Can Sengul

SiteYöneticisi
  • İçerik sayısı

    3.187
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    44

İletiler bölümüne Can Sengul kullanıcısının eklediği dosyalar


  1. Malul ve engelli olanların, motorlu taşıtlar vergisi istisnasından

    faydalanmak için sağlık kurulu raporu, araçlar için teknik belge ve

    proje raporunu ibraz etmeleri gerekmeyecek.

    Maliye Bakanlığı'nın "Motorlu Taşıtlar Vergisi Genel Tebliği" Resmi

    Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi.

    Tebliğde, malul ve engelli olmaları nedeniyle taşıtları ilk iktisabı

    esnasında özel tüketim vergisinden istisna olanların, motorlu taşıtlar

    vergisi istisnasından faydalanmak için "Malul ve Engelliler Adına

    Kayıt ve Tescilli Taşıtlarda Motorlu Taşıtlar Vergisi İstisnası

    Bildirim Formu" ile motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyet kaydı olan

    vergi dairesine yapacakları müracaatta sağlık kurulu raporu, araçlar

    için teknik belge ve proje raporunu ibraz etmeleri gerekmediği

    bildirildi.

    Bu şekilde müracaat eden mükelleflerin, söz konusu formda taşıtının

    özel tüketim vergisinden istisna olduğunu belirtmeleri gerektiği ifade

    edilen tebliğde, bu durumda malul ve engelli mükelleflerin motorlu

    taşıtlar vergisi mükellefiyet kaydını tutan vergi dairesinin gerekli

    belgelerin birer örneğini özel tüketim vergisi istisnası uygulayan

    vergi dairesinden alacağı kaydedildi.

    Özel Tüketim Vergisi istisnasından faydalanmayan mükellefler için

    istisna uygulamasına ilişkin bilgilerin de yer aldığı tebliğe göre,

    Motorlu Taşıtlar Vergisi istisnasından yararlanacak olan malul ve

    engellilerce "Malul ve Engelliler Adına Kayıt ve Tescilli Taşıtlarda

    Motorlu Taşıtlar Vergisi İstisnası Bildirim Formu" düzenlenerek sağlık

    kurulu raporu, motorlu araç tescil belgesi, araçlar için teknik belge

    ve proje raporu asılları veya fotokopileri ilgili vergi dairesine

    verilecek.

    İstisnadan yararlanabilmek için ibrazı zorunlu olan belgelerin

    fotokopilerinin getirilmesi halinde, fotokopilerin asıllara uygunluğu

    kontrol edilerek işlem yapılacak.

    Motorlu Taşıtlar Vergisi istisnasından yararlanan malul ve

    engellilerden süreli sağlık kurulu raporu ibraz edenler, istisnadan

    raporun geçerlilik süresi içerisinde faydalanacaklar. Bunun yanı sıra,

    söz konusu istisna uygulamasının devam edilebilmesi için, malul ve

    engellilerin süre bitiminden önce yeni tarihli sağlık kurulu raporu

    ibraz etmeleri gerekecek.

    Kasko sigortası değeri uygulaması

    Kasko sigortası değeri uygulamasına ilişkin bilgilerin de yer aldığı

    tebliğde, taşıtları "Motorlu Kara Taşıtları Kasko Değer Listesi"nde

    yer alan mükellefler, kasko sigortası değeri uygulamasından

    yararlanmak için yetkili sigorta acentelerine müracaat etmeden, "Kasko

    Sigortası Değeri Uygulaması Başvuru Formu"nu düzenleyerek motorlu

    taşıtlar vergisi yönünden bağlı bulundukları vergi dairesine

    başvurabilecek.

    Vergi daireleri, bu şekilde müracaatta bulunan mükelleflerin ibraz

    edecekleri söz konusu formda yer alan bilgileri, motorlu taşıtlar

    kütüğünde ve ilgili yılın Ocak ayında ilan edilen "Motorlu Kara

    Taşıtları Kasko Değer Listesi"nde yer alan bilgilerle karşılaştırarak,

    bilgilerin birbirini tutması halinde, başvuruda bulunan mükellefleri

    kasko sigortası değeri uygulamasından faydalandıracak.


  2. fft177_mf2105728.Jpeg

    Engellilerin ulaşımı için bir ilk!

    Tekerlekli sandalye kullananlara taşıtlarda seyahat özgürlüğü çözümleri Türkiye’den…

    Engelliler kelimesinin her geçtiği cümle, Türkiye’de büyük bir kitleyi, 8 milyon kişiyi ifade ediyor. Bu sayı içerisinde yaklaşık 1milyon kişilik bir nüfusu fiziksel engelliler kapsıyor.

    Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler düzenlemeleri gereği yerel kurum ve kuruluşlar tarafından son senelerde engellilerin hayatını kolaylaştıracak yoğun çalışmalar yapıldığı gözleniyor, ancak engellilerin hareket özgürlüğünü kısıtlayan ve çözüm bekleyen sorunların çeşitli ve fazla oluşu neredeyse aynı sayıda farklı çözümler sunulmasını da gerekli kılıyor.

    Bu farklı çözüm yaklaşımlarından birinin dünyadaki ilk ve tek örneği bir Türk firması tarafından gösterildi. Tekerlekli sandalyeleri ile araç içerisinde seyahat etme durumunda olan fiziksel engellilerin karşılaştığı sorunlara çözüm getiren bir akülü sandalye tasarlanarak, üretilmeye başlandı.

    Fiziksel engellilerin ihtiyacı olan hareket çözümleri konusunda faaliyet gösteren ve 2005 yılından bu yana engellilere yönelik sistemlerin imalatını, satışını ve uygulamasını gerçekleştiren Lamira Makina, Türk sermayesi ve Türk işgücünün ortaya çıkardığı yeni bir ürün ile engellilerin hayatını kolaylaştırmaya devam ediyor; oturma yeri seviyesi alçalabilen akülü tekerlekli sandalye…

    Engelli Vatandaşlarımızın Hareket Özgürlüğü’nün Önündeki Engeller Kaldırılmalı...

    Dünyada ilk kez Türkiye’de, Lamira Makina tarafından üretilen ve oturma yeri seviyesi alçalabilen akülü tekerlekli sandalyeyi Lamira Makina Genel Müdürü Sertel Şen şu şekilde anlatıyor: “Motorlu taşıtlar bizi ulaşmak istediğimiz yere rahatlıkla götürmek için tasarlanıyor, ancak birçok taşıt engellilerin ihtiyaçlarına tam olarak cevap veremiyor. Tekerlekli sandalye ile araç içerisinde seyahat edecek engellilerin karşılaştığı en büyük sorunlardan birinin, araç içi yüksekliğin tekerlekli sandalyede oturan bir kişinin yüksekliğine göre tasarlanmamış olduğunu gördük. Buna bağlı olarak da kişi araç içerisinde tekerlekli sandalyesi üzerinde seyahat edemiyor, etse bile seyahat sırasında dışarıyı görmekte zorlanıyor ve virajlarda yanlara savruluyordu. Tekerlekli sandalye üzerinde seyahat etmekten vazgeçildiğinde ise kişinin araç koltuklarından birisine elde taşınması gerekiyordu. Bu sorunun çözümü için oturma yeri seviyesi alçalabilen özel bir akülü sandalye tasarladık. Bu şekilde araç içindeki sorunlara çözüm getiren bir ürün ortaya çıkardık. Aynı akülü sandalye, araç dışına çıkıldığında ise tekrar normal kullanım yüksekliğine yükseltilebiliyor ve standart bir akülü sandalye oturma yüksekliğinde kullanılabiliyor. ”

