k@lpsizim_85

Üye
  • İçerik sayısı

    4.342
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    17

k@lpsizim_85 kullanıcısının paylaşımları

  1. 'PTTMATİK' Geliyor..

    çok güzel özellikle ama engelliler için süper birşey.. bilgiler için tşkler...
  2. Eğitim Engel Tanımadı (Özel)

    Çok güzel bir haber sağolun.. heğ derim öğretmenlik gercekten farklı kutsal bir görevdir diye..
  3. Göbek bağıyla felç tedavisi

    İnş en kısa zamanda kavusur sağlıüına bu glişmede güzel.. Bilgilendirme çin tşkler..
  4. Kinezyo Bantlama

    Benimde berrin gibi bu aralar boynum çok agrıyo bende mi alsam ne bunlardan... Bilgi için tşkler..
  5. Kök Hücre Tedavisinde Devrim Yaratabilecek Bir Çalışma

    Bu tarz buluşlar deneyler ve ya 2-4 kişinin hayatını kurtarmalar güzel ama ben bunun sadece belirli kısımda değil tüm dünyada ve bütün kısma uygulanıp tedavinin kuullanımasından yanayım.. Daha cok bieşeyede bu kök hüzre care olcak ama tabıkı her zamanki gibi farkı kısım yararlancak.. paylasım için tşkler
  6. Hangi Hastalığa Hangi Meyve Suyu

    hepsi çok yararlı içeçekler ama ben tek içebildiğim vişne suyu keşke diğerlerinden de içebilsem. Paylasım için tşkler..
  7. Hastaların Rapor Çilesi Bitiyor

    Bizim ülkemizde bu tarz uygulamaların yapılması çok zor bununda bir dolandırıcı yolunu bulurlar.. İnş dedikleri gibi olurda bizlerde rahatlarız.. Paylaşım için tşkler..
  8. 18 Yaşından Küçük Çocukların GSS Hakkı ve Yapılması Gerekenler Genel sağlık sigortalısı sayılanların çocukları, ana ya da babanın tescil edilmiş olmasına bakılmaksızın ve ayrıca bir işleme gerek olmaksızın 18 yaşın dolduğu tarihe kadar genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak sağlık hizmetlerinden yararlandırılacaklar. 18 yaş altında olma kapsamında GSS’li olamayacaklar Aile içinde kişi başına düşen aylık tutarı brüt asgari ücretin üçte birinden az olan aile bireyleri ile sığınmacı veya vatansız olarak kabul edilen kişiler ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun korunma, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz faydalanan kişilerin çocukları ile bizzat kendisi zorunlu sigortalılıktan dolayı GSS’li olan çocuklar sırf 18 yaş altı vatandaş oldukları gerekçesiyle tanınan genel sağlık sigortasından yararlanamayacaklar. Ailesinin kesesinden GSS’li olacak 18 yaş altı çocuklar Ana ve babası genel sağlık sigortalısı olanlar, 18 yaşını dolduruncaya kadar ayrıca bir işleme gerek olmaksızın ana veya babalarından dolayı bakmakla yükümlü olunan kişi olarak GSS’li olacaklar. Genel sağlık sigortalısı olması gerektiği halde tescili yapılmamış olan ana ve babaların çocukları, sağlık hizmeti sunucularına başvurduğu tarih itibariyle ana ve babalar genel sağlık sigortasına tescil edilecek ve bu çocuklar 18 yaşını dolduruncaya kadar ana ve babalarından dolayı bakmakla yükümlü olunan kişi olarak GSS’li sayılacaklar. Primleri Devletçe ödenecek çocuklar Bakmakla yükümlü kişi olarak genel sağlık sigortalısı olan ana ve babaların 18 yaşın altındaki çocukları, aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarı, asgari ücretin üçte birinden az olanlar kapsamında tescil edilerek primleri devlet tarafından ödenmek üzere GSS’li olacaklar. Örneğin çalışan oğlu (A)’nın bakmakla yükümlü olduğu babası sıfatıyla GSS’li sayılan kişinin 18 yaşından küçük diğer çocuğu (B) primi Devlet tarafından ödenen genel sağlık sigortalısı olacak. Genel sağlık sigortasına ilişkin primlerini ödemeyen ana ve babalar nedeniyle sağlık yardımlarından faydalanamasalar da bu ana-babaların bakmakla yükümlü oldukları 18 yaşından küçük çocukları, primleri Devlet tarafından ödenmek üzere genel sağlık sigortasından yararlanabilecekler. Ana ve babasız 18 yaşından küçük çocuklar primi Devlet tarafından ödenmek üzere, genel sağlık sigortalısı sayılırlar. Ana ve babası olmadığı halde korunma, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden faydalanmayan 18 yaşından küçük çocukların bu genel sağlık sigortalılıkları, varsa kanuni temsilcisi, yoksa yakınları tarafından SGK’ya başvurmaları veya SGK’ca bu durumun tespiti halinde tescil edilecek. Yeni doğan çocuklar Nüfus kayıt işlemleri yapılıncaya kadar yeni doğan çocuğa ilişkin gerekli işlemler; öncelikle anasının üzerinden, ana ölmüş ise babasının üzerinden, ana ve babası ölmüş ise yakınları veya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından koruma altına alındığı tarihe kadar, ölen ana üzerinden yapılacaklar. Ancak bu süre, sağ olarak dünyaya gelen her çocuğun, doğumdan itibaren nüfus müdürlüğüne bildirilmesi gerekli azami otuz günlük süreyi geçemeyecek.
  9. Utandıran Engelli Raporu

    Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nca yaptırılan “Türkiye’de Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılığın Ölçülmesi Araştırması”nın sonuçlarına göre, Türkiye’de yaşayan engellilerin yüzde 65’i tanımadığı kişilerin alay, aşağılama gibi davranışlarına maruz kalıyor. En fazla alay edilen kesimi ise zihinsel engelliler oluşturuyor. Araştırma sonuçlarını dün Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf açıkladı. 29 ilde 1507 engelli arasında yapılan araştırmaya göre, engellilerin yüzde 47’si kamu görevlilerinin kötü muamelelerine maruz kalıyor. Yüzde 41.8’i de kamu kurumlarında ya da bankalarda görevlilerin ayrımcı davranışıyla karşılaşıyor. Zihinsel engelli durumu Araştırmaya göre, en fazla ayrımcılığa uğrayan engelli grubunun başında yüzde 35.7 ile zihinsel engelliler geliyor. Zihinsel engellileri yüzde 21.3 ile işitme engelliler, yüzde 20.6 ile görme engelliler, yüzde 10.2 ile ruhsal hastalığı olanlar, yüzde 8.2 ile de dil ve konuşma bozuklukları olanlar ve yüzde 4 ile ortopedik engelliler takip ediyor. Araştırmaya katılan çalışan engellilerin yüzde 31.5’i çalışma hayatında ayrımcılığa uğradıklarını söylerken, yüzde 4.7’lik bir kesim ise hiçbir zaman ayrımcılığa maruz kalmadıklarını açıkladı.
  10. Sülük Tedavisi ( Dr. Suat Arusan)_1

