YENİ BAŞTAN YARATMAK İSTİYORUZ

    Braingate'nin felçli hastaların tedavisini sağlayıp sağlamayacağı sorusuna Prof. Dr. Donoghue, "Braingate aslında kısmi bir tedavi yöntemidir. Çünkü, hastanın kolunu bacağını ve kısmi yerlerini çalıştırabilmesine imkan veriyor" dedi. Hayalinin bunu bütün vücudu kapsayacak şekilde genişletmek olduğunu anlatan Prof. Dr. Donoghue, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Sinir sistemini yeni baştan yaratıp, insanın normal hayatta, bu sistemle yaptığı ne kadar hareket varsa hepsini yeniden kurgulamak istiyoruz. Bu hayal çok yakın bir zamanda gözükmüyor ama projenin gittiği yön orasıdır. Bunu cep telefonu gibi düşünün. En başta cep telefonları çok büyüktü. Şimdi ufacık bir çip olabilir, 'kulağa yerleştirilebilir' diye düşünülüyor. Oluşum hızı süreç içinde belli olacak bir şey. Piyano çalmak eylemi vücudun hareketleri bakımından çok komplike bir şey. Biz bunu anlamıyoruz. Vücudun bu zor komplike hareketleri nasıl yaptığını çözdüğümüz zaman bazı şeyleri değiştirebileceğiz. Bu sorunu ne zaman çözeceğiz, net bir zaman söylemek mümkün değil."

    Braingate Projesi'nin beynin sadece bir bölümüne uygulandığını hatırlatan Prof. Dr. Donoghue, İstanbul'da kaldığı süre boyunca farklı deneyimlerle, farklı kültürlerle karşı karşıya kaldığını belirtti.

    BRAINGATE'İ İZLEYENLERE ANLATTI

    Prof. Dr. Donoghue ile Brown Üniversitesi yetkilileri, daha sonra konferans salonuna geçti. Burada Brown Üniversitesi ile ilgili sunum yapıldıktan sonra kürsüye Prof. Dr. Donoghue, çıktı. Multivizyon eşliğinde Braingate'nin nasıl gerçekleştirildiğini adım adım anlatan Prof. Dr. Donoghue'yi izleyiciler ilgiyle dinledi.

    BRAINGATE HASTALAR ÜZERİNDE DENENİYOR

    Braingate ilk olarak 2004 yılında omuriliğine aldığı bıçak darbesi nedeniyle boynundan aşağısını kullanamayan 25 yaşındaki Matthew Nagle üzerinde denendi. Beyin yüzeyine aspirin büyüklüğündeki çip yerleştirilen Nagle, kısa zamanda tedaviden olumlu cevap almaya başladı. Nagle'nin düşünce gücüyle bilgisayar imlecini hareket ettirdiği, e-posta gönderebildiği, basit bilgisayar oyunlarını da oynayabildiği belirtildi. Nagle'nin ayrıca ameliyat sonrasında suni cihazı kullanmadan nefes almaya başladığı, elektrikli sandalyesini de nefesiyle üfleyerek hareket ettirebildiği vurgulandı.

    PROF. DR. JOHN DONOGHUE KİMDİR?

    Beyin konusundaki çalışmalarıyla tüm dünya tarafından takip edilen Prof. Dr. John Donoghue, 25 yıldır, ABD'nin en prestijli üniversitelerinden Brown Üniversitesi'nde beyin korteksi üzerine araştırmalar gerçekleştiriyor. Nöroloji departmanında öğretim üyesi olarak görev yapan Prof. Dr. John Donoghue, 100'ün üzerinde araştırmacı öğretim görevlisi bulunan üniversitenin, beyin araştırmaları merkezinin de başkanlığını yapıyor. Mühendisliği beyin bilimiyle birleştiren merkez, beyindeki motor korteksinin işlevini araştırıyor ve beynin elektriksel faaliyetlerini çözümleyerek felç hastalarına kendi başlarına hareket edebilme özgürlüğü kazandıran teknolojik sistemler geliştiriyor. Merkezde bilgisayar mühendislerinden nörocerrahi uzmanlarına, matematikçilerden doktorlara birçok daldan akademisyen ve bilim insanı çalışıyor. Prof. Donoghue'nun çığır açan beyin araştırmalarına New York Times Gazetesi'nden History Channel'a birçok yayın organında yer veriliyor. John Donoghue aynı zamanda Amerikan Hükümetine bağlı Providence, Rhode Island Veterans Affairs Medical Center'da kıdemli bilim adamı olarak görev yapıyor.