    Kullanıcıların Tecrübelerinden Doğan Bir Üretim…

    Bu tekerlekli sandalyenin üretim sürecinin, bir müşterilerinin, engelli çocuğunun büyümesi ile birlikte mevcut araçları içerisinde başının araç tavanına çarpma problemi yaşaması sonucunda başladığını belirten Şen, “İnsanların yaşadıkları zorluklar üzerine çalışarak çözümler üretmemiz, bizleri konumuzda uzmanlaştırıyor. Tekerlekli sandalye kullanıcılarının sabah yataklarından çıkarak başladıkları günü, gece yataklarına girene kadar olabilecek en iyi şekilde sürdürebilmeleri adına kendilerine en iyi hareket çözümlerini sunmak için çalışıyoruz” dedi ve engellilerin sayısız ihtiyaçları olduğunu, ancak hareket ihtiyaçlarını karşılayabilecek mobilite ürünlerinin, kendilerini güçlü hissetmelerindeki en büyük etkenlerden olduğunun altını çizdi.

    Oturma seviyesi alçalabilen sandalyenin dünyada sadece kendileri tarafından üretildiğini belirten Sertel Şen, “Örneğin, tekerlekli sandalye kullananların yüksek bir raftaki bir malzemeye ulaşabilme ihtiyaçlarından, karşılarındaki kişi ile aynı göz seviyesine gelerek konuşabilme isteklerine kadar birçok sebep için yükselebilen tekerlekli sandalyeler üretiliyor. Ancak engelli kişinin akülü sandalyesinde otururken daha alçak bir seviyeye alçalabilme ihtiyacının olduğu durumlar da mevcut. Buna en çok taşıtlarda seyahat ederken ihtiyaç duyuluyor. Engelli kişi tekerlekli sandalyesi ile bir rampa veya asansör sistemi yardımıyla aracın içerisine girdiğinde, boyunun uzunluğuna, tekerlekli sandalyesinin ebat ve özelliklerine ve aracın iç yüksekliğine bağlı olarak sorun yaşayabiliyor. Araç içi yüksekliğin sadece koltuklarda oturan yolcuların yüksekliğine göre düşünülmüş olmasından dolayı, kişi araç içerisinde tekerlekli sandalyesi üzerinde seyahat edemiyor veya etse bile özellikle uzun yolculuklar sırasında dışarıyı görmekte zorlanıyor, virajlarda yanlara savrulma gibi sıkıntılar yaşıyor.

    Biz de yaşanan bu problem için en uygun ve kullanışlı çözümü, kullanıcının kendisinin, oturma seviyesini, kumanda paneli üzerindeki bir joystick vasıtası ile, zemine doğru alçaltabilmesini mümkün kılan bir akülü sandalye üretimi ile getirdik.” diyerek engellilerin hareket ihtiyaçlarını karşılayan mobilite çözümleri sunabilme doğrultusunda AR-GE çalışmalarının aralıksız sürdüğünü belirtti.


  3. Genç mucit Necati Hacıkadiroğlu, omurilik felçlileriyle konuşarak onların ihtiyaçlarını tespit etti ve bir robot geliştirdi.

    spacer.gif

    ÜNİVERSİTE yıllarından beri robotlar üzerine çalışan Necati Hacıkadiroğlu (31) ve 15 kişilik ekibi, GOSB Teknopark’ta 20 omurilik felçlisiyle fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanlarına danıştı. Öncelikli ihtiyaçları karşılamaya yönelik robotik mobilizasyon cihazı geliştirmeyi hedefleyen Hacıkadiroğlu, “Tek RMC, bugüne kadar omurilik felçlilerine yönelik geliştirilmiş, bilinen en küçük boyutlara sahip tekerlekli ayakta taşıma cihazı. Bu, gelişmiş tekerlekli sandalye değil, tamamen yeni bir buluş” diyor. Hacıkadiroğlu, Koç Üniversitesi fizik bölümünde okurken 3’üncü sınıfta okulu bırakmış. Okulun “robot kulübü” üyesiymiş.

    Ütü yapar, markete gider

    Omurilik felçlileri “Tek RMC” ile ayaktayken, oturur pozisyona geçebiliyor. Eğilebiliyor, her yöne ilerleyebiliyor. Ayağa kalkabiliyor, üst ya da alt raflardaki objelere uzanabiliyor. Ayakta bulaşık yıkıyor, yemek, ütü, temizlik yapabiliyor. Kullanıcısının ağırlığını dengeleyen amortisör mekanizması ile oturduğu yerden rahatlıkla kalkabiliyor, lavabo ve tuvaleti kolaylıkla kullanabiliyor. Hastanın egzersiz yapmasına da olanak tanıyor. Felçli isterse robotu okuluna, markete vs. götürebiliyor.

    Tekerlekli sandalyeden küçük

    12 yaşın üstündekilerin kullanabileceği cihazın Almanya’dan patent koruması alındı. “Tek RMC”, küçük bir tekerlekli sandalyenin bile 3’te 1’i kadar yer kaplıyor. Bu da ev, ofis, market gibi iç mekanlarda, diğer cihazlarla ulaşamadıkları yerlere rahatlıkla ulaşma imkanı sağlıyor.

    Kumandayla yanına geliyor

    36 santimetre genişliğinde ve 62 santimetre uzunluğundaki cihaz, 80 kilogram ağırlığında. Hasta, uzaktan kumandayla cihazı yanına çağırabiliyor. 14.4 km durmadan gidebiliyor. Cihaza tekerlekli sandalyelerden farklı olarak arkadan biniliyor. Hasta tam dik olarak ayakta durabiliyor.

    Tek RMC adlı cihazı kullananlar ütü, temizlik, market işlerini yapabiliyor; işine, okuluna

    gidebiliyor; günlük hayatını rahatlıkla sürdürebiliyor.

    Robot, felçlinin yataktan kalkmasını ve yeniden yatana kadar tüm gereksinimlerini kendi başına karşılamasını sağlıyor.

    ATTAN DÜŞEN YUSUF AKTÜRKOĞLU

    Bağımsızlık duygusu yaşatıyor

    Kocaeli Üniversitesi’nde Atçılık İşletmeciliği okurken 5 yıl önce attan düşerek felç olan Yusuf Aktürkoğlu (27), “Tek RMC” adlı cihazı deneyen hastalardan. Aktürkoğlu, “Robot benim gibiler için bir özgürlük. Evde tek başına da olsam işlerimi kendim yapabiliyor, ihtiyaçlarımı görebiliyorum. Bağımsızlık duygusu yaşatıyor” diyor.

    İnternet sitesi : http://tekrmc.com.tr/


  4. E-ticaret şu anda Türkiye’nin en hızlı büyüyen sektörlerinden biri. Tabii bu hızlı büyüme ile e-ticaret sektöründe önemli derecede uzman açığı var. Diğer tarafta Türkiye’nin bir engelli gerçeği var. 8.5 milyon engelli var Türkiye’de. Yani nüfusun yüzde 12’si engelli ve büyük bir çoğunluğu iş hayatının dışında. Buradan hareketle engellilere meslek kazandırmak adına onlara e-ticaret eğitimi verilmesi gündeme geldi.