    http://video.google....95905166&hl=en#
  11. BAŞBAKANLIK VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MUHTAÇ AYLIĞI VE VAKIF İMARET YÖNETMELİĞİ Resmi Gazete Tarihi: 28.12.1989 Resmi Gazete Sayısı: 20386 BİRİNCİ KISIM BİRİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler Amaç Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı; vakfiyelerde yer alan hayır şartlarının yerine getirilmesi amacıyla muhtaç durumda bulunanlara, âma ve sakatlara aylık bağlamak, imaret açmak ve faydalandırmak ile sosyal yardım yapmak yetki ve görev alanlarını düzenlemektir. Kapsam Madde 2- Bu Yönetmelik, muhtaç, âma ve sakatlara aylık bağlamak, imaret açmak ve imaretten faydalandırmak, muhtaç hastalara, yolda kalmışlara veya herhangi bir sebeple müşkül durumda olanlara sosyal yardım yapmakla ilgili usul ve esasları kapsar. Dayanak Madde 3- Bu Yönetmelik, 227 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi (e) ve 13 üncü maddesi (f) fıkrası ile 27 nci maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar Madde 4- (Değişik: RG- 06/09/1998-23455) Bu Yönetmelikte geçen; Genel Müdürlük : Vakıflar Genel Müdürlüğünü, Daire Başkanlığı : Hayır İşleri ve Sosyal Hizmetler Dairesi Bşk.lığı, Bölge Müdürlüğü : Vakıflar Bölge Müdürlüklerini, Yurt : Vakıflar Genel Müdürlüğü Öğrenci Yurtlarını, Saymanlık : Bölge Müdürlükleri Saymanlığını, Muhtaç : Kendisini, eşini, çocuklarını ve bakmakla yükümlü olduğu ana ve babasını asgari seviyede geçindirmeye yetecek geliri, malı veya kazancı bulunmayan, muhtaç olup başka bir yerden maaş ve ücret almayan, çalışarak hayatını kazanacak durumda olmayanı, Sakat : Bedeni, zihni ve ruhi yapıları itibariyle en az % 40 oranında fonksiyon kaybına sebep olan organ yokluğu veya bozukluğuna uğrayanı, Âma : İki gözü görme özelliğini kaybedeni, İmaret : İhtiyaç sahiplerine pişmiş sıcak yemeğin karşılıksız olarak dağıtıldığı yeri, Sosyal Yardım : Vakfiyelerde yer alan veya herhangi bir sebeple müşkül durumda kalanlara yapılan yardımı, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Aylık Bağlanacak Veya İmaretten Faydalanacaklar Madde 5- (Değişik: RG- 17/01/1997-22880) Sosyal Güvenlik Kurum ve Kuruluşlarının herhangi birisinden her ne isim altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlanmayan, mahkeme kararı ile veya doğrudan doğruya kanunla bakıma alınmayan veya herhangi bir gelire sahip olmayan, nafaka bağlanmayan veya bağlanma ihtimali bulunmayan, menkul ve gayrimenkul malı mevcut olmayan veya olup da bunlardan elde edeceği yıllık gelirleri toplamının aylık ortalaması bu Yönetmelikle bağlanacak aylık miktarını geçmeyen , başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde sakat, âma ve işsiz bulunanlar ile annesi, babası veya annesi ya da babası olmayan muhtaç çocuklara aylık bağlanır ve imaretten faydalandırılır. (Ek fıkra: RG-01/07/2006-26215) 18 yaşından küçük sakat çocuklara, kendilerine bakmakla yükümlü anne ve babalarının bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen şartları taşıdığı takdirde, muhtaç aylığı bağlanır. Madde 6- (Değişik: RG- 17/01/1997-22880) Aylık bağlanması ve yemek verilmesi için gerekli belgeler aşağıda belirtilmiştir. a) Dilekçe, B) Mal bildirim beyanı, (EK-1) c) Vukuatlı nüfus kayıt örneği, d) (Değişik: RG-01/07/2006-26215) Sağlık Kurulu Raporu (aylık alacak sakat ve âmalar için) e) İki adet vesikalık fotoğraf, f) (Değişik: RG-01/07/2006-26215) Muhtaçlık belgesi (Tapu Dairesi, Vergi Dairesi veya Belediye) g) Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve 1.7.1976 tarih ve 2022 sayılı Kanun dahil Emekli Sandığından maaş almadığını tevsik eden belge. Sağlık Raporları Madde 7- (Değişik: RG-06/09/1998-23455) Aylık bağlanacak muhtaç ve özürlülerin durumu, tam teşekküllü resmi hastanelerin sağlık kurullarından verilecek raporlarla tesbit edilir. Bu raporda istek sahiplerinin çalışarak hayatını kazanıp kazanamayacağı ile organ yokluğu ve bozukluğunun yüzde kaç olduğu belirtilir. Ancak istek sahibinin ikamet ettiği yerde tam teşekküllü hastane yoksa, hastanelerin üç mütehassıs hekiminin katılmasıyla oluşacak kurullardan alınacak raporlar da kabul edilir. Madde 8- (Değişik: RG- 20/01/1993-21471) Aylık talebinde bulunan şahıs 6 ncı maddede yazılı belgelerin tamamını, yemek almak isteyen de (a, b, c, e) fıkralarında belirtilen belgeleri tamamlayarak bulunduğu yerin bağlı olduğu Vakıflar Bölge Müdürlüğüne şahsen veya posta ile başvurur. Hatalı veya eksik yapılan başvurular Bölge Müdürlüklerince tamamlattırılır. Bölge Müdürlüğü müracaat üzerinde gerekli araştırmayı yaptıktan sonra, görüşlerini de belirtir bir üst yazı ile aylık bağlanması için yapılan başvuru evrakını Genel Müdürlüğe gönderir. İmaret kontenjanının dolmaması halinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, özürlü veya sakat çocuklar için açılmış devlet okullarındaki çocuklara Genel Müdürlük takdirine göre yemek verilebilir. Bu takdirde öğrencilerden muhtaç olduklarına dair belge istenmez. Okul Müdürlüğünün vereceği liste yeterlidir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Aylıkların Başlangıcı, Ödenmesi, Muhtaçlığın Kontrolü ve Yemek Verilmesi Madde 9- Bağlanan aylıklar Genel Müdürlük onayını takip eden aybaşından itibaren peşin olarak hak sahiplerine veya yetkili vekil ya da vasilerine Bölge Müdürlüğü saymanlığınca ödenir. Ayrıca aylık bağlananların yazılı talepleri halinde masrafları düşülmek kaydıyla aylıkları adreslerine posta veya banka havalesi ile gönderilir. Madde 10- Genel Müdürlük ve Bölge Müdürlüklerinde aylık sahibi için adı, soyadı, tahsis tarihi, numarası ve sıra numarası verilmek üzere devamlı bir defter tutulur. Bu defterin sayfa numaraları, verilecek belgeye yazılır. Muhtaçlığın Kontrolü Madde 11- İdare lüzum görmesi halinde ilgililerin gelirleri ve mal varlığı hakkında, Kamu Kurum ve Kuruluşları ile özel şahıslardan bilgi istemeye yetkilidir. Haklarında soruşturma yaptırılmış olanlardan durumları 5 inci madde kapsamına girmediği tesbit edilenlere aylık bağlanmaz, bağlanmışsa kesilir. Madde 12- İmaretlerde yemek verileceklerin seçimi, gerektiğinde mülki amir, belediye ve sosyal hizmet kuruluşlarının görüşleri de alınarak Bölge Müdürlükleri tarafından yapılır. (Ek fıkra: RG-01/07/2006-26215) 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş, Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun gereğince aylık alanlar, vakıf imaretlerinden yararlanabilirler. Aylıkların ve Yemeklerin Kesilmesi Madde 13- (Değişik: RG- 17/01/1997-22880) Aşağıdaki hallerde bağlanan aylık ve verilmekte olan yemek kesilir: a) Hak sahibinin ölümü, B) Aylık bağlanan kadın ise evlenmesi (âma ve muhtaç kadının, âma, muhtaç, sakat biriyle evlenmesi hallinde ve muhtaçlıklarının devam etmesi durumunda bu hüküm uygulanmaz). c) Herhangi bir sebeple muhtaçlığın kalkması, d) Aylık bağlanan âma, sakat ve muhtaçların ücret karşılığı bir işte çalışmaya başlaması, e) Kamu Kurum ve Kuruluşları veya hakiki ya da hükmi şahıslarca bakım altına alınması, f) Aylık sahibi erkek çocuğun 18, yüksek öğrenimde ise 25 yaşını tamamlaması, g) Aylıkların aralıksız altı ay, yemeklerin ise izinsiz ve mazeretsiz 10 gün alınmaması, h) Yemek alanların hal, hareket ve davranışlarında, ahlaka ve adaba uymayan hallerinin tesbit edilmesi. Aylık Bağlanan ve Yemek Alanlara Verilecek Belge Madde 14- Kendilerine aylık bağlananlara ve imaretten yemek alanlara soğuk damga ile tasdik edilmiş örneği EK- 2' de gösterilen bir belge verilir. Yoklama Madde 15- Aylık sahipleri ile imaretten yemek alanlar her yılın Kasım ayında EK- 3' de gösterilen yoklama belgelerini doldurarak; aylık alanlar saymanlıklara, yemek alanlar da imaret yetkililerine verirler veya gönderirler. Bölge Müdürlüklerince yoklama belgelerinin uygun olarak doldurulup doldurulmadığı araştırılır. Yoklama belgesini zamanında vermeyenlere hazırlayıp getirinceye kadar aylık ve yemekleri verilmez. Ancak, bu süre, madde 13/ h' da belirtilen süreleri geçemez. Aylık alanların altı ay içerisinde yoklama belgelerini getirmeleri halinde verilmeyen aylıkları toptan ödenir. Bildirim Yükümlülüğü Madde 16- Aylık ve yemek alanlar, aylıklarının ve yemeklerinin kesilmesini gerektiren durumların meydana gelmesi halinde, bu durumlarını maaş ve yemek aldıkları yetkililere veya doğrudan Genel Müdürlüğe en geç bir ay içinde yazılı olarak bildirmek zorundadırlar. DÖRDÜNCÜ KISIM BİRİNCİ BÖLÜM Çeşitli Hükümler Madde 39- Bu Yönetmelik esasları dahilinde uygun görülen yerlerde imaret açmak, muhtaç durumda olanlara maaş bağlamak ve sosyal yardım yapmakla ilgili her türlü işlemler Daire Başkanlığınca yürütülür. Madde 40- (Değişik: RG 25/9/ 2004-25594 ) Ödenecek aylık miktarı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen ve memur taban aylıklarına uygulanan taban aylığı katsayısının (400) dörtyüz gösterge rakamı ile çarpımından elde edilecek miktardır. Aylık bağlanacak muhtaç ve özürlü sayısı Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Vakıflar Genel Müdürlüğünce belirlenir. Madde 41- Bir aileden en çok bir kişiye aylık bağlanır. (Mülga ikinci cümle: RG-01/07/2006-26215) Madde 42- Aylık hakkını kaybedenlerin aylıkları kesilmesini gerektiren halin tesbiti tarihini takip eden aybaşından itibaren kesilir. Buna rağmen yapılan fazla ödemeler genel hükümlere göre tahsil edilir. Madde 43- Gerçeğe uymayan belgeleri düzenleyenler ve kullananlar hakkında genel hükümlere göre cezai kovuşturma yapılır. Bu yolla aylık bağlanmış ise derhal kesilir.
  12. Tebliğlerle Anayasal Haklarımız Engelleniyor! Hasta Hakları Aktivistleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Fizyoterapist Rukiye Günel 2009 ve 2010 Sağlık Uygulamaları Tebliğlerinin Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon işlemleri ile ilgili düzenlemesinin, hasta hakları ihlaline yol açtığını, yeni uygulamaların çağdışı, bilime, ahlâka ve hukuk kurallarına aykırı olduğunu, yeni tebliğlerle Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon alanında yaşanan skandallara her geçen gün bir yenisinin eklendiğini söyledi. Hasta Hakları Aktivistleri Yönetim Kurulu Üyesi Fzt. Rukiye GÜNEL konu ile ilgili yaptığı basın açıklamasında şu görüşlere yer verdi; ''06.03.2009 Sağlık Uygulamaları Tebliği Fizyoterapistlerin sadece Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzman Hekimi gözetiminde çalıştırılabileceğini öne sürdüğünden bu durum Ortopedi, Nöroloji, Nöroşirurji, Kardiyoloji, Pediatri gibi tedavide özel ve riskli durumların yaşanabileceği alanlarda, hastayı rehabilitasyonu boyunca hastalığının birinci derece sorumlusu olan ilgili branş Uzman Hekimi gözetiminden çıkarmıştır. Dünyada ve Avrupa birliğinde yaygın olan uygulama, Hekimin gördüğü ve tanısını koyduğu hastanın o Hekim tarafından Fizyoterapiste yönlendirilmesidir. Söz konusu Hekim, herhangi bir branştan olabileceği gibi Aile Hekimi de olabilir. 06.03.2009 Sağlık Uygulamaları Tebliğinin başka bir maddesinde hastaların Fizik Tedavi uygulamalarını ‘Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzman Hekim gözetiminde Hekim dışı Sağlık Personeli yapar’ ifadesi yer almaktadır. Fizyoterapist dışında hastaların Fizyoterapi ve Rehabilitasyon uygulamalarını, Hekim dışında Sağlık Personelinin yapması kabul edilemez bir durumdur. Bu özel alanda bu konuda eğitim almamış personelin çalıştırılması veya uzun bir yüksek öğrenim süresinin göz ardı edilerek kısa süreli eğitim veya kurslarla bu tıbbi desteğin sağlanması mümkün değildir. 25.03.2010 Sağlık Uygulamaları Tebliğinde ise Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon hastaları A, B, C, D diye 4 gruba ayrılmıştır. A ve B grubundaki hastaların rehabilitasyonu Hekim gördükten sonra bizzat Fizyoterapist tarafından takip edilirken, C ve D grubundaki hastaları tedaviye kimin alacağı konusunda herhangi bir tanımlama yapılmadığı için ''Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı gözetiminde olsun da ister bir çaycı, ister bir hemşire, isterse sokaktan geçen herhangi biri olsun'' anlamı çıkmaktadır. Diyabet, Yüz Felci, Sinir Lezyonları, Gulllian-Barre Sendromu, Nöropatiler, Kırıklar, Menüsküs Yaralanmaları, Çıkıklar, Skolyoz ve Birçok Ortopedik Hastalık C grubuna alınmıştır. C grubundaki bir operasyon sonrası post-op rehabilitasyon çoğu kez hem riskli, hem çok süre ayrılan ve çok emek sarf edilen hasta grubu olmasına rağmen A ve B grubunda değil de, C grubunda gösterilmiştir. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı gözetiminde olsun da kim olursa olsun' diyen Sağlık Bakanlığının bu kararı Dünyanın hiçbir yerinde görülmemekle birlikte, ülkemizde 25 Mart 2010 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanmıştır. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyona ihtiyacı olan hastaları bu alanda ehil olmayan personelin eline bırakan Sağlık Bakanlığı bu uygulamasıyla hasta hakları ihlali yapmaktadır. Her 100 kişiden 12 sinin engelli veya hasta olduğu bu ülkede Sağlık Bakanlığının hastalara layık gördüğü bu yaklaşım, sorunu kökten çözmekten uzaktır. Gelişmiş ülkelerdeki gibi tanısı koyulan hastalar ilgili Uzman Hekim tarafından Fizyoterapiste direk yönlendirilebilmeli, böylece hastanın rehabilitasyonunu Fizyoterapistle alanındaki ilgili Uzman Hekim birlikte takip edebilmelidir. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uygulamaları Dünyadaki duruma benzer şekilde, hizmet kalitesinin arttırılması ve hasta haklarına ve yararına, haklarının ve yararının gözetildiği düzenlemeler olacak şekilde yapılarak yürütülmelidir. Her yıl bu hastalar üzerinden oyunlar oynanmamalı, hastalarımız gerçekten tedavi olmalıdır. 06.03.2009 Sağlık Uygulamaları Tebliğinde yer alan ‘Fizik Tedavi uygulamaları, Hekim dışı Sağlık Personeli tarafından yapılabilir’ maddesine karşın açılan davada Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun kararına göre Fizyoterapistler dışında kalan diğer yardımcı Sağlık Personeli tarafından yapılan Fizik Tedavi uygulamasının hukuka uygun bulunmadığı hükme bağlanmış, Danıştay şimdilik yürütmeyi durdurmuştur. Bizler Hasta Hakları Aktivistleri olarak çağdışı, bilime, ahlaka ve hukuk kurallarına aykırı olan bu uygulamalara bir an önce son verilmesini, hasta haklarına ve yararına uygun şekilde yeni düzenlemenin bir an önce yapılmasını istiyoruz!'' Hasta Hakları Aktivistleri Yönetim Kurulu Üyesi Fizyoterapist Rukiye GÜNEL
  13. Resmi Gazete de yayınlanan 2011 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararında yer alan Sağlık Sistemi 2011 Yılı Programı ve Öncelikleri. 2011 Yılı programının sağlıkla ilgili amaç ve politikaları Üniversite Hastanelerine Destek Sağlık hizmetlerinin kalitesinden ödün verilmeksizin ilaç ve tedavi harcamalarını daha akılcı hale getirmeye yönelik tedbirler alınmaya devam edilecektir. Üniversite hastanelerinin finansman sıkıntılarının giderilmesine yönelik yapısal tedbirler alınacaktır. Sağlıkta Etkin Denetim Modeli Sağlık harcamalarına ilişkin denetimlerin daha etkin bir şekilde yapılabilmesi amacıyla, sağlık hizmet sunucularının geçmiş davranışlarını dikkate alan denetim modelleri geliştirilecek, risk analizi ve veri madenciliği alanlarında yazılım, donanım ve eğitim altyapısı güçlendirilecektir. Genel sağlık sigortası, getireceği mali yüklerin makul düzeyde tutulması amacıyla, sağlıkta dönüşüm programıyla birlikte uygulanmaya devam edilecektir. 2011 Yılı Hedefleri Yeşil Kartlıların SGK'ya Devri 2012'ye SGK sağlık harcamaları kapsamında Devredilen SSK, Devredilen Bağ-Kur, Devredilen Emekli Sandığı, çalışan kamu görevlileri, ödeme gücüne sahip olup zorunlu sigortalı olmayanlar ve 18 yaş altı çocukların sağlık harcamaları yer almaktadır. Yeşil kart sahiplerinin sağlık harcamalarının program döneminde SGK’ya devredilmeyeceği öngörülmüştür. 2011 de 30,6 Milyar TL Açık 2011 yılında sosyal güvenlik kuruluşlarının toplam gelirlerinin 103,2 milyar TL, toplam giderlerinin 133,8 milyar TL ve gelir gider açığının 30,6 milyar TL olması öngörülmüştür. GSYH’ya oran olarak, gelirlerin yüzde 8,50; giderlerin yüzde 11,02 ve açığın yüzde 2,52 olması hedeflenmiştir. 2011 yılında SGK’ya faturalı ödemeler, ek karşılıklar, emeklilere yapılan ek ödeme, devlet katkısı, hizmet akdiyle çalışanlar için 5 puan prim indirimi ve özürlü primi teşviki de dahil olmak üzere toplam 62,4 milyar TL tutarında ve GSYH’nın yüzde 5,14’ü oranında bütçe transferi yapılması öngörülmektedir. SAĞLIK SİSTEMİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ 1. Mevcut Durum Sağlık alanında son yıllarda yürütülen çalışmaların ve Sağlıkta Dönüşüm Programının etkisiyle hizmet sunumu, hizmete erişim, temel sağlık göstergeleri ve sağlık hizmetlerinden duyulan memnuniyet düzeyinde olumlu gelişmeler gerçekleşmiştir. Sağlıkta Finansman Hala Sorun Ancak, fiziki altyapı ve sağlık personelinin kent-kır ve bölgeler arası dağılımındaki farklılıklar ile sağlık hizmetlerinin finansmanın sürdürülebilirliğine ilişkin sorunlar önemini korumaktadır. Temel Amaç ve Hedefler Vatandaşların ekonomik ve sosyal hayata sağlıklı bireyler olarak katılımını sağlamak ve yaşam kalitelerini yükseltmeye katkıda bulunmak, sağlık politikasının temel amacıdır. Aile Hekimliği ile 1. basamak sağlık hizmetleri etkinleştirilecek Bu amaca ulaşmak için öncelikle koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, aile hekimliği sistemine geçilerek birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkinleştirilmesi, altyapı ve sağlık personeli ihtiyacının karşılanması ve ülke genelindeki dağılımlarının dengelenerek bölgeler ve sosyo-ekonomik gruplar arasındaki farklılıkların azaltılması, sağlık hizmetlerinin eşitlik ve hakkaniyet ilkesiyle, hasta haklarına saygılı, erişilebilir, etkin ve kaliteli bir yapıya kavuşturulması, akılcı ilaç kullanım mekanizmalarının oluşturulması ve Sağlık Bakanlığının yeniden yapılandırılarak düzenleme, planlama ve denetleme rolünün güçlendirilmesi hedeflenmektedir. Politika Öncelikleri ve Tedbirler
  14. Saatleri Geri Almayı Unutmayın!