    Kaynak


  12. Sağlık Bakanlığı, son yıllarda bir çok hastalık için umut olarak gösterilen kök hücre uygulamalarında hasta güvenliğinin sağlanması amacıyla çalışma başlattı.

    kok-hucre-uretimine-standart.jpg

    Ankara- Hücre ve doku üretimi için de geçerli olduğuna dikkati çeken uzmanlar, bu konuda belirli standartlar getirilmesinin, kök hücre uygulamalarının önünü açacağını bildirdi.

    Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Kızılcahamam'da düzenlenen çalıştayda, hücre ve doku üretimi, bunlarla ilgili bankacılık faaliyetleri, etiketleme ve ithalat gibi konular masaya yatırıldı.

    Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapuağası, çalışmalarla ilgili bilgi verirken bir süre önce çıkarılan İnsan Doku ve Hücreleri ile Bunlarla İlgili Merkezlerin Kalite ve Güvenliği Hakkında Yönetmelik ile üst yapının oluşturulduğu, çıkarılacak yönergelerle de sistemle ilgili mevzuatın tamamlanmış olacağını söyledi.

    Çıkarılacak düzenlemelerle hücre ve dokuların üretimi ve ithali ile ilgili standartların belirleneceğini, bu standartlara sahip olanların üretim yapabileceğini anlatan Kapuağası, ancak Sağlık Bakanlığı'ndan ruhsatlı merkezlerde üretilenler ya da ithaline izin verilenlerin hastalara nakledilebileceğini bildirdi.

    Halen bazı merkezlerin geçici ruhsatlarla çalışabildiğini, düzenlemelerin yürürlüğe girmesinden sonra bu merkezlere mevzuata uyum göstermeleri için süre tanınacağını kaydeden Kapuağası, şu bilgileri aktardı:

    ''Kök hücre üretimi yapan kordon kanı bankaları şu anda geçici ruhsatla çalışabiliyor. Bu merkezlere mevzuata uyum sağlamaları için 1 yıllık süre tanıyacağız. Ayrıca, etiketleme ve barkodlamayla bu ürünlerin tıpkı ilaçta olduğu gibi üretimden hastaya nakledildiği aşamaya kadar her süreçte takip edilmesi planlanıyor. Hastalara nakledilecek hücre ve dokular aynı zamanda ilaç gibi aynı standartlarda olacak, yurt dışındaki geri çekme işleminden de anında haberdar olabileceğiz. Mevcut uygulamada, ülkemizde üretilen ya da yurt dışından getirilen hücre ve dokular kimlere verildi kontrol edilemiyor. Çekme işleminde, sadece ilgili firma internet sitesinden bildirim yapıyor. Artık ilaçtaki gibi bir geri çekme bildirimi olacak ve bu otomatikman yapılacak. Yeni düzenlemeyle bütün bunlar denetim altına alınacak. Tüm bu düzenlemeler hücresel tedavilerin önünü açacak.''

    Bunların yapılmaması halinde, hastalara ne tür bir hücre veya doku nakledildiğinin bilinemeyeceğini, bunun da hasta güvenliğini tehlikeye atacağını vurgulayan Kapuağası, ''Yurt dışından ithal edilmesinden çok Türkiye'de doku ve hücre üretimini teşvik edeceğiz. Bu bizim için büyük önem taşıyor. Bunun ekonomiye katkısı da büyük olacak'' şeklinde konuştu.