    Bir yıl sürecek olan ee-ticaret (engelsiz elektronik ticaret) projesi, Kalkınma Bakanlığı veİstanbul Kalkınma Ajansı tarafından finanse edilerek destekleniyor, Beyazay Derneği tarafından da yürütülüyor. Proje süresince 600 engellinin e-ticaret uzmanlığı eğitimi alarak e-ticaret sektörüne kazandırılmasını hedefleniyor. Proje pek çok kuruluştan destek görüyor ve işbirliği yapılıyor. E-ticaret eğitimi alan engelliler, özellikle veri girişi, yasaklı kelime kontrolü, müşteri hizmetleri, onay operasyonu konularında görev alabilecekler.

    ee-Ticaret Projesi İletişim Koordinatörü Neslihan Özpolat, “Bu projemiz ile engellilerin önlerindeki engelleri kaldırarak işgücüne dahil olmalarına, ekonomiye katkıda bulunmalarına aracılık etmek istedik. Ve tabii ki de e-ticaret uzman açığının giderilmesinde engelli grubunun yer almasını son derece uygun gördük. Bu eğitimin en önemli özelliği de engellilerin e-ticareti teknolojinin yardımıyla evlerinden de yürütebilecekleri bir meslek olması. Çünkü ulaşım konusu da engelliler için ciddi bir sorun” diyor.

    Eğitimler devam ediyor

    Proje kapsamında ilk eğitim sınıfı 3 Ekim’de açıldı. Eğitim bilgisayarlı sınıf ortamında veriliyor. Sınıflar 30 kişilik. Katılım için en az yüzde 20 engel olmak yeterli bir kriter. Ortopedik, görme, işitme-konuşma, süreğen (kalp, böbrek, şeker hastaları) gruplarının tamamı eğitimden faydalanabiliyor. Engel durumlarına göre destek araç ve personel sağlanıyor. Mesela görme engelliler bir yazılım sayesinde bilgisayar kullanabiliyorlar ve eğitimler bu yazılımlarla veriliyor. Engelliler eğitimlerden parasız olarak faydalanabiliyorlar. Eğitimler de Beyazay Derneği’nin Taksim şubesinde veriliyor. Eğitimlerde web sitesinin kurulumundan tedarik yönetimine, depo yönetiminden pazarlamaya kadar tüm detayları ile e-ticaret anlatılıyor. Katılımcılar toplam 48 saatlik bir eğitimi tamamlayarak sertifika alıyorlar. Gündüz hafta arası, akşam, hafta sonu sabah ve hafta sonu öğlen gruplar var.

    20 ve 22 Şubat’ta ve Mart, Nisan, Mayıs, Haziran aylarında sınıflar açılmaya devam edilecek. Engelliler başvurularını form@ee-ticaret.com veya 444 60 00 no’lu telefona yapabilirler. Her sınıfın eğitimi haftada iki gün olmak üzere dört hafta sürüyor. Eğitim konusunda alternatifli tarihler için: www.ee-ticaret.com


  5. Engelsiz internet onaylandı. Engellilere internet % 25 indirimli

    6sJap.png

    Engelsiz internet!

    Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından yapılan çalışmalar neticesinde engelli vatandaşların internete daha düşük fiyatlarla erişiminin önü açıldı

    04 Ocak 2012 Çarşamba, 17:09:15

    702975_detay.jpg?1325691251

    BTK'nın internet sayfasında yer alan Kurul kararına göre, engelli kullanıcılara sunulacak DSL internet hizmeti için mevcut ücretlerde yüzde 25 indirim yapıldı. 1 Şubat 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek uygulamaya göre özür oranı yüzde 40 ve üzerinde olan engelliler 6 DSL internet paketini indirimli olarak alabilecekler.

    Uygulamadan hem ilk defa abone olacak hem de halen DSL internet abonesi olan engelli kullanıcılar yararlanabilecek. İndirimden faydalanmak isteyen engelli vatandaşların veya birinci dereceden yakınlarının özürlülük oranını gösteren belge ile abonesi oldukları ya da olacakları İnternet Servis Sağlayıcıya başvurmaları gerekiyor.

    Özür oranı yüzde 40 ve üzerinde olan engellilerin indirimli olarak alabilecekleri 6 DSL internet paketi şöyle:

    Erişim HızıKota

    1 Mb/sn1GB1 Mb/sn2GB1 Mb/sn4GB8 Mb/sn;ye kadar4GB8 Mb/sn;ye kadar6GB8 Mb/sn;ye kadarLimitsiz


  6. Babanız kullanamayacaktır. Sizin yada 1. dereceden yakınları kullanbilir ruhsata yazılmak kaydıyla.

    0 araç alırken minübüs tarzı alacaksanız onun ötv'si düşük çok avantajı yok. Binek araç ise %37 ötv indirimi alacaksınız. Ayrıca motorlu taşıtlar vergiside vermeyeceksiniz.. Bu konuyu inceleyip Başka sorularınız varsa sorabilirsiniz.


  7. Malülen Emeklilik Nedir?

    İştirakçilerin vücutlarında meydana gelen arızalar veya uğradıkları tedavisi imkansız hastalıklar sebebiyle vazifelerini yapamayacak duruma gelmeleri halinde uygulanan emeklilik işlemidir.

    Belirtilen sebeplerle çalışamayacak duruma düşenlere “malül” denilmekte olup meydana geliş sebeplerine göre 3 türe ayrılmaktadır.

    a) Adi Malüllük,

    B) Vazife Malüllüğü,

    c) Harp Malüllüğü.

    Adi Malüllük :

    Adi malüllükte emekli aylığı bağlanabilmesi için iştirakçilerin en az 10 yıl fiili hizmet müddetinin bulunması gerekmekte olup, aksi takdirde toptan ödeme yapılmaktadır.

    İstisna olarak 5 yıl fiili hizmet müddeti bulunan iştirakçilere, tedavisi, imkansız bir malüliyete uğramaları ve başkasının güç ve yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremez duruma düşmeleri halinde 15 yıl hizmeti bulunan malüller gibi aylık bağlanmaktadır.

    Vazife Malüllüğü :

    İştirakçilerin vazife yapamayacak duruma düşmeleri;

    a) İlgililerin vazifelerini yaptıkları sırada ve vazifelerinden doğmuş olursa,

    B) Vazifeleri dışında kurumların verdiği herhangi bir kuruma ait başka işleri yaparken bu işlerden doğmuş olursa,

    c) Kurumların menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken o işten doğmuş olursa,

    d) Fabrika, atelye ve benzeri iş yerlerinde, işe başlamadan evvel iş sırasında veya işi bitirdikten sonra, o iş yerinde meydana gelen ve yine o işyerinin mahiyetinden veya çalışma konusunda ileri gelen kazadan doğmuş olursa,

    buna “vazife malüllüğü” denir.

    Vazife malüllükleri,

    a) Keyif verici içki ve her çeşit madde kullanmaktan,

    B) Kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmiş olmaktan,

    c) Yasak fiilleri yapmaktan,

    d) İntihara teşebbüsten olursa,

    e) Her ne suretle olursa olsun kendilerine veya başkalarına menfaat sağlamak veya zarar vermek maksadından doğmuş olursa, adi malüllük hükümleri uygulanır.

