jarnana

Üye
  • Content count

    55
  • Joined

  • Last visited

Community Reputation

0 Kendi Halinde

About jarnana

  • Rank
    Forumcu Üye
  • Birthday 08/01/1972
  1. Otizmde Umut Işığı

    Güzel haber inşallah tedavisi de birgün mümkün olur..
  2. Tuzlu çörek Hamurunun Malzemeleri: 1+1/2 bardak pirinç unu 1 paket kabartma tozu 1 çay kaşığı tuz 2 yumurta + 1yumurta sarısı 1/3 bardak sıvı yağ 1/4 bardak un Bulabilirseniz ksantan gum (ya da Dr. Otker'in kıvam vericisi) Un, kabartma tozu, tuzu ve ksantan gumu (ya da kıvam vericiyi) bir kapta karıştırın. Ayırın. Ayrıca bir kapta, yumurta, yağ ve sütü karıştırın. Un karışımını ilave edin ve çatalla / elle yoğurun. Yağlanmış tepsiye, şekil vererek dizin. Üzerlerine yumurta sarısı (azıcık yağla karıştırın) ve çörek otu, ya da susam serpin. 150°C fırında pişirin. Yaklaşık 12 adet çıkıyor. Dilerseniz oklavayla açıp, incelterek, bisküvi şeklinde de yapabilirsiniz. Çikolatalı Kek İçinin Malzemeleri: 1/2 bardak sıvı yağ 1/2 bardak şeker (orijinalde 2 bardak) 3 yumurta 1 paket vaniya 1/2 su bardağı yoğurt+1 yemek kaşığı erimiş katıyağ 1 3/4 pirinç unu 1/3 bardak patates nişastası 1/3 bardak soya unu 1 çorba kaşığı mısır nişastası 1/2 paket Dr. Oetker Kıvam verici (içinde modifiye patates nişastası, pudra şekeri ve kıvam verici (ksantan gum) var) 1/4 bardak kakao 1 paket kabartma tozu 1 çay kaşığı karbonat 1/2 çorba kaşığı tuz 1 bardak sıcak su Üzerinin malzemeleri: 1/2 bardak erimiş tereyağ 1/2 bardak kakao 1 paket vanilya 1 bardak pudra şekeri (orijinali 3 bardak) 1/4 bardak süt İçinin hazırlanması: Sıvı yağ ve şekeri çırpın. İçine yumurtaları ve vanilyayı ekleyin. Yoğurt ve tereyağı da karıştırın. Ayrıca bir kapta unları, nişastaları, kakaoyu, kabartma tozunu, karbonatı karıştırın. Önceki karışıma ekleyin. İyice çırpın. Suyu bir kerede ilave edin ve çırpın. Yağlanmış (24cm. civarında) kalıba dökünüz. 175 ° C'de pişiriniz. Üzerinin hazırlanması: Erimiş tereyağı ve kakaoyu karıştırın. Vanilyayı ve daha sonra pudra şekerini ilave edin. En son sütü de ilave ederek, iyice çırpın. Fırından çıkardığınız kek soğuyunca üzerine sürünüz. Uzun olduğuna bakmayın, çok kolay ve çok lezzetli...! Ekmek (Mayasız) Malzemeler: 2 bardak Pirinç Unu 1 bardak Patates Nişastası 1/2 bardaktan biraz az Mısır unu, 1/2 bardak Soya Unu (1 kaşık Humus Unu, veya 1 kaşık Patates Unuyla 1/2 bardağa tamamlayın) 1/2 bardak Glutensiz un (Sinangil, Glutano, vs...) = Yani toplam 4+1/2 bardak un (daha fazla un karışım alternatifleri için "Haberler" bölümüne tıklayınız) 1 çay kaşığı sıvı yağ 1 yumurta (çırpılmış) oda sıcaklığında 1 çay kaşığı tuz 1 çay kaşığı şeker 1 paket kabartma tozu 1 çay kaşığı karbonat (istenirse) 2,5 bardak süt (veya su) oda sıcaklığında Ekmek makinasına sırayla en altta süt, yumurta, tuz, şeker ve yağ olarak, üzerine un karışımı, kabartma tozu ve karbonat eklenir (unları ve kabartma tozunu önceden bir yerde karıştırırsanız daha iyi olur). Ekmek makinasında, karıştırma esnasında, bir spatula ile karışıma yardım edin, un iyice karışsın. Mayalanma olmadığından, en az bekleme süresi olan programda pişirilir. (Mutlaka bütün malzemeler oda sıcaklığında olmalıdır...) Tavuk Göğsü (Tarif Sn. Seda Sayın) Malzemeler: 5 yemek kaşığı glutensiz un 1,5 kg. süt 1/2 paket margarin 1 su bardağı toz şeker 1 paket vanilya Üzerinin Malzemeleri: Hindistancevizi Çikolata parçacıkları Bir tencerenin içinde margarin eritilir. Daha sonra glutensiz un ilave edilir ve kavrulur. Muhalebi kıvamına gelince, içine vanilya ve toz şeker de eklenip, biraz daha kavrulup, ateşten indirilir. Dikdörtgen şeklindeki borcama dökülüp hindistancevizi ve çikolata parçacıklarıyla süslenip, buzdolabında bekledikten sonra servis yapılır. Makarnalı börek (Tarif Sn. Seda Sayın) Malzemeler: 1,5 kase glutensiz un 1 adet yumurta 1,5 yemek kaşığı yoğurt 1,5 yemek kaşığı süt 1 paket kabartma tozu Tuz ve sıvı yağ İç malzemeleri: Glutensiz spagetti makarna 1 yumurta 1/2 yemek kaşığı yoğurt 1/2 yemek kaşığı süt Lor peyniri, ya da beyaz peynir (Arzuya göre kıyma) Maydanoz Sıvı yağ Tuz 1,5 kase unun ortasını havuz şeklinde açıp, ortasına yumurta, yoğurt, yağ, süt, kabartma tozu ve tuzu katıp yoğurmaya başlarız. Merdaneyle açılacak kıvama gelene kadar yoğururuz. Elde ettiğimiz hamurdan iki yuvarlak parça yaparız. Hamurun bir tanesini açmaya başlarız. Olabildiğince yuvarlak bir şekilde açtığımız hamuru, yağladığımız yuvarlak bir tepsiye koyarız. Diğer bir kapta haşlanmış olan spagettileri, yumurtayı, yoğurdu, sütü, peyniri ve maydanozu iyice karıştırırız. Yapmış olduğumuz bu harcı, hazırladığımız hamurun üstüne iyice yayarız. Üzerine, tekrar yuvarlak hamur açarız. 1 tane yumurtayla yağı karışırıp, kızarması için üzerine süreriz. Daha sonra, isteğe göre susam serperek 200 °C'lik fırında pişiririz. Fırından çıkar çımaz üzerine 1 bardak soğuk su dökeriz. *** Glütensiz erişte.(şehriye yerine de kullanabilirsiniz.) Malzeme 6 adet yumurta Alabildiği kadar glütensiz un ve pirinç unu Bir tutam tuz. Yapılışı Altı yumurtayı bir yoğurma kabına kırılır. Bir tutam tuz atılır. ve alabildiği kadar glütensiz un 1/3 oranında pirinç unuyla katı bir hamur elde edilir ve iyice yoğrulur. Yarım saat bekletildikten sonra mermere serpilen unla iyice yoğrulur. Küçük yumaklar yapılır ve bu yumaklardan küçük yufkalar açılır. Çok hassas bir hamur olduğu için nazik darbelerle açmak iyi olur. Bu yufkaları bir masa üzerine serilmiş temiz bir örtü üzerine serilir. Bir kaç saat yufkaların kuruması beklenir. Kuruduktan sonra bildiğimiz her hangi bir erişte boyutunda kesilir. Üzerine un serpip nazikçe harmanlanır. Ve yine temiz bir örtü üzerinde kuruması için tahmini iki gün bekletilir. İklime göre bu süreyi her kes kendi ayarlayabilir. Çorbalarda kullanabilirsiniz. Ben ince kesiyorum ve pilavlara da şehriye yerine kullanıyorum.(glütensiz şehriye her zaman bulunamayabiliyor. Ayrıca şehriye bile olsa bir miktar koruyu olabileceği düşüncesi kendi yapma isteğimi tetikliyor) Afiyet olsun. hülya karabuğdaylı içliköfte(glitensiz) köftenin dışı için malzeme 1-su bardağı karabuğday(greçka) 2-su bardağı su 1-çay bardağından az mısır yada pirinç nişastası ailenin alışkanlıklarına göre bir tutam tuz,bir tutam kimyon,karabiber,kırmızı biber. iki subardağı su bir tencerede kaynatılır siyahları ayıklanan karabugday iyice yıkandıktan sonra kaynamakta olan suya ilave edilir.bir tutam tuz eklendikten sonra suyunu çekinceye kadar kısık ateşte pişirilir. pişen karabuğday soğuduktan sonra robot da çekilir.çok hamur olmaması gerekli.sonra nişasta ve diğer baharatlar eklenerek iyice yoğrulur.elde edilen hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alınarak içi oyulup zevkinize göre hazırladığınız iç koyulur ve nazik hareketlerle kapatılır. arzuya göre haşlayarak yada kızartarak yenebilir.(haşlama tavsiye edilir.) afiyet olsun. bunlar kendi oluşturduğum tarifler.genellikle ölçüleri göz kararı ile ve deneme yanılma yöntemiyle buluyorum. Glutensiz Ekmek Hamur Bir paket sinangir glitensiz un 2 yumurta Biraz süt Biraz zeytin yagı Bir tutam tuz Tatlı kaşıgından az maya Bir çay bardağından az mısır yada pirinç nişastası bir adet soda(maden suyu) Tüm malzeme karıştırlır kulak memesi kıvamına gelene kadar sodayla yogrulur.mayalanmaya bırakılır.istediğniz şekilde ve büyüklükte ekmek simit puaça yapmak için kullanabilirsiniz.kalanını dolapta saklayıp tekrar kullanabilirsiniz. ölçüleri küçültebilirsiniz.yada hamurun fazlasını dondurucuda ilerki bir zaman için saklayabilirsiniz. ölçüleri dedim ama ben pek ölçü kullanmıyorum.göz kararı yapıyorum.sodayla yapılan hamur biraz daha kıvamlı oluyor. afiyet olsun hülya. http://www.farklihayat.com/showthrea...lanabilirsiniz-) Asperger Sendromu, Otizm - Home