    31 Ekim Pazar günü (Cumartesi gününü, Pazar gününe bağlayan gece) saat 04.00'de saatler 1 saat geri alınacak.
  15. Dışarı çıktığınızda başınızdan geçen engelinizle ilgili ilginç konular. ( Taksilere binerken yaşadınız sorun, aküllünüz varsa onunla gezerken insanların tepki vs gibi...)
  16. Buna cok güldüm osmanburak gercekten nasıl bir milletiz sasırıyorum... Ve bunu okuyunca benim aklıma geldi bi yasadığım olay... Surekli sonda takılı oldu zamnlar bir davlet hastanesının aciline gitmiştik sondam cıktı taktırmaya evreklarımı yaptırdık doktor odasındaymıs oraya gittik ben gittim kapıya vurdum girddim iyi aksamlar dedım neyın var dedi dedim sondam cıktı takılması gerek buraya yolladılar evraklarımda bunlar diyip verdim doktora baktı anneme dediki suraya yatsın yatılcak yerde çok yuksek annem babasını cagırayım dedı niye zihinselmi kızınız yatamıyormu dedi ben gulmekten koptum resmen annem yok emin olun sizin benim gibisini çeşmeye susuz götürüp gelir dedi .. Ne mana sandalyee oldumu göruyo evrakları ben verıyorum sorun ne diyo ben anlatıyorum yataga yatamayınca zihinselli olunuyor..
  17. Gerçekten ikinci vatandaşmı olarak yaşiyoruz bu ülkede ve engelli birer birey olarak bu zamana kadar kaybettiğimiz haklarımız neler bizlere yapılan yalnışlar neler . Herkez bildiğini hatırladığı kadar e düşüncelerini yazabilirmi?
  18. İstanbul Fındıklı SGK Müdürünü Ziyaret

    Keşke berrinciğim, Onların istedikleri ssorunlarımı haledebilmek ama görustuk şefi bol bol siteyi ziyaret etcek ve buran sgk ile bir sorunu olan olursa ben direk kendisini arayıp sorabilccem kesin agızdan cevap vermiş olcam..... Onlarla site içinde calışmalar yapacagız
  19. Arkadaşlar Haklarımızı ne kadar biliyoruz sağlık haklarımızı hasta haklarımızı engelli haklarımızı bunları kapsayan tüm haklarımızı ne kadar biliyor ve ne kadarını uyguluyoruz. Bu konuyu acmadan önce gecenlerde şahit oldum 1-2 olaydan bahsetmek istiyorum. Bir engelli arkadasım sonda alacağı firmasını değiştircek ve sadece eski firmasına diyeceği kelime su benim recetemi yazdırma ve bunu söylüyor firmacı tamam ama 3 aylık ürün ödemeniz var bunu ödemelisiniz diyor.Diğer firma işinide ben yapacağım için bana dönüyor hemen Gülsüm bana böyle böyle dediler ne yapcam? Aslında böyle bir şey yok zaten ürünlerin ödeneğini devletten alacak kişiyle hiç bir alakası yok devlet bunu 3 ayda öder 5 ayda öder ama öder kişiyi hiç bir şekilde bağlamaz..Kişi bunu öğrenince eski firmasına dönüp aynısını söylüyor ve firmaci hiç bir sey diyemiyor. Bunu benzer bir olayda Tekirdağ'dan bir hastamızdan geldi.Hasta araddı ve eşime sözleşme imzalatmışlar ben o firmadan ayrılamam ne sözleşmesi bilmiyorum ya bana dava acarlarsa evime kanun adamları gelirse ne sözleşmesi oldunu dahi bilmiyor sadece firmadan giemesin diye imzalatılıyor ee kişi sgk lı ne sözlesmesi bu ve imzalayan kişinin okuma yazmasıda yok neye dayanarak yapıyorlar bu tarz bilgilendirmeleri anlamıyorum milletin hakkını yemek bu kadar kolaymı ya nasıl bir ülkedeyiz be kardeşim.. hiç bir zaman haklarımızı yedirmeyelim. Ve benim en cok kızdım bir şey daha var hastane alıs veriş vs yerlerinde asansörlerde şöle bir yazı verdir Engelli , hasta , yaşlı ve hamile kişiler içindir. Ula ben sandalyedeyim asansör kapısında bekliyorum millet üstümden atlıyor biniyor hemen ilk yaptığım sey yazık sizler beyinden sakatsınız kusura bakman işgal etmişim yolunuzu özür derim..
  20. İstanbul Fındıklı SGK Müdürünü Ziyaret

    Bu buluşmaya katıldım ve güzel bie ekipla karşılaşdım hizmet için varız biz burda diyen güler yüzlü bir ekip. Amaçları biz engelli kişilerle bir arada olup sorunlarımız sgk ödemeelrimizdeki sorunları çözmek ve en aza indirip nasıl yardımcı olabiliriz. Hemen sunu deriz ya bi devlet kurulusu ne kadar yardımcı olur yalan bunlar göstermelik kardeşim deriz ama öyle değil oraya gelen bir engelli arkadasımın olayına şahit oldum tekerlekli sandalye ödemesınde bir karısıklık olmus ve gelmiş daha öncede gelmişki oranın şefiyle o kadar samimiki ismiyle falan hitap ediyor normalde baska bi devlet dairesinde olsa sefine ulasmak için 4 yırtması gerek ve o tarzda kardeşım tarzında konusamaz .Geldi buyur edildi hemen cayı ikram edildi işlemlerindeki sorunu çözmeye basladılar ... Ben bunu gördükten sonra o önyargıdan kurtulmam gerektiğini düşündüm ve teşekkürler Fındıklı sağlık sosyal güvenlik merkezi çalısanlarına.. Sloganlarındaki gibi inş hep yanımızda olursunuz ..
  21. [Görüş] Engelli Olduktan Sonraki Değişen İlişkiler