    Harp Malüllüğü :

    Vazife malüllerinden bu malüllüklere,

    a)Harpte fiilen ateş altında,

    b)Harpte, harp bölgelerindeki harp harekat ve hizmetleri sırasında,

    c)Harpte veya harbe hazırlık devresinde her çeşit düşman silahlarının etkisi ile,

    d)Askeri harekatı gerektiren iç ve sınır harekatı sırasında,

    e)Barışta ve olağanüstü hallerde, emir veya görev ile uçuş yapan uçucularla, emir ve görevli olarak uçakta bulunanlardan uçuşun havadaki ve yerdeki sebebleriyle, emir ve görevle dalış yapan dalgıçlarla, denizaltı gemisinde veya dalgıç kıtasında bulunanlardan, denizaltıcılığın yada dalgıçlığın çesitli sebep ve tesiri ile uğranılmış ise,

    bunlara “harp malülü” denir.


  8. Engelli vatandaşlara indirim müjdesi

    Engelli vatandaşlar bundan böyle internete daha ucuz erişecek...

    Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından yapılan çalışmalar neticesinde engelli vatandaşların internete daha düşük fiyatlarla erişiminin önü açıldı.

    BTK'nın internet sayfasında yer alan Kurul kararına göre, engelli kullanıcılara sunulacak DSL internet hizmeti için mevcut ücretlerde yüzde 25 indirim yapıldı. 1 Şubat 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek uygulamaya göre özür oranı yüzde 40 ve üzerinde olan engelliler 6 DSL internet paketini indirimli olarak alabilecekler.

    Uygulamadan hem ilk defa abone olacak hem de halen DSL internet abonesi olan engelli kullanıcılar yararlanabilecek. İndirimden faydalanmak isteyen engelli vatandaşların veya birinci dereceden yakınlarının özürlülük oranını gösteren belge ile abonesi oldukları ya da olacakları İnternet Servis Sağlayıcıya başvurmaları gerekiyor.

    Özür oranı yüzde 40 ve üzerinde olan engellilerin indirimli olarak alabilecekleri 6 DSL internet paketi şöyle:

    Erişim Hızı Kota

    1 Mb/sn 1GB

    1 Mb/sn 2GB

    1 Mb/sn 4GB

    8 Mb/sn;ye kadar 4GB

    8 Mb/sn;ye kadar 6GB

    8 Mb/sn;ye kadar Limitsiz (AA)


  9. Türkiye genelinde felçli hastalara yönelik Sağlık Bakanlığı'na bağlı 2'si İstanbul'da olmak üzere toplam 10 fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi bulunuyor. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde bu hizmet verilemiyor. Bu hastaların yaşadığı sıkıntılara çözüm arayan Sağlık Bakanlığı, toplam 4 bin 550 yatak kapasiteli yeni rehabilitasyon hastanelerini hizmete açacak.

    FELÇLİ HASTALARIN DOĞU'DA REHABİLİTASYON ALABİLECEĞİ BİR YER YOK

    Sağlık Bakanlığı, özürlülük veya engellilik durumunu, fizyolojik, anatomik ve çevresel kısıtlamaların elverdiği ölçüde azaltmaya, mümkünse ortadan kaldırmaya yönelik tedavi uygulamalarını içeren tıbbi rehabilitasyon hizmetlerinde yeni bir dönem başlatıyor. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Orhan Koç, Türkiye'de rehabilitasyon hizmetleri için Sağlık Bakanlığı hastanelerinde 4 bin 271, üniversite hastanelerinde bin 64, özelde ise 278 yatak olduğunu söyledi. Koç, "Bu yatakların bir kısmı fizik tedavi amaçlı kullanılmakta. Rehabilitasyon denilen daha ileri boyutta tedavi için ayrılan yatak sayısı ise daha az" dedi.

    Koç, dal hastanesi adı altında ise bin 400 yatak kapasiteli toplam 10 adet Sağlık Bakanlığı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi bulunduğunu aktardı. Bu hastanelerin, Ankara, Bolu, Bursa, Giresun, İstanbul, Kastamonu, Kütahya, Kahramanmaraş ve Samsun'da bulunduğunu kaydeden Koç, "Bir kişi Hakkari'de trafik kazası geçirdi veya yüksekten düştü, felç kaldı. Bu kişinin akut dönemde rehabilitasyon hizmeti alması gerekiyor. Bu dağılıma bakıldığında Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da hiçbir yerde rehabilitasyon hizmeti alamaz. Bu hastalar mutlaka İstanbul, Ankara, Giresun ya da Samsun'a gidecek" dedi.

    TÜRKİYE'DE 10 BİN FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON YATAĞINA İHTİYAÇ VAR

    Türkiye'de kronik hasta yükünün yüzde 10 civarında olduğunu söyleyen Koç, "Bu hastaların da yüzde 1'i rehabilitasyon hizmeti alması gereken grup." diye belirtti. Türkiye'de 10 bine yakın fizik tedavi ve rehabilitasyon yatağına ihtiyaç olduğunu dile getiren Koç, şöyle devam etti:

    "Bu ihtiyacı da göz önüne alarak, 29 sağlık bölgesinin tümünü sağlık hizmetini alabilecek yaygınlıkta olmak kaydıyla, rehabilitasyon hastanesi planlaması yapıldı. Bu planlama genelde kampüs hastaneler içinde ya da multi disipliner hastane yaklaşımıyla birlikte planladı ve hayata geçirilmekte. Çünkü, rehabilitasyon sürecinde sadece fizik tedavi uzmanı olması yetmiyor. Kardiyolog, nörolog, ortopedist, beyin cerrahi gibi branşların da olması gerekiyor. Spastik çocukların rehabilitasyonu ise ayrı bir başlık. Tüm bunları içine alacak şekilde bölgesel tabanlı bir yapılanma söz konusu. Buralar rehabilitasyon hizmetinin en son evresinin yapılacağı yerlerdir. Tabi ki her ilde rehabilitasyon sürecinin bir basamağı olan rehabilitasyon hizmetleri verilecek. Ancak yatarak rehabilitasyon hizmeti alması gereken hastalarımız mutlaka bu oluşturacağımız merkezlerde hizmet alacaklar. B merkezler hastaya en yakın yerlerde oluşturulmuş, insan kaynakları ve tıbbi donanım bakımından en donanımlı, rehabilitasyon hastanelerinin ihtiyaç duyduğu sosyal donatıları içerecek."

    Koç, rehabilitasyon hastalarının bir çoğunun trafik kazası, yüksekten düşme, inme vakaları, ortopedik özürlüler, kansere bağlı rehabilitasyona ihtiyaç duyan vakalardan oluştuğunu dile getirdi. Rehabilitasyon ve evde sağlık hizmeti alması gereken hastalıkların büyük oranda önlenebilir sebepleri bulunduğunu kaydeden Koç, bu noktada bilinçlendirmenin de önemini vurguladı.

    HASTALARA YENİ YAŞAMLARINA UYUM EĞİTİMİ

    Hastaların yeni yaşamlarına uyum eğitiminin de son derece önemli olduğunu dile getiren Koç, sözlerine devam etti:

    "Tekerlekli sandalyeye mahkum kişi için caddedeki kaldırım, bulunduğu evin asansörünün olup olmaması, evin içindeki kapı eşiğinden, tuvaletindeki klozetine kadar tüm yaşam alanları önemli. Mesleki rehabilitasyon gerekiyor, eğitim boyutu gerekiyor. Bunun için yapacağımız çalışmalarda kişinin yeni hayatında uyum eğitimlerinin verilmesi, kişinin yaşamış olduğu ortamın sosyal hizmet uzmanı tarafından değerlendirilmesi, iş-uğraş terapisti tarafından değerlendirilmesi ve ilgili kurumlarla gerekli koordinasyonların sağlanması çok önemli."

