Can Sengul

SiteYöneticisi
  • İçerik sayısı

    3.187
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Days Won

    44

Can Sengul kullanıcısının paylaşımları

  1. Felçlilere Umut: Sinirlere By-pass

    Bu çeşit bir tedavide iranda yapılıyor onlarda baya ileri seviyede
  2. Engelli Hakları Korunuyor

    Engelli hakları korunuyor TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Zafer Üskül önderliğindeki heyet, Mersin Özürlü Bakım ve Rehabilitasyon Merkezine habersizce ziyarette bulunup bir dizi inceleme yaptı. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Zafer Üskül önderliğindeki heyet, Mersin Özürlü Bakım ve Rehabilitasyon Merkezine habersizce ziyarette bulunup bir dizi inceleme yaptı. Engellilere tanınan hakların hangi düzeyde korunduğunun ve devletin bu alanda yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin hangi koşullarda ve ne şekilde verildiğinin tespit edilmesi amacıyla yapılan ziyaret sonrası hazırlanan raporda, Üskül'ün kurum müdürü Şükrü Alkaya'yla görüşüp bilgi aldığı bildirildi. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, yaptığı açıklamada, kendisini "çok fazla eleştirilen kurumların başındaki biri" olarak nitelendirerek, olumlu değişikliklerin de görülmüş olmasını ve bunu TBMM Komisyonunun takdir etmesini çok önemli gördüklerini Söyledi Mersin Özürlü Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürlüğüyle ilgili raporun TBMM insan Haklan Komisyonu Başkanlığınca lıaber verilmeksizin yapılan incelemenin ardından hazırlandığını belirten Çubukçu, şunlan söyledi "Söz konusu komisyonunun başkan ve üyeleri geçmiş dönemde de habersiz olarak kurumlanmızda incelemeler yaptı. Bunun karşılığında da birtakım olumlu ve olumsuz eleştiriler geliyordu. Bu anlamda yapılan tüm eleştirilere açığız. Ama Mersin'de yaşanan bu takdirin her şeyden önce kurumlanmızda çok zor şarlar altında hizmet veren personelin moral seviyelerini yükseltip işlerine daha büyük bir sevgiyle sarılmalarını sağlayacağına inanıyorum." dedi. Kaynak:Yaşadıkça.com
  3. Bağ-Kur'luya 5 İyi Haber

    Bağ-Kur'luya 5 iyi Haber Dünkü yazımızda, 1 Ekim de yürürlüğe girecek sosyal güvenlik reform yasasının çalışanlar için hem avantajlar hem de dezavantajlar barındırdığını, bazı dezavantajlardan korunmak için 20 günlük süremizin olduğunu söylemiştik. Dünkü yazımızda, 1 Ekim’de yürürlüğe girecek sosyal güvenlik reform yasasının çalışanlar için hem avantajlar hem de dezavantajlar barındırdığını, bazı dezavantajlardan korunmak için 20 günlük süremizin olduğunu söylemiştik. Bugün, reform yasasının özellikle Bağ-Kur’lular için getirdiği pozitif düzenlemelere değineceğiz. Şimdiye kadar sosyal güvenliğin en gariban kesimi olarak tabir ettiğimiz Bağ-Kur’lular, 1 Ekim’den sonra birçok konuda SSK’lılar ve memurlarla aynı haklara kavuşuyor. 1-İş kazası ve meslek hastalığında yardım Şimdiye kadar sadece SSK’lı çalışan işçilere yapılan iş kazası-meslek hastalığı yardımları 1 Ekim’den sonra Bağ-Kur’lu (4/b’li) çalışanlara da yapılacak. Örneğin bir esnaf kendi işyerinde kazaya maruz kalır da geçici ya da sürekli olarak iş göremez hale gelirse, kendisine SGK tarafından her ay para yardımı yapılacak. 2-Doğum yapan Bağ-Kur’lu kadına yardım Şirket ortaklarının dışındaki Bağ-Kur’lu kadınlara doğum yapmaları halinde, doğumdan önceki ve sonraki sekizer hafta için para yardımı yapılacak. Ayrıca şimdiye kadar SSK’lı ve memur kadınlara ödenmekte olan emzirme yardımından şirket ortakları olanlar da dahil Bağ-Kur’lu kadınlar da yararlanabilecek. 3-Doğuştan malul (özürlü) Bağ-Kur’luya da emeklilik hakkı Reform öncesi uygulamada, doğuştan malul olan (2/3 oranında iş kaybı olan) Bağ-Kur’luların erken emeklilik hakkı bulunmuyordu. Bunlar da diğer Bağ-Kur’lular gibi 9000 gün prim ve yaş haddine tabiydiler. 1 Ekim’den sonra malul Bağ-Kur’lular 15 yıl sigortalılık süresi ve 3.700 günle, yaş haddine tabi olmaksızın emekli olabilecekler. 4-Bakıma muhtaç özürlü çocuğu bulunan anneye erken emeklilik 1 Ekim’den sonra, bakıma muhtaç özürlü çocuğu bulunan Bağ-Kur’lu anne, çalıştığı her yıl için 3 ay ilave prim günü kazanacak. Bu günler hem prim gününe eklenecek hem de emeklilik yaşından indirim yapılacak. 5-Yetim kızlara 24 aylık çeyiz yardımı Daha önce SSK ve Emekli Sandığı kapsamında ödenen çeyiz yardımı, reformla birlikte Bağ-Kur’lunun yetim kızına da verilecek. Yetim aylığı alan kız çocuğu evlenirse, aldığı aylığın 24 katı toplu olarak ödenecek. Samanyolu
  4. Engellilerin Yolculuk Hakları....

    Engellilerin yolculuk hakları Tüketicilerin mevzuatla kendilerine tanınan avantajları bilmedikleri için haklarını talep edemediklerini üstelik maddi kayba uğradıklarını söyledi. Karayolu Taşıma Yönetmeliği'ne göre, 6 yaşın altındaki çocukların biletsiz kucakta seyahat edebileceklerini, 6 yaş üzerindeki yolcuların mutlaka müstakil bir koltukta ve 6-12 yaş arası çocukların yüzde 50 indirimli bilet kullanacaklarını belirten Akçadırcı, ''6-12 yaş arası çocuklar ile yaş farkı gözetmeksizin özür oranı yüzde 40 ve üzeri olanlara (sağlık raporu veya özürlü kimlik belgesi olanlar) bilet ücreti yüzde 50 indirimli uygulanır. Aksi davranışta bulunanlar hakkında cezai işlem yapılır'' dedi. Aynı güzergah üzerinde gidiş ile dönüş için ayrı fiyat tarifesi uygulanamayacağını da kaydeden Akçadırcı, şunları söyledi: ''Vatandaşlarımız şehirlerarası yolculuk yapacakları zaman öncelikle bilet almaya gittikleri yazıhanede gidecekleri yerin ücretinin yazılı olduğu fiyat tarifesini görmeliler. Daha sonra özürlü olanlar ve 6-12 yaş arası çocukları için yüzde 50 indirimli bilet istesinler. Kesinlikle gidiş dönüş bileti alacakları zaman gidişe ayrı ücret dönüşe ayrı ücret vermesinler. 6 yaş üzerindeki herkese mutlaka müstakil bilet kestirmeliler. Firma hareket saatinden 24 saat öncesine kadar yapılacak müracaatlarda, bilet ücretinin tamamını iade etmek zorunda. Otobüs hareket saatinden 12 saat öncesine kadar yapılacak müracaatlarda ise 6 ay geçerli açık bilet düzenlemesi zorunludur.'' Bakanlıkça onaylı yolcu taşıma ücret tarifelerinin bilet satış noktaları ile yolcu otobüslerine asılmasının kanuni zorunluluk olduğunu hatırlatan Akçadırcı, aksi davranış sergileyenlere 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu hükümlerine göre 500 YTL para cezası uygulanacağını belirtti. Uygulamada aksaklık gören vatandaşların tüm Sanayi ve Ticaret İl Müdürlükleri ile Alo 175 tüketici hattına şikayette bulunabilecekleri kaydedildi. -DENİZ VE HAVA YOLUNDA İNDİRİM- Karayolu ile yolcu taşımacılığında gerek tüketicinin hakkını aramaması, gerekse firmalardan kaynaklanan sebepler nedeniyle indirimli bilet uygulamasından faydalanamayan tüketiciler, deniz ve hava yollarında alternatif indirim seçeneklerinden istifade ediyor. Hava yolu şirketlerinde genelde çocuk ve bebek indirimi uygulanırken Türk Hava Yolları'nda (THY) hemen herkese uyacak indirim çeşitleri sunuluyor. THY, belge ibraz edilmesi halinde bebek için yüzde 90, 2-12 yaş arası çocuk için yüzde 33, gençler için yüzde 25, 65 yaş üzerindekiler için yüzde 25, özürlüler için yüzde 40 indirim uyguluyor.
  5. Harika Bir Video

    Çok güzel olmuş black eline sağlık
  6. Engelliler İçin Yeni Para Hem Kabartma Baskılı Hemde Farklı Boyutlarda Hazırland[/size] Merkez Bankası’nın 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren piyasaya süreceği Türk Lirası banknotlarda 12 güvenlik önlemine ve özellikle görme engellilerden gelen taleplerin de dikkate alınması ile ilk kez hem farklı boyutlarda hem de kabartma olarak hazırlandı. Boyut farkı: 5 TL banknotların boyutu 64x130 mm, 10 TL banknotların 64x136 mm, 20 TL banknotların 68x142 mm, 50 TL banknotların 68x148 mm, 100 TL banknotların 72x154 mm, 200 TL banknotların ise 72x160 mm. TL banknotların 7. güvenlik özelliğini, boyut farkı oluşturuyor. Tüm banknotların uzun kenarında 6 mm, kısa kenarında ise ikili grup olarak 4 mm fark bulunuyor. Her banknotun kupür değeriyle orantılı olarak uzun olmasının, görme engellilerin paraları tanımalarını kolaylaştıracağı belirtiliyor. -Renklendirilmiş banknot kağıdı: TL banknotlarında her kupürün hakim renginin açık bir tonu kağıt rengi olarak uygulandı. GÖRME ENGELLİLERE YÖNELİK ÖZELLİKLER Görme Engellilere Yönelik Özellikler: Türk Lirası banknotları tasarlanırken, görme engelli vatandaşların ihtiyaç ve beklentilerine özel önem verildi. Tüm banknotlarda aynı bölgede olmak kaydıyla, banknotların ön yüzünde, sol üst kenarda Braille alfabesinden yararlanılarak oluşturulan noktalar, dokunulduğunda hissedilirken, noktaların sayısına ve yerleşim şekline göre kupür değerleri kolaylıkla anlaşılabiliyor. 5 TL’den 200 TL’ye doğru sırasıyla, 1’den 6’ya kadar rakamlar Braille Alfabesi ile yazıldı. Kupürlerde boy farkı ve diğer kabartmalarla birlikte, görme engellilerin banknotu tanımalarını en çok kolaylaştıracak bir diğer özellik de bu noktalar olacak. Renk Değiştiren Şerit: Banknotların arka yüzünde, üzerinde kupür değerini gösteren "sayı" ve "TL" harfleri bulunun Renk Değiştiren Şerit, banknot hareket ettirildikçe yarı şeffaf sarı renkli yansıma veriyor. Banknotlarda mikro yazılar yer alırken, banknotların ön yüzünde, ay-yıldız motifinin içinde, kupür değerini gösteren "sayılar" ve "TL" harfleri mikro yazılı. Para ile ilgili mesleklerde çalışanlar büyüteçle bu yazıları kolaylıkla görebilecek. Mikro yazıların tüm kupürlerde aynı yerde olması bir başka kolaylık. UV Özellikleri: 5 farklı özellik içeren ultraviyole güvenlik özellikleri, özellikle para ile doğrudan ilgili mesleklerde çalışanlar için büyük önem taşırken, normal kağıttan farklı olarak banknot kağıdında UV ışık altında parlama bulunmuyor. UV ışık altında mavi ve kırmızı renkte parlayan kılcal lifler yer alıyor. Emniyet şeridi UV ışık altında, 5 ve 10 TL’de mavi, 20 ve 50 TL’de kırmızı, 100 ve 200 TL’de ise sarı renkte parlama veriyor. Ön yüzde Atatürk portresi alanında, kupür değerini gösteren "sayı" ve "TL" harfleri belirerek UV ışık altında kırmızı renkte parlama veriyor. Aynı özellikler tüm banknotlar üzerinde bir arada görülüyor. Yine UV ışık altında arka yüzde, kırmızı renkteki seri ve sıra numarası "canlı ve parlak kırmızı" yansıma vermekte, siyah renkli seri ve sıra numarası ise "sarımsı-yeşil" renge dönüşüyor. Bu arada, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın verdiği bilgiye göre, 12 başlık altında, 16 özelliği açıklanan TL banknotlar, açıklanmayan diğer güvenlik özellikleri ile birlikte en güvenilir banknotlar arasında yer alacak. KAYNAKhttp://www.yasadikca.com/dbread.php?id=3352&cat=
  7. İlk kez bir insana bütün halde iki kol nakledildi [Haber][/size] Alman doktorlar, dünyada ilk kez bir insana bütün halde iki kol nakletmeyi başardı. Alman çiftçi Karl Merk, altı yıl önce geçirdiği bir iş kazasında iki kolunu da kaybetti. Doktorlar iki kez yapay protez takmak üzere Merk’i ameliyata aldı, ancak başarılı olamadılar. Alman çiftçi Karl Merk, altı yıl önce geçirdiği bir iş kazasında iki kolunu da kaybetti. Doktorlar iki kez yapay protez takmak üzere Merk’i ameliyata aldı, ancak başarılı olamadılar. Münih Teknik Üniversitesi’nin eğitim amaçlı "Rechts der Isar Clinic" adlı hastanesine başvuran Merk, yıllarca bağışçı bekledikten sonra, yeni kollarına temmuz ayında kavuştu. Ameliyat, iki ayı aşkın bir sürenin ardından dün yapılan basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı. 24 saat gözetim altında tutulan Merk, "Bu duyguyu anlatamam. Her gün biraz daha rahat hareket ediyorum" dedi. Merk, kendi kendine yemek yiyip giyinebileceği günleri iple çektiğini söyledi. 40 doktorlu operasyon Ameliyatı gerçekleştiren tıp ekibinin başındaki Christoph Höhnke, operasyonun 25 Temmuz gecesi başladığını ve 5 tıbbi ekipten oluşan 40 doktorun gerçekleştirdiği ameliyala ertesi gün sona erdiğini belirtti. Birinci ekip, birkaç saat önce hayatını kaybeden bağışçının sağ kolunu, ikincisi sol kolunu alırken, üçüncü ve dördüncü ekipler kolların Merk’e naklini gerçekleştirdi. Son ekip, bağışçının bacağından bir damar alıp, nakledilen kolların dolaşım sistemine bağlanmasını sağladı. El nakilleri bile nadiren gerçekleşirken, iki kolun birden bütün halde nakledilmesi bir tıp devrimi sayılıyor. Üstelik Merk’in vücudu, bağışıklık ve dolaşım sistemi açısından yabancı dokuyu reddetmedi. Yaralar da hızla iyileşti. Doktor Höhnke, karısının, Merk’in elini ilk kez tuttuğunu gördüğünde çok duygulandığını belirtti. Kaynak : hurriyet.com.tr
  8. Danimarkalı bilimadamları, süper etkili diyet hapı geliştirdi. Hapı kullanan hastalar, altı ay içinde iki beden incelebilecek. Hapı kullanan deneklerin, vücut ağırlıklarının yüzde 10′unu kaybetme ihtimallerinin, placebo kullananlara oranla sekiz kat fazla olduğu tespit edildi. Günde bir kez kullanılan ve beynin iştah kontrolünü hedefleyen tesofensine hapıyla ilgili gelecek yıl daha fazla deney yapılacak.
  9. NÖROLOJİK BOZUKLUKLARA BAĞLI TEMEL MOTOR BECERİLERİ SORUNLARINA UZAY GİYSİLİ TEDAVİ Serabral Palsi (beyin felçli), gelişim geriliği ve travmatik beyin hasarı gibi nörolojik bozuklukları olan çocukların temel motor becerilerini öğrenme sürecini hızlandıran ''TheraSuit'' adlı giysi tanıtıldı. ''TheraSuit'' yöntemini uygulayan Izabela Koscielnsky, Swisshotel'de düzenlenen konferansta, yöntem hakkında bilgi verdi. Koscielnsky, ''TheraSuit'' adlı giysiyle zayıf kasların güçlendirildiğini, felçli hastalarda kullanıldığında olumlu yönde gelişmeler sağlandığını anlattı. Yöntemi, nörolojik bozukluğu olan kendi kızı üzerinde de denediğini belirten Koscielnsky, ''Kızımdaki ilerlemeleri kendi gözümle görmeye başladım. Omurilik sırt kaslarının geliştiğini, birçok kasın aynı anda kasılabildiğini ve eksikliklerin ortadan kalktığını gördüm'' dedi. Başlık, yelek, şort, diz pedleri, ayakkabı bağlarından oluşan özel tasarım giysinin, ilk olarak Sovyet kozmonotları için dizayn edildiğini söyleyen Koscielnsky, daha sonraları Amerikalı bilim adamlarınca, direnç ve kuvvet eğitimiyle hastayı desteklemek, vücudun duruş şeklini düzeltip, genel kas kontrolünü geliştirmek için kullanıldığını kaydetti. Koscielnsky, vücudun kas çalışmalarıyla kendini yenilediğini ifade ederek, kostümün fiziksel engelliler için yeni bir umut olduğunu söyledi.
  10. ENGELLİ ÇOCUKLAR REHABİLİTE EDİLİYOR...Trakya Üniversitesi (TÜ) Armağan Dönertaş Engelli Çocuklar Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde engelli çocukların özel eğitim, fizik tedavi ve rehabilitasyon programı birlikte yürütülüyor. Trakya Üniversitesi (TÜ) Armağan Dönertaş Engelli Çocuklar Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Sosyal Hizmet Sorumlusu Harun Canarslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ''Eğitimci ve fizyoterapistler program uygulamalarında, ailenin doğrudan, eğitim ve rehabilitasyona katılımını sağlıyor'' dedi. Canarslan, merkezde, TÜ Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Ana Bilim Dalının tespit ettiği çocuklar ile merkez tarafından yapılan okul taramaları sırasında saptanan çocukların rehabilite edildiğini söyledi. Merkezde özel eğitim, fizik tedavi ve rehabilitasyon programının birlikte yürütüldüğünü belirten Canarslan, şunları kaydetti: ''Aile fertlerinden özellikle anneler çocuklarıyla birlikte eğitimlere katılarak, eğitmenlerin çocuklarına verdiği eğitimleri öğreniyorlar. Merkezimize gelen çocuklarda özür çeşidini ayırmıyoruz. Özel eğitim programlarındaki amacımız, çocukların gelişimlerini çok yönlü ele alıp üretken, sosyal, topluma katılımı olan bireyler olmalarını sağlamaktır.'' Bireyin kendi performansı ölçüsünde gelişiminin desteklenmesi ve kendi yaşamını bağımsız sürdürmesini hedeflediklerini bildiren Canarslan, özel eğitimde erken müdahale ve eğitimin sürekliliğinin önemli olduğunu söyledi. Programlara düzenli olarak devam edildiğinde, çocuklarda kendine güven duygusunun geliştiğini belirten Canarslan, şöyle dedi: ''Çocuklara destek eğitimi, mesleki rehabilitasyon, psiko sosyal destek, gelişim geriliği olan çocukların fiziksel problemlerine göre egzersiz programı uygulayarak gelişmeleri takip ediyoruz. Çalışmalarımızdaki tek amacımız, çocukların fiziksel becerilerini arttırmak, kendilerine güvenlerini geliştirmek ve sosyalleşmelerine yardımcı olmaktır.'' -MADDİ İMKANSIZLIKLAR EĞİTİMİ BIRAKTIRIYOR- Merkezde özel eğitim ve fizik tedavi programına alınmış, fakat çeşitli sebeplerle devam edememiş ailelerle görüşülerek, devam edememe nedenlerinin öğrenildiğini bildiren Canarslan, bu durumun altında yatan temel etkenin maddi imkansızlıklar olduğunu ifade etti. Ailelerin çoğunlukla Trakya'nın çeşitli bölgelerinden geldiğini ve ulaşım sıkıntısı çektiğini ifade eden Canarslan, sosyal yardım kuruluşları, yerel kurum ve kuruluşlar kanalı ile ailelerin bu sorunlarına çözüm arayışlarının sürdüğünü kaydetti. Dilbaz, eğitimlere katılan çocukların çeşitli gelişmeler gösterdiğini, dil ve konuşma problemleri, heceleme problemleri gibi çeşitli sıkıntıların düzelmeye başladığını söyledi.