    Bence bu ayrılıkların nedeni cahil bir toplum olmamız. Bende 13 senelik bir engelliyim ve cok sahit oldum bu tarz şeylere. Düşüncelerimi acıkca belli eden biriyim bunun için acıkca konusacağım. Bu ayrılıkların 1. sebebi Cinselliği çok seven bir toplum olmamız ve bir bay yada bayan engelli oldumu insanların ilk dediği şey cocuğu olmaz daha bunun ve kişiler bundan cok etkilendiği için özel bir konu olduğu için de gidip bir uzmandan bilgi almazlar ilk yol ayrılık olur. 2.sebebte aileler evet aileler çok etkiliyor çünkü engelli oldunmu artık yatalak birine muhtac yasayan tarza bakıyolar önlerine yemekleri gelsin ihtiyacları görunsun yeter gibi düşünüyolar aslında engelinin duyguus olmuyoki ve o yatalak kendine bakamıyor sana nasıl bakcak diyerek ayrılığa sebeb oluyolar.. Dediğim gibi bu tarz ayrılıklerın tek nedeni cahil bir toplum olmamız... Engellilerde sevebilir kalpleri var
  22. TRAFİK KAZALARINDA HUKUKİ SORUMLULUK VE SİGORTA Çalışmamızın konusu trafik kazalarında hukuki sorumluluk ve sigorta olup, çalışmamızın başında öncelikle işleten konusu üzerinde durmamız gerektiğini düşünmekteyim. İşletenin tanımını yapacak olursak, İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır. (KTK. Madde 3) KTK 85. maddesinde motorlu bir araç işleteninin sorumluluğu, kusura dayanmayan bir tehlike sorumluluğu olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme; karayollarındaki motorlu araçların işletilmesinin doğurduğu büyük tehlike, bunların zarar doğurmaya müsait oluşu, sürücünün ekonomik durumun genelde zayıf olması gibi zarara uğrayan tarafı himaye düşüncesinden doğmuştur. Motorlu bir aracın işletilmesi cismani bir zarara ya da bir şeyin hasara uğramasına sebep olursa işleten kusursuz olarak sorumlu olacaktır. İşletenin bu sorumluluğu, ağırlaştırılmış kusursuz sorumluluk, başka bir deyimle tehlike sorumluluğudur. Eğer ortada bir zarar varsa karine olarak bu zarar motorlu araç işletilmesinin tabi ve normal bir sonucudur. Dolayısıyla bu sonuçtan motorlu aracı işleten sorumludur. KTK 85/1 göre işletenin sorumluluğu kusur sorumluluğu olmadığı gibi, B.K. 55. maddesinde öngörülen objektif özen ödevinin ihlaline dayanan bir sebep sorumluluğu da değildir. Bu itibarla işleten hiçbir kusuru olmazsa da, aracın işletilmesinin sebep olduğu zararı tazmin etmekle sorumludur. Sorumluluk kusura dayanmamaktadır. İşletenin sorumluluğu için, KTK 85/1. maddesinde kusur aranmadığı gibi, sorumluluktan kurtulmak için de aynı yasanın 86. maddesinde öngörülen durumların söz konusu olması gerekmektedir. Yani ortada illiyet bağını kesen sebeplerin bulunması gerekir. Bunlar; ü Zararın mücbir sebepten, ü Zarar görenin veya 3. kişinin ağır kusurundan, ü araçtaki teknik bir bozukluk veya noksanlığın kazaya sebep olmamasıdır. Aracın işleteni, kusursuzluğunu ispat etmek zorundadır. Yoksa zarar gören kişi araç işleteninin kusurlu olduğunu ispat etmek zorunda değildir. 1996 yılında KTK yapılan değişiklikle teşebbüs sahibine de sorumluluk getirilmiştir. Buna göre, otobüslerde yapılan yolculuklarda, otobüsün bir işletmenin adı altında veya işletme tarafından işletilmesi sırasında meydana zararlardan teşebbüs (işletme) sahibi de işleten ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. İşletme halinde olan aracın sebep olduğu trafik kazası nedeniyle sorumluluk şartları; ü Ortada bir zarar olmalıdır. Zarar, motorlu aracın yada araçta bulunan yolcunun yada araç dışındaki bir kişinin malının zarara uğramasıdır. Kişilerin cismani zararları da bu kapsamdadır. ü Zarar Motorlu araç tarafından verilmelidir. ü Zarar Motorlu aracın işletilmesi neden olmalıdır. KTK 85. maddesinde bu durum açıklanmış olup, aracın trafiğe çıkarılmış olması ve kullanılması sırasında zararın meydana gelmesi gerekmektedir. ü Zararın meydana gelmesi ile aracın işletilmesi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Yukarıda işletenin tanımını yaptık. Şimdi de KTK 85. maddesine göre; işletenin sorumluluğuna bakalım. Öncelikle kim işleten olur sorusuna cevap bulmamız gerekmektedir. Gerçek işleten; ü Araç sahibi olan kişi; gerçek işleten aracın trafik kaydında malik olarak görülen kişidir. Uygulamada genellikle aracın işleteni ile aracın sahibi aynı kişidir. KTK 85. maddesine göre aracın işletenini tespit etmek için öncelikle aracın trafik kaydına bakmalıyız. Genel olarak trafik sicilinde araç sahibi olarak görünen kişi işletendir. Bu husus yasal karinedir. Ancak kayıtta araç sahibi olarak görünen kişi, aracının noterde satmamış olsa dahi, adi satışla satın alan aracı fiili ve ekonomik hâkimiyetine almış ise (aracın vergisini, sigortasını ödüyorsa, aracın trafiğe çıkartılıp çıkartılmamasına karar veriyorsa) bu kişi aracı noter satışıyla satın almamasına rağmen aracın işleteni sayılmaktadır. Bu nedenle zarar gören kişi aracın tescil kaydında görünen kişiye değil de başkasına ait olduğunu her türlü delille ispat edebilir. ü Aracın mülkiyeti muhafaza kaydıyla satılması halinde noter tarafından tutulan sicilde alıcı sıfatıyla üzerine kayıtlı olan kişi de işleten sayılır. ü Motorlu aracın kiracısı veya ariyet alanı ü Motorlu aracı kendi adına, tehlikesi kendisine ait olmak üzere işleten ve araç üzerinde fiili tasarrufta bulunan, Farazi İşleten; ü motorlu araçlarla ilgili mesleki faaliyette bulunanlar, ü Yarış düzenleyiciler, ü Motorlu aracı çalan veya gaspedenler, İşletme Alanı; ü Motorlu araç kazası karayolunda olmalıdır. ü Kazayı meydana getiren araç motorlu araç olmalıdır. ü Hemzemin geçitlerde meydana gelen trafik kazalarında da 2918 sayılı KTK hükümleri uygulanmaktadır. Bu durumlarda DDY idaresi de hemzemin geçitlerde meydana gelen işleten sayılır. Yargıtay birçok kararında buna değinmektedir. Hemzemin geçit, karayolu ile tren yolunun kesiştiği yerlerdir. İşletenin sorumluluktan kurtulması yada sorumluluğun azaltılması şartları; KTK 86. maddesinde işletenin veya teşebbüs sahibinin sorumluluktan kurtulması düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre işletenin sorumluluktan kurtulması son derece zorlaşmıştır. Buna göre işleten önce zararın mücbir bir sebep veya zarar görenin yada 3. bir şahsın ağır kusurundan kaynaklandığını ve illiyet bağının kesildiğini ileri sürecek, sonra da olayda ne kendisinin ne de eylemlerinden olduğu kimselerin kusuru bulunmadığını ispatlayacaktır Ancak 86. madde bununla yetinmemiş, zararın meydana gelmesine araçtaki bir bozukluğun etken olmaması koşulunu da birlikte aramıştır. Sorumluluktan kurtulamayan işleten kazanın oluşumunda zarar görenin kusuru bulunduğunu ispat ederse, tazminat miktarı kusur derecesine göre indirilir. Hatır Taşınması (Madde 87); Yaralanan veya ölen kişi hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmişse işletenin sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk genel hükümlere uymaktadır. Yani bu durumda, KTK hükümleri değil genel hükümler uygulanır; Örneğin B.K hükümleri uygulanır. Bu nedenle hatır taşıması söz konusu ise Zorunlu Trafik Sigortasından faydalanma imkânı yoktur. Zarar verenlerin birden çok olması (Madde 88); Bir aracın katıldığı bir kazada bir 3. şahsın uğradığı zararlardan dolayı birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa bunlar müteselsil olarak sorumludur. Birden çok kişinin sorumlu tutulduğu durumlarda zarara neden olanlar kusurları oranında zarara katlanırlar. Aynı zarardan sorumlu olanlar müteselsil sorumlu olup B.K 141. madde gereğince borçlulardan her biri borcun tümünden sorumludur. Zarar verenlerin müteselsil sorumlu olmaları için talepte bulunanın bu konuda talepte bulunması şarttır. Maddi ve Manevi Tazminat (Madde 90) Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında B.K. haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. B.K. 41-60 maddelerinde belirtilen hususlar yeni maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularındaki bölümler trafik kazaları nedeniyle meydana gelen zararlarda uygulanacaktır. Ancak manevi tazminat taleplerinde bir farklılık var. Manevi tazminat taleplerinde zaman aşımı süresi Genel hükümlerin aksine KTK109/2 maddesine göre dava cezayı gerektiren bir fiilden değer ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı öngörmüşse bu süre manevi tazminat talepleri açısından uygulanır. Trafik kazasında bir kişi ölmüşse; Mirasçıları, ölenin desteğinden yoksun kaldıklarından destekten yoksun kalma tazminatı ile cenaze ve defin masraflarını talep edebileceği, ölenin,ölümü nedeniyle duydukları acı ve üzüntü nedeniyle manevi tazminatta talep edebilirler. Yaralamalarda; Meydana gelen iş ve güç kaybı nedeniyle iş ve güçten yoksun kalınan gün boyunca, çalışamadığı ve kazançtan yoksun kaldığı için, çalışamayıp yoksun kaldığı kaybı, tedavi görmüşse tedavi masraflarını isteyebilecektir Aynı şekilde manevi tazminat talebinde de bulunabilecektir. Sakatlanmalarda; Kişi sakatlık oranına göre meydana gelecek iş ve güç kaybına göre zararını talep edebilecek, tedavi masraflarını isteyebilecek ve manevi tazminata hak kazanabilecektir. Maddi Zararlarda; Araçlara veya eşyalara verilen zararların karşılanmasını isteyebilecektir. Özellikle belirtmek isterim ki, maddi zararlarda araçların kaza nedeniyle uğradıkları diğer kaybın istenebileceğini düşünüyorum. Örneğin; kazada bir aracın ciddi bir şekilde hasarlandığını düşünelim, burada araçta meydana gelen ve aracın tamiri gereken zararı isteyebileceğini, aracın darbeli oluşu nedeniyle uğradığı değer kaybını da isteyebiliriz. Maddi ve manevi tazminat taleplerinde; Tazminat miktarları tarafların olaydaki kusur oranına göre belirlenecektir. SİGORTA Zorunlu Trafik Sigortası (Madde 91) Zorunlu Mali sorumluluk sigortası, sigorta ettirenin, 3. kişilere verdiği onun karşılamak üzere hem üçüncü kişileri hem de sigorta ettireni koruma amacıyla oluşturulmuş bir zarar sigortası türüdür. İşletenlerin KTK 85. maddesindeki sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortasını yapmaları zorunludur. Zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmayan araçların trafiğe çıkması yasaktır. Zorunlu trafik sigortası işletenin KTK göre sorumluluğunu karşılamak üzere kurulmuştur. Bu sigorta türü işletenin B. Kişilere verdiği zararları karşılamak amacıyla düzenlenmiştir. Yani Trafik sigortası işletenin 3. kişilere verdiği zararları karşılamaktadır. İşletenin kendisine gelen zararlar sigorta kapsamı dışındadır. Örneğin; sigortalı aracın tek taraflı maddi hasarlı bir kaza yaptığını düşünelim. Burada sigortalıya ait araç 3. bir kişiye zarar vermediği için bu araçtaki maddi zarar sigorta kapsamı dışındadır. Aynı aracın bir yayaya çarpıp öldürdüğünü ve aracın