Sumeye

Üye
  • İçerik sayısı

    4.137
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    22

Sumeye kullanıcısının paylaşımları

  1. SGK, uzun süreli tedavi gerektiren hastaları izlemeye alıyor İyileşemeyen hastanın evine gidilecek, ilaçlarına müdahale edilebilecek. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), sağlık hizmetlerinde bir ilke daha imza atmaya hazırlanıyor. Sabah’ın haberine göre; uzun süreli tedavi gerektiren hastaları izlemeye almaya hazırlanan SGK, hastaların kullandığı ilaçlar ve doktorları takip edecek. İyileşemeyen hastanın evine gidilip ilaçlara müdahale edilecek... Yeni sistemle karaciğer, böbrek yetmezliği, diyabet, hepatit, KOAH gibi uzun süreli tedavi gerektiren hastalar, kurum tarafından izlemeye alınacak. Bilgisayar Ortamında Takip Edilecek SGK, bu hastaların kullandığı ilaçları ve doktorlarını bilgisayar ortamında takip edecek. Hastalığın seyrine ilişkin günlük kayıt tutulacak. İyileşme görülmüyorsa hastaların evlerine kadar giderek kullandığı ilaçlara müdahale edilebilecek. Böylece en uygun tedavi bulunarak, devletin ilaç giderleri azaltılacak. Kayıp 3 Milyar Lira Civarında Gereksiz tetkik ve muayenelerin, sahte reçetelerin devlete faturası 3 milyar lira civarında... SGK hastaları takip ederek sistemin daha güvenli işlemesini sağlayacak. Şüpheli ameliyatlar, fahiş ilaç faturaları konusunda da bizzat hastalarla temasa geçilecek. Hastanın o ilacı kullanıp kullanmadığına bakılacak. TRT Haber
  2. Bor Rehabilitasyon Merkezi'nde robotlu tedavi 26 Mayıs 2011 Bor Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi hizmet kalitesinin yanı sıra teknolojik standdartlarını da yükseltiyor. Bor Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nde yürüme zorluğu olan belden aşağısı tutmayan felçli hastaların tedavisinde kullanılmak üzere robot teknolojisine sahip yeni cihaz alındı. Konuyla ilgili bilgi veren Bor Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Başhekim Yardımcısı Dr. Gökhan Tuna Öztürk, "Yeni alınan cihazla hastaların kolay yürümeleri sağlanıyor." dedi. Amerika ve Avrupa'da rehabilitasyon tedavisinde kullanılan cihazın bundan sonra Borluların hizmetinde olacağını söyleyen Dr. Öztürk, "Bilimsel araştırmalarla bu cihazın yürümeye katkısının olduğu ispatlandı. Biz de şu an bu cihazla 300 felçli hastayı rehabilite ettik. Hastalarımızın daha iyi tedavi ve rehabilite olabilmeleri için bu cihazı hastanemiz bünyesine kazandırdık. Yürüme zorluğu çeken tüm hastalarımızı hastanemize bekliyoruz." diye konuştu TRTHaber.
  3. İyi kolesterolün yüksek olmasının, kalp krizi riskini azaltmadığı ortaya çıktı Amerikan Ulusal Kalp Akciğer ve Kan Enstitüsü'nün yaptığı araştırmaya Kanada ve ABD'den ortalama 64 yaşında 3 bin 400'den fazla hasta katıldı. Katılımcıların yarısına, kandaki iyi kolesterol (HDL) seviyesinin artması, kan yağı trigliserid seviyesinin düşmesi için yüksek dozda B3 vitamini verildi. Ayrıca bu gruptakiler kötü kolesterol (LDL) seviyesinin düşmesi için kolesterol ilacı içti. İyi kolesterolü çok düşük olan diğer gruptakilere kolesterol düşürücü ilaçla B3 vitamini yerine sahte ilaç (plasebo) verildi. B3 vitamini ve kolesterol düşürücü ilaç alanların kalp krizi, beyin kanaması ve kalp damarlarının açılması için hastaneye kaldırılma riskinde fark belirlenmedi. İyi kolesterolün kalp krizinden koruyabildiğine ilişkin daha önce yapılan küçük çaplı araştırmaların doğruluğunun incelendiği, 2006'da başlayan ve 2012'de sona ermesi planlanan bu araştırma, sonuçlardan sonra yarıda kesildi. Enstitünün başkanı Susan Shurin, "kalp-damar hastalıklarıyla mücadelede kolesterol seviyesinin kontrolü için yeni yöntemlerin bulunması gerekliğinin son derece önemli olduğunu" vurguladı. Samanyolu Haber
  4. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde beyin ameliyatı alanında büyük başarı... Kafatası açılmadan burun deliğinden girilerek yapılan operasyonda 11 hasta sağlığına kavuştu. Hastane, dünyada sayılı merkezde uygulanabilen yöntemde elde edilen başarı ile saygın tıp dergilerinde yer aldı. Beyin ameliyatları riskli ve zor ameliyatlar arasında yer alıyor. Saatler süren ameliyatlar sonrası hastaların ayağa kalkması da günler ve hatta haftaları buluyor. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde uygulanan yeni bir yöntemle beyin ameliyatları artık daha kolay ve daha kısa sürede gerçekleştirilebiliyor. Kafatası açılmadan burun deliğinden girilerek yapılan bu operasyon, özellikle beynin derin bölgelerindeki tümörlerin çıkarılmasında uygulanıyor. Yeni yönteme ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Savaş Ceylan, "Bu ameliyatların yararı sadece burun deliği kullanılarak endoskop dediğimiz yardımcı eleman vasıtasıyla beynin derin bölgelerindeki tümörler başarı ile çıkarılıyor." diye konuştu. Kocaeli Üniversitesi’nde 11 hasta bu yöntemle ameliyat edildi. Prof. Dr. Ceylan, "Bu teknik dünyadada yeni uygulanan bir teknik. Dünyadaki vaka sayıları da çok yüksek değildir. Dünyada yapılan vaka sayısı 13, 15 tanedir. bizim ulaştığımız vaka sayısı 11... Bunun 10 tanesi Avrupa’nın en saygın nöroşirurji dergilerinde yayınlanmış ve kapak olmuştur" dedi. Yöntemle hastalar, çok kısa zamanda normal yaşamına dönebiliyor. Hastalar ameliyatın ertesi günü ayağa kalkıp yürüyebiliyor, bir sorun olmaz ise 2’nci, 3’üncü gün de taburcu oluyor. TRTHaber
  5. Üroloji Uzmanından 10 Önemli Uyarı... Ürolojik hastalıklarda dikkat edilmesi gereken bazı durumlar: Yan ağrılar, idrardan kan gelmesi, işeme zorluğu ve idrar kaçırma... Özel Kastamonu Anadolu Hastanesi Üroloji Uzmanı Op.Dr.Sadi Turkan, ürolojik hastalıklarda dikkat edilmesi gereken önemli hususları şöyle anlattı: 1- Yan Ağrıları : Özellikle sırt bölgesinde tek veya çift taraflı olabilen ağrıların şiddeti yansıttığı hastalığa göre farklı olabilir. Taş düşürme ağrıları genellik ani başlar ve oldukça şiddetli olup, her yaşta görülebilir. Böbrek ve diğer iç organ tümörlerinin oluşturduğu ağrılar ise künt vasıflı olup, haftalar veya aylar boyunca giderek şiddeti artan ağrılardır. Böbrek tümörlerinin yaklaşık % 35’inde ilk belirti yan ağrısı olabilir. Bel adalelerinin neden olduğu ağrılar ise mekanik özellikte olup, fiziki hareketle değişebilen ağrılardır. 2-İdrardan Kan Gelmesi : Ağrılı ya da ağrısız olabilir. Ağrısız kanamalar genellikle mesane ve böbrek tümörlerinin ön belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Böbrek tümörlerinin %50’si, prostat kanserlerinin %15’ i, mesane tümörlerinin ise % 85’ i idrarda kanama ile kendini gösterir. Özellikle yan ağrısı veya idrar borusunda oluşan ağrı ile olan kanamalarda öncelikle taş hastalığı düşünülmelidir. İdrarda yanma ve zorlanma ile oluşan kanamalarda üriner sistem enfeksiyonları ve erkeklerde prostat hastalıklarının bir belirtisi olabilir. 3-İşeme Zorluğu : Özellikle 45 yaş üzeri erkeklerde öncelikle prostat hastalıklarını akla getirir. Belli bir zaman sürecinde oluşması bunu destekler. 60 yaş civarındaki erkeklerin %50’sinde prostat büyümesi görülmektedir. Prostatın iyi huylu büyümesinde olduğu gibi prostat kanseri de aynı belirtilerle ortaya çıkabilir. Prostat kanserlerinin % 10’unda işeme zorluğu ilk belirti olabilmektedir. 40 yaş altındaki erkeklerde ise işeme zorluğu daha çok kronik prostatit hastalığını düşündürebilir. İşeme zorluğuna neden olan idrar borusu darlıkları ise her yaşta ve her iki cinste de görülebilmektedir. İdrarda yanma ile beraber olan işeme zorluklarında üriner sistem enfeksiyonları ön planda olabilir. 