  3. Şeker hastalığını 10 yıl daha erken tespit Mevcut teşhis yönteminden 10 yıl daha erken şeker hastalığı riskini belirleyebilen bir kan testi geliştirildi. Birmingham'da İngiliz Bilim Festivali'nde kamuoyuna sunulan testin tip 2 şeker hastalığı olacak insanların yaklaşık yarısını belirleyebildiği belirtildi. Kandaki genetik moleküllerin seviyesini tespit ederek çalışan kan testinin çok yakında piyasaya çıkacağı belirtildi. Journal Circulation Research" isimli tıp dergisinde yayınlanan çalışmada, microRNA (MiR) isimli benzer bir molekül testi ise kalp ve damar hastalığı oluşma riski bulunan kişileri saptıyor. MiR testinin geleneksel yöntemlerle birlikte kullanmayı umduklarını söyleyen araştırmacılar, testin hastaya maliyetinin yaklaşık 2 pound (yaklaşık 5 Türk Lirası) olduğunu açıkladılar. www.haberx.com
  4. Mamografiyle rutin meme taramasının, kanserden ölümleri önlemede beklenenden daha az etkili olduğu bildirildi. 23.09.2010 12:18 BOSTON (A.A) - Norveçli bilimadamları, 40 bin kadar kadın üzerinde yaptıkları araştırmada, 50-69 yaş arası kadınların düzenli mamografi çektirmeleri ve uzmanların kontrolünde olmasının, meme kanserinden ölümlerin yüzde 10 oranında azalmasını sağladığını belirttiler. Yine uzmanların gözetiminde olan ancak mamografi çektirme zorunluluğu getirilmeyen 70 yaşın üzerindeki kadınlarda ise ölüm oranın yüzde 8 düştüğü kaydedildi. Bilimadamları bunun, mamografinin faydasının sınırlı olduğunu gösterdiğini belirttiler. Araştırmayı yapan Oslo Üniversitesi Hastanesi'nden Dr. Meste Kalager, "Ölümlerde azalma var ancak bu beklenenden az" dedi. Araştırmacılar ise düzenli mamografi çektirenlerde, ölümlerde yüzde 30 oranında azalma olmasını bekliyorlardı. New Hampshire'daki Dartmouth Tıp Okulu'ndan Dr. Gilbert Welch, araştırma sonuçlarını değerlendirirken, mamografi taramasının meme kanseri ölümlerini sadece yüzde 2 oranında azalttığını söyledi. Welch, sonuçların, mamografi çektiren 50 yaşındaki her 2500 kadından sadece birinin meme kanserinden ölmekten kurtulabileceğini gösterdiğini belirtti. Welch, doktorların bu kadınlardan binine memelerinde şüpheli bir şey gördüklerini söyleyeceğini, bunlardan 500'üne biyopsi yapılacağını ve 5-15 kadının, gereksiz yere tedavi edileceğini kaydetti. Araştırma, düzenli meme taraması yaptırmanın gerçekten büyük faydası olup olmadığı konusundaki tartışmaya yeni bir katkı sağladı. Geçen kasımda, ABD Önleyici Hizmetler Görev Gücü, 50-74 yaş arası kadınlarda testlerin her yıl yerine iki yılda bir yapılmasını tavsiye etmişti. Araştırma sonuçları, New England Journal of Medicine dergisinde yayınlandı www.haberx.com
  5. Hayırlı Cumalar....

    Hayırlı cumalar.
  6. Fatmagül'ün Suçu Ne? ( Tanıtım )

    Diziler çoğaldı bilmem farkındamıyız ama türkçemiz doğru düzgün konuşulur halden çıktı. Çarpık ilişkiler hırs şiddet ve silah ..
  7. Yeni eğitim yılı başladı. Minikler, okul sıralarını doldurmanın heyecanını yaşıyor. Ama hâlâ okul çağındaki on binlerce engelli evlerinde eğitim alacağı günü bekliyor. Milli Eğitim Bakanlığı, engeli sebebiyle okula gidemeyen ya da özel okul kapılarında sıra bekleyen çocukları eğitim hayatına kazandırmak için kaynaştırma eğitimine ağırlık verdi. Bu çerçevede, kaynaşan engelli öğrenci sayısı 70 bini aştı. Ama ne var ki, bunların 50 bine yakını “hafif düzeyde zihinsel yeterliliği” olanlar. Diğerleri ise ya devletin özel eğitim okullarında eğitim görüyor, ya da ‘özel’lerin özel eğitim okullarında. Devletin okulları yetersiz kalıyor. ‘Özel’ler ise tabiri yerindeyse can çekişiyor. HERKES DESTEKLİYOR AMA Türkiye’deki 134 özel, özel eğitim okulunun kapasitesi 17 bin 500 civarında. Ama bu okullarda sadece 2 bin çocuk eğitim alıyor. Bu sayı gün geçtikçe azalıyor. Çünkü devlet örgün eğitimi desteklemediği için, özel eğitim okulları rehabilitasyon merkezlerine dönüşüyor. Özel, Özel Eğitim Okulları Birliği Derneği Başkanı Metin Demircan, yeni eğitim yılında bir süredir Milli Eğitim Bakanı’nın önünde bekleyen, özel eğitim yasasının çıkmasını umduklarını söylüyor. Türkiye’de 113 bin civarında özel eğitime muhtaç çocuğun bulunduğunu anlatan Demircan, şunları ifade ediyor; “Bunların bir kısmı devletin okullarında eğitim görüyor. Ama 50-60 bin civarında çocuk eğitim bekliyor. Devletin desteklediği eğitimden faydalanan çocukların sayısı 216 bin civarında. 3-14 yaş arasındaki çocukların eğitim alması şart. Bu anayasal zorunluk. Devletinse imkanı yok. Biz de yasada tanınmıyoruz. Özel eğitim yasası, Milli Eğitim Bakanının önünde bekliyor. Bakanından bürokratına görüştüğümüz herkes yasayı destekliyor. “Herkes bu yasanın çıkması mutlak şart” diyor ama Meclis’e bir türlü inmiyor. Çünkü rehabilitasyon merkezleri gereksiz bir endişe yaşıyor. Bir çocuk, ilköğretim eğitimi devam ederken, destek eğitimi alır. Böyle olunca destek eğitimi veren rehabilitasyon merkezlerine devam etmek için çocukların bir kısmı kağıt üzerinde kaydettiriliyor. Bu durumda binlerce çocuk var.” KPSS İPTALİ ONLARI DA VURDU Bu arada devletin özel eğitim okullarının en büyük ihtiyacı ise öğretmen. Yetişmiş öğretmen sıkıntısı çeken Milli Eğitim Bakanlığı, ders yılı başında alan dışı öğretmenlere bir haftalık kurs vererek açığı kapatmaya çalışıyor. Ama alanında eğitim görmemiş öğretmenler, istenilen faydayı sağlayamıyor. Bu yıl KPSS’nin iptal edilmesiyle bu öğretmenler de atanamadı. Devamı; kaynak
  8. Taş devri diyeti 'otizm' var GGAff = {id:36285, width:234, height:60, direction:"Vertical", performance:"high"};GGAff.errorMessage = ''; Son yıllarda otizm önü alınamaz bir salgına dönüştü. Tıptaki baş döndürücü ilerlemeler nedense bu salgının önünü alamıyor. Artık 60-70 çocuktan biri otistik. Birçok anne baba ya da anne baba adayları çocukları otistik olabilir korkusunu yaşıyor. Bültenimizin bu sayısında otizmin muhtemel nedenlerini irdeleyeceğiz. Bu yazı editörümüz Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın ‘Taş devri diyeti’ kitabının Otizm bölümünden alınmıştır. Otizmli çocukların aileleri de size başvuruyor. Otizm son yıllarda çok fazla telaffuz edilen bir hastalık oldu ne gibi özellikleri var otizmin? Otizm, kişinin dil, sosyal ve iletişim becerilerini bozan gelişimsel bir hastalık tablosu ve son yıllarda bir salgın gibi artmaya başladı. Otistik olguların çoğu erken bebeklik çağında tümüyle normal. Belli bir süre (genellikle 6 ay-18 ay) geçtikten sonra hastalık belirtileri ortaya çıkmaya başlamakta. Otizmim bu sık görülen şekline regresif otizm deniyor. Bu ebveyn için yıkıcı bir durum, sapasağlam çocukları, yavaş yavaş geriliyorlar ve normal davranışlarını sergilemiyorlar. Otistik çocukta çok fazla sayıda klinik belirti tespit edilebiliyor. Tabii bunların hepsinin aynı çocukta olması şart değil. Birçok otistik, çocuk bir başka kişi ya da ebeveynleri kendisine seslendiklerinde hiç tepki vermiyor. Bu durum çocukta sanki bir işitme problemi olduğu düşüncesini akla getiriyor. Bu yüzden birçok hekim diğer araştırmalara girmeden önce çocuğa işitme testleri yapılmasını istiyor. Halbuki iyi bir sorgulama yapıldığında çocuğun bazı seslere tepki verdiği anlaşılır. Örneğin televizyonda bir reklam sesini duyduğunda çocuk hemen televizyon odasına doğru koşar. Hatta motor sesi, kedi miyavlaması ya da köpek havlaması gibi bazı seslere şiddetli tepki gösterirler. Kulaklarını kapatırlar. Otistik çocukların çoğu bazı görsel