  11. AİLELER, ÇOCUKLARININ ZİHİNSEL ENGELLİ OLDUĞUNU GEÇ FARKEDİYORANKARA (CİHAN) - Zihinsel engelli çocuğa sahip ailelerin büyük bir kısmı çevrelerinden sosyal destek görmüyor. Aileler, çocuklarına yönelik gelecek kaygısı, kaza ya da yaralanma korkusu yaşıyor. Ege ve Dokuz Eylül Üniversiteleri'nin yaptığı araştırmada ortaya çıkan bir diğer ilginç sonuç ise, anne babaların çoğu çocuklarının engel durumunu çok geç farkediyor. Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama - Araştırma Hastanesi, zihinsel engelli çocuk sahibi ailelerin yaşadıkları güçlüklere yönelik bir araştırma yaptı. Araştırma, İzmir'de zihinsel engelli çocuklara yönelik eğitim veren 3 özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde eğitim gören toplam 180 zihinsel engelli çocuk sahibi anne baba üzerinde gerçekleştirildi. Çalışmada, ailelerin çocuklarının engel durumunu geç farkettiği ortaya çıktı. Ailelerin yüzde 36.4'ü çocuklarındaki engeli 1 yaşına kadar farkederken, yüzde 22.7'sinin 5 yaşından sonra anlayabildiği saptandı. Çocukların engelinin yüzde 63.6'sının doğuştan, yüzde 15,5'inin hastalıktan, yüzde 20.9'unun ise nedeninin bilinmediği bulundu. Araştırmaya katılan ailelerin eşleri ile yakınlık durumları icelendiğinde, eşlerin yüzde 12,7'sinin yakın akraba (amca, hala, teyze, dayı çocukları), yüzde 21.8'ini ise uzaktan akraba olduğu belirlendi. Ailede yaşanan sorunlar incelendiğinde; ailelerin yüzde 37.3'ünün hiçbir zaman sosyal çevreden destek görmedikleri, yüzde 44.5'inin suçlama ve suçlanma duygusunu nadiren, yüzde 39.1'inin aile sorunları hakkında düzenli olarak konuşma ve danışmanlık ihtiyacı hissetmeyi arasıra yaşadıkları tespit edildi. Araştırmada, ailelerin yüzde 45.5'i çocuğun tedavi aşamasındaki zorlukları, yüzde 43.6'sı hayak kırıklığını, yüzde 41.8'i çocuğun engeli hakkında davranışını kontrol etmede zorluk çekmeyi çoğu zaman; yüzde 54.5'i gelecek kaygısını, yüzde 48.2'si çocuğa ilişkin sürekli bir kaza ya da yaralanma korkusunu her zaman yaşadıklarını kaydetti. Yapılan çalışmalarda, zihinsel engelli çocuğa sahip ailelerin çocuklarının engel türünü ve derecesini dikkate almadan yoğun beklenti içerisinde oldukları, buna bağlı olarak normal çocuğa sahip ailelere göre kaygı düzeylerinin yüksek olduğu ortaya çıktı.
  12. Uzay Elbiseli Tedavi...

    UZAY ELBİSELİ TEDAVİBedensel engelli olan ve yürümekte güçlük çeken çocuklar için geliştirilen ''uzay elbisesi''nin, çocukların normal fizik tedaviyle bir yılda ulaşacakları iyileşme performansını 3 aya indirdiği bildirildi.Kütahya'da, bedensel engelli çocuklara yönelik hizmet veren bir özel eğitim ve kurs merkezinin sahibi Mustafa Akdemir, düzenlediği basın toplantısında, merkezde kullanmaya başladıkları sistemi gazetecilere tanıttı. Akdemir, thera suit (uzay terapisi) olarak adlandırılan, son zamanlarda Türkiye'de de yaygınlaşmaya başlayan sisteminin, özellikle yürüyemeyen çocuklar ve aileleri için umut kaynağı olduğunu söyledi. Sistemin Türkiye genelinde sadece 10 özel sağlık merkezinde bulunduğuna işaret eden Akdemir, şunları kaydetti: ''Bu sistemi Kütahya'ya getiren ilk kurum biz olduk. Sistem fiziksel engelli çocuklar için büyük avantaj sağlıyor. Sistemi kullanmak için ülke genelinde 35 fizyoterapist yetkili durumda. Bu sistem, çocukların her hareketi kolayca yapabilmeleri ve rahatsızlıklarının giderilmesinde hızlı bir gelişim sağlıyor. Sistem, çocukların normal fizik tedaviyle bir yılda ulaşacakları iyileşme performansını 3 ayda yakalamalarını sağlıyor. Ayrıca konuşamayan otistik çocukların konuşmasında da yüzde 64 oranında etkili bir sistem.'' -UZAY TERAPİSİ NEDİR?- Akdemir'in verdiği bilgiye göre, temelinde kozmonotların giydiği ''Penguin Suit'' adı verilen özel kıyafet olan, uzay teknolojisinden ilham alınarak geliştirilen pediatrik fizik tedavi yöntemi olan Uzay Terapisinde kullanılan özel kıyafet, büyük eklemlere kompresyon yaparak sıkıştırıyor. Bu sayede eklemlere derin bir basınç uygulanıyor. Böylece eklemdeki tüm sensör (algılayıcı) ve proprioseptif uyaranların (kas, eklemler ve bağ dokusu ile algılanan pozisyon duyusu) uyarılması ve bilinçlenmesi sağlanıyor.
  13. CUMHURBAŞKANI GÜL, GİZEM GRİŞMEN'İ KUTLADI ANKARA (CİHAN) - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Pekin'de yapılan Paralimpik Oyunları'nda, bayanlar okçulukta altın madalya kazanan Gizem Girişmen'e tebrik telgrafı gönderdi. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Gül'ün, Gizem Girişmen'e gönderdiği telgrafta; ''Çin'in başkenti Pekin'de yapılan Paralimpik Oyunları'nda altın madalya kazanmanız, milletimize büyük bir mutluluk yaşatmıştır. Oyunlar tarihinde bayanlarda ülkemize ilk altın madalyayı kazandırmanız her türlü övgünün üzerindedir. Bu başarınız, engelli yurttaşlarımızın azimli çalışmaları durumunda neleri başarabileceğini de ortaya koyan anlamlı bir örnek olmuştur. Sizi ve başarınızda emeği olanları tebrik ediyor, ülkemize daha nice madalyalar kazandırmanızı diliyorum.'' dedi.
  14. ANTALYASPORLU OYUNCULAR ENGELLİLERE DESTEK VERİYOR ANTALYA (CİHAN) - Antalyasporlu futbolcular, bedensel engelliler tarafından sahneye konulan 'EngelSİZSİNİZ' adlı tiyatro oyununun biletlerinin yarısından fazlasını aldı. Umut Bedensel Engelliler Sanat Tiyatrosu, biletlerin karşılığında aldığı 4 tekerlekli sandalyeyi tiyatro oyuncularına ve ihtiyaç sahiplerine verecek. Turkcell Süper Lig'de mücadele veren Antalyaspor, sosyal yönleriyle de dikkatleri üzerine topluyor. Takım Kaptanı Uğur Kavuk, Umut Bedensel Engelliler Sanat Tiyatrosu'nun geçtiğimiz sezon oynadığı tiyatro oyununa bireysel katkıda bulunurken, bu yıl tüm takım buna ortak oldu. Kaptan Uğur'un girişimleri sayesinde anlamlı yardıma diğer Antalyasporlu futbolcular da katıldı. Antalya Tekelioğlu İl Halk Kütüphanesi Tiyatro Salonu'nda 14 Ekim 2008'de sahneye konacak 300 seyirci kapasiteli tiyatronun 175 bileti, Kırmızı-Beyazlı takımın futbolcuları tarafından alındı. "Toplumda bizler de varız" sloganıyla yola çıkan tiyatro ekibi, bilet satışından elde ettiği gelirle 4 adet tekerlekli sandalyeyi satın alarak bünyesine kazandırdı. Özürlüler İdaresi Ekspres Engelliler Derneği Umut Bedensel Engelliler Sanat Tiyatrosu İnsan Kaynakları ve Bilet Satış Temsilcisi Ahmet Şahin, Antalyaspor Hasan Subaşı Tesisleri'ne gelerek kaptan Kavuk'a teslim etti. Kendi emeğiyle bir eser ortaya koymaya çalışan engelli vatandaşların azmini kutladığını söyleyen Uğur Kavuk, "Geçen sezon küçük bir yardım yapabilmiştik. Bu sezon ise desteğimizi daha da büyütmek istedik. Arkadaşlarıma konuyu açtığımda herkes memnuniyetle destek vereceğini bildirdi. Öğrendik ki biriken paralarla derhal tekerlekli sandalye alınmış. Desteğimizin doğru yere gittiğini bilmek bizim için çok önemli." diye konuştu. (CİHAN)
  15. ENGELLİLER SPOR YAPMAK İSTİYOR... Gaziantep'te engelli insanlar spor yapabilmek için destek bekliyor. Türkiye Sakatlar Derneği Gaziantep Şubesi Başkanı Hulusi Kalender, yaptığı açıklamada, engelli gençlerin spor yapmasını sağlamak ve bu yolla onların fiziki ve psikolojik rehabilitasyonlarını gerçekleştirmek istediklerini söyledi. Sporun engelli insanlar için bir başka önemli yönünün sosyal ilişkileri sağlamak olduğuna işaret eden Kalender, ''Spor aktivitesine katılmak kendini önemseme duygusunun yeniden kazanılmasına, pozitif davranışlara ve sosyal hayata entegrasyonuna yardımcı oluyor'' dedi. Gaziantep'te 20 bin engelli olduğunu ama hala evlerinden çıkmayan ve kendini ifade edemeyen binlerce engelli bulunduğunu belirten Kalender, şunları söyledi: ''Engelli sporu Gaziantep'te yıllardır yok. Biz geçen sene cesaretli bir adım attık, engellilerin yaşama bağlanmaları için Gaziantep Büyükşehir Belediyespor Engelliler Basketbol Takımını'nı kurduk. ABD'de yaşayan bir vatandaşın gönderdiği engelli basketbol sandalyesi ile Gaziantep ligine girdik. Arkadaşlarımız lig başlarken hiçbir şey bilmiyorlardı, ama lig biterken 50 sayı atmayı başardılar. Hepsi bu işi çok iyi yapacaklarını gösterdiler. Ancak bir tekerlekli sandalye ile bu iş olmaz, destek lazım. Özellikle bireysel alanda bu insanlara fırsat verilmediği için Gaziantep'ten milli takıma giden herhangi bir sporcumuz yok. Engelli sporunun bu şehirde yerleşmesi için herkesten destek bekliyoruz.'' Devlet Planlama Teşkilatı tarafından, GAP kapsamındaki 9 ilde sosyal kalkınmanın gerçekleştirilmesi ve sosyal sorunların giderilmesi için hazırlanan Sosyal Destek Programı (SODES) kapsamında 2 proje başvurusu yaptıklarını belirten Kalender, projelerden birisinin Gaziantep'te engelli sporuna ilişkin olduğunu bildirdi. Kalender, ''Biz şu anda Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'un altında çalışıyoruz. Projemiz ile engelli sporunun artık bir kurum veya kuruluş altında olmadan kendini yürütmesini amaçlıyoruz. Ayrıca, her bir sandalyemizin fiyatı 5 bin YTL'den az değil. Şu anda 10 tane sandalyemiz yok. Bu gidişle lige de giremeyeceğiz. Bunun için projenin içinde sandalye ve minibüs talebimiz var. Projemiz kabul edilirse hem sandalyelerimizi temin edeceğiz hem de ulaşım sorununu çözeceğiz'' dedi.
  16. ENGELLERİ DE ÇOK MADALYALARI DA ... Türkiye’de yaklaşık 8,5 milyon engelli vatandaşımız var. Ancak bu insanların büyük bir çoğunluğu hiçbir faaliyet yapmadan hayata küsmüş durumda. Öte yandan gelişmiş ülkelerdeki engelli insanlar, hayata sporla sarılmış bulunuyor. Üstelik sporda ortaya koydukları performans, sağlamlara taş çıkartan cinsten. Geçtiğimiz günlerde sona eren Paralimpik Olimpiyatları’nda sahne alan dört sporcunun hayat hikâyesi de bunun en güzel örneği. Sporun farklı bir mana kazandığı Paralimpik Olimpiyatları geçtiğimiz günlerde Çin’in başkenti Pekin’de sona erdi. Sporcuların normal insanlara nazaran engellerini de yenip mücadele ettikleri oyunlarda zirveye çıkan öyle sporcular vardı ki tüm dünyayı kendilerine hayran bıraktı. Matthew Cowdrey, Chantal Petitclerc, Natalie du Toit ve Oscar Pistorius isimli engelli sporcular tüm dünyaya isimlerini duyurdular. ZAMAN/NURULLAH KAYA Engellerine rağmen birer dünya yıldızı olan bu sporcuların hayat hikâyeleri ve elde ettikleri kariyerleri, Oscar ödülü alabilecek bir film senaryosu gibi. Avustralyalı yüzücü Cowdrey’in havuzdan çıkarttığı 8 madalya… Kanadalı Petitclerc ve Güney Afrikalı du Toit’un 5’er altını… Güney Afrikalı ampute atlet Pistorius’un 3 altını… Her biri ayrı bir inceleme ve araştırma konusu olabilecek bu sporcular, gösterdikleri performansla tüm dünyanın takdirini kazandı. Bu dört insanın azimlerini ve başarılarını, ülkemizdeki hayata küsen 8 milyon engelli vatandaşımıza ve futbolla yatıp futbolla kalkanlara kısa da olsa aktarmaya çalışacağız. Madalya sayısı Türkiye’ye eşit Türkiye’nin Pekin Yaz Oyunları’nda aldığı toplam madalya sayısını yakalayan Matthew John Cowdrey, 22 Aralık 1988 Avustralya doğumlu. Birçok dünya derecesine sahip olan yetenekli kulaç, Güney Avustralya’da yaşıyor. Norwood Yüzme Kulübü adına spor hayatını devam ettiriyor. Doğuştan sol kolu olmamasına rağmen hayata sımsıkı sarılan Cowdrey, ilk kez 2004 Paralimpik Oyunları’nda yarışmış ve Atina sularında ismini tüm dünyaya duyurmayı başarmıştı. Yunanistan’da 3 altın 2 gümüş 2 bronz madalya kazanan genç yüzücü, henüz 16 yaşında olmasına rağmen inanılması zor bir başarı elde etmişti. Ancak bu başarı ona yetmemişti. Dört yıl boyunca hiç duraksamadan çalıştı. Hedefi olimpiyatlarda tarihe geçmekti. Ve bunu da başardı. 2008 Pekin’de 5 altın 3 gümüş madalyayı boynuna geçirerek engellerin nasıl yenileceğini herkese gösterdi. Ancak onun hayalinde 8 altına kavuşmak var. Bu rüyasının gerçeğe dönüştürebilmesi için sanırım onun ve bizlerin bir dört yıl daha beklemesi gerekecek. Pekin’de iz bırakan ikinci sporcu yine bir yüzücü: Natalie du Toit. Onun çok farklı bir özelliği var. 29 Ocak 1984 doğumlu Toit, 2008 Yaz Olimpiyat Oyunları’na katılan ilk ampute sıfatıyla tarihe geçmeyi başardı. 10 bin metrede suya giren engelli sporcu, sağlam sporcuların arasında 16. sıraya yerleşerek fevkalade bir performans ortaya koydu. Güney Afrikalı yüzücü, 2001 yılının Şubatı’nda her gün yaptığı gibi yüzme antrenman çıkışında scooterı’yla okuluna giderken trafik kazasının kurbanı olmuş ve dizinden aşağısını kullanamaz hale gelmişti. Spora başladığı çok erken yaşlarda potansiyel bir olimpiyat sporcusu olarak gösterilen Toit, bu kaza sonrasında yüzmeyi bırakmayarak havuza geri dönmüştü. 2002’de Manchester Oyunları’na hazırlanan azimli kulaç, engelli sporcuların tüm rekorlarını kırmıştı. Daha sonrasında Afrika oyunlarında hiçbir engeli bulunmayanlarla yarışarak kazandığı altın ve gümüş madalyalar, Natalie’nin engelini kafasında bitirdiğinin göstergesiydi. 2004 Atina Paralimpik’te beş altın ve bir gümüş madalya alıp yüzmenin zirvesine çıkmayı başardı. 2008 Pekin’den önce Mayıs ayında katıldığı 10 bin metre dünya açık deniz yüzme şampiyonasında birincinin sadece 5,1 saniye gerisinden yarışı dördüncü olarak bitirmişti. Artık formunun zirvesindeydi. İple çektiği 2008 Pekin gelmişti. Havuza giren şampiyon kulaç toplamda 5 altın madalya kazandı. Spordaki başarısını eğitiminde de devam ettiren Toit’in, genetik psikoloji üzerine de tahsili bulunuyor. İki bacağı da yok ama 21 madalyası var Üçüncü sporcumuz Kanadalı engelli bayan atlet Chantal Petitclerc. O, Barcelona 1992’de iki bronz, Atlanta 1996’da üç altın, iki gümüş, Sydney 2000’de iki altın iki gümüş, Atina 2004’te beş altın ve Pekin 2008’de beş altın madalyayla göz kamaştıran engelli bir sporcu. Ayrıca 2004 Atina’da üç dünya rekoru kıran Petitclerc, bu yıl beşinci kez Paralimpik Oyunları’na katılarak farklı bir rekora daha imza attı. Tecrübeli sporcu, toplamda yirmi bir paralimpik oyunları madalyasına sahip. 15 Aralık 1969’da doğan Chantal, 13 yaşında geçirdiği bir kaza sonucu her iki bacağını kullanamaz hale gelmiş. Başarılı sporcu, lisedeki beden eğitimi öğretmeni Gaston Jacques’in iknalarıyla spora başlamış. 18 yaşında ise Pierre Pomerleau, onu tekerlekli sandalye sporuyla tanıştırmış. Evde yapılmış bir tekerlekli sandalyeyle ilk yarışına katılmış. Sonra da art arda gelen madalyalar ve geçtiğimiz günlerde Pekin’deki ortaya koyduğu performansla tarihe geçişi. Evet, 1992’den bu yana elit bir sporcunun hayatla olan bağı… Dördüncü ve son sporcumuz Oscar Pistorius. 1986’da Güney Afrika’da dünyaya geldiğinde bacaklarında diz ve bileği birbirine bağlayan kaval kemikleri yoktu ve henüz 11 aylıkken iki bacağının da dizden aşağısı kesilmişti. Ancak o, hayata küsmemiş, iyileştirme merkezinde ‘çita’ adı verilen protezleri kullanmaya ve koşmaya başlamıştı. Sadece koşmakla kalmadı, kendini bir atlet olarak geliştirdi. Natalie du Toit gibi sağlam sporcularla yarışmak için uzun mücadeleler veren Pistorius’un protez bacaklarla gösterdiği performans otoriteler tarafından uzun süre konuşuldu. Yıllar süren emeklerinin karşılığını bu yıl Roma’da koştuğu, Golden Lig yarışlarında aldı. 400 metreyi 46,90 saniyede (bu Türkiye rekorundan daha iyi bir derece) kat eden Güney Afrikalı atlet, rakamsal derecesiyle olimpiyat hedefine ulaşamadı ama onun büyük azmi, milyonlarca insana ilham verdi. 2004 Atina’da 100 metrede bronz, 200 metrede de altın madalya aldı. 2005’te 100 ve 200 metrelerde paralimpik dünya şampiyonu oldu. 200 metrede dünya rekoru kırdı. Zirveye ise 2008 Pekin’de çıktı. 3 altın madalya kazanarak paralimpikin Usain Bolt’u oldu. Sporda zirveye doğru koşan Pistorius, diğer yandan da üniversite eğitimini sürdürüyor ve işletme okuyor. Ülkemizde 8 milyon engellli var. Ancak kendilerine imkân tanınmadığı için bu örnek dört sporcunun imrendirici tablosundan çok ama çok uzaklar. Son yıllarda bu alanda yapılan çalışmalar sonucu bu yılki Paralimpik Olimpiyatları’na bu yıl 16 sporcumuz katıldı. 2 madalya kazandık ve bunu tarihî bir derece gibi görüp övündük. Kucak dolusu madalyası olan engelli sporcular ülkelerindeki engellilerin övünç ve yaşama kaynağı. Bizde ise engelli sporu daha adı konmamış bir hikâye gibi…