4-İdrar Kaçırma : Özellikle kadınlarda mesane sarkması, üriner enfeksiyon veya aşırı aktif mesane patolojisini akla getirir. Erkeklerde ise prostat hastalıkları, enfeksiyonlar, nörolojik hastalıklar ön planda düşünülebilir. Şeker hastalığı da her iki cinste de idrar kaçırma semptomları oluşturabilir. İdrar kaçırma, sıkışma tarzında (urgency) ya da gülme, hapşırma gibi (stres) faaliyetlerle olabilmektedir. Özellikle kadınlarda stres tip kaçırmanın tedavisinde cerrahi ön plandadır. Aşırı aktif mesane rahatsızlığının tedavisinde ise medikal (ilaç) tedavi uygulanır. 5-Testislerde Şişlik-Ağrı : Özellikle genç erkeklerde ağrısız testiküler kitleler testis tümörlerini akla getirmelidir. Testis tümörlerinin % 25’i sadece ele gelen kitle ile hekime başvurmaktadırlar. Ayrıca testis etrafında sıvı toplanması ile karakterize olan “hidrosel” de ağrısız şişme tarzında ve her yaşta olabilir. Bununla beraber sperm kanalı kistleri de aynı şekilde ağrısız kitle şeklinde fark edilmektedirler. Orşit ve/veya epididimit diye tanımlanan testis dokusunun iltihabi hastalıklarında ise ağrı ile beraber şişlik ve hassasiyet vardır. Testisin kendi etrafında dönmesi ile oluşan “testis torsiyonu” da aniden ve ağrı ile başalayarak testislerde ödem ve şişme oluşturabilir. Diğer taraftan kasık fıtıkları da testis bölgesinde şişlik tarzında belirti yapabilir. Bütün bu durumlarda “scrotal ultrasonografi” kolaylıkla yapılarak, tanı konulabilmektedir. 6-Ereksiyon (sertleşme) Sorunu : 40 yaş üzeri erkeklerin % 15’inde görülür. Organik ve psikojenik faktörlere bağlı olabilir. Hafif, orta ve şiddetli olmak üzere kategorize edilir. Özellikle şeker hastalığı, hipertansiyon, çeşitli nörolojik ve psikaytrik hastalıklar, radikal cerrahi girişimler, genital sinirleri kapsayan radyoterapiler, sigara ve alkol kullanımı, çeşitli hormonal hastalıklar ve stres, ereksiyon sorununa yol açabilmektedir. 7-İnfertilite ( Kısırlık ) : Erkeklerdeki kısırlık nedenleri Ürolojinin kapsama alanındadır. Bir yıl ve daha fazla sürede isteğe bağlı çocuk sahibi olamama durumudur. Genel olarak kısırlık nedenlerinin % 50’si erkek orijinlidir. Çiftlerin % 15’i bir yıl beklemelerine rağmen çocuk sahibi olamamaktadır. Kısırlık araştırmasına her iki cinste de eş zamanlı başlanmalıdır. Kadın infertilitesine Jinekoloji bakmaktadır. Erkeklerde görülen belli başlı kısırlık nedenleri: İnmemiş testis, varikosel (yumurtalık damarlarında varisleşme, daha çok sol tarafta görülür.), hormonal faktörler, sperm kanalı tıkanıklığı, çeşitli ilaçlar, genetik anomaliler, ereksiyon sorunları ve çeşitli metabolik hastalıklar ( diabet, omurilik hastalıları vs.) olarak sıralanabilir. Özellikle varikosel cerrahi olarak kolaylıkla tedavi edilebilen bir patoloji olup, infertilite nedeniyle başvuran erkeklerin % 20-40’ında görülür. 8- İnmemiş Testis : Testislerin bir veya ikisinin yumurtalık torbasında olmayıp, kasık kanalı ve batın içinde olması durumudur. Miadında doğan erkek çocuklarda görülme oranı % 3-5 iken, prematurelerde % 30 civarındadır. % 70 tek taraflı olup, daha çok sağ tarafta görülür. Tanı fizik muayene ve ultrasonografi ile konulur. Normalde testisler vücut ısısından 2-3 derece daha düşük olan skrotum adı verilen torba içinde bulunurlar. İnmemiş testisler ilerki yaşlarda kısırlık ve testis kanseri gelişimine zemin hazırlayabilmektedir. Özellikle 1 yaşa kadar cerrahi olarak skrotuma yerleştirilmesi önemlidir. Böylece testiste oluşan hasar daha az olacaktır. Bu nedenle çocukların doğduğu andan itibaren düzenli genital muayenelerinin yapılması büyük önem arzetmektedir. 9-Çocuklarda İdrar Yolu Enfeksiyonları :Özellikle 5 yaş altında ateşli ya da ateşsiz, 5 yaş sonrasında ise ateşli idrar yolu enfeksiyonları (İYE) klinik ve anatomik olarak ciddiye alınarak araştırılmalıdır. Bu durumlarda daha çok karşımıza çıkan durum Vesiko-üretral reflü ( VUR ) durumudur. Yani mesaneden böbreğe doğru idrar kaçağı olması patolojisidir. Tedavi edilmezse böbreğin kaybına yol açabilir. Teşhis VCUG (voiding-sistoüretrografi) adı verilen ilaçlı röntgenle ve böbrek sintigrafisi ile kolaylıkla konulmaktadır. Genel olarak 5 sınıfa ayrılır. Düşük dereceli olanlarda idrarın uzun süreli antibiyotik kullanımıyla steril (mikropsuz) hale getirilerek düzelmesi beklenir. İlaç tedavisi başarısız ve reflü yüksek dereceli ise cerrahi tedavi uygulanır. Cerrahi tedavi açık veya endoskopik olarak yapılmakta olup, başarı oranı % 70-90 civarındadır. Erkek çocuklarda tekrarlayan İYE’lerin önemli sebeplerinden biri de sünnetsiz olmaktır. Sünnet derisi içinde biriken mikroplar kolaylıkla enfeksiyona yol açmaktadır. 10- Gece Yatağı Islatma ( Enürezis Nocturna ) : Özellikle 5 yaşından sonra, 3 aydan daha uzun süren ve haftada en az 2 defa uykuda istemsiz idrar kaçırma durumudur. 5 yaşındaki çocukların % 10-20’ sinde rastlanır. 5 yaş sonrası enürezis saptananların % 15’ i kendiliğinden düzelir. Çocuklarda enürezis görülme sıklığı hem anne hem de babada varsa % 77, yalnız anne veya babada varsa % 44’ tür. Bu çocukların önemli bir kısmında beyinde yer alan hipofiz bezinden salgılanan ADH adı verilen hormon yetersizliği vardır. Ayrıca çeşitli psikolik faktörler, enfeksiyonlar, mesane fonksiyon bozuklukları, gece fazla sıvı alımı ve uyku bozuklukları da enürezise neden olabilir. Tedavide öncelikle gece sıvı alımının azaltılması, tuvalet eğitimi, psikoterapi, alarm tedavisi yöntemleri ve çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. TRT Haber
  6. İnternetteki tehlike 'Hikikomori' hastalığı Japonca'daki anlamı 'elini ayağını çekmek'... Bu 'hastalığa' yakalananlar, sanal aleme kendini kaptırıp gerçek dünyadan kopuyor. Japoncada “elini, ayağını çekmek” anlamına gelen 'hikikomori', günümüzde gençler arasında yaygınlaşarak, özellikle teknolojiyi yoğun olarak kullanan gelişmiş ülkelerde tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Bu tehlike, teknolojik gelişmeleri yakından takip eden ülkemiz için de geçerli. Uzman Psikolog Nihal Araptarlı, tüm yönleriyle hikikomoriyi anlattı. Hikikomori Nedir? Teknolojinin oluşturduğu bir hastalık olarak görülen hikikomori, kişinin bilgisayar ekranı ile sanal alemde iletişim bağımlılığı geliştirip, kendini sosyal çevreye kapatmasıdır. Bu bağımlı iletişim öyle bir hale geliyor ki, kişi yaşamdaki tüm sorumluluklarını ertelemeye ve aksatmaya hatta temel fizyolojik ihtiyaçlarını bile bilgisayar karşısında karşılama başlıyor. İlk başlarda birçok ihtiyacı karşılar gibi görünen ve keyif veren insan doğasına aykırı olan bu yaşam biçimi zamanla karamsarlık, mutsuzluk, yaşamdan tat almama gibi depresif bir ruh halinin gelişmesine neden oluyor. Bağımlı Genç ve Çocukların Gerekçeleri Sosyal paylaşım siteleri ve oyun bağımlısı gençler, bunları sevdiklerini, sorunlarını unutturduğunu, mutsuzluklarını giderdiğini ve keyif aldıkları için kullandıklarını söyleseler de gerçek neden; sosyal uyumsuzluk, başarısızlık ve onaylanmama kaygısı aslında. Sosyal fobi ve antisosyallik gibi bir sosyal bozukluk olan hikikomorinin gençler arasında benimsenmesi ve yaygınlaşması diğer iki bozukluğa göre çok daha hızlı gelişirken, bu bağımlılıktan kurtulmak daha güçtür. Çünkü sosyal uyumsuzluk yaşayan bireyler için insani temel iletişim ihtiyacını karşılamak, sosyal yaşamda karşılanamayan başarı duygusunu yaşamak, yetersizliklerini ve olumsuz özelliklerini gizlemek gerçek dünyaya göre sanal alemde daha kolay ve güvenli görülmektedir. Kolay ve güvenli görülen sanal alemde temel ihtiyaçları tatmin etmek zamanla bir bağımlıllığa dönüşmektedir. Hikikomori En Çok Erkeklerde Görülüyor Hikikomori, büyük oranda erkeklerde ve 15 yaş civarında görülüyor. 