    ''Merdiven altı üretim''

    Sağlık Bakanlığı Kök Hücre ve Kemik İliği Nakli Bilim Komisyonu ve Hücresel Tedavi Derneği Başkanı Prof. Dr. Osman İlhan da ruhsatlı olmayan yerlerde denetimsiz ve kuralsız yapılan üretimler için kullanılan ''Merdiven altı üretim'' tabirinin bu hücre ve doku üretiminde de söz konusu olabileceğini bildirdi.

    Ekim ayında yürürlüğe giren İnsan Doku ve Hücreleri ile Bunlarla İlgili Merkezlerin Kalite ve Güvenliği Hakkında Yönetmelik ile mevzuat alanında batı ülkelerinin standardının yakalandığını kaydeden İlhan, bu yönetmeliğin işlerlik kazanması için yönergelere ihtiyaç olduğunu söyledi.

    Kök hücre uygulamalarının bir tedavi değil, deneysel çalışmalar olduğunun altını çizen Prof. Dr. İlhan, şöyle konuştu:

    ''Özellikle hücre ve doku üretimi ve bankacılığı büyük öneme sahip bir konu. Kök hücre uygulamaları henüz araştırma safhasında olduğu için belirli bir standart oluşturulması çok önemli. Hücre ve dokuların Sağlık Bakanlığı'ndan ruhsatlı merkezlerde üretilmesi ve hastalara belirli standartlara sahip doku veya hücrenin nakledilmesi büyük önem taşıyor. Aksi halde güvensiz ve yan etkiye yol açan hücrelerin nakledilmesi söz konusu olur ki bu da hasta güvenliğini olumsuz etkiler. Hücre ve dokular da ilaçta olduğu gibi güvenli yerlerde üretilmelidir. ''

    Yapılacak protokollerle hastalara verilecek hücrelerin tipi, sayısı, canlılığı, yan etkileri ve başarı oranlarının denetleneceğini bildiren İlhan, ''Denetimsiz üretilen ürünlerin kullanılması nedeniyle başarısız sonuçlar elde edilmesi ve yan etkiler ortaya çıkması hem hastalarda hem de hekimlerde kafa karışıklığına yol açıyor. Bu düzenlemelerin yürürlüğe girmesiyle bu tür olumsuzluklar artık görülmeyecek. Böylece deneysel uygulamalar zamanla rutin tedaviye dönüşebilecek'' diye konuştu.

    Sağlık Bakanlığı Organ Nakli ve Diyaliz Hizmetleri Daire Başkanı Halil Yılmaz Sur ise gelişmiş batı ülkeleri ve ABD'de bile hücre ve doku nakli konusunda bu kadar kapsamlı mevzuat bulunmadığını, Türkiye'nin bu konuda diğer ülkeler için örnek oluşturacağını bildirdi.

    Cumhuriyet


  13. MS hastası Azeri Sabine Farajova, İstanbul'da kök hücre tedavisiyle hayata döndü. Alınan kan kök hücreleri, 'tarlaya tohum eker' gibi geri verildi. Üç haftada sonuç alındı, Sabine de minik bebeğine kavuştu.

    2553800884.jpg?88521121868

    MS krizleri yüzünden felç kalan Azeri Sabine Farajova, İstanbul'da yapılan kök hücre nakli sayesinde, 3 haftada sağlığına kavuştu. Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de yaşayan Sabine Farajova, doğum yaptıktan sonra uzuvlarında uyuşma, kolunu kullanma güçlüğü gibi sorunlar yaşamaya başladı. Geçtiğimiz yıl şikâyetleri iyice arttı hatta bir süre sonra uzuvlarını hiç kullanamaz hale geldi. Bacakları tutmaz oldu. Henüz 22 yaşındaki Sabine, Bakü'de hastaneye gittiğinde artık yatalak haldeydi. Hastalığın çok ağır şekilde seyrettiğini gözlemleyen doktorları onuİstanbul'da Nöroloji Uzmanı Dr. Ahmet Güner Altunhalka'ya yönlendirdi.