kusurlu olduğunu düşünelim. Bu durumda yaya 3. kişi konumunda olduğundan bu zarar sigorta kapsamında kalmaktadır. Zorunlu Trafik sigortasında; sigortacının(sigorta şirketinin) sorumluluğu limitle sınırlıdır. Limitin üzerindeki zarardan sorumlu değildir. Zorunlu Trafik sigortasından faydalanma şartları; ü İşletenin kendisinin uğrayacağı bir zarar söz konusu olmamalıdır, ü Motorlu bir aracın söz konusu olması gerekir. ü Sigorta kapsamındaki kaza karayolunda olmalıdır, ü Motorlu araç işletme halinde olmalıdır. ü Hatır taşıması söz konusu olmamalıdır. ü Zarar görenin beraberinde bulunan eşyanın zarar görmesi gereklidir. Burada zarar görenin beraberinde bulunan bagaj ve benzeri eşya dışında araçta taşınan eşyanın uğradığı zarardan işletenin sorumluluğu genel hükümlere tabidir.Yani zarar görenin bagaj ve benzeri eşyanın zarar görmesi halinde sigortacının sorumluluğu bulunmaktadır. ü Aracın çalınma ve gasp edilmesinde işleten ve eylemlerinden sorumlu kişilerin kusurunun bulunmaması gerekir. Yani işletenin aracın çalınması veya gasp edilmesinde araç işleteni veya işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru yoksa araç işleteninin sorumlu olmaması nedeniyle sigortacının da sorumluluğu bulunmamaktadır. ü Motorlu bisiklet sürücülerinin uğradığı zarardan sigorta şirketi sorumlu değildir. Araç sürücüsünün zarar görmesi halinde Sigortacının sorumluluğu (Madde 91); KTK 91. maddesine göre, zorunlu trafik sigortamda, sigortacı işletenin aynı yasanın 85/1. maddesindeki hukuki sorumluluğu üzerine alır. Anılan maddeye göre, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına sebep olursa işleten bu zararlardan sorumlu olacaktır. Sigortacının bu kapsamda ki sorumluluğunu sınırlayan KTK 92. maddesinde araç sürücüsünün sigorta kapsamı dışında kaldığına dair bir hüküm olmadığı için araç sürücüsünün zarar görmesi halinde (mesela ölümü)sigorta şirketinden tazminat talep edilebilecektir. Ancak araç sahibi ile sürücü aynı kişi ise veya sürücü kusurlu ise sigortadan faydalanamaz. Sigorta şirketinin araç sahibine rücu hakkı; Kazada araç sahibi %100 kusurlu olsa dahi, sigorta şirketi, kendisine sigortalı aracın sahibine ve sürücüsüne rücu edemez. Zorunlu Trafik Sigortası dışında kalan hususlar (Madde 92); ü İşletenin bu konu uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, bilindiği gibi işleten, sürücünün veya yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. Buna göre bu kişilerin kusurundan kaynaklanan zararların telafisi için sigortacıya müracaat edilmeyecektir. Yani işletenin sürücüye karşı açacağı rücu davasına konu olabilecek zarardan sigortacı sorumlu değildir. Ancak sürücünün ölmesi halinde sigortacının sorumluluğu devam edecektir. ü İşletenin, eşinin, usul ve fürunun, birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlarda sigorta kapsamı dışındadır. Burada sadece mallara gelen zararlardan bahsedilmiştir. Ayrıca kardeşlerin mallarına gelen zararlarda sigortacının sorumlu olmaması için kardeşin birlikte yaşamış olması gerekir. ü İşletenin, bu kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, mesela KTK kapsamına girmeyen bir olayda bir şeye gelen zarardan sigortacı sorumlu değildir. Yâda hatır taşıması söz konusu ise, KTK hükümleri değil de genel hükümler uygulanacaktır. Bu nedenle de KTK hükümleri uygulanmayacağından sigortacının sorumluluğu söz konusu değildir. ü KTK 105. maddesinin 3. fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler; ü Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar. ü Manevi tazminata ilişkin talepler. Yukarıda belirtilen hususlarda zarar gören kim olursa olsun doğrudan sigorta şirketine müracaat edemeyecektir. Sayılanlar dışında sigorta şirketi 3. kişinin poliçede belirlenen limitler içindeki zararını ödeyecektir. En az sigorta tutarları (Madde 93) Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasında; Teminat: Aracın cinsine göre, kişi başına ve kaza başına ödenecek, ölüm, yaralanma tazminatları ile araçta meydana gelecek maddi hasar olarak ödenecek tazminatlarına azami miktarları her yılı ilgili bakanlıkça belirlenip, Resmi Gazetede yayınlanır. ü Kazanın meydana geldiği tarihteki poliçe limitleri geçerlidir. ü Sigorta priminin ödeneceği zaman; Sigorta şirketinin sigorta poliçesinden doğacak sorumluluğun başlaması için mutlaka primin tamamının yada ilk taksidinin ödenmesi gerekmektedir. Uygulamada Zorunlu Trafik Sigortasının priminin tamamı peşin ödenmektedir. Sigortalı aracın değişmesi (Madde 94); Sigortalı aracın işleteninin değişmesi halinde durumdan kişi ,15 gün önce sigortacıyı durumu bildirmek zorundadır. Sigortacı, Sigorta sözleşmesini, durumun kendisine tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde feshedebilir. Sigortacı sözleşmenin feshi yoluna gitse bile; sigorta sözleşmesi, fesih tarihinden itibaren 15 gün sonrasına kadar geçerlidir. Burada önem arzeden durum, araç sahibinin değişmesiyle sigorta sözleşmesi kendiliğinden feshedilmiş olmaz. Aracın sahibinin değişmesi ve bunun sigortacıya bildirilmesi halinde sigortacının sözleşmeyi 15 gün içinde feshetme hakkının olmasıdır. Sigortacı, sözleşmeyi ancak haklı bir sebeple feshedebilir. Tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğuran haller (Madde 95); Sigorta sözleşmesinden veya kanunda doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesi veya kanuna göre tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir. Buna göre;KTK Mali Sor.Sigortası Genel Şartnamenin 4. maddesinde bu haller sıralanmıştır. Sigorta sözleşmesine gör; sigortacının sigortalıya rücu edebileceği haller. ü Tazminatı gerektiren olay işletenin kastı veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmişse, ü Tazminatı gerektiren olay, aracın KTK’nın hükümlerine göre ehliyetnamesi olmayan kimseler tarafından sevk edilmesi sonucunda meydana gelmişse. ü Kazanın sürücünün uyuşturucu veya keyif verici madde alması nedeniyle veya alkollü içki almış olması nedeniyle meydana gelmişse. ü Aracın çalınması veya gasp edilmesinde araç malıkinin kusurlu olması halinde ü Yolcu taşıma ruhsatı olmayan araçların yolcu taşıması veya istiap haddinden fazla yolcu taşınması nedeniyle kaza meydana gelmişse Yukarıda saydığımız durumlarda, sigorta şirketi, 3. kişinin zararını ödeyecek, ancak ödediği zararın tahsilini teminen kendi sigortalısına müracaat edebilecektir. Yani, sigortacı, sigorta ettirene karşı sahip olduğu defileri zarar gören 3. şahıslara karşı ileri süremez. Bu düzenleme, kazada mağdur olanları korumak amacıyla yapılmıştır. Zarar Görenlerin Çokluğu (Madde 96); Zarar görenlerin zarar toplamı, poliçede belirtilen tutarın üstünde ise; sigorta poliçesinde, tedavi masrafları, tedavi masrafları dışındaki tazminat talepleri ve ölüm halinde ödenecek tazminat alacaklarının miktarları belirtilir. Ancak meydana gelen zarar, sigorta poliçesinde teminat altına alınan miktardan fazla ise ne yapılmalı? 96. madde bunun cevabını vermiştir. Buna göre; meydana gelen zarar, sigorta teminatı tutarından fazlaysa zarar görenlerden her birinin sigorta şirketinden talebi, sigorta tutarı tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur. Bunu formüle edersek; Poliçede belirtilen kaza başına ödenecek tazminat x zarara uğrayan tazminat alacağı tüm zarara uğrayanların zararları toplamı . Bu tarz hesaplama yapabilmek için zarara uğrayanların tümünün zarar miktarlarının bilinmesi gerekir. Aksi halde bu tarz hesaplama olanağı yoktur. Maddenin 2. fıkrasında sigorta şirketinin, diğer zarar görenlerin bulunduğunu bilmeksizin yaptığı ödemenin sonuçları gösterilmiştir. Buna göre meydana gelen trafik kazasında sigortacının ödeme talebinde bulunan zarar görenin dışında başkaca zarar görenlerin olduğunu bilmesine olanak yoksa (mesela kaza raporlarında zarar görenlerin hepsinin ismi belirtilmemişse)ve sigortacıda buna göre ödeme yapmışsa, sigortacı iyi niyetli kabul edilir. Diğer şahıslara ödeme yapmaktan kurtulur. Ancak sigortacı zarar görenlerin sayısını bilebilecek durumdaysa iyi niyetli kabul edilmez. Ve bu durumda müracaat edenlerin zararlarını ödemek zorundadır. Doğrudan doğruya talep ve dava hakkı (Madde 97) Doğrudan doğruya talep ve dava hakkı zara gören, mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava açabilir. Tedavi Giderlerinin Ödenmesi (Madde 98); Motorlu araçların neden oldukları kazada, cismani zarara uğrayan kimse, ilk yardım,muayene ve kontrol veya ayakta,hastanede ve diğer yerlerdeki tedavi giderleriyle tedavisinin gerektirdiği sair masrafları zorunlu sorumluluk sigortasından isteme hakkına sahiptir. Tedavi giderleri; Hastane, sağlık yurdu, doktor, muayene, tahlil,ameliyat, refakatçı vs. hizmetlerin ücret ve masrafları, muayene ve tahlil yerlerine gidiş geliş ücretleri, ambulans, fizik tedavi, röntgen,ortopedi tedavisi,protez bedelleri,her türlü ilaç ve munzam gıda bedellerini kapsar. Birden fazla aracın karıştığı kazalarda; tedavi giderlerinin tazmini için zarar gören kişi sigorta şirketlerinden herhangi birine başvurabilir. Bu durumda ödemeyi yapan sigorta şirketi kusurları oranında diğer sorumlulara rücu edebilir. Yasada ödememin başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içinde ödenmesini öngörmüş olup, buna aykırılık halinde, sigorta şirketini şikayet etme yoluna gidebilirsiniz. Tazminat ve giderlerin ödenmesi (Madde 99); Tazminat ve giderlerin ödenmesi usulü; Sigorta şirketi,hak sahibinin kaza ve zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren poliçede belirlenen sınırlar dahilinde kalan miktarı 8 iş günü içinde ödemek zorundadır. Sigortaca yapılacak ödeme mahiyeti; sigorta şirketinin zarar görene yapacağı ödeme maktu bir ödeme değildir. Zarar görenin gerçek zararı sigorta şirketince ödenecektir. Ancak yapılacak ödeme de, sigorta poliçesinde belirlenen limitle, sınırlı olup, sigorta şirketi limitin üzerinde ödeme yapmayacaktır. İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası ( madde 100) Bu sigorta türü doğrudan doğruya zarar gören 3. kişileri koruyan bir sigorta sözleşmesi şeklidir. Sorumlu kişi (motorlu araç işleteni) bu sigorta sözleşmesi ile dolaylı olarak korunmaktadır. Bu sigorta poliçesinin özelliği sigorta tazminatının zorunlu mali mesuliyet sigortası için öngörülen limitlerin üzerinde tespit edilmesidir. Motorlu araç işleteni, zorunlu sigortasını yaptırdıktan sonra dilediği tutarda ihtiyari mali mesuliyet sigortası yaptırabilir. Daha açık bir anlatımla, araç sahibi bu sigorta ile 3. kişilere ödemek zorunda kalacağı tazminattan dolayı mal varlığında meydana gelebilecek eksilmeyi güvence altına almaktadır. Bu sigorta türü