uyaranlara karşı da yeterli tepkiyi veriyorlar. Örneğin ebeveynleri ya da bir başka kişinin yüzüne ya da çevrelerindeki birçok nesneye bakmıyorlar ya da kısa süre bakıyorlar. Yani göz temasından kaçıyorlar. Buna karşılık hareket eden, dönen ya da parlak olan bazı nesnelere uzun uzun bakıyorlar. Birçok otistik çocuk acıdan, sıcaktan ve soğuktan fazla etkilenmiyor. Bu nedenle yanabiliyorlar ve yara-bere içinde kalabiliyorlar. Bunun temel nedeni otistik çocuklarda buğday (glüten) ve süt (kazein) proteinlerininin yeteri kadar sindirilemeden kana geçmesi. Bu sindirilmemiş proteinler vücutta morfin etkisi yapıyor. Anlayacağınız çocuk küçük çapta kronik bir morfin zehirlenmesi ile karşı karşıya kalıyor. Bu nedenle çoğunda tehlike ve korku duygusu yok. Örneğin, korkusuzca trafiğe çıkabiliyor, ateşle oynayabiliyorlar. Bu nedenle çocukların sürekli gözetim altında tutulması ve boş bırakılmaması gerekiyor. Otistik çocuklar kapı açma, kapı kapama, dans etme ve yüzme gibi kaba motor becerileri, sayfa çevirme, delikten ip geçirme, kağıt kesme gibi ince motor becerileri yapamamakta ya da gecikerek yapmaktalar. Otistik çocuklar ellerini, kollarını ve bacaklarını da farklı şekilde kullanıyorlar. Örneğin parmak uçlarında yürüyorlar; mevlevi ayinlerinde olduğu gibi kendi etrafında dönüyorlar; ellerini çırpıyorlar. Bu davranışların çoğu beyindeki azalan kan akımını artırmaya yönelik. Fiziksel temastan aşırı derecede rahatsız oluyorlar, çevrelerindekiler ile ilişki kurmaktan kaçınıyorlar, kendi iç dünyalarında yaşıyorlar. Bütün içine kapanıklıklarına rağmen otistik çocukların büyük bir çoğunluğu çok hareketli, yani hiperaktif. Kucağa alınmak istemiyor, kendilerini sevdirmiyorlar. Bazı sesleri işittikleri çok net olmasına rağmen en yakınlarının seslerine bile herhangi bir tepki vermiyorlar. Ebeveynlerin bütün gayretlerine rağmen klasik anne-çocuk, baba-çocuk ilişkisi yeteri kadar kurulamıyor. Otistik çocuklar zamanlarının çoğunu tek başına oynayarak geçiriyorlar; ortak oyunlara katılmıyorlar. Onlar kendi dünyalarında yaşıyor ve rahatsız edilmek istemiyorlar. Normal bir çocuk 9-10 aylıkken anne baba, dede gibi 3-5 sözcüğü konuşabilir. Hatta daha önceki aylarda konuşma gayretleri, agulamalar, babıldamalar vardır. Otistik çocuklarda ilk dikkati çeken bulguların başında bebeğin zamanında konuşmaya başlamamasıdır. Otistik çocukların %80-90’ının erkek olması ve toplumda ‘erkek çocuk geç konuşur’ gibi bir inancın yaygın olması bebeklerin hekime geç götürülmesine neden oluyor. İşin ilginci birçok hekim, aile tarafından uyarılmasına rağmen bu durumu önemsemiyor. Azımsanmayacak kadar önemli bir grup otistik çocuk ise başlangıçta biraz gecikerek ya da normal süresinde konuşmaya başlasalar da ‘Su ver’, ‘baba gel’ gibi basit cümleleri ise neredeyse hiç kuramazlar. Karşılıklı küçük diyaloglar yapamazlar. Öğrendikleri kelimelerin çoğunu, hatta tamamını unutabiliyorlar. Bu durumun saptanması ile ebeveynler artık çocuklarında ciddi bir sorun olduğuna tereddütsüz bir şekilde kani oluyorlar. Biraz konuşabilen otistikler bile çoğu kez düzgün ve anlamlı konuşmuyorlar. Bazıları karşısındakilerin kendisine söyledikleri kelimeleri papağan gibi sürekli olarak tekrarlarlar. Buna yankı (eko) kelimesine atfen ekolali deniyor. Otistik çocuklar radyodan, televizyondan ya da çevresindeki bir kişiden duydukları ya da kendi uydurdukları kelimeleri durup dururken ve bağlam dışı olarak sürekli tekrarlıyorlar. Otistik çocuklar konuşmadıkları ya da konuşmakta zorluk çektiklerinden dolayı isteklerine ulaşmak için çevresindeki kişilerin elinden tutarak istedikleri şeyi işaret ediyorlar. Bazı otistik çocuklar çok agresif ve saldırgan oluyorlar. Kendilerine, ev halkına zarar verebiliyorlar. Çoğu kez bu saldırganlıkları hafifletmek için ilaç kullanılmak zorunda kalınır. Otistik çocuklar sürekli olarak görmeye ve yapmaya alıştıkları şeylerin değiştirilmesine aşırı bir tepki gösteriyorlar (basmakalıplık). Mesela evdeki eşyaların yerleri değiştirilmesini istemiyorlar, hep aynı giysiyi giymek istiyorlar. Belli etkinlikleri her zaman belli bir sırayla yapıyorlar. Örneğin önce televizyonu açıp sonra yemek yemek ve sonra oyuncakları ile oynamak gibi. Bunların sıralamasında en ufak bir değişiklik olursa sinir krizine giriyorlar. Otistik çocuklar bazı nesnelere takıntı derecesinde bağlıdırlar. Meşrubat kutuları, plastik şişeler, sigara tablaları, kalemler gibi. Sevdikleri nesneler kaybolursa bulunana kadar aşırı huysuzlaşırlar. Bazı otistik çocuklar sürekli tekerlek gibi yuvarlak şeyleri döndürmek isterler, ya da bakmaya doyamazlar. Otistik çocukların çoğu suyla oynamayı ve otomobille dolaşmayı çok severler. Otistik çocukların %80’ninde süte ve/veya unlu gıdalara aşırı düşkünlük vardır. Bu düşkünlüğün nedeni bunların tam sindirilemeden kana geçen morfin bileşikleri içermeleridir. Yani gerçek anlamda uyuşturucu bağımlılığı var. Birçok otistik çocukta mide bağırsak sorunları var. Kabızlık, gece uykudan uyandıran sancılanmalar, pis kokulu ve yağlı dışkılamalar ve gaz çıkartma sık. Otistik çocukların çoğu kalem, silgi ya da küçük bir ip parçası gibi nesneleri elinden bırakmazlar (nesne takıntıları). Birçok otistik çocuk başını sallarlar ve sık sık uyanırlar. Bu davranış bozuklukları muhtemelen ağrıya karşı verdikleri cevaptır. (Beslenme Bülteni)
  9. Güncel Taş devri diyeti (Sağlıklı yaşamanın temel ilkeleri) Felsefe: Taş devri 5-10 bin yıl önce bitmiştir. O zamandan bu zamana kadar genlerimizde çok az değişiklik olmasına rağmen çevresel şartlar ve özellikle de yiyeceklerimiz çok büyük oranda değişmiştir. Özellikle son 50-100 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve katkı konulmuş gıdalar, margarin kimyasal yolla katılaştırılmış, ayçiçeği, mısır gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar aşırı şekilde kullanılmaya başlanmış; buna karşılık taze sebze, meyve ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma olmuştur. Gen yapımız ve buna bağlı vücudumuzda gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak yeteneğe sahip değillerdir. Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk hali şişmanlık, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk, kanser ve osteoporoz (kemik erimesi) gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda müzmin hastalığa neden olmaktadır. Bu hastalıklardan korunmak istiyorsak mümkün olduğunca 5-10 bin yıl öncesine benzeyen bir diyet uygulamalıyız. Genel ilke: Üç beyaz (tuz, şeker ve un) yasaktır ya da çok azaltılmalıdır. Her yiyecek doğadaki şekline en yakın olarak tüketilmelidir. Yasaklar haricinde yeme sınırı yoktur. Doyuncaya kadar yiyebilirsiniz. Çiğ yiyecekler toplam diyetin en az %60’ını oluşturmalıdır. Etler (yağsız olmayacak, fazla pişirilmeyecek) Kırmızı et (tercihen yemlenen değil, otlayan hayvan eti), sucuk, kavurma, pastırma vb serbest. Katkı maddelerinden dolayı salam-sosis tercih edilmemeli. Sakatat: Karaciğer, böbrek, yürek, kokoreç, işkembe, uykuluk kırmızı etten (kas) daha yararlı. Fakat hastalıklı olmamasına dikkat. Beyaz et: Tercihen köy tavuğu ve diğer kümes hayvanları (köy tavuğu geç pişer) Balık (ağır metal zehirlenmesi riskini azaltmak için küçük balıklar tercih edilmeli, balık çiftliği balıkları tercih edilmemeli) Yumurta: En Kaliteli protein kaynağıdır. Köy yumurtası tercih edilmeli. Günde 1-4 adet yenilebilir. Tercih sırasına göre 1. çiğ (mikroplu olmadığından eminseniz!), 2. rafa dan, 3. Lop, 4. kızartma (mümkünse yenmemeli, yenilecekse, zeytinyağında ya da fındık yağında ya da tereyağında yapılmalı