13-14 yaşlarında ön ergenlik dönemindeki erkek çocuklar, aileleri tarafından odalarında ders çalışıyor ya da dışarda gözden uzak olacağına evde olup oyun oynasın, daha güvenli diye düşünülürken zamanla bağımlılığa dönüşüyor. Bu gençler, sanal dünyanın rahatlığına alışıyorlar. Bilgisayarın başında kendi krallığını kuruyor, her şeyi kendi istediği biçimde kurgulayıp, yönetebiliyor ve kimse onlara karşı çıkmıyor. Kendini hayal ettiği biçimde, ideal kimliği ile tanıtıp buna uygun eleştirisiz, onaylanan tepkilerle egosunu parlatabiliyor. Hikikomori Nasıl Tespit ve Tedavi Edilir? Bu sorunu anlayabilmek ve çözümler üretebilmek için öncelikle sorunun oluşmasının altında yatan nedenlere bakmamız gerekir. Sağlıklı bir egoya sahip olmayan bireyler, insanın en temel ihtiyaçlarından biri olan kendinden daha büyük bir bütüne ait olma ihtiyacını karşılmakta zorlanırlar. Bu bireyler, yaralı egolarını daha da yaralayacak durumlardan kaçınma eğilimiyle diğerlerinden uzak kalmaya çalışırlar. Utanç verici bir duruma düşme, eleştirilme, reddedilme, beğenilmeme, onaylanmama, alay edilme, rezil olma, olumsuz değerlendirilme gibi korkular geliştirirler. Zamanla içe çekilme ve sosyal izolasyon yaşamlarının geneline yayılır. Oysa ilişki kurmak, ilişki içinde bulunmak hayatın özüdür. Birey ancak ilişki içinde oldukça, başkaları tarafından kabul gördükçe var olduğunu hisseder. Var olabilmek için de sürekli diğerlerinin kendi varlığını önemsemeleri, ilgi ve onaylamaları için çaba harcar. Diğerleri tarafından onaylanmayacağı, hata yapacağı, eleştirileceği, küçük düşeceği, beğenilmeyeceği, reddedileceği gibi kaygı ve korkulara sahip birey, gerçek sosyal çevrede var olamayacağı için bunu sanal alemde gerçekleştirerek var olacaktır. Aileler, öncelikle çocuklarını önemli ve değerli bir varlık olduklarını hissettirecek biçimde büyütmeli, onları sanal alem bağımlılığından uzak tutabilmek için onların kendilerini gerçekten var hissedebildikleri gerçek iletişim ortamları oluşturmalıdırlar. İhlashaber
  7. Kepekli Saçlara Kesin Çözüm

    Evde hazırlayacağınız formülle bu sorundan kurtulun! İşte bir okuyucunun "Saç diplerimde kepek var. Beni çok utandıran bu sorundan bir an önce kurtulmak için ne yapmamı önerirsiniz?" sorusuna karşılık evde yapılabilecek bir formülün tarifi... Birer çorba kaşığı deniz tuzu ve elma sirkesini karıştırıp, saç diplerinize bu karışımla peeling uygulayın. Ardından saçlarınızı durulayıp, kurutun. Bu işlemden sonra ise dört adet lahana yaprağını mikserden geçirip saç diplerinize sürün. Bir saat beklettikten sonra, saçlarınızı yıkayın. Bu formülden haftada bir kez yararlanmanız yeterli olacaktır. Alıntı
  8. Tıp dünyası tavuk suyunun gribin en iyi ilacı olduğunu kabul etti Tıp dünyası tavuk suyunun gribin en iyi ilacı olduğunu kabul etti. Özenle hazırlayıp derin dondurucuda sakladığınız tavuk suyunu çocuğunuzun tüm yemeklerine katarak gelişimine yardımcı olabilirsiniz. Yıllar önce hatırlıyorum anneler bebeklerini ek besine geçirirken hazırladıkları yiyeceklere besleyici değeri artsın diye saatlerce et veya tavuk kaynatır, suyu poşetlere koyar ve buzlukta saklarlardı. Bu hazırlık annelerin saatlerini alır ve ‘Derin dondurucuda bekletirken de acaba içerisinde bakteri ürer mi, sağlıklı bir şey mi yapıyorum’ endişesi ile bebeklerinin çorbalarına bu kemik veya tavuk suyu özlerini koyarlardı. Büyüyen çocuklara ek olarak evde yaşayan tüm aile fertlerine daha lezzetli çorba, pilav ve sebze yemekleri hazırlamak için buzluktan bu kemik veya tavuk suları çıkartılır, çözdürülür ve pişirme esnasında yemekleri süslerdi. Son yıllarda hazır ama sağlıklı besin alternatifleri tüketicilerin hazırlama kolaylığını sağlayacak şekilde gelişmelere neden olmuştur. Buna en doğru örnekler hazır çorbalar, kahvaltılık tahıl gevrekleri ve sıvı tavuk suyu lezzetlendiricileridir. Günümüzde anneler bebekleri için artık saatlerce tavuk kemiği kaynatıp suyunu öz hale getirmek yerine yine aynı işlemlerden geçirilmiş yüzde 40 tuzu azaltılmış yeni ürünlerle hem sağlıklı hem de zaman tasarrufu yaparak evde hazırlanan yiyecekleri zenginleştirebiliyor. Hem zahmetsiz hem sağlıklı Örneğin bulgur veya kepekli pirinç ile hazırladığınız pilavlara kokusu ağır kemik veya tavuk suyu yerine piyasada paketlenmiş sıvı halde olan tavuk suyu lezzetlendiricileri katarak sağlıklı yemekler planlanabilir. Bu yeni tuzu azaltılmış tavuk suyu lezzetlendiricisi ile aile bireylerine damak tatlarına uygun bir çorba hazırlamak mümkün.Günümüzde koruyucu katkı maddesi içermeyen ve mevsiminde alınıp kurutulmuş sebzeleri bol miktarda içeren hazır çorbalar da mevcut. Damak zevkinize uygun çorbalar Yarım kabak, dörtte bir havuç, yarım patates, 1 yemek kaşığı pirinç, 1 yemek kaşığı mercimek, 1 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 tablet sıvı tavuk suyu hazır lezzetlendiricisi isteğe bağlı su ile kısık ateşte pişirilir. Bu çorba her gün ister aynı malzemelerle istenirse farklı sebze içerikleri ile çeşitlendirilerek hazırlanabilir. Star
  9. ''Sırrı çözülemeyen, gizemli hastalık MS'te tek çare erken teşhistir'' Tek çare erken teşhis! Yaşam boyu sürebiliyor. Kadınlarda ve gençlerde daha yoğun görülüyor. Bulaşıcı ve ölümcül değil... Nöroloji Uzmanı Dr. Gülten Özdemir, Multiple Skleroz'un (MS) bulaşıcı ve ölümcül bir hastalık olmadığını ifade ederek, ''Sırrı çözülemeyen, gizemli hastalık MS'te tek çare erken teşhistir'' dedi. AA muhabirine bilgi veren Dr. Özdemir, 26 Mayıs'ın Dünya MS Günü olduğunu hatırlattı. Türkiye'de yaklaşık 40 bin, dünyada ise yaklaşık 1 milyonun üzerinde MS hastası bulunduğunu belirten Özdemir, ''MS, kadınlarda ve gençlerde daha yoğun görülebilen, yaşam boyu süren bir hastalık'' diye konuştu. MS hastalarına karşı toplumda, bilgi eksikliği nedeniyle birtakım ön yargıların bulunduğuna dikkati çeken Özdemir, hastalığın, vücudun mikroplara karşı göstermesi gereken reaksiyonun bir şekilde yolunu şaşırarak sinir hücrelerini içeren yağlı kılıfa saldırması ve bu saldırıyla sinir hücrelerinin ritminin bozulmasıyla ortaya çıktığını söyledi. Özdemir, ''Bu hastalık kişiye münhasır bir hastalıktır. Hastalığın seyri de kişiye münhasırdır. Yani hastalığın nasıl seyredeceği kişiden kişiye değişir. Yani başkasına bakarak bu hastalığın seyrine dair net bir şey söylenemez. Baş dönmesi, ellerde titreme, aşırı yorgunluk, bulanık görme, bir gözde görememe, çift görme, dengesizlik, konuşma bozukluğu, güçsüzlük ve yürüme güçlüğü gibi belirtilerle kendini gösteren ve sırrı çözülemeyen, gizemli hastalık MS'te tek çare erken teşhistir'' şeklinde konuştu. HASTALIK KADINLARDA DAHA YAYGIN Bir genç hastalığı olan MS'in en sık görüldüğü yaş aralığının 22-40 yaşları olduğunu belirten Özdemir, MS hastalığının kadınlarda görülme oranının erkeklerde görülme oranından daha fazla olduğunu bildirdi. Hastalığın, toplumda farkındalık açısından az bilinmesinin büyük bir handikap olduğunu vurgulayan Özdemir, ''Erken teşhis bu hastalıkta son derece önemlidir. Çünkü erken teşhis, hastalığın seyrini değiştirilebilir ve hastalık yavaşlatılabilir. MS hastalığının ilerlemesi demek, hastaların sakat kalması anlamına gelir'' dedi. Özdemir, MS hastalığı ile ilgili vatandaşların, özellikle de genç nüfusun bilinçlendirilmesi gerektiğini belirterek, Erken teşhis hayatınızı planlarken önemlidir. Bir düşünün, 22 yaşındasınız, üniversiteye gidiyorsunuz ve size MS gibi çok ciddi bir hastalığın tanısı söyleniyor. Bu durumda hayatınızı buna göre planlamanız gerekiyor. Örneğin, askere gidebilecek misiniz, çocuk yapabilecek misiniz, mesleğinizde neyi seçeceksiniz?'' diye konuştu. Hastalara atak ve kortizon tedavisi yöntemlerinin uygulandığını belirten Özdemir, şunları kaydetti: ''Bu tedavilerin yanı sıra kişinin bağışıklık sisteminin yönünü çeviren 'İnterteron' tedavisi de koruyucu bir tedavidir. MS şeker hastalığı gibi ömür boyu süren bir hastalıktır, başlangıcı ve bitişi yoktur. Yeni çalışmalar olmasına rağmen MS hastalığını tamamen yok edebilecek bir tedavi yöntemi henüz bulunmamaktadır. MS hastalarına yeterli fizik tedavi olanakları sağlanmıyor. Nöroloji alanında konu ile ilgili eksiklikler mevcut. Hastalığa karşı farkındalık sağlama için faaliyet gösteren Türkiye MS Derneği yeterli desteği alamıyor.'' İhlashaber