    YAPIMI PLANLANAN REHABİLİTASYON HASTANELERİ

    Sağlık Bakanlığı'nın yapımını planladığı toplam 4 bin 550 yataklı rehabilitasyon hastaneleri Adana, Afyon, Ankara (2 tane), Antalya, Aydın, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İstanbul (5 tane), İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Mersin, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Trabzon, Van'da bulunuyor.

    Kaynak : http://www.internethaber.com/felcli-hastalara-mujde-391765h.htm#ixzz1heMYFqME


  10. engellendim.bmp

    Engelli vatandaşlarımızın çektikleri zorlukların ne kadar farkındasınız, ya da onların çektikleri sıkıntıları önlemek onlara yardımcı olmak için neler yapıyorsunuz. Ne yazıkki kimse kimsenin derdini anlamaz olmuş durumda. Anlayış beklemek en çok onların hakkı. Çünkü onlar için yapılan hiç bir öncelik yok. Hem devlet olarak hem de vatandaşlar olarak onlara yardımcı olmadığımız gibi engel oluyoruz.

    Devlet politikalarında yavaş yavaş iyileşmeler olsada kesinlikle yeterli değil devletin sahip çıkması gerektiği kadar vatandaşlarında saygılı olması gerekmekte. Engelli vatandaşlarımızı engelleyen düşüncesizlerin yaptıkları dengesizliği ve yaptıkları dengesizlikler yüzünden sıkıntıları daha artan daha da engellenen vatandaşlarımız çektikleri sıkıntıları paylaşmak için bin internet sayfayı açmışlar ve herkes kendisini engelleyen dengesiz, düşüncesizlerin yaptıklarını resim çekerek paylaşıyorlar. Belki bazı kendini bilmezler bu resimleri görürde yaptıklarını bir daha tekrarlamazlar.

    Aşağıda adresi mutlaka ziyaret edin ve mutlaka dikkat etmeye özen gösteriniz.

    http://buradaengellendim.com/


  11. CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK METABOLİZMA VE BESLENME BİLİM DALI BAŞKANI PROF. AHMET AYDIN:

    Ben anne sütü dışında çocuklara süt içirilmesini

    doğru bulmuyorum. En doğrusu ek gıdalara başlar başlamaz kendi yaptığınız yoğurdu, kefiri verin, ama sütü süt olarak içirmeyin. Sadece kutu sütleri değil, günlük sütleri de... Çünkü süt en alerjik gıdadır. Çocukta başta astım olmak üzere pek çok alerjik ve kronik hastalığa sebep olabilir...

    * Hocam dünkü konuşmamızda, “Bol bol tereyağı yiyip, unu şekeri keserseniz kolesterolünüz düşer” demiştiniz. Bu kadar basit mi?

    Unlu şekerli gıdalar diyorum. Bu basit bir cümle ama bir düşünün. Unlu şekerli her şey. Yani ekmek, makarna, pilav... Hele ki dışarıda yiyorsanız, yandınız! Börekler, çörekler, poğaçalar, simitler, hepsi çok tehlikeli. Bu arada meyvelerin çok tatlılarına da yanaşmayacağız...

    * Peki baştan konuşalım mı o zaman? Nasıl beslenmemiz gerekiyor? Siz herhalde Taş Devri Diyeti’ni uyguluyorsunuzdur ama... Bize ne önerirsiniz? Nasıl vazgeçeceğiz unlu şekerli gıdalardan?

    Bence Karatay Diyeti de, Taş Devri Diyeti de uygundur. Ben ikisine birden ‘Tabiat Ananın Diyeti’ diyorum. Kolayca uygulayabilirsiniz. Eğer unlu şekerli gıdalarla beslenirseniz metabolik sendrom olursunuz. Vücudunuzda, o dün söylediğimiz damarları tahrip eden, daraltan iltihap hücreleri artar.

    * Metabolik sendrom nedir?

    Metabolik sendrom diyabet öncesi durumdur. ‘Prediyabet’ diyoruz biz bu döneme. Birden bire diyabet olmuyorsunuz, çocukluğunuzda beslenme alışkanlığınıza bağlı olarak yavaş yavaş hastalanmaya başlıyorsunuz. Kan şekeriniz yükseliyor yükseliyor, 100-110’ları bulunca ‘Diyabet oldun’ diyorlar. Bu metabolik sendrom daha siz diyabet olmadan önce iltihap hücrelerini artırıyor vücudunuzda ve damar sertliği de çocukluktan itibaren başlıyor. Yoksa 30’lu, 40’lı yaşlarda değil... Unlu şekerli gıdaları fazla yediğiniz için hastalanıyorsunuz. Bu yüzden biz her türlü gazoz, meyve suyu, hatta doğal meyve sularına bile karşıyız.

    * Yani meyveden sıkılmışına bile?

    Evet. Meyvenin kendisini yiyin diyoruz. Çünkü lifli olduğu için geç emilir bağırsaklarda, damarlara o kadar zarar vermez. Ama çok tatlı meyveleri de çok yemeyin diyoruz.

    * Üzüm gibi mi?

    Evet. Tabii ki, makul miktarda yiyebilirsiniz. Ama üzüm yerine, kivi, vişne, kiraz ya da ekşi elmayı tercih edin diyoruz. Meyveye biraz kısıtlama getiriyoruz ama sebzede hiç kısıtlamamız yok.

    * Mesela bugün benim yanımda iki mandalina ile küçük birer elma ve armut var. Bir gün için bu kadar meyve çok mu?

    Armut çok tatlı değilse olabilir. Ama diğer üçünü yiyebilirsiniz.

    * Peki ya kuru meyveler?

    Kuru incirin içindeki şeker oranı korkunçtur, kuru kayısının da öyle...

    * Ama günde bir incir ya da iki kayısı yeniyorsa?

    O zaten günlük şeker limitinizi doldurur. Bir tane incir yiyeceğinize, dört tane mandalina yiyin daha iyi.

    * Peki hocam, Karatay Hoca hiç ekmek önermiyor. Ama Taş Devri Diyeti’ni okurken dikkat ettim siz bir-iki dilim ekmeğe hayır demiyorsunuz...

    Bizim görüşlerimizin yüzde 99’u aynıdır. Bence de hiç ekmek yenmese daha iyidir. Ben üzerine tereyağ sürmek için yiyorum. Tereyağ yemiyorsam o gün, ekmek de yemiyorum. Tereyağı, zeytinyağı bunları yediğiniz müddetçe sorun yok. Çünkü bunlar aynı zamanda tok da tutar insanı. Bizim derdimiz un ve şekerle. Çünkü insanlar bu iki gıda ucuz da olduğu için çok fazla tüketiyor.

    * Meyvelerin çok tatlılarına yanaşmayacağız. Peki ya çikolata, bal, pekmez?

    Biz sadece esmer çikolataysa ona biraz izin veriyoruz. Haftada iki gün bitter çikolataya... Balı ancak çok saf bir balsa yiyebilirsiniz. Ama maalesef piyasada fiyatı 10 lira olan bal gerçek bal değildir. Belki arı yapıyordur. Ama gerçek bal değildir. Önüne konan glikoz şurubundan yapıyordur. Bizim baldan istediğimiz şey ne? Arı gidip bir yığın çiçeği dolaşıyor, oradaki özleri, vitaminleri alıyor, o sizin vücudunuz için çok gerekli, bunun için de bu balı yiyin istiyoruz. Ama günde bir-iki çay kaşığı kadar.