ve önce akı pişirilmeli, sarısı ayrıca çiğ olarak eklenmeli) Sebzeler ve yeşil yapraklılar: her çeşidi yenilebilir. Daha çok çiğ tüketilmeli. Koyu yeşil yapraklılar K vitamini, kalsiyum ve magnezyumdan zengindir (kemik erimesinin önlenmesi!) ve ayrıca omega-3 yağ asidi içerir. Doğal yetiştikleri için yabani otlar (ebegümeci, kuzukulağı, ısırgan otu, semizotu, labada vb) mükemmel. Semiz otu sebzeler içinde en önemli omega-3 kaynağıdır. Patates yüksek şeker içerdiğinden yenilmemeli. Sarımsak: Hücreleri paslanmaktan koruyan (antioksidan) en önemli yiyeceklerden biri. Her gün en az iki diş yenilmeli. Cacık şeklinde de alınabilir. Sarımsağı ezin (yutmayın) ve en geç 1 saat içinde tüketin. Soğan: En az sarımsak kadar değerli. Zeytin: Mümkün olduğunca tuzu çıkartılmalı. Sele zeytininin tuzu daha rahat çıkıyor. Daha çok yeşil zeytin tercih edilmeli. Meyveler: Kayısı, üzüm, muz, gibi şeker içeriği yüksek meyveler sınırlı yenmeli. Az şekerli meyveler daha çok yenilebilir (tazesi tercih edilmeli). Üzüm çekirdeği ve kabuğu, çilek, yaban mersini, kızılcık gibi meyveler çok yüksek antioksidan etkilere sahip. Süt ve süt ürünleri Köy ya da mandıra sütü tercih edilmeli. İmkan yoksa pastörize günlük şişe sütü kullanılabilir. Homojenize ve UHT teknolojisi kullanılan kutu sütler tüketilmemeli. Kaymak bağlamayan, ekşimeyen ya da kesmeyen süt ya da yoğurt doğal değildir. Sütten çok mayalanmış süt ürünleri (tam yağlı yoğurt, tam yağlı peynir) tercih edilmeli. Kefirle mayalanmış süt çok yararlı. İçerdiği çok sayıda probiyotik (faydalı mikrop) ile sindirim bozukluklarını önlüyor ve yaşlanmayı yavaşlatıyor. Baklagiller (Nohut, fasulye, mercimek, bezelye, börülce vb) haftada 2-3 kereden fazla yenmemeli (12 saatte bir suyu değiştirilmek üzere 48 saat suda bekletilmeli, ve ağır ateşte (mümkünse güveçte) pişirilmeli. Soya: Söylendiği gibi sağlıklı bir yiyecek değildir. Protein sindirimini ve bağırsaktan kalsiyum, demir ve çinko emilimini azaltır. Tiroid hormonu sentezini bozar. Erken ergenlik belirtileri, kısırlık ve adet düzensizliklerine yol açabilir. Alerjilere neden olabilir. Çok az yenmeli hatta hiç yenmemelidir. Az miktarda fermente soya ürünleri yenilebilir. Kabuklu kuruyemişler (ceviz, fındık, fıstık, ayçiçeği, kabak çekirdeği, badem vb). Günde 1-2 avuç (25-50 gram kadar) oldukça yararlı. Çiğ ve az tuzlu olanı tercih edilmeli. Yağlar: Yağ kısıtlaması vücut için zararlıdır. Sanılanın aksine yağı az, dolayısıyla şekeri fazla yiyecekler insanları daha çok acıktırır ve daha çok şişmanlatır! Margarin: Kesinlikle yasak! Tohumlu sıvı yağlar (ay çiçek yağı, pamuk yağı, mısırözü yağı, soya vb.): Kullanılmamalı ya da çok az kullanılmalı. Omega-6/omega-3 dengesini, omega-6 lehine bozuyor. Sıcak presten çıkan bu yağların birçok organımızı ve damarlarımızı yıpratıcı özellikleri var. Zeytinyağı: Mükemmel! Halis sızma olanlar tercih edilmeli. Riviera ikinci seçenektir. Fındık yağı: Riviera gibi. Piyasadakilerin çoğu karışık! Halis olanları pahalı ve sızma zeytinyağından daha iyi değil. Tereyağı: Mükemmel! Mümkünse özgür otl-ayan hayvanların yağı(köy tereyağı). Piyasa-da sahtesi (margarin üzerine giydirilmiş) çok. Sahtesi dışarıda bırakıldığında geç erir, bıçakta fazla leke bırakır. Urfa yağı: Tereyağı gibi Kuyruk ve iç yağı: Tereyağı gibi yararlı Balıkyağı: Hayat iksiri! Büyük ölçüde omega-3 yağ asidi içeriyor. Bebeğinden, hamilesinden, gencine ve yaşlısına kadar herkes kullanmalı. Günde en az 1-2 kapsül (0.5-1 gr). Balıkyağı şişmanlatmaz. Yaz-kış kullanılabilir. Morina karaciğeri yağı D vitamini içerdiğinden yazın kullanılmamalı. Aksi halde D vitamini yüklenmemesi yapabilir. Keten tohumu: Balık yağından sonra ikinci önemli omega-3 kaynağı. Aynı zamanda soya gibi zayıf östrojenik özelliğe sahip. Önce hafifçe kavurun ve kahve değirmeninde öğüttükten sonra günde 2-3 tatlı kaşığı yemeklere, yoğurda veya salatalara serpin. Keten tohumunun Omega-3 gücü balık yağının onda biri kadardır. Kızartmalar: Vücut hücrelerini paslandırdığı için zararlı. İllaki yenilecekse tereyağı, zeytinyağı, veya fındık yağı ile yapılmalı. Kızartmaların zararlı etkilerini azaltmak istiyorsanız yanında sarımsaklı yoğurt ve yeşillik yiyin. Tahıllar ve unlu gıdalar: Hızlı emilen şeker miktarları yüksek olduğu için insülin direncini arttırırlar. Bu nedenle ekmek, bulgur, mısır, çavdar, makarna, pirinç vb. gibi tahıllar ve bunlar ile yapılan yemekler ve hamur işleri yenmemeli ya da iyice azaltılmalıdır. Diyete adapte olmada güçlük çekenler kısa bir süre için tam buğday ekmeği (köy ekmeği), kepek ekmeği, çavdar ekmeği, yulaf ekmeği ve bulgur yiyebilirler Çaylar: Hepsi çok yararlı. Şekersiz içilecek! Telli ve doğal olmayan zamklı poşet çaylar kanser yapabilir. Kahve-nestkahve: Tamamen yasak olmamak-la birlikte sınırlı içilmeli. Türk kahvesi tercih edilmeli (şekersiz ya da az şekerli).. Turşular: Oldukça yararlı. Tuzunu azaltın (turşu kurarken tuz yerine limon tuzu, as-korbik asit ya da sirke kullanın). Sirke (özellikle halis üzüm sirkesi), nar ekşisi, şalgam suyu ve meyankökü suyu faydalı mikroplar (probiyotikler) açısından çok yararlı. Tuz: Yiyeceklerin içinde doğal olarak bulunan tuz vücudumuzun ihtiyacını karşılar. Tencere yemekleri içine az miktarda tuz katılabilir. Yemeklerin ve salataların üzerine tuz serpmeyin. Az tuz sizi halsiz bırakıyorsa tuzu biraz artırın. Baharatlar: İçerdikleri vitamin, mineraller ve antioksidanlar (vücudun pasını sökücü) açısından oldukça yararlıdır. Şekerler Rafine şekerler (çay şekeri, früktoz vb) ve bunlarla yapılan yiyecekler (pasta, bisküviler, gofretler, baklava, revani, kadayıf vb) yasaktır. Çikolata: Haftada bir kere orta boy, sütsüz (bitter) ve kaliteli çikolata yenilebilir (şart değil!). Çikolata kadınlarda adet öncesi dönemde görülen depresyonu azaltır (en iyi magnezyum kaynağı). Bal: Halis ise şifa verir. Günde bir iki çay kaşığı yenilebilir. Alelade ballar, her çeşit ve reçel aşırı şeker içerdiğinden yenilmemelidir. Piyasadaki balların en az %95’i doğal değildir. Fazla olmamak koşulu ile meyvelerin kendi şekeri ile yapılan pekmezleri yenilebilir. Tatlandırıcılar ve bunlarla yapılmış diyet ürünleri yenilmemelidir. Özellikle aspartam (Canderel ®, Sanpa®, Aspartil®, Diyet-Tat®, Nutra-tat®, diyet kola, şekersiz sakız, birçok diyet yiyecek içinde bulunur) depresyon da dahil olmak üzere birçok yan etkilere yol açabilir. İçki: Günde 1-2 kadeh şarap (özellikle kırmızı kırmızı), rakı ya da eşdeğer içki içilebilir. Mecburiyet yoktur! Meşrubat: Her türlüsü yasak. Evde yapılan taze meyve suyu (posası ile birlikte) içilebilir. Meşrubat olarak ayran, kefir, boza, şalgam suyu veya meyan kökü suyu için. Su: Günde 6-8 bardak su için. İdrarınız koyu ise yeteri kadar su içmiyorsunuz demektir. İçtiğiniz su aşırı soğuk olmasın. Kaynak suyunu için. Şebeke suyunu mümkünse içmeyin (klorlu !). Klor, mikropları öldürmek için suya konulur. Fakat kanser de yapabilir. Şebeke suyunu musluktan aldıktan sonra en az bir saat dinlendirirseniz kloru uçar. Filtre edilmiş şebeke suyu içilebilir, fakat kaynak suyunun yerini tutmaz. Yemekle birlikte su içmeyin, çünkü bu su sindirim sıvılarını seyrelterek etkilerini azaltır. Yemekten yarım saat önce veya sonra su içebilirsiniz. Uykudan önce bir ya da iki bardak su içilmelidir. Pişirme: Yemekler kendi suyunda ağır ağır pişirilmeli (buğulama ve güveçte pişirme tercih edilmeli). Hızlı pişirme yöntemleri (kızartma, ızgara, mikrodalga gibi) sakıncalıdır. Toprak kap, çelik kap ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Teflon ve alüminyum kap kullanmayın.Sıcak yemekleri alüminuyum folyo ve streç içinde saklamayın. Dondurulmuş yiyecekleri fazla tüketmeyin. Pişirme sularını atmayın (baklagiller hariç). Konserve yiyecekleri ise mümkünse hiç yemeyin. Yemek yeme sıklığı: Diyet başlangıcında, kan şekeri düşebileceği için daha sık yemeli. 