  17. Sosyal Güvencesi Olmayanların, Sakatlık ve Malullük Aylığı Alabilmesi için: 2022 Sayılı Kanun’a göre Sakatlık ve Malullük Aylığı; Sakatlık aylığı: Çalışma ve işgörme gücünün %40 ile %70 arasında kaybetmiş muhtaç sakatlara bağlanan aylıklardır. Aylık bağlanabilmesi için 18 yaşını doldurmuş olmak, çalışma ve işgörme gücünü en az %40 oranında kaybettiklerini tam teşekküllü hastanelerden alacakları sağlık kurulu raporu ile kanıtlamaları gerekmektedir. Malullük aylığı: Çalışma ve işgörme gücünü %70’in üzerinde kaybetmiş muhtaç sakatlara bağlanan aylıklardır. 18 yaşını doldurmuş olmak, başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde malul olduğunu tam teşekküllü hastanelerden alacakları sağlık kurulu raporu ile kanıtlamaları gerekmektedir. Aylıkların Bağlanma Şartları: a) T.C. vatandaşı olmak, B) Muhtaç olmak, c) Bağlanacak aylık miktarına eşit veya fazla devamlı gelir sağlayamamak, d) Kendisine kanunen bakmakla yükümlü kimsesi olmamak. Aylık Bağlanması İçin Gerekli Belgeler: a) 2022 sayılı kanuna göre başvuru formu (Bu formda yeralan aylık istek dilekçesi ile mal bildirim belgesi kişi tarafından doldurulacaktır). Muhtaçlık belgesi ve vukuatlı nüfus kayıt örneği, ikametgah ilmuhaberi bölümleri ise yetkililerce imzalanacak ve mühürlenecektir. B) Sağlık Kurulu Raporu (Mal Müdürlüğü tarafından sevk edilen bir hastaneden) c) Üç adet fotoğraf ** Bu belgelerle, bağlı bulunulan Defterdarlık, Malmüdürlükleri, Emekli Sandığı, valilik veya kaymakamlık makamlarına başvurulur. ** Aylığı almakta olan aile reisinin aylığı; eşinin de bu aylığı hak etmesi halinde veya bu aylığı alma hakkına sahip biriyle evlenmesi durumunda %50 oranında artırılmaktadır. 2022 sayılı Yasaya göre aylıklar üç ayda bir peşin olarak alınır. Aylık bağlananlar devlet hastanelerinde ücretsiz tedavi görürler. ** 2022 Sayılı Kanuna göre muhtaç olmak koşulu ile, 65 yaşını doldurmuş Yaşlılar ile 18 yaşından büyük Malûl ve Sakat Türk Vatandaşlarına 1500 gösterge rakamının, memur maaşlarına uygulanan katsayı ile çarpımında bulunacak tutarda aylık bağlanmaktadır. Bağlanacak aylık miktarına eşit veya daha fazla aylık ortalama geliri bulunanlar muhtaç sayılmazlar ve kendilerine aylık bağlanmaz. ** Aylıklar her yılın, Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında olmak üzere üç ayda bir peşin olarak ikametgahlarına yakın anlaşmalı T.C. Ziraat Bankaları Şubeleri ile anlaşmalı PTT Merkez Müdürlükleri aracılığı ile hak sahiplerine veya vekil yada vasilerine ödenmektedir ** Bağlanan aylıklar, hak sahiplerinin; a) Ölümü, B) Türk vatandaşlığından çıkması, çıkarılması, yabancı memleket uyruğuna girmesi ( Türk Vatandaşlığını muhafaza edenler hariç), c) Muhtaçlığın kalkması, d) Kadın ise evlenmesi, e) Sakatlığı nedeniyle aylık bağlanmış ise bir işte çalışmaya başlaması, f) Bir akitle hakiki veya hükmi şahıslar tarafından bakım altına alınması, g) Daimi olmayan sakatlık oranının %40'ın altına düşmesi, h) Erkek ise evlenmesi sebebiyle muhtaç durumdan çıkması, hallerinde, bu durumlarının meydana geldiği tarihi takip eden dönem başından itibaren kesilmektedir. ** Aylık almakta olanlar veya aylık sahiplerinin eş, kardeş, anne, baba, vasi, kayyum veya vekilleri aylıkların kesilmesini gerektiren hallerin vukuunda, bu durumları Emekli Sandığına üç ay içinde bildirmekle yükümlüdürler. ** 2022 Sayılı kanuna göre aylık alanlara Sandığımızca fotoğraflı" Tanıtım Kartı" verilir. Bu kart hak sahibinin aylık ödemelerinde kimlik belgesi yerine geçtiği gibi Devlet Hastanelerinde ücretsiz yapılacak tedavileri için de geçerlidir. Aylık alanlar ile aylıkları %50 oranında artırılarak ödenenlerin eşleri Devlet Hastanelerinde ücretsiz tedavi edilirler. Yapılan tedaviler için hastanelere ve aylık sahiplerine Sandığımızca herhangi bir ücret ödenmediği gibi reçete bedelleri de ödenmemektedir. ** 2022 Sayılı Kanuna göre bağlanmış aylıklarından feragat etmek isteyenler: Aylığın kesilme nedenini de belirten Sandığımıza hitaben yazacakları dilekçelerini, (dilekçedeki "imza ve beyanın kendilerine ait olduğunun" mahallesi veya köyü muhtarına imza, kaşe ve mühür ile onaylattıktan sonra) Sandığımız "Yaşlılar Sosyal Güvenlik Dairesi Başkanlığı Ehlibeyt Mah.Cevizlidere Cad.No:20 06520 Balgat /ANKARA" adresine göndermeleri gerekmektedir
  18. 506 Sayılı Sosyal Sİgortalar Kanununda, Sakatlarla İlgili Hükümler Sigortalı sayılmayanlar: Madde 3 II- Aşağıda belirtilenler hakkında bazı sigorta kolları uygulanmaz: A) Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları, bir işveren emrinde çalışan ve Türk uyruklu olmayan kimselerden Kurumdan yazılı istekte bulunanlar hakkında ve istek tarihinden sonraki aybaşından başlanarak uygulanır. B) Özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu kanunun 35 inci maddesi hükümleri uygulanmaz. ---------------------------------------- (1) Bu hükmün uygulanmasında ek 9 ncu maddeye bakınız: Ek Madde 9 - (11/8/1977 - 2100/2 maddesi hükmü olup, ek maddeye çevrilerek madde numarası teselsül ettirilmiştir.) 3 üncü maddenin I inci bendinin (A) ve (D) fıkralarında yapılan değişikliklerin tazammun ettiği tatbikat Sosyal Güvenlik Bakanlığınca bir sene içinde hazırlanacak tüzükle düzenlenir. Bu tüzük yürürlüğe girinceye kadar, Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak genelgeye göre işlem yapılır --------------------------------------- C) (Değişik: 29/4/1986-3279/1 md.) Kanunla kurulu sosyal güvenlik kurumlarından malullük veya emekli aylığı almakta iken bu Kanuna tabi sigortalı bir işte çalışanların 78 inci maddeye göre tespit edilen prime esas kazançları üzerin den 63 üncü madde hükmüne göre Sosyal Güvenlik Destek Primi kesilir. ---------------------------------------- Madde 78 - (Değişik: 6/3/1981-2422/11 md.) (Değişik birinci fıkra: 25/8/1999 - 4447/10 md.) Bu Kanun gereğince alınacak prim ve verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan günlük kazancın alt sınırı 4 000 000 TL., üst sınırı ise alt sınırın üç katıdır. Üst sınırı alt sınırın beş katına kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Günlük kazanç alt sınırı her yıl, ilk olarak Nisan ayında bir önceki yılın Aralık ayı ile ondan önceki yılın Aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranı kadar, ikinci olarak bir önceki yılın gayrisafi yurtiçi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı kadar artırılarak belirlenir. Bu şekilde belirlenecek günlük kazanç alt sınırının belirlenmesinde 1000 liranın kesirleri 1000 liraya tamamlanır. (1) Günlük kazançları alt sınırın altında olan sigortalılar ile ücretsiz çalışan sigortalıların günlük kazançları alt sınır üzerinden, günlük kazançları üst sınırdan fazla olan sigortalıların günlük kazançları da üst sınır üzerinden hesaplanır. Sigortalının kazancı alt sınırın altında ise, bu kazanç ile alt sınır arasındaki farka ait sigorta primlerinin tümünü işveren öder. Aynı zamanda birden fazla işverenin işinde çalışan sigortalıların ücretlerinden kesilen primler, bu madde uyarınca tespit edilen üst sınır üzerinden hesaplanacak miktarı aşarsa, fark, sigortalının müracaatı üzerine hissesi oranında kendisine geri verilir. Yaşlılık aylığı alanların yeniden çalışmaları: Madde 63 - (Değişik: 29/4/1986-3279/3 md.) A) Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilir. Yukarıdaki fıkraya göre yaşlılık aylıkları kesilenlerden yeniden çalıştıkları süre zarfında 78 inci maddeye göre prime esas kazançları üzerinden 73 üncü madde gereğince prim alınır. Yaşlılık aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak yaşlılık aylığı verilmesi için yazılı talepte bulunan sigortalıya aşağıdaki fıkra hükmüne göre yeniden hesaplanarak, yaşlılık aylığı, talep tarihini takip eden aybaşından başlanarak ödenir. Bu sigortalılar için yazılı talep tarihlerine göre yeniden yaşlılık aylığı hesaplanır ve bu aylık, önceden bağlanan yaşlılık aylığından fazla ise, hesaplanan yeni aylık üzerinden ödeme yapılır. Hesaplanan yeni aylığın eski aylıktan düşük olması halinde, eski aylık esas alınır. Ancak, aylığı kesildikten sonra geçen prim ödeme gün sayıları bu Kanunun 61 inci maddesine göre aylık bağlama oranının tespitinde değerlendirilir. (1) B) Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı olarak bir işte çalışmaya başlayanların yazılı talepte bulunmaları halinde yaşlılık aylıklarının ödenmesine devam olunur. Ancak bunlardan 78 inci maddeye göre tespit edilen prime esas kazançları üzerinden % 30 oranında Sosyal Güvenlik Destek Primi kesilir. Bu primin 1/4`ü sigortalı hissesi, 3/4`ü işveren hissesidir. (2) (Ek: 25/8/1999-4447/8 md.) Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken serbest avukat veya noter olarak çalışmalarını sürdürenlerin, sosyal yardım zammı dahil, almakta oldukları aylıklarından % 15 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir. (3) Yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı bir işte çalışanlar, bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta olanlara ve bunların geçindirmekle yükümlü oldukları eş ve çocuklarına, ana ve babalarına tanınan sosyal sigorta haklarından aynen yararlanırlar. Sosyal Güvenlik Destek Primi ödenmiş süreler, bu Kanuna göre sigortalılık süresinden sayılmaz ve 24/5/1983 tarih ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına ------------------- (1) Bu bentte geçen " maddesinin (A) fıkrasının (a) bendine" ibaresi, 25/8/1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 56 ncı maddesi ile "maddesine" olarak değiştirilmiş ve metne işlenmiştir. (2) Bu bentte geçen % 24" oranı, 25/8/1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 56 ncı maddesi ile "% 30" olarak değiştirilmiş ve metne işlenmiştir. (3) Bu bent, 25/8/1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle eklenmiş olup, Kanunun yayımı olan 8/9 / 1999 tarihini izleyen aybaşında yürürlüğe gireceğinden metne işlenmiştir. --------------- Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz, 64 üncü madde hükmüne göre toptan ödeme yapılmaz. Ancak iş kazası veya meslek hastalığı halinde 12 nci madde hükümleri uygulanır. Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı bir işte çalışmaları dolayısıyla bu maddenin (A) fıkrasına göre yaşlılık aylığı kesilenler, çalıştıkları süre içinde (B) fıkrasında yazılı hükümlerin uygulanmasını; (B) fıkrasına göre yaşlılık aylığı kesilmeden çalışanlar ise çalıştıkları süre içinde haklarında (A) fıkrasında yazılı hükümlerin uygulanmasını isteyebilirler -------------------------------------- Eş ve çocuklara gelir bağlanması: Madde 23: VIII- (Ek: 29/6/1978-2167/2 md.) İş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün % 50 veya daha fazlasını kaybederek sürekli iş göremezlik geliri almakta iken ölenlerin de ölümün maluliyete esas olan iş kazası veya meslek hastalığına bağlı olup olmadığına bakılmaksızın hak sahiplerine gelir bağlanır. Malullük Sigortası Sağlanan yardım: Madde 52 - Malullük sigortasından sağlanan yardım, malullük aylığı bağlanmasıdır. Kimlerin malul sayılacağı: (Bu madde, 4958 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR KURUMU KANUNUNUN 33. maddesi ile değiştirilmiştir. Buna göre:) Madde 53.- A) 1- a) Kurum hastanelerince düzenlenecek usulüne uygun sağlık kurulu raporları ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu çalışma gücünün en az 2/3'ünü yitirdiği, B) 34 üncü madde gereğince yapılan tedavi sonunda Kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca düzenlenecek usulüne uygun rapor ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu çalışma gücünün en az 2/3'ünü yitirdiği, c) İş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını yitirdiği, Kurumca tespit edilen sigortalı malûllük sigortası bakımından malûl sayılır. 2- Meslek hastalığı sonucu, meslekte kazanma gücü azalma oranının tespiti Kurumun meslek hastalıkları hastanelerince yapılır. B) Bu Kanun kapsamında ilk defa çalışmaya başladıkları tarihte mevcut hastalık veya arızası bulunanlar bu hastalık veya arızasının malûl sayılmayı gerektirecek düzeyde olmadığını Kurum veya Kurum dışındaki hastanelerden işe girmeden önce alınmış, usulüne uygun sağlık raporu ve dayanağı tıbbi belgelerle kanıtlamakla yükümlüdürler. Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte, malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalık ve arızalarının bulunduğu önceden veya sonradan tespit edilen sigortalılar bu hastalık veya arızaları nedeni ile malûllük sigortası yardımlarından yararlanamazlar. Bu gibi sigortalılara malûllük sigortasından evvelce ödenmiş bulunan aylıklar geri alınır. C) Bu maddenin uygulama hükümleri çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir. Malullük aylığından yararlanma şartları: Madde 54 - (Değişik: 6/3/1981-2422/4 md.) Sigortalının, malullük aylığından yararlanabilmesi için: a) 53 üncü maddeye göre malul sayılması, B) Toplam olarak 1800 gün veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması, Şarttır. Malullük aylığının hesaplanması: (1) Madde 55 - (Değişik: 25/8/1999-4447/5 md.) Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu Kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının %60`ının 1/12`si oranında malullük aylığı bağlanır. Sigortalı başka birinin bakımına muhtaç durumda ise bu oran %70`e çıkarılır. Buna göre hesaplanan malullük aylığı 61 inci maddenin son fıkrası hükümlerine göre artırılır. Aylığın başlangıcı: Madde 56 - Sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve malullük aylığına hak kazanan sigortalının aylığının ödenmesine, kendisinin yazılı isteğinden, malul sayılmasına esas tutulan raporun tarihi yazılı isteğini takibenden takvim ayından sonraki bir tarih ise bu raporun tarihinden sonraki ay başından başlanır. Çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirmiş sayılan sigortalı birinci fıkraya göre aylıkların ödenmesine başlanacağı tesbit edilen tarihte hastalık sigortasından geçici iş göremezlik ödeneği almakta ise malullük aylığı geçici iş göremezlik ödeneği verilme süresinin sona erdiği tarihten sonraki ay başından başlar. Şu kadar ki, bağlanacak malullük aylığı, sigortalının hastalık sigortasından almakta olduğu geçici iş göremezlik ödeneğinin aylık tutarından fazla ise, aradaki fark, birinci fıkraya göre tespit edilecek tarihten başlanarak verilir. ---------------------------------- (1) Bu hükmün uygulanmasında ek 20, 21, 22, 23 ve 24 üncü maddelere bakınız. ---------------------------------- Sigortalının kontrol muayenesi: Madde 57 - Malullük aylığı bağlandıktan sonra, sigortalı, her zaman, başka birinin sürekli bakımına muhtaç duruma girdiğini ileri sürerek malullük aylığının artırılmasını isteyebilir. Malullük aylığı bağlanan sigortalıları Kurum da her zaman kontrol muayenesine tabi tutabilir. Gerek Kurumca yaptırılan kontrol muayenesinde, gerekse sigortalının isteği üzerine veya işe alıştırma sonunda yapılan muayenesinde yeniden tespit edilecek malullük durumuna göre, malullük aylığı: I - Sigortalının istekte bulunması halinde: a) Yazılı isteğini, B) Yeni malullük durumuna esas tutulan rapor yazılı isteğini takibenden takvim ayından sonraki bir tarihi taşımakta ise bu raporun tarihini, II - Kurumca kontrol muayenesine veya işe alıştırmaya tabi tutulma halinde de yeni malullük durumuna esas tutulan raporun tarihini, Takip eden ay başından başlanarak gerekirse artırılır, azaltılır veya kesilir. Kabul edilir bir özrü olmadığı halde kontrol muayenesini Kurumun yazılı bildirisinde belirtilen tarihten sonraki ay başına kadar yaptırmayan sigortalının malullük aylığı, kontrol muayenesi için belirtilen tarihten sonraki ay başından başlanarak kesilir. Şu kadar ki, kontrol muayenesini Kurumun yazılı bildirisinde belirtilen tarihten başlayarak üç ay içinde yaptırılan ve malullük halinin devam ettiği tespit edilen sigortalının malullük aylığı, ödemenin kesildiği tarihten başlanarak verilir. Kontrol muayenesini Kurumun yazılı bildirisinde belirtilen tarihten üç ay geçtikten sonra yaptıran ve malullük halinin devam ettiği tespit edilen sigortalının malullük aylığı, rapor tarihinden sonraki ay başından başlanarak ödenir. Aylığın kesilmesi ve yeniden başlaması: Madde 58 - Malullük aylığı almakta iken sigortalı olarak çalışmaya başlayanların malullük aylıkları, çalışmaya başladıkları tarihten başlayarak kesilir. Yukarıdaki fıkraya göre malullük aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak malullük aylığı verilmesi için yazılı istekte bulunan sigortalıya, kontrol muayenesine tabi tutulmak ve malullüğünün devam ettiği anlaşılmak şartıyla, eski malullük aylığı, yazılı istekte bulunduğu tarihten sonraki ay başından başlanarak ödenmeye başlanır. Şu kadar ki, bu gibi sigortalılar için yazılı istek tarihlerine göre yeniden malullük aylığı hesaplanır ve bu aylık önce bağlanan malullük aylığından fazla ise hesaplanan yeni aylık üzerinden ödeme yapılır. Yaşlılık aylığından yararlanma şartları: Madde 60 - (Değişik: 6/3/1981-2422/6 md.) Yaşlılık aylığından yararlanma esas ve şartları aşağıda gösterilmiştir: A)(Değişik: 25/8/1999-4447/6 md.) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için; a) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması ve en az 7 000 gün veya, B) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4 500 gün, Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması şarttır. Toptan ödeme: (1) Madde 64 - (Değişik: 23/10/1969-1186/9 md.) Sigortalı olarak çalıştığı işten ayrılan ve malullük ve yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanamayan, a) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş bulunan sigortalıya, B) 50 yaşını doldurmuş bulunan ve erken yaşlanmış olduğu tespit edilen sigortalıya, (2) Kendisinin ve işverenlerinin ödediği, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin toplamı, yazılı isteği üzerine toptan ödeme şeklinde verilir. Ölüm sigortasından aylık bağlama şartları: Madde 66 - (Değişik: 6/3/1981-2422/8 md.) a) Malullük veya yaşlılık aylığı almakta iken, yahut malullük veya yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olup henüz işlemi tamamlanmamış durumda veya, B) Bağlanmış bulunan malullük veya yaşlılık aylığı, sigortalı olarak çalışmaya başlamaları sebebiyle kesilmiş durumda yahut, c) Toplam olarak 1 800 gün veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primi ödemiş durumda, Ölen sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanır. Ölüm sigortasından bağlanacak aylığın hesaplanması: Madde 67 - (Değişik: 6/3/1981-2422/9 md.) Sigortalının ölümü halinde, hak sahibi kimselerine bağlanacak aylığın tespitinde aşağıdaki hükümler uygulanır: A) a) Sigortalının almakta olduğu veya bağlanmasına hak kazandığı malullük veya yaşlılık aylığı, -------------------------------------- (1) Bu maddenin uygulanmasında ek 1 ve 29 uncu maddelere bakınız. (2) Bu bentte geçen "Kadın ise 50, erkek ise 55" ibaresi, 25/8/1999 tarih ve 4447 sayılı Kanun`un 56 ıncı maddesiyle, "Kadın ise 58, erkek ise 60" olarak değiştirilmiş ve metne işlenmiştir. -------------------------------------- B) Malullük veya yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra sigortalı olarak çalışmaya başlaması sebebiyle aylığı kesilen sigortalının ölüm tarihine ve 58 veya 63 üncü maddelere göre tespit edilecek aylığı, c) (Değişik: 25/8/1999 - 4447/9 md.) Toplam olarak 1 800 gün veya en az beş yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün malullük, yaşlılık ve Ölüm sigortaları primi ödemiş olan sigortalının, bu Kanunun 61 inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının % 60`ının 1/12`si olarak hesaplanan aylığı, hak sahiplerine bağlanacak aylığın hesabında esas tutulur. Bu oran sigortalının 8100 ila 9000 gün arasında primi ödenen her 360 gün için 2, 9000 günden sonra ödenen her 360 gün için de 1,5 artırılır. Bu şekilde hesaplanan ölüm aylığı 61 inci maddenin son fıkrası hükümlerine göre artırılır. d) (Mülga: 25/8/1999 - 4447/9 md.) B) Sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç durumda malul sayılarak aylık bağlanmasına hak kazanmış ise, (A/a-B) fıkralarının uygulanmasında, bu durum nazara alınmadan bağlanabilecek aylık esas tutulur. (1) D ve E - (Mülga: 25/8/1999 - 4447/9 md.) Eş ve çocuklara aylık bağlanması: Madde 68 - (Değişik: 21/6/1973-1753/2 md.) Ölen sigortalının aylık bağlanmasına hak kazanan kimselerine aşağıdaki hükümlere göre aylık bağlanır. I- Ölen sigortalının 67 nci madde gereğince tespit edilecek aylığının; A) (Değişik: 20/3/1985-3168/2 md.) Dul eşine % 50`si, aylık alan çocuğu bulunmayan dul eşine % 75`i, B) (Mülga: 20/3/1985-3168/6 md.) C) Çocuklardan: a) 18 yaşını, ortaöğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmamış olan veya çalışamayacak durumda malul bulunan ve Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya ay lık almayan erkek çocuklarla yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocukların her birine % 25`i, B) (a) fıkrasında belirtilen ve sigortalının ölümü ile anasız ve babasız kalan veya sonradan bu duruma düşenlerle ana ve babaları arasında evlilik bağlantısı bulunmayan yahut sigortalı babanın ölümü tarihinde evlilik bağlantısı bulunmakla beraber anaları sonradan evlenenlerin her birine % 50`si, Oranında aylık bağlanır. Sigortalının ölüm tarihinde 18 veya 20 yaşını doldurmuş olup, aylığa hak kazanmamış durumda olan erkek çocuklar, sonradan öğrenim yaparlarsa (a) fıkrasındaki haklardan yararlanırlar. II - Sigortalı tarafından evlat edinilmiş, tanınmış veya nesebi düzeltilmiş yahut babalığı hükme bağlanmış çocukları ile, sigortalının ölümünden sonra doğan çocukları, bağlanacak aylıktan yukarıda belirtilen esaslara göre yararlanır. III - Hak sahibi eş ve çocuklara bağlanacak aylıkların toplamı sigortalıya ait aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahibi kimselerin aylıklarından orantılı olarak indirimler yapılır. IV - Sigortalının erkek çocuklarına bağlanan aylıklar, çocuğun 18 yaşını, ortaöğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını dolduracağı tarihe kadar devam eder. Çalışamayacak durumda malul olan erkek çocukların aylıkları bu yaşlara vardıktan sonra da kesilmez. Ancak aylığı kesilen erkek çocuklardan sonradan çalışamayacak durumda malul olanlara, Sosyal Sigortaya yahut Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almamaları şartıyla malullük durumlarının tespitine esas teşkil eden rapor tarihini takibenden aybaşından itibaren yeniden aylık bağlanır. 101 inci madde hükmü saklıdır. V) (Değişik: 20/3/1985-3168/2 md.) Sigortalının dul eşi evlenirse aylığı kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan evlenme son bulunca aylık yeniden bağlanır. Sonraki eşinden de aylık almaya hak kazanan dul eşe bu aylıklardan fazla olanı ödenir. VI - Sigortalının kız çocuklarına bağlanan aylıklar, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya başladıkları veya evlendikleri tarihi takibenden devre başından itibaren kesilir. (1) Aylığın kesilmesine yol açan sebebin ortadan kalkması halinde I inci bölümün © fıkrası hükmü saklı kalmak şartıyla, bu tarihten başlanarak yeniden aylık bağlanır. Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir. Ana ve babaya aylık bağlanması: Madde 69 - Sigortalının ölümü tarihinde eşine ve çocuklarına bağlanması gereken aylıkların toplamı, sigortalıya ait aylıktan aşağı olursa, artanı, eşit hisseler halinde, geçiminin sigortalı tarafından sağlandığı belgelenen ana ve babasına aylık olarak verilir. Ancak, bunların her birinin hissesi sigortalıya ait aylığın % 25 ini geçemez. Sigortalının ölümü ile eşine ve çocuklarına bağlanabilecek aylıkların toplamı, sigortalıya ait aylıktan aşağı değilse ana ve babanın aylık bağlanma hakları düşer. ----------------------------- (1) Bu hükmün uygulanmasında ek 12 nci maddeye bakınız. ----------------------------- Aylığın başlangıcı: Madde 70 - Sigortalının ölümünde ölüm sigortasından hak sahibi kimselerine bağlanacak aylıklar, ölümle aylığa hak kazandıkları tarihten sonraki ay başından başlar. Malullük veya yaşlılık aylığı almakta iken ölen sigortalının hak sahibi kimselerinin aylıkları, sigortalının hak kazandığı son aylık devresinin sona erdiği tarihten başlar. Toptan ödeme: Madde 71 - Ölen sigortalının hak sahibi kimselerinden hiç biri bu kanuna göre Ölüm Sigortasından aylık bağlanmasına hak kazanamadıkları takdirde aşağıdaki hükümler uygulanır: I - Ölen sigortalının kendisinin ve iş verenlerinin ödedikleri malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri toplamının: A) (Değişik : 20/3/1985-3168/3 md.) Dul eşine % 50`si, toptan ödeme alacak durumda çocuğu bulunmayan dul eşine % 75`i, B) (Mülga: 20/3/1985-3168/6 md.) C) (Değişik: 21/6/1973-1753/3 md.) 18 yaşını veya ortaöğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmamış yahut yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malül bulunan erkek çocuklarla evli olma yan kız çocukların her birine % 25`i, Yukarıdaki fıkrada belirtilen ve sigortalının ölümü ile anasız ve babasız kalan veya ana ve babaları arasında evlilik bağlantısı bulunmayanların her birine % 50`si, Toptan ödeme şeklinde verilir. II - Sigortalı tarafından evlat edinilmiş, tanınmış veya nesebi düzeltilmiş yahut babalığı hükme bağlanmış çocukları, yapılacak toptan ödemeden yukarda belirtilen esaslara göre yararlanırlar. III - Hak sahibi eş ve çocuklara yapılacak toptan ödemelerin toplamı, toptan ödenecek miktarı geçemez. Bu sınırın aşılmaması için, gerekirse, hak sahibi kimselerin hisselerinden orantılı olarak indirmeler yapılır. IV - Sigortalının ölümü tarihinde eşine ve çocuklarına yapılacak toptan ödemelerin toplamı, toptan ödenecek miktardan aşağı olursa, artanı, eşit hisseler halinde, geçimi sigortalı tarafından sağlandığı belgelenen ana ve babasına verilir. Ancak, bunların her birinin hissesi % 25 i geçemez. V - Yukarıdaki esaslara göre toptan ödeme yapıldıktan sonra kalıntı olursa, sigortalının ölümünden sonra doğacak çocukları ile nesebi düzeltilecek veya babalığı hükme bağlanacak çocuklarına da bu madde hükümlerine göre toptan ödeme yapılır. Gelir ve aylıkların birleşmesi: Madde 92 - Hem malullük hem de yaşlılık sigortasından aylık bağlanmasına hak kazanan sigortalıya, bu aylıklardan yüksek olanı, aylıklar eşitse yalnız yaşlılık aylığı bağlanır. Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir. Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından aylık bağlanmadan önce iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan ve sermayeye çevrilen gelirler ile yaşlılık sigortasından yapılacak toptan öde melerde bu fıkra hükmü uygulanmaz. Malullük sigortasından aylık bağlanmasına ve yaşlılık sigortasından toptan ödeme yapılmasına hak kazanan sigortalıya yalnız aylık verilir. Ana ve babalarından gelir veya aylığa hak kazanan çocuklar: Madde 93 - Sigortalı olan ana ve babalarının ölümlerinde her ikisinden de gelir veya aylık bağlanmasına hak kazanan çocuklara, bunlardan intikal eden gelir ve aylıklardan yüksek olanının tümü eksik olanının da yarısı bağlanır. Ancak, 71 inci madde gereğince yapılacak toptan ödemelerde yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz. Sigortalının geçindirmekle yükümlü olduğu kimseler: Madde 106 - Bu kanunun uygulanmasında, sigortalının geçindirmekle yükümlü olduğu kimseler: a) (Değişik: 23/10/1969 - 1186/17 md.) Karısı çalışamayacak durumda malul veya 60 yaşını doldurmuş kocası. (1) B) (Değişik: 29/4/1986 - 3279/6 md.) 18 yaşını veya ortaöğrenim yapıyorsa 20 yaşını, yükseköğrenim yapıyorsa 25 yaşını doldurmamış veya 18 yaşını doldurmuş olup da çalışamayacak durumda malul erkek çocukları ile yaşları ne olursa olsun evli bulunmayan ve sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak çalışmayan veya bunlardan aylık yahut gelir almayan kız çocukları. c) Geçiminin sigortalı tarafından sağlandığı belgelenen ana ve babası, dır. Geçici iş göremezlik ödeneği verilmesine hak kazanılan tarihten önce, sigortalı tarafından evlat edinilmiş, tanınmış veya nesebi düzeltilmiş, yahut babalığı hükme bağlanmış çocuklar da (B) fıkrası kapsamına girerler. Bildiri ve itiraz: Madde 116 - Kurum, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından aylık bağlanması veya toptan ödeme yapılması için gerekli belgeler tamamlanınca, bağlanacak aylıkları ve yapılacak toptan ödemeleri hesap ve tespit ederek en geç üç ay içinde ilgililere yazı ile bildirir. Sigortalı ve hak sahibi kimseleri, kararı bildirilen yazıyı aldıkları günden başlamak üzere bir yıl içinde yetkili mahkemeye başvurarak Kurumun kararına itiraz edebilirler. İtiraz kararın uygulanmasını durdurmaz. Ek Madde 1- (13/7/1967-899 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi hükmü olup ek maddeye çevrilerek teselsül için numaralandırılmıştır. Evlenme dolayısıyla işlerinden ayrılan kadın sigortalılara kendileri ve işverenleri tarafından 5417, 6900 ve 506 sayılı kanunlara göre ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin yarısı, yazılı talepleri üzerine, toptan ödeme şeklinde verilir. İşten ayrıldıkları tarihten itibaren bir sene içinde evlenmiş veya evlendikleri tarihten itibaren bir sene içinde işinden ayrılmış olan kadın sigortalılar, evlenme dolayısıyla işten ayrılmış sayılırlar. Evlenmeleri dolayısıyla toptan ödemeden faydalanmış bulunan kadın sigortalılardan 506 sayılı Kanuna tabi bir işe girenler, kendilerine verilen primleri aldıkları tarihten itibaren % 5 faizi ile Sosyal Sigortalar Kurumuna iade ettikleri takdirde sigortaya tabi eski hizmetleri 506 sayılı Kanunun tatbikatında nazara alınır. Toptan ödeme şeklinde aldıkları primleri Sosyal Sigortalar Kurumuna iade etmeyenlerin sigortalılık süreleri, 506 sayılı Kanuna tabi işlere yeniden girdikleri tarihten başlar. Uyarı: Yukarıdaki bilgiler bilgilendirmek amaçlıdır.Zaman içinde kanunda yapılacak değişiklikler olabildiğince takip edilecek ve olası düzenlemeler buraya aktarılacaktır. Bununla beraber, site yöneticileri, hiçbir sorumluluk kabul etmezler. Not: Yukarıdaki bilgilerde tespit ettiğiniz eksik ya da yanlışlıkları lütfen bize yazın
  19. Engellilerin Emekli Olma ve Kendilerine Malul Aylığı Bağlanma Şartları Vergi İndiriminden Yararlanmaya Hak Kazanan Sigortalıların Yaşlılık Aylığından Yararlanma Koşulları 506 sayılı kanunla düzenlenen yaşlılık aylığından yararlanma koşullarında -yeni çıkarılan 4958 sayılı kanun ile- değişiklik yapılmıştır. Buna göre; Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya arızası bulunan kişilerin emeklilik şartları: 1-) 06/08/2003 (dahil) tarihinden sonra ilk defa işe girip sakatlığı nedeniyle vergi indirimine hak kazanmış durumda olan sigortalılar; Birinci derecede sakatlığı olanlar en az 15 yıl sigortalılık süresi ve en az 3600 gün, İkinci derecede sakatlığı olanlar en az 18 yıl sigortalılık süresi ve en az 4000 gün, Üçüncü derecede sakatlığı olanlar en az 20 yıl sigortalılık süresi ve en az 4400 gün, malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabileceklerdir. 2-) 06/08/2003 tarihi itibariyle sigortalılık süresi 12 (hariç) yılın altında bulunan ve sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlandığını belgelendiren sigortalılar, bu tarih itibariyle; 9 yıldan fazla 12 yıldan az sigortalılık süresi bulunup, ikinci derecede sakatlığı olanlar 15 yıl 8 ay sigortalılık süresi ve 3680 gün, 9 yıldan fazla 12 yıldan az sigortalılık süresi bulunup, üçüncü derecede sakatlığı olanlar 16 yıl sigortalılık süresi ve 3760 gün, 6 yıldan fazla 9 yıldan az sigortalılık süresi bulunup, ikinci derecede sakatlığı olanlar 16 yıl 4 ay sigortalılık süresi ve 3760 gün, 6 yıldan fazla 9 yıldan az sigortalılık süresi bulunup, üçüncü derecede sakatlığı olanlar 17 yıl sigortalılık süresi ve 3920 gün, 3 yıldan fazla 6 yıldan az sigortalılık süresi bulunup, ikinci derecede sakatlığı olanlar 17 yıl sigortalılık süresi ve 3840 gün, 3 yıldan fazla 6 yıldan az sigortalılık süresi bulunup, üçüncü derecede sakatlığı olanlar 18 yıl sigortalılık süresi ve 4080 gün, 3 yıldan az sigortalılık süresi bulunup, ikinci derecede sakatlığı olanlar 17 yıl 8 ay sigortalılık süresi ve 3920 gün, 3 yıldan az sigortalılık süresi bulunup, üçüncü derecede sakatlığı olanlar 19 yıl sigortalılık süresi ve 4240 gün, malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla yaşlılık aylığından yararlanacaklardır. Malullük ve Yaşlılık Aylığından Yararlanma Koşulları Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya arızası bulunmayan (Malul: çalışma gücünün en az 2/3'ünü yitirdiğini sağlık kurulu raporu ile belgeleyen) kişilerin emeklilik şartları: 4958 sayılı kanunun 33’üncü maddesinde düzenlenen şartları taşıyan sigortalılar, 506 sayılı kanunun 54’üncü maddesi gereğince; Toplam olarak 1800 gün veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması durumunda malüllük ve yaşlılık aylığından yararlanırlar. Not 1: • Görüldüğü üzere birinci derece sakatlığı olanların emeklilik koşullarında her hangi bir değişiklik yapılmamıştır. Not 2: • % 80 (dahil)’inden fazlasını kaybedenler birinci derece, • % 60 (dahil)-% 80’i arasında kaybedenler ikinci derece, • % 40 (dahil)-% 60’ı arasında kaybedenler üçüncü derece, • Varolan yasaya göre, emeklilik koşulları sakatlık derecelerine göre değişse de, TSD bu yasanın düzeltilmesi talebiyle mahkemeye müracaat etmiştir ve mahkeme süreci halen devam etmektedir. Bu durumda yukarıdaki yasa şu an yürürlükte değildir. Yani sakatlık derecesine bakılmaksızın tüm engelliler 3600 gün pirim yatırmaları koşuluyla emekliliğe hak kazanmaktadırlar. Bunun yanı sıra, yeni hazırlanan ve yasalaşması beklenen Engelliler Yasası'nda da sakatlık dereceleri arasındaki emekliliğe hak kazanma farklılıklarının kaldırılması öngörülmektedir. Not 3: • Sigortalılık Süresi: İlk sigorta kapsamına girildiği tarihten itibaren geçen süre. • Pirim/gün: İlk sigorta kapsamına girildiği tarihten itibaren prim ödenen gün sayısı. Not 4: Kimlerin malul sayılacağı Madde 53 A) 1- a) Kurum hastanelerince düzenlenecek usulüne uygun sağlık kurulu raporları ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu çalışma gücünün en az 2/3'ünü yitirdiği, B) 34 üncü madde gereğince yapılan tedavi sonunda Kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca düzenlenecek usulüne uygun rapor ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu çalışma gücünün en az 2/3'ünü yitirdiği, c) İş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını yitirdiği, Kurumca tespit edilen sigortalı malûllük sigortası bakımından malûl sayılır. 2- Meslek hastalığı sonucu, meslekte kazanma gücü azalma oranının tespiti Kurumun meslek hastalıkları hastanelerince yapılır. B) Bu Kanun kapsamında ilk defa çalışmaya başladıkları tarihte mevcut hastalık veya arızası bulunanlar bu hastalık veya arızasının malûl sayılmayı gerektirecek düzeyde olmadığını Kurum veya Kurum dışındaki hastanelerden işe girmeden önce alınmış, usulüne uygun sağlık raporu ve dayanağı tıbbi belgelerle kanıtlamakla yükümlüdürler. Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte, malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalık ve arızalarının bulunduğu önceden veya sonradan tespit edilen sigortalılar bu hastalık veya arızaları nedeni ile malûllük sigortası yardımlarından yararlanamazlar. Bu gibi sigortalılara malûllük sigortasından evvelce ödenmiş bulunan aylıklar geri alınır.