  10. Anevrizma Ve Tedavisi

    Op. Dr. Ayhan Kart, “Anevrizma ve tedavisi” hakkında bilgi verdi Özel BSK Konya Hastanesi Beyin Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ayhan Kart, “Anevrizma ve tedavisi” hakkında bilgi verdi. Halk arasında “baloncuk” ismi verilen anevrizmalar, arterlerin (atardamarların yani temiz kan taşıyan damarların) duvarlarındaki bozulma sonucu ortaya çıkan, damarın genel yapısına göre daha zayıf bölümlerinin genişlemelerdir. Damar içi basıncın (tansiyon) artmasıyla beraber, her kalp atışında damar yapısının zayıf olduğu bu noktalar büyüyerek bir baloncuk halini alırlar. İşte bu baloncuğun duvar yapısı çok ince olduğu için; bazen kendiliğinden, bazen de öksürme, ıkınma, cinsel aktivasyon esnasında bu baloncuk patlar. Buna “anevrizma kanaması” adı verilir. Anevrizma her yaşta görülebilir Genelde damar içi plak oluşumu ve yüksek tansiyona bağlı olarak dalar yapısında bozulmalar meydana gelmektedir. Bunun yanında; doğumsal damar bozuklukları, travmalar ve enfeksiyon, diğer nedenler arasında sayılabilir. Anevrizma en fazla 40-60 yaş aralığında rastlanmaktadır ancak her yaşın hastalığıdır. Genel risk faktörleri arasında hipertansiyon, sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımını sayılabilir. Baş ağrısını önemseyin • En önemli ve değişmez bulgu baş ağrısıdır. Hastalar ani başlayan ve hayatları boyunca daha şiddetlisini yaşamadıklarını söyledikleri bir baş ağrısı tarifler. • Ani şuur kayıpları, bayılma • Kusma • Kimi hastada şuur bulanıklığından bilinç kaybına kadar değişen şuur bozukluğu • Kanamanın 6-24 saatine kadar ortaya çıkan ense sertliği Tedavide en önemli şart sabır ve disiplindir Hastada kanamış anevrizma tespit edildi ise anevrizmanın yeri ve boyutuna göre bir takım tedavi tekniklerine başvurulur. • Cerrahi tedavi: Tespit edilmiş anevrizmalar için halen dünyada en çok kullanılan ve en kesin yöntemdir. Anevrizmanın damardan çıktığı boyun bölgesine konulan “anevrizma klip”i ile anevrizmaya giden kan akımının kesilmesidir. • Endovasküler (damar içi) tedavi: Anevrizmanın içine damar içinden ulaşarak doldurulan “sert koil” denilen bir madde ile anevrizma içi akımın kapatılması işlemidir. ZEDHABER
  11. Tiroid ameliyatlarında devrimi (A.A)Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinde uygulanmaya başlanan robotik cerrahiyle koltuk altından tiroid ameliyatıyla klasik tiroid ameliyatlarının aksine boyunda yara izi,uyuşma hissi ve yutkunamama rahatsızlığı görülmüyor.Hastaneden yapılan yazılı açıklamaya göre, Koreli kadınların boyun güzelliklerine verdiği önem nedeniyle Dr. Chung'un bulduğu ve 2007'de uyguladığı ameliyat tekniği, tüm dünyada en çok bu ülkede uygulanıyor. Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinde de tiroidinde kötü huylu hücreler bulunan 52 yaşındaki kadın hasta, robotik cerrahiyle koltuk altından ameliyat edildi. Ameliyatı gerçekleştiren Genel Cerrah Dr. Müjgan Çalışkan, geçen yıl itibariyle dünyada koltuk altından tiroid ameliyatı olan hasta sayısının 2 bin 530 olduğunu belirterek, Türkiye'de kamu hastanesinde bu ameliyatın ilk kez yapıldığını vurguladı. NODÜLLERİN ÇAPI ÖNEMLİ Bu yöntemin her yaştaki hastaya güvenle uygulanabildiğini ifade eden Çalışkan, şunları kaydetti: “Bu ameliyat için hazırladığımız yaşları 27 ile 52 arasında değişen guatr hastaları var. İyi huylu 5 santimetreden küçük, kötü huylu 2 santimetreden küçük nodüllerde bu ameliyatı yapabiliyoruz. Robotik cerrahiyle koltuk altından tiroid ameliyatında, yara izi bırakmayan mükemmel bir kozmetik sonuç elde ediliyor. Boyun kısmında ameliyattan kaynaklanan uyuşma hissi ve yutkunamama rahatsızlığı olmuyor. Oysa normal tiroid ameliyatı boynun ön kısmından yaklaşık 5 santimetre kesiyle yapılıyor. Hastalar saklaması zor olan bu yara iziyle yaşamak zorunda kalıyorlar.” Çalışkan, robotik cerrahiyle yapılan bu ameliyatın koltuk altına 5 santimetre kesi açılarak, robotun kollarının ulaşabilmesi için boyna doğru bir tünel açılarak gerçekleştirildiğini anlattı. Türkiye'de ve dünyada robot kullanan kadın sayısının çok az olduğuna işaret eden Çalışkan, bir kadın olarak robotla bu ameliyatı yapmasının kendisini mutlu ettiğini bildirdi. AA
  12. Sağlığımız için,tuz yemek ocaktan alınmadan hemen önce atılmalıdır Prof. Dr. Murat Faik Erdoğan, Dünya Tiroit Günü nedeniyle guatr hastalığı ve iyotlu tuz kullanımı konusunda açıklamalarda bulundu. Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Murat Faik Erdoğan, Türkiye'de özellikle kırsal kesimde iyotlu tuz kullanımının yetersizliğinden ileri gelen guatr hastalığının yaygınlığına işaret ederek, “(Merdiven altı) tabir edilen yerlerde ruhsatsız üretilen, iyot içermeyen tuzlar kesinlikle kullanılmamalıdır. Ayrıca, içeriğindeki iyodun uçmaması için de tuz yemek ocaktan alınmadan hemen önce atılmalıdır” dedi. Türkiye'de tiroit hastalıklarının görülme oranının yüksekliğine, buna karşın bu hastaların tedavilerini yürütecek endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı sayısının yetersizliğine işaret eden Erdoğan, Türkiye'de iyotlu tuz kullanımının istenilen düzeyde olmadığını vurguladı. Yüzde 65-70'ler civarındaki Türkiye'deki iyotlu tuz kullanımının yüzde 99'a çıkarılması gerektiğini bildiren Prof. Dr. Erdoğan, gebelerle emziren annelerin iyotlu tuz tüketmesinin, bebeklerin zihinsel ve bedensel gelişimi açısından büyük önem taşıdığını, tuzla alınan iyodun yeterli olmadığı durumlarda iyotlu vitamin desteği bile sağlanması gerektiğini anlattı. Erdoğan, şu bilgileri aktardı: “Yapılan bilimsel çalışmalar, hamilelik dönemi ve sonrasında yeterli iyot alan annelerin çocuklarının fiziksel ve zihinsel gelişiminin ileri düzeyde olduğunu gösteriyor. Türkiye'de küçük yerleşim yerlerinde iyotsuz tuz kullanımı çok yaygın. Kaçak ve ruhsatsız üretilenlerle bölgesel tuzlalardan elde edilen kaya tuzlarının kullanıldığı, iyotlu tuz kullanımının yetersiz olduğu bölgelerde guatr görülme sıklığı da yüksek.Sağlık Bakanlığı ile her 5 yılda bir ortaklaşa yaptığımız araştırmada, kırsal yörelerdeki iyotsuz tuz kullanımının şehirlere göre anlamlı oranda düşük olduğu bulundu.” Söz konusu çalışmayla iyotlu tuz kullanımının yaygın olduğu yerlerde guatr hastalığında düşüş belirlediklerini açıklayan Erdoğan, kış için hazırlanan yiyeceklerde genelde büyük torbalarda satılan kaya tuzlarının kullanıldığını, ancak iyot içermeyen bu tuzları önermediklerini ifade etti. Prof. Dr. Murat Faik Erdoğan, şu uyarılarda bulundu: “(Merdiven altı) tabir edilen yerlerde ruhsatsız üretilen, iyot içermeyen tuzlar kesinlikle kullanılmamalı, bunlara itibar edilmemelidir. İyotlu tuzlar ise ambalajı içinde tüketilmeli ya da güneş ve hava görmeyen kaplarda saklanmalıdır. Ayrıca, içeriğindeki iyodun uçmaması için tuz, yemek pişmeden değil, ocaktan alınmadan hemen önce atılmalıdır.” “TİROİT NODÜLLERİNE GEREKSİZ CERRAHİ MÜDAHALE YAPILMAMALI” Tiroit nodüllerine nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda da açıklamalar yapan Erdoğan, bunların iyi ya da kötü huylu olmasının tedavide büyük önem taşıdığını bildirdi. Bu nodüllere gereksiz cerrahi müdahaleler uygulandığını, bunların da hastalarda komplikasyonlara neden olduğunu anlatan Erdoğan, “Nodüllerin yüzde 90'nı iyi huyludur, sadece yüzde 5'i kanserli bir yapıya sahiptir. Cerrahi müdahaleler de ehil ellerde yapılmalıdır. Aksi takdirde kalıcı ses kısıklığı, kalsiyum bezlerinin alınması gibi hastanın ömür boyu sağlığını olumsuz etkileyecek sonuçlar ortaya çıkabilir” dedi. İyot eksikliği ve sigara kullanımının yanı sıra aile öyküsünün bu riski artırdığına işaret eden Prof. Dr. Murat Faik Erdoğan, tiroit bezlerindeki hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların herhangi bir zararı olmadığını, bunların hekimin önerdiği dozda kullanılmasının büyük önem taşıdığını sözlerine ekledi. AA