    Bir de ne istiyoruz, her mevsimin kendi sebzesini yiyin istiyoruz. Şimdi pırasa, ıspanak varsa onları, yazın da domates, salatalık yiyin diyoruz. Bunların mevsimi dışında yenmesini de istemiyoruz.

    * Peki organikse salatalık ve domates?

    Bu mevsimde organik salatalık, domates olmaz. Varsa serada yetiştirilmiştir. Onu da önermiyoruz. Dedeleriniz gibi, nineleriniz gibi beslenin. Eğer koroner kalp hastalığını önleyici tedbirler üzerinde duracaksak, diyoruz ki bir unlu şekerli gıdaları iyice çıkartacaksınız diyetinizden. İki, her mevsimin taze sebze ve meyvesini yiyeceksiniz. Meyvede aşırıya kaçmayacaksınız. Sebzeyi istediğiniz kadar yiyebilirsiniz. Et, yumurta gibi gıdaları serbestçe yiyebilirsiniz, ama bu et ya da yumurta mümkünse merada beslenen, özgürce dolaşan hayvanların eti ya da yumurtası olsun. Tabii bunları bulmak çok zor ama eğer talep yaratılırsa mutlaka karşılığı bulunur. Köylü de bir şeyler kazanmaya başlar.

    Ben ayrıca D vitamini konusuna çok önem veriyorum. Ya iyi güneşleneceksiniz, ki bu şehir hayatında çok mümkün değil ya da mutlaka D vitamini alacaksınız. Pratikte erişkinler için söylüyorum, iki ayda bir, bir ampul D vitamini için. İğne olarak yaptırmanıza gerek yok. Tanesi 2 lira. Reçeteye bile yazdırmaya gerek yok. Herkesin ulaşabileceği kadar ucuz.

    * Süt ürünleri dediniz. Ya süt? İçmeyecek miyiz?

    Hayır, içmeyeceksiniz. Süt ürünlerini tüketeceksiniz. Peynir, yoğurt, kefir... Peynir, beyaz peynirse klasik Ezine peyniri olacak, kaşarsa Kars ya da Trakya’nın tekerlek peyniri olacak. Ya da Erzincan tulum peyniri.

    * Ne kadar yiyebiliriz?

    Peynirde sınır yok. İstediğiniz kadar yiyebilirsiniz.

    Günde 5 yumurta bile yiyebilirsiniz, zararı yok!

    * Bazı diyetisyenler peynir için zararlı diyor...

    İstediğiniz kadar peynir, istediğiniz kadar yumurta yiyebilirsiniz...

    * Nasıl?Yumurtayı da istediğimiz kadar yiyebilir miyiz?Bir zararı olmaz mı?

    İsterseniz 5 tane bile yiyebilirsiniz. Bir de ağız tadınıza bakacaksınız. Yani biz demiyoruz ki, her gün illa 5 tane yiyin. Canınız istiyorsa, yiyebiliyorsanız yiyin ama ertesi gün isteseniz de 5 tane yiyemezsiniz... Ama 5 tane de yemenizin bir zararı yoktur. O yumurtadan 21 gün sonra bir civciv çıkıyor. Yumurtanın neresi kötü olacak? Tam tersine faydası var. Olağanüstü bir besin. Tam bir yiyecek. Hele de bu özgür dolaşan bir tavuğun yumurtasıysa, börtü böcek yiyorsa o tavuk... Ama börtü böcek yemiyorsa onun yumurtasının yerini tutmaz. O yumurtadan kolay kolay civciv de çıkmaz zaten. Çünkü Omega 3’ü falan yeteri kadar alamıyordur. Ben her sabah mutlaka tereyağına iki yumurta kırıyorum. Ama yüksek değil, kısık ateşte pişiriyorum. Hem gün içinde çok tok tutuyor, hem de çok besleyici...

    * Peki hocam, neden süt içmeyin diyorsunuz?

    Bir kere hangi sütü içeceksiniz? Bırakın kutu sütünü, sütü mandıradan alsanız bile kaynatıyorsunuz. Birçok özelliğini kaybediyor o süt, enzimleri kayboluyor... Bu yüzden bu sütü alıp ne yapacaksınız?Yoğurt haline getireceksiniz. Aslında bizim geleneğimizde de süt içmek yoktur. Yoğurt, peynir ya da kefir yenir. Tabii peyniri rahat bulabiliyorsunuz da, doğal yoğurt bulmak çok zor. Marketten aldığınız hiçbir yoğurt ekşimiyor. Ekşimeyen, sulanmayan yoğurdu yemeyeceksiniz. Çünkü içinde faydalı enzimleri yok. En güzeli evde kendiniz yapacaksınız. Bunun için de sütü ya mandradan almalısınız ya da günlük olanını kullanmalısınız. Yoğurt gibi, kefir de yapabilirsiniz. Hatta kefir yoğurda göre bir gömlek daha üsttedir. Kefir de yoğurt da ikisi de mayalandıkça, ekşidikçe değerleri artıyor. İçlerinde bir yığın faydalı mikrop oluşuyor. Faydalı mikroplar insanı başta alerji ve astım olmak üzere birçok kronik hastalığa karşı koruyor. İçindeki enzimler sindirimi kolaylaştırıyor.

    Bu arada mutlaka Omega 3 takviyesi alınsın istiyoruz, her gün en az 2 gram kadar balıkyağı kapsülü alınmalı. Dün de belirttiğim gibi hem kandaki Omega 3’ü artırır hem de kanı sulandırır! Tabii bu arada mutlaka zeytinyağı, tereyağı ve hayvansal yağlar dışındaki ayçiçek yağı, mısır yağı, margarin gibi yağların diyetten çıkartılması gerekiyor. Pilavı makarnayı elbette önermiyoruz ancak bulgura biraz izin var. Tereyağlı bulgur içine domatesi katarsanız hem çok lezzetli hem de sağlıklı bir yiyecek olur.

    Baklagilleri iki gün suda bekletin

    * Hocam ben süt konusuna takılıp kaldım. Süt içmenin bir zararı var mı?

    Var tabii. Bir numaralı alerjen süttür.

    * Siz çocuklara kaç yaşından sonra süt önermiyorsunuz?

    Ben anne sütü dışında süt verilsin istemiyorum, süt ürünleri verilsin diyorum. Yani yoğurt, peynir, kefir... Ek gıdalara başlar başlamaz, hemen. Zaten kefire alıştığı zaman tatlı şey de istemiyor çocuklar...

    * Benim çevremde insanlar zorla süt içiriyorlar...

    Kesinlikle yanlış. Bir kere sütü sıcak işlemden geçiriyorsunuz, içindeki vitaminler, enzimler kayboluyor. Sonra bizim ırkımız süt içmeye çok uygun değil. Sütün şekerini vücudumuz zor sindiriyor. Onun için birçok çocukta süt mide bulantısı yapabilir. Tabii bir de bağırsaklarda iyice parçalanmadığı için süt bir numaralı alerjik gıdadır. En fazla alerjik olan besinler evrimde insan diyetine en son giren gıdalardır. Bunların başında bebeğin annesinin sütünü değil, başka hayvanların sütünü içmesi gelir. İkincisi buğday glutenidir, üçüncüsü de baklagillerdir. Bu yüzden de baklagilleri, nohutu, kuru fasulyeyi iki gün suda bekletmek gerekir. 8 saatte bir suyunu değiştirerek... Çünkü içerisinde sindirimi bozacak maddeler bu sırada iyice azalır. Mercimeği de mutlaka suda bekletmelisiniz ama o kadar fazla değil.