1-2 hafta içinde insülininiz terbiye olur ve günde 3 öğün yemek (çocuklar için 4-5 öğün) yeterli olur. Lokmaları iyice çiğneyin! Sabah kahvaltılarını kuvvetli yapın; akşam yemeği hafif olsun. Yemek miktarlarını yaklaşık şöyle bölümleyin. Sabah 3), öğle2), akşam: (1) ya da Sabah (2), kuşluk (1). Öğle(1), ikindi (1), akşam1). 19.00-20.00’den sonra mümkünse yemek yemeyin, Tok karnına uyumayın. Herhangi bir yiyeceği yedikten 0.5-2 saat sonra o yiyecek midenizi bulanıyor, karnınızı ağrıtıyor, rahatsızlık hissi uyandırıyorsa, yorgunluk hissetmenize yol açıyorsa ya da karnınızı çok çabuk acıktırıyorsa (şeker düşüklüğü !) o yiyeceği azaltın ya da hiç yemeyin (Vücudunuzun sesini dinleyin !) Diş temizliği: Her yemekten sonra, mümkün değilse yatmadan önce dişinizi 2-3 dakika fırçalayınız ve macunu yutmayınız. Çocuklarda yutmayacaklarından emin oluncaya kadar florlu diş macunu kullanmayınız. Sodyum florür toksik olduğu için çocuklara flor tableti takviye etmeyin. Yiyecek ve içeceklerdeki flor (kalsiyum florür) doğal olup, toksik değildir. Florun diş çürüklerini azaltmadığını gösteren çok sayıda araştırma vardır. Hareket: Günde en az yarım saat hızlı yürüyüş yapılmalı ya da yavaş koşulmalı ve merdivenler çift çift çıkılmalı. Günde en az 3-5 dakika kültür fizik hareketleri yapılmalı. Yorgun düşüren hareketlerden kaçınılmalı. Egzersiz ağırlığı tedricen artırılmalı. Hedefinizi iyi seçin. Her gün yapabileceğiniz egzersizleri yapın. Derin temiz hava soluyarak hücrelerinizdeki oksijeni artırın. Güneşlenme: Güneşli havalarda en az yarım saat (gözlüksüz olarak) güneşe maruz kalınmalı (kışın tercihen 11.00-13.00 arası). Güneş ışınları daha rahat uyumanızı sağlar, depresyonu azaltır ve D vitamini sentezini artırır. D vitamini kemik hastalıklarına, romatizmal hastalıklara, kansere (deri kanseri dahil!) ve çeşitli müzmin hastalıklara karşı koruyucudur. Yazın mayo ile güneşlenirken başlangıçta güneşte fazla kalmayın (özellikle 11.00-13.00 arası). Dengeli şekilde yanın, haşlanmayın!!. Tatile çıkmadan önce depo şeklinde alınan D vitamini ampulü derideki yanmayı azaltır. Uyku: Mümkünse 22.00’den önce yatın. 5 saatten az 9 saatten fazla uyumayın. İyi bir uyku için midenizin boş olması gerektiğini unutmayın. Hazırlayan: Prof. Dr. Ahmet Aydın Beslenme ile ilgili yazılı metinler ve bu listenin açıklaması için (Beslenme Bülteni) Şahsi sorular için (besahmet @yahoo.com)
  10. Yasal Haklar Her çocuğun yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım hakkı vardır (Çocuk Hakları Bildirgesi, İlke 4). Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır (Çocuk Hakları Bildirgesi, İlke 5). Çocuğunuzun eğitim hakkı, anayasamız ve kanunlarla belirlenmiş, güvence altına alınmıştır. Anayasamızın 42. maddesi ‘Hiçbir birey eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz’ der. Anayasal Düzenlemeler Anayasamızın 41., 42., 49., 50., 60., ve 61. maddeleriyle ailenin eğitim-öğretim ve çalışma hakkı ve sorumluluğu ile sosyal güvenlik hakkı konularında herkesin yasa önünde eşit olduğu ifade edilmiştir. 61. maddede ise ‘Devlet sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirler alır’ ifadesi yer almaktadır. Anayasamızın bu maddeleri engelli bireyler için oluşturulması gereken düzenlemelere ışık tutmuştur. Yani devletimiz, sizin otizmli çocuğunuz da dahil olmak üzere her çocuğa ihtiyaçlarına en uygun eğitimi ücretsiz olarak vermekle yükümlüdür. Bu El Kitabının amacı, çocuğunuzun eğitim hakkını kullanabilmesinde size bir yol haritası çizmektir. Otizmli çocuğunuz eğitim hizmetlerinden nasıl yararlanabilir? Özel eğitim gerektiren çocukların eğitim hizmetlerinden yararlanabilmeleri iki aşamada mümkün olur: Birinci aşamada, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak her ilde ve büyük ilçelerde bulunan Rehberlik ve Araştırma Merkezi’ne (RAM) başvurmak gerekir. Bu başvuruyla, RAM bünyesindeki Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu tarafından eğitsel değerlendirme ve tanılama gerçekleştirilir. İkinci aşamada ise, Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki Özel Eğitim Hizmetleri Kurulu tarafından çocuğun eğitim ortamına yerleştirilmesi kararı alınır. Bu aşamalar ve kurullar aşağıda ayrıntılı olarak açıklanmaktadır. 1. Eğitsel Değerlendirme ve Tanılama Rehberlik ve Araştırma Merkezine (RAM) eğitsel değerlendirme ve tanılama için başvurun. Eğer çocuğunuza otizm tanısı konmuşsa; eğitsel değerlendirmesinin yapılması, eğitim ortamına yerleştirilmesi ve devletin sağlayacağı özel eğitim desteğinden yararlanması için ilinizdeki ya da ilçenizdeki RAM’a başvurmanız gerekir. Eğitsel değerlendirme ve tanılama nedir? Eğitsel değerlendirme ve tanılama sürecinde, çocuğun tüm gelişim alanlarındaki özellikleri ve akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri ile eğitim ihtiyaçları belirlenir. Ayrıca, çocuğun hangi ortamda eğitim görmesinin uygun olacağına ilişkin öneride bulunulur. Çocuğun eğitsel değerlendirme ve tanılaması RAM’da oluşturulan Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu tarafından çeşitli testler ve bireyin özelliklerine uygun diğer ölçme araçlarıyla yapılır. Tanılamada çocuğun tıbbî değerlendirme raporu ile zihinsel, fiziksel, ruhsal, sosyal gelişim öyküsü, tüm gelişim alanlarındaki özellikleri, akademik alanlardaki eğitim performansı, ihtiyaçları, eğitim hizmetlerinden yararlanma süresi ve bireysel gelişim raporu dikkate alınır. Eğitsel değerlendirme ve tanılama sonucunda özel eğitime ihtiyacı olduğu belirlenen çocuklar için Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu Raporu ve Eğitim Planı hazırlanır. Bu belgeler, özel özel eğitim kurumlarından eğitim ve destek eğitim hizmeti alan öğrenciler için her yıl yenilenir. Özel Eğitim Değerlendirme Kurulunda kimler yer alır? Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu, RAM müdürü ya da görevlendireceği bir müdür yardımcısının başkanlığında; a) RAM’daki özel eğitim hizmetleri bölüm başkanı, B) Psikolojik ölçme araçlarını kullanabilen bir rehber öğretmen, c) Görme, işitme ve zihinsel engelliler sınıf öğretmenlerinden bir öğretmen, ç) Gezerek özel eğitim görevi yapan bir öğretmen, d) Bireyin velisi, e) Varsa, bir çocuk gelişimi ve eğitimcisinden oluşur. Özel Eğitim Değerlendirme Kuruluna gerektiğinde; eğitim programcısı, odyolog, psikolog, psikometrist, sosyal çalışmacı, dil ve konuşma terapisti, fizyoterapist, uzman hekim gibi diğer meslek elemanlarından seçilecek birer kişi, çıraklık ve yaygın eğitime gidecekler için ilgili kurum temsilcisi, özel eğitim gerektiren bireyin çalıştığı kurumdaki iş yeri temsilcisi de katılabilir. Özel Eğitim Değerlendirme Kurulunca, bilgilerine başvurulmak üzere; özel eğitim gerektiren bireyin sınıf ve alan öğretmeni, sınıf rehber öğretmeni, kayıtlı olduğu okulun veya kurumun müdürü, başvuru yapan kurum temsilcisi, özel eğitim hizmetleri kurul üyesi, üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğretim üyesi ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi de çağrılabilir. Çocuğunuzun eğitsel değerlendirme ve tanılamasının yapılması için bir dilekçe yazmanız gerekir (Ek 1, dilekçe örneği). Dilekçenizin ekine aşağıdaki evrakları koymayı unutmayın! Eğitsel değerlendirme ve tanılama için RAM’a verilecek Dilekçe ile birlikte gereken evraklar nelerdir? a) Bireyin, velisinin yada okul/kurum yönetiminin yazılı başvurusu B) Okula/kuruma kayıtlı öğrenciler için bireysel gelişim raporu c) Herhangi bir okula/kuruma kayıtlı olmayan bireyler için başvurduğu RAM’ın sorumluluk bölgesi içinde ikamet ettiğini gösteren belge ç) Gerektiğinde tıbbî tanılama ile ilgili sağlık kurulu raporu d) Çocuğun 3 adet fotoğrafı e) Çocuğun T.C. kimlik numaralı nüfus cüzdanı fotokopisi RAM bünyesindeki Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu, 60 gün içinde Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu Raporunu ve Eğitim Planını hazırlamakla yükümlüdür. Bu belgeler doğrultusunda Kurul ayrıcaçocuğun hangi eğitim ortamında eğitim almasının uygun olduğuna ilişkin öneride de bulunur. Bu süreçte ailenin görüşü çok önemlidir. Kurula çocuğunuz hakkında bilgi verebilir ve nerede eğitim almasını istediğinizi bildirebilirsiniz. 