zorunlu mali mesuliyet sigortasına ilaveten yapılabileceği, başka bir poliçeyle ayna veya başka sigorta şirketine ayrı bir poliçe ile de yapılabilir. Ancak genellikle kasko sigortası poliçesinde ek teminat olarak yapılmaktadır. İhtiyari mali mesuliyet sigortasına müracaat edebilmek için zararın mecburi mali mesuliyet sigortası limitleri üzerinde olması gerekir. Öncelikle zorunlu mali mesuliyet sigortasında olduğu gibi, sorumluluğu azaltan ya da kaldıran sözleşme hükümlerinin 3. kişilere karşı etkisi olmayacağı, zarar görenin doğrudan müracaat ederek ya da dava açarak sigorta şirketinden zararını isteyebileceği 100. maddede açıklanmıştır. İhtiyari mali mesuliyet sigortası kapsamına giren zararın sigortaca ödenebilmesi için öncelikle mecburi mali mesuliyet sigortasına müracaat edilmiş ve mecburi mali mesuliyet sigortası limitleri içindeki zararın ödenmiş olması ve zarar miktarının mecburi mali mesuliyet sigortası poliçesinde belirtilen limitler üzerinde olduğunun sübut olması gerekir. Motorlu Araç Römorkları (Madde 102) Sorumluluğun mahiyeti; Kazaya Römork neden olmuşsa; sorumluluk KTK 85. ve 86. madde hükümlerine tabidir. Ancak kazaya römork değil de çekilen araç neden olmuşsa bu takdirde sorumluluk B. K. Genel hükümlerine tabidir. Kazaya çekilen aracın sebebiyet vermesi halinde sigorta şirketinin sorumluluğu bulunmamaktadır. Çünkü bu durumda çekilen araç işletme halinde değildir. Böyle bir durumda sorumluluğun genel hükümlere tabi olmasının bir sonucu da tehlike sorumluluğuna yönelik KTK 85, 86 madde hükümlerinin uygulanmayacak olmasıdır. Sorumluluk B.K 41. maddesine göre yani kusur ilkesine göre belirlenecektir. Zamanaşımı konusunda B.K 60. madde uygulanacak KTK. 109 madde uygulanmayacaktır. İnsan taşımada kullanılan römorklar (karavan) için ek bir sorumluluk sigortasının yaptırılması gerekeceği maddede açıkça vurgulanmıştır. Yük taşımaya mahsus römorklarda insan taşınması hususuna değinmekte fayda görüyorum. Kırsal kesimlerde traktör römorkunda sık sık işçilerin taşındığı görülmektedir. Sorumluluk sigortası genel şartlarında tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatı olmayan araçlarla yolcu taşınması yüzünden meydana gelmişse bu durumda sigortacının sigortalayana rücu edebileceği belirtilmiştir. Traktör römorkunda insan taşınması nedeniyle meydana gelen kazalarda taşınan kişilerin zarar görmesi halinde, römorka binen bu kişilerin binilmesi yasak olan römorka binmiş olmaları nedeniyle, müterafik kusur yükletilebilmektedir. Römorka kesin bir zaruret sonucu binilmiş ise binen kişiyi kusurlu kabul etmek hakkaniyete aykırı olabilir. Ancak zaruret sonucu binilmemişse kusur yükletilebilecektir. Motorsuz taşıtlar ve motorlu bisiklet (Madde 103) Maddede gerek motorsuz taşıtların gerekse de motorlu bisikletlerin KTK 85. maddesine giren araçlardan olmadığı belirtilmiştir. Bunun bir sonucu olarak bu araçlar için mali sorumluluk sigortası söz konusu olmayacaktır. Bu tür araçların meydana getirdiği kazalardan dolayı, sorumluluk genel hükümlere tabidir. Motorlu araçlarla ilgili mesleki faaliyetlerde bulunanlar (Madde 104) ü Motorlu aracı gözetim altında bulunduranlar (park işletenler) ü Motorlu aracı onarım için elinde bulunduranlar (tamir onarım yerleri) ü Aracın bakımı ile ilgili mesleki faaliyetlerde bulunanlar (servisler, yıkama yerleri v.s) ü Oto alım-satım yerleri ü Araçta değişiklik yapan yerler (kamyona kasa yapan yerler v.s.) Bu gibi yerlerde motorlu aracın sebep olacağı zararlarda motorlu araçların bırakıldığı yerlerin sahipleri işleten gibi sorumlu tutulur. Sorumluluk için bu kişilerin anılan faaliyetlerde bulunması ve araç üzerindeki hakimiyetin gerçekleşmiş olması şarttır. Yukarıda açıkladığımız durumlarda bir zarar meydana gelmiş ise aracın işleteni ve aracın sorumluluk sigortasını yapan sigorta şirketinin sorumluluğu bulunmamaktadır. Yarışlar (madde 105) Yarış düzenleyicisinin, yarışa katılanlar ve yardımcı kişilerin yarış esnasında 3. kişilere verecekleri zararları karşılamak üzere bir sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Yapılacak olan bu özel tip sigorta nedeniyle zarar gören kişi sigortacıya başvurup zararın tazminini talep edebilecektir. Yetkili makamlardan izin almaksızın düzenlenen bir yarışta meydana gelen zararlar, zarara sebep olan motorlu aracın sorumluluk sigortası tarafından karşılanır. Böyle bir durumda sigortacı yarış için özel sigortanın yapılmamış olduğunu bilen veya gerekli özenin gösterilmesi halinde bilebilecek olan işletene rücu edebilir. Yarış düzenleyiciler, yarışa katılanların veya onlara eşlik edenlerin araçları ile gösteride kullanılan diğer araçların sebep olacakları gösteriye katılmayan 3. şahısların zararlarından dolayı motorlu işletenin sorumluluğuna ilişkin hükümler uyarınca sorumludur. Buna karşılık yarışçıların veya onlarla birlikte araçta bulunanların uğrayacakları zararlarla, gösteride kullanılan araçların uğradıkları zararlardan dolayı sorumluluk genel hükümlere tabidir. İzin alınmadan yapılmış olup, bunun bir sonucu olarak özel sigorta yapılmamış ise yarışa katılan aracın sigortacısı, zarar gören 3. kişilere ödemede bulunacak, bu durumda yarış için özel sigorta yaptırmadığını bilen ya da bilebilecek durumda olan işletene rücu edebilecektir. Devlete ve kamu tüzel kişilerine ait araçlar (Madde 106) Yasa hükmünde belirtilen kamu tüzel kişileri de KTK 85. maddesi anlamında işleten niteliği ile ve tehlikesine ilkesine göre zarardan sorumlu tutulmuştur. Bu araçlara mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. DDY’nin Sorumluluğu; Trenler karayolunda değil de ray üzerinde giden araçlar olduğundan KTK tabi değildir. Ancak trenler motorlu araç olduğundan hemzemin geçitlerde meydana gelen kazalardan DDY idaresi KTK hükümlerine işleten olarak sorumludur. Çalınan veya Gaspedilen Araçlarda Sorumluluk (Madde 107) Bir aracı çalarak veya gaspederek ondan izinsiz yararlanan kişi KTK hükümlerine aynen işleten gibi aracın 3. kişilere verdiği zarardan sorumludur. Aracın çalınmış veya gaspedilmiş olduğunu bilen ve gereken özeni gösterdiği takdirde bilebilecek olan sürücü de onunla birlikte müteselsilen sorumludur. Kanun, gasp veya çalınma sonucunda 3. kişilere uğradığı zarardan aracı işletenin sorumlu olduğunu kabul etmektedir. Ancak bu sorumluluk kusur sorumluluğudur. İşleten kendisinin ya da eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin aracın çalınması veya gaspedilmesinde bir kusuru olmadığını ispatlarsa sorumluluktan kurtulur. İşletenin sorumluluğu söz konusu ise aracın mali sorumluluk sigortasını yapan sigorta şirketinin de sorumluluğu devam edecektir. Ancak işletenin sorumluluğu yoksa sigorta şirketinin sorumluluğu da yoktur. Çalınmış veya gasbedilmiş motorlu araç bir olaya sebep olmuş ise, işleten de sorumlu değilse kişiye gelen zararlar, Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı (Garanti Fonu) tarafından karşılanır. Alkollü Araç Kullanma Meselesi ve Rücu; Aracı sürenin, alkolün tesiri altında olup, güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş olması halinde, meydana gelen kazanın sürücünün alkollü oluşunun bir sonucu olması gerekir. Başka bir anlatımla sürücü alkollü olsa da olmasa da kaza meydana gelecektiyse bu durum sigortacının sigortalıya rücu edebilmesi için yeterli bir neden değildir. Sigortacının rücu meselesi, gerek zorunlu olsun, gerekse ihtiyari mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre sigortacı ödediği tazminat tutarınca sigorta ettirenin yerine geçer. Böylece, işletenin (sigorta ettirenin) kazaya sebep olan kişilere karşı açabileceği tazminat davalarını sigortacı açabilecektir. Benzer bir hükümde Ticaret Kanunu 1301. madde de vardır. Buna göre sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin vahi zarardan dolayı 3. şahıslara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder denilmektedir. KTK 95. madde de sigorta şirketinin sigorta sözleşmesine aykırı hallerde 3. şahıslara yapacağı ödeme durumlarında sigorta ettirene başvurabileceği yukarıda belirtilmiştir. Aynı şekilde; KTK 98. maddesinde tedavi masrafları için zarar görenin sigortacılardan herhangi birine başvurabileceği hükmü yer almaktadır. Yine 99. maddede tedavi masrafları dışındaki ödemelerde sigortacının diğer sigorta şirketlerine sorumluluk oranında paylaştırılmasını isteyebilecektir. Burada da rücu meselesi ortaya çıkmaktadır. Bu durumda da ödemeyi yapan sigorta şirketi, diğer sigorta şirketlerine kusurları oranında başvurabilecektir. Sigortacının (sigorta şirketinin ) Halef sıfatıyla açacağı rücu davasında zaman aşımı; KTK 109. ve B,K 60.madde uyarınca zarar görenin ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halükarda 10yıl içinde dava açılmalıdır. Yani sigorta şirketi rücu davasında zarar görenin (sigortalının) zaman aşımına bağlıdır. KTK yer almamasına rağmen, Yeşilkart Sigortası, Kasko Sigortası ve Zorunlu Koltuk sigortasına kısaca değinmekte fayda vardır. Yeşilkart Sigortası; Motorlu taşıtların zorunlu mali mesuliyet sigortasına dahil, Avrupa sözleşmesine dahil seyahat edilecek birbirine yabancı ülkelerin zorunlu mali mesuliyet sigortaları üniform uluslar arası sigortadır. Bir Türk aracının yabancı bir ülkede, yabancı plakalı bir aracın Türkiye’de kaza yapması halinde kaza yapılan ülkelerin poliçe kapsamında olduğunun anlaşılması halinde sigorta bedeli ödenmektedir. Türkiye’de yabancı plakalı aracın hasar meydana getirmesi halinde ilgili belgeler eklenerek Türkiye motorlu taşıt bürosuna müracaat edilmesi gerekir. Anlaşmayı imzalayan ülkelerden birisindeki büronun üyesi olan sigorta şirketi tarafından düzenlenecek bir Yeşilkart poliçesini taşıyan bir motorlu araç, bu anlaşmaya dâhil bir yabancı ülke karayolunda seyrederken kazaya neden olup, bu kazada zarar gören 3. kişiler bulunup da bunlar sigortalıya karşı tazminat talebinde bulunursa, yeşilkart sigortası o ülkede düzenlenmiş zorunlu mali mesuliyet sigortası gibi kabul edilerek, kendi ülkesinde tespit edilen limit dahilinde zarar görenin bu zararını karşılayacaktır. Limitler bakanlar kurulu Kararnamesine göre tespit edilir. Kasko Sigortası; Sadece sigortalı aracın uğrayacağı hasarların teminat altına alındığı sigorta türüdür. Bu sigorta türünde sigortalı aracın 3. kişilere verdiği zararlar sigorta kapsamında değildir. Bu sigorta türünde sigorta, aracın kaza sonunda uğradığı hasarı karşılamakta olup, araç sürücüsünün sigortalı kişi olup olmamasının veya sürücüsünün % 100 kusurlu olup olmamasının önemi yoktur. Ancak meydana gelen zarar sigortalının kasti bir hareketi sonucu oluşursa, sigorta şirketi zarardan sorumlu değildir. Aynı şekilde kaza yapan sürücünün ehliyetsiz olması veya sürücünün alkollü olması ve kazanın alkolün etkisiyle meydana gelmiş olması halinde sigorta şirketinin sorumluluğu bulunmamaktadır. Kasko sigortasını yapan sigorta şirketi sigortalı aracın hasarını ödedikten sonra kazada kusurlu bulunan kişilere TTK 1301. Maddesi gereğince rücu etme hakkına sahiptir. Ferdi Kaza Zorunlu Koltuk Sigortası; Uluslar arası veya şehirlerarası yolcu taşıyan otobüslerin yolcuları, sürücüleri ve sürücü yardımcıları, taşımacılık hizmetinin başlamasından bitimine kadar seyahat süresi içinde (mola ve duraklamalar dahil) maruz kalacakları her türlü kaza neticesine karşı sigortalandıkları bir sigorta türüdür. Bu sigorta türü şehirlerarası yolcu taşımaları hakkında yönetmelik hükümleri gereğince zorunlu olan bir sigorta türü olup, yolcu taşımacılığı yapa otobüslerin bu sigortayı yaptırmamış olması halinde yolcu taşımacılığı yapmalarına izin verilmez. Bu sigorta türünde sürücü ve yardımcıları ile yolcuların ölüm, yaralanma veya sakatlanmaları halinde sigortaca tazminat ödemesi yapılmakta, tedavi giderleri karşılanmaktadır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile mülga 7397 Sayılı Sigorta Murakabe Kanunu'nun değişik 29. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu'nun 25 Şubat 2004 tarih ve 25384 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 2004/6789 sayılı kararı ile “Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası “ ihdas edilmiş olup, anılan Bakanlar Kurulu kararı uyarınca 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu hükümleri çerçevesinde yolcu taşımacılığı yapan taşımacılara taşıyacakları yolcular için zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası yapma mecburiyeti getirilmiş, aynı düzenlemede bu yükümlülüğe uymayanların yolcu taşımacılığı yapamayacakları hükme bağlanmış bulunmaktadır. Denetimler sırasında, başlamış bulunan bir taşıma için karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası yapılmadığının tespit edilmesi durumunda, denetim elemanlarınca, en yakın yerleşim noktasına kadar taşımanın devamına izin verilir. Bu yerleşim noktasında gerekli sigortanın yaptırılması halinde taşımaya devam edilir ve ayrıca ilgili makamlarca durum Ulaştırma Bakanlığına bildirilir. Bu düzenleme ile 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu Hükümleri çerçevesinde yolcu taşımacılığı yapan kişiler , taşıdıkları yolcu ile taşıma sözleşmesi yapmakla bir nevi ferdi kaza sigortası türü olan zorunlu koltuk sigortasını da yolcular lehine yaptırma yükümlülüğü altına girmiş bulunmaktadırlar. Bu yükümlülük yerine getirilmemiş ise, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca zorunlu koltuk sigortası ile saptanan geçerli teminat tutarını Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde kurulan Güvence Hesabı karşılamak zorundadır. Gerçekten de, 5684 sayılı Kanun'un 14/2-b maddesinde “Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar” ın Güvence Hesabı'ndan karşılanacağı hükme bağlanmış olup, maddenin 1. fıkrasında 7397 Sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalar da kapsam dahilinde sayılmış ve Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası da 7397 sayılı kanun çerçevesinde ihdas edilmiş olduğuna göre zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası da Güvence Hesabı kapsamına giren bir sigorta türüdür. Diğer yandan, zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası tür itibariyle can sigortası türü olup, rizikonun gerçekleşmesi ile sigortalı ölmüş ise poliçede ölüm halinde ödenecek sigorta bedeli gösterilmiş bulunduğundan ve sigortanın bu bölümü bir meblağ sigortası niteliğinde olduğundan gerçek zarar hesaplamasına girişilmeksizin bu miktarın aynen ödenmesi gerekmektedir. Bu tip sigortalarda sigorta bedeli maktu olup, alacak likit bir alacak niteliğindedir. Bu sigorta türünün bir özelliği de maktu bir sigorta türü olmasıdır. Özellikle ölüm halinde sigorta poliçesinde belirlenen limitin tamamı hiçbir kesinti yapılamadan ödenir. Yani destekten yoksunluk hesabı yapılmaz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 11.09.2000 tarih ve 2000/5592 E., 2000/6636 K. sayılı kararında aynen ; Mahkemece, toplanan kanıtlara göre, ferdi kaza koltuk sigortasının maktu bir sigorta türü olduğu, murisin sigortalı araçta yolcu olması nedeniyle kusurunun söz konusu olmadığı, poliçe teminatının maktu olması nedeniyle destekten yoksunluk miktarının hesaplanması gerekmediği, teminatın likit olması nedeniyle de inkâr tazminatı isteminin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 19.02.2001 tarih ve 2000/10348 E. 2001/1415 K. sayılı kararında; Otobüs zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası tür itibariyle can sigortası türü olup, rizikonun gerçekleşmesi ile sigortalı ölmüş ise poliçede ölüm halinde ödenecek sigorta bedeli gösterilmiş bulunduğundan ve sigortanın bu bölümü bir meblağ sigortası niteliğinde olduğundan gerçek zarar hesaplamasına girişilmeksizin bu miktarın aynen ödenmesi gerekmektedir. Bu tip sigortalarda sigorta bedeli maktu olup, yargılama yapmayı gerektirmediğinden alacağın likit bir alacak niteliğinde bulunması nedeniyle itirazın iptali davası olarak açıldığı taktirde talep halinde ve sair şartlar oluştuğunda davacılar yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi de mümkündür. Sakatlık hallerinde ise Zorunlu Koltuk Sigorta Poliçesinden yapılabilecek ödeme miktarının Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları ışığında belirlenmesi gerekir. Buna ilişkin olarak Yargıtay 11. hukuk Dairesi'nin 01.02.2005 tarih ve 2004/2410 E. 2005/632 K. sayılı kararında aynen; Otobüs Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları'nın 6/B maddesinde “İşbu poliçe ile temin edilen bir kaza, sigortalının derhal veya kaza tarihinden itibaren iki sene zarfında daimi surette maluliyetine sebebiyet verdiği takdirde tıbbi tedavinin sona ermesini ve daimi sakatlığın kesin olarak tesbiti sonucunda, daimi sigorta bedeli aşağıda belirtilen nispetler dahilinde kendisine ödenir.” hükmü yer almakta ve ekli cetvel ile hangi uzvun kaybı nedeniyle ne oranda sigortalıya ödeme yapılacağı belirlenmiş olup, anılan maddenin devamında ise “daimi sakatlık oranlarının tayininde sigortalının meslek ve sanatı nazarı itibara alınmaz” hükmü mevcuttur. Bu durumda, davacıya Zorunlu Koltuk Sigorta Poliçesinden yapılabilecek ödeme miktarının anılan hükümler ışığında belirlenmesi gerekir. Demektedir. Güvence Hesabı; Zarara uğrayanın, karşısında muhatap bulamadığı hallerde zararını sineye çekmesi hukuka uygun değildir. Bu nedenle zarar gören 3. kişilerin Güvence hesabına başvurabileceği hüküm altına alınmıştır. Zarara uğrayanın, karşısında zararını talep edebileceği bir muhatap bulamadığı durumlarda zararına katlanması uygun görülmediğinden 2918 sayılı KTK. 107. maddesinin 14.06.2006 tarih 26552 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 5684 sayılı kanunun 45. maddesi ile mülga 3. fırkrasına ve yine 2918 sayılı kanunun aynı kanun ile mülga 108. maddesine göre Garanti Fonuna (Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı'na) başvurabileceği öngörülmüş idi. Zorunlu mali mesuliyet sigortasına tabi olması gereken, ancak sigorta yaptırmamış ya da plakası tespit edilememiş bir aracın kişiye verdiği zararlarla, sorumluluk sigortası yapmış olan sigorta şirketinin iflas etmiş olması nedeni ile zararı ödenmeyen kişilerin kişiye ya da mala gelen zararları, işletenin sorumluluk kurallarına göre sigorta tazminat sınırları içersinde Garanti Fonu kapsamına alınmış idi. KTK. mülga 108. maddesinde, zorunlu malî sorumluluk sigortasına tabi motorlu araçların sebep olacakları zararların, belirtilen durumlarda işletenin sorumluluğuna ilişkin kurallar uyarınca geçerli teminat tutarları dahilinde karşılanması amacıyla, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde bir ”Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı" (Garanti Fonu) oluşturulmuş idi. Belirtilen durumlar; ü Kazayı yapan motorlu aracın tespit edilmemesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için, ü Kazanın meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde zorunlu malî sorumluluk sigortasını yaptırmamış olan işletenlerin neden olduğu bedensel zararlar için, ü Zorunlu malî sorumluluk sigortasını yapan sigortacının (Ek ibare: 4896 - 17.6.2003 / m.1) "malî bünye zafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da" iflası halinde sigortacının ödemekle yükümlü olduğu maddî ve bedensel zararlar için, ü 8 inci maddenin (B) bendi ile 107 nci maddenin son fıkrasında öngörülen durumlar için, Görüldüğü gibi düzenleme sadece zorunlu mali sorumluluk sigortasına tabi motorlu araçların sebep olacakları zararlarla sınırlıydı. Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı 14 Haziran 2007 tarih ve 26552 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 14. maddesiyle kurulan “Güvence Hesabı'na devredilmiş olup, anılan kanunun geçici birinci maddesi ile Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı'nın tüm sorumlulukları alacakları ve yükümlülükleri ile birlikte Güvence Hesabı'na devir olmuştur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 14. maddesine göre ;“Bu Kanunun 13 üncü maddesi, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile bu Kanunla mülga 21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak aşağıdaki koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde Güvence Hesabı oluşturulur. Hesaba; ü Sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için, ü Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, ü Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddî ve bedensel zararlar için, ü Çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar için, ü Yeşil Kart Sigortası uygulamaları için faaliyet gösteren Türkiye Motorlu Taşıt Bürosunca yapılacak ödemeler için, başvurulabilir. Bakanlar Kurulu, gerekli görülen hallerde, eşyaya gelecek zararların kısmen veya tamamen Hesaptan karşılanmasına karar vermeye yetkilidir.” Öncekinden farklı olarak Güvence Hesabı'nın geçerli teminat tutarları dahilinde karşılayacağı zorunlu sigortaların kapsamı genişletilmiş ve Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası da bu kapsama alınmıştır. Güvence Hesabı kapsamındaki sigortalar; ü Karayolu Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk sigortası ü Zorunlu Karayolu Taşımacalık Mali Sorumluluk Sigortası ü Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası ü Tüpgaz Zorunlu Sorumluluk Sigortası ü Tehlikeli Maddeler Zorunlu Sorumluluk sigortası ü Yeşil Kart Sigortası Ödemeleri Güvence Hesabı, yukarda belirtilen zorunlu sigortaların sağladığı teminatlara ilişkin olarak; sigortalının belirlenememesi, rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli sigortanın bulunmaması veya çalınmış ya da gasp edilmiş araçlarla kazaya sebebiyet verilmesi durumlarında, kazalarda zarar gören kişilerin, sigorta güvencesinden yoksun kalmaları nedeniyle uğrayacakları bedeni zararların giderilmesi amacıyla kurulmuştur. Hesab'ın bu amacına ek olarak, kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapan sigortacının mali bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde sigortacının ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedensel zararların karşılanmasında Güvence Hesabı'nın görevleri arasında tanımlanmıştır. Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı(Garanti Fonu) karşıladığı zararlar ve şartları; ü Kaza yapan aracın tespit edilememiş olması halinde; kişiye gelen bedensel zararlar, ölüm halinde destek zararı, yaralanma halinde tedavi giderleri, ü Motorlu aracın sigorta yaptırmamış olması halinde; kişiye gelen bedensel zararlar, ölüm halinde destek zararı, yaralanma halinde tedavi giderleri, ü Sigortayı yapmış sigorta şirketinin mali bünye zafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde; bu durumda hem mala hem de bedensel zarara ilişkin zararlar ödenir. ü Çalınmış ya da gaspedilmiş aracın kazaya neden olması halinde KTK 107. maddede öngörülmüş durumlarda (kişiye gelen zararlar) burada garanti fonunun zararı karşılaması için araç sahibinin aracın çalınmasında veya gaspedilmesinde hiçbir kusurunun bulunmaması şartı aranmaktadır. Araç sahibi kusurlu ise garanti fonu sorumlu olmaz. Aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasını yapan sigorta şirketi sorumludur. Kazaya sebep olan aracın işleteninin sonradan bulunması halinde Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı, işletene ve sigortacısına rücu edebilir; diğer durumlarda da Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabının sorumlulara başvurma ve sigortacının iflas masasına katılma hakları saklıdır. Zamanaşımı (Madde 109); 1-KTK kapsamında zamanaşımı; a-Mala gelen zararlarda; zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten iki yıl ve her halükarda kaza tarihinde itibaren 10 sene, b-Kişiye gelen zararlarda; Maddi zararlar; zarar gören, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten iki yıl ve her halükarda kaza tarihinde itibaren 10 sene, Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüşse; ceza kanununda ceza için öngörülen zamanaşımı süresi uygulanır. Burada sürücü veya işleten ayırımı yapılmamıştır. Uzatılmış zamanaşımının uygulanması için sürücünün mahkum olması şartı aranmaz. c-Manevi tazminatta zamanaşımı; KTK 90. maddesinde manevi tazminatta B.K.’nun haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanması hüküm altına alınmış olup, buna göre; B.K. 60. maddesine göre 1 yıllık zamanaşımı süresi öngörülse de, Yargıtayın bir kararında “dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bur zamanaşımı süresi öngörmüşse bu süre manevi tazminat açısından da uygulanır” 2-KTK kapsamına girmeyen haksız fiillerde zamanaşımı; B.K. 60. maddesine göre zamanaşımı, zarar görenin zararı ve faili öğrenmesinden itibaren 1 yıl ve her halükarda 10 yıldır. Ancak eylem suç ise ve ceza kanununda daha uzun bir süre öngörülmüşse, zamanaşımı süresi ceza kanununda fiil için belirtilen zamanaşımı süresidir. Sigortacıya (Sigorta şirketine) karşı Zamanaşımı; a-Zarar görenin sigortaya başvurması durumunda; KTK sigortacıya karşı açılacak davalarda zamanaşımı konusunda özel bir açıklama yoktur. Bu durumda 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri burada da uygulanır. Cezayı gerektiren bir fiil varsa ceza kanunundaki zamanaşımı uygulanır. b-Sigortalının sigortacıya (sigorta şirketine) başvurması durumunda; TTK. 1268. maddesine göre sigortalı ile sigortacı arasındaki sözleşmeden kaynaklanan taleplerde zamanaşımı süresi 2 yıldır. c-Sigortacının Rücu davasında; zarar görenin zarar verene karşı taleplerinde uygulanan zamanaşımı burada uygulanır. Burada zamanaşımının sigortacı açısından ne zaman başlayacağı önemlidir. Sigorta şirketinin rücu davasında zamanaşımı süresi, halefinin (zarar görenin) faili öğrenme tarihinden itibaren başlar. Yetkili mahkeme (Madde 110); Trafik kazalarından doğan hukuki sorumluluğa ilişkin davalarda; Sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer ile kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde açılabilir. Aynı dava sigorta şirketine karşı açılmamış olup, işletene karşı açılmışsa, genel hükümlere göre ya davalının ikametgâhı veya kazanın meydana geldiği yer mahkemesi yetkilidir. Görevli mahkeme; Davanın miktarına göre Sulh veya Asliye Hukuk mahkemelerinde açılır. 7.230,00 TL ve altı taleplerde Sulh Hukuk, 7.230,00 TL üstünde ise Asliye Hukuk mahkemesinde açılır. Eğer davanın tarafları tacir ise ve haksız fiil ticari bir işletmeyi ilgilendiriyorsa; dava ticaret mahkemesinde görülür. Otobüs, minibüs, taksi gibi araçlarda yolcu olarak bulunan kimselerin bunlara açacağı davalar ticaret mahkemesinde görülür. Motorlu araç kazası aynı zamanda iş kazası ile dava iş mahkemesinde açılmalıdır. Sigortalı ile sigorta şirketi arasındaki davalarda iş ticari bir olduğundan ticaret mahkemesi görevlidir. Av. Mustafa YILDIZ
  23. İlaç raporları elektronik ortamda Hem hastalar, hem de eczaneler açısından büyük kolaylık sağlayacağı belirtilen uygulamanın, sahteciliği ortadan kaldırması bekleniyor. Mevcut uygulamada, kanser, şeker, kalp ve tansiyon gibi kronik hastalığı bulunanların ilaçlarını katkı payı ödemeden alabilmeleri için çıkarılansağlık raporları, sağlık kurumlarınca hastalara elden veriliyor. Hastalar da ilaçlarını eczanelerden alırken bunları ibraz ediyor. MEDULA sisteminde yapılan düzenlemeyle 30 Ekimden itibaren sağlık raporlarıinternetortamına yüklenecek, eczaneler de bunları sistem üzerinden görebilecek. Türk Eczacıları Birliği (TEB) Genel Başkanı Erdoğan Çolak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, daha önce 1 Ekimde yürürlüğe girmesi öngörülen uygulamanın, bazı aksaklıklar nedeniyle ertelenmek zorunda kaldığını hatırlattı. Çok büyük yararlar getirecek uygulamayı desteklediklerini bildiren Çolak, şu değerlendirmelerde bulundu: ''Elektronik rapor uygulamasını özünde destekliyoruz. Hasta raporunu elektronikortamda görmek ve buna göre işlem yapmak işlerimizi çok kolaylaştıracak. Bu aynı zamanda piyasadaki sahteciliği de önleyecek. Hem hastalarımız, hem de bizim açımızdan çok olumlu, ancak, önce bir pilot ilde denenmesi, kısa bir geçiş sürecinin ardından tüm Türkiye'ye yaygınlaştırılması daha iyi olurdu. Umarız herhangi bir sıkıntı yaşanmadan hayata geçirilir.'' Çolak, reçete onay sistemindeki sorunların da büyük ölçüde aşıldığını, hafta başından itibaren sistemle ilgili büyük bir sıkıntı yaşanmadığını bildirdi. ''VATANDAŞ MAĞDURİYETİNE SEBEBİYET VERİLMESİN'' Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü İrfan Şencan, uygulamaya ilişkin il sağlık müdürlüklerine birer genelge gönderdi. E-Rapor uygulamasının 30 Ekim tarihinden itibaren başlayacağına dikkati çeken Şencan, ''Vatandaş mağduriyetine sebebiyet verilmemesi bakımından iliniz dahilindeki resmi ve özel tüm sağlık kurum ve kuruluşlarının bilgilendirilsin'' dedi. Şencan, ayrıca MEDULA sistemi üzerinden gerekli testlerin yapılmasını ve uygulamada yaşanan sorun, görüş ve önerilerin ilgili birimlere bildirilmesini istedi.
  24. Sağlığımız dünyanın yarısından daha kötü Yaşam süresi, anne-bebek ölümleri, ölüm nedenleri gibi verileri karşılaştıran TTB, bakanlığın iddiasının aksine, sorunun hekim yetersizliğinden değil, gelir dağılımındaki eşitsizliklerden kaynaklandığını belirtti. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, ülkelerin sağlık düzeyini değerlendiren bir çalışma yaptı ve Türkiye'nin 169 ülke arasında 87. sırada olduğunu açıkladı. TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, bir basın toplantısı düzenleyerek araştırmayı ortalama yaşam süresi, bebek çocuk, anne ölümleri, ölüm nedenlerinin hastalıklara göre dağlımı, hastalıklara göre yaşam yılı kayıpları gibi verileri değerlendirerek yaptıklarını söyledi. TTB Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, Merkez Konseyi üyeleri Prof. Dr. Gülriz Ersöz, Dr. Özlem Azap ve Dr. Arzu Erbilici 'nin de katıldığı basın toplantısınrda, Sıralamada İsviçre, İzlanda ve Avustralya üst sıralarda yer alırken Malavi, Afganistan ve Sierra Leone en sonda bulunudğu belirtildi. Tanık, Sağlık Bakanlığı'nın olumsuzlukları "hekim yetersizliği"yle açıklamakta ısrar ettiğini söyledi. Bunun indirgemeci bir yaklaşım olduğunu belirterek, "Ülkelerin sağlık düzeyini etkileyen en önemli etmenlerden biri gelir düzeyidir. Gelir dağılımındaki eşitsizlik, eğitim, sosyal güvenlik olanakları da sağlık düzeyini etkileyen etmenler arasında yer almaktadır. Diğer etmenlere bakmadan 'hekim sayısı yetersizdir' demek, buradaki eksiklikleri saklamaya çalışmaktır" diye ekledi. Tanık, araştırmada ülkelerin hekim sayılarının da değerlendirildiğini ve Türkiye'de olması gereken hekim sayısının 113 bin 902 olarak belirlendiğini kaydetti. 2009 verilerine göre 110 bin 400 hekim bulunduğunu ifade eden Tanık, buna göre hekim yetersizliğinden söz etmenin mümkün olmadığını söyledi. * Hekim sayısının arttırılması Türkiye'de yaşayanların sağlığını iyileştirmeyecektir. Sağlık insan-gücü arzını arttırarak, sağlık hizmetleri maliyetinde insan gücünün payını azaltacaktır. Giderek hekim işsizliği yaratacaktır. * Yeni tıp fakültesi açılmamalıdır. Var olan fakültelerin kontenjanları arttırılmamalıdır. AKP iktidarı altyapısı olmayan yeni fakülteler açarak ve tıp fakültesi kontenjanlarını arttırarak tıp eğitiminin niteliği ile çok tehlikeli bir oyun oynamaktadır. Tıp fakülteleri üzerindeki ekonomik baskılar kaldırılmalı, fakülteler eğitim ve araştırmaya öncelik verebilmelidir. * Sağlık emekçilerinin tümünün kamuda, tam zamanlı ve tek işte, insanca yaşanabilir bir ücret karşılığında, grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı ile çalışmasının koşulları sağlanmalıdır. * Sağlık Bakanlığı sağlık insan gücü planlamasının ayrılamayacak bir bileşeni olan Türk Tabipleri Birliği'ni ve ilgili sosyal tarafları muhatap almalıdır. Kazete
  25. Spermi Olmayan Erkeklere Kök Hücre Umudu

    Ahmete katılıyorum önemli bır konu ve yine buluş kök hücre ... bakalım daha nelere çare olcak kök hücre .. Paylaşım için tşkler...