    * Baklagilleri de konuşalım istiyorum ama bebek hiç anne sütü almıyorsa ne yapacağız peki?

    6 aya kadar mecburen mama vereceksiniz... Ama sonra yoğurt ya da kefir verebilirsiniz.

    * Ne miktarda?

    Belli bir miktarı yok. Alıştırmak için önce birkaç kaşıkla başlarsınız, sonra bir kase verebilirsiniz. Ama tabii çocuk başka ek gıdalar da alacak. Bu arada yoğurtta ya da kefirde kullanacağınız sütü mandıradan alırsanız daha iyi, günlük şişe süt de olabilir. Kefiri piyasadan da alabilirsiniz eğer meyveli değilse...

    * Diyelim ki bebek köyde yaşıyor ve günlük süte ulaşmak mümkün. O zaman içirebilir miyiz?

    Hayır. Ben anne sütü dışında süt içilmesini önermiyorum. O sütü de, keçi sütü bile olsa yoğurt yapsınlar. Çünkü dediğim gibi süt bir sürü ısıl işlemden geçiyor, içindeki sindirici enzimler özelliklerini kaybediyor, vitaminler azalıyor. Halbuki siz onu mayaladığınız zaman enzimler tekrar canlanıyor, sindirici enzimler oluşuyor. Günümüzde o kadar çok alerjik çocuk var ki! En büyük sebeplerden biri de süt.

    * Siz kutu sütleri hiç önermiyorsunuz. Neden?

    Çünkü çok yüksek ısıl işlemden geçiyorlar, süt molekülleri tahrip oluyor, sütün bütün molekül yapısı değişiyor, süt süt olmaktan çıkıyor, en büyük alerjen oluyor.

    * Peki ama süt içmezseniz osteoporoz riskiniz artıyor deniyor?

    En fazla süt içilen ülke Amerika’dır. En fazla osteoporoz de beyaz Ameriklılar’da görülür. Ama zencilerde, Latin Amerikalılarda ve Kızılderililerde süt tüketimi azdır. Çünkü onlar da tıpkı Türkler gibi süt şekerini (laktoz) sindiremezler. Bu nedenle süt tüketimleri azdır ve işin ilginci kemik erimesi da daha azdır onlarda. Sütün içinde kalsiyum yüksek ama bunun emilmesi çok büyük sorun. Bu yüzden bu görüş de yanlış. Bunun için yoğurt yiyin, kefir yiyin, çok daha iyi...

    Nineleriniz dedeleriniz gibi beslenin

    * Hocam bu söylediklerinizi yerine getirebilmemiz için bütün okullarda seferberlik başlatılması lazım bence.

    Kim yapacak onu?

    * İyi ama çocukların beslenme çantasına meyve suyu ve süt konulmasını istiyorlar... Anne babalar da marketten alıp koyuyor. Yanına yiyecek olarak da bisküvi, gofret veriyorlar üstelik... Sonuç ortada, ilkokula giden çocukların hepsi benden daha şişman. O kadar hareket etmelerine rağmen...

    Size bir örnek vereyim, Marmara Adası’nda bizim bir tanıdığımız öğretmenlik yaptı. Bakıyor herkes kutu süt kullanıyor. Diyor ki, “Bakın sizin burada keçileriniz var. Tamamen doğal besleniyorlar, ağılları bile yok, yaz kış serbestler, çok güzel sütleri var. Bu UHT’li kutu sütleri almayın, çünkü o sütler sağlıklı değil, sizin zaten keçileriniz var, onların sütünü için, en sağlıklı süt o.” Ama kaymakamlık da sütlerin açıkta satılmasına izin vermiyor. Ertesi gün bir bakıyor ki geniş bir beyaz afiş asılmış, üzerinde ‘En sağlıklı süt ambalajlı süttür’ diye yazıyor... Kutu sütü konusunda bir sürü dava açıldı hakkımda. Onun için sanayi tipi sütçüleri düşmandırlar bana. Mandıra sütçüleri de tersine çok severler. Sanayi tipi tavuk üreticileriyle de aram iyi değil tabii...

    * Tavuk yemek zaten günah bence... Hayvancağızları, bir an önce et yapsınlar diye dapdaracık yerlerde, kıpırdamalarına bile izin vermeden büyütüyorlar...

    Ayağı yere değmeden tencereye düşüyor tavuk, güneş yüzü görmeden. Yumurta tavuklarının da gagaları kesiliyor, birbirlerine zarar vermesinler diye...

    * Para kazanacağız diye nasıl da işkence ediyoruz bu hayvanlara böyle. Buna dur diyecek birileri olmalı mutlaka...

    Bu kuş gribi gündemdeyken, “Tavuklara başlatılan haçlı seferlerine hayır” diye bir açıklama yaptım. Tavukçular Derneği Başkanı geldi, “İyi hocam da niye böyle yapıyorsunuz, biz insanlara ucuza tavuk üretiyoruz” dedi. “İyi de tam tersine siz insanları açlığa mahkum ediyorsunuz” dedim. Köylü 3 tane tavuğunu, 20 tane yumurtasını pazarda satıyordu, onları da yapamıyor artık. Üç tavuk 10 liradan 30 lira, 20 yumurta da 1 liradan 20 lira ediyordu. O 50 lirayla, birkaç metre Amerikan bezi, biraz un, biraz şeker alıyordu. Onunla geçiniyordu. Bir yandan da o tavuğun etini, yumurtasını yiyordu. Ama sen onun elinden tavukları aldın ne oldu birdenbire? Adamcağız İstanbul’a göç etti, çoğu iş bulamadı, ser sefil oldular.

    * Eskiden tavuklar pazardan alınır, kestirilirdi, o tavukların lezzeti de farklı olurdu. Çok daha sağlıklı olduklarını ise artık hepimiz biliyoruz...

    Bu tavukların kesimi kuş gribinden sonra yasaklandı biliyorsunuz. Biz de kuş gribine kadar pazardan alıp kestirirdik tavuğu. Şimdi yok artık.

    * Beslenme konusunda eskiye dönüş olması ve vicdanlı üretim yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ama nasıl olacak bu, hiç bilmiyorum...

    Biz de onun için uğraşıyoruz işte. En azından ben şunu diyorum, “Şimdiye kadar ben bunu bilmiyordum” diyemezsiniz artık, ben bunu söyledim size, bitti. “Ben bunu duymamıştım” diyemezsiniz, şimdi duydunuz. Duyduysanız gereğini yapacaksınız!


  12. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca, engellilerin ulaşımda ve kamu hizmeti alımında rahat hareket edebilmesi için "Engelsiz Tasarım Rehberi" hazırlandı.

    38 sayfalık rehber doğrultusunda yaya yollarından merdivenlere, asansörlerden çeşmelere, duraklardan bina girişlerine kadar kent içindeki tüm kullanım alanları engellilere uygun hale getirilecek.

    1 Temmuz 2005 tarihinde yayımlanan Özürlüler Kanunu ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmi yapılar, tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar olmak üzere her türlü yapıların 7 yıl içinde engellilerin erişebilirliğine uygun duruma getirilmesi gerekiyor. Yine aynı şekilde büyükşehir belediyeleri ve belediyelerin de şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alınması gerekiyor. Kanunun yayımlandığı tarihten bu yana 6,5 yıla yakın süre geçti. Ancak birçok belediye hazırlıklarını hâlâ tamamış değil. Belediyelerin gerekli düzenlemeleri tamamlaması için önlerinde 7 aya yakın bir süre kaldı. 2012 yazından itibaren engelli vatandaşlar, kendilerine yönelik hizmetleri ihmal eden tüm kamu kurumlarından tazminat talep edebilecek.