2. Eğitim Ortamına Yerleştirme Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki Özel Eğitim Hizmetleri Kurulu, Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu Raporu ve Eğitsel Plan doğrultusunda özel eğitim gerektiren çocukları en uygun resmi okul veya kuruma yerleştirir. Çocuğun yaşına ve özelliklerine göre yerleştirilebileceği eğitim ortamları ilerleyen bölümlerde ayrıntılı olarak açıklanmaktadır. Özel Eğitim Hizmetleri Kurulunda kimler yer alır? Özel Eğitim Hizmetleri Kurulu, ilgili il yada ilçe Milli Eğitim Müdürünün görevlendireceği müdür yardımcısı veya şube müdürünün başkanlığında bir özel eğitim ya da kaynaştırma kurumu müdürü, bir rehber öğretmen ve gezerek özel eğitim hizmeti veren bir öğretmenden oluşur. Gerektiğinde Özel Eğitim Hizmetleri Kuruluna öğrencinin velisi, RAM temsilcisi, öğrencinin yerleştirilmesi düşünülen kurumun temsilcisi gibi kişiler de katılabilir. Otizmli çocuğunuzu en iyi siz tanıyorsunuz. Dolayısıyla, çocuğunuzun en uygun eğitimi alması için mutlaka bu kurula katılın. Yaşlara Göre Eğitim Olanakları Eğer çocuğunuz 3 yaşında erken çocukluk dönemi eğitimi alabilir. Bu eğitim, çocuğun doğrudan eğitimi, çocuğun eğitimine katkı sağlamak amacıyla ailenin bilgilendirilmesi ve desteklenmesi yoluyla okul ve kurumlarda veya gerektiğinde evde yürütülür. Eğitimin planlanması ve koordinasyonu RAM bünyesindeki Özel Eğitim Hizmetleri Kurulu tarafından yapılır. Eğer Çocuğunuz 3-6okulöncesi özel eğitim alabilir. Özel eğitim gerektiren çocukların okul öncesi eğitimi zorunludur. Ancak, çocukların gelişim ve bireysel özellikleri dikkate alınarak okul öncesi eğitim dönemi süresi bir yıl uzatılabilir. Okulöncesi eğitim, mümkünse normal gelişim gösteren çocukların devam ettiği yuva ya da anaokulu gibi okulöncesi eğitim kurumlarında kaynaştırma yoluyla sağlanır. Kaynaştırmadan yararlanamayan çocuklar ise okulöncesi düzeyde eğitim veren özel eğitim kurumlarına ya da özel eğitim sınıflarına devam etmelidir. Eğer çocuğunuz 7-14 yaşları arasındaysa, normal gelişim gösteren çocuklarla birlikte bir ilköğretim okulunda kaynaştırma eğitimi alabilir. Bunun mümkün olmadığı durumlarda ise, bir otistik çocuklar eğitim merkezine (OÇEM) ya da normal ilköğretim bünyesinde bir özel eğitim sınıfına devam edebilir. Okul öncesi eğitimini tamamlayan veya zorunlu ilköğretim çağına gelmiş özel eğitim gerektiren çocukları devam edecekleri eğitim ortamına hazırlamak amacıyla ilköğretim okullarında ve özel eğitim kurumlarında hazırlık sınıfları açılabilir. Hazırlık sınıfında öğrenim süresi bir yıldır. Eğer çocuğunuz 15-21 yaşları arasındaysa ve ilköğretim diplomasına sahipse, ortaöğretimini öncelikle kaynaştırma uygulamaları yoluyla akranları ile bir arada genel ve mesleki ortaöğretim kurumlarında sürdürmelidir. Ancak, çok gerekirse, sayıları çok sınırlı olan özel eğitime ihtiyacı olan bireyler için açılmış ortaöğretim kurumlarına da gidebilir. İlköğretimlerini tamamlayan ancak çeşitli nedenlerle ortaöğretime devam edemeyen bireyler, uzaktan öğretim yoluyla Millî Eğitim Bakanlığı Açık Öğretim Lisesi veya Millî Eğitim Bakanlığı Mesleki Açık Öğretim Lisesinde eğitimlerini sürdürebilirler. Zorunlu öğrenim çağı dışında kalan ve genel eğitim programlarından yararlanamayacak durumda olan otizmli çocuğunuz; temel yaşam becerilerini geliştirmek, topluma uyum sağlamak ve iş ve mesleğe yönelik beceriler kazanmak amacıyla farklı konu ve sürelerde meslek kurslarına ya da otistik çocuklar iş eğitim merkezlerine devam edebilir. Halen Türkiye’de otizmli çocuklar için iki adet resmi iş eğitim merkezi bulunmaktadır (Bakınız, s. 11). Ayrıca, aileler otizmli çocukları için halk eğitim merkezlerinde meslek kursu açılması talebinde bulunabilirler. Eğitim Ortamları 1. Kaynaştırma Kaynaştırma,özel eğitim gerektiren çocukların eğitimlerini normal gelişim gösteren çocukların devam ettiği resmî veya özel okullarda sürdürmeleridir. Özel eğitim gerektiren çocuk okul öncesi, ilköğretim ve orta öğretim kurumlarında kaynaştırma eğitimi alabilir. Kaynaştırmaya devam eden özel eğitim öğrencilerine ve bu öğrencilerin öğretmenlerine gerekli destek hizmetler devlet tarafından sağlanmalıdır. Destek hizmetler, özel eğitim öğrencilerinin kaynaştırma ortamlarına uyum sağlamalarına ya da ders programlarında gerekli uyarlamaların yapılmasına yönelik hizmetlerdir. Özel eğitim gerektiren çocuğunuz okuldaki zamanının tümünü normal gelişim gösteren akranlarıyla aynı sınıfta geçirebileceği gibi (tam zamanlı kaynaştırma), okuldaki zamanının bir bölümünü özel eğitim sınıfında da geçirebilir (yarı zamanlı kaynaştırma). Çocuğunuzun tam zamanlı olarak mı yoksa yarım zamanlı olarak mı eğitim almasının daha uygun olacağına, çocuğunuzun eğitim performansına ve öncelikli ihtiyaçlarına göre ilgili kurullar ve aile tarafından karar verilir. Çocuğunuzun takip ettiği program temel alınarak eğitim performansı ve ihtiyaçları doğrultusunda Bireysel Eğitim Programı (BEP) hazırlanır. BEP hazırlanması amacıyla çocuğunuzun devam ettiği okul ya da kurumda bireyselleştirilmiş eğitim programı (BEP) geliştirme birimi oluşturulur. BEP geliştirme birimi, okul/kurum müdürü veya görevlendireceği bir müdür yardımcısının başkanlığında; a) Bir gezerek özel eğitim görevi yapan öğretmen (varsa), B) Bir rehber öğretmen, c) Bir eğitim programları hazırlamakla görevlendirilen öğretmen, ç) Öğrencinin sınıf öğretmeni, d) Öğrencinin dersini okutan ilgili alan öğretmenleri, e) Öğrencinin velisi ve f) Öğrenciden (katılabilecek özelliklerdeyse) oluşur. BEP geliştirme birimine, gerektiğinde görüşlerine başvurulmak üzere RAM’daki özel eğitim değerlendirme kurulundan bir üyenin katılımı da sağlanır. BEP geliştirme biriminin çalışma esasları okul/kurum yönetimince belirlenir. Kaynaştırma yoluyla eğitim uygulamaları yapılan okul ve kurumlarda öğrencinin yetersizliğine uygun fiziksel, sosyal ve psikolojik ortam düzenlemeleri yapılır. Bu okul ve kurumlarda öğrenciye verilen eğitim hizmetlerinin etkin bir biçimde yürütülebilmesi amacıyla özel araç-gereçler, eğitim materyalleri, öğretim yöntemleri ve öğrenci başarısını değerlendirme yöntemleri kullanılır; ayrıca, destek eğitim odası açılır. Kaynaştırma uygulamaları yapılan okul ve kurumlardaki personel, diğer öğrenciler ve onların aileleri; özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin özellikleri hakkında RAM ve okuldaki BEP geliştirme birimindeki ilgili kişiler tarafından bilgilendirilir. Okul ve kurumlarda, kaynaştırma yoluyla eğitim alacak öğrencilerin bir sınıfa en fazla iki öğrenci olacak şekilde eşit olarak dağılımı sağlanır. Kaynaştırma yoluyla eğitimlerine devam eden öğrencilerin destek eğitim hizmeti almaları için gerekli düzenlemeler okul tarafından yapılır. Bu doğrultuda destek eğitim hizmetleri, sınıf içi yardım şeklinde olabileceği gibi destek eğitim odalarında da verilebilir. 