  20. Engellilerin Emekli Olabilmesi ve Kendilerine Malul Aylığı Bağlanması için İzlenmesi Gereken Prosedür 1- Emeklilik için gerekli gün ve pirimi dolduran kişi emeklilik için; “En son pirim ödenen iş yerinin” bağlı olduğu sigorta müdürlüğüne müracaat etmek zorundadır. Başka bir sigorta müdürlüğüne müracaat yapılamaz. Bir şekilde imkansızlıklar yüzünden bu SSK müdürlüğüne müracaat edilemiyorsa o zaman yapılması gereken en kolay şey bulunduğunuz (size en yakın) yerde bir iş yerinde geçici (sadece 3 gün bile yeter) olarak çalışıyor görünmek Bu durumda yakınınızdaki sigorta müdürlüğünde emeklilik işlemlerine başlayabilirsiniz. SSK'dan ödenmiş primlerinizi öğrenmek için buraya tıklayın. 2- Müracaat için gerekli belgeleri bir yakınınız ya da herhangi biri bağlı bulunduğunuz sigorta müdürlüğünden alabilir, sizin olmanız şart değil. 3- Müracaatın ilk aşaması emeklilik için yeterli gün ve pirim ödeyip ödemediğinizin tespiti işlemidir. Bu işlem de sigorta müdürlüğünden yapılacak. Bu işlem müracaatın üzerinden bir hafta geçmeden sonuçlanır. Bunun sonucunda alacağınız evrak ve diğer gerekli belgelerle birlikte sigorta müdürlüğüne esas başvurunuzu yapabilirsiniz (Buraya kadarki işlemleri herhangi birisi sizin adınıza yapabilir). 4- Askerliğini yapmış olan emekli adayları bu aşamada askerlik borçlanması yapabilir ve askerlik süresinin primlerini ödeyerek bu süreyi de sigortalılık sürelerine ekletebilirler. A-Kimler Askerlik Borçlanması Yapabilirler Askerliği er ve erbaş olarak yapanlar, silah altında geçen askerlik sürelerinin tamamını borçlanabilmektedirler. Askerliğini yedek subay olarak yapanlarda yedek subay okulunda geçen sürelerini borçlanabilmektedirler. Yedek subay olarak askerliğini yapanların, yedek subay okulundan sonraki askerlik sürelerinde, Emekli Sandığı iştirakçisi olarak ücretlerinden emekli sandığına kesinti yapılmakta olduğundan, okul sonrası dönemi borçlanmalar mümkün değildir. Askerlik borçlanmasını sigortalının kendisi yapabildiği gibi ölümünden sonra mirasçısı ve sigorta açısından hak sahibi durumunda bulunan eşi, çocukları, anne ve babası da yapabilmektedir. B- Askerlik Borçlanmasının Koşulları Askerlik borçlanması için ön koşul, borçlanma talep edenin sigortalı olmasıdır. Yani başvuru sahibinin sosyal sigortalar kapsamında sigortalı olarak tescilinin yapılmış olması ve başvuru tarihinde sigortalılığının devam ediyor olması gerekmektedir. Bağ-Kur sigortalısı olanların veya emekli sandığı iştirakçilerinin sosyal sigortalar kurumuna askerlik borçlanması yapmaları olanaklı olmayıp, bunların halen fiilen sigortalı oldukları kurumlarda askerlik borçlanması yapmaları gerekmektedir. Askerlik için ön koşula sahip olan sigortalıların veya mirasçısı olan hak sahiplerinin borçlanma için SSK'na yazılı olarak talepte bulunmaları gerekiyor. C- Askerlik Borçlanmasında Ödenecek Bedelin Hesabı Askerlik borçlanmasında ödenecek bedelin hesabında, talep tarihindeki prim hesabına esas alınan kazancın alt sınır esas alınmaktadır. Prime esas kazancın günlük alt sınırı, borçlanılacak gün sayısı ile çarpılmak suretiyle bulunan tutar üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primleri hesaplanmaktadır. Bu primlerin tutarı Yüzde 20 olduğundan kısaca, prim hesabına esas kazancın günlük alt sınırının borçlanılacak askerlik süresi ile çarpılması sonucu bulunan tutarın yüzde 20'si askerlik borçlanması sonucu ödenecek bedel olmaktadır. Örneğin; Mayıs 2002 ayı içinde 20 aylık askerlik borçlanması için talepte bulunan sigortalı için; prime esas kazancın günlük alt sınırı (9.262.400 TL.) x askerlik süresi (600gün) x malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları (toplam yüzde 20) = borçlanma bedeli ( 1.111.488.000 TL.) Bu şekilde hesaplanan askerlik borçlanması bedelinin en geç iki yıl içinde ödenmesi gerekmekte, emekli aylığını hak edenlere, aylık bağlanabilmesi için, askerlik borçlanma bedelinin tamamın ödenmesi gerekmekteydi. Ancak, 4 Ekim 2000 tarihli Resmi Gazete' nin mükerrer sayısında yayımlanan 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile iki yıllık ödeme süresi üç aya indirilmiş bulunuyor. Ayrıca; askerlik borçlanması ile sigorta başlangıç süresinin geriye gitmesi uygulaması da kaldırıldı. Fakat, bu Kararnamenin iptali için bir muhalefet partisince Anayasa mahkemesine açılan dava sonucu kararname iptal edildi. İptal edilen kararname yerine 11 Kasım 2001 tarihine kadar yasal düzenlemede yapılmadığından; şu anda hukuki boşluk doğmuş durumda. Askerlik ödevinin sigorta başlangıç tarihinden önce yapılması halinde; askerlik borçlanması yoluyla sigorta başlangıç tarihinin borçlanılan süre kadar geriye gidip, gitmeyeceğine mahkemeler karar verecek. Emeklilik için çok önemli olan bu hususa sigortalıların özellikle dikkat etmesi ve sigorta başlangıç tarihlerinin askerlik nedeniyle borçlanılan süre kadar geriye gitmesi için dava açmalarında yarar var. Örneğin, askerlik borçlanması yapması halinde emekliliğe hak kazanan birinin Ekim 2000 ayı içinde 20 aylık askerlik borçlanması yapması halinde, borçlanma bedeli olarak hesaplanan 600 milyon lirayı, emekli aylığı bağlanabilmesi için iki yıllık süreyi beklemeden ödemesi gerekmektedir. Bu kişi borçlanma bedelini de borçlanma talep ayı olan Ekim 2000 ayı içimde ödemesi halinde ödemeyi takip eden aybaşından itibaren (Kasım 2000 ayı) emekli aylığı bağlanacaktır. Kaynak: www.ekonomist.com.tr Askerlik Sürelerinin Borçlanılması a) Sigortalının ya da hak sahibinin talep tarihine göre hesaplanan borç tutarı herhangi bir gecikmeye meydan verilmeden en kısa sürede iadeli-taahhütlü posta ile bildirilecek, ayrıca borcun tebliğine ilişkin yazıda borcun tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde taksitler halinde veya defaten ödenmesi ve bu sürede borcun hiç ödenmemesi durumunda borçlanmanın iptal edileceği bildirilecektir. Kuruma iade edilen iadeli-taahhütlü kartı sigortalının sicil dosyasında muhafaza edilecektir. Borçlanma bedelinin taksitlerle ödenmesinde eşitlik aranmayacaktır. B) Borçlandırılan sürenin karşılığı olan gün sayısı sigortalının prim ödeme gün sayısına eklenmekle birlikte, bu sürenin sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreleri kapsaması halinde sigortalılık başlangıç tarihi, borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götürülecektir. c) 06/08/2003 tarihinden sonra yapılan askerlik borçlanmalarına ait yukarıda (a) ve (B) maddelerinde belirtilen konular dışındaki diğer işlemler mevcut uygulama dahilinde yürütülecektir. d) 04/10/2000 (dahil) tarih ile 06/08/2003 tarihleri arasında askerlik borçlanması talebinde bulunan sigortalıların durumlarının değerlendirilmesinde; • Bu süre içerisinde borçlanma talebinde bulunmuş ve borcunu ödemiş olanların sigortalılık başlangıçları, sigortalıların aleyhine olmamak kaydıyla (ortalama 180 gün şartına göre aylık bağlanmasında olduğu gibi) yeni düzenleme doğrultusunda değerlendirilecek, • Belirtilen süre içerisinde borçlanma talebinde bulunmuş, ancak süresinde borcunu ödememiş olanlar, yeni talepte bulunmaları halinde yeni hükümlere göre borçlanabilecek, • Borçlanma talebinde bulunmuş, ancak henüz 3 aylık borç ödeme süresi dolmamış olanlar, tebliğ tarihi esas alınarak 6 aylık ödeme süresinden yararlandırılacak ve sigortalılık başlangıçları yeni düzenleme doğrultusunda değerlendirilecektir.5- Bu aşamadan sonra sigorta müdürlüğünde müracaatınız yürürlüğe girmiş demektir (Hatırlatma; Bu aşamadan sonra soyadınızın tutmadığı hiç kimse sizin adınıza ne bilgi alabilir ne de işlem yürütebilir). Bir sonraki aşama sigorta müdürlüğünün size resmi bir yazı yollayarak ‘bağlı bulunduğu hastaneden gerekli sağlık raporunu almanızı’ istemek olacaktır. Daha önce elinizde bulunan sağlık raporlarının bu müracaat için hiç bir değeri YOKTUR! 6- Malullüğün ispatı için “büyük heyet raporu” almalısınız. Bunun için Sigorta Müdürlüğünden aldığınız sevk kağıdıyla beraber ilgili hastanenin “Büyük Sağlık Kurulu Müracaatına” başvurmanız gerekmektedir.(Bu ilk müracaatı herhangi biri yapabilir) Bu müracaatla beraber size bir evrak verilir. Bu evrakta 12 ayrı uzman doktorun sizi muayene ederek görüşlerini belirtmesi için imza yerleri vardır. Yapmanız gereken 12 ayrı branştaki doktorlara muayene olarak bu evrakın tamamının doldurulmasını sağlamaktır. 7- Sağlık kuruluna girip malullük için onay aldıktan sonra hastane bu raporu resmi bir yazıyla “İhtiyarlık Sigorta Müdürlüğüne” yollar. (heyete girdikten yaklaşık 30 gün sonra Büyük Sağlık Kurulu Müracaatına giderek raporunuzun gidiş tarih sayısını alabilirsiniz). Yaklaşık bir hafta sonra da Sigorta Müdürlüğüne gidip, 'her şeyin yolunda gittiğini' teyit ettirmeniz yerinde olacaktır. 8- Bundan sonra işlemler kendiliğinden yürür ve yaklaşık 3 ay sonunda verdiğiniz adrese başvuru sonucunuz postayla bildirilir. Ya da bu işlemin takibini www.ssk.gov.tr adresinden takip edebilirsiniz (Bu işlemi yürütebilmek için emeklilik için ilk müracaat tarihini bilmeniz şart). 9- Ocak 2003 itibarıyla alacağınız maaş ayda yaklaşık 360 milyon TL olacaktır(1900 günlük pirim + askerlik borçlanmasına göre). Bu maaş ödenen pirim ve gün ile doğru orantılıdır. Günü gelip ilk maaşınızı almaya gittiğinizde birikmiş 2-3 aylık maaşınızı ve "o ayın" maaşını toplu olarak alırsınız. 10- Bu maaşı ölene kadar her ay alacaksınız. Hatta öldükten sonra eşiniz ya da çocuklarınız bu maaştan yararlanabilirler. Tabi ki maluliyet dolayısıyla kesilmeyen vergiler kesilerek ödeme yapılır. Bu da yaklaşık %30 az maaş anlamına gelir.
  21. Dünden Bugüne Özürlülerin Yaşama Hakkı Özürlülerin hayat mücadelesi diğer sosyal gruplara nazaran her asırda güç olmuştur. Bazı dönemlerde ve bilhassa bazı katı ve ırkçı ideolojilerin pençesi altında idare edilen ülkelerde özellikle zihinsel özürlülere yaşama hakkı bile çok görülmüştür. Tarihte bunun ilk örneklerini Ortaçağın karanlıklarına gömülen skolastik ve geri kalmış batı toplumlarının uygulamalarında görmek mümkündür. Özürlülerin Yaşama Hakkı bugün tabu olmaktan çıkmış, değişik felsefik ve tıbbi gerekçelerle tartışma konusu haline getirilmektedir. İktisadi alanda yaşayan ve gittikçe kronikleşen ekonomik durgunluk sosyal hayata olumsuz tesir yaptığı gibi sosyal hizmetlerde artan kamusal harcamaları frenlemek gayesiyle toplum içinde en mağdur durumda olan özürlülerin üzerinde de akıl almaz oyunlar tertiplenmektedir. 21. asrın eşiğine gelmiş batı toplumları sosyal maliyetleri makul bir derecede tutabilmek için özürlülerin hayat hakkını kısıtlamak için fikri ön hazırlık yaptığını bu makalede göreceğiz. 1. Tarihte Özürlülere Yaşama Hakkı Bütün problemlerin kendine ait bir tarihi olduğu gibi özürlülerin ve onların yaşama hakkı ile ilgili tarihi geçmişi de vardır. Batı toplumlarının tarihinde, özürlülerin çoğu zaman ezildiklerini, hakir görüldüklerine ve zulme uğradıklarına şahit olmaktayız. Bunun sebebi de, çoğu kez, toplumların insan sevgisinden uzak sapık düşünce yapısından kaynaklanmaktadır. Haddizatında, bu cehalet ortamını hazırlayanlar da bizzat devleti elinde tutan Ortaçağın Hıristiyan ruhban kesimiydi. Ortaçağın batı insanı Hıristiyan din adamlarının telkinatlarının etkisi altında kalarak, kendisini çevreleyen tabiatın insanüstü ve bedensiz güçlerle (cin, şeytan) olduğuna ve gözle görülmeyen bu varlıkların insanları istila edip onları tedavisi mümkün olmayan hastalıklara sürükleyebileceklerine inanmaktaydılar.(Dreschner; s. 398) Dolayısıyla, bu çağlarda hekimlerce maliyeti bilinmeyen akıl ve ruh hastalıkları cinlere atfedilirdi (Sebold; s. 15).Bununla da kalınmayıp, özürlü doğan veya daha sonra bu gibi hastalıklara yakalanıp özürlü duruma gelen insanlar da, majik (sihirli) ve doğaüstü güçlerin etkisi altında oldukları varsayımı ile, "cadı" muamelesi görüyorlardı. Bunun sonucu olarak, bunların topluma çeşitli tehlikeler ve zararlar verebilecek bir konuma gelmeleri sebebiyle başta kilise olmak üzere devrin siyasi rejimleri tarafından takip altına alınmaktaydılar. Engizisyon mahkemelerinin kurulmasıyla, "cadıların yargılanmasına müsaade edilmiş ve özürlülerin bir çoğuna en ağır cezalar verilmiştir. (König; s. 43)Bilhassa, fiziki yönden yıpranmış ve çirkin görünen, bedenen deforme olmuş veya deliliğin alametlerini üzerinde taşıdığı gerekçesiyle "cadı" diye vasıflandırılan insanlar Kilise ve Pazar meydanlarında diri diri yakılarak öldürülmüştür. Bu açıdan bakıldığında, Rönesans devrinden başlayarak aydınlama ve hatta sanayileşme dönemlerinin başlarına kadar milyonlarca masum insanın "cadılık"tan dolayı yargılanıp öldürüldüklerini söyleyebiliriz. (Sebold; s. 46-48) Avrupa'da cadılık davalarından yargılanan insanların yalnız özürlülerden müteşekkil olduğunu iddia edemeyiz. Ancak, resmi kayıtlara göre Avrupa'da Ortaçağdan başlayarak 18. asrın sonlarına kadar tahmini olarak 9 milyon insan Cadılıktan ötürü ölüme çarptırıldığını belirtebiliriz. (Sebold, ss. 49-48)Bunların kaçının özürlü olduğunu hesap etmek bir noktada önem arz etmez kanaatindeyiz, çünkü mahkemece haksız yere ölüme mahkum edilenlerin hepsi neticede insandı. Ancak, geçmişte "cadı"gözüyle bakılan insanları bugünün tıbbilimi ışığı altında incelediğimizde. bunların bir çoğunun zihnen, aklen veya ruhen özürlü ve dolayısıyla yardıma ve bakıma muhtaç insanlardan ibaret olduğunu burada ifade edebiliriz. Bunun böyle olduğunu, tarihte en son "cadı" yakma hadisesinden de rahatlıkla anlayabiliriz.1793 yılında Almanya'nın Prusya Eyaletinde vuku bulan bir hadiseye göre, iki yaşlı kadın, gözlerinde belirlenen kızarıklığın komşularının hayvanlarını hasta ettiği iddiası ile yakılmışlardır. (Döbler; s. 296) Cadı mahkemeleri 18. asrın sonlarında dönemin hükümdarları tarafından kaldırılırken, Bavyera Kraliyetine bağlı cadı mahkemeleri 1806 yılına kadar resmen faaliyet göstermiştir. (Döbler; s. 291)Özürlülerin diri diri yakılmaları sadece karanlık Ortaçağın bir hususiyeti değildi. Aynı gelenek bu sefer başka gerekçelerle ve daha farklı metotlarla Alman Nasyonal Sosyalizmin faşist uygulamalarında görülmüştür. Hitler Almanya'sında sadece Yahudiler ölüm kamplarında topluca zehirlendikten sonra yakılmışlardır. Aynı zamanda, Almanya ırkına mensup olduğu halde sağlıklı ve güçlü bir bedene sahip olmayan özürlüler de bu dikte rejiminin kurbanı olmuşlardır.Hitler'in sağlıklı nesil oluşturma hayaline ters düşen (Hitler; s. 462) özürlü insanlar temerküz kamplarında hekimler tarafından kobay olarak kullanıldıktan sonra bu sefer tek tek açık meydanlarda değil topluca fırınlarda yakılmışlardır (Textor; s. 179). 2. Özürlülerin Yaşama Hakkının Bugünkü Boyutu Şunu itiraf etmek gerekir ki, sosyal devlet yapısına kavuşan batı ülkeleri bugün adeta geçmişin günahını çıkartmak istercesine özürlülere gerek ekonomi, gerek sosyal, gerekse meslek hayatında önemli imkanlar tanımaktadır. Buna rağmen, kötü ekonomik gidişatın devam etmesi ile bilhassa ağır derecede özürlü ve genelde bakıma muhtaç insanları rahatsız eden üzücü gelişmeler de yaşanmaktadır. Bunlardan en önemlisi, şüphesiz ki ferdin temel haklarından sayılan yaşama hakkının üzerindeki tartışmalardır. Özürlü insanların yaşama hakkını çok gören görüşler de, yazık ki kendilerini Bio-Etikçi (Biyoloji- Etikçisi) olarak takdim eden "bilim adamları" tarafından öne atılmaktadır. Bu görüşlerin öncülüğünü Avustralya'lı tıp etikçisi Peter Singer yapmaktadır. Singer, ahlak ve toplum değerleri bakımından çok endişe verici bir yaklaşımla, insan ve şahıs kavramlarını birbirinden ayırmaktadır. Ona göre, ağır derecede özürlü insanlar genelde şahsiyetten ve haysiyetten uzak bir hayat yaşamaktadır, dolaysıyla yaşama hakkından da mahrum edilmelidir.Bir yazısında şöyle demektedir tıp etikçisi:"Sakat olarak dünyaya gelen bebeklerin ötenazisi (öldürülmesi) burada yeterince müzakere edilmeyecek kadar girifttir. Ancak, meselenin özü tabii ki bellidir: Özürlü bir bebeğin öldürülmesi moral açısından şahsın öldürülmesi ile kıyaslanamaz. Haddizatında, bu öldürme işlemi çoğu kez bir haksızlık bile teşkil etmez" (Singer; s. 188). Bu görüşlerin perde arkasında aslında maddeci ve faydacı bir dünyanın işaretlerini görmek mümkündür. Nitekim, Singer bunu açıkça beyan etmektedir: "Eğer, sakat bir çocuğun öldürülmesi sağlıklı olarak doğacak başka bir çocuğun mutluluğuna daha çok katkı sağlıyorsa, mutluluğun toplam değeri sakat çocuğun öldürülmesinden ötürü daha da artacaktır" (Singer; s. 183). Bütün hizmetlerin, öncelikli olarak sağlıklı nesillere götürülmesi gerektiğini savunan bu görüşler ne yazık ki bireyselleşen toplumlarda da revaç görmektedir.Hatta o kadar ki, sosyal değişime ayak uyduran devletlerde bu istikamette politik karar almaktadır. Bunlardan bir tanesi Çin'dir. 01.07 .1995'den beri yürürlükte olan "Irk Temizliği ve Koruyucu Sağlık Kanunu” özürlü doğabilecek bebeklerin kürtaj yoluyla alınmasını mecburi kılarken bilhassa zihinsel özürlülerin evlenmelerini de yasaklamaktadır (Textor; s. 178). Almanya'da ise, bir özürlünün ölümüne. isteği doğrultusunda dahi olsa, fiili yardımda bulunmak suç sayılırken, kişinin isteğine dayanan ölümüne dolaylı olarak yani pasif yardımda bulunmak (mesela zehir temin etmek gibi) suç teşkil etmekten çıkmıştır. Buna göre, özürlü, başkasının fiili yardımına ihtiyaç duymadan misal verdiğimiz üzere zehiri kendi arzusuyla içerek ölümüne bizzat kendisi sebebiyet verdiği için öldürücü maddeyi sağlayan hekim veya bakıcı bu yardımlarından ötürü mesul tutulmayacaktır (Reinisch; s. 48). 2.1. Avrupa Birliği'ndeki Gelişmeler Ceza muafiyetinin ötenaziye teşvik ve ikna için de geçerli olması için Avrupa çapında "insancıl ölüm" maskesi altında çalışmalar yapılmaktadır. Bununla ilgili olarak, Avrupa Cemaatler Komisyonu 1988 yılında "Koruyucu Tıp" adı altında bir proje geliştirmiştir. Koruyucu Tıbbın gayesinin, insanları, genetik yapının özelliklerinden kaynaklanan ve değişik hastalıklara sebebiyet verebilecek risklerden korumak olduğu ifade edilmektedir. Dolayısıyla, genetik yapıdan ötürü yeni nesne değişik musibetlerin sirayet etmemesi için her türlü tıbbi tedbirin alınması da mubah sayılmaktadır (Komission der Europaischen Gemeinschaften, 1988). Böyle bir projeye irsî istidadın korunmasına yönelik tıbbî müdahaleler programı şeklinde bakmak mümkün gibi görünse de "temiz ve sağlıklı";bir toplumun oluşması hedeflendiğinden, projenin asıl hedefinin sosyal maliyetleri gittikçe artan ve özürlülerin de içinde yer aldığı aciz insanların sayısını toplum içinde azaltmak olduğu da gözden kaçmamaktadır. (Bleidick 1990, s. 516). Özürlülerin sayısını azaltmak teşebbüsü sadece düşünce boyutuyla kalmamaktadır. Avrupa Parlamentosu'na 1988 yılında "Atipik Çocukların Sayısının Azaltılması" adı altında bir kanun tasarısı sunulmuştur. Bu tasarının 1 .maddesinde şu ifadeler yer almaktadır: "Tedavi edilemeyen bir özürlülükten dolayı ömür boyu şahsiyetli bir hayat sürdürememesi önceden belirlenen ve 3 gününü doldurmamış bir çocuğun hayatının idamesi için gerekli olan bakımını reddeden bir hakim ne suç işlemiş ne de kanuna aykırı bir harekette bulunmuş olur" (Bleidick, 1994, s. 421). Bir başka ifadeyle, bu tasarı ile özürlü olarak doğan çocukların yaşama hakkı daha doğar doğmaz elinden alınmak istenmektedir. Avrupa Konseyi'nin 1994 tarihli Bio-Etik tasarısını da bu arada zikretmekte fayda vardır. Bu tasarı ya göre, tüpte meydana getiren embriyonun üzerinde, 14. gününü aşmadığı müddetçe deneylerin yapılabilmesine müsaade edilmektedir. Ayrıca, özürlü ve aciz insanların da tıbbi araştırmalar kapsamına alınmaları ön görülmektedir. Tasarı, tıp dalındaki bilimsel araştırma zaruretinin önemini vurgulayarak, özürlülerin üzerinde tıbbi deneylerin yapılmasını, muhatapları ve yakınları tasvip etmeseler dahi, öngörmektedir. Bu gibi teşebbüsler yoğun protestolar neticesinde, şimdilik kısmen de olsa. akamete uğradığını görüyoruz. Avrupa Konseyi, Bio-Etik tasarısını kabul etmezken Avrupa Parlamentosu'na sunulan "A tipik Çocukların Sayısının Azaltılması" ile ilgili kanun tasarısı da bazı değişikliklere tabi tutulmuştur. Sonuç Temel ahlâkî ve insanî değerlerin maddeleşen düşüncelerin karşısında gittikçe erozyona uğraması neticesinde toplumun en zayıf kesimleri bundan en fazla zarar görmektedir. Hele hele, post endüstriyel (sanayi sonrası) ve modern toplumların vazgeçilmez bir ikilisi haline getirilen yüksek performans beklentisinin karşısında özürlüler adeta "Lüzumsuz" ve "fayda getirmeyen" varlıklar olarak görülmeye başlanmıştır. Özürlülerin yaşama hakkının tartışılabilir olması Batı toplumları için yeni bir fenomen değildir. Ortaçağda cehaletin ve batı inançlarının gölgesi altında aciz insanlar diri diri yakılıyordu. Yüz yıl evvel aynı teşebbüsler Sosyal Darvinizim maskesi altında yeniden hayatiyet bulurken bugün bu niyetler daha masum görünen Bio-Etik tartışmalar çerçevesinde açıklanmaktadır. Bilindiği gibi, Sosyal Darvinizm tabiatta olduğu gibi toplumlarda da kıyasıya bir varolma mücadelesinin yapıldığını ileri sürer. Bu itibarla, sosyal mücadele bir tekamül şeklinde cereyan ederken bu vetirede tabii ayıklanma yoluyla güçlüler hayatta kalır, zayıflar, acizler ve sisteme ayak uyduramayanlar yok olup giderler. Bio-Etik ise, toplumun sağlıklı insanlardan oluşması için, gerektiğinde bu şartlara haiz olamayanların modern tıp teknolojisi sayesinde "insancıl" yöntemlerle öldürülmesini savunmaktadır. Bizim kültürümüz ve toplum değerlerimiz açısından bu meseleye baktığımızda, insan hayatının her fert için çok önemli bir yer teşkil ettiğini görürüz. Yaratılmış olması hesabiyle. insan, hangi felaket veya hastalık ile karşı karşıya gelmiş olursa olsun ölümü asla hak edemez. Bir özürlünün hayattaki mücadelesi kendisi ve yakınları için zor bile olsa, varlığı, topluma ve devlete sosyal yükler bile getirse kimse, kendisinin isteği bile olsa, hayatına son veremez. Buna, başta dinimiz cevaz vermemektedir (M.Nuri Yılmaz; Aksiyon; s. 24). Maddeci dünya görüşüne sahip tıp etikçileri "insancıl ölüm" gibi kulağa hoş gelen ifadeler kullanarak yaşatma kültürü yerine "öldüren kültürü" benimsemelerini sağlıklı bir gidişat olarak görmek mümkün değildir. Çünkü. öldürme hakkını istemek tıbbın "hayat verici" istikametinden vazgeçmek anlamına da gelmektedir.Özürlülerin değil hayatına son vermek onların toplumla iç içe olmalarını ve huzur içinde yaşamalarını temin etmek hepimizin görevi olmalıdır. Ali Seyyar www.sosyalsiyaset.com