  13. Dinçer, fahiş fark isteyen özel hastanelere "Kapatılırsınız" diyerek uyarıda bulundu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, acil servis ve tedavi hizmetinde fahiş fark alan hastaneleri sert dille uyardı. Bakan Dinçer, "Hastanelerin cüzi şekilde para almalarına izin verdik. Bazı hastaneler bunu istismar ediyor. Hem vatandaştan hem de bizden para istiyorlar. Vatandaşlar kesinlikle o parayı ödemesin" dedi. Çalışma Bakanlığı, vatandaştan para aldığı halde Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) fatura çıkaran hastanelere direkt kapatma cezası veriyor. ŞİKÂYET YAĞIYOR Sabah'ta da yer alan habere göre, Çalışma Bakanı Dinçer, bazı hastanelerin fark ücretini istismar ettiğini söyledi. Seçim gezilerinde sık sık özel hastanelerle ilgili şikayetlerin geldiğini belirten Dinçer, SGK tarafından belirlenen yüzde 30-70 fark ücretini aşan bazı hastanelerin hem vatandaşa hem de kuruma fatura çıkardığını belirten vatandaşları da uyardı: "Böyle bir fatura çıkarıyorlarsa siz de üniversite ya da devlet hastanelerine gidin. Bu tür ameliyatlar en iyi şekilde veriliyor. Biz hastanelerde cüzi bir oranda para alınmasına izin verdik. Öğrendiğim kadarıyla, hastalardan para isteyen bu hastaneler bir de devlete fatura kesiyor." FARKI ABARTANLARA CEZA YAPILAN incelemelerde, özel hastanelerin cerrahi işlemler, gereksiz tahliller ve yatak ücretlerini abartarak fahiş faturalar düzenlediği ortaya çıktı. Bazı hastanelere 50 bin liraya kadar ceza kesildi. Bakanlık hem vatandaşa hem kurumdan para alanlara direkt kapatma cezası veriyor Sabah
  14. Bacaktaki karıncalanmaya dikkat! Bacaklardaki karıncalanma ve uyuşma, damar sertliğinin habercisi olabilir. Damar sertliği ise kalp krizi başta olmak üzere kalp hastalıkları riskini önemli ölçüde artırır. İSTANBUL - Damar sertliği aslında küçük yaşlarda oluşmaya başlayan, yaşlandıkça artan ve zararları ancak yaşlandıkça görülebilen, sinsi gelişen kronik bir problem. Kalp ve Damar Cerrahı Op. Dr. Orçun Ünal, damar sertliğinin ülkemizde görülme oranı yüksek bir hastalık olduğunu söylüyor. Halk arasında damar sertliği olarak bilinen aterosklerozun, atardamarların esnekliğini kaybedip kalınlaşması ve sertleşmesi ile oluşan bir damar hastalığı olduğunu belirten Ünal, hastalık hakkında şu bilgileri veriyor: “Hastalık halk arasında damar kireçlenmesi olarak da bilinir. Kan damarlarının iç kısımlardaki hücreler esnekliğini kaybedip, zayıflar veya kandaki yağlı maddeler birikinti yapar ve damar daralır. Damar sertliği en çok kalp ve bacağa giden damarları etkiler. Türkiye’deki tüm ölüm nedenlerinin yüzde 45’i bu hastalık yüzündendir. NTV Haber
  15. Kırmızı etle ilgili yeni bir uyarı Dünya Kanser Araştırma Fonu (DKAF), insanlara kırmızı ve işlenmiş et tüketimini kısıtlamaları konusunda yeni bir uyarıda bulundu. DKAF, 2007'de yayınladığı bir raporda, eti farklı kanser türleri için risk faktörü olarak ortaya koymuştu. 2007'deki raporda analiz edilen 14 araştırmaya eklenen 10 yeni araştırmanın bulgularının, gerek kırmızı et gerekse salam, sosis gibi işlenmiş etlerin bağırsak kanseri riskini artırdığını teyit ettiği kaydedildi. DKAF'ın raporunda, insanlara kırmızı et tüketimini haftada 500 gramla (pişmiş ağırlık) sınırlamaları gerektiği, bu miktarın 5-6 orta porsiyona eşit olduğu belirtilirken, işlenmiş et ürünlerinden ise kaçınmaları çağrısında bulunuldu. 850 sayfalık raporda, insanlar daha az yerler ve lifli gıdaları daha çok tüketirlerse, daha az alkol alır, sağlıklı bir kiloya sahip olur ve aktivitelerini korurlarsa, sadece İngiltere'de yılda 17 bin vakanın önlenebileceği belirtildi. DKAF'tan Prof. Alan Jackson, "Et konusunda raporumuzdaki açık mesaj şudur; kırmızı ve işlenmiş et bağırsak kanseri riskini artırır ve bu riski azaltmak isteyenler yedikleri et miktarını düşürmelidirler" dedi. Haber7
  16. Artık anne diyebiliyor 21 Mayıs 2011 Devletin, özel bir rehabilitasyon merkezine ayda iki asgari ücret tutarında ödeme yaparak bakımını sağladığı zihinsel ve bedensel engelli 14 yaşındaki Muhammed Mustafa Çerçi, ilk kez burun yerine Devletin, özel bir rehabilitasyon merkezine ayda iki asgari ücret tutarında ödeme yaparak bakımını sağladığı zihinsel ve bedensel engelli 14 yaşındaki Muhammed Mustafa Çerçi, ilk kez burun yerine ağzından şırınga ile beslenmeye, ilk kez iki ayağının üzerine basmaya başladı, ilk kez ''anne'' demeyi öğrendi. Mersin'in Erdemli ilçesinde yaşayan Çerçi ailesinin 3 çocuğundan biri olan Muhammed Mustafa Çerçi, annesinin de zihinsel engelli olması ve kendisine bakamaması nedeniyle komşular ve akrabalarının sınırlı desteğiyle yaşamını sürdürdü. Ancak ağızdan beslenememesi nedeniyle durumu her geçen gün kötüye giden hem zihinsel, hem bedensel gelişim bozukluğu olan Muhammed Mustafa için Mersin Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) devreye girdi ve özel bir rehabilitasyon merkezine yerleştirilmesini sağladı. Tarsus'taki özel merkeze devletin her ay iki asgari ücret tutarında ödeme yaptığı zihinsel ve bedensel engelli Muhammed Mustafa, özenli bir bakım sayesinde önce burun yerine ağızdan şırınga ile beslenmeye başladı. Kuruma geldiğinde adeta bir deri bir kemik kalan vücudu, ağızdan beslenme sayesinde toparlanan Muhammed Mustafa, bunun ardından bakıcı annelerinin her gün uyguladıkları terapiler sayesinde iki ayağının üzerinde de durmaya başladı. Henüz adım atmasa da ayakta durmanın sevincini yaşayan Mustafa, 14 yaşında ilk kez ''Anne'' demeyi öğrendi. Küçük Mustafa'nın durumunun her gün daha iyiye gitmesi bakıcılarına da büyük mutluluk veriyor. Bakım Merkezi yetkililerinden Arzu Keser, talihsiz çocuğun kendilerine Mersin Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan gönderildiğini belirterek, ''Mustafa bizim merkezimize geldiğinde sağlık durumu son derece kötüydü. Gelişim geriliği teşhisi konulan bu çocuğumuz hayata küsmüştü ve ciddi bir bakıma ihtiyacı vardı'' dedi. Yaklaşık 4 aydır merkezlerinde bulunan Muhammed Mustafa Çerçi'nin 4 bakıcı anne tarafından nöbet sistemiyle 24 saat kontrol altında tutulduğunu, sosyal hizmet uzmanlarınca özel bir program uygulandığını belirten Arzu Keser, ''Kuruma geldiğinde yutma yeteneği olmadığı için burnundan sonda ile besleniyordu. Yapılan tedaviyle yutma yeteneği gelişince ağzından şırıngayla beslenmeye başlayan Muhammed Mustafa, bakıcı annelerinin gösterdiği sevgi, şefkat ve özel ilgi sayesinde hayata döndü. İlk kez ayaklarının üzerinde durmayı başaran bu çocuğumuz, yine ilk kez 'anne' demeyi öğrendi. Annesi yanında olmadığı için bakıcılarına 'anne' bazen de 'meleklerim' diye hitap ediyor'' diye konuştu. Muhammed Mustafa'nın bakıcı anneleri Meral Doğan, Ebru Çakın, Sibel Doğan ve Gülten Tekirdağ ise, bir evlat, bir kardeş gibi gördüklerini belirterek, ''O acıktığını bile söyleyemeyen bir bebek gibi. Ne anne ne de baba tanıyor. Babası ölmüş, annesi zihinsel engelli olduğu için ziyaretine bile gelemiyor. Bize 'anne' diye seslenişinden mutlu oluyoruz. Ona bir bebek gibi bakıyoruz'' dediler. SHÇEK Mersin İl Müdürlüğü yetkilileri ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bakıma muhtaç hiçbir vatandaşın sokakta kalmayacağı yönünde talimatlarının bulunduğunu belirterek, ''Kurumumuza getirilen ve şartları uyan tüm yaşlı ve çocuklarımıza sahip çıkıyoruz. Sosyal hizmet kurumlarında yerimiz olmadığında ya da şartlarımız uymadığında bakıma muhtaçlar için özel merkezlerin kapılarını da açıyoruz'' dediler. SHÇEK yetkilileri, bu durumdaki engellilerin bakımı için ayda iki asgari ücret tutarında ödeme yaptıklarını kaydettiler. İnternet haber