2. Özel Eğitim Sınıfı Özel eğitim sınıfları, resmi ve özel okulların bünyesinde özel eğitim gerektiren öğrenciler için açılan sınıflardır. Hangi okullarda hangi engel gruplarına yönelik özel eğitim sınıfları açılacağına Milli Eğitim Müdürlükleri karar verir. Otizmli çocuklar için açılan özel eğitim sınıflarında sınıf mevcudu en fazla 4 öğrencidir. Özel eğitim sınıfını tamamlayan öğrencilere diploma verilmez, okur-yazarlık belgesi verilir. 3. Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi (OÇEM) programlarına devam edemeyecek özelliklerde olan otizmli öğrenciler için resmî ve özel otistik çocuklar eğitim merkezleri (OÇEM) açılır. OÇEM’ler gündüzlü eğitim kurumlarıdır. Bu kurumlarda eğitim-öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde aşağıdaki hususlar dikkate alınır: OÇEM’lerde bireylerin öz bakım ve günlük yaşam becerileri ile işlevsel akademik becerilerini geliştirmek ve topluma uyumlarını sağlamak amacıyla Bakanlıkça hazırlanmış özel eğitim programı uygulanır. Bu program temel alınarak bireyselleştirilmiş eğitim programı hazırlanır. Bu bireylerin başarılarının değerlendirilmesinde Bireysel Eğitim Planlarında yer alan amaç ve davranışlar dikkate alınır. OÇEM’lerde; tuvalet eğitimini kazanamamış, yoğun davranış problemleri gösteren ve grup eğitimine uyum sağlayamayan öğrencilerin grup eğitimine hazırlanması amacıyla bire bir eğitim uygulaması yapılır . eğitim uygulaması kapsamındaki öğrenciler grup eğitimine katılmazlar. Bu öğrencilere verilecek eğitimin süresi ve haftalık ders saati sayısı Özel Eğitim Hizmetleri Kurulu tarafından belirlenir. Zorunlu öğrenim çağı sonuna kadar sekizinci sınıfı bitiremeyen OÇEM öğrencilerine en çok iki öğretim yılı daha okula devam etme hakkı verilebilir. OÇEM’e devam eden her öğrenci için yılda iki defa olmak üzere bireysel gelişim raporu hazırlanır. Bu rapor yarıyıl ve öğretim yılı sonunda karneyle birlikte öğrenci velisine gönderilir. Öğrencinin gelişiminin ailesi tarafından izlenerek eğitimde sürekliliğin sağlanması amacıyla hazırlanan raporda; öğrencinin yer alan bilgi ve becerileri kazanım düzeyi ayrıntılı olarak gösterilir. Karneler ve bireysel gelişim raporları sınıf öğretmenleri tarafından hazırlanır. OÇEM’lere devam eden öğrenciler başarısız notla değerlendirilemez. OÇEM’lere devam eden öğrencilerin kaynaştırma uygulamaları kapsamında, yetersizliği olmayan akranlarının devam ettiği okul ve kurumlarda bazı derslere ve sosyal etkinliklere katılması mümkündür. Bu amaçla otizmli çocuğunuz için RAM’a başvurabilirsiniz. 4. Otistik Çocuklar İş Eğitim Merkezi İlköğretimlerini tamamlayan, genel ve mesleki ortaöğretim programlarına devam edemeyecek durumda olan ve 21 yaşından gün almamış otizmli bireyler otistik çocuklar iş eğitim merkezlerine devam edebilir. Bu merkezlerde, akademik bilgi ve becerilerin yanı sıra iş eğitimi uygulamaları da yer alır. Türkiye’de İzmir’de Sabahat Akşiray İş Eğitim Merkezi ve İstanbul’da Hamit İbrahimiye Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi ve İş Eğitim Merkezi olmak üzere iki adet İş Eğitim merkezi bulunmaktadır. Yasal Düzenlemeler 1475 sayılı İş Kanunu (1971) ve 1615 sayılı Gümrük Kanunu (1972) 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu (1973) 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kanunu (1983) 2916 sayılı Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu (1983) 3308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kanunu (1986) 3360 sayılı İl Özel İdare Kanunu (1987) 573 sayılı Kanunu (1997) 5378 sayılı Özürlüler Kanunu (2005) Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği (2006) 573 Sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre : Özel eğitim gerektiren tüm bireyler, ilgi, istek, yeterlilik ve yetenekleri doğrultusunda ve ölçüsünde özel eğitim hizmetlerinden yararlandırılır. Özel eğitime erken başlamak esastır Özel eğitim hizmetleri, özel eğitim gerektiren bireyleri sosyal ve fiziksel çevrelerinden mümkün olduğu kadar ayırmadan planlanır ve yürütülür. Özel eğitim gerektiren bireylerin, eğitsel performansları dikkate alınarak, amaç, muhteva ve öğretim süreçlerinde uyarlamalar yapılarak diğer bireylerle birlikte eğitilmelerine öncelik verilir. Özel eğitim gerektiren bireylerin her tür ve kademedeki eğitimlerinin kesintisiz sürdürülebilmesi için her türlü rehabilitasyonlarını sağlayacak kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılır. Özel eğitim gerektiren bireyler için bireyselleştirilmiş eğitim planı geliştirilmesi ve eğitim programlarının bireyselleştirilerek uygulanması esastır. Ailelerin,özel eğitim sürecinin her boyutuna katılmalarının sağlanması esastır. eğitim gerektiren bireylerin örgütlerinin görüşlerine önem verilir. Özel eğitim hizmetleri, özel eğitim gerektiren bireylerin toplumla etkileşim ve karşılıklı uyum sağlama sürecini kapsayacak şekilde planlanır. Tanısı konmuş özel eğitim gerektiren çocuklar için okul öncesi eğitim zorunludur . Bu eğitim özel eğitim okulları ve diğer okul öncesi eğitim kurumlarında verilir. Her aşamadaki tanılamada, bireyin eğitsel performans düzeyi belirlenir, gelişim alanlarındaki özellikleri değerlendirilir ve bu değerlendirme sonuçları dikkate alınarak eğitim amaçları ve hizmetleri planlanır, en uygun eğitim ortamına yerleştirilmesine karar verilir. Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği Özel eğitim gerektiren bireylerin zorunluöğrenim çağı, okul öncesi dönemi de içine alan 3-14 yaş grubunu kapsar. Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği, bu yaş grubuna yönelik olan özel eğitim hizmetleriyle birlikte, 0-3 yaş ve 15 yaş sonrası gruba yönelik özel eğitim hizmetlerini de düzenlemektedir İtirazlar ve İşleyiş Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki Özel Eğitim Hizmetleri Kurulundan 15 gün içinde cevap alamazsanız İdare Mahkemelerine başvurabilirsiniz. Aile, eğitsel değerlendirme ve tanılama ile yerleştirme kararlarının her birine birer defa olmak üzere, kararın kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içinde itiraz edebilir. Okul ve kurumlardaki rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri yürütme komisyonu, okula/kuruma kayıt tarihinden itibaren en az 70 iş günlük izleme süreci sonucunda, öğrenciyle ilgili eğitsel değerlendirme ve tanılama ya da yerleştirme kararının uygun bulunmaması hâlinde, yeniden değerlendirilmesi isteğiyle Özel Eğitim Hizmetleri Kuruluna itiraz edebilir. Eğitsel değerlendirme ve tanılama ile yerleştirme kararlarıyla ilgili Özel Eğitim Hizmetleri Kuruluna yapılacak itirazlar incelenerek, en geç 30 gün içerisinde sonuçlandırılır. Sonuç, veliye, okula/kuruma ve RAM’a yazılı olarak bildirilir. 