  22. Özürlüler Kanunu

    Özürlüler Kanunu ÖZÜRLÜLER VE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUNU T.C. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GENEL KURULUNUN KABUL ETTİĞİ METİN (01 Temmuz 2005) Esas No: 1/1029, 2/424, 2/437 BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Tanımlar ve Genel Esaslar Amaç MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılımlarını sağlamak ve bu hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmaktır. Kapsam MADDE 2.- Bu Kanun özürlüleri, ailelerini, özürlülere yönelik hizmet veren kurum ve kuruluşlar ile diğer ilgilileri kapsar. Tanımlar MADDE 3.- Bu Kanunun uygulanmasında; a) Özürlü:Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiyi, B) Özürlülük ölçütü:Uluslararası temel ölçütler esas alınarak hazırlanan ve gerek duyuldukça revize edilen ölçütleri, Hafif özürlü: Özürlülük ölçütüne göre, hafif özürlü olarak tanımlanan kişiyi, Ağır özürlü: Özürlülük ölçütüne göre, ağır özürlü olarak tanımlanan kişiyi, e) Bakıma muhtaç özürlü: Özürlülük sınıflandırmasına göre resmi sağlık kurulu raporu ile ağır özürlü olduğu belgelendirilenlerden, günlük hayatın alışılmış, tekrar eden gereklerini önemli ölçüde yerine getirememesi nedeniyle hayatını başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün olan kişileri, f) Korumalı işyeri: Normal işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlüler için, meslekî rehabilitasyon ve istihdam oluşturmak amacıyla Devlet tarafından teknik ve malî yönden desteklendiği ve çalışma ortamının özel olarak düzenlendiği işyerini, g) Korumalı işyeri statüsü:Çalışanlarının yönetmelikle belirlenen oranını özürlülerin oluşturduğu veya özürlülere yönelik çalışmaları ile korumalı işyerine sağlanan teknik ve malî destek sağlanma şartlarını taşımayı, h) Rehabilitasyon:Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle oluşan özrü ortadan kaldırmak veya özürlülüğün etkilerini mümkün olan en az düzeye indirmek, özürlüye yeniden fiziksel, zihinsel, psikolojik, ruhsal, sosyal, meslekî ve ekonomik yararlılık alanlarında başarabileceği en üst düzeyde yetenekler kazandırarak; evinde, işinde ve sosyal yaşamında kendine ve topluma yeterli olabilmesi ve özürlünün toplum ile bütünleşmesi, ayrımcılığa karşı tüm tedbirlerin alınması amacıyla verilen koruyucu, tıbbî, meslekî, eğitsel, rekreasyonal ve psiko-sosyal hizmetler bütününü, i) Sınıflandırma: Önemli bir sağlık öğesi olarak insan vücudunun fonksiyonu ve yetersizliğinin tanımı konusunda ortak ve standart bir dil ve çerçeve geliştirme çalışmasını, İfade eder. Genel esaslar MADDE 4.- Bu Kanun kapsamında bulunan hizmetlerin yerine getirilmesinde aşağıdaki esaslara uyulur: a) Devlet, insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı temelinde, özürlülerin ve özürlülüğün her tür istismarına karşı sosyal politikalar geliştirir. Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır. B) Özürlülere yönelik olarak alınacak kararlarda ve verilecek hizmetlerde özürlülerin, ailelerinin ve gönüllü kuruluşların katılımı sağlanır. Özürlülere yönelik hizmetlerin sunumunda aile bütünlüğünün korunması esastır. Kurum ve kuruluşlarca özürlülere yönelik mevzuat düzenlemelerinde Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüşünün alınması zorunludur. İKİNCİ BÖLÜM Sınıflandırma, Bakım, Rehabilitasyon, İstihdam, Eğitim, İş ve Meslek Analizi Sınıflandırma MADDE 5.- Özürlülerle ilgili derecelendirmeler, sınıflandırmalar, tanılamalar uluslararası özürlülük sınıflandırması temel alınarak hazırlanan özürlülük ölçütüne göre yapılır. Özürlülük ölçütünün tespiti ve uygulama esasları, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Bakım MADDE 6.- Özürlü kişilerin yaşamlarını öncelikle bulundukları ortamda sağlık, huzur ve güven içinde sürdürmesi, toplum içinde kendi kendilerini idare edebilecek ve üretken hâle gelebilecek şekilde bakım ve rehabilitasyonlarının yapılması, bunlardan ihtiyacı olanların geçici veya sürekli bakım altına alınması veya bunlara evde bakım hizmeti sunulması esastır. Ruhsatlandırma MADDE 7.- Özürlülere yönelik bakım hizmetlerini, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünden ruhsat alan gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşları verebilir. Hizmet sunumu MADDE 8.- Bakım hizmetlerinin sunumunda kişinin biyolojik, fiziksel, psikolojik ve sosyal ihtiyaçları da dikkate alınır. Bakım hizmetlerinin standardizasyonu, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü koordinasyonunda çalışmalar yürütülür. Bakım hizmetleri ile bakımın nitelikli temini sağlanır. Bakım çeşitleri MADDE 9.- Bakım hizmetleri, evde bakım veya kurum bakımı modelleriyle sunulabilir. Öncelikle kişinin sosyal ve fiziksel çevresinden ayrılmaksızın hizmetin sunulması esas alınır. Rehabilitasyon MADDE 10.- Rehabilitasyon hizmetleri toplumsal hayata katılım ve eşitlik temelinde özürlülerin bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak verilir. Rehabilitasyon kararının alınması, plânlanması, yürütülmesi, sonlandırılması dâhil her aşamasında özürlü ve ailesinin aktif ve etkili katılımı esastır. Rehabilitasyonun her alanında ihtiyaç duyulan personelin yetiştirilmesine yönelik eğitim programları geliştirilir ve bu personelin istihdamı için gerekli önlemler alınır. Erken tanı ve koruyucu hizmetler MADDE 11.- Yeni doğan, erken çocukluk ve çocukluğun her dönemi fiziksel, işitsel, duyusal, sosyal, ruhsal ve zihinsel gelişimlerinin izlenmesi, genetik geçişli ve özürlülüğe neden olabilecek hastalıkların erken teşhis edilmesinin sağlanması, özürlülüğün önlenmesi, var olan özrün şiddetinin olabilecek en düşük seviyeye çekilmesi ve ilerlemesinin durdurulmasına ilişkin çalışmalar Sağlık Bakanlığınca planlanır ve yürütülür. İş ve meslek analizi MADDE 12.- Özür türlerini dikkate alan iş ve meslek analizleri, Özürlüler İdaresi Başkanlığının koordinatörlüğünde Millî Eğitim Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılır. Bu analizlerin ışığında, özürlülerin durumlarına uygun meslekî rehabilitasyon ve eğitim programları, anılan kurumlarca geliştirilir. Meslekî rehabilitasyon MADDE 13.- Özürlülerin yeteneklerine göre mesleğini seçme ve bu alanda eğitim alma hakkı kısıtlanamaz. Özürlülerin yetenekleri doğrultusunda yapabilecekleri bir işte eğitilmesi, meslek kazandırılması, verimli kılınarak ekonomik ve sosyal refahının sağlanması amacıyla meslekî rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmasının sağlanması esastır. Gerçek veya tüzel kişilerce açılacak olan özel meslekî rehabilitasyon merkezleri, yetenek geliştirme merkezleri ve korumalı işyerlerinin değişik tipleri ile özel işyerlerinde bireylerin bireysel gelişimleri ve yeteneklerine uygun iş veya becerilerini geliştirici tedbirler alınır. Bu alandaki hizmetler ihtiyaçlara göre iş ve meslek analizi yapılarak hizmet satın alınması suretiyle temin edilebilir. Buna ilişkin usul ve esaslar, Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri belediyeler tarafından da verilir. Belediyeler bu hizmetlerin sunumu sırasında gerekli gördüğü hallerde, halk eğitim ve çıraklık eğitim merkezleri ile işbirliği yapar. Özürlünün rehabilitasyon talebinin karşılanamaması halinde, özürlü, hizmeti en yakın merkezden alır ve ilgili belediye her yıl bütçe talimatında belirlenen miktarı hizmetin satın alındığı merkeze öder. İstihdam MADDE 14.- İşe alımda; iş seçiminden, başvuru formları, seçim süreci, teknik değerlendirme, önerilen çalışma süreleri ve şartlarına kadar olan safhaların hiçbirinde özürlülerin aleyhine ayrımcı uygulamalarda bulunulamaz. Çalışan özürlülerin aleyhinde sonuç doğuracak şekilde, özrüyle ilgili olarak diğer kişilerden farklı muamelede bulunulamaz. Çalışan veya iş başvurusunda bulunan özürlülerin karşılaşabileceği engel ve güçlükleri azaltmaya veya ortadan kaldırmaya yönelik istihdam süreçlerindeki önlemlerin alınması ve işyerinde fiziksel düzenlemelerin bu konuda görev, yetki ve sorumluluğu bulunan kurum ve kuruluşlar ile işyerleri tarafından yapılması zorunludur. Özürlülük durumları sebebiyle işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlülerin istihdamı, öncelikle korumalı işyerleri aracılığıyla sağlanır. Korumalı işyerleriyle ilgili usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Eğitim ve öğretim MADDE 15.- Hiçbir gerekçeyle özürlülerin eğitim alması engellenemez. Özürlü çocuklara, gençlere ve yetişkinlere, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, bütünleştirilmiş ortamlarda ve özürlü olmayanlarla eşit eğitim imkânı sağlanır. Özürlü üniversite öğrencilerinin öğrenim hayatlarını kolaylaştırabilmek için Yükseköğretim Kurulu bünyesinde araç-gereç temini, özel ders materyallerinin hazırlanması, özürlülere uygun eğitim, araştırma ve barındırma ortamlarının hazırlanmasının temini gibi konularda çalışma yapmak üzere Özürlüler Danışma ve Koordinasyon Merkezi kurulur. Özürlüler Danışma ve Koordinasyon Merkezinin, çalışma usul ve esasları, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurumu ile Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken hazırlanan yönetmelikle belirlenir. İşitme özürlülerin eğitim ve iletişimlerinin sağlanması amacıyla Türk Dil Kurumu Başkanlığı tarafından Türk işaret dili sistemi oluşturulur. Bu sistemin oluşturulmasına ve uygulanmasına yönelik çalışmaların esas ve usulleri Türk Dil Kurumu Başkanlığı koordinatörlüğünde, Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Özürlülerin, her türlü eğitim ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kabartma, sesli, elektronik kitap; alt yazılı film ve benzeri materyal üretilmesini teminen gerekli işlemler, Millî Eğitim Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığınca müştereken yürütülür. Eğitsel değerlendirme MADDE 16.- Özürlülerin eğitsel değerlendirme ve tanılaması il milli eğitim müdürlükleri rehberlik araştırma merkezlerinde uzman kişilerden oluşan ve özürlü ailesinin yer aldığı özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından yapılır ve eğitim plânlaması geliştirilir. Bu plânlama her yıl yeniden değerlendirilerek, gelişmeler doğrultusunda gözden geçirilir. Çıraklık eğitimi almak isteyen özürlülerin ilgi, istek, yetenek ve becerileri doğrultusunda ve sağlık kurulu raporunu da dikkate almak suretiyle hangi meslek dalında eğitim alacaklarına kurul karar verir. Kurulun teşkili ve çalışma usul ve esasları Milli Eğitim Bakanlığı ile Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Değiştirilen Hükümler MADDE 17.- 8.6.1965 tarihli ve 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 1 inci maddesinde yer alan “öğrenci etüd eğitim merkezleri” ibaresinden sonra gelmek üzere “özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri,” ibaresi eklenmiştir. MADDE 18 .- 625 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. Geçici Madde 2.- 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu hükümleri gereği izin almış olan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri 31.12.2007 tarihine kadar Millî Eğitim Bakanlığınca belirlenen hükümlere uygun olarak açılış izinlerini yenilerler. MADDE 19.- 23.6.1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 42 nci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. Özürlülerin yaşamı için zorunluluk göstermesi hâlinde, proje tadili kat maliklerinin en geç üç ay içerisinde yapacağı toplantıda görüşülerek sayı ve arsa payı çoğunluğu ile karara bağlanır. Toplantının bu süre içerisinde yapılamaması veya tadilat talebinin çoğunlukla kabul edilmemesi durumunda; ilgili kat malikinin talebi üzerine bina güvenliğinin tehlikeye sokulmadığını bildirir komisyon raporuna istinaden ilgili mercilerden alınacak tasdikli proje değişikliği veya krokiye göre inşaat, onarım ve tesis yapılır. İlgili merciler, tasdikli proje değişikliği veya kroki taleplerini en geç altı ay içinde sonuçlandırır.Komisyonun teşkili, çalışma usulü ile özürlünün kullanımından sonraki süreç ile ilgili usul ve esaslar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından müştereken hazırlanacak yönetmelikle belirlenir. MADDE 20.- 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53 üncü maddesinin başlığı ve birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Özürlülerin Devlet memurluğuna alınmaları:” Mevzuata uygun olmak kaydıyla; mesleği olan özürlülerin mesleklerine uygun münhal kadrolara atanması, mesleklerini icra veya infaza yardımcı araç ve gerecin kurumlarınca temin edilmesi esastır. Özürlülerin Devlet memurluğuna alınma şartları ile hangi işlerde çalıştırılacakları, mesleklerini icra ve infazda hangi yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca temin edileceği, zihinsel özürlülerin hangi görevlere atanmasında asgari eğitim şartından istisna edileceği hususları Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca müştereken hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir. MADDE 21.- 657 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir. Ek Madde 39.- Devlet memurlarının, hayatını başkasının yardım veya bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede özürlü olduğu sağlık kurulu raporu ile tespit edilen eşi, çocukları ile kardeşlerinin, memuriyet mahalli dışında resmî veya özel eğitim ve öğretim kuruluşlarında eğitim ve öğretim yapacaklarının Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu tarafından belgelendirilmesi hâlinde, ilgilinin talebi üzerine eğitim ve öğretim kuruluşlarının bulunduğu il veya ilçe sınırları dahilinde kurumunda bulunan durumuna uygun boş bir kadroya ataması yapılır. MADDE 22.- 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “gazilerin” ibaresinden sonra gelmek üzere “özürlülerin,” ibaresi eklenmiştir. MADDE 23.- 18.1.1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 73 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. İlgilinin işitme, konuşma veya görme özürlü olması: Madde 73.- Noter, ilgilinin işitme, konuşma veya görme özürlü olduğunu anlarsa, işlemler özürlünün isteğine bağlı olmak üzere iki tanık huzurunda yapılır. İlgilinin işitme veya konuşma özürlü olması ve yazı ile anlaşma imkânının da bulunmaması hâlinde, iki tanık ve yeminli tercüman bulundurulur. MADDE 24.- 1512 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Bir noterlik işleminde imza atılmış veya imza yerine geçen el işareti yapılmış olmasına rağmen, ilgilisi ister veya adına işlem yapılan ve imza atabilen görme özürlüler hariç olmak üzere noter, işlemin niteliği, imzayı atan veya el işaretini yapan şahsın durumu ve kimliği bakımından gerekli görürse, yukarıdaki fıkradaki usul dairesinde ilgili, tanık, tercüman veya bilirkişinin parmağı da bastırılır. Mühür kullanılması hâlinde parmağın da bastırılması zorunludur. MADDE 25.-Madde 25 – 01.07.1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası ile dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanuna 8 inci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir. Ek Madde 1- 65 yaşını doldurmamış olmakla birlikte; a) Başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde özürlü olduklarını tam teşekküllü hastanelerden alacakları sağlık kurulu raporu ile kanıtlayan, 18 yaşını dolduran ve kanunen bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan özürlülerden; her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamının aylık ortalamasına göre bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutardan daha az geliri olanlara, bu Kanunun 1 inci maddesine göre belirlenecek aylık tutarının %300’ü tutarında, B) 18 yaşını dolduran, kanunen bakmakla mükellef kimsesi olmayan ve herhangi bir işe yerleştirilememiş olan özürlülerden; her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamının aylık ortalamasına göre bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutardan daha az geliri olanlara, bu Kanunun 1 inci maddesine göre belirlenecek aylık tutarının %200’ü tutarında, c) Her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamının aylık ortalamasına göre bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutardan daha az geliri olduğu halde, kanunen bakmakla yükümlü olduğu 18 yaşını tamamlamamış özürlü yakını bulunanlara, bakım ilişkisi fiilen gerçekleşmek kaydıyla bu Kanunun 1 inci maddesine göre belirlenecek aylık tutarının %200’ü tutarında aylık bağlanır. 65 yaşın doldurulmasından önce bu madde hükümlerine göre bağlanmış olan aylıkların aynı şekilde ödenmesine devam olunur. Bu kanunun 1 inci maddesine göre aylık bağlananlardan başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek kadar özürlü olduklarını tam teşekküllü hastaneden alacakları sağlık kurulu raporu ile kanıtlayanlara da birinci fıkranın (a) bendine göre aylık bağlanır. Aylık bağlanmasına esas özürlülük oranı değişenlerin aylıkları durumlarına göre yeniden tespit olunur. Özürlülük oranı, bu kanuna göre aylık bağlanması gereken oranın altına düşenler ile birinci fıkrada belirtilen aylık ortalama gelir tutarlarından fazla gelir elde etmeye başlayanların aylıkları kesilir. Aylık hakkından yararlanan 18 yaşından küçük özürlülerin yalnızca kendileri bu kanunun 7 nci maddesinde belirtilen tedavi hakkından yararlanır. Ancak bu madde hükümlerine göre aylık alanlardan herhangi bir sosyal güvenlik kurumunun tedavi yardımı kapsamında bulananlara tedavi yardımı yapılmaz. Kanunun 2,3,4,5,6,7 ve 8 inci maddeleri 1 inci fıkra hükümlerine göre aylık ödenecekler hakkında da uygulanır. Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan malül olmaları sebebiyle yetim olarak aylık veya gelir almakta olan çocuklardan, bu kurumlardan aldıkları aylık veya gelir toplamı tutarları bu madde gereğince durumlarına göre ödenebilecek tutardan daha az olanlara; aradaki fark ilgili sosyal güvenlik kurumu tarafından (birden fazla sosyal güvenlik kurumundan aylık veya gelir alanlar için yalnızca tercih edecekleri bir sosyal güvenlik kurumu tarafından) ödenir. Ve bu şekilde yapılan tutarlar hazineden tahsil edilir. MADDE 26.- 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 3 üncü maddesinin © bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi ve (e) bendine onbirinci alt bendi eklenmiştir. d) “Bakıma Muhtaç Özürlü”; özürlülük sınıflandırmasına göre resmi sağlık kurulu raporu ile ağır özürlü olduğu belgelendirilenlerden, günlük hayatın alışılmış, tekrar eden gereklerini önemli ölçüde yerine getirememesi nedeniyle hayatını başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün olan kişiyi, 11- “Çocuk Evleri”; 0-18 yaşlar arasındaki korunmaya muhtaç çocukların kaldığı ev birimlerini, MADDE 27.