  17. Yürüme yeteneğini kaybedenlere robotlu çözüm Yürüme yeteneğini kısmen ya da tamamen kaybetmiş olan hastalara yeniden bu yeteneği kazandırabilmek için robotlu yöntem tavsiye ediliyor. Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Uzmanı Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, rehabilitasyonun, tıbbi robot teknolojisinin kullanıldığı en yeni alanların içinde yer aldığını ifade ederek, ''Lokomat Pro'' adlı teknolojik robotun, yürüme yeteneğini kısmen ya da tamamen kaybetmiş olan hastalara yeniden bu yeteneği kazandırabilmek için kullandıkları bir teknoloji olduğunu belirtti. Prof. Dr. Kalyon, yaptığı yazılı açıklamada, tıp teknolojisinin hem hastaların, hem de fizyoterapistlerin yüzünü güldürecek cihazlar üzerinde çalışmaya devam ettiğini ve bu kapsamda ''Robotik Yürüme Sistemi''nin (Lokomat) geliştirildiğini vurguladı. ''Lokomat''ın en yeni modelinin ''Lokomat Pro'' olduğunu ve bu sitemin hastanın yürüme yeteneğini kazanması için rehabilitasyon programlarında önemli yer tuttuğuna işaret eden Kalyon, şu bilgileri verdi: ''Rehabilitasyon, robot teknolojisinin kullanıldığı en yeni alanlardan biri. Lokomat Pro, yürüme yeteneğini kısmen ya da tamamen kaybetmiş olan hastalara yeniden bu yeteneği kazandırabilmek için kullandığımız bir teknoloji. Bu teknoloji sayesinde beyin ya da omurda oluşan hasar nedeniyle felç olan, hareket yeteneğini kısmen kaybeden hastaların rehabilite edilmesinde ve bu yeteneklerini yeniden kazanmasında robot teknolojisinden faydalanmaktayız. Hastalar karşılarına konan aynada yürürken kendilerini görüyor ve derin duyu sayesinde yürüdüklerini hissedebiliyor. Normal yürümede beyne giden uyarılar, bu yürümede de benzer şekilde gitmiş oluyor. Bu sistem olmadan önce hastalara yürüme teknikleri yaptırılıyordu. Bu sistemin uygulanmasıyla birlikte yürümeye çok benzeyen hareketi yaptırma imkanı bulunuyor. Bacaklardan beyne doğru uyarılar gönderiliyor ve hasta yürüyebildiğini görüyor. Tedavi yaklaşık bir saate yakın sürüyor. Bu tedaviyi elle ya da bir başka şekilde uygulamak mümkün değil. Tedavi süresi hastadan hastaya çok değişebilir. Hasta ne kadar erken bu tedavilere başlarsa tedavi de o kadar kısa sürede olumlu etki gösterir.'' Cihazın, Türkiye'de daha çok merkezde bulunması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, diğer bir sorunun da ''Robotik Yürüme Sistemi''nin SGK tarafından henüz tanımlanmaması olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon'un yazılı açıklamasında, ''Lokomat'' Türkiye Distribütörü Elsa Ortopedi Firması yöneticisi Hüseyin Yaraneri'nin konuyla ilgili görüşlerine de yer verildi. Yaraneri, ''Lokomat''ın geliştirme çalışmalarına 1993 yılında başlandığını kaydederek, cihazın 2000 yılından itibaren kliniklerde hastaların rehabilitasyonunda kullanıldığını ifade etti. Şu anda dünyada yaklaşık 50 ülkenin fizik tedavi ve rehabilitasyon kliniğinde ''Lokomat'' bulunduğunu vurgulayan Yaraneri, sanatçı İbrahim Tatlıses'in tedavisinin sürdüğü Almanya'nın Münih kentinde bulunan Murnau Kliniği'nde de bu cihazın bulunduğunu belirtti. Dünya genelinde 350 cihazın kullanımda olduğunu kaydeden Yaraneri, Türkiye'de ise Nevşehir Kozaklı Devlet Hastanesi, Trabzon Maçka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, Ankara Fizik Tedavi Merkezi, İstanbul 70. Yıl Fizik Tedavi Hastanesi, Romatem Samsun ve Kocaeli Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastaneleri, İstanbul Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi ve İstanbul Darülaceze olmak üzere toplam 9 adet cihaz bulunduğu bilgisini verdi. İsviçre'deki Hocoma Firması'nın AR-GE bölümünde her yıl yürüme rehabilitasyonunun daha etkin hale getirebilmesi için çalışma yapıldığına değinen Yaraneri, cihazdaki hastanın vücut ağırlığının azaltılması işleminin artık elektronik yapılabildiğini bildirdi Engelihaber
  18. Beyin tümörüne karşı virüs tedavisi Prof. Dr. Cengiz Kuday, uygulanan tedaviler dışında tıp dünyasının yeni tedaviler için son yıllarda çalışmalara hız verdiğini belirterek, bir takım virüslerle ilgili tedaviler olduğunu bildirdi. Prof. Dr. Kuday, yaptığı yazılı açıklamada, beyin tümörünü, beyinde ortaya çıkan anormal hücre çoğalması şeklinde tanımlamanın mümkün olduğunu vurgulayarak, beyin tümörlerinde bulguların, kitlenin beyin ve çevreleyen yapılara olan basısı ve sinir dokusunda oluşturduğu hassasiyet sonucu ortaya çıktığını ifade etti. Tüm dünyada en korkutan tümörler arasında başı çeken beyin tümörlerinin, her yıl tespit edilen kanserler içinde yaklaşık yüzde 1,5'luk bir orana sahip olduğuna işaret eden Prof. Dr.Kuday, açıklamasında, şunları kaydetti: ''Cinsiyet, yaş ve ırk gözetmeksizin herkeste görülebilen beyin tümörlerinin tedavisine yönelik bilim dünyası var gücü ile çalışıyor. Temel olarak birincil ve metastatik olarak ikiye ayrılabilen beyin tümörleri çeşidine göre iyi ya da kötü huylu olabiliyor. Ortaya çıkış tarihinden bugüne dek beyin tümörlerinin tedavisinde çok fazla ilerleme kaydedilemedi. Kötü huylu tümörlerde yaşam müddeti belli. İstisnalar oluyor, uzun yaşayanlar çıkıyor. Tıp dünyası ise yaşayanlar neden yaşıyor onları çözmeye çalışıyor. Beyin tümörlerinde cerrahiyi başarı ile yapıyoruz. Çıkaramayacağımız tümör yok. Ama çıkarttıktan sonra tümörler tekrarlıyor. Uygulanan tedaviler dışında tıp dünyası yeni tedaviler için son yıllarda çalışmalara hız verdi. Bir takım virüslerle ilgili tedaviler var. Diğer bir deyişle değişik virüslerin tümörlere karşı kullanılmasıdır. Örnek vermek gerekirse, yıllar önce Hacettepe'de çalışırken, kötü bir beyin tümörü, ameliyata bağlı apse olunca gerilerdi. Şu anda yapılan çalışmalar da, bunun daha bilimsel bir yaklaşımı. Oraya bir mikrop veya virüs veriyorsunuz ve daha sonra o virüsün tümörü gerilettiği görülüyor.'' Prof. Dr. Kuday, diğer bir tedavinin ise gen tedavisi olduğuna dikkati çekerek, ''Bu yöntemde tümör hücresine transfer edilen genetik materyal ile hücrelerin büyümesi engellenmeye çalışılıyor. Ben inanıyorum ki önümüzdeki 8-10 yıl içinde bu yöntem önemli bir tedavi seçeneği olacak'' ifadesini kullandı. Beyin tümörlerine karşı geliştirilen bir tedavi yönteminin de ''immünoterapi'' olduğunu belirten Prof. Dr. Kuday, bu tedavi şeklinde de savunma sistemini tümör hücrelerini yok etmeye karşı uyardıklarını bildirdi. Prof. Dr. Kuday, bu tedavi yönteminin ABD'de bazı merkezlerde kullanıma girdiğini belirterek, açıklamasında, ''Bilgisayar teknolojisi gibi beyin cerrahisin de tedavi şekilleri hızla gelişiyor. Mucizevi sonuçlar beklemiyoruz bu tedavilerden. Bir kapı aralandı, biz de bu açık kapıdan gitmeye çalışıyoruz. Şimdiye kadar kapı kapalıydı. Hastalarımıza mümkün olduğunca kaliteli bir yaşam vermeye çalışıyoruz. Yalnız cerrahi yetmiyor, bu tedavi seçenekleri yakın bir gelecekte uygulanmaya başlayacak'' görüşünü aktardı. haber7