    Engellilerin şehirlerde rahatlıkla ulaşım ve erişimini sağlamak için 'Engelsiz Tasarım Rehberi' hazırlandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yetkililerince hazırlanan 38 sayfalık rehber doğrultusunda yaya yollarından merdivenlere, asansörlerden çeşmelere, duraklardan bina girişlerine kadar kent içindeki tüm kullanım alanları engellilere uygun hale getirilecek. Herkes için eşit kullanım sağlanarak, engellilerin kentsel yapıların tümünde diğer vatandaşlar gibi rahatlıkla faydalanması sağlanacak. Engellilerin kent içinde tüm yapıları rahatlıkla kullanabilmesi için hazırlanan rehberde şehirde yapılacak tüm düzenlemelerin nasıl yapılacağı tek tek anlatılıyor. Rehberde yer alan yaya yolları ve kaldırımlar ile ilgili bölümde şu bilgiler yer alıyor: "İstanbul genelindeki yaya yolları hareket kısıtlılığı yaşayan bireyler de dahil olmak üzere tüm yayaların erişimine uygun olacak. Yaya sirkülasyonunda süreklilik sağlanacak. Yollar, yeterli genişlikte düzgün ve kaygan olmayan bir zemine sahip olacak. Altyapı donatıları ile kent donatıları erişime engel olmayacak."

    Engelsiz tasarım rehberi, 3194 Sayılı İmar Kanunu, 5378 Sayılı Özürlüler Kanunu, Başbakanlık Talimat ve Genelgeleri gereği TSE Standartları ve BM Engellilerin Erişebilirliğinde Engelsiz Çevreler Tasarlama Kılavuzu dikkate alınarak hazırlandı. Rehberde şehirsel çevre; yaya yolları ve kaldırımlar, yaya geçitleri, kent donatıları, otoparklar ve bina girişleri ile kamu yapıları, yerel yönetim birimleri, halka açık tesisler, alışveriş merkezleri, konaklama tesisleri, kültürel ve sosyal tesisler, kongre merkezleri, yeşil alanlar, parklar ve rekreasyon alanları, spor salonları, spor alanları, stadyumlar, eğlence merkezleri, gösteri ve konser salonları için istenen tasarım ve uygulama kriterleri ortaya konuldu. İstanbul'daki tüm yapılı çevre herkes için tasarlanarak, yalın ve kolay algılanabilir olacak. Engelsiz Tasarım Rehberi'nde yaya yollarından merdivenlere, asansörlerden çeşmelere, duraklardan bina girişlerine kadar kent içindeki tüm kullanım alanları engellilere uygun hale getirilecek.

    Rehberdeki düzenlemelerden bazıları

    Şehirlerdeki yaya yollarının genişliği yan yana rahat geçişler için en az 180 cm olmalı.

    Yaya yollarında en az 3 cm yükseklikteki bordürlerle görme özürlüler için yönlendirici bir obje düzenlenmeli.

    Yaya yolları görme özürlüler için çevresini kolay algılayabileceği şekilde; anlaşılır, sade ve çevresi ile tezat renk ve dokuda hissedilebilir yüzeyde olmalı.

    Büyük meydanlarda ve 3 metreden daha geniş kaldırımlarda görme özürlüler için 40-60 cm genişlikte hissedilir yüzeyler oluşturulmalı.

    Rampaların her iki tarafına, tekerlekli sandalye tekerleklerinin dışarı düşmemesi ve görme özürlüler için de bir yönlendirici eleman olması için en az 8-10 cm yüksekliğinde kenarlıklar yapılmalı.

    Alt ve üst geçitler engellilerin de kullanabileceği şekilde yapılmalı, bu geçitlerde eğimi yüzde 6'yı geçmeyen rampalar kullanılmalı.

    Yürüyüş güzergâhındaki engeller, görme engelliler için kontrast renk ve dokulu uyarıcı yüzeylerle işaretlenmeli ve güzergah üzerindeki donatıların yükseklikleri 70 cm'den az olmamalı.

    Kaldırım üzerinde bulunan bina çıkmalarının, her türlü levha, işaret ve tabelaların en alçaktaki noktaları görme özürlü yayaların başlarını çarpmamaları için yerden en az 220 cm yükseklikte olmalıdır. 220 cm ve daha alçak olan merdiven altları kapatılmalı.

    Binalarda, merdivenlerin küpeştelerinde görme özürlüler için merdiven başlarında Braille Alfabesi'yle kabartmalı bilgilendirme yapılmalı.

    Asansörün önünde tekerlekli sandalyenin rahatça hareket edeceği kadar bir alan bulunmalı. Görme özürlüler için standartta belirtilen binalarda asansörlere hissedilebilir yüzeylerle yönlendirme yapılmalı.

    Engelsiz aydınlatma elemanlarının üzerlerindeki donatı ve butonların yükseklikleri 140 -160 cm olmalı, yayaların ve özellikle görme engellilerin güvenli bir şekilde geçmesine izin verecek şekilde 220 cm yükseklikte olmalı.

    Bankın yanında tekerlekli sandalye kullanıcısına 120 cmx120 cm alan bırakılmalı.

    Çöp kutuları yayaların hareketlerini kısıtlamayacak şekilde yaya kaldırımı kenarında bordür taşına en az 40 cm uzaklıkta yer almalıdır. Yüksekliği en az 90 cm, en çok 120 cm olacak şekilde yerleştirilmeli.

    Çeşmelerin farklı yükseklikte iki ağza sahip olmaları daha uygundur. Tekerlekli sandalye kullanıcıları için 85 cm, diğer kullanıcıların eğilerek kullanabilmeleri için 95 cm yükseklikte olmalı.


  13. Canby kardeşim,

    daha önce akülü arabayla ilgili soru sormuştum,sende imc medikalden yakın zamanda araba aldığını belirtmiştin.

    benim çalıştığım medikalde en uygun fiyata oradan bulabileceiğimi söyledi.yalnız oradaki ürünler çin malı ve de akülerinde zaman zaman problem yaşanıyor dedi.

    sana sormak istediğim;şu ana kadar ürünle ilgili bir problem yaşadın mı?hangi kodlu ürünü kaç paraya aldın?aküler kaç gün gidiyor ve de yaklaşık kaç km yol yapılabiliyor?

    yardımcı olursan sevinirim.

    iyi günler diliyorum.

    Evet İmc ana dispiratörü olduğu için daha uygun,

    103 modelini aldım ama 105 modelindeki ışıklardan filan var.

    Fiyat olarak Kampanya vardı 2.750tl civarıydı aldım.

    Akü ömrü oldukça yeterli, Aküyü hep bittikçe şarj ettiğim sürece 2-3 yıl sorunsuz gider denildi.Daha sonrada jel akü alırım zaten.

    Ayrıca ön tekerleri dolma teker onları ben havalıya çevirdim daha performans alabiliyorum. Akü sarjı kullanıma göre değişiyor ama yokuşlu vs yerlerde kullanım sonucu 20 km gibi gidiyor.

    Firmanın müşteri ilişkileri çok iyi her konuda yardımcı oluyorlar.

    Kısaca ürün fiyatına göre iyi 4-5binlik ürünlerle kıyaslamak doğru değil.