- 2828 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (e) bendi yürürlükten kaldırılmıştır. a) Bu Kanun kapsamına giren sosyal hizmetlere ilişkin faaliyetler, Devletin denetim ve gözetiminde, sivil toplum kuruluşları ile halkın gönüllü katkı ve katılımı da sağlanarak bir bütünlük içinde yürütülür. Sunulacak bakım ve diğer hizmetlerin kapsamı ve bu hizmetleri verecek olan gerçek ve tüzel kişilerin izin, çalışma usul ve esasları ve diğer hususlar Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. MADDE 28.- 2828 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin (g) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. g) Kuruma bağlı olanlar dışında kurulacak sosyal hizmet kuruluşlarının, özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti verenler hariç olmak üzere açılış iznine, her türlü standartlarına ve işleyişlerine ilişkin esasları, varsa ücret tarifelerini tespit etmek, onaylamak, denetimini yapmak ve bu esaslara uymayanların faaliyetlerini durdurmak. MADDE 29 .-2828 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Kurum Merkez Teşkilatı (1) bir Genel Müdür (5) beş Genel Müdür Yardımcısı ile aşağıdaki esas birimlerden oluşur. Hukuk Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı, İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığı, Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Yapı İşleri Dairesi Başkanlığı, Aile-Kadın ve Toplum Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Çocuk Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Özürlü Bakım Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Sosyal Hizmetler Eğitim Merkezi Başkanlığı, Yaşlı Bakım Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Sosyal Yardım Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Döner Sermaye Merkez Müdürlüğü, Özel Kalem Müdürlüğü, Savunma Uzmanlığı.” MADDE 30.- 2828 sayılı Kanuna aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir. Ek Madde 7- Sosyal güvenlik kurumlarına tabi olmayan, bakıma muhtaç özürlülerden ailesini kaybetmiş olanlar ile ailesi ekonomik veya sosyal yoksunluk içerisinde bulunanlara bakım hizmetinin resmi veya özel bakım kurumlarında ya da ikametlerinde verilmesi sağlanır. Bakıma muhtaç özürlülere sunulacak bakım hizmetlerinin kapsamı ve bu hizmetleri verecek olan gerçek ve tüzel kişilerin izin, çalışma usul ve esasları, denetlenmeleri ile ücretlendirme ve ödemeleri Kurumun koordinatörlüğünde, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Bakıma muhtaç özürlülere sunulacak bakım hizmetinin karşılığı olarak her ay için kişi başına belirlenecek tutar, iki aylık net asgari ücretten fazla olamaz. Bakıma muhtaç özürlülerin, Kurumca bakılanlar dışındakilerin bakım ücreti bu amaçla Kurum bütçesine konulacak ödenekten karşılanır. Ek Madde 8- İşitme ve konuşma özürlülerine gerek görüldüğü hâllerde tercümanlık yapmak üzere illerde işaret dili bilen personel görevlendirilir. Personelin işaret lisanı öğrenmeleri için gerekli kursların düzenlenmesi sağlanır. Bu personelin görev ve yetkileri, çalışma koşulları ile ilgili usul ve esaslar Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün müştereken hazırlayacakları yönetmelikle belirlenir. MADDE 31.- 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasına (n) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent ve ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. o) Özürlülerin araçları için ayrılmış park yerlerinde, (o) bendinin ihlâli hâlinde para cezası iki kat artırılır. MADDE 32 .- 25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir. s) Özürlülerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve özel bilgisayar programları. MADDE 33.- 21.5.1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesine (n) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (o) bendi eklenmiş ve mevcut (o) bendi (p) bendi olarak teselsül ettirilmiştir. o) Özürlü bireylerin spor yapabilmelerini sağlamak ve yaygınlaştırmak üzere; spor tesislerinin özürlülerin kullanımına da uygun olmasını sağlamak, spor eğitim programları ve destekleyici teknolojiler geliştirmek, gerekli malzemeyi sağlamak, konu ile ilgili bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları ile yayınlar yapmak, spor adamları yetiştirmek, özürlü bireylerin spor yapabilmesi konusunda ilgili diğer kuruluşlarla işbirliği yapmak, MADDE 34.- 7.5.1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 3 üncü maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir. m)Rehabilite edici tıbbi hizmetlerde kullanılan yardımcı araç ve gereçleri üretmek amacıyla, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulacak kuruluşların açılış iznini vermeye Sağlık Bakanlığı yetkilidir. Bu kurum ve kuruluşların açılış izninin verilmesine, üretim ve personel standardına, işleyiş ve denetimi ile daha önce açılmış olan kurum ve kuruluşların durumlarına ilişkin esaslar Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. MADDE 35 .- 30.4.1992 tarihli ve 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir. Ek Madde 3.- Görme, ortopedik, işitme, dil-konuşma, ses bozukluğu, zihinsel ve ruhsal özürlü çocuklardanh özel eğitim değerlendirme kurulları tarafından, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine devam etmeleri uygun görülenlerin eğitim giderlerinin, her yıl bütçe uygulama talimatında belirlenen miktarı Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır. MADDE 36.- 28.12.1993 tarihli ve 3960 sayılı Kalıtsal Hastalıklarla Mücadele Kanununun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Madde 1.- Devlet, kalıtsal kan hastalıklarından thalessemia ve orak hücreli anemi dahil olmak üzere, bütün kalıtsal kan hastalıklarıyla ve özürlülüğe yol açan diğer kalıtsal hastalıklarla koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında mücadele eder. Bunun için gerekli ödenek Sağlık Bakanlığı yılı bütçesine konulur. Kalıtsal kan hastalıklarıyla ve özürlülüğe yol açan diğer kalıtsal hastalıklarla koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında mücadele için gerekli önlemler ve bu konuda uygulanacak usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. MADDE 37.- 13.4.1994 tarihli ve 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (u) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. u) Kadınlara, güçsüzlere, özürlülere ve çocuklara karşı şiddetin ve ayrımcılığın teşvik edilmemesi. MADDE 38.- 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 348 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 1) Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi. MADDE 39.- 22.5.2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 108 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasının birinci cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır. Bu Kanunda öngörülen idari para cezaları, 101 inci maddedeki idari para cezaları hariç, gerekçesi belirtilmek suretiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürünce verilir. 101 inci madde kapsamındaki idari para cezaları ise, doğrudan Türkiye İş Kurumu İl Müdürü tarafından verilir. MADDE 40.- 10.7.2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir. Ek Madde 1.- Büyükşehir belediyelerinde özürlülerle ilgili bilgilendirme, bilinçlendirme, yönlendirme, danışmanlık, sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri vermek üzere özürlü hizmet birimleri oluşturulur. Bu birimler, faaliyetlerini özürlülere hizmet amacıyla kurulmuş dernek ve bunların üst kuruluşlarıyla işbirliği hâlinde sürdürürler. Özürlü hizmet birimlerinin kuruluş, görev, yetki, sorumluluk ve işleyişine ilişkin usul ve esaslar Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir. MADDE 41.- 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 122 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında geçen “dil, ırk, renk, cinsiyet,” ibaresinden sonra gelmek üzere “özürlülük,” ibaresi eklenmiştir. MADDE 42.- 25.3.1997 tarihli ve 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (h) bendine aşağıdaki paragraf eklenmiştir. Başkanlığın bağlı olduğu Bakanın onayı ile özürlü kimlik kartı hazırlama veya verme yetkisi, valiliklere devredilebilir. Özürlü kimlik kartı hazırlama ve verme usul ve esasları, İçişleri Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünce müştereken hazırlanacak yönetmelikle belirlenir. MADDE 43.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Madde 7.- Başkanlığın ana hizmet birimleri şunlardır: a) Rehabilitasyon ve Eğitim Dairesi Başkanlığı. B) Özürlülük Araştırmaları ve İstatistik Dairesi Başkanlığı. c) Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı. d) Proje ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı. MADDE 44.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Rehabilitasyon ve Eğitim Dairesi Başkanlığı Madde 8.- Rehabilitasyon ve Eğitim Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır: a) Özürlülerin rehabilitasyonu ve eğitimi sürecinde ilgili kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak. B) Özürlülerin rehabilitasyonuna yönelik her türlü standardın oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapmak. c) Rehabilitasyon alanında faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlardaki yapılan çalışmaları takip etmek, sorunları ve çözüm yollarını araştırmak. d) Rehabilitasyon ve eğitim alanları ile ilgili (panel, sempozyum, konferans vb.) etkinliklerde bulunmak. e) İstihdamı kısıtlayan engellerin kaldırılmasını, istihdam alanlarının genişletilmesini ve özürlülerin kendi işini kurmalarına yönelik çalışmaları takip etmek ve tekliflerde bulunmak. f) Özürlülerin günlük hayatlarında karşılaştıkları fiziki ve mimari engellerin kaldırılması ve bu konudaki standartların belirlenmesi için teklifler hazırlamak ve hazırlatmak. g) Kamuya açık sosyal, kültürel, sportif tesis ve alanlar ile kitle iletişim ve ulaşım araçlarından özürlülerin faydalanmasını sağlayıcı tedbirleri araştırmak, değerlendirmek ve teklifler hazırlamak.
  23. THY’nin uçuşlarda engellilere uyguladığı özel indirimin şartları THY Ortaklığımız iç ve dış hat seferlerinde, kimi ücretler üzerinden (her ücret tipinde uygulanmaz) uygulanan özürlü indirimi uygulama esasları aşağıdaki gibidir. - Genel veya kısmi felç sonucu refakatçisiz hareket edemeyen veya kısıtlı hareket edebilen yolculara, - Görme engelli yolculara (her iki gözü % 90 ve üzerinde görme özürlüler), - Her iki ayağını ve/veya bacağını kullanamayan yolculara, - Uçak içinde olağan ve olağanüstü herhangi bir durumda fiziksel ve/ veya zihinsel nedenlerle kişisel güvenlikleri veya konforları (yemek, tuvalet vb.) açısından kendi kendilerine yeterli olmak konusunda engelle karşılaşacak ve hızlı hareket etmeleri istendiğinde bunu yerine getiremeyecek durumda olan yolculara ve refakatçilerine iç hat seyahatlerinde %20 oranında ‘özürlü ve refakatçi indirimi’ uygulanmaktadır. Dış hat seyahatlerinde bu oran %40 oranında uygulanmakta olup parkur ve ücret tiplerine göre değişiklik göstermesi sebebiyle bilgi edinmek üzere satış ofislerimiz ve seyahat acentalarımıza başvurunuz. Yukarıda tanımı verilen herhangi bir kategoride özürlü olduğunu belgeleyen (özel veya devlet hastanesinden alınan ya da heyet raporu) yolcularımız, seyahatleri için geçerli ücretin uygulama koşulları özürlü indirimi uygulamasına indirimden faydalanabilirier. Kaynak: THY
  24. Engelli Eleman İlanları

    Engelli Eleman İlanları Bu Bölümde Devlet kurum ve kuruluşlarında engelli istihdamına yönelik eleman alım ilanları yer alacaktır 11-11-2005 TPAO, Özürlü ve Eski Hükümlü Eleman Alım İlanı 11.11.2005 08-11-2005 Zeytinburnu Belediye Başkanlığı özürlü işçi alım ilanı 01-11-2005 PETKİM Daimi İşçi Alım İlanı
  25. Engellilere Taşıt Alımında Gösterilen Kolaylıklar Sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte görme, işitme, konuşma, zihinsel, ortopedik ve diğerleri olarak sınıflandırılabilecek yaklaşık 9 Milyon engelli (sakat, özürlü) vatandaşımızın bulunduğu tahmin edilmektedir. Engellilerin yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi anayasal güvence altına alınmıştır. Anayasamızın 61 inci maddesinde, Devletin sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alacağı ve bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kuracağı veya kurulmasını sağlayacağı ifade edilmiştir. 01 Mart 2005 Levent Gençyürek Maliye Başmüfettişi 9 Eylül Üniversitesi İşletme Fak.Öğretim Görevlisi gencyurek@yahoo.com I-GİRİŞ Sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte görme, işitme, konuşma, zihinsel, ortopedik ve diğerleri olarak sınıflandırılabilecek yaklaşık 9 Milyon engelli (sakat, özürlü) vatandaşımızın bulunduğu tahmin edilmektedir. Engellilerin yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi anayasal güvence altına alınmıştır. Anayasamızın 61 inci maddesinde, Devletin sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alacağı ve bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kuracağı veya kurulmasını sağlayacağı ifade edilmiştir. Engellilerle ilgili olarak atılan adımlardan birisi de engelleri dolaysıyla özel tertibatlı motorlu taşıt kullanmak zorunda olanlarla, hiçbir şekilde taşıt kullanması imkanı bulunmayıp akraba veya istihdam ettiği kişilerin kullandığı taşıtlarla ulaşımını sağlayabilecek olan engellilere vergisel bazı avantajların sağlanması olmuştur. Yapılan düzenlemeler, engelleri dolayısıyla bazı sıkıntılar yaşayan kişilerin ekonomik açıdan desteklenmesi yanında bu kişilerin çalışma ve sosyal hayata katılımlarını destekleyici bir etki yaratacaktır. Engellilere motorlu taşıt edinmelerinde sağlanan vergisel avantajın Gümrük mevzuatı ve vergi mevzuatında çerçevesinde değerlendirilmesi yazımızın konusunu oluşturmaktadır. II-ENGELLİLERE SAĞLANAN VERGİSEL AVANTAJ Gerek vergi mevzuatımızda gerekse gümrük mevzuatımızda yer alan düzenlemeler ile ister yurt içinden satın alma yoluyla isterse yurt dışından ithal edilmek suretiyle engelliler tarafından iktisap edilen motorlu taşıtlar için bazı şartlarla vergisel istisnalar getirilmiştir. A-GÜMRÜK VERGİSİ 4458 Sayılı Gümrük Kanunu’nun[1] 167.inci maddesinin 12 inci bendinde malül ve sakatların kullanımına mahsus eşyanın gümrük vergilerinden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır. Yine aynı maddede; sözü edilen eşyayı tanımlamaya, bunların cins, nevi ve miktarları ile muafiyet ve istisna uygulanacak tutarlarını belirlemeye, maktu hadleri sıfıra kadar indirmeye veya iki katına kadar çıkartmaya, sürelerle ilgili alt ve üst sınırları belirlemeye, bu muafiyet ve istisnayı farklı eşyalar itibariyle birlikte veya ayrı ayrı uygulatmaya Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu ifade edilmiştir. 13 Ocak 2000 tarih ve 2000/53 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı[2] eki Gümrük Vergilerinden Muafiyet ve İstisna Tanınacak Haller Hakkında Kararın 116 ıncı maddesi şu şekildedir: “Madde 116- 1) Körler hariç olmak üzere malul ve sakatların eğitimi, çalışması veya fiziksel ve ruhsal olarak sosyal gelişimlerine yönelik olarak özel surette imal edilmiş olup, malul ve sakatların kendi kullanımları için getirdikleri veya onlara yardım sağlanması amacına yönelik olarak kamu yararına faaliyette bulunan dernekler ile Sağlık Bakanlığınca yetki verilmiş kurum veya kuruluşlarca ithal edilen eşya, 2) Münhasıran malul ve sakatlar tarafından kullanılmak üzere özel surette imal edilmiş hareket ettirici tertibatı bulunan ve bunlar tarafından ithal edilen motorlu veya motorsuz koltuklar, bisiklet, motosiklet ve motor silindir hacmi 1600 (dahil) cc’ye kadar olan binek otomobilleri (arazi taşıtları hariç) ile el ve ayak fonksiyonlarını tamamen yitirmiş olmaları nedeniyle bizzat sakat kişi tarafından kullanılamayan, sakat kişinin araca binip inmesiyle taşınmasını kolaylaştırıcı tertibatı bulunan ve sakat kişinin üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarından bir sürücü veya sakat kişi tarafından iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılan motor silindir hacmi 2500 (dahil) cc’ye kadar olan taşıtlar (arazi taşıtları hariç) gümrük vergilerinden muaftır.” Anılan kararın 117 inci maddesinde ise; özel olarak 116 ncı maddede bahsi geçen eşyaya mahsus olan ve eşya ile birlikte getirilen parça, yedek parça ve aksesuarlar veya bu eşyanın bakım, kontrol, ayarlama ya da tamiri için gerekli olan aletlerin de bu muafiyet kapsamında olduğu ifade edilmiştir.Söz konusu parça, yedek parça ve aksesuarlar ile sair aletlerin, eşyanın ithalinden sonra yurda getirilmesi halinde de muafiyetin uygulanabilmesi için bunların muafiyetten yararlanarak ithal edilen eşya ile ilgili olduklarının gümrük idaresine kanıtlanması gerekmektedir. 1- Özel Tertibatlı Aracın İthali Türkiye Gümrük Bölgesi dışında çalışan engelli kişi, ikametini Türkiye Gümrük Bölgesine kesin olarak nakletmesi halinde özel tertibatlı aracı ithalat vergilerinden muaf olarak ithal edebilecektir. Türkiye Gümrük Bölgesinde yerleşik engelli ise; Yurt dışına resmi kanalla döviz transferi veya Türkiye Gümrük Bölgesi dışındaki gerçek ve tüzel kişiler tarafından kendisine bağış yoluyla gönderilen özel tertibatlı aracı vergiden muaf olarak ithal etme hakkına sahiptir. 2- İthal Edilen Özel Tertibatlı Araçlarda Aranılan Şartlar Gümrük vergisi ödenmeden yurt dışından ithal edilecek özel tertibatlı engelli araçlarında aşağıdaki şartlar aranacaktır:[3] - Malül ve engelli tarafından ithal edilmek istenen araç binek otomobili ise, binek otonun münhasıran malül ve engelli tarafından kullanılmak üzere özel surette imal edilmiş hareket ettirici tertibatı bulunmalı ve silindir hacmi 1600 (dahil) cc'ye kadar (arazi taşıtları hariç) olmalıdır. - Minibüs ise; minibüsün el ve ayak fonksiyonunu tamamen yitirmiş sakat kişinin araca inip binmesiyle, taşınmasını kolaylaştırıcı tertibatı bulunmalı ve sakat kişinin üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarından bir sürücü veya sakat kişi tarafından iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılan silindir hacmi 2500 (dahil) cc’ye kadar (arazi taşıtları hariç) olmalıdır. Özel surette yapılmış hareket ettirici tertibatı bulunmayan ve sadece otomatik vitesli olan binek oto ile sakat kişinin araca binip inmesiyle taşınmasını kolaylaştırıcı tertibatı bulunmayan minibüsün muafiyetten yararlandırılmak suretiyle ithali mümkün değildir. Binek oto ve minibüsün standart olmayan aksesuarları bulunması halinde bu aksesuarların ithaline gümrük vergilerinin tahsili kaydıyla izin verilir. Özel olarak malül ve sakatların kullanımına mahsus olan ve eşya ile birlikte getirilen parça yedek parça ve standart aksesuarlara veya bu eşyanın bakım, kontrol ayarlama, ya da tamiri için gerekli olan aletler de muafiyet kapsamındadır. Söz konusu parça, yedek parça ve aksesuarlar ile sair aletlerin eşyanın ithalinden sonra getirilmesi halinde muafiyetin uygulanması için bunların gümrük vergisi ödenmeden ithal edilen eşya ile ilgili olduklarının belgelendirilmesi gerekmektedir. Malül ve engelli tarafından ithal edilmek istenen araç motosiklet ise, bu motosikletin engelli tarafından kullanılmak üzere özel surette imal edilmiş olması halinde gümrük vergisi ödenmeyecektir. 