  19. SGK'dan vatandaşa güzel haber! Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), vatandaşların resmi tatillerde ve mesai saatleri dışında da özel hastanelere gitmesinin önündeki engelleri kaldırdı. Buna göre hastalar, 7 gün 24 saat boyunca istedikleri zaman acil servisler dışında 'SGK ile sözleşmesi olan' özel hastanlere gidip sağlık hizmeti alabilecek. SGK daha önce yaptığı açıklamada, resmi tatil günlerinde acil vakalar dışında sadece dahiliye, çocuk hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları ve göğüs hastalıkları olmak üzere 4 branşın provizyona açık olduğunu duyurmuştu. SGK, açıklamasında ise sadece 4 branşın değil bütün branşların provizyona açıldığını bildirdi. SGK açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Kurumumuz ile sözleşmeli özel sağlık hizmet sunucularının, kamuya ait sağlık hizmet sunucularında olduğu gibi, 5 Mayıs'tan itibaren resmi tatil günlerinde de sözleşmeli oldukları branşlardan provizyon alabilmeleri için MEDULA sisteminde gerekli düzenleme yapılmıştır." SGK'nın bu açıklamasıyla birlikte hastalara 7/24 özel hastane yolu açılmış oldu. Vatandaşlar resmi tatillerde ve mesai saatleri dışında SGK ile sözleşmesi olan özel hastanelerden istedikleri branştan hizmet alabilecek. Özel Hastaneler Platformu Derneği Başkanı Dr. Mehmet Altuğ, SGK kararını 'vatandaşlar ve sektörümüz için çok önemli ve yararlı' sözleriyle değerlendirdi. Dr. Altuğ, uzun süredir tüm branşların provizyona açılarak vatandaşların mağduriyetlerinin sona erdirilmesi için çaba sarf ettiklerini hatırlatarak, şunları söyledi: "SGK'nın bu son düzenlemesi ile vatandaşlarımız kamuya ait sağlık tesislerinde olduğu gibi özel sağlık kuruluşlarından da resmi tatil günlerinde sağlık hizmeti alabilecek. Yani bundan böyle özel sağlık sunucularının anlaşmalı oldukları bütün branşlarda normal provizyon alınabilecek. Vatandaşlarımız mesai saatleri dışında, bayram ve hafta sonu tatillerinde acil dışında istedikleri doktora muayene olabilecekler. Bu hem vatandaşlarımız hem de özel sağlık sektörü açısından önemli ve doğru bir karardır." Samanyolu
  20. Kök hücre ile organ nakli devri bitecek Bilim insanları, kök hücrenin, deneysel ortamda bütün hücrelere dönüşebildiğini belirterek, gelecekte tüm organların tamirinde kullanılabileceğini ifade ediyor. Günümüzde kök hücre çalışmalarında deneysel ortamlarda her dokunun elde edildiğini belirten uzmanlar, hayvan deneylerinden alınan başarılı sonuçların insanlarda da sağlandığında ''organ naklinin ortadan kalkacağını'' belirtiyor. Uzmanlar, kök hücre ile karaciğer, böbrek, kalp yapılabileceğini müjdeliyor. Hematoloji Uzmanlık Derneği tarafından Antalya'da düzenlenen Avrasya Kök Hücre ve Aferez Toplantısı'nda Dernek Başkanı Prof. Dr. Süleyman Dinçer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kök hücre ile yapılacak tedavilerin artık birçok hastalığa şifa olabilmesi yönünde çok önemli çalışmalar yapıldığını söyledi. Kemik iliği nakli ile kök hücre naklinin gerçekte birbirinden çok farklı olmadığını ifade eden Dinçer, kök hücre nakillerinin endikasyonu geniş olduğu için daha çok tercih edildiğini belirtti. Dinçer, kök hücrenin embriyonal kök hücre, doğmamış çocuktan elde edilen kök hücre ve anne karnındayken elde edilen embriyodan alınan kök hücreden elde edildiğini anlattı. Kök hücre tedavilerinin başta lösemi, lenfoma, myelomalar, oto immun hastalıklar ve bazı kanserler ile solit tümörlerde kullanılabildiğini belirten Dinçer, şöyle devam etti: ''Kök hücre nakli, deneysel ortamda bütün hücrelere dönüşebiliyor, bütün organların tamirinde yarıyor. Önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde şu anda tedavi endikasyonu olmayan hastalıklarda yeni tedavi endikasyonu olacağını düşünüyoruz. Bunlardan birisi kalp hastalıkları, nörolojik hastalıklar gibi tedavisi olmayan hastalıklara çözüm olacak. Organ, ileri dönemde yedek parça halini alacak. Kök hücre ile karaciğer, böbrek, kalp yapılabilecek. Bunlar deneysel ortamda yapılıyor. Her doku elde edildi, insanlarda kullanılabilmesi için belli bir süre ve bazı çalışmaların tamamlanması gerekiyor. Bunlar tamamlanıp, tamamen kontrol edilebilir hale geldiğinde insanlarda kullanılmaya başlanacak. Fare, maymun gibi hayvanlarda tüm organlar üretildi ve kullanılıyor. Uyum sorunu yok.'' -''DOKU NAKLİ ENJEKTE EDİLECEK''- ''İleride organ nakli olmayacak, doku nakli, hücre nakli olacak'' diyen Dinçer, ''Son yıllardaki gelişmeler erişkinden alınan herhangi bir hücrenin bile kök hücreye dönüşebileceğini ortaya koydu. Kan, diş ve boğazdan alınan bir parçayı özel yöntemlerle 5 gün gibi bir sürede kök hücreye dönüştürebiliyorsunuz. Ondan da sinir, kas, kalp kası oluşturup alınan kişiye tekrar enjekte ediliyor'' diye konuştu. Dinçer, en kolay üretilenler dokuların yağ, kemik ve kıkırdak olduğunu vurgulayarak, ''Kök hücre ile organ nakli sorunu ortadan kalkacak'' dedi. Gelecekte birçok hastalığın tedavisinin kök hücre ile yapılacağını ifade eden Dinçer, ''Yanığı, kanserlerin çoğunu, kalp hastalıkları, damar hastalıkları ve sinir hastalıkları kök hücre ile tedavi edeceğiz'' diye konuştu. Dinçer, bu konuda Türkiye, Avrupa, Amerika, Asya ülkeleri ve özellikle Çin'de son yıllarda çok ciddi çalışmalar yapıldığını sözlerine ekledi. İhlashaber
  21. Soğan Cildi Güzeleştiriyor

    Soğan cildi güzelleştiriyor Soğanın birçok faydası olduğu biliniyor. Ama kimi leri asla yemez. Sevmeyenlere kötü bir haber: Soğan cildi güzelleştiriyor. Sarımsağın en yakın akrabası olan soğan şifası açısından da sarımsağa denktir. Birçok sebze pişirildiği zaman vitaminlerinin önemli bir kısmını kaybetmesine rağmen soğan pişirildiğinde içindeki vitaminleri korur. Ancak siz siz olun soğanı kızartmaktan kaçının. Anadolu'da tarlada çalışan işçilerin soğanı ekmeğe katık etmeleri boşuna değildir. Çünkü soğan ihtiva ettiği vitamin ve proteinlerle bir insanın günlük besin ihtiyacını büyük ölçüde karşıladığı gibi aynı zamanda çalışırken yenildiğinde yorgunluğu da ortadan kaldırır. Soğanın bünyeyi, özellikle de kanı temizleme özelliği sayesinde kendinizi daha dinç hissedersiniz. Kadınların güzel bir tene sahip olmalarının da en önemli yardımcılarındandır. Bağırsak parazitlerinin düşürülmesine karşı da etkili. Sağlık için birkaç damla gözyaşı Soğana göz yaşartması sebebiyle biraz mesafeli yaklaşanlar olabilir. Ancak soğanın insan sağlığına saymakla bitmeyen faydalarını öğrendikten sonra birkaç damla gözyaşına seve seve katlanılır. Diş etlerini güçlendirici, mikrop öldürücü, uyarıcı, romatizmal rahatsızlıkları hafifletici, idrar söktürücü özelliği olan soğan, kandaki şekeri düşürmesi ile diyabet hastalarının da hiç vazgeçmemeleri gereken en önemli gıdalardandır. Yeşillenen soğanları ekin Soğanlarınız yeşerirse sakın onları atmayın. Büyükçe bir plastik kutu, saksı veya tahta bir kasaya bolca toprak koyun. Torflu toprak tercih edilir ama bulamazsanız herhangi bir toprak cinsi de kullanabilirsiniz. Yeşeren soğanlarınızı dik olarak kök kısmı aşağıda kalacak şekilde toprağa dikin. Soğanlarınızın üzerinde altta bulunan topraktan biraz daha fazla toprak bulunmalıdır. Diktiğiniz soğanlar sizi çok bekletmeden kısa bir süre içerisinde bitecek ve ihtiyacınız olan soğanı mutfak eczanenizden sağlamış olacaksınız. Kalp damar hastalıklarına iyi geliyor Kabuklarını soymadan limon gibi ortadan ikiye kesip soğanı böğürlerinize sürerek masaj yaptığınızda idrar söktürücü etkisini göreceksiniz. Aynı uygulamayı siyatik ağrıları çekenler problemli bölgelerine yapabilir. Soğanı yeşil ya da sarı, beyaz, kırmızı kuru soğan olarak kullansanız hiç fark etmez, her şekilde kalbinizi güçlendirir. Kalp damar hastalıklarında iyileştirici gücü olan soğanı sofralarınızdan eksik etmeyin. Eğer soğanı çiğ yemekte güçlük çekiyorsanız piyazlık doğradığınız soğanı yıkadıktan sonra bol tuzla ovup yarım saat kadar bekletin. Ardından tuzdan arındırmak için tekrar yıkayın. Soğanın sizi rahatsız eden acısını fark etmeyeceksiniz bile. Bu şekilde hazırladığınız soğanı salata olarak yemeyi deneyin bayılacaksınız. İşte en kolay soğan salatası tarifi: Piyazlık doğranmış soğanın içine ince kıyılmış maydanoz, sumak, az kekik ekleyin. Üzerine limon ve sızma zeytinyağı gezdirin. Bu lezzetli ve kolay salataya dilerseniz kırmızı pul biber ve karabiber de ilave edin. Haber7