30 gün içinde cevap verilmemesi halinde, idare mahkemesine başvurabilirsiniz. Özel Eğitim Hizmetleri Kuruluna yapılacak itirazların değerlendirilmesinde, gerektiğinde üniversitelerin ilgili bölümleri ile ilgili meslek elemanlarının görüş ve önerileri dikkate alınır. Özel eğitim gerektiren bireylerin okul ve kurumlara kayıtlarında özel eğitim hizmetleri kurulu tarafından yerleştirme kararı alınmış olması şartı aranmaz. Ancak, bu öğrenciler için yerleştirme kararı alınması konusunda okul/kurum yönetimi gerekli resmî işlemleri başlatır. Öğrencinin kayıtlı olduğu okul veya kurum, yerleştirme kararına uygun ise öğrenci bulunduğu okul ya da kurumda öğrenimine devam eder. Farklı bir yerleştirme kararı olması hâlinde ise öğrencinin yerleştirme kararına uygun okula nakli konusunda gerekli işlemler yapılır. Zorunlu öğrenim çağındaki özel eğitim gerektiren bireyler için, gündüzlü okul ve kurumlara kayıtta tuvalet eğitimi kazanmış olma şartı aranmaz. OÇEM’lere ve iş okullarına devam eden öğrencilere, okul yönetiminin en az iki defa yazılı uyarısına rağmen mazeret göstermeksizin 70 iş günü sürekli devamsızlık yapmaları durumunda devamsızlıklarından dolayı sınıf tekrarı yaptırılır. İki yıl üst üste devamsızlık nedeniyle sınıfta kalan öğrencilerin kaydı silinir. İş eğitim merkezlerinin kurs programına mazeret göstermeksizin 70 iş günü sürekli devam etmeyen kursiyerler ise, izleme ve yöneltme kurulu tarafından programdan çıkartılır. Çocuğunuzun Özel Eğitim Giderlerinin Karşılanması Resmî eğitim kurumlarında verilen özel eğitim hizmetleri ücretsizdir. Ancak, özel özel eğitim kurumlarında verilen özel eğitim hizmetleri ücrete tabidir. Bu ücretin belli bir bölümü devlet tarafından karşılanır. Çocuğunuzun bir özel özel eğitim kurumundan, örneğin rehabilitasyon merkezinden ya da özel eğitim kursundan destek eğitim alabilmesi ve bu hizmetin bedelinin devlet tarafından karşılanabilmesi için RAM’a başvurmanız gerekir. Bu başvuruda RAM’a sunulması gereken dilekçe örneği Ek 2’de yer almaktadır. Başvurunuz RAM bünyesindeki Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu tarafından karara bağlanır. Destek eğitim kararı çıkması durumunda çocuğunuzun bir özel özel eğitim kurumundan alacağı ayda en fazla 6 saat bireysel, 4 saat grup eğitiminin ücreti Milli Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanabilir. Ancak, bunun için, çocuğun hem bireysel hem de grup eğitimine ihtiyacı olduğu, RAM tarafından hazırlanan Eğitsel Planda belirtilmelidir. Özel eğitim okul ve kurumları ile özel eğitim sınıflarındaki gündüzlü öğrencilerin okula ulaşımları Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ücretsiz sağlanır. Gerektiğinde bu konuda yerel yönetimler ve eğitim kurumları arasında işbirliği yapılabilir. Özel eğitim kurumlarında gündüzlü olarak okuyan ve parasız yatılılık şartlarını taşıyan öğrencilere genel bütçeden karşılanan ödenekle ücretsiz olarak öğle yemeği verilir. Ağır düzeydeki engellinin evde bakımı karşılığında, ihtiyacı olan ailelerde, anne-babaya ya da vasiye her ay bir asgari ücret tutarında ödeme yapılır. Bakıma muhtaç özürlüye ikametgâhında bakım hizmetinin verilmesi durumunda, bakım ücreti, hizmetin verilmesini takip eden ay içinde Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından aileye ödenir. Engelli/özürlü ibaresi neler sağlar? Çocuğunuzun nüfus cüzdanına ekleteceğiniz ‘engelli/özürlü’ ibaresi ile birçok kolaylık ve indirimden faydalanabilirsiniz. Örneğin: Çeşitli kurum ve kuruluşlardan istenen rapor yenileme işlemlerinden kurtulabilirsiniz. Gelir Vergisi indiriminden yaralanabilirsiniz. (Gelir vergisi indirimi, engelli bireyin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmaması durumunda kendisine bakmakla yükümlü olan kişi geçerli olacaktır). Devlet Demir Yolları ile seyahat etmesi ve özür oranının %40 veya üstü olması halinde çocuğunuz %50 indirimden yararlanabilir. Havayolları ile seyahat etmesi ve özür oranının %50 veya üstü olması halinde çocuğunuz %40 indirimden yararlanabilir. Yerel Yönetimlerin alacağı kararla çocuğunuz ve çocuğunuza eşlik eden kişi belediye otobüslerinden ücretsiz yada indirimli olarak yararlanabilir. Sinema, tiyatro vb. etkinlikler için çocuğunuz indirimli bilet alabilir. Ek 1: Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlüğüne eğitsel değerlendirme ve tanılama için vereceğiniz dilekçe örneği: Tarih T.C. Yalova Valiliği Yalova Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürlüğüne Velisi bulunduğum [çocuğun TC. Kimlik numarası] T.C. Kimlik numaralı kızım/oğlum hakkında [çocuğun adı] hakkında ekte yer alan Sağlık Kurulu raporu düzenlenmiştir. Kurumunuz tarafından çocuğum hakkında eğitsel değerlendirme ve tanılama yapılması ve çocuğumun ikametgahımıza en yakın eğitim kurumuna yönlendirilmesi için gereğinin yapılmasını arz ederim. Saygılarımla. İsim Soyisim İmza Adres Telefon Numarası Ek 2: Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlüğüne çocuğunuzun ücretsiz destek eğitimden yaralanması için vereceğiniz dilekçe örneği: Tarih T.C. Yalova Valiliği Yalova Rehberlik Araştırma Merkezi Müdürlüğüne İlgi:Özel Eğitim Masraflarının Karşılanması Velisi bulunduğum [çocuğun TC kimlik numarası] TC kimlik numaralı kızım/oğlum [çocuğun adı] Milli Eğitim Bakanlığınca yayınlanan Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği uyarınca, özel eğitime muhtaç bir kız/erkek çocuğudur. Kendisinin eğitimi [Özel Eğitim Kurumu’nun adı] nezdinde gerçekleştirilmektedir. [Özel Eğitim Kurumunun adı]’n aylık eğitim masrafı [eğitim ücreti tutarı] YTL’dir. Söz konusu meblağı karşılayacak ekonomik güce sahip bulunmamaktayım. Bu sebeple, ilgili mevzuat uyarınca velisi bulunduğum [çocuğun adı]’un özel eğitim masraflarının devletçe karşılanmasını arz ederim. Saygılarımla, okulweb.meb.gov.tr
  11. Kendi Yalnızlığımda...

    En zor olanıda insanın hayatını yaşadığı insanların yanın da kendisini yalnız hissetmesi Emeğinize sağlık güzel ve anlamlı paylaşım için teşekkürler..
  12. Zülfü Livaneli (Güneş Topla Benim İçin)

    En sevdiğim sanatçı paylaşım için teşekkürler..
  13. Bendeniz (Gül Bahçesi)

    Güzel paylaşım için teşekkürler..
  14. BEYİNLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR UMUT VAADEDİYOR İnsanlığın en zorlu sağlık problemlerinden biri kuşkusuz beyinle ilgili yaşanılan ve henüz çözümlenememiş olan sorunlardır. Son 50 yılda oransal olarak korkutucu şekilde artan Otizm de bu sorunların en başında geliyor. Son araştırmalar, bebeklerin otizmli doğma oranını ne yazık ki 150 de bir. Kimi uzmanlar oldukça geniş bir dağılım yelpazesinde ve çok hafif otizmliden ağır otizmli bireylere kadar seyreden otizm vakalarındaki artışı bebeklik otizmi olarak tanımlayıp, beslenme, küresel iklim ve yabancılaşma gibi unsurların belirleyiciliğine dikkat çekmektedir. Kentsel yaşamın ağırlaştırdığı ve bo sosyal sisetmin dayattığı yeni yaşam tarzı, otizmli bireylerdeki sosyal iletişim bozukluğunun artmasına öncülük edebiliyor. Ntvmsnbc kaynaklı habere göre; University College London’da gerçekleştirilen deneyler sonunda, beynin ön lobunda daha fazla hücre bulunan insanların verdikleri kararlar hakkında daha fazla kafa patlatan ve sık sık ‘kara kara düşünen’ kişiler olduğu ortaya çıktı. Prefrontal Korteks denilen beyin bölgesinin büyüklüğü ile beyinsel faaliyetler arasındaki fiziksel bağı kanıtlayan bu ilk çalışma sayesinde, otizm ve bazı diğer zihinsel hastalıkların tedavi ve takibinde yeni yöntemler geliştirilebilecek. Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, 32 deneğin katıldığı araştırma ön lobu daha büyük olan kişilerin verdikleri ve verecekleri kararlar hakkında ‘kara kara düşünen” kişiler olduğunu gösteriyor. Bu kişilerde ‘çalışan belleğin’ de diğerlerine kıyasla daha zayıf olduğu görülüyor. Ekipte yer alan Stephen Fleming, bu davranışın depresyona eğilimi de artırdığı görüşünde. Nitekim, ‘çalışan belleği’ daha zayıf olan kişiler arasında kendi kararları hakkında sürekli düşünen ve sıkıntılı kişilerin çok olduğu göze çarpıyor. www.beyazokul.com
  15. Otizm'e karşı 8 yılda verilen mücadelinin sonuçlarını izleyin.. SPORTİZM OTİZM GENÇLİK VE SPOR KULÜBÜ - TÜRKİYE'NİN İLK OTİZM VE SPOR PORTALI