3- Müracaat Şekli Özel tertibatlı araç için Türkiye’ye getirilmeden önce, malül ve engelli kişiler veya bunlar hesabına bu kişinin vekil tayin ettiği ve Türkiye Gümrük Bölgesinde yerleşik kişiler tarafından, Ankara Naklihane ve Bedelsiz İthalat Gümrük Müdürlüğüne; - Fizik ve Rehabilitasyon merkezince onaylı, 18/3/1998 tarih ve 23290 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “Sağlık Bakanlığı tarafından Özürlülere Verilecek Sağlık Raporları Hakkında Yönetmelik” eki listede yer alan sağlık kurulu raporu vermeye yetkili sağlık kuruluşlarından alınmış heyet raporunun, (bu raporda; ilgilinin sakatlığı ile bunun derecesinin ve haline göre kullanabileceği taşıt özelliğinin belirtilmesi gerekir. Şayet ilgili, yurt dışında iken resmi bir hastaneden aldığı ve dış temsilciliklerimize onaylattığı bir rapor ibraz ederse bu raporun 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 41 inci maddesine uygunluğunun da ayrıca belgelenmesi gerekir.), - Trafik Dairesince düzenlenen ve ilgili şahsın sakatlık durumu itibariyle, taşıt kullanabileceğini gösteren H sınıfı sürücü belgesinin, biri asıl olmak üzere iki nüshası ise birlikte müracaat edilmesi gerekmektedir. Özel tertibatlı otomobil ithalatı talebi Ankara Gümrükleri Başmüdürü veya yetki vereceği Başmüdür Yardımcısı başkanlığında, Ankara Naklihane ve Bedelsiz İthalat Gümrük Müdürü, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile Türkiye Sakatlar Konfederasyonu temsilcilerinden oluşan bir heyet tarafından karara bağlanacaktır. Heyet çalışmalarını Ankara Naklihane ve Bedelsiz İthalat Gümrük Müdürlüğünde yürütmekte olup heyetin toplanacağı gün ilgili sakat ve malül kişilerin de anılan gümrükte hazır bulunmaları şartı vardır. Minibüslerin karara bağlama işlemleri Gümrük Müsteşarlığının olumlu ön izninin alınması sonrasında gerçekleştirilecektir.Ayrıca, binek otomobili veya minibüsün ithaline ilişkin kararların (müspet) Komisyon tarafından oybirliği ile verilmesi gerekmektedir. 4- İthalat İşlemi Komisyon kararının olumlu olması halinde, otomobil ile minibüs için Ankara Naklihane ve Bedelsiz İthalat Gümrük Müdürlüğü’nce “İthal İzin Belgesi” düzenlenir. İzin belgesinin geçerlilik süresi 6 (altı) aydır. Taşıt, izin belgesinin geçerlilik süresi içerisinde Ankara Naklihane ve Bedelsiz İthalat Gümrük Müdürlüğü’ne teslim edilir. Gümrük Müdürü veya yetkili kılacağı Gümrük Müdür Yardımcısı başkanlığında iki muayene memurundan oluşturulan heyet tarafından aracın söz konusu heyet kararına uygunluğunun tespit işlemleri yapılarak uygun bulunması halinde ithaline izin verilir. Adı geçen gümrük idaresince, ithal işlemi tamamlanan binek otomobil ve minibüs için düzenlenecek trafik şahadetnamesine şerh konularak ilgili trafik tescil dairesine gönderilir. 5- Araçların Devir ve Satışı Gümrük Vergisinden Muafiyet ve İstisna Tanınacak Haller Hakkında Karar gereğince, gümrük vergisinden muaf olarak ithal edilen eşya, gümrüğün izni olmadan ve gümrük vergileri alınmadan malul ve engelli olmayanlara ödünç verilemez, kiralanamaz, devredilemez veya satılamaz. Söz konusu eşya ve malzemeler muafiyetin veriliş amacına uygun kullanılmak ve ilgili gümrük müdürlüğünden izin alınmak kaydıyla muafiyet hakkı tanınmış başka bir kurum veya kuruluşa ödünç verilir, kiralanır, devredilir veya satılırsa gümrük vergileri aranmaz. Malul veya engelli kişiler; mülkiyetlerinde gümrük vergisi ödemeden ithal edilmiş özel tertibatlı otomobil, minibüs ve motosiklet kayıtlı olduğu sürece ve bunların fiili ithal tarihinden itibaren 5 (beş) yıl geçmedikçe, bu taşıtları satamaz ve yeniden aynı şekilde muaf olarak otomobil, minibüs ve motosiklet ithal edemezler. Özel olarak dizayn edilmiş aracı devralacak kişinin sakatlığının farklı olması halinde, devredilecek taşıtın Ankara Naklihane ve Bedelsiz İthalat Gümrük Müdürlüğü'ne teslim edilmesi ve devri alacak kişinin sakatlığına uygun olarak aracın anılan Gümrük İdaresinin gözetimi altında dizayn edilmesi gerekmektedir. B-ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ 4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununda 5228 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, engellilere motorlu taşıt araçlarının yurt içinden satın alınması veya ithal edilmesi sırasında sağlanan Özel Tüketim Vergisi(ÖTV) istisnasının kapsamı 31.07.2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere genişletilmiştir. Anılan kanunun “Diğer İstisnalar” başlıklı 7 inci maddesinin 2 inci bendi uyarınca; “Madde 7 - Bu Kanuna ekli; 2. (Değişik: 16/7/2004 - 5228/21 md.) (II) sayılı listede yer alan kayıt ve tescile tâbi mallardan; a) 87.03 (motor silindir hacmi 1.600 cm³`ü aşanlar hariç), 87.04 (motor silindir hacmi 2.800 cm³`ü aşanlar hariç) ve 87.11 G.T.İ.P. numaralarında yer alanların, sakatlık derecesi % 90 veya daha fazla olan malûl ve engelliler tarafından, B) 87.03 (motor silindir hacmi 1.600 cm³`ü aşanlar hariç), 87.04 (motor silindir hacmi 2.800 cm³`ü aşanlar hariç) ve 87.11 G.T.İ.P. numaralarında yer alanların, bizzat kullanma amacıyla sakatlığına uygun hareket ettirici özel tertibat yaptıran malûl ve engelliler tarafından, Beş yılda bir defaya mahsus olmak üzere ilk iktisabı,.................” Özel tüketim vergisinden istisnadır. Yapılan düzenleme ile daha önceki uygulamaya ek olarak sakatlık derecesi % 90 ve daha fazla olanlar engellilerin bazı taşıt araçlarını özel tertibat veya mekanik ilave yaptırılması şartı olmaksızın Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ödemeden satın alabilmelerine imkân sağlanmıştır. Engelli adına kayıtlı olan araç bu kişinin üçüncü dereceye kadar kan ve sihri hısımlarından birisi veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılacaktır.Engelli ve malüllere ÖTV istisnası ile ilgili ayrıntılı açıklamalar 1 Seri Numaralı ÖTV Genel Tebliğinde[4] yapılmıştır. 1- ÖTV’den İstisna Taşıt Araçları Malül ve engellilerin özel tertibat yapılma şartı olsun veya olmasın ÖTV ödemeden iktisap edebilecekleri taşıt araçlarını şu şekilde sıralayabiliriz: - Motor silindir hacmi 1600 cm3 ü aşmayan binek otomobilleri ve esas itibariyle insan taşımak üzere imal edilmiş diğer motorlu taşıtlar(steyşın vagon,arazi taşıtı ve jeepler dahil), - Motor silidir hacmi 2800 cm3’ü aşmayan eşya taşımaya mahsus taşıtlar, - Motosikletler, mopedler ve bir yardımcı motoru bulunan tekerlekli taşıtlar, Buna göre, Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listede bulunan taşıt araçlarından motor silindir hacmi 1.600 cm³’ü aşmayan binek otomobilleri, motor silindir hacmi 2.800 cm³’ü aşmayan kamyonet, pikap vb. eşya taşımaya mahsus taşıt araçları ile motosikletlerin sakatlık derecesi % 90 veya daha fazla olan malul ve engelliler veya bizzat kullanmak amacıyla sakatlığına uygun hareket ettirici özel tertibat yaptıran malul ve engelliler tarafından, beş yılda bir defaya mahsus olmak üzere yetkili satıcı veya galeriden satın alınmasında ÖTV tahsil edilmeyecektir. ÖTV istisnası uygulanan araçlar için istisnadan yararlanan kişi (veya kişiler) adına düzenlenecek faturalarda ÖTV gösterilmeyecektir.Bu tür araçların kayıt ve tescilini yapanların, araç sahibinin faturada ve “ÖTV Ödeme Belgesi” nde alıcı olarak gösterilen kişi (veya kişiler) olduğunu tespit etmeleri gerekmektedir. 2- Sakatlık Derecesi %90 veya Daha Yüksek Olanlarda İstisna Özel Tüketim Vergisi Kanununda 5228 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu,malül ve engellilere sağlanan ÖTV istisnasının kapsamı genişletilmiş ve engel derecesi % 90 nı aşanların herhangi bir mekanik ilave veya tadilat yapılması şartı olmaksızın yurt içinden veya yurt dışından iktisap ettikleri taşıt araçlarından ÖTV tahsil edilmemesi sağlanmıştır.Engel sebebinin önemi bulunmamaktadır. Görme, işitme, konuşma veya ortopedik olabileceği gibi zihinsel engellilerde yasadan yararlanabilmektedir. Sakatlık derecesinin % 90 ve üzerinde olduğu, “Özürlülere Verilecek Sağlık Raporları Hakkında Yönetmelik” uyarınca Sağlık Bakanlığının belirlediği sağlık kuruluşlarından(tam teşekküllü Devlet Hastanesi) alınacak rapor ile belgelendirilmesi şartıyla, yukarda vasfı ve motor silindir hacmi belirtilmiş olan araçlardan birisinin engelliler tarafından ÖTV ödenmeden satın alınması veya ithal edilmesi imkân dahilindedir. Bu şekilde yurt içinden taşıt aracı iktisap edecek veya ithal edecek olanların motorlu taşıt kullanma ve ehliyet alma imkânları olmadığı için bunlar adına alınan taşıtlar başkaları tarafından kullanılacaktır. Bu kişilerde, Gümrük Vergilerinden Muafiyet ve İstisna Tanınacak Haller Hakkında Karar ve Karayolları Trafik Yönetmeliği’nde tanımlandığı üzere, araç sahibinin üçüncü dereceye kadar kan ve sihri hısımlarından birisi veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü olacaktır. Yetkili sağlık kuruluşlarından alınacak sağlık kurulu raporunun, araçların ilk iktisabının yapılacağı motorlu araç ticareti yapan yetkili bayi veya galeri tarafından vergi dairesine verilecek Özel Tüketim Beyannamesine eklenmesi suretiyle, beyannamede ÖTV hesaplanmayacaktır. Vergi dairesince kabul edilen beyanname ve ekleri incelenerek tahakkuk fişi ve istisna uygulandığını gösteren “ÖTV Ödeme Belgesi” düzenlenecek ve mükellefe verilecektir. 3- Bizzat Kullanmak Amacıyla İlk İktisabı Yapılan Araçlarda İstisna Yukarıda belirtilen şartları taşıyan araçların bizzat kullanmak amacıyla sakatlığına uygun hareket ettirici özel tertibat yaptıran malul ve engelliler tarafından ilk iktisabı ÖTV’den istisna edilmiştir. Bu istisnadan yararlanan kişilerin istisna uygulanan ilk iktisaplarına ilişkin olarak mükellefler tarafından verilecek ÖTV beyannamesine; - Alıcının maluliyeti veya sakatlığı ile özel tertibat yaptırılan araçları kullanabileceğine dair Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca yetkili sağlık kuruluşlarından alınan sağlık kurulu raporu, - Aracın sakatlığa uygun olarak tadil edildiğine dair teknik belgenin aslı veya noter onaylı örneği, - Alıcının “H” sınıfı sürücü belgesinin fotokopisi, eklenecek ve beyannamede ÖTV hesaplanmayacaktır. Vergi dairesince kabul edilen beyanname ve ekleri incelenerek, araçta yapılan özel tertibatın raporda yazılı sakatlığa uygun hareket ettirici bir tadilat olduğu tespit edilecektir. Bu tespit üzerine tahakkuk fişi ve istisna uygulandığını gösteren “ÖTV Ödeme Belgesi” düzenlenecek ve mükellefe verilecektir. Malul ve engellilerin yurt dışından ithal edeceği taşıt araçları için de ilgili belgelerin gümrük idaresine ibrazı üzerine ÖTV istisnası uygulanacaktır. İstisna kapsamında taşıt aracı ithal edenlerin kimlik bilgileri (Adı, soyadı, ana ve baba adı, doğum yeri ve tarihi), sakatlığa dair raporun verildiği hastane, tarihi, sayısı, sakatlık türü ve derecesi ile ithal edilen taşıt aracının özelliklerini (G.T.İ.P. numarası, cinsi, modeli, markası, tipi, motor silindir hacmi) gösteren listeler gümrük idarelerince aylık olarak hazırlanarak, takip eden ayın onbeşinci günü akşamına kadar Gelirler Genel Müdürlüğüne bildirilecektir. 4- ÖTV İstisnasının Süresi Yukarıda açıklanan usul ve esaslara göre istisnadan yaralanan malül ve engelliler 5 yıl süre ile ikinci bir defa bu istisnadan yararlanamayacaklardır. İstisnadan yararlanarak adlarına bir taşıt aracı tescil edilenlerin tescil tarihinden itibaren 5 yıl süresince ÖTV ödemeden taşıt aracı satın almaları veya ithal etmeleri mümkün değildir. ÖTV Kanununun 15. maddesinin 2 numaralı fıkrası uyarınca, motorlu taşıtlardan kayıt ve tescile tabi olanların ilk iktisabında ÖTV istisnasından yararlananların, bu taşıtı istisnadan yararlanmayan bir kişi veya kuruma devretmesi halinde, bu devir dolayısıyla adına kayıt ve tescil işlemi yapılandan, ilk iktisaptaki matrah üzerinden, kayıt ve tescil tarihindeki orana göre, bu tarihte tarh ve tahakkuku yapılacak olan ÖTV tahsil edilecektir. Buna göre malul ve sakatlarca ilk iktisabında istisna uygulanan motorlu taşıtların, istisnadan yararlanmayan kişi veya kurumlarca bunlardan iktisabında, alıcılar tarafından (2A) numaralı ÖTV beyannamesi düzenlenerek, bu işlemin yapıldığı yerde tek vergi dairesi varsa bu vergi dairesine, birden fazla vergi dairesi varsa motorlu taşıtlar vergisi ile görevli vergi dairesine verilecek ve vergi ödenecektir. Beyannamede matrah olarak, aracın istisnadan yararlanılarak ilk iktisap edildiği tarihteki matrah; oran olarak ise aracın malul veya sakattan iktisabı tarihinde geçerli olan oran yazılarak vergi hesaplanacaktır. Ancak, ilk iktisabında istisna uygulanan söz konusu taşıt araçlarının veraset yoluyla intikallerinde bu hüküm uygulanmayarak ÖTV nin sonradan tahsili yoluna gidilmeyecektir. ÖTV ödenmeden malül veya engelli tarafından yukarıda belirtilen esaslara göre iktisap edilen veya ithal edilen aracın çalınması üzerine, beş yıl içersinde alınan yeni aracın 4760 sayılı ÖTV Kanununun 7/2. maddesi gereği istisna hükmünden yararlandırılması mümkün bulunmamaktadır. Engelli veya malül tarafından, çalınan araç yerine çalınan aracın tescil tarihinden itibaren 5 yıl geçmeden yeni alınan motorlu taşıt için ÖTV ödenecektir. [5] C- MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ 5035 sayılı Kanunun 22. maddesi ile Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun istisnalara ilişkin 4. maddesinin © bendi değiştirilerek “Sakatlık dereceleri % 90 ve daha fazla olan malûl ve engellilerin adlarına kayıtlı taşıtlar ile diğer malûl ve engellilerin, bu durumlarına uygun hale getirilmiş özel tertibatlı taşıtlar.” için Motorlu Taşıtlar Vergisi tahsil edilmemesi ilkesi getirilmiştir. Yapılan düzenleme ile malûl ifadesine engelliler ifadesi eklenmiş, malûl ve engellilerin bu istisnadan yararlanma şartı olan “bizzat kullanmak” zorunluluğu uygulamadan kaldırılarak; sakatlık dereceleri % 90 ve daha fazla olan malûl ve engellilerin adlarına kayıtlı taşıtlar ile diğer malûl ve engellilerin adlarına kayıtlı olan özel tertibatlı taşıtlar motorlu taşıtlar vergisinden istisna edilmiştir. Sakatlık dereceleri % 90 ve daha fazla olan malûl ve engellilerin bu durumlarını tam teşekküllü Devlet hastanesinden alınmış olan sağlık kurulu raporu ile ilgili vergi dairelerine belgelendirmeleri halinde, söz konusu malûl ve engellilerin kendi adlarına kayıt ve tescil edilmiş olan taşıtları, motorlu taşıtlar vergisine tabi tutulmayacaktır. Bu istisnadan yararlanmak için, malûl ve engellilere ait taşıtın özel tertibatlı veya özel tertibatlı hale getirilmiş olması şartı aranmayacaktır. Sakatlık dereceleri % 90 dan az olan malûl ve engellilerin bu durumlarını; tam teşekküllü Devlet hastanesinden alınan sağlık kurulu raporu ile belgelendirmeleri ve kendi adlarına kayıt ve tescilli olan taşıtların engellilik haline uygun özel tertibatlı veya özel tertibatlı hale getirilmiş taşıtlar olduğunu belirten “Motorlu Araç Tescil Belgesi”nin ilgili tescil kuruluşlarınca onaylanmış örneği ile “Araçlar İçin Teknik Belge” ve “Proje Raporu”nun aslı veya noter onaylı örneğini ilgili vergi dairelerine ibraz etmeleri halinde bu istisna hükmünden yararlanabileceklerdir. İstisnadan yararlanacak olan malûl ve engelliler tarafından; “Malûl ve Engelliler Adına Kayıt ve Tescilli Taşıtlarda Motorlu Taşıtlar Vergisi İstisnası Bildirim Formu” istisnadan yararlanmak için gerekli olan diğer belgeler ile birlikte ilgili vergi dairesine verilecektir. D- KATMA DEĞER VERGİSİ 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda, sakatlık dereceleri % 90 ve daha fazla olan malûl ve engellilerin kendi adlarına kayıt ve tescil edilmiş olan taşıtlar yanında sakatlık dereceleri % 90 dan az olan malûl ve engellilerin adlarına kayıt ve tescilli olan ve engellilik haline uygun özel tertibatlı veya özel tertibatlı hale getirilmiş taşıtlar için, istisnai bir düzenleme bulunmamaktadır. Malül veya engelliler tarafından iktisap edilen veya ithal edilen taşıtlar genel KDV oranına tabidir (%18). ÖTV gibi bir tüketim vergisinde yer alan bu anlayışın KDV’de yer almaması kolay izah edilemez. Bu tür taşıtlar, en azından genel KDV oranı yerine indirimli orana tabi mallar arasında yer alabilmelidir.[6] III- MALÜL VE ENGELLİLERE AİT TAŞITLARIN TRAFİK İŞLEMLERİ 31 Aralık 2004 Tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 53 üncü ve 74 üncü maddelerinde değişiklik yapılarak; ithaline izin verilen veya ülkemizde imal edilen malul, sakat ve engellilere ait özel tertibatlı araçlar ile sakatlık derecesi % 90 ve üzerinde olan malul ve engelliler adına Özel Tüketim Vergisinden muaf olarak tescil edilmiş özel tertibatı olmayan araçlara, üzerinde sakatlara mahsus işaret bulunan plakalardan verileceği hüküm altına alınmıştır. Bu tür araçların trafik kuruluşlarınca tescil işlemlerinin yapılması sırasında; - Bizzat kullanım amacıyla malul, sakat ve engelli tarafından ithal edilen özel tertibatlı otomobiller ile motosikletlerin tescil belgelerine, “Araç sahibi tarafından kullanılması zorunlu olup, ilgili gümrük müdürlüğünün izni olmadan devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekaletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” , - Malul, sakat ve engelli tarafından ithal edilen özel tertibatlı minibüslerin tescil belgelerine, “Araç sahibinin üçüncü dereceye kadar kan ve sihri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunlu olup, ilgili gümrük müdürlüğünün izni olmadan devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekaletname ile devredilmesi, kiralanması ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” , - Malul, sakat ve engelli tarafından bizzat kullanılmak amacıyla ülkemizden satın alınarak ilk iktisap edilen özel tertibatlı araçların tescil belgelerine, “Araç sahibi tarafından kullanılması zorunlu olup, Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekaletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır.” , ikinci el araç olarak satın alınmış ise, “Araç sahibinden başkasının kullanması yasaktır.” şeklinde şerh konulacaktır. Özel tertibatı olmayıp, sakatlık derecesi % 90 ve üzeri olan malul ve engelliler tarafından ÖTV’den muaf olarak bizzat ithal edilen ya da ülkemizden satın alınan araçların tescil belgelerine, “Araç sahibi malul ve engelli kişinin kanuni mümessili ile üçüncü dereceye kadar kan ve sihri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunlu olup, Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekaletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi yasaktır.”şeklinde şerh konulacak olup, ayrıca ithal araçların gümrük şahadetnamelerinde, yukarıda belirtilen şerh dışında varsa diğer şerhler de, tescil belgesine işlenecektir. Malul ve sakatlar tarafından ithal edilerek getirilen araçların, aynı durumdaki başka bir malul veya sakata devri veya bunların ölümü sonucunda varislerine intikali halinde, bu araçlar gümrük vergisinden muaf olup, devir ve tescil işlemi ilgili gümrük müdürlüğünün iznine bağlıdır. Araç ülkemizden satın alınmış ise ilgili vergi dairesinin izninin alınması gereklidir. Malul ve sakatlara ait özel tertibatlı araçların her ne sebeple olursa olsun,anılan Yönetmelikle belirlenmiş olan kişiler dışında başkaları tarafından kullanıldığının tespiti halinde aracın trafikten alı konulması yanında bu hususta düzenlenecek tutanak da işlem yapılmak üzere ilgili gümrük ve maliye birimlerine intikal ettirilecektir. Diğer taraftan, zihinsel özürlüler ile reşit olmayan küçüklerin sahibi bulundukları aracın, tescil kuruluşlarında adlarına tescillerinin yapılabilmesi için, ileride doğabilecek hukuki ve cezai sorumlulukları kabul ettiklerine dair, kanuni mümessillerince noterde tanzim ve tasdik edilmiş taahhütnameyi tescil anında tescil birimine vermeleri zorunludur. IV- SONUÇ ÖTV Kanununda, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununda ve Gümrük Vergilerinden Muafiyet ve İstisna Tanınacak Haller Hakkında Karar’da yapılan değişikliklerle hiçbir şekilde taşıt kullanması imkanı bulunmayıp akraba veya istihdam ettiği kişilerin kullandığı taşıtlarla ulaşımını sağlayabilecek olan engellilere de vergisel bazı avantajların sağlanması engelli ve malüller için önemli bir gelişme olmuştur. Yapılan düzenlemeler, engelleri dolaysıyla bazı sıkıntılar yaşayan kişilerin ekonomik açıdan desteklenmesi yanında bu kişilerin çalışma ve sosyal hayata katılımlarını destekleyici bir etki yaratacaktır. Diğer taraftan, Anayasamızın 61 inci maddesinde ifade edildiği üzere, Devletin sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alması yolunda atacağı adımlardan birisinin de Katma Değer Vergisi Kanununda da benzer bir düzenleme yapılarak bu teslimlerin KDV’den istisna olması veya en azından, engelli veya malüller tarafından iktisap edilen veya ithal edilen taşıt araçlarına indirimli oranda KDV uygulanması olacağını düşünüyoruz. NOT: YAKLAŞIM DERGİSİ SUBAT VE MART 2005 SAYILARINDA YAYIMLANAN YAZI __________ [1] 4.11.1999 tarih ve 23866 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. [2] 5 Şubat 2000 tarih ve 23955 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. [3] www.gumruk.gov.tr/toctum1.htm [4] 30.07.2002 tarih ve 24831 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. [5] İstanbul Defterdarlığının 31.12.2003 ve 7329 sayılı özelgesi [6] TUNCER,Erol. “Malül ve Engellilerin Taşıt İktisabında ÖTV İstisnası Uygulaması ve Bazı Sorunlar”, Vergi Sorunları Dergisi,Ekim 2004.Sayı:193.Sh 8