  22. Felçli Hastayı Yürüten Teknoloji

    Teşekürler Ahmet teşekürler Can inşallah sonuçu çıkan bir haber olur haberlere inancımızz kalmadı kök hücre sanatcıları inanç koymadı
  23. Felçli Hastayı Yürüten Teknoloji

    Çok güzel bir haber umut verici inşallah sonucu iyi olur tedaviye 1 çok kişiyle başlanır devamı gelir inşallah kök hücre gibi yalan haber deyildir gerçektir Ben kökhücreden umudu kestim Haber için tşk Can
  24. İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünden Dolandırıcı Uyarısı 18 Mayıs 2011 Elazığ İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünden maaş alan veya alacak olan engelli yakınlarına gelen ve para isteyen telefonlara itibar edilmemesi istendi. Elazığ İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünden maaş alan veya alacak olan engelli yakınlarına gelen ve para isteyen telefonlara itibar edilmemesi istendi. İl Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, son zamanlarda gerek ülke çapında gerek kent bazında bazı kişi veya grupların, maaş alan veya alacak olan engelli yakınlarını telefonla arayarak, "Tarafınıza özürlü bakım ücreti veya maaşı bağlanması için şu hesap numarasına veya şu isme bugün saat 17. 00'e kadar 500 veya bin lira yatırmanız gerek" şeklinde telefonlar geldiği ihbarlarının alındığı ifade edildi. Açıklamada, gelen telefonların kesinlikle dikkate alınmaması ve bu konuyla ilgili durumlarda vatandaşların anında İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'nü arayarak bilgi edinmeleri istendi. - ELAZIĞ (Anadolu Ajansı)
  25. Türk doktor'un büyük başarısı Türk araştırmacıların, hem böbrek taşlarının kırılmasında hem de ameliyatlarda "devrim" yaratmaya aday yeni geliştirdiği robot, ABD Üroloji Kongresi'nde Amerikalı doktorlardan yoğun ilgi gördü Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Remzi Sağlam ve ekibi kongrede, vücutta kesik oluşturmadan böbrek taşlarının lazerle kırılması için geliştirdikleri ve "dünyada ilk olma" niteliği taşıdığını belirttikleri robotu tanıtıma çıkardı. ABD'li üroloji uzmanlarından yoğun ilgi gören yeni cihaz, kongreye de damgasını vurdu. Konuyla ilgili soruları yanıtlayan Sağlam da, ELMED firması olarak mühendisleriyle böbrek taşlarının kırılması konusunda yeni cihazlar geliştirmeye çalıştıklarını söyledi. "Böbrek içini hiç kesmeden ve delmeden işlev gören aletlerle böbrek taşlarının lazerle kırıldığını belirten" Sağlam, bu konuda bir adım daha ileri giderek "dünyada ilk defa bir robot geliştirdiklerini ve yeni cihazlarının birkaç ay önce Viyana'da düzenlenen kongrede en iyi çalışma seçildiğini" kaydetti. Yeni cihazı, diğer tüm cihazlardan ayıran "farkılıklar" konusunda bilgi veren Sağlam, şunları anlattı: "Bugüne kadar bu 'Fleksibil Üreteroskopi' dediğimiz cihaz, elle kullanılıyordu, doktor yoruluyor, radyasyon alıyor, aletler çabuk bozulabiliyordu. Halbuki yeni geliştirdiğimiz teknikle bu cihazı robota bağlayarak uzaktan kullanıyoruz, doktor yorulmuyor, oturarak ameliyat yapıyor. Cihaz da daha hassas bir şekilde kullanılabiliyor, daha büyük taşlar tedavi edilebiliyor. Böylece hastalar hiç kesilmeden veya vücutlarına delik açılmadan taşlarından kurtulmuş oluyorlar." Sağlam, Türkiye'de şu an 2 bin 500 üroloji uzmanı olmasına rağmen, yöntemi öğrenmesi zaman aldığından "flexible retroskopi" yöntemini uygulayan doktor sayısının 20-30 kişiyle sınırlı kaldığına dikkati çekerek, bu cihaz sayesinde bu yöntemi kullanabilen uzman sayısının da artabileceğini kaydetti. "ABD'Lİ DOKTORLARDA HEYECAN YARATTI" Sağlam, yeni cihazın "dünyada ilk" olduğunu belirterek, "Dünyada bu cihazın benzeri bugüne kadar yok. Daha önce benzerini başka bir yöntemle yapmaya çalıştılar ama başarılı olmamıştı" dedi. Bu nedenle Avrupalı ve ABD'li doktorların yeni buluştan "çok heyecan duyduklarını" ifade eden Sağlam, kongrede yoğun ilgi gördüklerini ve diğer kongrelere de davet aldıklarını anlattı. Sağlam, "Dünyaca ünlü doktorlar çok ilgi gösterdiler. Hepsi kendi kliniklerine bu robotun bir an önce kurulmasını istediler" diye konuştu. Ancak cihazı henüz piyasaya çıkarmadıklarını, şu aşamada sadece Ankara'daki hastanelerinde hastalara uyguladıklarını anlatan Sağlam, hastalardan çok olumlu sonuçlar aldıklarını söyledi. Prof. Dr. Sağlam, "Bu cihazı almak isteyenlere henüz piyasaya çıkmadığını ve fiyatının belli olmadığını söylüyoruz. Amacımız bunu daha çok kongrede tanıtmak ve belgelerinin tamamlanmasının ardından piyasaya sürebilmek" dedi. "BU CİHAZIN TÜRKİYE'DEN ÇIKMASINA ŞAŞIRDILAR" Sağlam, cihazı geliştirmelerinin devam ettiğini belirterek, şunları kaydetti: "Daha sonra belki kliniklere kurulacak. Gururumuz bu cihazın Türkiye'den çıkmış olması. Dünyaca ünlü ürologlardan biri şunu söyledi: 'Aslında biz böyle bir cihazın ABD veya Avrupa'dan çıkmasını beklerdik ama Türkiye'den çıkması bizim için şaşırtıcı oldu'. Ama biz kendilerine Türkiye'de teknolojinin çok ileriye gittiğini söyledik. İnşallah ilerde Avrupa ve ABD'de Türk cihazları daha çok kullanılacak. Bu cihaz dünyada bir ilk, bu ilkin Türkiye'den çıkması da bizi mutlu ediyor." "BİRÇOK YENİLİKLERİ BERABERİNDE GETİRECEK" Cihazın üretiminde görev yapan mühendis Sinan Kabakçı , 1,5 yıldır bu konu üzerinde çalıştıklarını, cihazı geliştirmeye devam ettiklerini söyledi. Kabakçı, "Cihaza kongrede büyük ilgi vardı. Yeni bilgiler edindik ve o bilgiler doğrultusunda cihazı daha geliştireceğiz. Tahmin ediyorum cihaz, birçok yenilikleri de beraberinde getirecek" diye konuştu. Kongre sırasında cihazı incelemeye gelen Amerikalı tanınmış üroloji uzmanı Dr. Dean George Assimos da, izlenimlerine göre, cihazın çok yeni, işlevsel ve özgün olduğunu, böbrek taşına ulaşılmasını kolaylaştırdığı gibi, ameliyatları doktorlar açısından daha rahat hale getirdiğini söyledi. Assimos, cihazın gelecek vaat eden bir teknolojiyi ve birçok potansiyeli içinde barındırdığı izlenimini edindiğini kaydeden Assimos, cihazı denemeyi arzu ettiğini belirtti. TÜRK FİRMASI ABD PAZARINA GİRDİ Öte yandan, Prof. Dr. Sağlam, diğer cihazlarını ABD'de satışa çıkarmak için gereken "FTA belgesi"ne artık firma olarak sahip olduklarını belirterek, 3 aydır ABD piyasasına çıktıklarını ve ülkedeki değişik hastanelere 20 civarında cihaz sattıklarını kaydetti. Sağlam, "ABD doktorları bizim cihazlarımızın ameliyat sırasında ellerini ısıtmamasını beğeniyorlar. Bundan dolayı çok mutluyuz, Amerikalı doktorların 'Türk cihazı kullanıyorum, bunu size de tavsiye ederim' demesi tabi ki bizi mutlu ediyor. Yakında ABD'de bir üniversitesiyle işbirliğine giderek cihazlarımızın burada üretilmesine imkan sağlayacağız" diye konuştu. AA