    KIZINI ANNESİNE EMANET ETTİ

    Sabine, bir yaşındaki minik kızını sütten kesti ve annesine emanet ederek tedaviiçin Türkiye'nin yolunu tuttu. İstanbul'daki muayene ve incelemeler sonrasında teşhis kondu; MS (Multipl Skleroz) hastasıydı. Yani bağışıklık sisteminde gelişen hatalı çalışma sonucu, sinir sistemini oluşturan birimlerin yangısal hasarı ile seyreden bir hastalığın pençesindeydi. Sabine'ye ağır seyirli MS için verilmesi gereken ilk basamak tedavi uygulandı.Tedavi etkili oldu, Sabine atağı atlattı ve yakınmaları büyük oranda ortadan kalkmış bir şekilde Bakü'ye döndü. Bu dönemde MS ataklarının sıklığını azaltan ilaç tedavileri uygulandı. Fakat Sabine Farajova, MS belirtilerini çok kısa aralarla ve şiddeti artarak tekrar yaşamaya başladı. Bunun üzerine İstanbul'a geri geldi. Dr. Altunhalka, radikal bir karar verdi. Kök hücre nakli yapılacaktı. Sabine ve ailesi öneriyi kabul edince, Dr. Altunhalka hastasını, Türkiye'de MS tedavisinde otolog kök hücre nakli deneyimine sahip Prof. Dr. Sevgi Kalayoğlu Beşışık'a yönlendirdi.

    HÜCRELERİ DONDURULDU

    Bu tedavideki hedef, hatalı çalışan kan hücrelerinin görev aldığı bağışıklık sisteminin çalışmasını düzeltmek ve MS'in yinelenmesini engellemekti. Bugüne kadar çok sayıda MS hastasını izleyen ve 3 Türk MS hastasına yapılan otolog kök hücre nakline imza atan Dr. Kalayoğlu Beşışık'ın sorumluluğunda, Medical Park Bahçelievler Hastanesi Kemik İliği Nakli Ünitesi'ne yatırıldı genç kadın. Beşışık ve ekibi Uzman Hematolog Dr. Şebnem İzmir Güner ile Dr. Zülfü Özkılıç eşliğindetedavisi gerçekleştirildi. Kan sisteminin yeniden üretime geçmesi için önceden kan kök hücreleri toplandı, donduruldu ve saklandı. Daha sonra bunlar yoğun kemoterapi tedavisiyle, damardan 'tarlaya tohum ekme' mantığıyla geri verildi. Sabine bu tedaviyi hafif derecede yan etkilerle tolere etti. Kök hücre naklinin üçüncü haftasında, artık kendi işini kendi yapabilir bir duruma gelince de doktorların onayıyla ülkesine uğurlandı.

    ARTIK KIZINA SARILABİLİYOR

    Bakülü Sabine şimdi ülkesi Azerbaycan'da sağlığına ama en çok da küçük kızına kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor. Minikkızı daha bir yaşındayken yatalak halde Türkiye'ye gittiğini söyleyen Sabine, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Kızımı kucağımabile alamıyordum. İstanbul'da uygulanan kök hücre tedavisi sayesinde yeniden doğdum. Allah hem Türkiye'den, hem Türk doktorlarımdan razı olsun. İmdi (şimdi) çok yahşiyem (iyiyim). En çok sevindiğim, şimdi iki yaşında olan kızıma doya doya sarılıp, ona annelik yapabilmek."

    'Çok az sayıda vakada yapıldı'

    PROF. DR. SEVGİ KALAYOĞLU BEŞIŞIK (TEDAVİYİ GERÇEKLEŞTİREN DOKTOR): Ağır bir tedavi olmasına rağmen, Sabine Farajova bu tedaviyi iyi tolere etti ve üçüncü haftada beklediğimiz toparlama oldu. MS tedavisinde; kan kök hücre nakli sık uygulanan bir tedavi şekli değildir. Ülkemizde de MS hastalığının seyrine göre, nöroloji uzmanlarının nakil ekiplerinden talebi doğrultusunda çok az sayıda vakaya yapılmıştır. Kan kök hücre nakli, kendine özgü yan etkileri olan ve de çok yönlü uzmanlık alanını ilgilendiren ağır bir tedavidir. O nedenle böyle tedaviler ancak deneyimli merkezlerdeyapılmalıdır.

    SABAH